Uçağımız alçalıyor, Antalya kanatlarımız altında. Bin metre yüksekten denizin altı görünüyor. Pırıl pırıl sular, uzanıp giden harika kumsallar, ardında yayılan verimli ovalar, dağlar, başında karlar olan bir dağda küçük bir kayak merkezi, suyun içindeki kayalıklar, falezler, uzayıp giden seralar... Böyle bir fotoğraf, hiç oynanmadan takvim yapraklarında yerini alıyor. Aralık, ocak, şubat, mart hepsi dahil bütün aylar için bir cennet. Çiçek kokan bir şehir, sıcak sımsıcak her yanı. Uçağımız teker koyuyor. Kapı açıldığında içeri giren hava bile başka bir hava. Nem kimin umurunda. Çicek kokuyor, deniz kokuyor, tutku kokuyor. Buralara gelip bir daha gidemeyen Ruslar, Ukraynalılar, Almanlar ve İngilizler var. Memleket kabul etmişler, yerleşmişler bir başka yere gitmeyi düşünmüyorlar, “Bizim evimiz burası” diyorlar.
ZOR BİR MİMARİ
Havalimanları yapılırken genellikle DHMİ işi başlatıyor. Yarışmalı-yarışmasız bir çizim yapılıyor. Birinci gelen mimarin yaptığı çalışma DHMİ için tartışılıp son şeklini alınca ihale açılıyor ve yapımcı-işleticiye proje veriliyor. ‘Yap-İşlet’ deniyor. Sonra değişiklik yapmak çok zor. Bir yolsuzluk iddiası çıkar diye birebir uygulanıyor. Antalya Havalimanı da iyi bir mimarın çalışması, ama karmaşık bir yapı. Büyüme ve genişleme iyi hesap edilmediği için eklemeler bile ayrı yerlerde oluşmuş. İki dış hat binası farklı noktalarda. İçinde iniliyor, çıkılıyor, yönler zor bulunuyor. Neyse ki TAV ilk ortaklığında Frankfurt Havalimanı işletmecisi olan ortağı Fraport ile biraz çeki düzen verebilmiş. İki ortak arasında hiçbir sorun çıkmamış. Artık, Atom karınca TAV CEO’su Sani Şener ile yeni dönemde işler daha da hızlanacak, çekidüzen verilme artacak. Sonuçta havalimanını yolcular daha rahat kullanacak. Gelişte zaten yolcu hızla çıkıp denize koşuyor. Gidişte ise yolcu biraz daha güneş ve denizden yararlanmak için havaimanına limitler içinde son dakika geliyor. Elbette içeri de yolunu kaybetmesi, uçağa gidiş kapısını bulmada zorlanması rahatsız edici. Ama düzeliyor.
2051’E UZANAN İŞLETME
Yakında... Şuracıkta... Uçakla en fazla 2 saat 20 dakika uzakta. Birden 28-30 derece sıcağa uçuyorsunuz. Kış ortasında da sıcak. Geceleri biraz soğuk. Daha doğrusu serin rüzgârlar oluyor. Hurgada, Mısır’ın turizm cenneti. Biz daha çok Şarm El-Şeyh’i biliyoruz. Şu suyun altında harikalar olan yeri. Hurgada da biraz öyle ama kumsaldan yürüyüp denize girebiliyorsunuz. Uzun plajları ve iyi otelleri var. Ana yollar harika asfaltlı ama Hurgada’nın içine girdiğinizde 100 yıl geriye gidiyorsunuz. Yerler toprak ya da kayalık. Şehir biraz korku şatosu gibi. Arap Baharı buraya fırtınalı bir kış olarak gelmiş. Turizm de ölme noktasına gelmiş. Bütün yapılaşma durmuş. Yüzlerce bina bomboş. Kimi inşaatlar yarım kalmış. Kimi dışarıdan güzel görünüyor ama içleri hiç yok. Ucuz değil. 1 Mısır Paund’u 0.79 kuruş. Yani 10 Mısır Paund ‘u ya da lirası 7 lira 90 kuruş. Ucuz bir kent değil.
MEYVELER NİL DELTASI’NDAN
Karmaşık ve yollarının bozuk olduğu kentte engebeli toprak alana kurulmuş pazar yerine gittiğinizde rengarenk sebzeler ve meyvelerle karşılaşıyorsunuz. Biberler, kabaklar, patlıcanlar, salatalıklar ya da mangolar, muzlar hepsi organik. Çünkü hepsi Nil Deltası’ndan geliyor. Verimli Nil Nehri’nin deltası bölgenin tamamını doyuruyor. Bu deltada bir yılda dört kez hasat yapılıyor. Hurgada’nın ikinci şansı da balık pazarı. Kokudan girmek biraz zor ama... Balıklar, böcekler hepsi muhteşem. Taptaze ve bol... Fiyatlar ürkütmüyor. Et de pahalı değil. Kalitesi de iyi. Ama gelgelim bütün kasaplar neredeyse sokakta satış yapıyor. Sıcak altında kasapların dışarı astıkları etler, üzerlerindeki sineklere rağmen rağbet görüyor. Elbette tatil köylerinden çoğu canlı hayvan alıp, kendi hijyen şartlarında kesim yapıyorlar. Eğer Omicron varyantı Afrika’yı sararsa o zaman Hurgada’yı da unutmak gerekiyor.
THY EKİBİ SÜPER
Ne savaş uçaklarının geçişi, ne gösteri uçaklarının gökyüzündeki dansları. Dubai Havacılık Fuarı’nda solukları kesen gösterinin kahramanı Boeing 777X oldu. B777-9 diye anılacak olan uçak pist başına geldiğinde kendi öz kardeşi 777’den çok da farklı görünmüyordu. Ama park halindeyken yerde kanat uçları toplam 7 metre kapanıyordu. Açılınca bu ikiz motorlu uçak çok daha heybetli olmuştu. Uçağı mükemmel test pilotu ikilisi yönetiyordu. Gaz kollarını açtılar. Sonuna kadar açtılar. Öyle çok da gürültü patırtı koparmadan yürümeye başladı. Hızlandı ve burnunu kaldırdı. Bir füze gibi tırmanmaya başladı. Kalkıştan hemen sonra pilot burun acısını hızla arttırdı. Neredeyse dik uçacak hale geldi. Sonra düz uçuşa geçti. Önce sağa doğru belki de 50 dereceden fazla yan yattı. Sonra sola. Gökyüzünde müthiş bir dans başlamıştı. Hızla alçalmaya başladı. En düşük süratle gözler hizasına en yakın noktada (slow pass) ağır ağır bir geçiş yaptı. O koca uçak nasıl oluyor da o kadar düşük bir süratte havada kalabiliyordu. Bu soru fuarda en çok yankılanan sorulardan biri oldu.
İŞLETMECİSİNE KAZANDIRACAK
Dile kolay uçağın maksimum kalkış ağırlığı 351 tondan fazlaydı. Ve sadece 2 adet General Electric 9x motoru vardı. Pilotun bütün isteklerine cevap verdi. Motorlar koca gövdenin her hareketini eşzamanlı, sorunsuz karşıladı. Evet gökyüzünün en büyük ikiz motorlu uçağı artık hizmete hazırdı. 13 bin 500 kilometrelik menzili ile kıtalar arasında uçacak ve işleticisine çok para kazandıracaktı. Çünkü öz kardeşine oranla çok daha az yakıt harcıyordu. Ayrıca kanat uçlarının katlanması nedeniyle ‘katlanan kanat’ adı da verilen uçak özellikle havalimanlarında köprüye park ederken diğer uçaklara değme konusunda da önemli bir tedbir sunuyor.
Sadece internet üzerinden çalışıyorlar. Büroları bile yok. Evlerinden çalışan belli dolandırıcı personel kullanıyorlar. Pandemi döneminde sayıları giderek arttı. Bu acentelerin çoğu yurtdışında. Öyle cazip fiyatlar sunuyorlar ki, havayolu yolcuları kolayca tuzağa düşüyorlar. Sadece internet adresleri bulunan sözde seyahat acenteleri özellikle, ara uçuş noktaları için bilet aldığınızda size daha kolay tuzağa düşürüyorlar. Yani Türkiye çıkışlı bilet alanlar genellikle yetki belgesi olan acentelerden yararlanıyorlar. Ya da büyük havayolu şirketlerinin internet sitelerinden bilet alanlar, indikleri noktalardan başka noktalara gitmek için vurguncu sitelerinde karşılarına çıkan fiyatların cazibesine kapılıyorlar. Ara uçuşlar içinde onlardan bilet alıyorlar.
İZ BIRAKMIYORLAR
Kredi kartınızı bir kaptırdığınızda artık geriye dönüşü yok. Zaten ekranda gördüğünüz fiyata bilet satmıyorlar. Bulundukları ülkelerin vergilerini falan bahane ederek neredeyse iki katı para alıyorlar. Dahası var. Gittiğiniz ülkede uçaktan inip ara uçuş için vurguncu şirketin adını verdiği havayoluna gittiğinizde elinizde internet üzerinden yapılmış check-in de bir değeri yok. Çoğu zaman ‘Bu bilet bizde görünmüyor’ gibi cevaplar alıyorsunuz. O şirketten bilet parasının iadesini istemenin de bir anlamı yok. Sorumlu olan size bileti satan acente. Onların yakasına yapışmanız gerekiyor. Ama ne yakaları var, ne sistem dışında bir izleri. Sistem içinde şikayet ederseniz çoğu zaman yine izlerine ulaşılamıyor. Sonuçta yeniden bilet almak zorunda kalıyorsunuz. İş astarı yüzünden kat kat daha pahalıya geliyor.
Beşinci nesil bir savaş uçalı F-35... Eksiği, tartışılan yönleri olsa da görünmeyen kıvrak bir uçak. Bütün yeni gelişmiş elektronik donanımlara sahip. Değeri 100 milyon dolarların çok üzerine çıktı. Bizim 1.5 milyar dolarımızın yatırım maliyeti belki bu günlerde bize zararı abartmadan 10 milyar doların üzerindedir. Amerika bu uçağı verse bile kilit üstüne kilit vurarak verecekti. Öyle isteğiniz gibi kullanmanız zaten mümkün değil. Size çizilen sınırlar içinde hareket edecekti. Yani hareket kabiliyetinin anahtarı hep Amerika’da olacaktı. Uçağı vermemekle müttefikimiz Amerika ile kanat kanata uçmamız gerektiğinde biz bir nesil geride bir uçakla nasıl onların yanında yer alabiliriz? Bu sorunun cevabı yok. Amerika’nın karşısında bir Rusya ve Ortadoğu coğrafyasında da hakimiyet arayan Çin var. Hala Amerikalılar, Yunanistan konuşlanmaları ile falan bize güç gösterisi yapıyorlar. Müttefik olarak sırtımızdan bıçaklama peşindeler…
9 UÇAK ALINDI
Amerikalıların yaptığını Avrupa bize yapmadı. Neredeyse aynı anlayışla Avrupa’nın stratejik nakliye uçağı A400M projesine de çok yıllar önce ortak olduk. 10 uçak alımını da garanti ettik. Bugüne kadar 9 uçağı aldık. Bir uçak tam bize teslim için test uçuşları yaparken düştü ve kullanılmaz hale geldi. Avrupalı imalatçı Airbus’un askeri kanadı hemen yenisinin verileceğini bildirdi. Ama biz o uçağın en son verilmesini ve yıllar içindeki teknolojik gelişmelerin en gelişmişi ile yüklü olmasını tercih ettik. 10’uncu A400M büyük ihtimalle 2022 yılının ilk aylarında teslim edilecek. Airbus’un büyük kanadı Fransa ile gırtlak gırtlağa geldiğimiz zamanlarda bile bu proje hiçbir zaman gündeme taşınmadı. Tartışma konusu yapılmadı. Hatta Kayseri’deki hava üssündeki bakım yetenekleri geliştirildi, başka ülke uçakları içinde bir platform oluşturmamıza izin verildi. Elimizdeki 9 uçak başarı ile kullanılıyor, hem de bütün ortaklar içinde en çok ve en iyi kullanan ülkeyiz.
MMU’YA ZAMAN VAR
Gelelim Milli Muharip uçağı MMU’ya... 5’inci nesil bir savaş uçağı olacak. Şekli şemali belli. Binlerce mühendis çalışıyor. Motor konusunda İngiliz Rolls&Royce’dan vazgeçtik. Amerikalılara yöneldik. Ama sanırım motor vermeme ihtimalleri çok yüksek. Zaten bu uçağın uçması ve sistem içine girmesi çok çok uzun bir zaman alacak. Şimdi buna bir de motordan kaynaklanan gecikmeler eklenecek. Yerli milli bir motor için TEI göreve başladı ve hızla çalışıyor. Ama bu da meşakkatli bir yol. Bu uçak olmaz diye bir şey yok. Olduğu zaman F-35’ler çok daha fazla geliştirilmiş, kabiliyetleri artırılmış olacak. Yapılacak bir şey yok. Yolumuza devam edeceğiz. Ciddi bir maliyetle karşı karşıyayız.
İNSANSIZ SAVAŞ UÇAĞI DA YOLDA
Öte yandan çok daha kısa sürede hayata geçebilecek bir proje var. İnsansız savaş uçağı. Zaten dünya insansız hava araçlarına doğru hızla koşuyor. O işin kahramanı da yine Baykar Grubu ve Selçuk Bayraktar olacak. İnsansız savaş uçağı için çoktan kolları sıvadı. Büyük ihtimalle TB2’ler falan gibi şaşırtıcı, çok yetenekli bir savaş uçağı ile tanışacağız. Maliyeti de belki alacağımız uçakların 5-6’da birinden daha az olacak. Bazen diyorum ki, ‘İyi ki Selçuk Bayraktar Cumhurbaşkanının damadı olmuş.’ Yoksa sistem içinde onu da yiyip bitirirlerdi. Zaten ilk insansız hava araçlarını yaptığı dönemlerde ‘Ne lüzum var. Hazırını alırız’ diyen sesler çok yükselmişti. Bu işi siyaset üstünde ve Baykar’ı da el üstünde tutmamız gerekiyor. Bayraktar’ın yapacağı insansız savaş uçağının (MİUS) tüm kontrolü ve yetkileri bizim elimizde olacak. Planlanan yerlere uçabilecek. 2023’den önce gökyüzünde olması planlanıyor. Elbette müttefiklerimiz içinde önemli bir güç olacak. O gün ne kadar çabuk gelirse, bizde ülke olarak kendimizi daha güçlü hissedeceğiz. Ardında MMU planlanandan erken hava sahamıza katılırsa işte o zaman ‘Güç bizde’ diye bağırabiliriz. Hem de çok yüksekten…
ŞAKİRPAŞA’DA GÜVENLİK AÇIĞI
HAVAYOLLARI için Afrika zorlu bir yerdir. Farklı kurallar, havalimanı sorunları, gümrük ve polis teşkilatlarının farklı uygulamaları büyük sorunlar yaratır. Böyle çok sorunlu bir pazara girmek kolay değildir. THY önceleri Kuzey Afrika pazarında ciddi bir hakimiyet sağladı. Fas, Tunus, Cezayir, Mısır uçuşlarını ve arkan uçuş sayıları ile pandemi öncesi ciddi bir başarı sağladı. Pandemi ile birlikte bazı uçuşlar azalsa da bir gün yeniden çoğalacak. THY’nin Güney Afrika seferleri hem Cape Town hem de Johannesburg uçuşları uzun yıllar önce başladı. Fransız Hava Yolları ise özellikle Afrika sahil ve iç kısımlarındaki ülkelere yoğun seferler yapıyor ve pazarı kapmış görünüyordu. Ama Türk Hava Yolları özellikle Afrika içindeki ülkelere kısıtlamasız uçmak için yıllar önce Boeing’den 737-900 uçaklarını aldı. Ekstra yakıt tankı olan bu uçaklarla seferler yaptı. Öne geçişte bu uçaklar önemli bir rol oynadı. Ama bir süre sonra kargosu çok fazla olan Afrikalı yolcular için Airbus 330 uçakları da kullanılmaya başlandı. Türkiye’ye gelip tekstilden, çalı süpürgesine kadar ciddi alışveriş yapan Afrikalılar şimdi geniş gövdeli uçaklarla çok daha rahat uçuş yapıyorlar. Bavul ticaretinin yaygın olduğu ülkelerin yolcuları o kadar çok uçuyorlar ki çoğu Business uçacak milleri kazanmış durumdalar. Her birinin bazen 100150 kg bagajı oluyor. Bunun içinde elbette ciddi ekstra fazla bagaj ödemeleri yapıyorlar.
YARIŞTA BURUN FARKI
Şu anda Air France Afrika bölgesinde 26 ülkeye ve 27 şehire uçuş gerçekleştirirken, THY 27 ülkede 30 noktaya uçuş yapıyor. Kıtanın açığında bulunan Mauritus ve Madagaskar’a da pandemi öncesi yoğun uçuş yapan THY yakın gelecekte, Afrika’daki bütün noktalara uçuş için hazırlanıyor. Şirketin pazarlama ve satış gücü, bütün gücüyle pademinin azalması ile birlikte Afrika’da en az 6-7 noktaya daha uçuş için hazırlık yapıyor. Şu anda hem uçulan şehir sayısı hem de toplam yolcu sayısı olarak Air France’sı sollamış durumdalar. Ama gelecekte hem Avrupa hem de Ortadoğu ve hatta Asya-Pasifik ülkelerinin büyük kısmından Afrika’ya yine transit yolcuda rekora koşacak gibi görünüyorlar.
YARDIM VE TURİZM
Libya’ya uzanan operasyon yapılıyor. Afganistan’a uzanan koridordayız. Doğu Akdeniz’de kontrolümüzün sürmesi gerekiyor. F-16 uçaklarından kurulu Hava Kuvvetleri filomuzun daha ötelere gitmek ya da gittiği yerde daha fazla kalabilmek için havadan havaya yakıt ikmaline her zaman gerek var. Bu işi Türk Hava Kuvvetleri bugüne kadar Boeing 707 uçağı platformunda kurulu KC-135 diye adlanan tanker uçakları ile yapıyordu. Ama artık o uçakların ekonomik ömrü doldu. Şu günlerde hem Milli Savunma Bakanlığı’nda hem de Hava Kuvvetleri içinde tanker uçak yenilemesi için harıl harıl bir çalışma yapılıyor. Ve bir an önce sonuçlandırılması isteniyor. Milli Savunma Bakanlığı işin başında en uygun maliyetli, en uzun süre kullanılacak modeller üzerinde prensip kararı verdi zaten. Şimdi alınacak son kararla birlikte kullanılacak uçağın seçimi için bir karar aşamasına geliniyor. Elbette bu uçaklar birden fazla amaç içinde göreve hazır olacak. Seçilecek uçak havadan havaya yakıt ikmali dışında taşıma, ambulans, personel nakli vs gibi hizmet edecek konfigürasyonlara sahip olacak.
İKİ UÇAK VAR
Multi Role Tanker Transport (MRTT) diye adlanan tanker uçakları Boeing ya da Airbus’dan tercih edilecek. Zaten amaca uygun iki uçak var. Boeing bu işi 767 platformu üzerine yaptı. KC-46 MRTT. Bu tanker uçak yeni imal edilen Boeing 767‘den oluyor. Zaten 767 uçağının ikinci eli kalmadı bile. Airbus’un 330 MRTT uçağının özelliklerine sahip bu uçak hâlâ imalatta. Ciddi bir sorun var. O da KC-46 uçaklarının havada diğer uçaklara yakıt verecek Boom adı verilen bir tür hortumunda. Henüz bu sistem devreye alınamadı. Çıkan sorunun çözümüne uğraşılıyor. Elbette sonunda çözülecektir. Ama bunun için Amerika Savunma Bakanlığı 2024 yılana kadar firmaya süre verdi. Bu süre içinde olmazsa, belki de teklif istenen Airbus 330 MRTT uçakları alınacak. Bu da elbette uçak imalatında bir dev olan Amerika için son derece rahatsız edici bir durum. Türkiye’nin bu uçaklardan da sipariş etmesi mümkün ama zaman sorunu var.
GENİŞ STRATEJİK YELPAZE
İçine girdiğimde kendimi bir sinek gibi hissettim. Koskoca bir yapının içinde kayboldum. Dünyanın sayılı mega kargo binalarının birinin içindeyim.
İstanbul Havalimanı’nın sınırlarının içinde hem kara tarafı hem de hava tarafı ile bağlantılıydı Türk Hava Yolları’nın mega kargo binası. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden biraz daha az beton kullanılmıştı. Yeni sponsor adı ile Galatasaray Nef Stadyumundan daha fazla demir harcanmıştı. İşi rakamlara vurduğunuzda yüzlerce büyük yapıyı sollayıp geçmişti. Dünyanın her yanından buraya gelen, taze meyve-sebzeden tutun da, penguenlere ya da aslanlara, atlara, akıl almaz çeşitlilikte ihraç ya da ithal ürünlerine hepsine ev sahipliği yapacak bu merkez. Belki bir Ferrari ya da hayatımızı kurtaran aşılar hepsi kKargo çatısı altında en uygun koşullarda ve hatta insan eli değmeden yerlerini alacak.
SIKI TESTLER YAPILIYOR
Bütün sistem otonom. Neyin nereye gideceği, nerede hangi koşullarda saklanacağı barkodların okunmasıyla belli olacak. Şimdilerde çok sıkı testler yapılıyor. Yazılımlar kontrol ediliyor. Uyuşmazlıklar, akıllı mühendislerin ve yazılımcıların kontrolünde hizaya getiriliyor. Hiçbir diklenme, kendi kendine karar verme şansına bırakılmayacak düzenlemeler yapılıyor. Gelen kargo uçaklarından inen ürünler ya da gidenler, iç hat-dış hat fark etmez mega kargo binasına ulaştığında kontrol insan hatasından tümüyle çıkıyor.
ISRARLAR SONUÇ VERDİ