Liyakat yok, sadakat çok!

Türkiye’de ileri seviye sözel, sayısal ve teknolojik beceriye sahip yetişkinlerin oranı sadece %1, oysa OECD ortalaması % 10’u aşıyor.

Haberin Devamı

Geçen hafta paylaştığım OECD verilerine göre Finlandiya ve Japonya gibi ülkelerde bu oran % 20’yi buluyor. Peki neden? Kalkınmanın itici gücü olan ileri seviye beceriye sahip yurttaşları biz neden yetiştiremiyoruz?

 

Türkiye’de beceri sahibi olmak ödüllendirilmiyor!

 

Önce şu kuralı hatırlatayım: Hayatın her alanında teşvik edilen davranış gelişir! Bu bağlamda beceriyi ödüllendiren sistemlerde, üstün beceriye sahip bireylerin oranı da doğal olarak artıyor. O halde yukarıdaki soruyu şöyle de sorabiliriz: Türkiye gerçek manada becerikli insanların önüne fırsatlar sunan bir ülke midir?

 

Üstün beceri karın doyurmuyor!

 

Haberin Devamı

OECD ülkelerinde ortalama olarak beceri seviyesi arttıkça istihdama katılım da artıyor. Bu durumun istisnası Türkiye! Bizde beceri seviyesi artınca istihdama katılım artmıyor! Yani işsizlerimizin beceri setiyle iş sahibi olanların beceri seti neredeyse aynı! Ancak işin daha vahim bir boyutu var: OECD ülkelerinin aksine Türkiye’de aynı beceriye sahip insanlar birbirinden çok farklı gelire sahip olabiliyor. Bir başka ifadeyle, başka ülkelerin aksine bizde düşük beceri seviyesinde bir kişi, üstün beceri seviyesindeki bir kişi ile aynı gelir seviyesine rahatlıkla sahip olabiliyor. Durum böyle olunca da temel becerileri geliştirmek yerine, bireyler kendilerine hayatta başarı getirecek “başka” becerilere yöneliyor. Sonuçta da ortaya nüfusunun yalnızca yüzde 1’i modern ekonomide rekabet edecek beceriye sahip bir ülke çıkıyor.

 

Liyakat yok, sadakat çok!

 

OECD raporu Türkiye’de geliri belirleyen temel faktörün beceri dışında “başka” faktörlerde aranması gerektiğini söylüyor. Özellikle 15 Temmuz’un ortaya çıkarttığı felakete bakınca bizde başarılı olmak için liyakatın yerini bir gruba sadakatın aldığını görüyoruz. Çünkü bizi 15 Temmuz’da uçurumun kıyısına taşıyan sürecin her aşamasında adil rekabet kuralları bir şebeke tarafından hiçe sayılmış. Bireysel beceriler yerine, grupsal aidiyetler ön plana çıkartılımış.

 

Haberin Devamı

Ahlaksızlığın tarifi

 

Bireysel bir yarış düşünün. Tek başınıza girdiğiniz herhangi bir rekabet alanı tasavvur edin. İster eğitimde, ister ticarette, ister iş hayatında… Bir yarış düşünün. Bir sınav... Olması gereken nedir? Yeteneğimiz, becerilerimiz, motivasyonumuz ölçüsünde hakettiğimizi elde etmek. Herkes tek başına giriyor bu yarışa. Sonuçta kimi kazanıyor, kimi kaybediyor. Kazanan emeğinin karşılığını alıyor, kaybeden biraz daha çalışıp başka yarışlara hazırlanıyor. Olması gereken bu. Adil rekabetin hakim olduğu bir sistemde olması gerekendir bu.

 

 15 Temmuz’da ayyuka çıkan ahlaksızlık!


Peki “Bizde yarışmalar nasıl oluyor?” derseniz, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ortaya çıkan manzaraya bakınca bizde bireysel liyakatın yerine grupsal sadakatin hakim olduğunu görüyoruz. Bir tek askeri okullara giriş sınavlarındaki sahtekarlığın boyutu durumu açıklamaya yetiyor (Bu konuda YÖK raporu için şu yazıya bakınız). Tek başına girilmesi gereken bu sınavlara birileri arkalarında koca bir şebekenin desteğini alarak girmiş. Hakedenler değil, bir gruba biat edenler kazanmış!

 

Ne yapmalı?


Haberin Devamı

Darbenin hasar tespitini yaparken meselenin ekonomik boyutunu da hesaba katmalıyız. Beceriye dayalı yeni ekonomide rekabet etmenin yolu ülkedeki herkese kapıları sonuna kadar açmak ve becerikli olanın önüne fırsatlar sunmaktır. O nedenle Türkiye eğer 15 Temmuz karanlığından çıkmak istiyorsa yapacağı çok basit bir reform var: Adil rekabet kurallarını hayatın her alanında tesis etmek ve bu kuralları yasal güvence altına almak. Çünkü ancak bireysel liyakatın esas olduğu bir sistemde ülke olarak arzu ettiğimiz refah seviyesine ulaşmış olacağız.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları