Fakat bu haber bunun biraz dışında gibi geldi bana.
KOKUYLA İLETİŞİM
Japonya’da Tokyo Tarım Üniversitesi’nde yapılan araştırma, kedilerin insanları sadece ses ya da yüz ifadelerinden değil kokularından da ayırt edebildiğini gösteriyor.
Yani tamam, bizi görmezden geliyorlar ama aslında bizi önemsiyorlar da.
Buna göre çalışanların yüzde 77’si işle ilgili stresten etkileniyor. Ve tabii insanlar çevreleriyle etkileşim halinde olan canlılar oldukları için de bu streslerinin çevrelerini etkilemesi kaçınılmaz.
Biliminsanları, iş stresimizin ailemizi ve çevremizi etkilemesine ‘çapraz geçiş’ diyor.
Scientific Reports’ta yayımlanan yeni bir çalışmaya göre de ‘ikinci el gerginlik’ denilen bu olgu köpeklerimizi de etkiliyormuş.
Araştırmacılar, çalışma hayatı içerisinde olan -aynı zamanda köpek sahibi- 85 kişiyle anket yaptı. Öncelikle katılımcılardan köpeklerinin stresini sıfırdan bire kadar bir ölçekte derecelendirmeleri istenmiş. Köpeklerin stresini okumakta her zaman başarılı olmadığımız için, ses çıkarma, amaçsız şekilde hareket etme gibi stresle ilişkilendiren 11 evcil hayvan davranışını görüp görmediklerine dair bilgi vermeleri de istenmiş.
İHTİYAÇLARINA DAHA AZ ÖNEM VERİYORUZ
Daha sonra katılımcıların iş hayatındaki stresini belirlemek için başka bir soru seti (Öznel İş Stresi Ölçeği) sunulmuş. Ayrıca iş dışı saatlerdeki streslerini ölçmek için de İşle İlgili Ruminasyon Ölçeği anketi doldurtmuşlar.
Sonuçlar çarpıcı: İnsanlar ve evcil hayvanlar arasındaki etkilenme gerçek. Yüksek stresli işte çalışanların köpekleri de daha fazla davranışsal stres belirtisi göstermiş.
Bu konuda her gün yeni bir gelişmeyle karşımıza çıkıyorlar ve ümit verici hamleler yapıyorlar.
Çin’den gelen son haberin altında teknoloji devi Baidu’nın imzası var. Tam da bu köşenin yıllardır cevabını aradığı “Biz ne zaman kedi ve köpeklerle direkt iletişim kuracağız” sorusuna “Çok yakında” cevabını verecek gibiler.
Açalım.
Kedi ve köpeklerle iletişimimizi direkt hale getirecek şekilde miyavlama ve havlamaları konuşma diline çevirme yolunda ilerliyorlar.
Araştırmaların devam ettiği çalışmada seslendirme, beden dili ve duygusal durumları analiz ediyor halihazırda. Başarılı olursa, hayvanları anlama ve onlarla iletişim kurma şeklimizi kökten değiştirebilir ve tür ayrımını ortadan kaldırabilirler. En heyecan verici kısmı da bu.
Baidu işi ciddiye alıyor. Çin Ulusal Fikri Mülkiyet İdaresi’ne sunulan patent, bir dizi hayvan davranışını toplayan ve işleyen bir sistemi ana hatlarıyla açıklıyor. Bu sistem, seslendirmeleri, vücut dilindeki değişiklikleri ve biyolojik sinyalleri içeriyor; kuyruk sallamalarından gergin adımlara kadar her şeyi inceliyor.
Tüm bu veriler, bir hayvanın duygusal durumunu değerlendirmek üzere eğitilmiş bir yapay zekâ sistemine aktarılacak. Oradan, bu duygular semantik anlama çevrilecek ve evcil hayvanlara Çince veya İngilizce gibi dillerde ‘konuşma’ gücü verecek. Baidu, sistemin “
Bu, can sıkıcı uygulamaların hayata geçebileceği anlamına geliyor. Protestolar maalesef sonuç vermedi, kimse insafa gelmedi.
Güçlü ifadeleri bulamayınca edebiyata başvurmak tek çıkar yolumuz. Bakalım dev yazarlar, köpeklere olan sevgisini nasıl anlatmış. Bir kişinin fikrini değiştirebilsek kazançtır:
Eğer daha önce bir köpeğiniz olduysa, bir köpeğin etrafında çok zaman geçirdiyseniz veya hatta bir köpeği okşadıysanız, onların uyandırdığı duyguları kelimelerle ifade etmek zordur (ki bu, açık olmak gerekirse, tüm duygulardır). Ancak bu, tarihin en büyük figürlerinden birkaçının (yazarlar, politikacılar ve filozoflar) insan-köpek bağını tanımlamaya çalışmasını engellememiştir. Köpek türünü öven 12 alıntıya bir göz atın.
SİZİ KENDİNDEN ÇOK SEVEN TEK ŞEY
- ABD’li mizah yazarı Josh Billings, “Bir köpek, dünyada sizi kendisinden daha çok seven tek şeydir” demiş mesela.
- Nobel Ödüllü zoolog Konrad Lorenz’e kulak verelim: “Gerçekten sadık bir köpeğinki dışında, henüz hiç kırılmamış bir inanç yoktur.”
- Köpeklerine hakkını veren isimlerden biri dev yazar
Bu yolda bazı iyi adımlar atılıyor ama işte bilim kendisini yanlışlayarak geliştiği için atılan bu adımların bazı falsoları sonradan ortaya çıkıyor.
Son örnekte köpeklerin onlarla kurduğumuz iletişimde, ses kalitesine verdiği tepkiyi gösteriyor.
Bu köşenin takipçileri hatırlayacaktır: Bazı kelimeleri temsil eden düğmelere basarak köpeklerle iletişim kurulduğuna dair örnekleri aktarmıştım. Buna Artırılmış Türler Arası İletişim (AIC) cihazı deniyor.
Budapeşte’deki Eötvös Loránd Üniversitesi Etoloji Bölümü’nden araştırmacılar bu aleti incelerken ses kalitesinin bir köpeğin kayıtlı kelimeleri tanıma ve bunlara yanıt verme yeteneğini önemli ölçüde etkilediğini görmüş.
Köpekler kayıtlı konuşmayı bir dereceye kadar tanırken, bozulma daha şiddetli hale geldikçe daha fazla zorlanıyorlarmış.
Araştırmada iki cihaz kullanılmış: AIC düğmeleri ve akıllı telefonların hoparlörü.
İki oynatma cihazı ve doğrudan insan konuşması aracılığıyla “uzan”, “dön”, “patini kaldır” gibi eğitildiği komutlar verilmiş ve 17 köpek test edilmiş. İnsan konuşmasından başarı neredeyse yüzde 100. Her şeyi anlayıp yanıt vermişler.
Hoparlör kullanıldığında başarı yüzde 70’e inmiş. AIC kullanıldığında başarı seviyesi yüzde 30 olarak kayıtlara geçmiş.
Peki ne yapmalı? Bu köşe 233 haftadır devam ediyor. O nedenle bazı konulara birkaç kez değindim. Köşeyi takip edenlere tekrar olacaktır ama ilk kez okuyanlar olabilir, onlara seslenmiş olayım.
31 Ocak 2020’de yazdığım yazıdan kırparak aktarayım: “4 Şubat 1975’te, Çinli yetkililer günün erken saatlerinde Haicheng bölgesinin boşaltılması talimatını verir. Çünkü bölgede deprem olacağına dair makul şüpheleri vardır: Yeraltı suları ve topraktaki değişim ama en çok da hayvanlarda gözlenen farklılık... Bölge boşaltıldıktan sonra 7.5 şiddetinde deprem meydana gelir ve ‘Haicheng olayı’ isabetli şekilde tahmin edilen az sayıda depremden biri olur.
Hayvanların içgüdüleri insanlardan güçlü olsa da bu örneğe rağmen bilim insanları hayvanların depremi daha önceden tahmin edebildiği konusunda kesin bir kanıya varabilmiş değil.
Depremler önceden bilininceye kadar, her an deprem olacak gibi yaşamak zorunda olduğumuzu her gün meydana gelen depremlerle görüyoruz.
Peki, kedi ya da köpeğimizle depreme yakalandığımızda ne yapacağız?
ÇİP VE KÜNYESİ OLMALI
- En başta, deprem anında kaybolması ihtimaline karşın, yerini kolayca tespit edebilmek için mikroçip taktırmak şart.
Çalışmalara göre köpekler ve kediler benzer zekâ seviyelerine sahipmiş. Fakat insanlar yine de yanlışlıkla kedilerin daha zeki olduğunu düşünüyormuş.
Açalım. Köpekler dışarıdan bakıldığında emirleri takip ederek ve numaralar yaparak zekâlarını gösterseler de genellikle yaramazlık yaparlar. Ayrıca yaşananları çabuk unuturlar ve bu da aynı davranışları tekrarlamalarına neden olur.
İnsanlar, kedileri ne yaptıklarını tam olarak bilen daha hesapçı yaratıklar olarak görme eğilimindeler ve bu da çoğu zaman insanların onların bir şeyleri inat olsun diye yaptıklarına inanmalarına neden oluyormuş.
Yani, siz her seslendiğinizde kediniz bakmaz ama siz bilirsiniz ki kediniz aslında ona seslendiğinizi anlıyor ama bakmamayı tercih ediyor. Düşünceleri de insanları memnun etme ihtiyacından yoksun olarak daha karmaşık görünürmüş. Fakat araştırmacılara göre bunların hepsi kedi sahiplerinin yaptığı varsayımlar.
ÇİLİNGİR KEDİLER
Budapeşte’deki şanlı Eötvös Loránd Üniversitesi’ne göre kediler problem çözücü. Bir bulmacayı köpeklerden çok daha uzun süre çözmeye çalışan kediler, genellikle kilitli yiyecek kaplarını ve mutfak dolaplarını nasıl açacakları gibi şeyleri çözmede de daha hızlılar.
Kediler ayrıca bazı şeyleri daha uzun süre boyunca hatırlamalarına yardımcı olan daha gelişmiş bir hipokampüse sahipler.
Britanya’da Kent Üniversitesi’ndeki araştırmacılar bir kişinin hayatında kedi ya da köpek olmasının, evlenmek ya da bir yılda fazladan 70 bin sterlin kazanmakla aynı psikolojik faydayı sunduğu sonucuna vardı.
Biraz açalım.
Şimdi, ekonomistler, ‘yaşam memnuyeti’ yaklaşımını kullanarak, arkadaşlık ve aile gibi maddi olmayan varlıkları varsayımsal bir gelire dönüştürebiliyorlar.
2 bin 500 İngiliz aile üzerinde yaptıkları araştırmada, evcil hayvan sahibi olmanın yaşam memnuniyetinde 1’den 7’ye kadar puanlamada 3-4 puanlık bir artışa yol açtığını, bu artışın da arkadaş ve akrabalarla görüşmekle elde edilen değerlere benzer olduğunu ortaya koydu.
Ekonomistlerin bulduğu bir bulgu şu: Evlilik yılda 70 bin sterlin ek gelirin yaratacağı mutluluğa denk. Ayrılık ise yılda 170 bin sterlin kaybetmeye eşit.
Şimdi Kent Üniversitesi’nden Dr. Adelina Gschwandtner, çalışmasında insan arkadaşlığına fiyat etiketi koyan bir makaleden esinlenmiş: “‘Arkadaşlar için mümkünse, evcil hayvanlar için neden olmasın’ diye düşündüm. Bazı insanların 70 bin sterlin değerine neden şüpheyle yaklaştığını anlayabiliyorum.”
AİLE ÜYESİ YA DA EN İYİ ARKADAŞ