Serhat Demirel

Kediler neden insanlara daha fazla miyavlar

20 Temmuz 2024
KEDİLERİN zaman içerisinde değişen özellikleri arasında bir de miyavlama alışkanlıkları var.

Yalnız yaşadıkları dönemde sosyal davranışları sadece anne-yavru etkileşimiyle sınırlı olan kediler insanlarla yolu kesişince bu davranışı insanlara da uyguladılar: Yani miyavlayarak iletişim kurabileceklerini düşündüler.

Bunda başarılı da oldular. Artık biliniyor ki kediler bize miyavladıklarında aslında bize bir dertlerini anlatıyorlar ve tıpkı kendi annelerinden bir şeyler ister gibi bizim onların bir ihtiyacını gidermemizi bekliyorlar.

Bu değişim kedilerin avcı içgüdülerinden kaynaklanıyor. 10 bin yıl önce, insanlar kalıcı yerleşimler kurmaya başladığında insan-kedi kaynaşması başlamış. Bu yerleşimler kemirgenleri cezbetti o da av arayan kedilere yeni bir av alanı oluşturdu. Daha az korkan ve daha uyumlu kediler, istikrarlı bir yiyecek kaynağından yararlanarak başarılı oldular. İşte bu kediler insanlarla daha yakın bağlar geliştirdi.

Bu hikâyede gördüğümüz üzere köpeklerin aksine kediler kendi kendilerini evcilleştiriyor. İnsanlara tahammül edebilen ve onlarla iletişim kurabilenler hayatta kalma avantajına sahip olurken bu da insanlarla birlikte yaşamaya uygun bir popülasyona yol açtı.

Bu konuyu Belfast Queen’s Üniversitesi’nde hayvan davranışları üzerine çalışan Grace Carroll’ın Conversation’daki makalesinde okudum. Oradan aktarmaya devam edeyim.

UZMANLAR SESLERİ İNCELEDİ

İnsan bebekleri doğduklarında altrikaldir yani tamamen ebeveynlerine bağımlı. Bu bağımlılık insanları tehlike çağrılarına duyarlı hale getiriyor. Kediler de bu hassasiyetten faydalanmak için seslerini değiştirmiş. Hayvan davranışları araştırmacısı

Yazının Devamını Oku

Mobilyalardan ne istiyorlar

13 Temmuz 2024
10 gün önce çok özenerek bir kilim aldık ve başımıza geleceği maalesef biliyorduk. Kedimizin daha önce parçaladığı koltuğumuzdan sıkılıp, “Aa yeni tırmalayacak nesne mi aldınız siz” diyerek kilime saldıracağından emindik. Ama bu kadar hızlı olacağını tahmin edemedik.

İşe iyi yanından bakıyoruz: Eve aldığınız yeni bir şeye gözünüzün alışması için süre gerekir ya, bizde o olmadı. 10 gün önce gelen kilim görüntüsü itibarıyla sanki 40 yıldır bizimle.

Neyse, bu tarz kişisel hikâyeler evini bir kediyle paylaşan herkesin başına geliyordur. Biz bunun nedenlerine ve nasıl önüne geçeceğimize bakalım.

Frontiers in Veterinary Science dergisinde Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Dr. Yasemin Salgırlı Demirbaş’ın araştırması yayımlandı. Çalışmada 1200’den fazla ev kedisi sahibiyle anket yapılırken, evde küçük çocukların varlığı, kedilerin kişilik özellikleri ve aktivite düzeyleri gibi bazı çevresel faktörlerin tırmalama miktarını önemli ölçüde artırdığı tespit edildi.

Demirbaş “Evde çocukların varlığının yanı sıra yüksek düzeyde oyun ve gece aktivitesi, tırmalamanın artmasına önemli ölçüde katkıda bulunuyor. Agresif veya yıkıcı olarak tanımlanan kediler de daha yüksek tırmalama seviyeleri sergiliyor” diyor.

TIRMALAMA DİREKLERİ ÇÖZÜM OLABİLİR

Peki siz eşyalarınızı nasıl kurtaracaksınız? Araştırmacılar kedilerin sıkça geçtiği belirli alanlara ya da tercih ettikleri dinlenme noktalarının yakınına tırmalama direkleri yerleştirilmesini tavsiye ediyor.

Demirbaş, “Güvenli saklanma yerleri, yüksek gözlem noktaları ve geniş oyun fırsatları sağlamak da stresi azaltmaya ve kediyi daha yapıcı faaliyetlere dahil etmeye yardımcı olabilir” derken başarılı avlanma senaryolarını taklit eden birden fazla kısa oyun seansının bir kedinin kanepeyi pençelemek yerine daha uzun süre eğlenmesini sağlama olasılığının yüksek olduğunu vurguluyor.

Yazının Devamını Oku

Kedimiz bizi neden seviyor olabilir

29 Haziran 2024
HAYATINI bir kediyle paylaşan insanlar şuna ikna olmuş durumda: Kediler bizi sevmek zorunda hissetmeyen ama bizim onları ne kadar sevdiğimizi bilen canlılar. O yüzden biz ne kadar çabalarsak çabalayalım bu tablonun değişme ihtimali zayıf.

Fakat bir süredir bunun tersi olabilecek haberler okuyoruz. Kedilerin de bize karşı boş olmadıklarına yönelik emareler var.

Antisosyal olarak görülen kedilerin esasında böyle olmadığına inanan ve yılmayan bilim insanları kedilerin sosyal becerilerini hafife aldığımızı öne sürerek araştırmalarını yoğunlaştırdı.

Maine’deki Unity Environmental Üniversitesi’nde hayvan davranışı bilimcisi olan Kristyn Vitale’in bu konuda nefis bulguları var. Yavru kedi sahiplenecekler için de ağaç yaşken eğilir felsefesi gereği yol göstereceğine inanıyorum.

Vitale bir kedinin insana karşı davranışlarının nasıl şekilleneceğini şöyle anlatıyor: “İnsanlara karşı sağlıklı sosyal davranışların gelişmesi için kedilerin hayatlarının önemli bir döneminde insanlarla sosyalleşmeyi deneyimlemeleri gerekir. Dolayısıyla, daha önce hiç insanla karşılaşmamış bir kediniz varsa, özellikle de yavruyken, insanlardan korkarak büyüyeceklerdir çünkü insanların iyi şeylerin kaynağı olabileceğini hiç öğrenmemişlerdir. Doğru deneyimler verildiğinde, refakatçi kedilerin sahipleriyle kesinlikle bağ kurabildiğini, bu bağların güçlü olabileceğini ve zaman içinde istikrarlı olabileceğini görüyoruz.”

Vitale, kedilere ilgi gösterdiğinizde kedilerin de sizinle daha fazla zaman geçirdiğini düşünüyor ve aradaki bağı kuvvetlendirmek için yol gösteriyor: “Bence insanlar genellikle bir kedi alıp evde oturmasına izin veriyor ve onunla hiçbir şey yapmıyor. Asıl mesele bu bağı, neyi tercih ettiklerini ve birlikte neler yapabileceğinizi keşfetmek.”

Araştırmacının halihazırda üzerinde olduğu konu, evcil ve barınak kedilerinin sosyal bilişleri kıyaslaması. Vitale, “Ancak bunu açık havada yaşayan kedilerle yapmadık” diyor ve ekliyor “Roma’da Kolezyum’da yaşayan kediler var. Japonya’da, ziyaret ettiğim kedi adaları var, burada birlikte yaşayan büyük kedi grupları var. Bence buna bakmak ilginç olur: Dışarıda yaşayan bu kediler sosyal açıdan ne kadar zeki?”

Vardığımız nokta şu: Biz kedilerin sadece ihtiyaçlarını karşılayan ‘hizmekârlar’ olmaktan çıkıp, kedilere yoldaşlık eden canlılar haline gelirsek, karşılıklı bir sevgi oluşacak. Bence denemeye değer.

Yazının Devamını Oku

İber Vaşağı’nın nesli kurtuldu

22 Haziran 2024
BAYRAM tatilinin son demini yaşarken güzel bir haber vermiş olayım.

Uluslararası Doğa Koruma Birliği, dünyanın en nadir görülen kedilerinden İber Vaşağı’nın artık tehlike altında olarak sınıflandırılmayacağını duyurdu.

İber Vaşağı nüfusu 2001’de 62 yetişkin birey olarak kayıtlara geçerken, 2022’de bu sayı 648’e yükselmiş. Şu anda bu nüfusun 2 binden fazla olduğu belirtiliyor. Bu vahşi kedi türü İspanya ve Portekiz’de sıklıkla görülüyor. Önceden İber Yarımadası’nın tamamında yaygın olan türün nüfusu 1960’lardan itibaren habitat kaybı, kaçak avlanma ve yol kazaları nedeniyle azalmıştı.

Bu artışın arkasında, Avrupa tavşanı olarak bilinen ama aynı zamanda nesli tükenmekte olan yabani tavşanın nüfusunu artırma çalışmaları da etkili olmuş. Çünkü bu Avrupa tavşanı da İber Vaşağı’nın ana besin kaynağıymış.

Koruma faaliyetine öncülük eden sorumlu koordinatör Francisco Javier Salcedo Ortiz, durumu “Bir kedi türünün koruma yoluyla şimdiye kadar elde ettiği en büyük iyileşme” olarak tanımlıyor.

Hâlâ yapılacak çok iş olduğunun altını çizen Ortiz, “İleriye dönük olarak, İber Vaşağı’nı orta ve kuzey İspanya’daki yeni bölgelere yeniden yerleştirme planları var” diyor.

Öldürmek değil de yaşatmaya odaklanan çalışmalar ne kadar güzel.

KEDİLER SIVI MIDIR KATI MI

Yazının Devamını Oku

Dalmaçyalılar bize iyi gelecek

15 Haziran 2024
Köpeklerdeki genetik farklılıklar sevimli görüntüler oluştursa da bazen kritik rahatsızlıkların habercisi olabiliyor. Tabii hepsi böyle değil.

Bu konunun en bilinen örneklerinin başında Dalmaçyalı denilen köpekler geliyor. Bilim insanları şimdi bu köpeklerdeki beneklerin, memelilerin neden bazı hastalıklara yakalandığına dair cevapları ortaya çıkarabileceği ihtimali üzerine çalışıyor.

Bath Üniversitesi›nden Dr. Kit Yates, embriyo gelişirken kürk pigment hücrelerinin nasıl oluştuğu ve değişimiyle ilgili 4 yıldır devam eden çalışmayı yürüten isimlerden. Diyor ki, “Dalmaçyalıları incelemek, hem evrimimiz hem de hastalıklara yatkınlığımız gibi insan genetiği hakkındaki anlayışımızı geliştirme potansiyeline sahip.”

Dalmaçyalı köpeklerin yüksek bir oranı sağır oluyor. Bu oranın her iki kulakta yaklaşık yüzde 8, tek kulakta ise yüzde 22 olduğu tahmin ediliyor. Sağır köpeklerin yaşamı zor geçebiliyor ve bu nedenle agresif olabiliyorlar.

Araştırmacı ekip sağırlığın doğrudan ırkın melanosit eksikliğiyle bağlantılı olduğuna inanıyor. Dr. Yates, “Melanositler embriyonun arka kısmında başlar ve dışarıya doğru, embriyonun ve gelişmekte olan derinin etrafına doğru göç ederler, bu yüzden onların örüntülerini inceleyerek öğrenebileceğimiz şeyler vardır, bu da bu sağlık durumuna yardımcı olabilir” diyor. Bu çözülebilirse, insanlardaki rahatsızlıklar için de mesafe kat edilebilir.

BU KEŞİFLE DAHA UZUN YAŞAYACAKLAR

Japon bir bilim insanı, kedilerde kronik böbrek hastalığını hedef alan ve kedilerin yaşam süresini potansiyel olarak 30 yıla kadar uzatabilecek bir tedavi geliştirdi. Kedilerin yaklaşık yüzde 30’unu 10 yaşına kadar etkileyen hastalık son aşamada organ yetmezliği ve ölüme yol açabilen lanet bir hastalık.

Yazının Devamını Oku

Köpeklerin dilini yapay zeka çözecek

8 Haziran 2024
KÖPEKLERİN gizli dilini çözebilmek için çok çaba sarf ediyoruz ve bu çabaların mevyesini umarım alırız. Şimdi bu konuya bir süredir yapay zekâ el atmış durumda ve ilerleme kaydediliyor.

Wav2Vec2 gibi yapay zekâ modelleri havlamaya dayanarak bir köpeğin cinsiyetini, duygusunu ve cinsini belirleyebileceğini öne sürüyor. Modellerin doğruluğunu test etmek, yapay zekâ modellerini eğitmek üzere iki farklı veri seti kullandılar ve ardından sonuçları karşılaştırdılar. Biri insan konuşması kullanılarak eğitilmiş ve köpeklerin havlama sesleriyle ince ayar yapılmış, diğeri ise sadece havlamalar kullanılarak eğitilmiş veri seti kullanıldı. İnsan konuşmasıyla eğitilen modelin köpeklerin gizli dilini anlama ve tanımlamada daha başarılı olduğunu gördüler. Ardından 21 French Poodle, 11 Schnauzer ve 42 Chihuahua dahil olmak üzere 74 köpeğin havlamalarıyla da ince ayar yaptılar.

YÜZDE 62 DOĞRU TANIMLADI

Genel olarak, insanlar ve köpekler üzerinde eğitilen model, cinsi ve duyguyu yüzde 62 doğrulukla tanımlayabildi. Cinsiyetini yüzde 69 oranında belirleyebildi ve hatta yüzde 50 oranında da veri seti içerisinde yer alan bir köpeği tanımlayabildi. Vardığımız bu nokta, araştırmacılara göre insan konuşmasından türetilen kalıpların, köpeklerin gizli dilini çözmemize yardımcı olmak için sağlam bir temel oluşturabileceğini gösteriyor.

Şimdi sırada bu modeli geliştirmek için işin içine daha fazla cins, duygu ve tür katarak araştırmayı derinleştirmek var.

BU TEKNOLOJİLERLE SAĞLIĞINI TAKİP EDİN

JAPONYA’da evcil hayvan sahipleri için teknoloji geliştiren bir şirket olan Rabo, insanlar kedilerinin neler yaptığını takip edebilsin diye akıllı bir tasma üretmiş. Catlog, kedinin rutini, iştahı ve davranışları gibi girdileri izliyor ve yapay zekâ kullanarak bir sağlık analizi sağlıyor. Bu sayede kedi sahipleri olası sorunlar konusunda uyarılabiliyor. Aynı zamanda bu verileri sistemdeki diğer 30 bin kedinin verileriyle karşılaştırdıkları bir uyku izleme özelliğini de bu ay kullanıma sunacaklarmış. Japonya, ortalama yaşam süresini uzatma işini evcil hayvanlarda da uygulamak istiyor. Yaptıkları tıpkı insan nüfusu gibi yaşlanmakta olan kedi nüfusunu, insan dostlarıyla daha uzun süre yaşatmayı hedefliyor. Ne güzel.

Japonya Çevre Bakanlığı’na göre ülkedeki kediler daha uzun yaşıyor ve ortalama yaşam süresi 2023’te 15.79 yıla ulaşarak rekor kırdı. Bu insan yaşında 79 yaşa denk geliyor.

Yazının Devamını Oku

Bebek gibi konuşmamız hoşlarına gidiyor

1 Haziran 2024
Çok bayıldığım bir gelişme olmadı bu. Genelde pek sempatik bulmam ama madem kediler bunu istiyor, yapmaktan başka çaremiz yok. Konu şu: Kedilerin bebek gibi konuşmamızdan hoşlandıkları ortaya çıkmış.

2022’de yapılan araştırmada yaşları 8 ay ile 2 yaş arasında değişen 16 kedi incelenmiş. Bilim insanları, kedilerin sahiplerine “Ödül ister misin?” gibi ifadeleri yüksek perdeden evcil hayvana yönelik konuşma ve diğer yetişkinlerle kullandıkları tonda bir söyleterek kaydetti. Ayrıca 16 yabancıya da aynı iki konuşma tarzını kullanarak aynı cümleleri ayrıca kaydettirdi.

New Scientist’e göre, kayıtlar kedilere kendi evlerinde, sahipleri yanlarındayken ancak onlarla etkileşime girmeden dinletildi. Araştırmacılar daha sonra kedilerin tepkilerinin yoğunluğunu (göz bebeklerinin büyümesi, kulaklarını çevirmeleri veya sese doğru hareket etmeleri gibi) sıfırdan 20’ye kadar bir ölçekte derecelendirdi. Araştırmacılar, yabancının bebek gibi konuşan bir ses kullandığında bile kedilerin yabancının sesine büyük ölçüde ilgisiz kaldığını keşfetti. Ancak kedilerin sahipleri bebek sesi kullandığında, 16 kediden 10’u canlandı ve dikkatini vermiş.

Araştırmanın başındaki Charlotte de Mouzon, bu durum için “Uzun zamandır kedilerin çok bağımsız yaratıklar olduğu, sadece yemek ve barınma için insanlarla ilgilendikleri düşünülüyordu. Ama sadece onlara hitap eden herhangi birine değil, özellikle sahiplerine tepki vermeleri, bağlanabildikleri fikrini destekliyor” diyor.

İşe iyi yanından bakalım: İnsanlar olarak da kedilerle anlaşmanın bir yolunu bulabilmişiz demek.

HAV HAV HAVAYOLLARI

Sadece köpeklere hizmet veren yeni havayolu şirketi Bark Air (Hav Hav Havayolları) ilk uçuşunu gerçekleştirmiş. Pati Havayolları diyebileceğimiz bu şirket köpeklerin birinci sınıf yolcu olarak sahipleriyle beraber uçmasını biraz maliyetli şekilde sağlıyor: Tek yön bilet 8 bin dolara kadar çıkıyormuş. 23 Mayıs’ta New York-Los Angeles arasında yapılan ilk uçuşta biletler tükenmiş. Köpeklerin rahat uçabilmesi için her şey düşünülmüş: Yolculuk öncesi sevdikleri içecekleri ikram etmekten, gürültü engelleyici kulaklıklara kadar her şey bilete dahil. Bazı hayatlarla aramızdaki makasın bu kadar açık olması canımı sıkıyor, ne yalan söyleyeyim.

Yazının Devamını Oku

Çözüm belli: Kısırlaştırma

25 Mayıs 2024
Can sıkıcı haberler gündemden eksik olmuyor.

Güzel ülkemizde neden herhangi bir konu tartışılırken “Yaşam hakkı” kırmızı çizgi olarak görülmüyor. Bunu anlamış değilim. Aldığımız tedbirler hep tartışma konusu olan şeyi konuyu yasaklamak, yok etmek, gözden uzaklaştırmak odaklı. Hep bir kestirip atma derdindeyiz. Planlı programlı ilerlemek bizim yapımızda yok.

Sokak hayvanları için planlanan çalışmada, hayvanların toplatılıp barınaklara alınması, 30 gün süreyle sahiplenmeleri için ilan verilmesi ve sahiplenilmeyenlerin uyutulması öngörülüyor. Bu uygulamaları yapan ülkeler var evet, ama bu durum söz konusu uygulamaları doğru yapmıyor.

Hayvanseverlerin çok basit bir çağrısı var esasında. Yapılacak işlem sokak hayvanlarına yönelik kısırlaştırmayla nüfus artışının kontrol altına alınması. Bununla birlikte barınakların şartlarının iyileştirilmesi ve sahiplenilen hayvanları terk edenlere yönelik cezaların artırılması. Kısa sürede etkisini görebileceğimiz bu çalışma yerine, canlı avına yönlendiren bir çalışmaya imza atılıyor. Umarım bu konu tekrar gözden geçirilir ve canlılara zarar verilmeyen bir şekilde bu düzenleme yapılır.

Neden önümüzde yaşam hakkını kazanmış canlılara saygı duyup onların yaşam alanını güzelleştirmek varken başka yollara sapılıyor? Aklım almıyor.

BİRBİRİMİZİN HAYATLARINA DOKUNUYORUZ

Araştırmalar

Yazının Devamını Oku