Bel ağrısının temel sebeplerinden birisi ise bel fıtığıdır. Günümüz tıbbında bel fıtığı deyince, akla ameliyat gelir. Son yıllarda gelişen teknolojiyle, hastaların kapalı yöntemle tedavisi mümkün olmaya başladı. Fizik tedavi ve ilaç tedavisinden sonuç alamayan hastalara, açık ameliyat öncesi iyi bir seçenek olan perkütan diskektomi diğer adıyla ciltten ince bir iğneyle lokal anestezi altında diski kesme olarak bilinir. Bu yeni yöntemle ilgili Algoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Aşık’tan bilgi aldık.
SEBEBİ HAREKETSİZ YAŞAM TARZI
HPV, deri ve mukozal yüzeylerdeki hücreleri enfekte eden bir DNA virüsüdür. 200’den fazla çeşidi olan HPV virüsünün yaklaşık 30 türü genital bölgeye yerleşir. Pek çoğumuzun adını bile duymadığı bu virüs, dünyada cinsel yolla bulaşan en yaygın hastalıktır ve her yıl daha da yaygınlaşmaktadır. ‘Nasıl bulaşır, belirtileri ve tedavileri nelerdir?’ sorularını Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Süleyman Akarsu’ya sordum. İşte, HPV virüsü hakkında merak edilen detaylar...
ENFEKSİYONLARA YOL AÇAR
“HPV, daha çok hem erkek hem de kadın genital bölgesinde ve bu bölge mukozalarında enfeksiyon yapan ve kondilom (condyloma acuminatum) adı verilen siğil şeklinde kitlelerin oluşumuna neden olan bir çeşit virüstür. HPV bir kez vücuda girdiğinde hücreler içine yerleşir ve dönemsel olarak tekrarlayan enfeksiyonlara yol açar. HPV virüsü ve buna bağlı genital siğil enfeksiyonu cinsel yolla bulaşan hastalıklar grubunda yer almasına rağmen çok nadiren de olsa cinsel ilişki dışında da bulaşabildiği bilinmektedir.
İnsanlar; güzel görünmek, iyi hissetmek ve yaşın getirdiği olumsuz etkileri gidermek için ameliyatlı ya da ameliyatsız estetik uygulamalara yöneliyor. Günümüzde estetik alanında ameliyatsız uygulamalar giderek yaygınlaşmakta ve tercih ediliyor. Bu uygulamalarının yaygın olarak tercih edilmesinin sebepleri arasında anestezi kullanılmaması, kesi yapılmaması, yara izi oluşmaması, çok kısa sürede uygulanması ve hemen sonuç alınması yer alıyor. Bu haftaki konuğum Medikal Estetik Uzmanı Dr. Serkan Öztürk, iyileşme süreci olmaksızın sonuçların hemen görünür olmasını sağlayan uygulamalardan ‘hibrit dolgu’yu anlattı.
Bu kanserin risk faktörleri ve tedavisindeki güncel gelişmeler hakkında Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Uğur Coşkun, şu bilgileri verdi:
FAZLA KIRMIZI ET TÜKETİMİ RİSKİ ARTIRIYOR
Ozon gazı, üç oksijen atomundan oluşan bir gazdır. Tedavi, uygun ekipmanlarla uygun dozlardaki ozonun insan vücuduna verilmesiyle gerçekleşir. Tüm dokularda oksijenizasyon artar ve hücre yenilenmesi sağlanır. Birçok hastalıkta kullanılmakla birlikte sağlıklı kişilere de enerji ve zindelik verir. Bu tedavi yönteminin kökeni Almanya ve ABD kökenlidir. Çok eski tedavi bir tedavi yöntemi olmakla birlikte, 1935’te ilk tıbbi bildiri yayınlanmıştır. 1960’ların sonunda klinikte rutin olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüze kadar olan gelişmelerle birlikte alternatif tıpta birçok hastalıkta kullanılan ozon tedavisi ile ilgili Algoloji Uzmanı Dr. Mehmet Murat Seven’den bilgi aldık.
DAMARLARI TEMİZLER, YENİLER
Karbonhidratların yapı taşı glikozdur (kan şekeri olarak bilinir). İnsülin hormonu ise kan dolaşımındaki glikozun hücreler tarafından alınmasını ve enerji üretimi amacıyla kullanılmasını sağlar. Kan şekerinin aşırı yükseldiği durumlarda ise insülin hormonu vücudda fazla bulunan glikozu karaciğer, kas ve yağ dokusu gibi çeşitli organlarda depolaması için uyarır. İnsülin direnci ya da insuline duyarsızlık denilen hastalıkta ise bir takım hücre-reseptör anlaşmazlığına bağlı olarak pankreasın ürettiği insülinin kullanımında sorunlar ortaya çıkar ve glukoz hücre içine emilip enerji olarak kullanılamaz. Yani kanda şeker yüksek olmasına rağmen hücre içinde hipoglisemi veya şeker düşüklüğü vardır. Sonuç olarak bazı dokularda (özellikle kas ve yağ dokusunda) insülinin etkisi bozuk olduğundan glukoz tutulumu azalmıştır. Bu durum insulin direncidir. Peki insulin direnci olanlar nasıl beslenmelidir? Tüm merak edilenleri Diyetisyen Neslihan Aktepe’ye sorduk.
11 MADDELİK DEĞİŞİM PLANI
Meme dokusu doğum, emzirme, yaşlanma ve gelişimsel bozuklar nedeniyle şekil bozukluğuna uğrayabilir; doğuştan fazla küçük ya da büyük forma sahip olabilir. Bu durum, kişilerin fiziksel görünümünden memnun olmamasına hatta bundan dolayı öz güven problemleri ve psikolojik problemler yaşamalarına neden olabilir. Meme estetiği ile oluşan bozukluklar düzeltilerek yaşam kalitesinin arttırılması sağlanabilir. Yapılacak operasyonda kişisel tercihler bir ölçüt olarak göz önünde bulundurulur. Fakat ameliyat sonrası oluşabilecek gerçekçi sonuçlar, estetik cerrahı tarafından hastayla paylaşılmalı ve hastaya bu yönde bir bilinç kazandırılmalıdır. Konuyla ilgili Plastik ve Rekonstruktif Cerrahi Uzmanı Ergin Işık’tan bilgi aldık.
FİZYOLOJİYE UYGUN MÜDAHALE
Yılların meydana getirdiği etkileri yüzümüzden silmek için hepimiz çeşitli bakımlar, tedaviler ve müdahaleler yapıyoruz. Amaç ise yaşlanmanın etkilerini azaltmak, genç ve güzel görünmek. Çünkü yaşımızı ilk ele veren yüzümüzdür. Yüzümüzdeki çizgilerden kurtulmanın yanı sıra daha genç görünmek için sarkan cildimizi eski gergin haline getirmenin çabası içindeyiz. Son yıllarda yüz gençleştirmenin yeni yöntemleri ve teknolojileri ortaya çıktı. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte farklı cihazlarla cerrahisiz cilt gençleştirme ve sıkılaştırma işlemleri yapılıyor. Bu alanda en yeni yöntemlerden biri de lineer fokuslu ultrason sistemi olan LİFU. Bu konuyla ilgili Medikal Estetik Uzmanı Dr. Serkan Öztürk’le konuştuk...
YAŞLI GÖSTERMEK MUTSUZ HİSSETTİRİR