Son yıllarda bireylerde, “kaygı ve stres” seviyesinin artmasıyla birlikte “anksiyete” artışı ile karşı karşıyayız.
* * *
Arabalar gibi beden ve zihnimiz de bakıma ihtiyaç duyar.
Ve mutlaka işin uzmanınından destek almak gerekir.
* * *
Uzman Psikolog Rojin Tasmimi de o isimlerden biri.
Ben de bu hafta siz okurlarımıza, çok sık yapılan ancak hastalar/vatandaşlar tarafından pek de bilinmeyen bir ameliyat yönteminden bahsedeceğim: “Meme kanserinde eş zamanlı meme estetik cerrahisi.”
Günümüzde meme kanseri, 8’de 1 gibi ciddi oranla ve sık karşımıza çıkıyor. Tedavisi ise çoğunlukla cerrahi operasyon gerektiriyor. Kansere yakalanan bir kadın için memesinin alınması, ikinci bir yıkım oluyor. Oysaki kanserli doku alındıktan sonra, geriye kalan meme dokusunun bazı yöntemlerle(flep-doku kaydırma veya meme protezi) yeniden meme oluşturulması mümkün. Bu da kadın için meme kaybetme psikolojisinin bir nebze de olsa önüne geçiyor.
Plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi alanının çok önemli isimlerinden Prof. Dr. Savaş Serel’den, bu haftaki konumuzla ilgili bazı bilgiler aldım. Anlattıklarını ise şöyle özetledim:
KEMOTERAPİ VE RADYOTERAPİ ALMASINA ENGEL DEĞİLDİR
“Meme kanseri tanısı ve memenin alınması, bir kadının hayatı boyunca yaşayabileceği en önemli travmalardan biridir. Günümüzde her sekiz kadından birinde görülmektedir. Meme onarımı eş zamanlı yapılabileceği gibi daha sonra da yapılabilir. Meme kanseri ameliyatı sırasında eş zamanlı meme rekonstrüksiyonu yapılması, hasta açısından her yönden en avantajlı yaklaşımdır. Meme onarımı yapılması, hastanın ameliyat sonrası kemoterapi ve radyoterapi almasına ya da meme kanseri için takibine engel değildir. Kendi dokularıyla meme rekonstrüksiyonu lenf bezleri alınan hastalara eş zamanlı olarak lenf bezi transferi imkânı da vermekte ve kolda gelişecek lenfödem riskini belirgin olarak azaltmaktadır.”
Bu hafta siz okurlarımız için “şeffaf plak tedavisi” konusunu, Dr. Dt. Kıvanç Karadayı ve Dr. Dt. Bartu Altuğ’la konuştum, merak edilen soruları sordum.
Dr. Dt. Kıvanç Karadayı
Dr. Dt. Bartu Altuğ
ÇOK DAHA AZ FARK EDİLİRLER
Şeffaf plak tedavisi, kısaca nedir?
Geleneksel diş telleri kullanmadan dişleri düzelten bir ortodontik tedavi yöntemidir. Ortodontik şeffaf plaklar, kolayca takılıp çıkartılabilen, belirli günlerde değiştirilmesi gereken ve her yeni plakta dişleri doğru pozisyona getiren plaklar serisidir. Şeffaf oldukları ve takıp çıkarılabildikleri için geleneksel metal diş tellerinden çok daha az fark edilirler.
Maalesef ülkemizde ‘kalp damar hastalıkları’ giderek artmakta.
Öyle ki ölüm nedenleri arasında kanser ve trafik kazalarının toplamını geçmekte.
* * *
Bu konuda bana da zaman zaman özellikle de ameliyat noktasında sorular geliyor.
Bypass adaylarının en çok araştırdıkları ise ‘MIDCAB tekniği...’
* * *
TOBB Etü Tıp Fakültesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi’nden Uzm. Dr. Burak Emre Onuk, bu alandaki önemli isimlerden... MIDCAB tekniği ile yaptıkları ameliyat sayısında 400 hastayı geçtiklerini söyledi. Kısa kısa sordum, yine kısa kısa yanıtlar aldım:
Soru şu: “Gebelik sürecinde hangi vitamini almalıyım? Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, anne adayının gebelik öncesindeki ilk üç ay “folik asit” alması ve gebeliğin başladığı ilk üç ay ise ihtiyacı olan günlük 400 mikrogram (mcg) folik asit alması öneriliyor. Tabii bu oranın günlük ihtiyaçla alınması, dünyada en yaygın olarak görülen “nöral tüp defekti (NTD)” riskini azaltmaktadır. Biz yine bu noktada bir soru daha ekleyelim: “Peki ‘folik asit’ desteğinin gebelik sürecindeki faydası nedir?”
ANNEYİ DE BEBEĞİ DE KORUYOR
Folik asit desteğinin günlük ihtiyaçlarla karşılanması, anne adayının ve bebeğin gebelik sürecindeki bilişsel gelişimini olumlu yönde etkiler. Folik asitlerin B-12 vitamini ve iyot ile kombine edilmesi de yine bebeğin bilişsel gelişimini etkilerken, zekâ geriliği ve beyin hasarını da önleme konusunda koruyucu özelliğe sahiptir. B-12 vitamini ve folik asitin kombine edilmesi, gebeliğin ilk haftalarında bebeğin santral sinir sisteminin gelişiminde önemli rol oynar. DNA ve RNA sentezini yöneten enzimler için bir ko-faktör olarak biyolojik süreçleri kolaylaştırır.
Coğrafi yapımızdan dolayı, biyolojik olarak D-vitamini eksikliği yüksek bir toplumuz. Gebelik öncesi ve sürecinde D-vitamini ihtiyacının karşılanmış olması anne adayının; gebelik tansiyonu, gebelik şekeri, gebelik zehirlenmesi, diş kaybı, erken doğum riskini azaltır. Bebeğin ise kalsiyum düşüklüğü, raşitizm, havale geçirme, büyüme geriliği, ağır seyreden enfeksiyonlar, çocukluk döneminde dikkat eksikliği ve hiperaktivite, otizm, spektrum hastalıkları, zekâ puanı düşüklüğü, kemik mineral yetersizliği, TİP 1 diyabet ve astım riskini azalttığı ile ilgili olumlu geri dönüşler klinik çalışmalarda yayınlanmıştır.
VİTAMİNLİ FOLİK ASİT SPREY
Gebeliğin ilk aylarında yaşanan en büyük sıkıntı
Kozmetik bakım ürünleri içerisinde son yıllarda yer almaya başlayan kolajeni önce -kısaca- biraz tanıyalım.
* * *
İnsan vücudunun temel yapı taşlarından biri... Ayrıca bu protein, oldukça büyük bir yapıya da sahip. Üç tane farklı aminoasit zinciri sarmal bir yapı oluşturarak kolajeni meydana getiriyor. Farklı aminoasit dizilimleri ile farklı kolajen tipleri oluşuyor.
* * *
Sağlıklı derinin yapısında yer alan temel kolajen yapısı TİP 1 ve TİP 3 kolajen. Vücudumuzdaki enzimler, zamanla kolajeni parçalıyor. Ve sonrasında da cildimizdeki kolajen miktarı azalıyor.
Günümüzde endüstriyel gelişime paralel olarak tüm spor dallarındaki hızlı gelişim, sporculara olduğundan daha fazla yük getirmiştir. Bu nedenle tüm sporcuların rekabet edebilmek için bireysel performansını sürekli arttırmaları gereklidir. Ayrıca bu hedefleri sürekli kılabilmek ve aynı zamanda sağlıklı bir birey olabilmek için sporcuların kendilerini sakatlıktan koruyacağı tedbirleri alması önemlidir. Atletik performansın arttırılması, sporcu sağlığının korunması, oluşabilecek sakatlıkların tedavisinin yeterliliği ve sonrasında rehabilitasyon sürecinin verimli bir şekilde tamamlanmasının sağlanması da çok önemlidir. Bu nedenle günümüzde yürüme analizi tekniklerinin önemi daha da artmıştır. Bu konuyu sorduğum Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Şahap Cenk Altun’dan önemli bilgiler aldım.
YÜRÜME ANALİZİ NEDİR?
Yürümenin çeşitli yöntemlerle değerlendirilmesi, tanımlanması ve yorumlanmasına ‘yürüme analizi’ denir. Ayağın fiziksel yapısından ve/veya sonradan eşlik eden nörolojik hastalıklar, diyabet gibi kronik hastalıklar, kas-iskelet sistemi hastalıkları, romatolojik hastalıklar, geçirilmiş ameliyatlar, yaralanmalar, kilo alma gibi sebeplerle oluşan yürüme bozukluğu problemini ortaya çıkararak gerekli tedaviye yön verir. Analizden elde edilen bilgiler, görüntüleme verileri, geçmiş öykü ve diğer değerlendirmelerin sonuçları ile birlikte değerlendirilerek kişinin problemine yönelik en iyi tedavi yönteminin belirlenmesini sağlar. Ayrıca tedavi sonrası takibi için objektif veri oluşturarak tedavinin etkinliğinin doğru olarak değerlendirilmesine katkı verir.
SAKATLANMA OLABİLİR
Sporcuların yapmış olduğu zorluk derecesi yüksek hareketler çoğu zaman anatomik ve fizyolojik sınırları zorlar ve doğru uygulandığında bile sporcunun sakatlanmasına neden olabilir. Gerek profesyonel, gerekse amatör sporcularda yapılan yürüme analizi çalışmalarından elde edilen verilerin; olması gerekenler ile karşılaştırılması sonucu ortaya çıkan fark, hareketin doğruluğu hakkında fikir verir. Yanlış teknikle yapılan antrenman, yer, ekipman ve zemin gibi birçok nedenle ortaya çıkabilecek hatanın er ya da geç olumsuz sonuç vermesi ile sporcunun alt ekstemitesine uygunsuz yük binmesiyle sporcunun kısa ya da uzun zaman içinde sakatlık yaşamasına ve hedeflenen performans düzeyine ulaşamamasına neden olabilir. Motor becerilerin öğrenildiği genç yaşlarda yanlış egzersizler yapılarak beyinde otomatikleşen hareketler, gelişen yürüme analizi teknikleri ile takip edilerek önceden alınan tedbirlerle ortadan kaldırılabilir.
TABANLIKLAR KULLANILIYOR