Paylaş
Şimdilerde muhteşem bir projeyle, İzmirlilerin ve gençlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz pazar, bir grup gencin, kurdukları reklam ajansı ile İzmir’de beyin göçüne karşı geldiklerini yazmıştım. Şimdi de sevgili Erol, muhteşem bir projeyle “dur” diyor, beyin göçüne. Nasıl mı? Buyurun;
? ŞD- Sevgili Erol, sen de benim gibi durmuyorsun. Hani emekli olmuştun?
EY- Gazetecinin emekli olamayacağını, şu son birkaç yılda, bir kez daha anladım. Özellikle mesleği çok seven gençlerin, bu şehirde, iletişimle ilgili yapacaklarının kısıtlı olduğunu görmek, bende müthiş bir rahatsızlık yaratıyor. Tekrar kolları sıvamaya karar verdim. Güzel bir ekip kurarak, yeniden yola çıktık.
? ŞD- Daha önce konuştuğumuz için yeni projeni biliyorum. Ama bu muhteşem projeyi, İzmir halkı ve okuyucularım da öğrensin lütfen.
EY- Hep övünürüz ya, ilklerin kenti İzmir ya; ilklerin kenti İzmir’den, yine bir ilki Türkiye ile buluşturacağız. Bu da kısacası internet televizyonu...
? ŞD- Benim bildiğim Acun (Ilıcalı) böyle bir proje yapmadı mı?
EY- Hayır. Bazıları şunu da sorabilir, böyle bir yayıncılık yok mu? diye. Çok rahat söyleyebilirim ki, yine ‘’hayır yok’’. Mevcut olanlar ya habere dayalı video siteleri veya normal televizyonların internet uzantıları, oysa bizim projemiz çok farklı. Biz, Türkiye’de ilk kez, normal televizyon mantığını, internet üzerinden, yayın hayatına sokacağız. Ama normal televizyon yayınlarından, yayıncılık açısından çok farkları olacak. En önemli farkı da özelilikle naklen yayınlarda, normal televizyonlardan hem pratik, hem hız ve donanım açısından bir adım önde olacağız. Yani daha hızlı habercilik yapacağız.
? ŞD- Nasıl yani?
EY- Sevgili Şenay, dünyanın her yerinde, kutuplardan ekvatora kadar, HD kalitesinde yayınımız olacak. Artı; televizyonda, özellikle izleyenin kaçırdığı noktaları, izleyemediği detayları, istediği an back-up yaparak canlı yayın dışında da izleyebilecek. Daha buna benzer, internet video yayıncılığının ve normal televizyonculuğun dışında, birçok yenilikler (yayıncılık adına), bizim yayın hayatına, yakında geçireceğimiz, televizyonda olacak. Küçük bir ayrıntı verirsem; dizüstü bilgisayarı veya normal bilgisayarı olan herkes bizimle canlı yayına çıkabilecek.
? ŞD- Vallahi ben buradan, tekrar İstanbul’a dönüp, üstelik de affedersin, çuval yükü ile para kazanmam garanti iken, gitmiyorum. Sen niye bu kadar riske giriyorsun. Çalışıyorsun? Beden ve zihin yorgunluğu bu ya.
EY- Evet doğru. Ne güzel köşe yazıyorum, televizyon programı yapıyorum. Neden yine böyle bir telaşın ve zorluğun içine girdim? Hele bir de 2012’nin, zor bir dönem olacağı söylenirken, neden böyle bir işe kalkıştım? İnan bana, gençlere olan sevgim. Senin geçen hafta, pazar günkü köşeni okudum. Ekonomi Üniversitesi’nde okuyan bir grup genç, İzmir’deki beyin göçüne karşı çıkıyor. Eee, bir büyükleri olarak benim de bu gençlere imkan yaratmam gerek. Bir ağabeyleri, bir İzmirli ve de üstelik onlar yaşında bir kız babası olarak. Benim de kızım onlar gibi. Okulu bitirince yol arayacak. İkincisi de Türkiye’de bir ilki, İzmir’den başlatmak.
Destek ve motive yok
? ŞD- Zaten bildiğim kadarıyla da sen İzmir’de ilklerin adamısın.
EY- Evet, doğru. Şöyle bir geriye baktığımda, bu kentte iki gazete, üç televizyonu yayın hayatına geçirdim. Bu benim, medya anlamında 6. kuruluşum. Yüzlerce gencin bu sektörde yetişmesi için önlerini açtım. Elbette, bu kurduğum medyalarda, yönettiğim dönemlerden sorumluyum. Yayın hayatına soktuğuml medyaların üçü, yaşamlarına devam ediyor. Şenay, ayrıca, fazla tevazu göstermeyeceğim. Gazetecilik ve televizyon alanında bu kentte son 20 - 30 yılın, mesleğe katkı ödülünü hak eden bir insanım. Ama ne yazık ki, başta cemiyetimiz olmak üzere, benim gibi insanları onurlandırma ve motive edecek sistem, İzmir’de çalışmıyor. Düşünsene, 90’lı yıllarda, yani yaklaşık 21 yıldır bu kentte onlarca gazeteci, televizyoncu gencin, önünü açan insanım. Sıfırdan altı yayın kuruluşu. İnan bana en büyük amacım ve keyfim, geçlerin önünü açmak.
? ŞD- İzmir’de gazetecilik, yayıncılık yapmak zor. Göbek bağı var. Daha önce de konuştuk. Senin dediğin gibi, danışman gazeteciler var. Ya da karısı, çoluğu, çocuğu, özel ya da kamu sektöründe çalışanlar var...
EY- Aynen konuştuğumuz gibi. Kimse İzmir gibi bir şehirde, doğru dürüst, ilkeli yayın yapan bir kuruluşu yaşatması çok zor. Hem yayıncılık ilkelerinden taviz vermeyeceksiniz, hem kimseye mideden bağlanmayacaksınız... Yansız ilkeleriniz doğrultusunda da yayın yapacaksınız. Bunu başararak, bir yayın kuruluşunu ayakta tutmak bile, başlı başına başarıdır.
? ŞD- Peki bu durumda içerik ne olacak?
EY- Öncelikle şunu söyleyeyim, yerel veya bölgesel bir televizyon hazırlamıyoruz. Ulusal bir yayını İzmir’den başlatacağız. Ama projede beni en çok mutlu eden, Türkiye’de ilk kez, böyle bir modelin yayın hayatına kazandırılması olacak. Haber ağırlıklı olacak. Bunun yanı sıra, buradaki en büyük hedefim; çocuklar ve gençlik olacak. Sen de kendi yeğenlerinde, kuzenlerinde, çok net görüyorsundur ki, artık bizim kuşağı bir kenara bırak, hepsinin elinde ipot, iphone, android cihazlar, kucaklarında laptoplar tüm dünyayı buradan takip ediyorlar. İşte en önemli hedefim burada. Türkiye’nin geleceğini oluşturan bu grup. Artık bir oluşumun merkezinin nerede olduğu önemli değil, verdiği hizmet önemli. Bu gün bir bakıyorsun, dünya devi sayılan birçok kuruluşun call merkezleri, Hindistan’ın bir ucunda. Ama sen oradan, en güzel hizmeti alabiliyorsun. Bizim de İzmir’den yayında olmamız, hele son teknolojiyi, etkin kullanacak olmamız, yayına buradan çıkmamız ile Ankara veya İstanbul’dan çıkmamız arasındaki farkı kaldıracak. Yeter ki, doğru ekipleri ve doğru insanları, sistemin içinde bulundurun. Özellikle İzmir’in, EXPO gibi sürecinde, bu sistemin, dünyanın değişik yörelerinde yaşayan İzmirlilere, orada bizim adımıza kulis yapmaları için çok büyük kaynak ve iletişim aracı olacaktır. Gördüğün gibi Şenaycım “Her şey İzmir ve İzmirli gençler için.”
Naz nazara geldi
Reklamların ve televizyon dizilerinin en aranılan isimlerinden biri olan Naz Elmas’ın şansı dönmüş. Ne aşkta ne de ekranlarda son bir yıldır, hep hayal kırıklığına uğrayan güzel oyuncu, çevresine nazara geldiğini söylüyormuş. İki yıldır bir dargın, bir barışık sürdürdüğü, İzmirli sevgilisi Sina Cem onu terk etmiş. Büyük başarı yakaladığı ‘Haziran Gecesi’nin ardından, rol aldığı iki dizisi de, ‘Ay Tutulması’ ve ‘Bir Ömür Yetmez’ reyting canavarına yenilmiş. Şimdi yeni teklifleri bekliyormuş. Bakalım şeytanın bacağını ne zaman kıracak?
Yazı ayrı, kışı ayrı; Empati
Elimden geldiğince sizlere, değişik, hesaplı, güzel, şık, samimi ve sıcak yerlerden söz etmeye çalışıyorum... Arada Hilton Wob, ya da Swiss Akvaryum, Sky, La Cigale, Alyans, Sipari, Tavacı Recep de var... Empati gibi, herkesin keyifle gidebileceği yerler de. Daha önce de yazmıştım. Güzelbahçe’de. Çok başarılı. Patron Ramazan Alemdar ve Şef Garson Selçuk Kahraman, Diyarbakırlı... İkisi de harika insanlar. Servis, mezeler taze, her çeşit balık, alkollü, alkolsüz içecekler. Yazın, deniz kenarında, gün batımını izleyip, kadehlerimizi tokuşturup, keyif yapıyorduk... Şimdi de yağmur, üzerinizdeki tenteye tıp tıp yağarken... İçerde kocaman, eski tip kömür sobası alev alev yanarken... Sıcacık bir ortamda yiyorsunuz balığınızı. Denizin dalgaları, sanat güneşimiz rahmetli Zeki Müren, Müzeyyen Senar’ın şarkılarına karışıyor. İsterseniz balık ekmek de var. Karışık salata, soya soslu ot kavurma, sardalye dolma ve kaşarlı ızgara mantar ile fava ve tatlı olarak da fırında tahin helva, benim favorilerim. Gidin. Pişman olmayacaksınız.
Tel: (0232) 234 11 32
Paylaş