Kopya çekerek Harvard Üniversitesi’ne girmek pek mümkün olmamalı. Ancak Harvard mezunlarından birinin ‘kopya çekerek’ milyarlarca dolarlık servete kavuştuğu sır değil. Tanıyorsunuz, kendisi Mark Zuckerberg. Sosyal medya dünyasının en iyi ‘kopyacı’larından biri olarak nam saldı. En son marifetiyse popüler video sohbet platformu Zoom’a çok benzeyen Messenger ‘Rooms’. Ne de olsa fazla inovasyona gerek duymadan, rakiplerin iyi çalışan popüler özelliklerini kopyalamak ve klasik pazarlama taktiklerini uygulamak piyasada yer edinmek için yeterli!
Gelin video sohbet dünyasına hızlı giren yeni Rooms’u yakından inceleyelim... COVID-19 salgını nedeniyle video sohbetler hayatımızın odağına yerleşti. Yeni normlar salgın sonrası yaşam standartlarımızı değiştirecek. İş toplantıları, zaruri görüşmeler, hatta yakınlarımızla buluşmak için bile yan yana gelmenin her zaman şart olmadığını anladık. Videoya iyi alıştık. Üstelik bütçe ve zaman tasarrufu, verimlilik, konsantrasyon, ulaşım kaynaklı çevre kirliliğinin azalması gibi fevkalade etkileri de var. Bu nimetlerin yalnızca biri bile teknoloji yatırımcılarını cezbetmeye yeterken hepsini birden barındıran ve sosyal standart haline gelen bir teknolojiye elbette Facebook da kayıtsız kalamazdı.
Davet göndermek yeterli olacak
Zuckerberg’in önceki cuma günü canlı yayınla duyurduğu Rooms’a Facebook Messenger uygulaması üzerinden erişilecek. Henüz deneme aşamasında olduğu için tüm ülkelerde kullanılması birkaç haftayı bulacak. Rooms’a ulaşmak için Messenger’ın alt kısmındaki ‘People’ sekmesi üzerinden bir oda yaratmak ve insanları davet etmek yeterli olacak. Davet gönderilen kişilerin Facebook veya Messenger yüklemesine gerek olmaması önemli bir kolaylık. Rooms’un pazarlama konusunda Zoom’a karşı en büyük kozu 40 dakika gibi süre kısıtlaması olmaması. Rooms, yakın zamanda
Facebook çatısı altındaki WhatsApp, Instagram ve Portal’a da entegre olacak. Ayrıca Facebook şirketine bağlı tüm video uygulamalarında çeşitli geliştirmeler öngörülüyor. WhatsApp’ta görüntülü sohbet kapasitesinin dört kişiden sekiz kişiye çıkarılması bunlardan biri. 50 kişiye kadar sohbet imkânı veren Rooms’da arttırılmış gerçeklikle zenginleştirilen arka planlar, video filtreleri gibi bilindik özellikler yer alıyor. Yenilik olarak 360 derecelik arka plan değiştirme özelliği bulunacak.
Video sohbetlerinde güvenlik hassas bir konu. Özellikle Zoom’un güvenlik açıkları, kullanıcılarını tedirgin eder seviyeye gelmişken... Rooms’da yer alan odaları kilitleme özelliği, başkalarının sohbete izinsiz dalmasını engelleyecek. Odayı açan kişi gelmeden sohbete başlamak mümkün olmayacak. Neyse ki Zuckerberg, kullanıcı mahremiyeti ve güvenliği konusunda sicili temiz olmayan Facebook’un artık yaşananlardan gerekli dersleri aldığını belirtiyor.
İz bırakan aşırma fikirler
Teknolojinin yeni yeni atılım yaptığı dönemlerde herkesin benimsediği ve kullanmaya başladığı yeniliklerin kopyalanması hatta bir fikrin olduğu gibi çalınması Silikon Vadisi’nde kanıksanmış durumda.
Dünyada ne zaman kaotik bir süreç yaşansa birileri ellerini ovuşturmaya başlıyor. Hele ki kafalarda sonsuz sorular varsa... Maske stokçuları, dezenfektan simsarları ve tuvalet kâğıdı karaborsası salgının ilk günlerine damga vurmuştu. Aynı sıralarda harekete geçen, sessiz ve derinden ilerleyen tehlikeli bir grup daha vardı: Hacker’lar...
Hedeflerinde sadece vatandaşlar yok. Aşı ve ilaç araştırması yapan merkezlerin verilerini ele geçirmek için profesyonel korsanlar hummalı bir çalışma yürütüyor. Amaç, bazı ülkelere şu sıralar dünyanın en kıymetli verileri olan tıbbi bulguları satmak.
“Kısacık bile olsa, siber suçluların da insan olduğunu ve pandemiyi fırsata dönüştürmeyeceklerini umduğumuz bir an oldu. Üzgünüz ki gerçek hiç öyle çıkmadı.” Bu sözler, ZDNet’e röportaj veren FBI Yardımcı Direktör Vekili Tonya Ugoretz’e ait.
ABD’de 12 milyon dolarlık vurgun
Federal Büro verilerine göre pandemi başladığından beri e-posta ve dosya paylaşımı yoluyla yapılan ataklar tam dört katına çıkmış. Sadece ABD’de fidye yazılımlarıyla korsanlara kaptırılan para 12 milyon dolar! İngiltere’deyse bu rakam 2 milyon pound civarında.
“Her yolu deniyorlar, sahte internet siteleri açıyorlar, COVID yardım dernekleri kuruyorlar, maske ve diğer ekipmanları ulaştırma sözü veriyorlar, sonrasında insanların paralarını gasp ediyorlar veya borca sokuyorlar” diyen Ugaretz, işin bir de devletler ölçeği olduğunu anlatıyor: “Bütün ülkeler diğerlerinin salgına nasıl yanıt verdiğini öğrenme arzusu duyuyor. Aynı zamanda aşı araştırmaları ne durumda, sağlık sektöründe neler oluyor, araştırma enstitüleri ne yapıyor öğrenmek ya da ele geçirmek isteyen hacker’lar var.”
Tıkladığınız anda
Her yönden kesintisiz bilgi akışı var ama sağanak gibi yağan bilgilerin ne kadarı gerçek? Salgının ilk günlerinden beri WhatsApp gruplarından, sosyal medya platformlarından bilgiler geliyor; virüs nereden çıktı, nasıl yayıldı, nasıl tedbir alınmalı? Bu bilgiler de kaygılı vatandaşlar tarafından doğruluğuna bakmadan hızla paylaşılıyor. Resmi makamlarca çürütülen ilk yanlış bilgi, ‘İtalya’daki gibi katı bir sokağa çıkma yasağı başlayacağını’ söyleyen ses kaydıydı. Bu kayıt binlerce insanı tedirgin etmeyi başarmıştı.
Bir ay içinde yanlış bilgiler öyle bir seviyeye ulaştı ki, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres salı günü bir basın toplantısı düzenleyerek dünyanın ‘tehlikeli bir yanlış bilgi epidemiği’yle yüzleştiğini söyledi.
İyi niyetli kişiler de buna aracı oluyor
Bilimsel bilgilerin çarpıtılmasını ve kasten cahilce tavır alınmasını ‘daha da fazla yaşamı riske atan bir zehir’ olarak nitelendiren Guterres, BM’nin yanlış bilgiye karşı özel bir iletişim projesini hayata geçirmekte olduğunu belirtti. Aynı zamanda bilgiyi doğrulama mecburiyeti bulunan gazetecilerin güvenilir kaynaklar olduğunu kaydetti.
Yanlış bilgiler nasıl yayılıyor, bu bilgileri yayanların maksadı ne? UNESCO’nun İletişim ve Bilgilendirme alanında Politikalar ve Stratejiler Direktörü Guy Berger, geçen hafta UN News’e verdiği röportajda, bu kişilerin çok farklı motivasyonları olduğunu belirtiyor. “Politik amaçlar, kendini dünyaya göstermek ve bir iş modeli olarak dikkat çekmek bu sebepler arasında. Bunu yapanlar, insanların duygularıyla, korkularıyla, önyargılarıyla ve cehaletiyle oynuyor” diyor ancak bu bilgileri yayan herkesin art niyet taşımadığını da ekliyor.
Andy Warhol, “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” dediğinde henüz televizyon bile emekleme dönemindeydi. Ne demek istediği yıllar sonra anlaşıldı. Teknoloji öyle ilerledi ki TV’nin 15 dakikası
YouTube’la 1.5 dakikaya, story’lerle 15 saniyeye indi. Bir süredir kumandayla zap yapmanın yerini zaten ‘story kaydırmak’ almıştı. Snapchat’in icat ettiği, Facebook’un üzerine yattığı story özelliği bugünlerde canlı yayın furyasıyla zirvesini yaşıyor. ‘İnziva’ hali herkesi ‘yayıncı’ yaptı. Sosyal medyanın yeni prime time’ı belirlendi; en geç 20.00 olunca story’lerde ‘canlı’ ışıkları yanmaya başlıyor. Bu canlı yayın bildirimleri takipçilerin algısına güçlü bir sinyal gönderiyor. Haberlerdeki ‘son dakika’ gibi...
HERKES YAPMALI MI? Faydalı bir içeriği, ilham verici mesajı varsa elbette. Bunların dışında kalanların önce, “Dünya beni neden izlesin” sorusuna yanıt araması şart. İzleyicilere değerli bir içerik sunmazsanız, profiliniz kısa sürede itibar kaybedebilir.
NASIL ÖNE ÇIKACAKSINIZ? Faydalı bir içeriği akıcı bir yayınla, özenli görüntü ve düzgün sesle sunuyorsanız mutlaka fark edilir. Birkaç akıllı düzenlemeyle evdeki yayın kalitesini arttırmak mümkün. İşin püf noktalarını, profesyonel internet üzerinden video yayın hizmeti veren Uniworks’ün ortağı ve birçok tanınmış reklam filmini çeken Loot Atelier’in kurucusu, yönetmen Fırat Giraygil’e sordum. Online yayınların rağbet görmeye başlamasıyla video prodüksiyon sektöründe yeni bir saha oluşmuş. Uniworks.com, kurumsal çevrimiçi etkinliklere evden katılan konuşmacının yayın kalitesini zenginleştiriyor. Giraygil, yayın kalitesini arttırma hedefini üç adımda anlatıyor.
Evden toplantılarıma devam etmek için hangi programları kullanabilirim?
Microsoft Teams ve Slack iş ortamını internete taşıyan yeni nesil uygulamalar. Zoom Meetings, Cisco Webex, BlueJeans, LifeSize ve Skype for Business profesyonellere yönelik özellikleriyle ücretli alternatifler arasında. Zoom’un güvenlik açıkları konuşuluyor. Ücretsizlerde Cisco Webex, FreeConference, Skype, Google Hangouts ve WhatsApp Grup Video tercih edilebilir.
Hangi sohbet programları aile büyükleri için
en basit kullanımlı ve efektif?
Güvenlik ve şifreleme özelliğiyle Telegram, hafifliği ve binlerce çıkartma seçeneğiyle Line ve videolu görüşme özelliğini dünyaya ilk tanıtan Viber sohbet için alternatif. Aile büyüklerine gelince, “En iyi bildiğin, en kolayıdır” mantığı burada geçerli. Büyüklere yeni programları öğretmeye çalışmaktansa WhatsApp, Messenger veya Skype gibi çok duydukları ve alıştıkları bir uygulamanın özelliklerini öğretin.
İnternetimi nasıl güçlendireceğim? Bağlantı kopmalarını nasıl engellerim?
Gereksiz bağlantıları engelleyerek ve modemi yükselterek. Virüsler ve trojan’lar arka planda interneti tüketebilir. Dosya paylaşım uygulamalarını durdurun, streaming müzikleri ve videoları çevrimdışı kullanın. Modemin yazılımını güncelleyin, evin merkezine yerleştirin, arka odalar için genişletici alın. Modemi günaşırı kapatıp bir-iki dakika bekleyin, yeniden açın.
Uzaylılar halimizi izliyorlarsa pek gülüyorlardır. Keyfimize göre kullanabilmek için yaptığımız her şeyi bıraktık, evde takılıyoruz. Uzaydan bakıldığında veri akışının gezegeni nasıl sarmaladığı görülseydi, muhtemelen Dünya şu sıralar koca bir yün topu gibi görünürdü. İnternet trafiği ülkelere göre yüzde 20-50 oranında arttı. Netflix ve YouTube görüntü kalitesini bu hafta HD’den standart düzeye indirdi.
Sebep video konferans mı?
Peki internet bu aşırı yüklenmeyi kaldırabilecek mi? Uzmanlara göre internete bir şey olmaz ama donanımlar ve cihazlar yüklenmeyi uzun vadede kaldırmayabilir. Verilerin saklandığı, işlendiği sunucular, akışı sağlayan router’lar, uydu bağlantı noktaları, bazı modemler ve kimi servis sağlayıcılar, akışı sürekli istenilen düzeyde tutarken hararet yapabilir.
İnternetin çökmesi dünya için doğal bir felaketten farksız. Neyse ki, “Bir de internet felaketi geliyor” bunalımına girmemize şimdilik gerek yok. Aşırı yüklenme internetin kendisine bir şey yapmıyor fakat erişim hızını belirgin biçimde yavaşlattığı bir gerçek. İş dünyası ve eğitim çalışmalarıyla tıp dünyasının iletişimi bundan her geçen gün daha fazla etkileniyor olabilir. Video konferans marifetiyle hayat akışını aynen koruma gayemiz, yavaşlamanın başlıca sebeplerinden. Arkadaşlarla üç-beş kaynatmak normal de sıkıntıdan ne yapacağını bulamayıp dünyanın video kaynaklarını termik santral gibi sömürenlerin duyumunu alıyoruz. Hazır evdeyken yıllardır ziyaret etmediği akrabalarına videoyla bağlananlar, kahvaltıda masaya telefonları koyup sülalece kahvaltı edenler, hatta telefonunu tribün yapıp PlayStation maçlarını izletenler... O esnada uzaktan eğitim vermeye çalışan öğretmenle bağlantı yavaşladıkça dersi kaynatmaya hazır öğrenciyi kim düşünsün? Online derste bağlantı kesilince sınıfta curcuna koptuğuna bizzat şahit oldum.
Uzaylılar kaçırmadıysa...
Bir de geleceğini düşünen üniversite öğrencisi var uzaktan dersine erişmeye çalışan. Evdeki internet hızını yükselteyim dese, zaten kalamadığı aparta, özel yurda hâlâ kira ödüyor, annesini, babasını internet faturasını katlamaya nasıl ikna etsin? Cebindeki interneti bitse, ekstra 1 gigabyte’ı iki günlük öğlen yemeği parası. İşler eve taşındığı için ofislerdeki yüksek hızlı bağlantılara uzak kaldık, içtiğimiz her kahveyi de paşalar gibi kendimiz ödüyoruz. Alt kattaki komşu teyzeleriyle bitcoin gününe bağlanacak diye işten geri kalma stresine girmeye hiç gerek yok!
Koronavirüsün bir pandemik olduğunu anladık ve muhtemelen yaşayan neredeyse her insanı ziyaret edeceğini idrak ediyoruz artık. Ülkelerin çabaları bundan sonra virüsü durdurmayı değil, sağlık sistemlerinin çökmesini önlemeyi hedefliyor. Tahminlere göre dünya toplumunun yüzde 80’i hastalığı hafif ve çok hafif atlatacak, geri kalanlar ise tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyacak. Eğer yayılımın hızını yavaşlatabilirsek hastanelerin dolup taşmasını engelleyebilir, çoğu hastanın tıbbi yardım almasına imkân yaratabiliriz.
Yazılımcılar güçlerini
seferber etmiş durumda
Yayılımın yavaşlamasında sosyal mesafe bilinen en etkili tedbir. Aynı zamanda tüm organizasyonlar arasında veri akışının hızlı ve güvenilir biçimde gerçekleşmesinin alınan ve alınacak tedbirlerin etkisinde rolü büyük. Bunun için tüm dünya, özellikle yazılım sektörü ve dijital teknoloji organizasyonları güçlerini seferber etmiş durumda. Çalışmaların hızla ilerleyebilmesi, çok sayıda insanın projelere destek vermesine bağlı. Ne kadar insan uzaktan dahil olabilirse, veriler o kadar hızlı işleniyor ve sistemler yenilenip geliştirilebiliyor. Yanı sıra tıbbi ve bilimsel çalışmalar, ilaç ve aşı araştırmaları, hatta tıbbi malzeme üretimleri de aynı şekilde nitelikli insanların organize desteğine ihtiyaç duyuyor.
Pekâlâ dünyanın farklı yerlerindeki binlerce insanın çabaları nasıl ortak bir sonuca yönelebilir? İşte tam da bu noktada, ‘açık kaynak’ yöntemi imdada yetişiyor. Yazılım dünyasında ortaya çıkan ‘açık kaynak’ kavramı, geliştirilen bir uygulamanın kaynak kodlarını tüm yazılımcıların erişimine sunuyor. Böylece konuya hâkim her yazılımcı, istediği açık kaynaklı yazılımı gerekli gördüğü şekilde düzenleyebiliyor, eklentiler yapabiliyor. Eklentilerin ana yazılıma uygunluğu ve faydası anlaşıldığında yeni versiyonda yer alıyor.
Koronavirüs sayesinde bilim ve teknoloji dünyası, belki de tarihin en ‘açık kaynaklı’ dönemini yaşıyor. Üstelik sağlıkla ilgisi olmayan sektörler bile dolaylı yoldan hayat kurtarabiliyor. İtalya’da ventilatör cihazlarında kullanılan bir vananın stoklarda tükenmesine karşı çözüm, Issinova adlı bir girişimci teknoloji firmasından geldi. Firmanın iki ortağı, ihtiyaç duyulan vanayı kendi 3 boyutlu yazıcılarında 1 dolar maliyetle üreterek onlarca kişinin hayatını kurtardılar.
Açık kaynak, aynı anda çok sayıda insanın çalışmalara katkıda bulunabilmesinin ötesinde, şeffaflık ve paylaşım demek. Geçmişten bugüne gelen rekabet merkezli ve patent odaklı üretimler, yavaş yavaş herkesin ‘nasıl yapılır’ bilgisine, içeriğe ve yöntemlere eşit düzeyde ulaşabileceği, katkıda bulunabileceği yapılara dönüşüyor. Üretimlerin kârlılık yerine, insanlığa fayda sunması öne çıkıyor. Pandemik karşısında gelişen bu pratikler, yakın gelecekte başka üretim sistemlerini de olumlu biçimde etkileyebilir. Satış ve kâr elde etme ile gerçek bir fayda sunma arasındaki denge yerine oturabilir. İnsanlığa yarar sağlayan anlamlı bir amaç için çalışıldığında, tatmin edici düzeyde kazançlar, çabanın ve iyiliğin ödülü olarak kendiliğinden geliyor.
Dünyanın teknoloji devleri koşa koşa kapınıza geliyorsa elinizde büyük bir güç var ve onu nasıl kullanacağınızı iyi biliyorsunuz demektir. Facebook CEO’su Mark Zuckerberg, Google CEO’su Sundar Puchai ve Apple AI Asbaşkanı John Giannandrea’nın karşısında önünü iliklediği isim, zarif ve kibar bir hanımefendi... Avrupa Birliği Rekabet Kurumu Şefi Margarethe Vestager. Kendisini Google’a kestiği 9 milyar dolarlık tekelleşme cezası ve Apple’a ödettiği 14.5 milyar dolarlık vergi borcuyla tanımıştık. Beş yıllık göreve ikinci kez gelen Vestager’i yetkilendirense, yine zarif ve karizmatik bir hanımefendi... Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen.
Silikon Vadisi’nin devleri koşa koşa Brüksel’e gitti
Von der Leyen, göreve başladığı kasım ayının ilk günlerinde Vestager’a 100 gün süre tanıyarak, yapay zekânın hukuki düzenlemeleri konusunda politika sunmasını istemişti. “Son sözü pazarı elinde tutanlara bırakmayacağız” diyen Vestager’a göre Avrupa’nın teknolojiye yaklaşımı ABD’nin geniş ve açık politikalarıyla Çin’in mutlak devlet kontrolüne göre oldukça farklı. “Risk taşıdığını fark edersek, toplum olarak bunu düzenlemek isteriz” diyen Vestager, vatandaşların kaygılarının düzenlemelere önayak olduğunu ifade ediyor.
Yapay zekâ, geleceğin teknolojisi olmakla birlikte çeşitli tehlikeler barındırıyor. Karmaşık algoritmalar kullanması ve büyük miktarda veriler içinden sonuç elde etmesi bunun başlıca sebebi. Avrupa Birliği, resmi belgelerinde örnek olarak yapay zekânın klinik verilerle etnik ayrımcılığa neden olma ihtimalini gösteriyor.
Çoğunlukla erkeklerden toplanan klinik veriler düzeltilmezse yapay zekânın sunacağı tedavi yöntemleri kadınlar için risk oluşturabilir. İş başvurusunda bulunan göçmenlere karşı oluşturulduğu anlaşılan önyargılı verilerin gözden geçirilmesiyse adil fırsat eşitliği için önemli. Ayrıca Clearview AI gibi herkesin kişisel bilgilerini ortaya dökebilen yüz tanıma uygulamaları risk anlamında özel bir kategori oluşturuyor.
Hal böyle olunca Silikon Vadisi devleri, Margarethe Vestager ile görüşmek üzere soluğu Brüksel’de aldı. Geçen çarşamba günü