Bu seçimde ABD toplumunu ayrıştıran çok sayıda konu arasında bir de kedi meselesi var.
Trump’ın yardımcısı olarak açıkladığı JD Vance’in Demokratların ön plandaki siyasetçilerine yönelik kullandığı “Kendi hayatlarından ve yaptıkları seçimlerden mutsuz olan ve bu yüzden ülkenin geri kalanını da mutsuz etmek isteyen bir grup çocuksuz kedili kadın” ifadesi kediseverlerin canını sıktı.
Şimdi de hafta içinde yapılan ilk münazaranın ardından küresel fenomen şarkıcı Taylor Swift’in Harris’e desteğini açıkladığı paylaşımı ‘kedi’ meselesini tekrar gündeme getirdi.
ÇOCUKSUZ KEDİLİ KADIN
Kucağında kedisiyle fotoğrafını paylaşan Swift, açıklamasını “Çocuksuz kedili kadın” olarak imzaladı.
Swift’in 285 milyon takipçisine duyurduğu kararı, ABD seçimlerinde etkili olacağa benziyor. Çünkü bu paylaşımın ardından oy verme işlemleriyle ilgili bilgi alınan resmi sitelerde yaşanan yoğunluk, seçime olan ilginin arttığını gösteriyor. Uzmanlara göre de sandığa giden kişi sayısı arttıkça Demokratların kazanma ihtimali kuvvetleniyor.
Bunu bir de kediseverlikle teyit edelim. Araştırmaya göre Demokratların kedi sahibi olma oranı yüzde 40, Cumhuriyetçilerin yüzde 35.
Bu konuya eğilen uzmanlar, “Acaba kediler sudan nefret ediyor mu?” sorusunu araştırmışlar.
Öncelikle tüm kedilerin böyle bir davranışa sahip olduğunu kabul etmenin haksızlık olduğu belirtiliyor.
Pennsylvania Üniversitesi’nden Carlo Siracusa’ya göre bu yönden kediler, köpeklerden farklı değil: “Kedilerin sudan hoşlanmayan eşsiz bir yaratık olduğunu düşünme eğilimindeyiz, ancak sudan hoşlanmayan birçok köpek var.”
California’da hayvan davranış uzmanı olan Wailani Sung, kedi ve köpeklerin mekân farklılıklarına değiniyor: “Evcil kediler kapalı alanlarda kalma eğilimindeyken, köpekler daha sık dünyaya açılıyor ve maceralara atılıyor, bu da onlara suya alışmak ve suda olmaktan zevk almak için daha fazla fırsat veriyor olabilir. Çoğu evcil köpek de banyo yoluyla düzenli olarak suya maruz kalır, ancak kediler genellikle dilleriyle kendilerini tımar ederler - suya ihtiyaç duymazlar.”
Ancak her şey bir yana kedilerin gerçekten sudan kaçmak için haklı sebepleri var. Kedilerin vücutlarının her yerinde çevreyi daha iyi algılamalarına yardımcı olan tüyler var ve bu tüyler ıslanınca bu algıları bozulabiliyor. Bu nedenle de temkinli olabiliyorlar. Bir de tabii kedilerin öngörülemeyen durumlardan hoşlanmadıklarını da bu nedenlere ekleyelim.
Kediler için bir uyarı var ama: Özellikle de kuru mamayla beslenenlerin su içmeye teşvik edilmesi gerekebilir. Çünkü evrimsel süreçte kedilerin su ihtiyacının çoğunu, evrimleştikleri kurak ev ortamlarında bulmak yerine yedikleri yiyeceklerden elde etmeleridir. Uzmanlar, beslenme alanlarından uzakta ve tercihen ana yaşam alanında daha yüksek bir yerde bulunan en az bir su kabı da dahil olmak üzere birden fazla su kabı bulundurulmasını öneriyor.
Yaramaz kediye spreyle su sıkılmasına ise karşılar. Genellikle verilen tepkinin kedinin yanlış davranışın ne olduğunu anlaması için çok geciktiğini ve sahibinin tahmin edilemeyecek şekilde tehditkar olduğunu düşünmesine yol açıyor.
Şimdi yeni bir araştırma köpeklerin, üzerinde konuşan düğmeler olan bir paspas aracılığıyla iletişim kurulduğunda “oyun” ve “dışarı” gibi sözcükleri gerçekten anlayabildiğini ortaya koydu. Yani Mila’nın yaptıkları tesadüf değil, bunları bile isteye yapıyor.
California San Diego Üniversitesi’nden baş araştırmacı Federico Rossano, “Bu çalışma, köpeklerin düğmelerin ne anlama geldiğini gerçekten anlayıp anlamadıkları konusundaki şüpheyi gideriyor” dedi.
Yaklaşık 40 dolara satılan paspas üzerindeki her bir tuş farklı bir kelimeyi seslendiriyor. Aralarında, “merhaba, evet, hayır, seni seviyorum, yemek” gibi köpeğin hem ihtiyaçlarını ifade edebildiği hem de size sevgisini gösterebildiği kelimeler bulunuyor.
Çalışmaya göre, köpekler en uygun tepkileri oyun ve dışarı çıkma zamanıyla ilgili olarak gösterdi.
Araştırmacılar, panolarla etkileşimlerini gözlemlemek için köpekli 30 eve gittiler ve 29 köpek sahibine de uzaktan yönlendirilen bir deney yaptırdılar.
Ancak Plos One dergisinde yayınlanan çalışma farklı akademisyenlerden sert tepkiler de aldı.
Arizona Eyalet Üniversitesi’ndeki Canine Science Collaboratory’nin direktörü Clive Wynne, testlerin sadece köpeklerin sözlü ipuçlarıyla nasıl etkileşime girdiğini gösterdiğini söyleyerek çalışmayı “hiçbir şey ifade etmiyor” şeklinde tanımladı.
Bu kez de bize bakalım. Araştırmalara göre bir insanın kedi ya da köpek besliyor oluşu onun karakteri hakkında bize çok şey söyleyebilir.
Köpek insanı, kedi insanı gibi tanımlamaların yersiz olmadığını gösteren çalışmaya göre köpek sahibi olan kişilerle kedi sahibi olan kişiler farklı kişilik özelliklerine sahip.
Avustralya’daki James Cook Üniversitesi’nden psikologlar Jessica Oliva ve Lea Michelle Baines bu konuya eğilmiş ve evcil hayvan olarak kedi ya da köpek beslemek arasındaki tercihin bir kişinin kişiliğini tahmin edip edemeyeceğini sorgulayan bir çalışma yürütmüş.
Oliva diyor ki, “Köpek sahibi olmak, COVID-19’daki karantina tedbirleri gibi uzun izolasyon dönemlerinde yalnız yaşayan insanlarda yalnızlığın azalmasıyla ilişkilendirildi ve bu da köpek sahiplerinin daha dirençli olabileceğini düşündürdü.”
Bu sorudan yola çıkıp köpek ya da kedi sahibi olmanın kişinin kişilik özelliklerini ve dayanıklılığına dair ipucu verip vermediğini araştırmışlar.
KEDİ SAHİPLERİ DAHA NEVROTİK
Çalışmada, köpek sahipleri, kedi sahipleri ve sahip olmayanlar dahil olmak üzere 329 kişiyle internet üzerinden anket yapılmış, demografik ve kişilik konulu sorulara yanıt istenmiş.
Tüm itirazlara rağmen yasa artık yürürlükte ve her gün bir hayvan eziyeti, katliamı haberi alır olduk. Hayvanseverler, mahallelerinde yaşayan sokak hayvanlarına sahip çıkmak için örgütleniyor ve daha önce besleyip sağlık sorunlarında yanlarında oldukları dostlarımızın şimdi de yaşam hakkına sahip çıkıyor.
Yasanın neden yanlış olduğuna dair argümanlarımızı o kadar anlattık ama işe yaramadı. Şimdi bugünün şartlarında yaşam hakkını savunmak için ne yapmalı ona bakalım.
İstanbul Şişli’de güzel bir örnek var. Bu köşede daha önce konuk etmiştim, Şişli Kent Konseyi Hayvan Hakları Komisyon Başkanı ve Şişli’de yaşayan Senem Selimi, bu hafta Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın da katıldığı ‘Sokak Hayvanları Yasası Hakkında Stratejik Eylem ve Risk Azaltma Planı’ çalıştayında belediye ve hayvanseverler arasında önemli fikir alışverişinin olduğunu ve daha sonra bir yol haritasının belirlendiğini aktarıyor.
Hayvanseverlerin, muhitlerinde yaşayan ve ilgilendikleri sokak hayvanlarını nasıl koruyacaklarına dair rehber hazırlamışlar. Öğrendiklerimi kısa notlar halinde aktarayım.
Köpeklerin küpe numarası, çip numarası, ayırt edici özellikleri not alınmalı ve fotoğrafları çekilerek bu bilgiler altına yazılmalı.
Muhitinizdeki sokak hayvanlarına sahip çıkan tanıdıklarınızla bu listeleri paylaşarak bilgilerin bu kişilerde de olmasını sağlamalısınız.
Ve bu durumun böyle olacağını tüm hayvanseverler uzun zamandır söylüyordu. Dinleyen olmadı. Yetkililerin felakete yol açan bu karardan dönecekleri anı bekliyoruz. Umarım kısa sürede vicdanları rahatlatan, yaşam hakkına öncelik veren bir çalışma yapılır.
Bu köşede hep yaptığımı sürdüreyim, iyiliklerden bahsedeyim.
Bu hafta dikkatimi çeken bir araştırma, köpeklerin gizli becerileri arasında yaşam koçluğu, terapistlik ve spor hocalığı olduğunu gösteriyordu.
Hemen detaylara geçeyim. Amerika’da 2 bin köpek sahibiyle yapılan araştırmada katılımcıların yüzde 39’unun duygusal, yüzde 27’sinin zihinsel, yüzde 25’inin de fiziksel sağlıklarının iyileştiği görülmüş.
Peki bu mucizeyi köpekler nasıl yapıyor? İşin sırrı şu cevaplarda: Yüzde 69, üzgün olduğunda köpeği sayesinde rahatlamış hissediyor, yüzde 60 stresli anlarında köpeklerinin yanında durarak kendini sakinleştirdiğini, yüzde 45’i içini dökmek istediğinde köpeğinin iyi bir dinleyici olarak orada durduğunu söylüyor.
EGZERSİZ YAPTIRIYORLAR
Yine araştırmaya göre köpekler her gün ortalama 9 kez moralimizi yükseltiyor. Bunu yaparken de yüzde 73’e göre komik hareketlerle, yüzde 67’ye göre bize sırnaşmalarıyla gösteriyor.
Soruyu detaylandıralım: Köpekler kendilerine yoldaşlık yapan insanlarla paylaştığı geçmişi hatırlayabilirler mi ve ne ölçüde hatırlayabilirler?
Burada hafızanın türlerine geliyoruz. Semantik hafıza, dünya hakkında daha önce öğrendiğimiz gerçekleri ve bilgileri hatırlamamızı sağlar: Çoğu hayvanın, özellikle memelilerin anlamsal hafızaya sahip olduğu düşünülüyor. Bu hafıza köpeklerde, sahipleri “Dur!” dediğinde ne yapacaklarını hatırlamalarını sağlar.
Ancak kişisel yaşam olaylarımızı ve deneyimlerimizi hatırlama ve tekrarlama yeteneği, bir anlamda gelecekteki davranışlarımızı da şekillendiren deneyimler epizodik bellek olarak bilinir.
Emory Üniversitesi›nden nörobilimci Gregory Berns, köpeklerin ve diğer birçok hayvanın, insanlardaki epizodik hafızaya benzer bir şeye sahip olmak için gerekli beyin anatomisine sahip olduğunu, en azından böyle göründüğünü söylüyor. Berns’e göre, epizodik hafızayla ilgili muhtemelen en önemli beyin yapısı, anılarımız için bir tür indeks görevi gören hipokampus: “Anılarınız beyninizin her yerine dağılmış durumda. Ve hipokampusun çalışma şekli, bir şeyi çağırdığınızda, beyninizin geri kalanında bu şeyleri tekrarlamasıdır. Yani hipokampus olmadan bunu yapamazsınız.”
DAHA KISA HAFIZA SÜRESİNE SAHİPLER
Berns, diğer hayvanların da bunu yaptığını tahmin ediyor.
2020’de yapılan bir anket, köpek ve kedi sahiplerinin büyük çoğunluğunun evcil hayvanlarının geçmiş olayları, hatta yıllar önce yaşanmış tek seferlik olayları bile hatırlayabildiğini gösteriyor.
Bu haberde yeni bir detay yok. Ama bu konuda yeni bir gelişme var. Köpekler ve insanlar arasındaki ilişkinin iki yönlü olduğunu kuvvetlendiren yeni bir sonuç elde etmiş bilim insanları.
Şöyle: Bir köpek, sıkıntı içerisindeki bir insanı hissettiğinde kendi davranışlarında da bunun bir yansıması oluyormuş. Bristol Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde kıdemli öğretim görevlisi ve konuyla ilgili makalenin başyazarı olan Dr. Nicola Rooney, araştırmalarının bir ilk olduğuna inandıklarını söylerken şunları anlatıyor: “Köpek sahipleri, evcil hayvanlarının duygularına ne kadar uyumlu olduklarını bilirler, ancak burada stresli, tanıdık olmayan bir insanın kokusunun bile bir köpeğin duygusal durumunu, ödül algısını ve öğrenme yeteneğini etkilediğini gösteriyoruz.”
Rooney’nin ilginç bir notu var: “Köpek bakıcıları genellikle stresin ipte ilerlediğini söylerler, ancak biz bunun havada da ilerleyebileceğini gösterdik.”
Araştırmayı yapan ekip insanların stresli ya da rahat kokularına maruz kaldıktan sonra köpeklerin duygu durumlarını anlamak için iyimserlik ya da kötümserlik testi kullanmış.
18 köpek ve insan dostu araştırmaya katılmış. Köpekler bir mama kabı bir yere konulduğunda içinde ödül maması olduğu, başka bir yere konulduğunda ise boş olduğu konusunda eğitilmiş. Bu farkı öğrendikten sonra, ödül maması olan yere hızlı, boş olan yere daha yavaş gittikleri görülmüş. Daha sonra ilk iki kase arasına içinde ne olduğu belirsiz bir kase yerleştirilmiş ve buna ne kadar hızlı gidecekleri ölçülmüş.
Hızlı gitmeleri içinin dolu olduğuna dair iyimserliklerini, yavaş gitmeleri boş olduğuna dair karamsarlıklarını gösterecek.
Bu denemeleri de stresli ya da rahatlamış insanlardan alınan ter ve nefes örneklerine maruz bırakıldıktan sonra tekrarladılar.