NASA’nın kar uzmanı, Türkiye’de bundan sonra kardan çok bol yağmurlu mevsimlerin olacağını söyleyip, altyapının sel baskınlarına göre hazırlanması uyarısını yapmış. Anlaşılan, İzmir’in de yeni tedbirler alması gerekecek. Fırtınalar, baskınlar artacağına göre, geçen hafta olduğu gibi Kordon veya denize kıyı işyerlerinin, konutların sular altında kalmasına seyirci kalmamak için belki yeni teknikler gerekecek. Örneğin kıyıları deniz seviyesinin altında olan Hollanda, sular altında kalmamak için çareyi okyanusun kıyısına yüksek setler çekmekte bulmuştu. Yeni teknolojilerle belki daha kolay ve etkili yöntemler geliştirilebilir.
BİLL GATES HAFTADA 1 KİTAP
Bilim her sorunun anahtarı. Zenginliğin anahtarı da bilim ve aklın doğru kullanımında. Bugün 92 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin insanı olan Microsoft’un sahibi Bill Gates bu duruma aklını sermaye yaparak geldi. Facebook’u üniversitedeki yurt odasında yarattıktan sadece 13 yıl sonra 77 milyar dolarlık servetle dünyanın en zengin dördüncü kişisi olan Mark Zuckerberg de aklını sermaye yapan dolar milyarderlerinden. Ancak akıl ve zekanın gelişebilmesi için altın madeni gibi işlenmesi gerekiyor. Örneğin Gates ve Zuckerberg’in ortak özelliği her ikisinin de kitap kurdu olması. Bill Gates her akşam en az 1 saat okuyarak haftada 1 kitap bitiriyor. Mark Zuckerberg ise her 15 günde 1 kitap deviriyor. Okuduklarından elde ettikleri birikimi iş hayatlarında, yaşam felsefelerini geliştirmede kullanıyorlar.
BUGÜNE KADAR OKUDUKLARININ EN İYİSİ
Bu sistem çok fazla öğrendikten sonra doymuş hale geliyor ve daha fazla bilgi işlemek yerine bir ‘rüya’ haline geçiyor. Sinir ağı tüm malzemeyi sindirmeye çalışırken, rastgele anılar bazen sürüklenip birbiriyle birleşebiliyor. O zaman rüyalar, beynin bu anıları daha tutarlı bir şekilde organize etmeye çalıştığı bir ev temizliği gibi düşünülebilir” diyor.
‘Zihnin Geleceği’ adlı kitabında dünyaca ünlü araştırmacı ve bilim adamı Michio Kaku, rüyanın nasıl oluştuğunu kısaca şöyle anlatıyor:
Rüyaların kilit noktası, beyin sapında bulunan düğümlerde yatıyor. Rüya gördüğümüzde, beyin sapından çıkan elektriksel enerji, yukarıya beynin özellikle görsel korteks alanına doğru dalga dalga ilerler. Bu dalgalar beyin sapından görsel korteksin içine doğru hareket ederek rüyaların yaratılması için uyarır. Görsel korteksteki hücreler, düzensiz biçimde saniyede yüzlerce kere birlikte titreşmeye başlar. Rüyaların tutarsız olan doğasının nedeni budur.
Rüya görürken beynin görsel alanları aktifken koku, tat ve dokunmayla ilgili diğer alanları büyük oranda kapalıdır. Neredeyse vücut tarafından işlenmiş tüm görüntüler ve hisler dışarıdan gelen bir uyarıyla değil, beyin sapından kaynaklanan elektromanyetik titreşimler tarafından kendi kendine oluşturulmuştur. Vücut dış dünyadan büyük oranda yalıtılmıştır. Ayrıca, rüya görürken az ya da çok felç durumundayızdır. Hipokampus rüya görürken aktiftir ve anılarımızdan oluşmuş depo evinden rüyalara önerilerde bulunur.
Dış ticaret teklemeye başladığı zaman İzmir ekonomisinin kalp atışları da yavaşlar. İhracat arttığında, hazır giyim yapan fabrikadaki işçiden, zeytin üreticisi çiftçiye, lojistikteki TIR şoföründen, kargo gemilerinin mürettebatına, gümrük komisyoncusundan bu insanların alış veriş ettiği mağazalara, ev satan müteahhite kadar herkesin yüzü gülmeye başlar.
Ege İhracatçı Birlikleri’ne üye 7 bin 500 firmanın geçen yıl 200 ülkeye ihracat yaptığı açıklandı. Yaklaşık 12 milyar dolar. Bu rakamın 6.5 milyar doları sanayi, 4.5 milyar doları tarım ürünleri. Geçen yıl en fazla ihracatı 1.2 milyar dolarla hazır giyimciler yapmış. Zeytin ve zeytinyağı ise yüzde 104 artışla dış satımı en fazla artan ürünler olmuş.
Bunların hepsi güzel. Ama bazı istisnalar dışında ‘Çalışan biz. Üreten biz. Ambalajın üzerindeki marka başka ülkelerin. Esas kazanç onların’ sistemi sürüp gidiyor.
Zaten ihracatçılar da bunun farkında. Ege İhracatçılar Birliği Başkanı Sabri Ünlütürk, 2018 hedeflerinin 12.5 - 13 milyar dolar olduğunu belirtirken “Katma değerli ürün ihracatı yapmak için tasarım, inovasyon ve AR-GE ağırlıklı çalışmalara devam edeceğiz” demiş.
İşin bam teli, tam da burada. Uluslararası marka haline gelen olmuş, sadece emek değil, yeni teknolojilerle, inovasyonla geliştirilmiş katma değeri yüksek, dolayısıyla daha değerli ürünler. Böyle ürünlerin ihracatı arttığı zaman yüzler sadece gülmekle kalmaz ağızlar kulaklara varır.
Sağlık daha da önemli hale geldi. Ne mutlu Ege’de yaşayanlara ki, dünyanın Akdeniz Diyeti mucizesinin peşine düştüğü bir zamanda, böyle beslenme alışkanlığının tam merkezinde yaşıyoruz.
Tabii, sadece vücut sağlığı yetmez. Akıl sağlının da yerinde olması gerekir. Öbür türlüsü hem hastaya, hem de yakınlarına eziyet oluyor.
EGELİLERE MÜJDE
Neyse ki, Egelilere müjdeler olsun. Son araştırmalar akıl sağlığının ilacının da ‘Akdeniz Diyeti’ olduğunu ortaya çıkardı. Hem öyle ufak, tefek bir araştırma değil. Tam 40 ülkede 55 yaşın üzerinde 27 bin katılımcıyla yapılan ve 5 yıl süren bir çalışma sonucu çıktı bu rapor. Kanada’daki McMaster Üniversitesi’nin araştırmasına göre doğru beslenen insanlarda; düşünme ve karar vermenin azalması, Alzheimer, hafıza kaybı gibi zihinsel yeteneklerin gerileme riski, kötü beslenme alışkanlıkları olanlara göre yüzde 24 daha az.
Görüldüğü kadarıyla 2018 ekonomik ve siyasi açıdan hayli inişli çıkışlı bir yıl olacak. Her şeyden önce önümüzdeki yıla normal zamanında da olsa erken de yapılsa 2019 seçimleri damgasını vuracak. Yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri 2019’da olacak. İlk kez üç seçim aynı yıla denk gelecek. Bu üç seçime hazırlık için belediyeler ve Ankara, varlarını yoklarını dökecek, yatırımlarda müthiş hızlı bir tempo görülecek. Daha önce yaptıkları vaatlerin gerçekleştiğini gösterebilmek için yerel yönetimler ve merkezi hükümetin olağanüstü bir çaba harcayacağından kimsenin şüphesi olmasın.
OTOYOL HİZMETE GİRECEK
Örneğin, halen yüzde 88’i tamamlanmış olan ve 2018’de hizmete gireceği belirtilen İzmir - İstanbul Otoyolu’nun açılması için her şey yapılacak. Seçimlerden önce İzmirliler İstanbul’a arabalarıyla 4 saatte gitmeye başlarsa, bu rahatlığı oya çevirmek için hükümetin eline çok önemli bir koz geçmiş olacak. Yol açıldığında İzmir - Balıkesir arasının sadece bir saate düşeceği, Bursa’ya 2.5 saatte ulaşılabileceği gibi yepyeni bir dönemin başlayacak. Bu İzmir’in geleceği için bir dönüm noktası olacak.
Sadece İzmir değil, Türkiye’nin yeni sanayi aksı olarak görülen Bursa’dan İzmir’e otoyolun geçtiği kentlerde de yeni bir dönem başlayacak. Bazı İstanbul firmaları Balıkesir’e yatırıma başlamış bile. Otoyol açılınca, Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi’ne 150 yeni firmanın gelmesi bekleniyor.
Benzer durum şehirler, mahalleler, köyler, çarşılar, binalar için de geçerli. Geçen hafta Urla’da gelecek kuşaklara belge olacak çok güzel bir çalışma gördüm. Urla’nın tarihi çarşısı Arasta ve Malgaca’nın canlı tarihiydi bu kitap. Çalışma öyle beğenilmiş ki, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ‘Tarihe Saygı ve Yerel Koruma Ödülü’ne layık görülmüş. Ayrıca, Urla Belediyesi’nin katkılarıyla kitap olarak basılmış.
Dokuz yıl önce İstanbul’dan gelip Urla’ya yerleşen Selçuk Kayan ile bütün yaşamı Urla’da geçen matematik öğretmeni Serap Tekeli Özden gerçekleştirmiş bu projeyi. Her iki sanatçı, Arasta ve Malgaca esnafını hem fotoğraflamış hem de ayrı ayrı hikayelerini kaleme almış. Böylece 100 yıldan fazla geçmişi olan çarşıdaki değişimi birinci ağızdan yakalayabilmişler.
CELAL BAYAR VE DEMİREL GELMİŞ
Örneğin, 56 yıllık ömrünün 45 yılını Arasta’da geçiren züccaciyeci Selim Muratçal bakın nasıl özetliyor değişimi:
“Tam bir köy bakkalıydık. Bakliyat, yağ, gaz, arpa, buğday, kuş darısı açık olarak satılırdı. Tartılan mallar kese kağıdı ya da köylülerin heybelerine, bez keselere konurdu. Poşet değil file kullanılan yıllardı. 1980’lerde bakkaliye işi azaldı, züccaciye ürünleri çoğaldı. Geçmiş yıllarda tüm köylü burada buluşurdu. Çünkü, bisiklet tamircisi, semerci, nalbant her aranan bulunurdu.”
Ayvalık’ta zeytinlikleri olan eniştemin ben daha çocukken “Zeytinyağının kıymetini bilin. Bir gün gelecek eczanelerde ilaç olarak satılacak” sözleri dün gibi hatırımda. Galiba o günler geldi. Gün yok ki, bir bilim adamı ya da diyet uzmanı zeytinyağının faydalarını anlatmasın.
İyi güzel de bu değerli meyvenin sofralara gelinceye kadar ki yolculuğu nasıl geçiyor? Geçen hafta birkaç gün Seferihisar’ın dağ köylerinden Gölcük ve Gödence’de zeytinin hasattan, yağ haline gelinceye kadar gözledim. Aslında İzmirliler burunlarının dibindeki doğa harikası bu bölgeyi pek bilmez ‘Orda bir köy var uzakta’ diye bakarlar. Halbuki, Seferihisar ve Bademler köyüne sadece 20 - 25 dakika mesafedeler.
GÖDENCE VE GÖLCÜK’TEN KUŞBAKIŞI
Her iki köy de Ege Denizi’ne 500 metre yukarıdan bakarak Yunanistan’ın Samos Adası’nı, Kuşadası’nın Dilek Yarımadası ve Urla’yı kuşbakışı seyrederler. Hem de sonbaharda sarıya, kırmızının her tonuna boyanan yapraklarıyla tam bir renk cümbüşü içindeki bağların, yeşilin her tonunu taşıyan zeytinliklerin, meşe ve çam ormanlarının arasından.
Ama, şu sıralar dağ köylerinin en hareketli zamanı olduğundan kimsenin manzarayı görecek hali yok. Araziler çok eğimli olduğu için zeytini toplamak da kolay değil. Ağaçların altındaki hasat örtüleri, dökülen zeytinler tepelerden aşağı yuvarlanmasın diye desteklerle dik tutulmaya çalışılıyor.
Bazılarına 2050, 2100 yılları çok uzak tarihler olarak görülebilir. Ama unutmayalım Ocak 2018’de doğacak bir çocuk 2030 yılında henüz 12 yaşında, 2050 yılında ise 32 yaşında olacak. Muhtemelen tıptaki gelişmelerle 2100 yılını rahatlıkla görecek ve 82 yaşında sağlıklı bir İzmirli olarak yaşamaya devam edecek.
SU 30 CM. YÜKSELDİ 30 METRE YAYILDI
Bilim adamları okyanuslardaki her 30 santimetrelik yükselişte suyun kıyılara yatay olarak 30 metre yayıldığını belirtiyor. Eğer küresel ısınma bu şekilde devam ederse New York’un finans merkezi Wall Street gibi yerlerin sular altında kalıp boşaltılabileceği tahmin ediliyor.
Benzer senaryolar İzmir’de de gerçekleşebilir. Karşıyaka’da, Kordon’da deniz seviyesiyle aynı olan yerler fazla yağışlarda şimdiden sular altında kalıyor. O nedenle ısınma böyle devam ederse İzmir’in coğrafyasının, 2050 ya da 2100 yılında hayli değişeceğini tahmin etmek zor değil.
ABD Başkanı Trump küresel ısınmaya inanmadığını söyleyip, uluslararası anlaşmalardan çekildi. Trump, kendisine seçimlerde destek sağlayan petrol ve kömür şirketlerini memnun etmek için bunu yaptı, ama bilim küresel ısınmaya inanmak gerektiğini söylüyor. Küresel ısınma petrol ve kömür yakmaktan kaynaklanan karbondioksit üretiminin yarattığı sera etkisinden meydana geliyor. Sera etkisi dediğimiz olay ise şöyle oluyor: