Tahir Kum

Sörloth kararı ve işte gerekçesi...

19 Şubat 2020
Tahir Kum yazdı...

Neymiş efendim ‘karşılığı minimum 3 maç men olan’ bir ceza ile disipline sevk edilen Alexander Sörloth’a 1 maç ceza çıkar mıymış? Çıkar efendim! Tıpkı geçmişte çıktığı gibi... Hatırlayın... Geçen hafta bu satırlardan Sörloth’a çıkacak muhtemel cezanın 1 maç olabileceğini söylemiştik. “Talimat ve emsal kararlar böyle gösteriyor” demiştik. 12. madde açık ve net; “Kurul, haksız tahrikin derecesini dikkate alarak, verilecek cezayı üçte birine kadar indirebilir” diyor.

Peki; Sörloth vakası için “Ortada haksız tahrik yok” diyebileniniz var mı? Yok! Eeee o zaman? Ama talimattan ve cezalardan bihaber kişiler çıkmış, “Olur mu böyle şey?” diyor. Olur. Oluyor da... Mesela bunun birebir en yakın örneği geçen sezonun ikinci yarısında oynanan Ankaragücü-Fenerbahçe maçında yaşanmıştı. Hatırlayın, Ankaragücü’nden Canteros, Mehmet Ekici’nin kendisine yönelik hareketine ‘kafa atıp rakibini yere sererek’ karşılık vermiş ve kural dışı hareketten (3 maç men istemiyle) PFDK’ya sevk edilip 1 maç men cezasına çarptırılmıştı.

Nedeni de öncesinde Ekici’nin Canteros’a yönelik şiddetli hareketinin ‘haksız tahrik’ sayılmasıydı. Çok eski değil, 11 Nisan 2019’da yaşandı bu olay. Böyle onlarca örneği sıralayabiliriz. Kısaca Sörloth konusunda ‘eyyamdan’ değil, ‘emsallerden’ bahsetmek mümkün. Tabii bu arada, TFF yargı organlarının karşısına bu ve bunun gibi emsal kararları bulup iyi bir savunma yapan kulübün hukukçularını da es geçmemek lazım!

'SKANDAL' AYNI, HAKEM DE...

Geçen haftanın hakem skandalını hatırlıyor musunuz? Hani bu köşeden de “Skandal arayan, Beşiktaş-Gaziantep FK karşılaşmasına bakacak” başlığıyla duyurduğumuz skandalı. Hani o; hakemin ofsayt gerekçesiyle iptal ettiği gol sonrası VAR incelemesinde defans oyuncusunun topu eliyle bilerek oynadığına hükmedip, penaltı kararı vermesini. Haa, işte o skandalın ardından bakın ne oldu? MHK, bu skandala imza atan o Alper Ulusoy’u ‘ödül olarak’ Galatasaray-Yeni Malatya maçına atadı. O da, tıpkı bir önceki hafta yaptığı gibi, bu defa da Adem Büyük’ün attığı golü, rakip oyuncunun topu eliyle oynamasını es geçerek (!) ofsayt gerekçesiyle iptal edip, tekrar benzer bir skandala daha imza attı! Niye mi?.. Haftaya da maç almak için sanırım!

MERKEZ HAKEM KURULU'NUN FENERBAHÇE HASSASİYETİ

VE MHK kritik maçlar öncesi hakemlerini Riva’da toplayarak son rötuşlarını yapmış. Eğitmenimiz Jaap Uilenberg de son haftalarda yaşanan kritik kararları ekrana getirerek değerlendirmelerde bulunmuş. Mesela; Beşiktaş-Gaziantep maçında hakem Alper Ulusoy’un ofsayt gerekçesiyle iptal edip Beşiktaş lehine verdiği penaltı kararını da, Gençlerbirliği maçında Trabzonspor lehine çalınan penaltı kararını da yanlış bulmuş Uilenberg Amca! Neyse... Asıl değinmek istediğimiz konu bu değil. Asıl konu; son haftalardaki maçlardan 20’nin üzerinde pozisyonu ekrana getirerek hakemlere doğruyu-yanlışı söyleyen MHK ve Uilenberg’in, son dönemlerin en büyük tartışma konusu olan Fenerbahçe-Alanya maçındaki o iki elle oynama hadisesini (Jailson ve Mustafa Pektemek) ‘makaslamış olmaları.’ O kritik iki el hadisesi ‘değerlendirme dışı.’ kalmış. Tabii bu durum hakemlerin de dikkatinden kaçmamış. Belli ki, MHK dışarı sızar korkusuyla bu topa da girmemiş. Seminerin sürprizi ise MHK Başkanımızın hakemleri, “Burada olan burada, sahada olan sahada kalacak, artık medyayla konuşmayı bırakın” diyerek uyarması olmuş.

MURİÇ'E VAR, SEHİÇ'E YOK!

Yazının Devamını Oku

MHK'ya göre de 'penaltı değil'

12 Şubat 2020
Tahir Kum yazdı...

Sayın Semih Özsoy başta olmak üzere Fenerbahçelilerin bunca öfkesi niye? Niyesi; Mustafa Pektemek’in eline temas eden top için penaltı çalınmayışı. Başka? Başka yok... Sayın Semih Özsoy’un da, onun gibi düşünen teknik adamın da, futbolcuların da, taraftarın da medyadaki kalemşorların da (!) isyanı buna. Ama o pozisyon; ne kitaba ne MHK’ya ne de hakem camiasına göre penaltı.

CÜNEYT ÇAKIR ÖRNEĞİ

Evet, aynen öyle... Bunun en yakın örneği de Cüneyt Çakır’ın yönettiği Galatasaray-Beşiktaş maçında, aynı şekilde sırtı Galatasaray kalesine dönük Beşiktaşlı vida’nın eline gelen top ve verdiği devam kararı, hatırlayın. Kitaptaki karşılığı da ‘beklenmeyen top.’ Hakemlere tarifi de hem UEFA hem de MHK tarafından, Bosna Hersek-Yunanistan karşılaşmasında 90+3’teki benzer el pozisyonu klibiyle gösterilmiş. Şimdi hâl böyleyken, ne Mustafa Pektemek’in pozisyonu ne de Jailson’un eline gelen top için penaltı demek mümkün. Jailson’un pozisyonu da ‘beklenmeyen top’ çünkü. Sıkıntı; hakemin ‘devam’ dediği, VAR’ın karışmaması gereken bu pozisyona VAR’ın karışması.

Gelelim Sivasspor - Başakşehir maçındaki Clichy’nin koluyla vücudu arasına sıkışan topa... O da, Beşiktaş-Gaziantep maçında Güray’ın sakladığı koluna gelen top da penaltı değil. Peki, bu kamuoyu, bunun doğrusunu veya yanlışını nereden bilecek? MHK hakemine doğrusunu, yanlışını söylüyor. Uilenberg de eğitimde doğruyu yanlışı söylüyor. Peki nerede? Kapalı kapılar ardında. Eh işte birileri içeriden sızdırırsa, “O penaltıymış veya değilmiş” diye yazılıyor. Ama bugün doğrunun veya yanlışın değil, sesi daha çok çıkanın peşine gidiyoruz. Piyasada Bülent Yıldırım gibi, Deniz Çoban gibi işin erbabı kaç kişi var ki? Çünkü yıllardır otorite diye ekranda boy gösterenler doğruyu, yanlışı bilmiyor.

VAR İŞİNİ ÇÖZEMEDi! 

Alın size Erman Toroğlu... Adamın güncellemesi geçmiş diyoruz, inanmıyorsunuz. Bu haftada çıkmış, bırak içeri girmesi, önünden geçmesi mümkün olmayan (!) TFF Başkanı’na seslenerek, “Ben Nihat Özdemir’in yerinde olsam yarın ilk iş gidip şu VAR kayıtlarını dinlerim ve gereğini yaparım” diyebiliyor. Hem de üstüne basa basa. Şu VAR işini bir çözemedi gitti hoca. Riva’ya gidip bire bir aldığı eğitime rağmen!

RİVA’DAKİ YEMEK VE İDDİA!

Şimdi gelelim Fenerbahçe-Alanyaspor maçının ardından yaşanan sürpriz gelişmeye... MHK Başkanımız Zekeriya alp, maçtan sonra memleketlerine dönen hakem Ümit Öztürk ve VAR Serkan Tokat’ı önceki gün (pazartesi) apar topar İstanbul’a çağırmış. Ümit Öztürk Denizli’den, Serkan Tokat da Ankara’dan atlayıp Riva’ya gelmiş. Ligin ilk yarısındaki Beşiktaş-Fenerbahçe maçı sonrası Cüneyt Çakır ve ekibinin sorguya çekilmesi gibi! Alp, beraberinde Oğuz Sarvan ve Ünsal Çimen, aynı şekilde Ümit Öztürk, Serkan Tokat ve AVAR Kemal Yılmaz’la yaklaşık iki saat Riva’da baş başa görüşme yapmış. Belli ki MHK, Alanyaspor maçının faturasını Tokat’a çıkarmış. O bilginin kaynağı da şu...

Yazının Devamını Oku

Yeni bir TFF başkanı aranıyor!

5 Şubat 2020
TFF’den açıklama geldi ve üç günlük kaos sona erdi. “Federasyon Başkanımız Nihat Özdemir’in istifa ettiği haberleri gerçeği yansıtmamaktadır.”

Ama bir gerçek de var ki, futbolun Nihat Abisi bugün var, yarın yok!

Evet, bu kadar net! Olmadı... Olmuyor... Yapamadı, başaramadı Nihat Abi!..

İyi niyetli yaklaşımı ona pahalıya patladı...

Nerede bundan üç-dört ay öncesinin Nihat Abisi, nerede büyük bir şevkle, heyecanla, arzuyla işine sarılan o Nihat Abi?

Artık o günlerden eser yok. Kim ne derse desin, kim ne açıklarsa açıklasın.

Süngüsü düşmüş durumda Nihat Abi’nin! Peki sebep? Kulüp başkanlarının tutum ve davranışları kâfi değil mi sizce?

Kulüp lisans meselesinde yaptıkları o zikzaklar... Federasyon başkanını, yönetimini, kurumlarını ve hakemlerini, kendi başarısızlıklarını örtbas etmek uğruna taraftarın önüne atmalar...

Puan uğruna her şeyi mübah saymalar... Medyaya çanak tutmalar... Ve bir de kendi ettikleri var tabii...

Yazının Devamını Oku

AiHM kararı ve bağımsız tahkim!

30 Ocak 2020
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, “Tahkim Kurulunuz bağımsız değil” demiş. Peki, şaşırdık mı? 

Elbette ki hayır. Ezcümle söyledikleri; TFF Başkanı ve Yönetim Kurulu tarafından atanan ve görev süreleri onların süreleriyle belirlenmiş bir Tahkim Kurulu yapısının tarafsız ve bağımsız olmasının mümkün olamayacağı. Gerekçeleri de TFF yönetiminde görev alan kişilerin daha önce kulüplerde görev yapmış isimlerden oluşması ve bu nedenle Tahkim’in oluşumunda kulüplere de bir yöneliş söz konusu olabileceği. Peki, yalan mı? Hayır. 

4 DOSYA DAHA VAR 

Öyle ki; bugün aynı konudan muzdarip olarak AİHM’e giden sadece Ömer Rıza ve Serkan Akal değil. Daha sırada bekleyen dosyalar, başvurular var. Onlar da İlhan Ekşioğlu, Şekip Mosturoğlu, Sedat Doğan ve Deniz Naki’ye ait. 

Peki çözüm? Çözüm basit. Ya statü ya da kanunla Tahkim Kurulu’nun bu bağımsızlık ve tarafsızlık tehlikesini ortadan kaldıracak yeni bir düzenlemenin yapılması. Zaten bugüne kadar yapılmalıydı da. 

Mesela 2005’te yaşanan Tahkim Kurulu skandalını hatırlar mısınız? Hani Levent Bıçakçı federasyonunun atadığı Prof. Dr. Samim Ünan başkanlığındaki Tahkim Kurulu’nun başına gelenleri... TFF Yönetim Kurulu’ndan baskı ve dayatma gördükleri için başkan dâhil 4 üyesinin istifa etmesini. Daha da önemlisi Federasyon Başkanı’nın bu şok istifa kararlarının ardından, Tahkim Kurulu’nun oluşumunda önemli ‘etkisi’ olan dönemin Beşiktaş 2. Başkanı Murat Aksu’dan yardım ve destek istediğini. Bunların hepsi Google kayıtlarında mevcut.  

Yine hatırlar mısınız dönemin Tahkim Kurulu Başkanı Samim Ünan’ın TFF yönetiminden gördükleri baskıyı ve istifa gerekçesini 2.5 sayfalık bir mektupla kamuoyu ile paylaştığını... 'Fenerbahçeli' yakıştırması yapılan dönemin Disiplin Kurulu’nun (PFDK) Beşiktaş aleyhine verdiği bazı kritik kararların Tahkim Kurulu’nda bozulmasının ardından ortalığın gerildiğini... Mesela Fenerbahçeli Nobre’ye yaptığı ‘el hareketinden’ dolayı 3 maç men cezasına çarptırılan Beşiktaşlı Emre Aşık için dönemin Tahkim Kurulu’nun ‘cezayı kaldırdığı’ günleri.

NERELERDEN GELDiK! 

Yine hatırlar mısınız, bir Süper Lig kulübü başkanının, federasyon seçimlerinde aleni destek verdiği federasyon başkanına sırf kendi adamını Tahkim Kurulu Başkanı yapmadı diye cephe aldığını. Ve bunu kamuoyuyla da paylaştığını. Tahkim Kurulu’nda düz üye olarak kalan o hukukçunun hemen hemen tüm kurul kararlarına muhalefet şerhi koyduğunu. Bunları yaşadık, gördük... 

Yazının Devamını Oku

Fenerbahçe satmadan futbolcu alamaz

25 Ocak 2020
Sarı lacivertlilerin talebi için 4 kez toplanan ve 2 kez duruşma yapan Tahkim nihayet kararını verdi: F.Bahçe’nin limitine 16 milyon lira eklendi. Ancak bu rakam da sarı lacivertlilere yetmedi. F.Bahçe 2-3 oyuncu satıp açığı kapatacak ve kasasına fazladan en az 20 milyon lira koyacak.

Adeta ülke futbolunun meselesi haline gelen (!) Fenerbahçe’nin ‘Takım Harcama Limiti’ konusunda nihai söz söylendi...

9 Ocak’tan bu yana sarı lacivertli kulüp ile Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Tahkim Kurulu arasındaki görüşme maratonu dün sonuçlandı ve Tahkim kararını verdi. Karar verildi verilmesine ama ne zamanlama, ne de çıkan sonuç Fenerbahçe için pek tatmin edici değildi... Birincisi, transfer için zaman daralmıştı... İkincisi Fenerbahçe’nin beklentisi özel bankalarla yapılan kredi anlaşmaları sayesinde harcama limitinin 40 milyon lira daha artırılmasıydı. Böylelikle sarı lacivertliler yeni transfer ettikleri Falette’e lisans çıkarabilecek ve yeni sol bek alabilecek. Ancak Kadıköy’deki hesap Riva’ya uymadı. Tahkim Kurulu, üzerine tam 4 kez toplanıp görüştüğü ve iki farklı duruşma yaptığı Fenerbahçe’nin başvurusunu kısmen kabul ederek 16 milyon liralık yeni bir imkan tanıdı. Bu da limitteki açığın eksi 35 milyondan eksi 19 milyona inmesini sağladı, ki ortaya çıkan sonuç sarı lacivertlilerin yine transfer yapamayacağı anlamına geliyor.

2-3 FUTBOLCU GİDECEK

Peki bundan sonra ne olacak? Fenerbahçe nasıl transfer yapabilecek? Cevap net: 2-3 tane futbolcu satışı yaparak eksi 19 milyon liralık açığını kapatacak ve kasasına da fazladan en az 20 milyon lira koyacak. Bu da şu aşamada pek kolay görünmüyor.

AÇIKLAMA YAPILDI

Başta da söylediğimiz gibi, Tahkim’in bu kararı Fenerbahçe yönetimini pek tatmin etmedi. Nitekim kulüpten yapılan açıklamada bu memnuniyetsizlik açık biçimde ifade edildi: “Harcama limitimiz 16 milyon TL artırılarak 273 milyon 453 bin liraya yükselmişse de bu rakam kulübümüzün haklı talebi olan 332 milyon 769 bin liradan çok uzaktır. Ulaşılan nihai rakama yüzde 30 limit aşımı eklenmesi sonucunda kulübümüzün TFF tarafından hesaplanan harcama limiti 355 milyon liraya ulaşırken, yine TFF tarafından hesaplanan mevcut harcaması 374 milyon liradır. Kulübümüzün transfer ve benzeri yatırımlar yapılabilmesi için gerekli manevra alanı mevcut duruma göre mümkün kılınmamaktadır. Ancak kulübümüz haklı mücadelesine devam edecektir.

Fenerbahçe'nin harcama limiti ne oldu?

Yeni limit: 273 milyon 453 bin Tl

Yazının Devamını Oku

Bilinçli kartlara bilinçsiz bakış

23 Ocak 2020
Tahir Kum yazdı...

Eskiden malzemesi bol denince aklıma ‘pizza’ gelirdi. Şimdi ‘Riva’ geliyor, ne hikmetse! Sağ olsun Futbol Federasyonumuz, malzemesiz bırakmıyor bizleri! Bilgisizliğin ve tecrübesizliğin üzerine bir de zaman zaman acemilik eklenince al sana ‘bol malzemeli Riva.’ Bu defa da konu, Vedat Muriç’in PFDK’ya sevk meselesi... Gerekçe: Bilinçli kart görme. Delil: ‘Niyet okuma’ yöntemi! Çünkü bu konuda ne hakem ne gözlemci ne de temsilci raporlarında herhangi bir ifade var. Ek rapor isteme, ekstra görüntü vs. de yok. Ama ne var?.. Medyada ve sosyal medyada Vedat’ın bu kartı bilinçli gördüğü yönünde genel kanaat! Tıpkı Fatih Terim’in Tuzla maçı sonrası muhabirin, “Hocam koridorda yaşanan olaylarla ilgili yorumunuz nedir?” sorusuna, “Gereğini yaptık yakışanı yaptık” cevabıyla neyi kast ettiği yönünde oluşan o genel kanaat gibi. Ama o gün için “Niyet okuyamayız” deniliyordu; bugün için “Niyet belli” deniliyor.

NİYET OKUMA

Ne var?.. Vedat’ın art arda iki defa sarı kartlık girişimde bulunması. Önce topsuz alanda rakibine faullü hareket yapması, ardından hakem düdüğü çaldıktan sonra topa vurması. Ne var? Bir de bir muhabir arkadaşımızın maç sonu yaptığı paylaşım var. “Vedat Muriç’e ‘Bilerek mi kart gördün, konuşabilir miyiz?’ diye sordum. Gülümsedi. “Konuşamam, konuşursam ceza alırım dedi” paylaşımı var. Peki, bunda ne var? Orada da ‘niyet okuma’ var. Vedat’ın “Konuşursam ceza alırım” sözünden, ‘37. maddeyi kast ediyor’ niyetini okuma var. Acaba Vedat’ın burada konuşamamaktan kastı, ‘kulübün genel olarak kart gören oyunculara
koyduğu konuşma yasağı filan olabilir mi?’ diye düşünen yok. Peki, ne var? Geçmişte bu yönde kurulların yaptığı sevkler ve çıkan cezalar var. O zaman ver PFDK’ya gitsin! Çünkü ortada bunca (!) argüman var, öyle değil mi? Ama dönüp ‘acaba o gün bu ihlâlden ceza hangi gerekçe ile verilmiş?’ diye bakan bir Allah’ın kulu yok.

SOMUT DELİL NEREDE?

Ne açıp 18 Aralık 2014’te bu ihlâlden cezalandırılan Karabüksporlu Mabiala ve 24 Aralık 2014’te yine aynı ihlâlden yani bilinçli kart görmeden cezalandırılan Bursasporlu Josue için Tahkim Kurulu’nun verdiği kararların ‘gerekçesine’ bakan var, ne de bu iki oyuncunun forma giydiği takımların teknik adamları Tolunay Kafkas ve Şenol Güneş’in ilgili talimat maddesinden habersiz, maç sonu yaptıkları “Evet, arkadaşlar bilerek kart gördüler” açıklamalarından haberi olan. O gün sevk yapılır ve ardından da ceza verilirken, ‘eldeki somut gerekçe’ her iki futbolcunun teknik adamlarının maç sonunda yaptıkları açıklamalardı. İki teknik adam da oyuncularının bu kartları, cezalarını oynayacakları kupa maçında çekmek için gördüklerini ifade etmişti. Bugün ise ortada, ‘efendim, emsal var’ diyerek üstlerini yanıltan, emsal gösterilen hadiselerde ‘teknik adam itiraflarının somut delil’ olarak kullanıldığından bihaber, acemi bir TFF Hukuk Müşavirliği var. Ortada somut bir delil ve veri yokken ‘niyeti böyleydi’ demek, hukukun temel ilkelerine uyuyor mu, Sayın TFF Hukuk Müşavirliği’nin güzide avukatları? Sayın Hukuktan Sorumlu Başkan Vekilimiz Mehmet Baykan. Ve sevk öncesi konudan haberdar edilen Sayın Başkan Nihat Özdemir...

GÖZ DOKTORUNA DİŞ RÖNTGENİ GÖSTERMEK!

Tahkim Kurulu... Bir nev’i futbolun Anayasa Mahkemesi’dir orası. Futbol adına son sözü onlar söyler. Tıpkı bugün; Türk futbolunun 1 numaralı gündemi haline gelen Kulüp Lisans Talimatı konusunda yapılan değişiklikleri, başvuruları, itirazları ‘değerlendirip’ (!) son sözü söyledikleri gibi... Diyelim Kulüp Lisans Kurulu bir karar açıklıyor. Sonra X kulüp buna itiraz edecek. Gideceği ‘mali verilerle’ olmazını izah edeceği yer, ‘onlar.’ Yani o hukukçu arkadaşlarımız! Peki, Allah aşkına... Biri Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’na göre yetkilendirilmiş yeminli mali müşavir; ikisi; 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yayınlanan Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nca yetkilendirilmiş bağımsız denetçi; bir diğeri; Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’na göre yetkilendirilmiş serbest muhasebeci mali müşavir; diğer iki üyesi, işletme veya ekonomi alanında en az beş (5) yıllık mesleki deneyime sahip. Kısaca her biri mali işlerde uzman, bu işin adeta ‘bilirkişisi’ olan; bu Kulüp Lisans Kurulu’nun verdiği kararlar ve o kararlara karşı yapılan itirazlar konusunda ‘nihai sözü’ Tahkim Kurulu’ndaki ‘hukukçu’ arkadaşlarımız mı söyleyecek?

Yazının Devamını Oku

'Küme düşürecek' menajerlik talimatı

16 Ocak 2020
SAHA içine inmek ne mümkün, daha protokol tribününden dışarı çıkamıyoruz! Eh işte; zaman zaman ‘onlardan’ vakit bulursak yedek kulübesine filan uğruyoruz, o kadar! Saha içi mi? Orası da neresi dermişim!

Zaten oraya da bir Uğur Meleke yetiyor da artıyor bile. Genelde ‘protokol ağırlıklı’ bir futbol ailesiyiz biz. Maalesef, spor sayfalarımızı da şortlu futbolcular, eşofmanlı teknik adamlar yerine, kravatlı idareciler kaplamış durumda. Girizgahımızın nedeni şu; konu ve konuğumuz yine ‘onlar.’

Mesela Fenerbahçe Başkan Ali Koç önceki gün çıkıp Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’e şeffaflık göndermesi yaparak, “Koca Galatasaray bir sezonda sadece 10 bin Euro mu menajerlik parası ödemiş?” diye sordu ve yeni bir yeni bir tartışma başlattı. Üzerinden 24 saat geçmeden Cengiz’in bu konudaki açıklamaları ve ‘itiraflarıyla’ olay daha da farklı bir boyut kazandırdı. Bakın ileride daha neler çıkacak, neler.... Çünkü Ali Koç’un parmak bastığı konu enteresanlıklarla çarpıklıklarla dolu. Neresinden tutarsanız tutun, elinizde kalır.

BEŞİKTAŞ'A NE DEMELİ

Galatasaray iyi, yine 10 bin Euro bildirmiş. Hiç bildirmeyen ‘büyüklerimiz’ bile var. Onlar ne olacak? Mesela sayın başkana, “2017’de onca transfer yapmış Beşiktaş tek kuruş menajerlik ödemesi yapmamış” desek ne diyecek? Sadece o mu?.. Her mart ayı sonunda kamuoyuna açıklanan o menajerlik ödemeleriyle ilgili 2019’da 7, 2018’de 6 ve 2017’de de 7 Süper Lig kulübünün o sezon hiç menajerlik ücreti ödememiş olması normal olabilir mi Ali Başkan? Veya Ali Başkan 2017’de Karabük ve Bursaspor’un Galatasaray’dan fazla menajerlik ücreti ödediğini biliyor mu acaba? Mesela 2017’de menajerlik ödemesi ‘sıfır’ olan Beşiktaş’ın, Galatasaray’ın 3.5 milyon Euro menajerlik ödemesi yaptığı 2018 yılındaki ödediği menajerlik bütçesinin sadece 75 bin Euro olmasına ne der? 

GAYET CİDDİ BİR MEVZU

Yani konu, birilerinin öyle ‘serçe parmağıyla’ dokunacağı kadar basit ve bir iki demeçle geçiştirilecek bir konu değil. Üzerinde durulması gereken ciddi bir mevzudan söz ediyoruz. Konunun ciddiyetini anlamak için tff. org’a girip ‘Futbol Menajerleri ile Çalışma Talimatı’nın ‘yaptırımlar’ başlıklı 23. maddesini okumak kâfi. Hem de nasıl bir yaptırım? İhlalin derecesine göre para cezasından puan silmeye, transfer yasağına hatta bir alt kümeye düşürülmeye kadar varan bir yaptırım. Ama nerede, sadece lafta...

SIKINTI VAR, KAÇAK VAR

Talimat açık ve net. Kulüplere ve menajerlere sözleşmelerini ‘bildirim zorunluluğu’ getirmiş. Ama dört yıldır yürürlükte olan bu talimata rağmen doğru dürüst bildirim yok. Yaptırıma gelince, o da yok. O günden bugüne henüz ‘ihtar’dan öteye gidilememiş. Uygulamada ciddi sıkıntı var. Kaçak var. Öyle ki, talimat, kulüplere çalışacakları menajerlerin lisanslarının aktif olup olmadığını bilme zorunluluğu getirmesine rağmen, bugüne kadar birçok işlem (resmi kayıtlarda) ‘lisansı askıda’ olan menajerlerle yapılmış. Örnek mi? Sadece Süper Lig’de bir sezonda 12 transfer, lisansı askıda menajerler tarafından gerçekleştirilmiş. Peki yaptırım mı; ‘ihtar.’ Bırakın puan silmeyi, transfer yasağını, daha üç yıldır para cezasına geçemedik, anlayın artık.

Yazının Devamını Oku

İlk yarının 'en'leri!

8 Ocak 2020
Tahir Kum yazıyor...

Süper Lig’de ilk devre biterken, hafızalara kazınanlar maçlar değil, yaptıkları ‘hareketlerle’ futbolculara yer bırakmayan kulüp başkanları ve yöneticiler oldu.

LiGiN ilk yarısı bitti... Peki ya hafızalarımızda ne kaldı? İlk yarıyı şöyle bir gözünüzün önünden geçirip düşündüğünüzde aklınıza ilk gelen şey ne, Sivasspor’un muhteşem gösterisinden başka?..

Hafızalarınıza kazınanlar, unutulmaz maçlar mı? Yoksa?.. Yoksa, yaptıkları ‘hareketlerle’ ‘o müthiş maçlara, gollere, futbolculara (!)’ yer bırakmayan, gündemi belirleyen ‘takımların gizli golcüleri’ mi? Hani o, futbolumuza ‘kin, nefret, öfke ve tehdit’ tohumları eken ve yıllardır buradan yeşeren bitkilerle beslenmemize neden olan (!) kulüp başkanları ve yöneticileri mi? Ne yazık ki her sezon olduğu gibi bu sezon da ‘hafızalarımızda kalan’ yine onların takımları adına yap
tıkları malum ‘hareketler...

Tıpkı geçmiş sezonlarda olduğu gibi. Bazıları gol oldu, takımına puan getirdi... Bazıları gol olmasa da camiaları adına ‘hareket’ güzeldi... Keza spor programlarında da spor sayfalarında da yine takımların golcülerinden çok, onlar başroldeydi. Haliyle, “İlk yarıda ne oldu?” dediğimizde aklımıza gelen ‘ilk’leri sizler için derleyelim istedik. Bakın ilk yarı adına hafızalarımızda ne kalmış...

iLK YARIDA HAFIZAMIZA KAZINANLAR!

"Futbol dışı işler oluyor, bize karşı profesyonel hamleler yapılıyor, bu maçı tarihe not düşün." (Fatih Terim)

"Adı mübarek, soyadı kıymetli ancak kalbi kara ve vicdanı körelmiş bir şahsın (Mustafa Öğretmenoğlu) garip uygulamaları maça damgasını vurmuştur." (Erol Bedir)

Yazının Devamını Oku