Sedat Ergin

2024’TE TÜRK DIŞ POLİTİKASI (2) Rusya ile karşılıklı güç dengesi yeniden tanımlanıyor

3 Ocak 2025
TÜRKİYE ile Rusya arasındaki ilişkilerin 2024 yılı içindeki seyrini değerlendirmek istediğimizde, bu dönemde ilişkilere etkisi açısından tek başına en önemli olayın geçen ay başında Suriye’de Esad rejiminin çökmesi olduğunu vurgulamak gerekecektir.

Özellikle 2016 sonunda iç savaşta rejimin Halep’i muhaliflerden geri alması sonrasında Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye’yi görüşmek üzere bir araya geldikleri “Astana Süreci” çerçevesinde yerleşen denklem, Beşar Esad’ın devrilmesiyle tersyüz olmuş sayılabilir.

İran ağır bir prestij kaybına uğrayarak Suriye’den çıkmak zorunda kalırken, eski rejimin destekçisi diğer ülke Rusya da sahadan çekilip ülkenin kuzey batısındaki iki askeri üsse sıkışıp kalmıştır.

Rusya Suriye’de ciddi bir zemin kaybederken, sahada kendisini gösteren, etkisini hissettiren, Ahmet eş Şara liderliğindeki yeni yönetim ile ‘ilkler’i başlatan aktör Türkiye’dir. Türkiye ve Rusya açısından Suriye’de sahadan dışarı yayılan güç algıları birbirine taban tabana zıttır.

YENİ GÜÇ DENGESİ VE ROLLER DEĞİŞİYOR

Rusya ile ilişkilerde 2017’den itibaren Suriye üzerinden geçerli olan karşılıklı güç dengesi aslında bir paradoksa dayanmaktaydı. Türkiye silahlı muhalefetin, Rusya ise rejimin hamisiydi.

İki ülke Suriye sahasında zaman zaman çatışıyorlar, aynı zamanda işbirliği de yürütüyorlardı. Türkiye ile Rusya arasında “çatışarak işbirliği” diye adlandırabileceğimiz, literatürde pek örneği olmayan kendine özgü bir ilişki kalıbı yürümekteydi Suriye’de.

Geçen yıllarda iki ülke arasındaki siyasi diyalogun başat gündemini Suriye sorunu oluştururken, önümüzdeki dönemde bu durumun değişmesi ve Trump yönetiminin iş başı yapmasıyla birlikte Ukrayna savaşıyla ilgili konuların ön plana çıkması beklenebilir.

Her halükârda Suriye’nin ilişkilerdeki öncelikli konumunu kaybetmesiyle iki ülke arasındaki güç dengesinin Türkiye’nin elinin güçlenebileceği bir doğrultuda yeniden şekillenmesi muhtemeldir.

Yazının Devamını Oku

2024’te Türk dış politikası (1) | ABD ile bazı sorunlarda düzlüğe çıkıldı, ancak 2025 Suriye sorularıyla kaplı

2 Ocak 2025
Her yılın başında, Türkiye’nin geride bıraktığı yıl dış politika alanındaki ana yönelişlerini belli başlıklar altında genel bir özet halinde değerlendirmeye çalışıyorum.

Bu yılki seriye ABD ile başlayıp, Atlantik ötesi ile ilişkilerin bir muhasebesini yapıp, henüz girdiğimiz 2025 yılına dönük bazı öngörülerde bulunmak istiyorum bugünkü yazımda.

Geçen yılın başında 2023’ü değerlendirdiğimiz “ABD ile İlişkiler F-16 Modernizasyonu ve İsveç’in NATO Üyeliğine Kilitlendi” başlıklı yazımda, “ABD ile ilişkiler açısından olumlu gelişmeler hanesine yazılacak kayda değer bir harekete işaret edebilmek güç görünüyor, son dönemde yaşanan göreceli hareketlilik hariç tutulursa” şeklinde bir tespit yapmışım.

Dikkat çektiğim o hareketlilik Türkiye ile ABD arasında, Ankara’nın F-16 talebi ile İsveç’in NATO’ya girişi sorunundaki karşılıklı kilitlenmenin 2024 yılı başında sürpriz bir şekilde aşılmasıyla sonuçlanmıştır.

İsveç’in NATO’ya girişine ilişkin onay protokolünün 23 Ocak tarihinde TBMM’de kabul edilmesinin ardından ABD yönetimi de Türkiye’ye ‘4.5’uncu nesil’ 40 yeni F-16 savaş uçağı satışı ve ayrıca envanterdeki 79 F-16’nın modernizasyonunu sağlayacak donanımın satışına ilişkin paketi Kongre’ye sunmuştur.

Biden yönetimi yalnızca bu adımla sınırlı kalmamış, bütün ağırlığını koyarak bu talebin Kongre’de bir engellemeyle karşılaşmadan geçmesini de sağlamıştır.

Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna’yı işgali sonrasında neredeyse iki yıla yaklaşan bir süre zarfında Ankara’nın vetosu nedeniyle kilitli duran İsveç’in NATO üyeliğinin önünün nihayet açılması, ittifak içindeki ciddi bir sancı konusunu ortadan kaldırmıştır.

Benzer şekilde, Ege’deki askeri güç dengesinde Yunanistan’ın gerisinde kalma ihtimalinden dolayı endişe yaşayan Türkiye de F-16 modernizasyonuna yeşil ışığın yanmasıyla belli ölçülerde rahat bir nefes almıştır.

*

Yazının Devamını Oku

2024 yılına veda edip 2025’e bakarken...

31 Aralık 2024
Bugün geride bırakmakta olduğumuz 2024 yılının ülkemiz açısından genel bir siyasi değerlendirmesini yapacak olursak, herhalde önce şu genel tespitle yola çıkmamız gerekiyor.

Biten 2024 yılında Türkiye’de tanıklık ettiğimiz en önemli siyasi hadise, 14 Mayıs 2023 tarihindeki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminde yenilgiye uğrayan CHP’nin, liderliğini, yönetimini yeniledikten sonra katıldığı 31 Mart yerel seçimlerinde herkesi şaşırtan sürpriz bir başarı elde etmiş olmasıdır.

31 Mart, 2002 yılı sonrasındaki AK Parti iktidarı döneminde CHP’nin sandıkta mutlak üstünlüğü sağlayıp birinciliğe yükselip, AK Parti’yi ikincilik pozisyonuna çekebildiği ilk seçim olmuştur.

CHP, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerdeki belediyeleri korurken, Bursa, Manisa, Balıkesir gibi önemli büyükşehirler ve ayrıca birçok yeni ilçe belediyesi kazanmıştır. Görece küçük bazı şehirlerde il merkezlerindeki belediyeleri almayı da başarmıştır.

*

Bu durumun altını çizebilmek için yerel seçimlerde parti aidiyetiyle kullanılan oyları göstermesinden dolayı siyasi partilerin gücünü en gerçekçi yansıtan A) 30 büyükşehirde kullanılan İlçe Belediye Meclis Oyları ile B) kalan 51 ildeki İl Genel Meclisi oyları toplamını hatırlayalım.

CHP, bu hesaplamada ülke toplamında yüzde 34.51 gibi bir orana çıkmıştır.

Buna karşılık, AK Parti’nin aynı hesaplama yöntemindeki oyları yüzde 32.42’de kalmıştır.

İlk bakışta arada 2 puanın biraz üzerinde bir fark var gibi beliriyor ikisi arasında. Ancak AK Parti’nin buradaki görünen oranı yanıltıcıdır. Şu nedenle ki, AK Parti yerel seçime Cumhur İttifakı bileşeni MHP ile ittifak içinde gitmiştir.

Yazının Devamını Oku

Suriye yeni dönemde kendi ayakları üzerinde doğrulabilecek mi?

28 Aralık 2024
ÖNÜMÜZDEKİ dönemde güney komşumuz Suriye’yi bekleyen büyük meydan okumalara, devasa sorunlara baktığımızda, bundan tam bir ay önce başlayan ve Esad rejiminin kısa zamanda çökmesiyle sonuçlanan askeri harekâtın, bu sınamalara kıyasla işin görece çok daha kolay bölümü olduğu teslim edilmelidir. Suriye’de işin zorluklarla kaplı kısmı henüz başlamaktadır.

Girift bir şekilde iç içe geçmiş pek çok nedenle...

***

Bunlardan birincisi, ülkenin içinde bulunduğu fiziki koşullarla ilgilidir. Yaklaşık 14 yıl süren iç savaşta ülkenin Halep, Hama, Humus başta olmak üzere çatışmaların şiddetli yaşandığı şehir, kasaba ve küçük yerleşimlerin azımsanmayacak bir kesimi metruk görünümlü enkaz mahalleler halindedir.

Beşar Esad’ın ülkeyi terk etmesinden sonra Suriye’ye dönen insanların önemli bir kısmı, geride bıraktıkları eski evlerine gittiklerinde sıkça moloz yığınlarıyla karşılaşmaktadır.

Ülkenin altyapısı da iç savaş sonucu büyük ölçüde harap olmuştur.

Muhtemelen on yıllara yayılacak bir yeniden imar, inşaat, altyapı yenileme hamlesi bekliyor Suriye’yi.

***

İkinci temel mesele, Suriye toplumunun yeniden iç savaş öncesindeki yaşam alanlarına dönüşlerinin sağlanması konusudur.

Yazının Devamını Oku

HTŞ tam bir ay önce harekâta başlamıştı... Bugünkü sonucu kim tahmin edebilirdi?

27 Aralık 2024
ORTADOĞU’da tarihin akışında çok kısa bir zaman dilimine yayılan muazzam şiddetli bir depreme ve bunun getirdiği köklü bir değişime tanıklık ettik hep birlikte.

Bundan tam bir ay önce bugün, 27 Kasım Çarşamba günü Suriye’nin Hatay’a bitişik İdlib vilayetinde sahayı kontrol eden Heyet Tahrir Eş Şam (HTŞ) adlı muhalif silahlı örgüt, topçu ateşi eşliğinde doğuya yönelerek Halep’i hedef alan bir saldırıya kalkıştı.

27 Kasım günü herhalde çok az insan, Ebu Mahammed el Colani’nin liderliğindeki HTŞ’nin bu askeri hamlesinin -o an- aslında Ortadoğu’nun bütün güç dengelerini çatırdatmakta olduğunu okuyabildi.

Ertesi gün (28 Kasım) HTŞ saldırısı şiddetlendi ve örgütün silahlı insansız hava araçlarıyla Halep’in içine nüfuz edip burada belirlediği hedefleri etkili bir şekilde vurabildiğini ortaya koydu. Rejim ordusu, HTŞ saldırısını durdurup püskürtmekte yetersiz kalıyordu.

29 Kasım gününe girildiğinde Halep’in batısında şehri çevreleyen köylerin, yerleşimlerin büyük bir bölümü HTŞ’nin elindeydi. HTŞ unsurları, 29 Kasım Cuma günü akşamı ülkenin başkent Şam’dan sonraki ikinci büyük şehrinin ana kapılarından içeri girmişti.

Aynı gün Halep ile başkent Şam arasındaki bağlantıyı sağlayan karayolu, güneydeki Serakip yerleşiminin hemen önünde kesildi. Daha doğrusu, Esad rejiminin “şah damarı” kesilmişti.

30 Kasım Cumartesi günü Halep şehrinin batısı, 1 Aralık Pazar günü de şehrin tamamı artık HTŞ’nin kontrolündeydi.

*

Ülkenin en büyük ekonomik merkezi olan Halep’in silahlı muhalefetin eline geçmesi rejim açısından ağır bir bozgundu.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin HTŞ ile geçmişteki ilişkisi en sonunda aleniyet kazanırken

25 Aralık 2024
GERİDE bıraktığımız günlerin Suriye bağlamındaki en ilginç gelişmelerinden biri, yıllardır MİT’i içerdiği için genellikle dokunulmazlık perdesi arkasında kalan bir konunun gün ışığına çıkması oldu.

Türkiye’deki devlet makamlarının geçmişte İdlib’de Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) örgütü ve onun lideri Ebu Muhammed El Colani, yeni açıklanan gerçek adıyla da Ahmet El Şara ile olan geçmişteki ilişkisi, sonunda aleniyet kazandı.

HTŞ’nin 2018 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütleri listesine alınmış olması, Türkiye’nin de aynı yıl örgütü bir “Cumhurbaşkanı Kararı” ile terörist ilan etmesi ışığında, kapalı kapılar ardında yürüyen bu ilişki geçmişte oldukça sıkıntılı bir nitelik taşımaktaydı.

Buna karşılık son günlerde karşılaştığımız bazı görüntüler Türk makamları ile HTŞ liderliği arasındaki yakın ilişkilere açıklık getirdi. Örneğin, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın Beşar Esad devrildikten dört gün sonra 12 Aralık tarihinde yaptığı Şam ziyareti sırasında, El Colani’nin kendisini Emevi Camisi’nden kullandığı arabayla alıp götürürken gözlenen yakınlık dikkat çekiciydi.

Bir önceki MİT Başkanı olan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da geçen pazar günü Şam’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında El Colani ile karşı karşıya geldiklerinde el sıkışıp kucaklaşmalarındaki samimiyetin derecesi yine bir hayli göze çarpıcıydı.

Görüntüleri bir tarafa bırakalım. Daha önemlisi, bizzat Hakan Fidan’ın son günlerde verdiği mülakatlarda, MİT ile HTŞ arasındaki  ilişkiyi olabilecek en açık ifadelerle anlatmış olmasıdır.

FİDAN: ‘TABİİ KOORDİNASYON İÇİNDE OLDUK, HEYET’İ TANIDIK...’

Konunun temelinde Suriye’de 2011 yılında patlak veren iç savaştan sonra Türkiye’nin bu ülkedeki silahlı muhalefet gruplarıyla ilişkilerinin önemli ölçüde MİT üzerinden yürütülmüş olması yatıyor. MİT’in bu görev talimatı, Fidan’ın Hatay’a bitişik İdlib vilayetinde sahayı kontrol eden HTŞ ile ilişkisinin çerçevesini ortaya koyuyor.

Nitekim

Yazının Devamını Oku

PKK/YPG/SDG açısından Suriye’de oyunun son perdesine girildi

24 Aralık 2024
BEŞAR Esad’ın devrilmesinden sonra Suriye’ye ilk giden yüksek profilli yabancı temsilcinin MİT Başkanı İbrahim Kalın, ardından benzer şekilde Şam’a ayak basan ilk yabancı dışişleri bakanının da Hakan Fidan olması, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde Suriye’deki yeni fiili liderlik üzerindeki en etkili ülke olarak ortaya çıktığını gösteriyor.

Türkiye bu etkiyi kazanırken, Suriye’de yeni dönemin muhtemel bir önemli sonucu da şimdiden şekillenmeye başlamıştır. Bu sonuç, Fırat’ın doğusunda özellikle 2015 sonrası dönemde ABD’nin himayesi altında sahayı tutan, PKK uzantısı YPG/PYD’nin ana omurgasında yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) açısından oyunun son sahnesine girilmiş olduğudur.

Beşar Esad’ın Şam’da iktidara zayıf bir şekilde tutunabilmesinin ülke genelinde yol açtığı kilitlenme ve bölünmüşlüğün sonucu olarak SDG’nin koruması altında bu coğrafyada kurumsallaşmakta olan “Özerk Yönetim”in dayandığı denklem de son gelişmelerle birlikte tersyüz olmuştur.

SDG’ye dönük uç veren sıkıntılı tablo aynen “Özerk Yönetim” açısından da geçerlidir.

Bir başka anlatımla, uluslararası literatürde sıkça “Devletçik” olarak nitelenen, Şam’dan bağımsız bir şekilde kendi başına hareket etmekte olan bu yapının kalıcılığı da artık belirsizliğe girmiştir.

EL COLANİ YPG’NİN KENDİSİNİ FESH ETMESİNİ İSTİYOR

Şam’da ipleri eline alan yeni liderlikten gelen bütün açıklamalar, önümüzdeki döneme hakim olacak bakışın ülkenin siyasi birliğinin korunmasının yanı sıra, merkezi otoritenin denetimine tabi olmayan bütün silahlı unsurların lağvedilerek bunların tek bir milli orduya bağlanmasına odaklandığına işaret ediyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın önceki gün Şam’da Suriye’nin geçiş dönemindeki fiili lideri Ebu Muhammed El Colani, kendisinin açıkladığı gerçek adıyla da Ahmet eş Şara ile yürüttüğü görüşmelerden sonra yapılan beyanlar bu açıdan yeteri kadar fikir vericidir.

El Colani, Fidan

Yazının Devamını Oku

HTŞ’yi yakından tanıyalım (3) Suriye’nin yeni lideri en kritik sınavlarından birini kadınlar karşısında verecek

21 Aralık 2024
ÖYLE anlaşılıyor ki önem verdiği konuklarını otomobilin ön koltuğunda yanına davet edip, kendisi de direksiyonun başına geçip yola koyulmak, 8 Aralık Pazar gününden bu yana Suriye’nin en güçlü ismi olarak sivrilen Heyet Tahrir eş Şam örgütü (HTŞ) lideri Ebu Muhammad El Colani’nin genel tarzı.

Kendisinin bu yönüyle ilk kez geçen hafta Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ı Şam’ın tarihi Emevi  Camii’nin önünden arabasıyla aldığı görüntülerde karşılaşmıştık. Ama ünlü ABD’li belgeselci Martin Smith 2021 yılında İdlib’e geldiğinde de, konuğuna aynı ağırlamayı yapmış HTŞ lideri.

Zaten Smith’in aynı yıl ABD’nin en önemli kamu yayıncısı “Public Broadcasting Service” (PBS) TV kanalında yayımlanan “The Cihadist” (Cihatçı) başlıklı belgeselinin girişinde de El Colani’yi yine şöför mahallinde bu kez İdlib’in caddelerinde araba kullanırken görüyoruz. Bu sırada bir taraftan da ödüllü Amerikalı gazeteci ile sohbet ediyor.

Ayrıca, El Colani’ye belgesel boyunca zaman zaman İdlib caddelerinde, sokaklarında insanlarla konuşurken, pazar yerinde tezgâhının başındaki esnafla sohbet ederken de tanıklık ediyoruz. Halkla iç içe bir lider görüntüsü veriyor ABD’li belgeselcinin karşısında.

Arabayı kullanırkenki rahatlığı -bu görüntülerle birlikte- İdlib’de her şeyin kontrol altında ve istikrar içinde olduğu duygusunu yayıyor izleyenlere.

SOĞUKKANLI DURUŞUNU HİÇ KAYBETMİYOR

Martin Smith’in bu belgeseli El Colani’nin nasıl bir kimliğe ve dünya görüşüne sahip olduğunu anlamak bakımından bugün de önemli bir referans olma özelliğini koruyor. (https://www.pbs.org/wgbh/frontline/documentary/the-jihadist/)

Önemli çünkü, öncelikle objektifliğiyle izleyeni etkiliyor bu belgesel. Bir taraftan El Colani’yi Selefi geçmişine karşılık bazı şeyleri farklı yapmaya çalışan bir İslamcı olarak gösteriyor. Aynı zamanda, başında bulunduğu örgütün yol açtığı insan hakları ihlallerini, muhaliflerine karşı başvurduğu acımasız yöntemleri aktarmaktan da geri kalmıyor.

Örneğin, HTŞ tarafından götürüldükten sonra hapishanede infaz edilen bir muhalifin kardeşine mikrofon tutuyor

Yazının Devamını Oku