Sedat Ergin

Biden işbaşı yaparken Türkiye’ye ABD yaptırımları yaklaşan ‘mükemmel fırtına’ mı?

9 Aralık 2020
S-400 hava savunma sistemlerinin yapımcısı Rusya’nın devlet şirketi ROSTEC’in tepe yöneticisi Sergey Chemezov’un önceki günkü açıklamasından öğreniyoruz ki, bu sistemlerin Türkiye’ye transferine ilişkin sözleşmenin uygulaması tamamlanmış bulunmaktadır.

TASS Ajansı’nın haberine göre, Chemezov, bütün parçaların Türkiye’ye teslim edildiğini, Türkiye’nin de Rusya’ya ödemelerin tümünü yaptığını söylüyor. Bu ifadeden, Türkiye’nin 2.5 milyar dolarlık ödemeyi tamamladığını anlamamız gerekiyor.

Emsali olmayan bir alışveriş oldu, çünkü bir NATO ülkesiyle yapıldı” diye eklemiş Rus yetkili.

Daha ilginci, Chemezov’un geleceğe dönük işbirliği için görüşmelerin yürütüldüğünü belirterek, “Top şimdi Türkiye’nin sahasında. Partnerlerimizin kararlarını vermelerini bekliyoruz” demesi.

ROSTEC yöneticisinin açıklamaları, Rusya’nın Türkiye ile savunma sanayii alanında işbirliğini derinleştirme arzusunu yansıtıyor.

KONGRE’DE TÜRKİYE’YE CEZALANDIRMA HAMLESİ

Moskova’dan gelen bu mesajların, Rusya’dan S-400 alımı nedeniyle ABD Kongresi’nin Türkiye’ye yaptırım uygulanması konusunda geçen hafta yaptığı sert bir hamlenin hemen sonrasına rastlaması dikkat çekicidir.

Rusya tarafı savunma alanında işbirliğini ileri götürmeyi tasarlarken, Ankara önümüzdeki haftalarda, aylarda S-400 nedeniyle ABD cephesinde patlak vermesi muhtemel görünen bir krizi frenlemekle meşgul olabilir.

Yaklaşan kriz bulutlarının arkasında Rusya’dan S-400 alması nedeniyle ABD’nin Türkiye’ye uygulaması öngörülen, ancak Başkan

Yazının Devamını Oku

Vefat sayılarını Avrupa ile kıyaslarsak

8 Aralık 2020
Haftanın ilk yazısını yazarken, genellikle COVID-19 salgınında geçen haftanın rakamlarını daha önceki haftaların, ayların rakamlarıyla karşılaştırarak salgının genel seyrini, ana yönelişleri okumaya çalışıyorum.

Dün bu egzersizi tekrarladığımda karşıma çıkan tabloyla ilgili gözlemlerimi ana başlıklar altında şöyle özetleyebilirim:

Öncelikle, günlük test sayısı 200 bin eşiğine yaklaşırken, ‘pozitif’ çıkma oranının ‘vakalar’da genellikle yüzde 17 bandına oturduğu gözleniyor. Test sayısı arttıkça vaka sayısı da buna paralel bir şekilde yukarı çıkıyor. Geçen hafta 4 Aralık Cuma günü 194 binin üstünde test yapılmış ve 32 bin 736 vaka (en yüksek) tespit edilmiştir. Ertesi gün toplam test sayısı 178 bine düştüğünde vaka sayısı da 31 bin 896’ya gerilemiştir.

Temel göstergelerin önemli bir bölümünde artış yönelişinin sürdüğünü söyleyebiliriz. Örnek vermek gerekirse, haftalık ortalamada günlük yeni vaka sayısı yaklaşık olarak 29 binden 31 bine çıkmıştır. 23 Kasım’da başlayan bir önceki hafta toplam 1.200 vatandaşımız vefat ederken, 30 Kasım’da başlayan geçen hafta kayıp sayısı 1.342’ye çıkmıştır.

AĞIR HASTA SAYISINDAKİ ARTIŞA DİKKAT

Asıl düşündürücü rakam ‘ağır hasta’ sayısındaki artıştır. 23 Kasım haftasının sonunda 29 Kasım’da ağır hasta toplamı 5 bin 11’e yükselirken, geçen hafta sonunda önceki gün bu sayı 5 bin 805’e çıkmıştır.

Kasım ayının büyük bir bölümünde göstergelerin hepsi katlanarak yükselmiştir. Örneğin, 1 Kasım tarihinde 2 bin 106 yeni belirtili ‘hasta’ açıklanırken, 1 Aralık tarihinde 6 bin 101 hasta sayısı duyurulmuştur. Yani bir ay içinde üç kat bir artış var. 1 Kasım’da 2 bin 177 ‘ağır hasta’ varken, 1 Aralık’ta bu sayı 5 bin 303’e yükselmiştir. Yaklaşık 2.4 katı bir artış söz konusu. 1 Kasım’da 74 kişi vefat etmiş, 1 Aralık’ta ise 190 kişi. Bu göstergedeki artış 2.5 kattır.

Geçen hafta gözlediğimiz yeni bir durum, bazı göstergelerdeki artış hızının önceki haftalar kadar sert olmamasıdır. Bir başka deyişle, bazı göstergelerdeki ikiye, üçe katlanma eğilimi yavaşlamıştır. Ancak böyle olması artış yönelişinin durduğu anlamına gelmiyor. Çizginin ucu hâlâ yukarı dönüktür.

Geçen hafta başı açıklanan ikinci dalga önlemlerin bir bölümünün ne şekilde sonuç vereceğini muhtemelen bu hafta sonuna doğru görebileceğiz. Özellikle hafta sonunda iki gün sokağa çıkma yasağının etkisi ancak önümüzdeki günlerde anlaşılabilecektir.

Yazının Devamını Oku

Beyaz güvercinlerle birlikte göç etti

6 Aralık 2020
Timur Selçuk’u bir ay önce 6 Kasım tarihinde kaybettik. Ölümünün ardından çoğumuz onun şarkılarını dinleyerek kendisine veda ettik. Şarkılarıyla yasını tuttuk. Şiirlerini ölümsüzleştirdiği Ümit Yaşar yaşasaydı, muhtemelen onun ölümünü bir şiirin dizeleri içinde beyaz güvercinlerle anlatırdı.

MÜZİK eğitimi için Paris’e ayak bastığında 1964 yılı ekim ayıydı. Henüz 18 yaşındaydı. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra bir yıl Fransız Filolojisi’nde okumuş ve ardından Paris’e giderek buradaki prestijli müzik okulu ‘Ecole Normale de Musique de Paris’nin beste ve orkestra yönetimi bölümüne kaydolmuştu.



Yıllar sonra, “Müzik eğitimi için yurtdışına gitmem tiyatro sanatçısı annemin evini ipotek etmesiyle gerçekleşebildi” diye anlatacaktı annesi ünlü tiyatro sanatçısı Şehime Erton’un yaptığı fedakârlığı.

Kendi ifadesiyle, yaşlı bir madamın yanında bir oda tutar, bir duvar piyanosu kiralar ve günde en az dört-beş saat çalışmaya başlar. Bir yandan armoni, müzik tarihi, teknik, oda müziği, armonik analiz gibi derslerle, bir yandan da mide ülseri ile baş etmeye çalışır.

Paris’te yalnızlık günleridir onun için.

Yazının Devamını Oku

AB zirvesi, Biden ve Avrupa ile ilişkiler için ne anlatıyor?

4 Aralık 2020
Geçen salı günü video- konferans ortamında düzenlenen NATO dışişleri bakanları toplantısı, ABD ile Türkiye’nin dışişleri bakanları arasında bu tür NATO forumlarında pek rastlanmayan sertlikte bir söz düellosuna sahne oldu.

ABD Dışişleri Bakanı Michael Pompeo, Türkiye’ye ağır suçlamalar yöneltti NATO toplantısında. Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alınmasının NATO’nun güvenliğini zafiyete uğrattığını, ayrıca Türkiye’nin Libya ve Karabağ’da çatışmaları körüklediğini ileri sürdü.

Kendisine yanıt veren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD, Türkiye’ye Patriot sistemlerini vermediği için mecburen Rusya’dan S-400 alındığını, Ankara’nın Libya’da BM’nin tanıdığı meşru hükümetin yanında yer aldığını, ayrıca Kafkasya’da ateşkesi Ermenistan’ın bozduğunu söyledi.

Yabancı ajansların, Pompeo ile Çavuşoğlu arasındaki karşılıklı eleştirileri nitelemek için toplantıyı izleyen diplomatlara dayanarak kullandıkları “hararetli”, şiddetligibi ifadeler ortamın ne kadar gerginleştiğine işaret ediyor.

Toplantıdan sızan bilgiler, Pompeo’nun dışında Fransa, Yunanistan, Lüksemburg ve Litvanya dışişleri bakanlarının da Türkiye’yi eleştiren çıkışlarda bulunduklarına işaret ediyor.

NATO’DAN YAYILAN ÇATLAK GÖRÜNTÜSÜ

Önümüzdeki ocak ayı sonuna doğru görevinden ayrılacak olan Pompeo, Türkiye’ye karşı ağırlıklı olarak olumsuz yöndeki görüşlerini -diplomatik bir dille yumuşatma ihtiyacı duymadan- açıkça kayda geçirmiştir. Çavuşoğlu’nun da Ankara’nın ABD karşısındaki hissiyatını benzer bir açıklıkla aktardığı anlaşılıyor.

NATO toplantısında yaşanan bu sahne, ittifakın en büyük müttefiki ABD ile ittifakın güneydoğu kanadını tutan Türkiye’nin 2020 yılı sonu itibarıyla birbirlerine ne kadar uzak düşmüş olduklarını göstermesi bakımından çarpıcıdır. NATO’nun en önemli forumlarından biri, NATO’nun zafiyete düşüp düşmediği konusunda ikisi arasında sert bir tartışmaya ev sahipliği yapıyor. Savunma ittifakı içinde patlak veren majör bir görüş ayrılığının artık üstü örtülemeyecek bir şekilde NATO’nun içinden dışarı doğru yayıldığını görüyoruz.

NATO toplantısı, aynı zamanda masasını toplamakta olan ‘gidici’

Yazının Devamını Oku

Pandemide Türkiye ile Avrupa’nın konumları bu kez değişti

3 Aralık 2020
Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 salgınında daha önce yalnızca ‘hasta’ sayılarını açıklarken geçen haftadan itibaren testi pozitif çıkan bütün ‘vakalar’ı paylaşmaya başlamasının Türkiye’yi dünyada toplam vaka sıralamasında birden 24’üncülükten 18’inciliğe doğru yukarı çektiğini anlatmıştık dünkü yazımızda.

Bugün gidilen yöntem değişikliğinin bir başka sonucuna, Türkiye’nin günlük vakalar açısından dünyadaki yerinin nasıl değiştiğine bakalım. Salgının başından itibaren biriken toplam sayılara değil de, ülkelerin günlük vaka bildirimlerine baktığımızda, geçen haftayla birlikte Türkiye’nin küresel sıralamada en üstteki ülkelerden biri haline geldiğini hemen vurgulamalıyız.

KÜRESEL SIRALAMADA İLK BEŞTE

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) dünkü günlük gösterge tablosuna bakıldığında, “Son 24 saat içinde bildirilen vakalar” başlığı altında 151 bin 674 vaka ile ABD birinci sırada yer alıyordu. Bunlar 30 Kasım Pazartesi gününün rakamları.

Aynı tabloda ABD’yi günlük 36 bin 604 vaka ile Hindistan ve 26 bin 402 vaka ile Rusya izliyordu. Brezilya 21 bin 138 vaka ile dördüncü, İtalya ise 16 bin 376 vaka ile beşinci sıradaydı.

Peki pazartesi günü 31 bin 219 vaka açıklamış olan Türkiye bu tabloda nerede diye sorabilirsiniz. DSÖ, tablolarında hâlâ Türkiye’nin ‘hasta’ sayılarını koymaya devam ettiği için günlük bildirimde ülkemiz dün 6 bin 514 sayısıyla 12’nci sırada yer alıyordu. ‘Hasta’ sayısı DSÖ tarafından ‘vaka’ diye gösterilmişti.

Türkiye artık vakalarını açıklamaya başladığı için DSÖ’nün bu sayıya yer vermesi gerekmez mi? Bu tabloya hasta değil de Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı vaka sayısını eklediğimizde, sıralamada Türkiye Rusya’nın önüne geçerek üçüncülüğe geliyor.

 Bu arada, bu yazı kaleme alınırken New York Times’ın 1 Aralık itibarıyla Brezilya’da günlük vakaların 50 bin 909’a çıktığını duyurduğunu da not edelim. Bir başka deyişle, sıralamadaki yerler bugünlerde sıkça değişebilir, hatta bu yazının hazırlanışı sırasında olduğu gibi...

AĞIR HASTA SAYISINDA BEŞİNCİ

Yazının Devamını Oku

COVID-19 vakalarının sayısı, geriye dönük olarak da açıklanmalı

2 Aralık 2020
Sağlık Bakanlığı’nın gizlilik politikasından vazgeçip COVID-19 testi pozitif çıkan bütün vakaları geçen haftadan itibaren açıklamaya başlamasıyla birlikte, ilk kez salgının büyüklüğünü veri bazında daha gerçekçi bir şekilde görmeye başladık.

Böylelikle, gerçekte ‘vaka’ toplamının, yani COVID-19 testi pozitif çıkan herkesin toplamının, ‘hasta’ diye duyurulan, testi pozitif çıkıp semptom gösterenlerden dört kattan fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Örneğin, geçen çarşamba akşamı yapılan açıklamada bir gün içinde 28 bin 351 ‘vaka’, bu toplam içinde 6 bin 814 ‘hasta’ duyurulmuştur. Vakalar, hasta sayısından yaklaşık 4.2 kat fazladır. Bu oran sonraki günlerde 4.5 katına, hatta bunun da üstüne çıkmıştır.

KÜRESEL SIRALAMADA TÜRKİYE YUKARI ÇIKTI

Tabii, şeffaflığa dönülmesinin ilk sonuçlarından biri, COVID-19 vakalarına ilişkin olarak hazırlanan küresel gösterge tablolarındaki sıralamada Türkiye’nin yerinin birden yukarı doğru çıkması oldu. Daha önce hasta sayılarının açıklanması, Türkiye’yi bu sıralamalarda yalnızca hastaları değil testi pozitif çıkan bütün vaka sayılarını şeffaf bir şekilde paylaşan özellikle Batılı ülkelerin büyük bir bölümünün altında gösteriyordu.

Bu görüntü bir haftadır kısmen değişti. Örneğin, uluslararası alanda sıkça referans alınan ‘Worldometers’ sıralamasında Türkiye vakaları açıklamadan önce 24’üncü sıradayken vakalar paylaşılınca birden 18’inciliğe çıkmıştır. Yine çok sık başvurulan ABD’deki prestijli Johns Hopkins Üniversitesi’nin veri tabanındaki sıralamada da aynı durum tekrarlanmıştır.

Buna karşılık Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Sağlık Bakanlığı artık vakaları açıkladığı halde hâlâ yalnızca hasta sayılarını esas almaya ve vaka diye göstermeye devam ediyor. Türkiye dün DSÖ sıralamasında 22’nci geliyordu.

ASIL YERİ DAHA DA YUKARIDA

Ancak DSÖ bir tarafa, diğer veri tabanlarının da hâlâ gerçek durumu yansıttığını söylemek mümkün değil. Şöyle ki... Bu kuruluşlar da Sağlık Bakanlığı’nın vakaları açıklamaya başladığı geçen çarşamba akşamına kadar bakanlığın duyurduğu ‘hasta’ sayısıyla yetinmek durumundaydılar.

Sayıca çok daha kabarık olan vakalar açıklanmaya başlanınca, gerek Worldometers gerek

Yazının Devamını Oku

Gidişat çok tehlikeli: Kritik göstergeler iki haftada ikiye katlandı

1 Aralık 2020
Bu köşede belli aralıklarla yayımladığım, her seferinde biraz daha genişleyen grafiklerle COVID-19 salgınındaki artış yönelişine belli göstergeler üzerinden dikkat çekmeye çalışıyorum. Bugünkü yazımda yer vereceğimiz tabloları hazırlarken grafik servisinin başındaki arkadaşımız Faruk Kutlu ile birlikte karşılaştığımız bir güçlük oldu.

Bundan önceki grafiklerde yaptığımız eklemeler genellikle süreklilik içinde düzenli bir şekilde irtifa kazanan bir çizgiye işaret ediyordu. Bu artış özellikle sonbaharla birlikte kaygı verici bir görüntü kazanmıştı.

Bu kez bazı göstergelerde son iki hafta içinde iki katına yakın artışlar patlak verince, tablolardaki eğriler daha önceki haftalara kıyasla çok sert bir tırmanışa geçti. Bu da grafiklerin yüzölçümünün dikey olarak ciddi bir şekilde büyümesine yol açtı.

YENİ HASTA SAYISI İKİ HAFTADA KATLANDI

 Tabloların yorumuna gelirsek, önce en üstte yer alan ve COVID-19 testi ‘pozitif’ çıkıp aynı zamanda belirti de gösteren “yeni hasta” kategorisine ilişkin grafikteki olumsuz yönelişle başlayalım.

Bu grafik, Sağlık Bakanlığı’nın verilerini esas alarak yeni hasta sayılarının haftalık toplamlarını gösteriyor. Ancak haftalık toplamdan önce günlük sayılar üzerinden hareket edelim. Bakanlığın ilk kez ‘hasta’ başlığı altında duyurduğu günlük sayı 29 Temmuz tarihinde 942’ydi. Önceki akşam 29 Kasım tarihinde açıklanan hasta sayısı ise 6 bin 439 oldu. Bu, tam dört ay içinde günlük bazda yaklaşık 7 kat bir artışa işaret ediyor.

Burada düşündürücü olan, günlük yeni hasta sayısının son iki hafta zarfında iki katına tırmanmasıdır. Şöyle ki, 15 Kasım’da günlük 3 bin 223 olan yeni hasta sayısı önceki gün 6 bin 439’a ulaşmıştır.

Geriye dönük baktığımızda, 5 Ekim’de 1.603 olan hasta sayısının 15 Kasım’da iki katına yükselerek 3 bin 223’e geldiğini görüyoruz. Bir başka anlatımla, günlük hasta sayısının iki katına çıkması için daha önce altı hafta geçerken, bu kez yalnızca iki hafta geçmiştir.

Yazının Devamını Oku

Türk gemisine baskın düzenleyenlerin hedefi neydi?

28 Kasım 2020
İzleri Türk toplumunun belleğinden kolay kolay silinecek, Türkiye-AB ilişkileri üzerinde bırakacağı tortu hemen ortadan kalkacak bir hareket değil geçen pazar akşamı Akdeniz’in ortasında yaşanan hadise.

Türkiye’nin en büyük deniz taşımacılığı şirketi olan, alanında dünya sıralamasında 25’inci gelen Arkas Holding’e ait bir kargo gemisine Libya’ya silah götürdüğü şüphesiyle Avrupa Birliği tarafından askeri operasyon düzenlenmiştir.

BM’nin Libya’ya uyguladığı silah ambargosunu denetlemek üzere AB’nin geçen mart ayında başlattığı IRINI olarak adlandırılan bir askeri denetim mekanizması çerçevesinde düzenlenen bir aramadan söz ediyoruz. İtalyan bir amiralin başında bulunduğu Roma’daki IRINI Harekât Merkezi’nin yönettiği, sahadaki operasyona bir Yunan amiralin komuta ettiği ve son tahlilde baskının icrasını bir Alman firkateyninden helikopterle Türk gemisine intikal eden askerlerin yaptığı bir operasyon.

Avrupa Komisyonu’nun himayesinde İtalya, Yunanistan ve Almanya olmak üzere işbirliği içinde hareket eden üçlü bir ortaklık çıkıyor Türkiye’nin karşısına.

BÜTÜN SUÇ YUNANİSTAN’DA MI?

En kritik soruyu yöneltelim. AB, ne olmuştur da Türkiye’de bu kadar tepki yaratması ihtimalini göze alarak bu baskını yapabilmiştir?

Dünkü yazımızda dikkat çektiğimiz gibi, sahadaki operasyonu yürüten komutanın IRINI karargâhının ‘Harekât Başkanı’ konumundaki Yunan bir amiral olması, Ankara’daki resmi çevreleri işin gerisinde Yunanistan faktörünün de rol oynadığı tezine götürüyor. Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında uygulama sırasında denizdeki gemilere komuta eden (Yunan) operasyon komutanının “yanlı ve duygusal davrandığı”nın belirtilmesi, Yunanistan’a atfedilen role açık bir göndermedir.

Bir an için her şeyin Yunanistan’ın başının altından çıktığını varsayalım. Ancak baskına ilişkin gün ışığına çıkan bütün detaylar, gelişmelerin seyrinde Yunan amiralin kritik bir rol oynamasına karşılık, diğer aktörlerin de tam bir ekip ruhu içinde hareket ettiklerine işaret ediyor.

Ayrıca, bu kadar uzun süren bir operasyon sırasında muhtelif kademelerde rol alan farklı ülkelerden askerlerin kendi ulusal komutanlıklarıyla temas etmemiş olmaları da işin tabiatına aykırıdır. Keza, hadise esnasında IRINI karargâhında baskının dayandırıldığı hukuki tezleri ortaya atan, müzakerelerin önemli bir bölümünü yürüten hukuk müşaviri de bir İtalyan hukukçudur.

Yazının Devamını Oku