Arzum Onan ve Mehmet Aslantuğ’un boşanacakları haberi, çifti yakından takip edenleri şaşkına uğratmıştı. Çiftin 27 yıllık evlilikleri, geçtiğimiz hafta tek celsede sona erdi. Her zaman birbirlerine olan nazik tavırları ve aşık halleri ile konuşulan çift, adliyeye el ele geldi ve boşandıktan sonra da el ele ayrıldı.
Çiftin çizdiği bu tablo, “Madem el ele olacaktınız o zaman neden boşandınız?” yorumlarına sebep oldu.
Mehmet Aslantuğ, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda kullandığı şu ifadelerle, yapılan yorumlara bir nevi cevap vermiş oldu:
“Aşk arkanızı kollarken el ele tutuşmak kolaydır. Aşka tutulmadan atıp tutmak da... Onu kaybettiğiniz zaman da el vermeyi deneyin. O ezici duyguda bile 'el ele' olmayı yani. Omuz atmak yerine, omuz vermeyi... Yerçekiminin kalktığını hissedeceksiniz. Dilerim kimse yaşamak zorunda kalmaz.”
FAZIL SAY VE ECE DAĞISTAN DA MAHKEMEDEN EL ELE ÇIKMIŞTI
Mahkeme salonuna el ele girip yine el ele çıkan tek çift Arzum Onan ve Mehmet Aslantuğ değil. Yaptıkları “Evlendiğimizden beri beraber yaşamıyoruz, sırt çantamızla birbirimize gidip geliyoruz” açıklaması ile çok konuşulan Fazıl Say ve Ece Dağıstan, boşanmalarıyla da gündem olmuştu.
Geçtiğimiz kasımda evliliklerini noktaladıklarını duyuran Say, sosyal medya hesaplarından mahkeme çıkışı el ele çekilen fotoğraflarını paylaşmış, “Çok üzgünüm, eşim Ece ile evliliğimizi bugün sonlandırdık. Beykoz Adliyesi'ne el ele girdik, el ele çıktık Ece ile… Sevgi, aşk, emek, bağlılık ve şefkat dolu 7 yıllık bir sevgililik… Hatıralarımızı, anılarımızı, tüm güzel hikayelerimizi, seslerimizi, en iyi şekilde anacağım her zaman. Ece mutlu olsun. Ece hep iyi olsun. Böyle daha iyi belki…” sözleriyle ayrıldığı eşine sevgisini ve saygısını dile getirmişti.
Bunlar çok konuşulan örnekler ama el ele boşanmak sadece ünlü isimlerde şahit olduğumuz bir durum değil. İşte insanların kendi anlatımlarıyla konuya birkaç örnek daha…
Geçtiğimiz günlerde otobüse bebeği ve bebek arabası ile binen kadının üzerine yürüyen otobüs şoförü gündem oldu.
Söz konusu olayda Gebze’de bir kadın bebeği ve bebeğinin arabası ile otobüse bindi. Şoför yolcu kadını bebek arabasını katlaması konusunda uyardı. Kadın oturan bebeğini alıp arabayı katlamak istemeyince bir gerginlik yaşandı.
Şoför otobüsü durdurdu ve kadının yanına giderek tartışmaya başladı. Çok öfkelenen şoför, kadını araçtan indireceğini de söyledi. Araçtaki diğer yolcuların araya girmesi ile sakinleşen şoför yoluna devam etti. Başka bir yolcu tarafından kameraya alınan o anlardan geriye şoförün bağırışlarından maalesef çok korkan bebeğin yüz ifadesi kaldı.
BEBEK ARABASI İÇİN EKSTRA PARA İSTEDİ
Buna benzer bir başka olay da Kartal’da meydana geldi. Bir çift bebeği ve bebek arabası ile minibüse binmek istedi ancak şoför kabul etmedi. Bebek arabası ile binmek isteyen çiftten bir yolcu parası daha isteyen şoför ile aile arasında çıkan kavga yine başka bir yolcunun videoya çekmesi ile gündeme taşındı. Baba, şoföre, "Yaptığın yanlış, haram para yiyorsunuz" sözleriyle tepki gösterdi.
HESAP SORAN VATANDAŞA CEVAP: SEN AVUKATI MISIN?
Geçtiğimiz ay da İstanbul’da Boğazköy-Bakırköy seferini yapan otobüs şoförü aynı tavrı sergiledi. Bebek arabalı bir yolcuya otobüsün kapılarını açmayan şoför, verdiği cevaplarla da şaşkına uğrattı.
Yaşananlara tepki gösteren bir başka yolcu, havanın soğuk olduğunu ve bebek arabalı vatandaşın otobüse alınması gerektiğini söyleyince şoförün, “Sen avukatı mısın?” cevabıyla karşılaştı.
Son 10 yılda, süt ürünü olmayan sütlerin popülaritesi hızla arttı. Birçoğumuz çevremizde badem sütü, yulaf sütü ya da herhangi başka bir bitkisel süt kullanan insana daha sık rastlayabiliyoruz.
Bunun en önemli nedenleri arasında veganlığın yaygınlaşması, laktoz intoleransı konusunda artan farkındalık, yağ ve şekerle ilgili hassasiyet geliyor.
İnek sütüyle ilgili çıkan ‘Cildi bozuyor, mideye ve bağırsaklara zarar veriyor’ haberlerin yol açtığı endişeler de bitkisel sütlere yönelenlerin sayısının artmasına neden oldu.
Tüm bu sebeplerden ötürü insanların süt ürünü olmayan sütlere yani bitkisel sütlere eğilimi arttı, artmaya da devam ediyor. Öte yandan bitki bazlı sütler hakkında hâlâ pek çok şey tam anlamıyla bilinmiyor.
-- Bitkisel sütler faydalı mı yoksa bilinmeyen zararları olabilir mi?
-- Bitkisel sütler inek sütü gibi kalsiyum kaynağı mıdır? Sağlıklı kemikler ve dişler için bizlere fayda sağlıyorlar mı?
-- İnek sütü gerçekten bağırsaklara, mideye ve hatta cilde zarar veriyor mu? Bunun gibi pek çok soruyu Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Alev Keser’e sordum. İşte bitki bazlı sütler hakkında 7 soru 7 yanıt…
ÇOK SAYIDA BİTKİSEL SÜT VAR
ABD'de yaşayan genç bir kadın, Washington Post'un tavsiye köşesine gönderdiği mektupta yöneticisinin kendisine sürekli hamile kalmaması baskı yaptığını dile getirdi.
Genç kadın mektubunda şu ifadelere yer verdi:
“Ben profesyonel ortamda çalışan genç bir kadınım. Eşim ve ben üniversiteden mezun olduktan hemen sonra, genç yaşta evlendik. Kendimize ait evimiz, iyi işlerimiz ve iki harika kedimiz ile çok mutlu bir aileyiz.
İş yerindeki yöneticim benden yaşça büyük, hatta benim yaşımda çocukları var. Genel olarak iyi anlaşıyoruz fakat fikir ayrılığına düştüğümüz ciddi bir konu var. Yöneticim bana defalarca kez çocuk sahibi olmamam gerektiğini söyledi. İlk duyduğumda bunun bir şaka olduğunu düşündüm. Ancak iki üç derken beşinci kez söylediğinde ciddi olduğunu anladım ve çocuk konusu açıldığında incitici yorumlarını görmezden gelmeye başladım. Benim bu tavrım, yöneticimin yorumlarını daha seyrek hale getirse de tamamen bitirmedi. Sık sık kendi çocuklarının ne kadar berbat olduğundan, çocuksuz olduğum için ne kadar şanslı olduğumdan bahsetmeye devam etti.
Eşim ve ben yakın zamanda bebek sahibi olmak istediğimize karar verdik ve şimdi hamileyim. Bir bebeğimiz olacağı için çok heyecanlıyız. Doğum iznim bittiğinde uzaktan çalışmaya devam etmeyi düşünüyorum.
Ancak kafamda bazı sorular var. Planladığınız doğum iznini iş yerinize ne kadar sürede bildirmeniz gerekir? Yokluğumda kimsenin strese girmesini istemiyorum. Aynı zamanda yöneticimin henüz hamile olduğumu bilmesini de istemiyorum. Bana söylediği onca şeyden sonra onunla bebek müjdesi paylaşacak olma fikri tam anlamıyla iğrenç. Bunu nasıl halledeceğim? İşimi ve genel atmosferi seviyorum ama bu durum beni strese sokuyor.”
ABD'li genç kadının yaşadığı sorundan yola çıkarak ülkemizde de kadınlara iş yerlerinde hamile kalma konusunda bir baskı görüp görmediklerini sorduk. Dinlediğimiz hikayeler kadınlar açısından oldukça üzücüyken işveren açısından da utanç verici...
‘HAMİLE KALDIĞIMI GİZLEMEK ZORUNDA KALDIM, YERİME BİR ERKEĞİ İŞE ALDILAR’
Evinizin dışında yeterince zaman geçirirseniz, insan fizyolojisi gereği eninde sonunda bir umumi tuvalet kullanmanız gerekir. Umumi tuvaletlerin, ortak kullanılan herhangi bir alanda olduğu gibi, mikroplarla dolu olma ihtimali de bir hayli yüksektir.
Buraya kadar hepimiz hemfikiriz; umumi tuvaletlerin mikrop dolu olabileceğinin farkındayız. Peki bu mikropların ne gibi tehlikelere sebep olabileceğinin farkında mıyız?
Güney Avustralya Üniversitesi'nde çevre bilimi profesörü olan Erica Donner, New York Times'a yaptığı açıklamada, halka açık tuvaletlerle ilgili bazı sağlık riskleri bulunduğunu, riskin boyutunun ise tuvaletin ne sıklıkta temizlendiği ve ne kadar iyi havalandırıldığı da dahil olmak üzere pek çok unsura bağlı olduğunu söyledi.
Uzmanlar geçmişte iş yeri, uçak ve yolcu gemisi tuvaletleri de dahil olmak üzere, hastalığa neden olan bazı virüslerin ve bakterilerin umumi tuvaletlerde yayılımını takip etti. Yapılan detaylı incelemelerde, yurt tuvaletlerinde Salmonella, ilkokul tuvaletlerinde Hepatit A. bulaşma riskinin çok yüksek olduğu sonucuna varıldı.
MİKROPLAR YOLUNU KLOZET ARACILIĞIYLA BULUYOR
Dr. Donner, konuyla ilgili son makalesinde değindiği üzere, çok sayıda araştırmayla umumi tuvaletler başta olmak üzere tüm tuvaletlerdeki yüzeylerde patojenik mikropların varlığını da belgeledi. Arizona Üniversitesi mikrobiyoloji profesörü Charles Gerba ise bu patojenlerin çoğunun yolunu klozet aracılığıyla bulduğunu ve banyo yüzeylerine yayıldığını, çünkü dışkı ve hatta idrarın birçok bakteri ve virüs içerebileceğini söyledi.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul da genel tuvaletlerin bulaşıcı hastalıklar açısından her zaman riskli yerler olduğunun altını çizerek “Sadece havada asılı kalan mikroorganizmalar değil, tuvaletlerde elle dokunulan her yerde mikroorganizmalar vardır. Aslında toplu yaşanan her alan mikroorganizmalar açısından çok zengin bir flora barındırır ve bu normaldir. Buradaki risk bazı patojen mikroorganizmaların bu flora içinde sayıca artması ve insanlara bulaşmasıdır ki genel tuvaletler bu açıdan en riskli alanlardan biridir” dedi.
SİFON ÇEKİLİNCE ‘TUVALET BULUTU’ OLUŞUYOR
Dünya nüfusunun 8 milyarı aştığı şu günlerde, en kalabalık ülke de değişmek üzere. 1,4 milyarlık nüfusu ile en kalabalık ülke olan Çin, bu unvanı Hindistan’a devretmeye hazırlanıyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) tahminine göre Hindistan, yakın bir dönemde 1,4 milyarı aşkın nüfusu ile dünyanın en kalabalık ülkesi olacak.
BM’nin aksine nüfus bilimciler, Hindistan'ın dünyanın en kalabalık ülkesi unvanını tam olarak ne zaman alacağından emin değiller. Bu konuda net bir tarih vermekten kaçınan uzmanlar yine de değişimin yakın gelecekte gerçekleşeceğini öngörüyor.
Peki bu değişimin arka planında ne yatıyor?
TEK ÇOCUK POLİTİKASI VE AZALAN NÜFUS
Çin’in nüfus artışı 1973 yılında yüzde 2 oranındaydı. 1983’te ise artış hızı yaklaşık yarı yarıya azalarak yüzde 1,1’e indi. Çin Ulusal İstatistik Bürosu, 2021′de 1,413 milyar olan nüfusun geçen yıl 1,412 milyara düştüğünü bildirdi. Wind verilerine göre, doğal büyüme oranı 1960′tan bu yana ilk kez negatif oldu.
Yaşanan bu nüfus azalmasının en büyük nedeninin Çin’in tek çocuk politikası olduğu düşünülüyor. Çin’de 1980’lerden beri uygulanan tek çocuk politikası, ülkenin ekonomik anlamda gelişmesi ve kentleşmesiyle birlikte nüfus artışını da büyük ölçüde azalttı.
Bu durum zaman içinde yaşlanan nüfus sorununu ortaya çıkardı ve çalışma çağındaki nüfusun azalmasına yol açtı.
2021'DE DOĞUM SINIRLARI KALDIRILDI AMA...
Göğsünde cilt lekesi olan bir hasta muayene için Dermatoloji Profesörü Jeremy Brauer’in kapısını çaldı. “Hava güzelleşmeden bundan kurtulmak istiyorum” diyen hastasını muayene eden ve bazı tetkikler yapan Brauer, çıkan sonuçlar karşısında şaşkınlık geçirdi.
Yapılan patoloji ile basit bir leke gibi görünen dokunun cilt kanseri olduğu ortaya çıktı. The Washington Post gazetesine konuşan Brauner, erkeklerin güneş hasarı ve cilt kanseri algısında büyük bir sorun olduğunu belirtti.
Cilt Kanseri Vakfı (Skin Cancer Foundation) 2023 yılında ABD’de 97 bin 610 invaziv melanom vakası teşhis edileceğini öngörüyor. Yine Cilt Kanseri Vakfı’na göre, bu vakaların 58 bin 120’si erkek, 39 bin 490’ı kadın olacak. Melanom sebebiyle hayatını kaybedeceği tahmin edilen 7 bin 990 kişiden 5 bin 420 ise erkek olacak.
CİLT KANSERİNİN EN ÖLÜMCÜL TÜRÜ
Uzmanlara göre, hızla büyüyen bir kanser olan melanom, kan damarlarına, lenf düğümlerine yayılabilir ve hatta diğer organlara da saldırabilir.
Melanomun neden oluştuğunu sorduğum Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Profesör Dr. Zekayi Kutlubay, “Melanom, genellikle güneş ışığına uzun süre maruz kalan cilt bölgelerinde ortaya çıkar, ancak aynı zamanda tırnak yatağı, göz, ağız ve genital bölge gibi güneş ışığına maruz kalmayan bölgelerde de görülebilir. Melanom daha az yaygın olsa da diğer cilt kanserlerine göre daha ölümcül olabilir. Deri kanserlerinden dolayı gelişen ölümlerin yüzde 80’inden melanom sorumludur” dedi ve ekledi:
“
14 Mayıs Pazar Anneler Günü… Tarih yaklaştıkça markaların kampanya duyuruları da "Anneme ne hediye etsem?" telaşı da artıyor. Biz bu sene ‘hediye alternatifleri’ listesi yapmak yerine konuya başka bir açıdan bakacağız. Nasıl mı?
Hepimiz hayatımızın bir döneminde annemize Anneler Günü’nde evin ihtiyacı olan ve evdeki herkes tarafından kullanılan bir ürün aldık. Nesillerdir annelere, Anneler Günü’nde tencere, tava, süpürge ya da nevresim takımı hediye edildi. Çoğunun hiçbir zaman şahsına özel bir hediyesi olmadı. Bazılarımız bunu yapmaya devam da ediyor. Peki ama neden?
Neden Anneler Günü’nde hediye olarak ev eşyası alınıyor? En önemlisi anneler bu konuda ne düşünüyor?
‘EV İŞLERİNİN KADINA AİT OLDUĞUNU GÖZE SOKMANIN HEDİYELİ YOLU’Elif R. (32)
Bu benim anne olarak geçireceğim ilk Anneler Günü. Altı aylık hamileyim. Bu sebeple bana alınanlardan değil ama kendi anneme hediye alırken dikkat ettiğim birkaç şeyden bahsedebilirim. Annem evde her işe koşar; yemeklerden, çamaşırlardan, temizlikten, alışverişten sorumlu… Hatta kardeşim ve ben okula giderken ödevlerimizle dahi annem ilgilenirdi.
Ben daha çocukken Anneler Günü hediyesini bizim adımıza babam alırdı. Bazen bir demet çiçek, bazen evin ihtiyacı olan bir eşya… Ta ki ben bu konuda bilinçlenecek yaşa gelene kadar. Liseye başladığım yıl Anneler Günü için harçlıklarımdan artırıp para biriktirmiştim. Annemin çok beğendiği bilekliği ona alacaktım. Param yetmedi, babamdan yardım istedim. Bana kızdı, “Ne gerek var o kadar pahalı hediyeye!” dedi. Ama inat etmiştim, anneme bu kez gerçekten hediye olabilecek bir şey alacaktım.
Yalvar yakar babamı ikna ettim, bilekliği aldık. Hayatımda ilk kez annemi bu kadar mutlu gördüğümü hatırlıyorum. Gözleri doldu, heyecandan konuşamadı. O günden sonra anneme bir daha asla evle ilgili hediye alınmadı. Bana göre bardak, tencere, yorgan, mikser gibi şeyler ev işlerinin kadına ait olduğunu göze sokmanın hediye ile ‘süslenmiş’ bir yolu.
‘BIRAKIN ANNELER GÜNÜ’NÜ, DOĞUM GÜNÜMDE BİLE KAHVE MAKİNESİNİ KABUL ETMEDİM’