Çeşme ise Adalar’dan Modalara anlı şanlı birçok İstanbul ilçesini sollayıp listede 6’ncı sıraya oturmuş. Geçen yıl yüzde 17 artış yaşanan Çeşme’de konutta metrekare ortalama fiyatlar 7 bin 83 liraya ulaşmış. İstanbul’un hayallerdeki yerleşim yeri Adalar’da ise 5 bin 985 lira, zenginliğin simgesi Şişli’de 5 bin 824 lirada kalmış.
Gelelim ilk 20’de yer alan İzmir’in diğer ilçelerine. Narlıdere’de konut fiyatları geçen yıl yüzde 17 artarak metrekarede 4 bin 50 liraya ulaşmış ve listede 14’üncü sıraya yerleşmiş. Güzelbahçe yüzde 26 gibi rekor bir artışla 3 bin 929 liraya çıkıp 16’ncı sıraya oturmuş. Urla ise yüzde 19 artışla 3 bin 731 lira ile fiyatların en yüksek olduğu ilk 20 ilçe arasında 18’inci sırada yer almış.
Görüldüğü gibi Türkiye’de İzmir modası esiyor. İstanbul’dan, Ankara’dan Anadolu’dan İzmir’e akın var. Talep arttıkça fiyatlar da artıyor. Geçen yıl yüzde 12 artan metrekare birim fiyatların ortalama 2.625 TL’ye ulaştığı İzmir, İstanbul’dan sonra konutta en pahalı ikinci kent olmuş. Dikkat edilirse otoyol İzmir’e doğru yaklaştıkça fiyatlar tırmanıyor. Otoyolun bağlanmasıyla birlikte Bursa’daki yüzde 19 artış bunu gösteriyor. Sadece otoyol değil, çağdaş yaşam tarzı da İzmir’i cazibe merkezi yapıyor. Yeni bir yükseliş devrine giren İzmir kimliğini kaybetmeden, yağmacılık anlayışıyla değil akılcı bir şekilde fırsatları değerlendirirse, kente akan parayla, zengin, yoksul her kesim pastadan payını alır.
İda’yı keşfetme zamanı
HİÇ bitmeyecekmiş gibi süren sıcak hava eylül ayında bile 38 dereceyi gördükten sonra nihayet bavulunu toplamaya başladı. Şimdi mevsim normallerine dönen sonbaharda Ege’nin tadını çıkarma zamanı.
Öyle şanslı bir coğrafyada yaşıyoruz ki, her mevsim bir başka güzel. Her köşesinden tarih ve kültür fışkırıyor. Antandros Kazı Başkanı Prof. Gürcan Polat’ın araştırmalarına göre Antandros’ta (Altınoluk) elde edilen ve gemi yapımında kullanılan kerestenin şöhreti Truva savaşına dek gidiyormuş. İda-Kazdağı’ndan elde edilen bu keresteler nedeniyle antik çağda önemli bir tersane olan Antandros tarih boyunca hasımlarının iştahını kabartmış. M.Ö. 5’inci yüzyılın son üçlüğünde meydana gelen Peloponessos Savaşlarında ise stratejik bir yer olmuş.
Bu bilgiler uzun yıllardan beri Kazdağları’nda İda Çiftlik evinde yaşayan Sema ve İskender Azatoğlu’nun hazırladıkları ‘Assos’tan Ayvalık’a Doğa ve Kültür Gezi Rehberi’ adlı kitapta yer alıyor. Kitapta İda’dan Madra’ya hazine değerindeki bölgeyi keşfetmek isteyenlere yürüyüş parkurlarından, zeytinyağının tarihine, güzel Helene’yi kaçıran Paris’in yol açtığı Truva savaşından, Akdeniz diyetinin özelliklerine kadar her türlü bilgi var. Usta fotoğrafçıların eserleri ve haritalarla da kitap görsel anlamda zenginleştirilerek okuyucuya sunulmuş.
Bugün Türkiye nüfusunun dörtte birine yakın öğrenci eğitime başlıyor. Geçen yıl eğitim alan öğrenci sayısı 17 milyon 319 bindi. Bunların 1 milyon 316 bini okul öncesi, 5 milyonu ilkokul, 5.5 milyonu ortaokul, 5.5 milyon ise lise öğrencisiydi.
Bu öğrenciler 15 - 20 yıl sonra ülkenin yönetim kademelerinde, şirketlerin başında topluma şekil veren güçler olacak. Bugün alacakları her doğru eğitim, yaşadıkları toplumu daha ileri taşıyacak. Bilimsellikten uzak evrim teorisini bile ders kitaplarından çıkaran anlayış ise günümüz dünyasında yaşamayı daha da zorlaştıracak.
Urla’nın vergi bulmacası
URLA’da emlak vergisindeki fahiş artışlar giderek çözümü olmayan bir bulmacaya dönüşmek üzere. Geçen cuma Posta İzmir gazetesinde ilginç bir haber vardı. Habere göre Urlalılarla davalık olan belediye, savunmasında itirazların yasaya ve hukuka aykırı olduğunu öne sürmüş. Önce konuyu hatırlayalım.
Urla’da 2018 yılından itibaren emlak vergisine esas teşkil edecek arsa, arazi, konutların metrekare birim fiyatları 36 kata varan oranlarda artırılmıştı. Karar, Belediye Başkan Yardımcısı başkanlığındaki bir komisyon tarafından alınmıştı.
Gelişmenin ölçütünün yollar, köprüler, gökdelenler sayıldığı bir dönemde henüz 13 yaşındaki Kaan Turan’ın sanattaki başarısı İzmir için en büyük gurur oldu. Sanata tükürmeyen, müzisyene, yazara, ressama değer veren kentler ve ülkeler her zaman bir adım önde olmuştur. O nedenle bu başarının İzmir için ayrı bir anlamı var.
Viyana’ya gidenler çikolataların bile üzerinde Mozart’ın resimlerinin olduğunu görmüştür. Prag’a gidenler Kafka’nın unutulmaz romanlarını yazdığı müze haline getirilmiş evinin önünde kuyruklar olduğunu bilir. Nasıl Chopin denince akla Polonya geliyorsa, günümüzde dünyanın sayılı müzisyenlerinden biri Fazıl Say’ın adı geçince de akıllara ilk olarak Türkiye’nin geldiğini söylemeye gerek.
Yaşar Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi’nde aldığı eğitimle, başarının basamaklarını henüz çocuk yaşlarından itibaren tırmanmaya başlayan Kaan Turan’a İzmir kent olarak sahip çıkmalı. Bugün ve yarın onun başarılarının kentin markalaşmasına sağlayacağı katkı milyonlarca dolar ödense elde edilemez.
Turizm treni
HATTIN hizmete giriş törenine siyasetin gölgesi düşse de İZBAN’ın Selçuk’a uzanmasıyla turizmde yeni bir dönemin de kapıları açıldı. Selçuk – Bergama turizm aksı projesinin birinci ayağı Selçuk İstasyonu’nun hizmete girmesiyle tamamlanmış oldu. Şimdi sıra kültür ve tarih yolcularını Bergama’ya kadar götürecek hattın yapımında.
Ege’de mahsulün iyi olması demek bölge halkının gelirinin artması demek. Üretici kazanınca televizyondan, otomobile, koltuktan, ayakkabıya, konuttan, düğün masrafına tüm ihtiyaçlarını daha rahat karşılar. Esnaf da kazanır, bu malları üreten fabrikalar da. Tarladan fabrikaya zincirleme bir kazanç başlar.
Ege pamuğu dünyanın en kaliteli pamuklarından biridir. Lifleri uzun olduğu için dayanıklıdır, tekstil makinelerinde firesi azdır. Yanlış politikalar sonucu bir dönem çiftçinin küsüp ekmekten vazgeçtiği Ege pamuğunun yine eski günlerine kavuştuğu anlaşılıyor. Yüksek talep nedeniyle stoklar erken tükendiğinden İzmir Ticaret Borsası’nda 35 yıldan beri ilk defa pamuk işlemleri durdurulmuş.
İTB Meclis Başkanı Barış Kocagöz, bu yıl pamuk üretiminin yüzde 20 artıp 900 bin tona ulaşacağını söylemiş. Buna rağmen bu rakam Türkiye’nin yıllık 1.5 milyon tonluk pamuk ihtiyacını karşılamaktan uzak. Zaten döviz kıtlığı çeken Türkiye 600 bin ton pamuk ithal edip dışarıya dolar ödemek zorunda kalacak. Türkiye’nin petrolü yok, ama dünyanın en kaliteli pamuğunu üretebilecek ovaları var.
Aynı durum incir ve bal için de geçerli. İncir rekoltesinin bu yıl yüzde 8 artarak 78 bin tona ulaşması bekleniyor. Bunun 60 bin tondan fazlası ihraç edilip döviz getirecek. Balda ise özellikle çam balında Ege Bölgesi ayrı bir önem taşıyor. Marmaris, Kuşadası, Çanakkale ve Kazdağları’nda yaklaşık 10 bin aile balcılık yapıp 12 bin 500 ton kadar çam balı üretiyor. Dünyada çok az yerde üretilen çam balının Türkiye’nin özel bir markası olabileceği üreticiler tarafından ifade ediliyor. Türkiye dünyada bal üretiminde ikinci sırada, ama marka olmadığı için kazancı az. Doğa verdikçe veriyor. Birbirimizle uğraşacağımıza elimizin altındaki fırsatları değerlendirsek bizden huzurlusu, bizden mutlusu olmaz ama...
Bayramda trafik kurbanı olmayın
BUGÜN bayramın son günü. Uzun bir tatilin ardından yüzbinlerce kişi yine yollara dökülüp evine, işine dönecek. Her bayramın tatlı yanları çoktur ama bazıları için de hayatların değiştiği acı bir iz olarak geri kalır. Küçücük bir dalgınlık, aşırı sürat, hatalı sollama birkaç saniye içerisinde hem sürücü ve ailesinin hem de tüm dikkatlerine rağmen karşı araçtakilere büyük acılar verebilir. Kayıp yaşamlara, engelli olarak sürdürülmek zorunda olan yeni bir hayata çoğumuz tanığız. Bu Kurban Bayramı tatilinin ilk altı gününde aşırı hız ve dikkatsizlik sonucu 101 kaza meydana geldi. Maalesef ölenlerin sayısı 61’e, yaralananların sayısı ise 310’a ulaşmıştı bile. Geçeen Şeker Bayramı’nda ise 64 kişi yaşamını kaybedip 379 kişi sakat kalarak yaşamı alt üst olmuştu. Bugün trafiğe çıkanların çok dikkatli olmaları gereken bir gün. Eğer sürücüler araçlarını kurallara uygun kullanırsa riskleri yüzde 90 azaltabilir. Siz, siz olun Kurban Bayramı’nda trafik kurbanı olmayın.
Karşımda sevgili dostum Şükrü Kızılot vardı. Her zamanki nezaketiyle “Selim bey beni bu yola siz sokmuştunuz, ilk önce sizin bilmenizi istedim. Gelecek aydan itibaren Hürriyet’te yazmaya başlıyorum. Bana göre Hürriyet gazetesi bir yazarın Türk basınında gelebileceği en üst nokta. Her şey için teşekkürler” dedi.
Hocanın sözlerini duyunca yıllar öncesine Ankara’da ilk tanıştığımız günlere gittim. O zaman Genel Yayın Müdürlüğü’nü yaptığım Ekonomik Bülten gazetesinde açacağımız vergi sayfası için yazmayı seven uzman bir isim arıyordum. Şükrü Hoca’nın adı önerilince Yayın Koordinatörümüz Ruhi Sanyer’le birlikte tanışmaya gitmiştik. Olağanüstü bilgili ve bir o kadar da mütevazi haliyle Prof. Şükrü Kızılot’u hemen sevdik.
Hoca, yeni çıkan vergi yasalarının yorumlanması, muktezalar, yargı kararları derken kısa sürede vergi dünyasının içini dışını gözler önüne sermeye başlamıştı. Gazetede okudukları bir satırdan durumun farkına varıp, o zamanki parayla milyonlarca liralık vergi cezasından kurtulan sanayiciler, işadamları oluyordu.
GAZETECİLİK DİLİNİ HEMEN KAPTI
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre İzmir’de 2016’da 254 bin kişi işsizdi. Şöyle bir çevrenize baktığınızda göreceğiniz gibi iş bulmakta en fazla gençler zorlanıyor. İzmir’de 15 - 24 yaş arası gençlerin yüzde 26.1’i işsiz. Geçen hafta yayımlanan son 3 aylık işsizlik istatistiklerinde de tablo değişmedi. Türkiye genelinde genç işsizlerin oranı yüzde 2.4 artarak yüzde 19.8’e ulaştı.
Birkaç haftadan beri yaşı 60’ın üzerinde olanların yüzünden gülücük eksik olmuyor. Nedeni ise Dünya Sağlık Örgütü’nün yeni yaş dilimlerine göre artık 18 ile 65 yaş arasının ‘genç’ kabul edilmesi. Şaka değil, 66 ile 79 yaş arası bile orta yaş sayılıyor. Artık yaşlı kabul edilmek için 80’i devirmek gerek. Evet, 65’lik gençlerin yüzü gülüyor ama iş bulmakta zorlanan 20’lik gençlerin bu yeni yaş tablosunu pek beğendiğini sanmıyorum.
İnsanlar gençleşmeye başlayacak
Bu daha bir şey değil. Çok değil, 10 - 12 yıla kadar, takvimler 2030’u gösterdiğinde isteyen sadece 100 dolara vücudunun genetik şifrelerini bir CD ya da çipe yüklenmiş olarak eline alabilecek. Böylece kanser gibi ölümcül vakalara nokta atışıyla müdahale edilebilecek. Hastalıklı hücrelerin ölümcül hale gelmeden yayılması önlenecek.
Benim yaş kuşağım için Fuar lunapark, Amerika pavyonunda gösterilen Muhammed Ali Clay ve Frazier arasındaki asrın boks maçlarının filmleri, bugünkü Rusya o zamanki Sovyetler Birliği (SSCB) pavyonunda kozmonotların uzay seyahatlerinin foto ve sergileri, Alman pavyonundaki otomobillerdi. Ve tabii ki, Zeki Müren’den, Moğollar’a, Toto Karaca’dan, imamın karısı Sevtap Çetinkaya’ya ses, sinema, tiyatro sanatçılarının İzmir’de buluştuğu renkli günlerdi. O zamanlar tam bir ay süren Fuar zamanı, İzmir dev bir gazinoya dönüşürdü. Vur patlasın, çal oynasın yaşanan gecelerin ardından, ertesi gün basında sanatçıların skandalları, aşkları veya kavgalarıyla ilgili magazin haberleri büyük bir ilgiyle izlenir, İzmir 1 ay boyunca rüyalar aleminde yaşardı.
ŞEHRE PARA AKARDI
Tabii, bütün bunlar işin magazin tarafı. İşin bir de ekonomik yönü vardı ki, Fuar’ın İzmir’e yıllar boyu yaptığı katma değerler kolay kolay unutulamaz. Kapalı ekonomik modelin uygulandığı, gümrük duvarlarının çok yüksek olduğu o yıllarda yurt dışından mal getirmek çok zordu. Ama Fuar’a özel kotalar vardı. Türkiye’nin dört bir yanından işadamı, esnaf, sanatkar marangozluktan, çiftçiliğe otomobilden, tekstile dünyada en son çıkan ürünleri görmek için Fuar’a gelir, kotadan yararlanarak ürün satın alırdı.
Ülkenin her bir yanından akın akın gelen bu ziyaretçiler otellerde kalır, lokantalarda yemek yer, çarşılarda alış veriş yapar bir ay boyunca İzmir’e para akıtırdı. O nedenle İzmir Enternasyonal Fuarı’nın kente katkısı olağanüstüydü.
İzmir’den, Manisa’dan, Aydın’dan, Denizli’den Ege’nin dört bir yanından en çok hangi ülkelere ihracat yapıldığını merak ettim. Ege İhracatçılar Birliği verilerine baktığımda Avrupa’nın özellikle de Almanya’nın bölge için ne kadar önemli olduğu görülüyordu. Örneğin, Hazır Giyim ve Konfeksiyon ihracatında haziran ayı itibarıyla Almanya birinci sırada gelirken, ikinci sırada İspanya, üçte İngiltere, dördüncü ve beşinci sıralarda ise Hollanda ve İtalya geliyor. Yani ilk beşte Avrupa var...
Demir ve Demir Dışı Çelik sektöründe de en çok ihracat Almanya’ya yapılıyor ve toplam ihracatın yüzde 18’ini oluşturuyor. Daha bitmedi. Deri ve Deri Mamullerinde de birinci sırada Almanya geliyor. İkinci sıradaki ülke İtalya. Sofralık Zeytin ihracatında ABD ve Irak ilk sırayı paylaşırken, Almanya ikinci sırada. Kuru İncirde sıralama ABD, Fransa ve Almanya olarak giderken, çekirdeksiz kuru üzüm ihracatında Birleşik Krallık, Almanya ve Hollanda şeklinde. Listeler bu şekilde uzayıp gidiyor.
Tabii, burada önemli olan son aylarda karşılıklı salvoların atıldığı Avrupa Birliği ve grubun lideri Almanya... Her ne kadar geçen hafta sonu Türkiye’nin en büyük rüzgar enerjisi ihalesi Alman Siemens liderliğindeki gruba kalsa da durum çok keyifsiz. Özellikle, Almanya’nın Gümrük Birliği’nde Türkiye ile ilişkileri zora sokma çabaları Egeli şirketleri çok etkileyebilir.
GERİLİMDE İZMİRLİLERİN İŞİ BOZULUYOR