Beşinci nesil bir savaş uçalı F-35... Eksiği, tartışılan yönleri olsa da görünmeyen kıvrak bir uçak. Bütün yeni gelişmiş elektronik donanımlara sahip. Değeri 100 milyon dolarların çok üzerine çıktı. Bizim 1.5 milyar dolarımızın yatırım maliyeti belki bu günlerde bize zararı abartmadan 10 milyar doların üzerindedir. Amerika bu uçağı verse bile kilit üstüne kilit vurarak verecekti. Öyle isteğiniz gibi kullanmanız zaten mümkün değil. Size çizilen sınırlar içinde hareket edecekti. Yani hareket kabiliyetinin anahtarı hep Amerika’da olacaktı. Uçağı vermemekle müttefikimiz Amerika ile kanat kanata uçmamız gerektiğinde biz bir nesil geride bir uçakla nasıl onların yanında yer alabiliriz? Bu sorunun cevabı yok. Amerika’nın karşısında bir Rusya ve Ortadoğu coğrafyasında da hakimiyet arayan Çin var. Hala Amerikalılar, Yunanistan konuşlanmaları ile falan bize güç gösterisi yapıyorlar. Müttefik olarak sırtımızdan bıçaklama peşindeler…
9 UÇAK ALINDI
Amerikalıların yaptığını Avrupa bize yapmadı. Neredeyse aynı anlayışla Avrupa’nın stratejik nakliye uçağı A400M projesine de çok yıllar önce ortak olduk. 10 uçak alımını da garanti ettik. Bugüne kadar 9 uçağı aldık. Bir uçak tam bize teslim için test uçuşları yaparken düştü ve kullanılmaz hale geldi. Avrupalı imalatçı Airbus’un askeri kanadı hemen yenisinin verileceğini bildirdi. Ama biz o uçağın en son verilmesini ve yıllar içindeki teknolojik gelişmelerin en gelişmişi ile yüklü olmasını tercih ettik. 10’uncu A400M büyük ihtimalle 2022 yılının ilk aylarında teslim edilecek. Airbus’un büyük kanadı Fransa ile gırtlak gırtlağa geldiğimiz zamanlarda bile bu proje hiçbir zaman gündeme taşınmadı. Tartışma konusu yapılmadı. Hatta Kayseri’deki hava üssündeki bakım yetenekleri geliştirildi, başka ülke uçakları içinde bir platform oluşturmamıza izin verildi. Elimizdeki 9 uçak başarı ile kullanılıyor, hem de bütün ortaklar içinde en çok ve en iyi kullanan ülkeyiz.
MMU’YA ZAMAN VAR
Gelelim Milli Muharip uçağı MMU’ya... 5’inci nesil bir savaş uçağı olacak. Şekli şemali belli. Binlerce mühendis çalışıyor. Motor konusunda İngiliz Rolls&Royce’dan vazgeçtik. Amerikalılara yöneldik. Ama sanırım motor vermeme ihtimalleri çok yüksek. Zaten bu uçağın uçması ve sistem içine girmesi çok çok uzun bir zaman alacak. Şimdi buna bir de motordan kaynaklanan gecikmeler eklenecek. Yerli milli bir motor için TEI göreve başladı ve hızla çalışıyor. Ama bu da meşakkatli bir yol. Bu uçak olmaz diye bir şey yok. Olduğu zaman F-35’ler çok daha fazla geliştirilmiş, kabiliyetleri artırılmış olacak. Yapılacak bir şey yok. Yolumuza devam edeceğiz. Ciddi bir maliyetle karşı karşıyayız.
İNSANSIZ SAVAŞ UÇAĞI DA YOLDA
Öte yandan çok daha kısa sürede hayata geçebilecek bir proje var. İnsansız savaş uçağı. Zaten dünya insansız hava araçlarına doğru hızla koşuyor. O işin kahramanı da yine Baykar Grubu ve Selçuk Bayraktar olacak. İnsansız savaş uçağı için çoktan kolları sıvadı. Büyük ihtimalle TB2’ler falan gibi şaşırtıcı, çok yetenekli bir savaş uçağı ile tanışacağız. Maliyeti de belki alacağımız uçakların 5-6’da birinden daha az olacak. Bazen diyorum ki, ‘İyi ki Selçuk Bayraktar Cumhurbaşkanının damadı olmuş.’ Yoksa sistem içinde onu da yiyip bitirirlerdi. Zaten ilk insansız hava araçlarını yaptığı dönemlerde ‘Ne lüzum var. Hazırını alırız’ diyen sesler çok yükselmişti. Bu işi siyaset üstünde ve Baykar’ı da el üstünde tutmamız gerekiyor. Bayraktar’ın yapacağı insansız savaş uçağının (MİUS) tüm kontrolü ve yetkileri bizim elimizde olacak. Planlanan yerlere uçabilecek. 2023’den önce gökyüzünde olması planlanıyor. Elbette müttefiklerimiz içinde önemli bir güç olacak. O gün ne kadar çabuk gelirse, bizde ülke olarak kendimizi daha güçlü hissedeceğiz. Ardında MMU planlanandan erken hava sahamıza katılırsa işte o zaman ‘Güç bizde’ diye bağırabiliriz. Hem de çok yüksekten…
ŞAKİRPAŞA’DA GÜVENLİK AÇIĞI
HAVAYOLLARI için Afrika zorlu bir yerdir. Farklı kurallar, havalimanı sorunları, gümrük ve polis teşkilatlarının farklı uygulamaları büyük sorunlar yaratır. Böyle çok sorunlu bir pazara girmek kolay değildir. THY önceleri Kuzey Afrika pazarında ciddi bir hakimiyet sağladı. Fas, Tunus, Cezayir, Mısır uçuşlarını ve arkan uçuş sayıları ile pandemi öncesi ciddi bir başarı sağladı. Pandemi ile birlikte bazı uçuşlar azalsa da bir gün yeniden çoğalacak. THY’nin Güney Afrika seferleri hem Cape Town hem de Johannesburg uçuşları uzun yıllar önce başladı. Fransız Hava Yolları ise özellikle Afrika sahil ve iç kısımlarındaki ülkelere yoğun seferler yapıyor ve pazarı kapmış görünüyordu. Ama Türk Hava Yolları özellikle Afrika içindeki ülkelere kısıtlamasız uçmak için yıllar önce Boeing’den 737-900 uçaklarını aldı. Ekstra yakıt tankı olan bu uçaklarla seferler yaptı. Öne geçişte bu uçaklar önemli bir rol oynadı. Ama bir süre sonra kargosu çok fazla olan Afrikalı yolcular için Airbus 330 uçakları da kullanılmaya başlandı. Türkiye’ye gelip tekstilden, çalı süpürgesine kadar ciddi alışveriş yapan Afrikalılar şimdi geniş gövdeli uçaklarla çok daha rahat uçuş yapıyorlar. Bavul ticaretinin yaygın olduğu ülkelerin yolcuları o kadar çok uçuyorlar ki çoğu Business uçacak milleri kazanmış durumdalar. Her birinin bazen 100150 kg bagajı oluyor. Bunun içinde elbette ciddi ekstra fazla bagaj ödemeleri yapıyorlar.
YARIŞTA BURUN FARKI
Şu anda Air France Afrika bölgesinde 26 ülkeye ve 27 şehire uçuş gerçekleştirirken, THY 27 ülkede 30 noktaya uçuş yapıyor. Kıtanın açığında bulunan Mauritus ve Madagaskar’a da pandemi öncesi yoğun uçuş yapan THY yakın gelecekte, Afrika’daki bütün noktalara uçuş için hazırlanıyor. Şirketin pazarlama ve satış gücü, bütün gücüyle pademinin azalması ile birlikte Afrika’da en az 6-7 noktaya daha uçuş için hazırlık yapıyor. Şu anda hem uçulan şehir sayısı hem de toplam yolcu sayısı olarak Air France’sı sollamış durumdalar. Ama gelecekte hem Avrupa hem de Ortadoğu ve hatta Asya-Pasifik ülkelerinin büyük kısmından Afrika’ya yine transit yolcuda rekora koşacak gibi görünüyorlar.
YARDIM VE TURİZM
Libya’ya uzanan operasyon yapılıyor. Afganistan’a uzanan koridordayız. Doğu Akdeniz’de kontrolümüzün sürmesi gerekiyor. F-16 uçaklarından kurulu Hava Kuvvetleri filomuzun daha ötelere gitmek ya da gittiği yerde daha fazla kalabilmek için havadan havaya yakıt ikmaline her zaman gerek var. Bu işi Türk Hava Kuvvetleri bugüne kadar Boeing 707 uçağı platformunda kurulu KC-135 diye adlanan tanker uçakları ile yapıyordu. Ama artık o uçakların ekonomik ömrü doldu. Şu günlerde hem Milli Savunma Bakanlığı’nda hem de Hava Kuvvetleri içinde tanker uçak yenilemesi için harıl harıl bir çalışma yapılıyor. Ve bir an önce sonuçlandırılması isteniyor. Milli Savunma Bakanlığı işin başında en uygun maliyetli, en uzun süre kullanılacak modeller üzerinde prensip kararı verdi zaten. Şimdi alınacak son kararla birlikte kullanılacak uçağın seçimi için bir karar aşamasına geliniyor. Elbette bu uçaklar birden fazla amaç içinde göreve hazır olacak. Seçilecek uçak havadan havaya yakıt ikmali dışında taşıma, ambulans, personel nakli vs gibi hizmet edecek konfigürasyonlara sahip olacak.
İKİ UÇAK VAR
Multi Role Tanker Transport (MRTT) diye adlanan tanker uçakları Boeing ya da Airbus’dan tercih edilecek. Zaten amaca uygun iki uçak var. Boeing bu işi 767 platformu üzerine yaptı. KC-46 MRTT. Bu tanker uçak yeni imal edilen Boeing 767‘den oluyor. Zaten 767 uçağının ikinci eli kalmadı bile. Airbus’un 330 MRTT uçağının özelliklerine sahip bu uçak hâlâ imalatta. Ciddi bir sorun var. O da KC-46 uçaklarının havada diğer uçaklara yakıt verecek Boom adı verilen bir tür hortumunda. Henüz bu sistem devreye alınamadı. Çıkan sorunun çözümüne uğraşılıyor. Elbette sonunda çözülecektir. Ama bunun için Amerika Savunma Bakanlığı 2024 yılana kadar firmaya süre verdi. Bu süre içinde olmazsa, belki de teklif istenen Airbus 330 MRTT uçakları alınacak. Bu da elbette uçak imalatında bir dev olan Amerika için son derece rahatsız edici bir durum. Türkiye’nin bu uçaklardan da sipariş etmesi mümkün ama zaman sorunu var.
GENİŞ STRATEJİK YELPAZE
İçine girdiğimde kendimi bir sinek gibi hissettim. Koskoca bir yapının içinde kayboldum. Dünyanın sayılı mega kargo binalarının birinin içindeyim.
İstanbul Havalimanı’nın sınırlarının içinde hem kara tarafı hem de hava tarafı ile bağlantılıydı Türk Hava Yolları’nın mega kargo binası. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden biraz daha az beton kullanılmıştı. Yeni sponsor adı ile Galatasaray Nef Stadyumundan daha fazla demir harcanmıştı. İşi rakamlara vurduğunuzda yüzlerce büyük yapıyı sollayıp geçmişti. Dünyanın her yanından buraya gelen, taze meyve-sebzeden tutun da, penguenlere ya da aslanlara, atlara, akıl almaz çeşitlilikte ihraç ya da ithal ürünlerine hepsine ev sahipliği yapacak bu merkez. Belki bir Ferrari ya da hayatımızı kurtaran aşılar hepsi kKargo çatısı altında en uygun koşullarda ve hatta insan eli değmeden yerlerini alacak.
SIKI TESTLER YAPILIYOR
Bütün sistem otonom. Neyin nereye gideceği, nerede hangi koşullarda saklanacağı barkodların okunmasıyla belli olacak. Şimdilerde çok sıkı testler yapılıyor. Yazılımlar kontrol ediliyor. Uyuşmazlıklar, akıllı mühendislerin ve yazılımcıların kontrolünde hizaya getiriliyor. Hiçbir diklenme, kendi kendine karar verme şansına bırakılmayacak düzenlemeler yapılıyor. Gelen kargo uçaklarından inen ürünler ya da gidenler, iç hat-dış hat fark etmez mega kargo binasına ulaştığında kontrol insan hatasından tümüyle çıkıyor.
ISRARLAR SONUÇ VERDİ
Yaz sadece iki ay geride kaldı. Ciğerimize kadar yanan bir yaz geçirdik. Birçok bölgede birbiri ardına çıkan orman yangınları yeşilimizi siyaha boyadı. İnsan, yanmış, kuru gövdeleri ile ayakta durmaya çalışan ağaçları görmeye dayanamıyor. Orman yangınları yangın söndürme uçaklarımızın eksik olduğu gerçeğini ortaya çıkardı. Türk Hava Kurumu’nun elindeki uçaklardan uçabilecek hale getirilebilecek uçaklar için para bulunamadığı için yerde durduklarını ortaya çıkardı. O uçaklardan dört tanesi uçabilseydi birçok nokta da yangınlar başlangıç aşamasında bastırılabilirdi.
SEFERBER OLUNDU
Kiralık uçaklar ve helikopterlerle söndürme çalışmalı için seferber olundu. Binlerce insan ama en önemlisi Orman çalışanlarımız hayatlarını tehlikeye atarak alevleri bastırmaya çalıştılar. Şimdi kavrulmuş topraklardan çıkan birkaç yeşillikle avunmaya çalışıyoruz.
Helikopterlerle yapılan söndürme çalışmaları her yerde iyi sonuç vermedi. Bazı yamaçlara yaklaşılırken pallerden çıkan hava hareketi yanmakta olan kozalakları sağa sola saçtı ve orman yangını hızla yayıldı. Rusya’dan getirilen uçaklar daha çok düz arazilerdeki yangınlarda başarı olduğu biliniyordu. Öyle vadilere girip, dalışlar yapabilecek kabiliyetleri sınırlıydı. Bizim coğrafyamız dağıyla, tepesiyle daha zorlu olduğu için sonuçlar yine gecikmelere yol açtı. Şimdi Türkiye 4 yeni yangın söndürme uçağı alacak. Aynı alım içinde bir de keşif ve gözetleme için bir adet insansız hava aracı için ihaleye çıkılacak. Yaz boyu Bayraktar Grubu orman yangınlarını anında belirlemek için İHA’larla Orman Bakanlığı’na ciddi destek vermişti. Uçak ve İHA alımı sanırım Savunma Sanayi Başkanlığı üzerinden yapılacak. Orman Genel Müdürlüğü içinde de havacılık bölümü büyütülecek.
ASTARI YÜZÜNDEN PAHALI
Bence burada bir yanlış var. Orman Genel Müdürlüğü içinde 4-5 uçak için yeniden hangarlar kurulması, yeni pilot alımları, uçakların bakımlarının yapılması için teknisyenler istihdam edilmesi astarı yüzünden pahalı bir iş. THK ayağa kaldırılıp oradaki uçaklarda faal hale getirilerek geniş bir filo kurulmalı. Daha önceki gibi S2-Tracker deniz karakol uçaklarını yangın söndürme uçağını çevirip sonra da çöpe atma lüksümüz artık yok. Küresel ısınma orman yangınlarının arttırıyor. Yangı söndürme uçağı filosu bir gecikmeye yol açmadan oluşumu yine Hava Kuvvetleri içinde organize edilebilir. Alınacak uçaklar da Multi Roll dediğimiz çok amaçlı kullanılır olmalı. Yani birden fazla görevde kullanılmalı. Orman yangınları için üç ay uçup sonra 9 ay yatacak uçaktan hayır gelmez. Belki işin kiralamalar dahil koordinasyonu Orman Genel Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılabilir. Ama uçaklar ve insansız hava araçları yangın başlayınca gecikmemek için Türkiye’nin belirli bölgelerindeki havalimanlarında ya da askeri üslerde tutularak hızlı müdahale şansı arttırılabilir.
Kaçışın Türk tarafındaki organizatörü MNG Ticaret Müdürü Okan Kösemen beraat etti. Kaçışın İstanbul-Beyrut arasındaki uçuşu gerçekleştiren pilotlar ve kabin memuru da beraat etti. Kaçış sırasında Japonya’daki Osaka Kansai Havalimanı’ndaki sorumlular da ciddi bir ceza almadılar. Kaçışı organize eden baba-oğul, Amerikan Özel Kuvvetleri’nden ayrılmış Michael ve Peter Taylor için karar verildi. Amerika’da yakalanıp Japonya’ya iade edilen Taylor’lar yargılama sonucu baba Michael 2 yıl, oğluna ise 20 ay hapis cezası verildi. Bir de Japon halkından mahkeme önünde özür dilediler. Cezaların tecili istendi. Para cezası da sadece 2 bin 600 dolar olarak belirlendi. Büyük ihtimalle tüm cezanın paraya çevrilmesi de söz konusu.
HÂLÂ SONUÇ YOK
Gelelim bizim pilotlara, üçüncü bir yolcudan hiç haberleri olmayan, bir müzik ekipmanları kutusu içinde kargoya yüklenen Carlos’u hiç görmeden, bilmeden taşıyan uçağın pilotlara... Onlar dört yılla yargılandılar. 4 yıl hapis cezası verildi ve para cezası olarak da 4 bin 387 dolar belirlendi. Bizimkilerin dosyası istinaf mahkemesine gönderildi. Hala bir sonuç yok. Ama iki pilotumuzdan kaptan pilot Noyan Pasin bu arada eğitimlerini yenileyip, sivil havacılıktan gerekli izinleri alarak bir Legacy 650 uçağında uçma hakkını aldı. O günkü uçağı kullanan diğer pilot Bahri Kutlu Sömek de Başaran Holding şirketine girerek uçmaya başlıyor.
UÇUŞ HAYATI BİTEBİLİR
Test zorunluluğu getirilince iç hat yolcularında, havayolu şirketlerine göre yüzde 3 ile yüzde 10 arasında yolcu kayıpları yaşanmaya başlandı. Bunun ne kadarının 6 Eylül’de okulların açılmasından etkilendiğini şimdilik tam bilmiyoruz. Ama görünen bir şey var. İç hat uçuşlarındaki doluluk oranlarındaki düşüş. Uçuşa 1 saat kala havalimanına gelip, PCR testi yaptırmamış çok sayıda yolcu geri dönmek zorunda kalıyor. Havalimanlarında PCR testi yaptırsanız bile bunun için uçuşunuzdan çok önce havalimanına gelmeniz gerekiyor. Henüz havalimanlarında korona denen virüsün belirlenmesini sağlayacak hızlı tanı kitleri olmadığı için son anda test yaptırmak imkansız. İstanbul Havalimanı 10-15 dakika içinde sonuç veren hızlı test kitleri getirilmesi için çalışmalar yapıyor. Ama şu anda test tipleri 2-3 saatte sonuç veriyor. 30 dakikada sonuç veren testler ise uçak bilet fiyatından pahalı. Yani aşı kartınız yoksa ve son dakika PCR testi yaptırmaya kalktığınızda büyük ihtimalle uçağınızı kaçırabilirsiniz. Tek çözüm bu testi önceden yaptırmak. PCR testi normalde 250 TL’ye yaptırılıyor.
AŞI YAPTIRIN
Kanada, Avusturalya gibi ülkelerde havayolları aşısız yolcuları uçağa almıyorlar. En doğru çözüm de bu. Ama yolcu kaybının fazla olması ihtimali havayollarını düşündürüyor. En azından iç hatlarda vaka sayısı yüksek olan illere yapılan uçuşlarda yolculardan mutlaka aşı kartı istenebilir. Böylece gidilecek ilde ya da oradan gelişlerde bulaş riski sanki biraz daha kontrol altına alınabilir gibi geliyor. Türkiye’de aşılama oranı arttıkça havayolları da aşısız yolcuları kabul etmeyebilirler. PCR testlerinin her zaman doğru sonuç vermediğini biliyoruz. Bir de o işe sahtekarlıklar ekleniyor. Son zamanlarda sahte PCR testi negatif sonuçlu belgeler elden ele dolaşıyor, belli fiyatlara satılıyor. Bunlarla tek tek mücadele etmekte zor. HES kodu uygulaması bir dereceye kadar geçerli. Ama siz uçuşa sahte PCR testi ile geldiğinizde sistemi bombalamış oluyorsunuz. Türkiye’de artan vakalar, ölümlerdeki yükseklik belki de havayolu yolculuğunda aşı karnesi şartının zamanını şu günlere çekmeyi şart haline getiriyor.
Faturası havayolları için önce ağır gibi görünse de uçmaktan kimsenin vazgeçmesi çok mümkün olmayacağı için belki de aşıya özendirme konusunda bir kampanya oluşmasını sağlar. Aşısız yolculuk tümüyle yasaklanır. Bunun insan haklarına aykırı bir tarafı yok. Aykırı olan tek şey bence uçakta aşısız yolcunun yanı başınızda oturması, bir şeyler yemesi, maskesini indirip su içmesi… Her hareketi bence yanı başınızda size karşı işlenmiş bir suç…
MASKE CEZASI 3 BİN DOLAR
Amerikan Ulaştırma Güvenliği İdaresi (TSA), uçak, tren, gemi, otobüs yolculuklarında ilk kez maske takmayan suçlular için cezaları ikiye katlıyor. Tekrarlayan suçluların 3 bin dolara kadar para cezasına çarptırılabileceğini de resmen açıklandı. Beyaz Saray, Başkan Joe Biden’ın daha yüksek cezalarla COVID-19 ile savaşmaya devam edeceğini açıkladı. TSA Başkanı maske takmayan yolcular için yeni cezaların, ‘ilk suçlular için 500-bin dolar ve ikinci suçlular için bin-3 bin dolar’ arasında olacağını söyledi. Öte yandan bizde ise durum farklı. Uçakta maske takmayan yolcu önce uyarılıyor. Takmamakta ısrar ederse uçuş sırasında olursa sorunlu yolcu formu dolduruluyor ve kabin ekipleri bunu pilota veriyorlar. Pilotlar da inişten sonrası için havadayken polise bilgi verilmesini istiyorlar. İnişten sonra polis tarafından alınan yolcu birkaç saat sonra serbest kalıyor. Polise teslim edilen yolcular çok da caydırıcı olmayan bir para cezası ödüyorlar.
Türkiye’nin Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali Teknofest dün başladı. 26 Eylül’e kadar kayıt yaptıranları ağırlayacak. Atatürk Havalimanı’nda yapılan festival aslında Türkiye’nin yükselen teknoloji atağının tartışılmaz en güçlü platformu. Gidince göreceksiniz, genç beyinlerimizin neler yaptıklarını, yapmak istedikleri ve ulaştıkları sonuçları bir arada bulacaksınız. Hayallerden gerçeğe yapılan bu mükemmel yolculuğun mimarı Selçuk Bayraktar ve ağabeyi. İşin perde arkası kahramanı ise babaları Özdemir Bayraktar. Onlar insansız hava araçlarının da mimarları. Selçuk Bayraktar’ın tasarlayıp hayata geçirdiği insansız hava araçları, silahlı İHA’lar dünyanın Türkiye’ye bakışını değiştirdi.
REKOR KATILIM
Bu yıl 200 binden fazla öğrenci yarışmalara katıldı. Her gün 100 bin ziyaretçi gelecek. Aslında alan 450 bin metrekare. Yani 450 bin kişi katılabilir. Ama pandemi nedeniyle katılımcı sayısında kısıtlama yapıldı. Bu platformda öğrenciler müthiş bir yarışa girecekler. Ödülleri Cumhurbaşkanı dışında Nobel ödüllü Türk bilim insanı Aziz Sancar verecek. Ayın 26’sına kadar zamanınız var. Zamansız yolculuklar için o günler sizin büyük şansınız. Rezervasyon yaptırın kalkın gidin, gençlere güç verin, akıllarını heyecanlandırın…
İKİTELLİ’DEN DEV HANGARA