Sıtkı Şükürer

Sandık demokrasiyi dövmemeli

30 Aralık 2012

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi ile Müslüman coğrafyada laik – militer yapılar yerine “ılımlı İslam” yönetimleri oluşturmaya çalışıyor.
“Arap Baharı” biraz da bu projenin hayata geçirilmesidir.
Ülkemizde de son on yılda yaşananları bu çerçevede değerlendirebilirsiniz.
Ilımlı İslam Batı’nın liberal değerleriyle çatışmayan Sünni organizasyonlar olarak, kendini en çok “Müslüman Kardeşler” üzerinden ifade ediyor.
Bazı dış gözlemciler Türkiye’de AK Parti, Mısır’da İhvan’ı bu akımın temsilcileri olarak görüyor.
Ilımlı İslam modelinde ortaya mutlaka “sandık” konuluyor.
Demokrasi halkın tercihi ile iktidarı belirlemekse, “din kartını” kullandığınızda Müslüman topraklarda demokratik yoldan iktidara gelmeniz güç olmuyor.

Yazının Devamını Oku

Taraf Gazetesi

23 Aralık 2012

AHMET Altan, Yasemin Çongar ve Neşe Düzel, Taraf Gazetesi’nden ayrıldı.
Taraf, hepimizin büyük bir dikkatle takip etmeye gayret ettiği bir gazetedir.
Yaşadığımız süreçte yazılı ve görsel medyanın bir takım dengeleri gözeterek hareket etmeye çalıştığı hepimizin malumudur.
Taraf bu anlayışın dışında bir yayın politikası uyguluyordu.
Hani, yayın ilkeleri “kediye kedi denir” tarzındaydı.
Ahmet Altan’ı, daha doğrusu Altan Ailesi’ni uzun zamandır takip eden birisi olarak söyleyebilirim ki, onlar tutumlarını “entelektüel namus” kriterine göre inşa ederler.
Batının yüzlerce yılda oluşturduğu demokratik değerlerden süzülüp gelen “birey vicdanından” hareketle meseleleri yorumlarlar.

Yazının Devamını Oku

Temel Aycan Şen

16 Aralık 2012
EGİAD’da seçimler oldu ve bir nöbet değişimi yaşandı. Temel Aycan Şen başkanlığındaki eski yönetim, belirtmek gerekir ki, fevkalade başarılı bir dönem geçirdi.


İzmir sivil toplum dünyası Temel Aycan Şen’i bu süreçte tanıdı. Müthiş metodik, çalışkan, vizyoner bir başkan olduğunu hep birlikte gördük. Genç başkan bundan sonrasında da sivil toplum dünyasında hep bir özel ağırlık taşıyacağını hepimize hissettirdi.
Yeni Başkan Seda Kaya ve ekibine de yeni dönemde başarılar diliyoruz.

Makedonya’da yatırım
MAKEDONYA Cumhuriyeti 2 milyonluk küçük bir balkan ülkesi. Nüfusunun yüzde 5’i Türk asıllı Müslümanlardan oluşuyor. Makedonya 30-40 yıl öncesinin Türkiye’si gibi. Ülke dışından yatırımcı çekmek için çok hevesliler. Bu amaçla devlet, yatırım ajansları kurmuş ve muhtelif ülkelerde, bu arada İzmir’de de bir ofis oluşturmuş. İzmir ofisinin başında genç bir görevli, Alev Sülejman var. Kendisiyle tanıştık. Makedonya’ya yatırımcıları çağırıyor. Ucuz işgücü, düşük vergi, bedava arsa tahsisi, özetle oldukça cazip imkanlar yaratıyorlar. Başta Hazır Giyim üreticilerimiz ve soğuk hava depocularımız olmak üzere, iş dünyamızın dikkatine sunarım.

Kör Hafız
GEÇENLERDE Deniz Sipahi’nin köşesinde Kemeraltı’nın efsanevi çakmak gazı satıcısı Kör Hafız’la ilgili müthiş bir yazı yayınlanmıştı.

Yazının Devamını Oku

Başkasının projesi mi Türkiye'ninki mi?

9 Aralık 2012

EGE Sanayici ve İşadamları derneği (ESİAD) çok önemli işlere imza atmaya devam ediyor. Genç ve deneyimli Başkan Bülent Akgerman’ın önderliğinde, yetkin yönetim kurulu, geçenlerde doğru bilgilenmeye muhtaç olduğumuz bir konuda Hilton Otel’de bir panel düzenledi. Panelin konusu, “Başkasının Projesi mi, Türkiye’nin tercihleri mi? Arap uyanışı sonrasında Türk Dış Politikası” idi.
Sayın başkan bana bin 100 kişiye davetiye çıkardıklarını, ama icabet edenlerin sayısının 100’ü biraz aştığını üzülerek ifade etti.
Yani İzmir, biz seni ne yapacağız, kızmayalım, etmeyelim ama işimiz çok zor.
Panel tek kelimeyle olağanüstüydü. Panelistler Alphan Manas’ın moderatörlüğünde, Soli Özel, Doç. Dr. Gökhan Bacık ve Prof. Dr. İlhan Uzgel’di.

Üç kat milli gelir
Değerli hocaların tespitlerinden bir kısmını aşağıda sizlerle paylaşmak istedim.

Yazının Devamını Oku

BEKLEMEK

2 Aralık 2012

“Yerel seçimleri kim kazanacak” diye merak ediyoruz, bekliyoruz. “Kim süper ligde şampiyon olacak” diye konuşuyoruz, bekliyoruz. “Yılbaşında maaşa zam alacak mıyım” diyoruz, bekliyoruz.
Hayatımızdaki en önemli kavram “beklemek”. Zira zaman ileriye doğru akıyor.
Bugün sizle “beklemek” üzerine yazılmış en güzel şiirlerden birini paylaşmak istedim.

Üstat Necip Fazıl Kısakürek’den.
“Ne hasta bekler sabahı,
 Ne taze ölüyü mezar,
 Ne de şeytan, bir günahı,

Yazının Devamını Oku

EXPO sebeb-i hikmetimiz değildir

25 Kasım 2012

 

İZMİR kanaat önderlerinin bir araya geldiği toplantılarda, konu bir müddet sonra mutlaka EXPO’ya gelir.
Bakın, EXPO’yu almak çok önemli. Ama bu, bir ölüm-kalım meselesi değil.
Her şeyden önce seçimi kazanmak garanti değil. 5 aday şehirle yarışıyorsunuz.
Ancak öyle garip bir ruh halindeyiz ki, sanki kaybetmek hepimizde derin bir travmaya sebep olacak.
Bu kadar da abartmayalım. Bu durumu en iyi teşhis edenlerin başında İzmir Büyükşehir Belediye yönetimi geliyor. Biz, Aziz Başkan’ın EXPO konusuna aşırı takıntılı olmadığını hissediyoruz. Esasında iyi de yapıyor. Netice de sağlık teması üzerinde derinleşmek için, EXPO olmasa da yatırımlar yapılabilir.
Zaten işin matematiğini yaptığınızda bu tip etkinlikleri İzmir’in geleceğinde, adeta bir varlık sebebi gibi algılanmasının anlamsızlığı ortaya çıkıyor.

Yazının Devamını Oku

29 Ekim’de 10 Kasım’da yine meydanlardaydık

18 Kasım 2012

Cumhuriyet bizleri kendi kültürüyle besledi.
Bizim dışımızda bir yerlerde kendimizi emanet ettiğimiz bir hakim yapı vardı.
Temel meselelerde askerlerin kurumsal aklına uyardık.
Bu duruma sual etmek pek aklımıza gelmezdi.
Zaten öylesine bir ideolojik biçimlemeyle yetiştiriliyorduk ki, bu sakil hal pek bir rahatsızlık uyandırmıyordu.
Bizim Atatürk’ümüz vardı. O bizlere çağdaş medeniyet yolunu işaret ediyordu.
Aslına bakarsanız özgür birey olmanın, demokrasinin ne olduğu konusunda deneyimimiz de yoktu.

Yazının Devamını Oku

Abidin mutluluğun resmi nedir?

11 Kasım 2012
Mutluluğun tarifini size dayatılan tüketim kalıbına ne ölçüde eriştiğiniz üzerinden yaptığınızda, kıyı kültürünün sakin insanlarını anlamakta zorlanırsınız.
Esasında bu durum sadece kıyı kültürü insanları için geçerli değildir.
Mesele, materyal refahının dolduruşuna gelip gelmemenizle ilgilidir.
Atlas Dergisi Moğolistan’da Türkçe konuşan ve göçebe yaşayan insanların kendi iç huzurlarını anlata anlata bitiremiyor.
Çok öteye gitmeyin. Hemen yanımızda Midilli adasında, dünya yansa hasırı yanmayan insanlar yaşıyor. Hem de uzun uzun yaşıyor. Zeytinyağından, siestadan asla vazgeçmeden, kendi bildiklerince dingin bir düzen tutturmuşlar. Bizlerin medeni (!) dünyası ile ilgilenmiyorlar bile.
Kendine güvenen paylaşır
Sağlıklı demokrasilerde seçimleri kazananlar iktidar olduktan sonra, artık tüm ülkenin yöneticileridir.
Başbakan, ünlü balkon konuşmasında bu hususun altını özellikle çizmişti.
Ancak aradan geçen zaman bu anlayışın pratiğe yansımasında pek başarılı olamadı.
29 Ekim’de yapılan mitinglerin ana sebebi budur.
AK Parti’ye oy vermeyen insanlar kendilerini iktidar nezdinde önemsiz hissediyor
Başbakanın üslubu çok kişiye sert ve kırıcı geliyor. Esasında bu iktidarın demokrasiye dair, “Pandora’nın kutusunu” açan tarihi ve sosyolojik bir ayrıcalığı var.
Pek tabii bu misyonu sürdürebilmek kolay değil.
Bu süreçte en büyük yanlış güncel kaygılarla telaşa kapılıp özgüveni kaybetmektir.
Sanki AK Parti’de de böyle bir şey oldu.
Geniş kitleleri sarmalamak yerine kendi seçmenini kemikleştirmek ve yeni bir tür milliyetçi vesayetçi bir yöntemi tercih eder görüntü veriyorlar. Hepimiz Kürtlere, Alevilere, Çingenelere vaat edilenleri hatırlıyoruz.
Tüm bunlar “raf”a kalkmış gibi.
Adeta, çemberlerine dahil olmayanlara tepkilenmeleri dışında seçenek bırakmıyorlar.
Ortaya lüzumsuz kutuplaşmalar çıkıyor ve bu duruma öfkeleniyorlar.
AK Parti’den bizim beklediğimiz bu değildir.
Her türden kutuplaşma Türkiye’yi yanlış yerlere savurur ve o özlediğimiz “mutlu yurttaşlar çoğrafyası” başka baharlara kalır.
Lütfen, özgüveninizi yalpalatmayın ve bağlı olarak paylaşımcı bir iktidar ve ülke beklentilerimizi boşa çıkarmayın.
Yazının Devamını Oku