Marco van Basten, Euro’88’e yedek kulübesinde başlamıştı. Turnuvanın ilk maçında Hollanda Sovyetler’e yenilmese ve Michels’in as santrforu Bosman berbat bir futbol oynamasa belki de tarih yazılamayacaktı. Şu anda turnuvanın jeneriğinde de kullanılan o fantastik voleyi izleyemeyecektik. Toto Schillaci de Dünya Kupası 1990’a yedek başlamıştı. Hatta kupanın ikinci maçında da yedek oturdu Schillaci. Vicini onu ancak üçüncü maçta koydu ilk 11’e. Schillaci o günden itibaren hiçbir maçı boş geçmedi, turnuvayı 7 gol katkısı, altın ayakkabı ve altın topla bitirdi.
4-6-0’DA TORRES’E YER YOKTU
Benzer bir hikâyeyi Euro 2012’de Fernando Torres’te de görüyoruz. Del Bosque’nin 4-6-0’ında Torres’e yer yoktu. 6 maçın sadece ikisine başlayarak turnuvayı gol krallığı apoletiyle bitirdi Torres.
12 sene sonra bir Van Basten, bir Schillaci hikâyesi daha yaşanıyor gözümüzün önünde. Leipzig’in 26 yaşındaki 10 numarası Olmo, turnuvada 4 maça yedek kulübesinde başladı. Almanya’yla oynanan çeyrek finalde Pedri’nin erken sakatlığı getirdi Olmo’ya büyük fırsatı. Almanya’yı 1 gol-1 asistle yıktı.
Dün Fransa’ya da süper bir gol attı. Gürcistan’a ve Fransa’ya attığı goller öncesi sihirli dokunuşları inanılmaz. Benim için gelmiş geçmiş en güzel gol, Marco Van Basten’ın ayağından çıkan topun kaleye gitmediği, adeta kalenin topa geldiği o inanılmaz voledir.
Olmo bu özgüvenle ve sihirli dokunuşlarla devam ederse, Euro 2024’e bir mini Van Basten izi bırakmaya aday.
FiNALi HAK ETMEMiŞLERDi
FiFA sıralamasının ikincisi, Avrupa’nın kâğıt üzerinde en güçlü takımı Fransa, bu turnuvada Hollanda (FİFA no.7), Belçika (no.3), Portekiz (no.6) ve İspanya (no.8) ile oynadı. Finale kalsalardı belki de İngiltere (no.5) ile karşılaşacaklardı. Ve böylece kendilerinden sonra Avrupa’nın en güçlü beş ekibinin beşiyle de oynamış olarak kapatacaklardı turnuvayı.
44 yaşındayım. Dokuz Avrupa Şampiyonası seyrettim, üçünü çileli seyahatlerle yerinde takip ettim. Rahatlıkla şunu söyleyebilirim: Euro’92, orada tatilden toplanan Danimarkalılar olduğu için güzeldi. Euro 2000, İngiltere’yi yenip saçlarını sarıya boyayan Rumenler olduğu için güzeldi. Euro 2024 de eğer güzelse sebebi Türkiye’ydi. Dün gece Berlin’de şampiyonaya veda ettik. Ancak turnuvanın ilk 24 gününün neredeyse tümünün ilk gündem maddesi hep bizdik burada.
Euro 2024’te beş maça çıktık. Seyircilere tam 16 gol izlettik. Tüm maçlarda gol yedik. Gol yememize rağmen üç müsabakadan galip ayrıldık. Kornerlerden üç gol bulduk, bu tüm Avrupa Şampiyonaları tarihinin rekoru. Dört golümüzü savunma oyuncularımız attı. Bu da tüm Avrupa Şampiyonaları tarihinin rekoru.
Arda ve Kenan, toplam sekiz maça ilk 11’de başladılar. Bu, tüm Avrupa Şampiyonaları tarihinde 20 yaş altı oyunculara en fazla forma verme rekoru. Dünkü maça FIFA sıralamasının 42’ncisi olarak çıktık. Bu da tüm turnuvaların en zayıf çeyrek finalisti rekoru. Belki kâğıt üzerinde zayıftık. Ama sahada aslanlar gibi savaştık. Dün Berlin’de 56’ncı dakikada Memphis’le Schouten’in arasındaki topu kazanmak için Salih’in tekmeye soktuğu kafa, benim için bu turnuvanın simgesi. Eğer o anın iyi bir fotoğrafı çekildiyse, belki de futbolda yılın karesi o. Ve Türkiye’nin bu turnuvasının özeti: Bir Türkiye’yiz. Biz tekmeye kafa sokan takımız.
MONTELLA’NIN KARNESiNDEKi iLK KIRIK
Teknik direktörümüz Vincenzo Montella, günahıyla-sevabıyla bence büyük toplamda güzel bir turnuva geçirdi. Onu Amerika’2026’da da ulusal takımımızın başında görmek isterim. 5 maçlık karnesine bakarsak, bence Portekiz müsabakasında sahada yoktu. Oradaki tuhaflıkların ‘Montella üzeri’ olduğuna inandığımı daha önce yazmıştım zaten.
Montella’nın bence ruhen kenarda olduğu 4 maçta en zayıf notu, dün Berlin’de 60’la 75 arası değişiklik yapmaması oldu. Hollandalılar soldan akın akın gelirken oraya bir türlü müdahale yapmaması, değişiklik için Hollanda’nın ikinci golünü beklemesi, bu turnuvadaki ilk büyük kırık notuydu İtalyan hocanın.
ARDA’NIN EN iYi GENÇ OYUNCU ÖDÜLÜNÜ ALACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM
ŞAMPİYONANIN sonunda UEFA teknik çalışma grubu “turnuvanın oyuncusu”, “turnuvanın en iyi genç futbolcusu” ve “turnuva 11’i”ni seçecekler. Ferdi Kadıoğlu’nun turnuva 11’ine gireceğini düşünüyorum. Barış Alper Yılmaz’ın da Almanya’da tek eksiği goldü, yoksa pekala o da en iyi 11’e girebilirdi. Ancak 1 gol, 2 asist, 1 de gole dönüşen hücum katkısıyla Arda Güler’in en iyi genç oyuncu ödülü için şu an pol pozisyonda olduğunu düşünüyorum.
22 Haziran’da Viyana’daki çeyrek finalde İtalya’ya karşı işler pek de iyi gitmezken yine tam 60’ıncı dakikada değişiklik tabelasında 6 numara yanınca Iniesta’nın o sakin gözleri parladı. Kenara gelirken Aragones’in gözlerine uzun uzun baktı, baktı, baktı 24 yaşındaki futbolcu.
Iniesta ile göz göze geldiği o 10 saniye geçmek bilmedi Aragones için. Hayatının belki de en uzun on saniyesini yaşadı Viyana’da. İlk 4 maçın tamamında gidişata bakmaksızın 60’ta Iniesta’yı oyundan alan Aragones, bir daha hiç çıkarmadı genç futbolcuyu. Sonrasında tarih yazdılar zaten.
Bu turnuvada da Vincenzo Montella’da bir tür Aragones davranışı seziyorum ben. Önce Gürcistan maçında 79’da Kaan’ı çıkarıp Merih’i soktu. Kalan 15 dakikada inanılmaz yaslandık, 15 pozisyon filan verdik herhalde. Kaleyi melekler korudu.
Sonra Dortmund’da Portekiz önünde yine 58’de Kaan/İsmail değişikliği yaptı. Hamburg’da Çekya maçında 46’da yine orta sahasını değiştirdi, Kaan çıktı Salih girdi. 63’te de İsmail/Okay değişikliği yaptı. Peşinden de golü yedik zaten.
Son olarak Leipzig’de Avusturya önünde erken orta saha değişikliği alışkanlığını sürdürdü. 58’de İsmail/Salih değişikliği geldi. Sanırım maçın gidişatı-durumu ne olursa olsun, merkez orta sahalarının çok yorulduğunu düşünüyor. Ve önceden planlanmış, dakikası belirlenmiş, ezbere değişiklikler yapıyor Montella. Aynen Aragones’in Euro 2008’de ilk dört maçın tamamında Iniesta’yı tam 60’ta çıkarması gibi.
Bu maçla ilgili değerli teknik adamımız Vincenzo Montella’dan ilk beklentim şu: Ezbere değişiklikler yapmaması. Kaan Ayhan da İsmail Yüksek de (İsmail bu maçta cezalı olsa da) orta saha oynadıklarında 90 dakikayı çıkarabilecek adamlar. Değişiklik yaparken müsabakanın gidişatını, oyuncunun performansını dikkate almak lazım.
HOLLANDA’NIN SAVUNMASI PRESE KARŞI DiRENÇSiZ
Hollanda, turnuvada seyirci anlamında etkileyici ülkelerden biri. Evet turnuvanın ev sahibi Türkiye. İkinci ev sahibi de Almanya! Ama iki ev sahibinden sonra en etkileyici taraftar performanslarından birini Hollanda’nın gösterdiğini söyleyebiliriz. Eğlenceli bir maç olacak Berlin’de.
Avusturya’ya liglerinin isminden dolayı ‘Diğer Bundesliga’ diyorlar ama dün ilk 11’lerinde 7 tane Almanya Bundesliga oyuncusu vardı zaten. Yani ilk 11’inde 7 Süper Lig oyuncusu bulunan Türkiye, 7 Almanya Bundesliga’lısı olan Avusturya’yı eledi bir bakıma. Sadece milli takımımızın değil, ligimizin de bir zaferi bu.
Leipzig’de hakemin başlangıç düdüğü çaldı, 10 dakika boyunca bir daha kimse nefes almadı adeta. 15’inci saniyede Sabitzer soldan pozisyon buldu, kaleciye takıldı. Mert Günok topu alır almaz hızlı oynadı, 30’uncu saniyede bu kez Barış Alper sağdan pozisyona girdi. Barış’ın şutu bloklandı, kornere dönüştü. Arda’nın köşe atışı sonrası Merih’in golü geldi. Santra yaptılar. Daha ikinci dakika dolmadan Baumgartner sağ çaprazdan vurdu, direğin dibinden auta gitti top... Sadece 120 saniye içinde İngiltere’nin 4 maçının toplamından daha fazla net pozisyon yaşandı Leipzig’de! İki takım da o kadar az oyalanıyor, rakip kaleye gitme konusunda öyle aceleci ki, maç anlatıcılarının not kağıtları 10’uncu dakikada dolmuştu artık.
KAOSTAN SONRA GELEN AKILCI HAMLE
Teknik direktörümüz Montella, 10 dakikalık kaostan sonra akılcı bir hamle yaptı, savunmayı beşledi. Kaan’ı sağ stoper pozisyonuna kaydırdık, rüzgarı dindirdik, maça denge getirmeyi başardık. Dünkü zaferin birçok kahramanı var ama özellikle geri bloğumuz, kaleci Mert Günok, sağ bek Mert Müldür, stoperler Kaan, Merih, Abdülkerim, turnuvanın 11’ine girecek bir performans sergileyen Ferdi’nin hepsi bu 89 dakikalık savunma işinde kahramanlaştılar. Şahane savunmamızın yanı sıra yine 4 maç sonunda turnuva 11’ine girecek müthiş performansını sürdüren Barış Alper, çalışkan Orkun, iki golde de etkili kornerler kullanan Arda Güler’i de yazabiliriz rahatlıkla dört yıldızlı tabloya.
AVUSTURYA FiZiKSEL BiR TAKIM
Dün karşımızda hem bir ünite halinde hareket etmeyi beceren, ham de çok fiziksel bir takım vardı. Onlara, liglerinin isminden dolayı ‘Diğer Bundesliga’ diyorlar ama dün ilk 11’lerinde 7 tane Almanya Bundesliga oyuncusu vardı zaten. Yani ilk 11’inde 7 Süper Lig oyuncusu bulunan Türkiye, 7 Almanya Bundesliga’lısı olan Avusturya’yı eledi bir bakıma. Sadece milli takımımızın değil, ligimizin de bir zaferi bu.
Bravo çocuklar. Teşekkürler çocuklar. Turnuvanın gizli favorilerinden birini yendik. Artık turnuvanın gizli favorilerinden biri biziz demek ki.
BiR ULUS KULÜPLE OYNADIK
Avusturya da Türkiye de bir tür dönüşüm içinde. Avusturyalı gazeteci Tom Middler’a göre milli takımın eski hocası Franco Foda, futbolcular maaile prese gittiklerinde onlara sitem ediyordu. Oysa Rangnick bambaşka bir evrenin sihirbazı. Oyuncularını prese teşvik ediyor, kaybettikleri toplardan sonra agresif olmalarını istiyor. Almanya’daki 2024 Avrupa Şampiyonası istatistiklerine de zaten bu özellikleriyle damga vurmuş durumdalar. Turnuvada kaybettiği topu geri kazanma süresi konusunda birincilik kürsüsünde Almanya, 2 numarada ise (The other Bundesliga-diğer Bundesliga takma adıyla) Avusturya var.
BiR DÜŞÜNSEL SÜRAT TAKIMI AVUSTURYA
Geçtiğimiz günlerde değerli meslektaşım Koray Durkal yazmıştı, Rangnick’in elinde iki kronometreyle idman yaptırdığını. Biri, topu kaybettikten sonra geri kazanmak için tuttuğu “8 saniye kronometresi”. Diğeriyse topu kazandıktan sonra rakip kaleye gitmek için tuttuğu “10 saniye kronometresi”. Bir düşünsel sürat takımı Avusturya.
KÜÇÜK FAULLER YAPARAK RAKiBiN HIZINI KESiYORLAR
EURO 2024 istatistiklerinde Avusturya’nın zirvede olduğu bir başka konu da faul sayısı. Gruplarda 270 dakikada yaptıkları 49 faulle 24 takım içinde zirvedeler. Buradan hareketle Avusturya’nın temaslı, agresif bir takım olduğu söylenebilir. Takımın süperstarı Marcel Sabitzer de bir röportajında zaten Rangnick ile daha agresif bir grup olduklarını doğrulamış. Ancak şunu da unutmamak gerek: Faullerin önemli bir kısmını ön alanda yapıyorlar. Topu kaybettikten sonra şok presle geri kazanamazlarsa, küçük faullerle hızını kesiyorlar rakiplerinin.
ELiMiZDE GÜRCiSTAN VE ÇEKYA REFERANSI VAR
Kısa turnuva istikrar işi... İngiltere şu ana kadar 4 maç oynadı, ilk 11’inde 10 oyuncusu aynı. Sadece bir orta saha değişikliği yaptı. İspanya’nın açılış maçı Hırvatistan 11’iyle, önceki günkü Gürcistan 11’i arasında tek bir stoper farkı vardı.
Montella’nın da bugün en fazla dikkat etmesi gereken husus bu: Elimizde başarılı iki Gürcistan-Çekya maçları referansı var. Sakat-cezalı zorunluluğu dışında hemen hemen aynı 11’le oynadığımız ve kazandığımız iki maç. Kısa turnuvalar şapkadan tavşan çıkarma yeri değil. Başarmış modellerde ısrar ve istikrar yeri.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi hayatımıza Uluslar Ligi, FIFA Kulüpler Dünya Kupası eklendi. Büyük futbolcular 2024 yazında Avrupa Futbol Şampiyonası oynuyorlar. 2025 yazında Amerika’da 24’lü bir Dünya Kulüpler Şampiyonası oynayacaklar. 2026 yazında Dünya Kupası var.
iYi FUTBOLCULARIN YÜKÜ ARTIYOR
Yoruldular. Futbolcular tükendi, teknik adamlar tükendi. Seyirci tükendi. Ama futbolu yönetenlerin pastayı büyütme hırsı tükenmedi. Önlerine bir Superbowl referansı koymuşlar, futbolun da böyle bir ekonomi yaratacağına inanıyorlar. Ve iyi futbolcuların üstündeki yükü sürekli artırıyorlar. Evet Superbowl, 10 yıl için 110 milyar dolarlık bir yayın çeki aldı.
Evet final biletleri ortalama 8600 dolardı. Ancak şunu da unutmamak lazım: Amerikan futbolunda bir sezon beş buçuk ay. NBA’de bir sezon yedi buçuk ay. Futbolsa hiç bitmiyor! Şu anda Avrupa Futbol Şampiyonası oynayan birçok futbolcu, Ağustos’ta ligle açtıkları sezona Temmuz’da milli takımla devam ediyorlar. Turnuvanın yıldızlarındaki tükenmişliği çoğunlukla bu yorgunluğa bağlıyorum ben.
95 DAKiKA SABETLi ŞUT ATAMADILAR
İtalya tükendi. Top göremediler İsviçre maçında. Dün İngiltere tükeneyazdı. Slovakya’ya karşı 95 dakika isabetli şut atamadılar. Normal sezonda kulüplerinde aşırı baskı yaşamayanlar, ulusal takımda daha fazla ağırlık koydular turnuvaya. Avusturya’nın, İsviçre’nin, Gürcistan’ın, Slovakya’nın tutkusu ve enerjisi, favori ülkelerin süperstarlarında yok.
Tabii ki Southgate’in tutuculuğu, Saka’yı bekte, Palmer’ı önde kullanmak için turnuvanın son yarım saatini beklemesi, belki de kariyer golünü atan Bellingham’ın Altın Top’a göz kırpması diğer önemli başlıklar. Bellingham 15 gün daha böyle oynarsa 28 Ekim’de Theatre du Chatelet’de kürsüye çıkmaya çok yakın.
10 yaşındaydım. Ankara Atatürk Anadolu’da orta hazırlık sınıfı bitmişti ama maç kaçırmama adına grupların son gününe almıştım İstanbul’a dönüş biletimi. Bir köşe taşıdır o turnuva. Komünizm çökmek üzeredir, Berlin duvarı yıkılmıştır. Batı Almanya, Sovyetler Birliği ve Çekoslovakya gibi şu anda tarihe karışan ülkelerin son turnuvasıdır. Omam Bıyık’ın Dünya’yı sallayan kafası, emeklilikten dönen Milla’nın ikonik gol sevinçleri, Maradona’nın gözyaşları. Benim için o turnuvanın en unutulmaz anıysa, İngiltere’nin Belçika’yı elediği maçta David Platt’ın vurduğu şahane voledir. Tüm zamanların en güzel gollerinden biridir bana göre.
ROBSON, GASCOiGNE’i UYARINCA
Duran topu şut olarak kullanmayı planlayan Gascoigne’i sahanın içine kadar giren Bobby Robson orta yapması konusunda uyarır. Gascoigne topun dibine girer ve barajın içindeki Platt, omzunun üzerinden gelen meşin yuvarlağa olağanüstü bir vole vurur. Kaleci Preud’homme durur. Zaman durur. Top durmaz. İki direğin birleştiği yerden buluşur ağlarla. Dün Berlin’de 20’nci dakikada İtalyanlar kazandıkları bir frikikte, 34 sene öne İngiltere’nin ürettiği şaheseri denediler. Barella topun dibine girdi. Di Lorenzo bomboş pozisyonda voleye hazırlandı. Vurdu da. Daha doğrusu vuramadı. Top ayağına temas etti ama öyle kötü bir vuruştu ki o, şut diye tanımlamakta güçlük çektim.
TURNUVANIN ÖZETi GiBi
O an, İtalya için de bu turnuvanın özeti gibi bir bakıma... Şöhretli ama kalite fakiri bir ekip. Gruplarda 3 maçta toplam sadece 3 isabetli şut atabilmişler. Dün de İsviçre’nin organizasyonu karşısında çaresiz kaldılar. Ve hak ettikleri şekilde erken veda ettiler Almanya’ya.
BiR TEKNiK ADAM TAKIMI
Murat Yakın muazzam bir merkez orta sahaydı, derin oyun kurucu rolünde oynardı. Pas yüzdesi yüksekti ama öne oynamaktan da çekinmezdi. İsviçre’de dün orta sahada 2-3 Murat Yakın var gibi geldi bana. Turnuva içinde Xhaka’nın, Aebischer’in, Freuler’in gelişimini dikkate alınca, bir teknik adam takımının çeyrek finale çıktığını söyleyebiliriz rahatlıkla.
16 sene önce, yine bir Avrupa Şampiyonası gruplar son maçında, yine Türkiye’yle Çekya karşılaşmış, yine kazanan ay-yıldızlılar olmuştu. Dün Hamburg’da kazanan takımın alametifarikası bence 18 Haziran’da Dortmund’da 46 ile 80 arası Gürcüler’i mat eden mantığa dönmemizdi.
Hayatımızın en mutlu anıymış, bilmiyormuşuz. Bundan 16 sene önce, yine bir Avrupa Şampiyonası gruplar son maçında, yine Türkiye’yle Çekya karşılaşmış, yine kazanan ay-yıldızlılar olmuştu. Yine Portekiz mağlubiyetiyle moralimiz bozulmuş ama geri dönmeyi başarmıştık. Tarih 15 Haziran 2008’di. Cenevre’deydik. Nihat üçüncü golü attığında Asyalı gazeteci arkadaşlarla sarıldığımızı hatırlıyorum. Orada da turnuvanın ikinci ev sahibi gibiydik. Ve en renkli takımdık. Yine milli takımımızda uluslararası yıldız olacağı hissi veren bir genç Arda’mız vardı. Ki sonra oldu da. O maçın kırılma anı Arda Turan’ın golüydü zaten. 16 sene önce Nihat Kahveci şahane bir vuruşla 3 puanı getirmişti, dün de Cenk attı galibiyet golünü.
GÜRCÜLERi MAT EDEN MANTIĞA DÖNÜNCE
Dün gece Hamburg’da stadı terk ettiğimizde sokakların halini, bize yaşattığı hissi bir yerden hatırlıyor gibiydim. Evet 15 Haziran 2008 Cenevre hissiydi o. Sokaklar kırmızı-beyaza boyanmıştı. Avrupa’nın dört bir yanından Cenevre’ye akan gurbetçiler uzun konvoylar oluşturmuşlardı. Teşekkürler çocuklar. Tekrar o hisleri yaşamak şahane gerçekten. Dün Hamburg’da kazanan takımın alametifarikası bence 18 Haziran’da Dortmund’da 46 ile 80 arası Gürcüler’i mat eden mantığa dönmemizdi. İleri üçlü sağda Barış Alper, solda Kenan ve merkezde Arda... Abdülkerim-Orkun mecburiyetleri dışında orta sahaya tek bir müdahaleyle Gürcistan 11’i, başlangıçta Gürcistan iştahı. Ve Gürcistan sonucu. Galibiyet...
ORTA SAHAYI KAPATAN MAÇI KAZANIR
Dört gün önce Portekiz’e karşı verdiğimiz kötü görüntünün ana sebebi, orta sahayı tamamen yitirmemizdi. Palhinha-Vitinha ikilisi enerjileriyle Kaan-Orkun-Hakan’a adeta nal toplatmışlar, her sahipsiz topu kazanmışlardı. Her ikili mücadelede onlar vardı sanki. Çoluk çocuk gibiydik orta sahada. Portekiz maçından çıkarılacak en önemli ders, orta sahayı bir daha böyle kaybetmemekti. Zira orta sahayı kapatan genelde kazanıyor futbolda.
MONTELLA’DAN 3 MÜDAHALE
Dün Vincenzo Montella merkeze bir değil, iki değil, tam üç müdahale yaptı. İsmail ve Salih’le ikili mücadele yüzdemiz, sahipsiz top kazanma sayımız arttı. Bence Çek sağ açık Barak’ın kırmızısı da zaten orta sahadaki agresifliğimizin neticesi. İsmail-Salih ikilisinin birlikte başlaması Hakan’ı öne itti ve bölgesi değişen kaptan 51’deki golüyle maçın kaderine tesir etti. Montella sanırım yorgunluk ve kart riski gibi sebeplerle ikinci yarıda taze kanlar Kaan ve Okay’ı da sürdü sahaya. Tabii ki 70 dakika 10 kişi oynayan bir rakibe karşı sağlıklı teknik analiz yapmak zor. Ama ilk 20 dakikada da bu orta sahanın, Portekiz maçına göre çok geliştiğini gözlemlemiştik zaten.