Sedat Acar

Bu kur politikasıyla turizm olmaz

4 Eylül 2008
DENİZ ve ormanın buluştuğu tatil ilçesi Marmaris’in Belediye Başkanı Ali Acar, yıllardır uygulanan kur politikası ile turizm gelirlerinin giderek azaldığını söyledi. Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar ile turizm sektörünü ele aldık. Gelirler düşüyor

Marmaris’teki turizm sezonunu değerlendirebilir misiniz?

Turist sayısı her geçen yıl artıyor. Ancak gelirler artan sayıyla ters orantılı olarak düşüyor. 7 yıl önce 1.5 trilyon lira ciro yapan turizmciler bugün de aynı rakama ulaşabiliyor. Hatta 2 trilyon liralık ciro da yapabiliyor. Ne var ki 7 yıl önce 1.5 trilyon lira ciro yapan otelci o tarihte 400 milyar lira gelir elde edebiliyordu. Onunla da kış mevsiminde otelinde tadilat yapabiliyordu. Ancak bu gün 1.5 trilyon lira ciro yapan turizmci sezonu eksi 300 milyar lira kapatıyor. Dolardaki kur politikası diğer illerde ihracatı, tatil yörelerinde ise turizmi vurdu. Yeni Türk lirası değer kazanıyor ama dolar 7 yıl öncesine oranla daha düşük konumda. Bugün Marmaris gibi tatil yörelerinde esnaf kan ağlıyor. Hem döviz kuru konusunda hem de her şey dahil politikası hiç kimseyi memnun etmedi. Bu duruma merkezi hükümetin el koyması gerekir. Ülkede şu anda tam tamına bir tüketim ekonomisi uygulanıyor. Halbuki Üretim ekonomisi uygulanmalıydı. Hükümet kolayına kaçtı ve her şeyi ithal etmeye yöneldi.

Otelciler ağlıyor

Turizm açısında da görüntü farklı değil. Bugün Marmaris’te turist sayısında patlama var. Otellerde yer yok. Buna karşın bugün bütün otelciler ağlıyor. Hepsi de zararda. Esnaf ise daha dertli. Her şey dahil politikası esnafı çökertti. Turist otelden çıkmaz hale geldi. Esnaf vergi mi verecek. Herkesten çok vergi veriyor. Belediye ye vergi ödüyor. Esnaf adına ben başkan olarak çok üzülüyorum. Kazanmadıkları paranın vergisini ödüyorlar. Bu bizleri çok etkiledi.

Hem biz hem esnaf kaybetti

Belediye olarak turizme katkılarınız?

İmkanlarımız oldukça sınırlı. Örneğin biz belediye olarak Maliye ile sözleşme imzaladık ve bu sözleşme oldukça anlamlı. Oteller sahil şeridine şezlong koyuyordu. Biz imzaladığımız protokol ile bu şezlonglardan para tahsil ediyorduk. Bunun bir kısmını da maliyeye belediye olarak vergi ödüyorduk. Bu para bize 400 milyar lira gibi bir gelir getiriyordu. Ancak Marmaris Ticaret Odası hakkımızda dava açtı ve davayı kaybettik. Gelirler tekrar maliyeye kaldı. Kaldı ama temizliğini yine biz yapıyoruz sahillerin. Sonra turizmci esnaftan bizim üç katımız kadar para tahsil etmeye başlanıldı. Davayı biz kaybettik ama turizmci esnafı da kaybetti.

1955 Marmaris doğumlu. İlk, orta eğitimini Marmaris’te lise öğrenimini ise Muğla Ticaret Lisesi’nde tamamladı. Ankara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nden mezun olan Ali Acar, Marmaris’in ilk turizmcileri arasında yer aldı. Son seçimde belediye başkanı olan Ali Acar evli ve iki çocuk babası.
Yazının Devamını Oku

Kendi yağıyla kavrulan ilçe

28 Ağustos 2008
AYDIN’ın Çine Belediye Başkanı Osman Aydın kentlerinin tarihi bir ticaret ve kültür merkezi olduğunu söyledi. Aydın, ilçesini anlattı. Çine’nin tarihinden bahseder misiniz?

- Çine İlçesi’nin geçmişi milattan önceki yıllara dayanır. Aydın’a 37 kilometre uzaklıktayız. Tarihimiz M.Ö. 8 bin yılına kadar gider. Kazı çalışmalarımız bu tarihi bize adres olarak gösteriyor. 1900’lü yılların başındaki askerlik şubesi binasını da müze olarak halkımızın hizmetine açtık. Çine İlçesi’nin bir diğer özelliği ise milli mücadeleye dayanır. Yunan işgali sırasında Aydın’daki tümeni Albay Şefik Paşa Çine’ye taşır. Aydın’da milli mücadelenin merkezi ilçemiz, Şefik Paşa direnişin öncüsü olur. Yörük Ali Efe de paşanın safında yer alır. Böylece Aydın’ın düşman işgalinden kurtuluş meşalesi Çine’den yakılır. Çine ayrıca turistik bir güzergahta bulunur. Aydın’ı Muğla ve sahillerine bağlayan karayolu üzerinde bulunan Çine’ye bütün tatilcileri bekliyoruz. Mutlaka Çine’de müzemizi gezmelerini öneriyorum. Çünkü turistik anlamda da iddia sahibiyiz.

Peki ya ekonomi?

- Çine bir tarım ilçesidir. Nar ekşimiz meşhurdur. Nar üretimi Çine’de ayrı bir özellik taşır. Ayrıca mide hastalıkları dahil her türlü derde deva olan kekikle de ünlüyüz. Polen üretiminde de iddialıyız. Polen de insan vücudundaki hücrelerin yenilenmesinde önemli bir rol oynar. Çine suyu ile de ünlü bir ilçedir. Sertlik oranı düşük suyumuz var. Ve iddia ediyorum ki içme suyumuz dünya çapındadır. Zaten Çine Madran suyunu Türkiye’de bilmeyen yok. Çine’de zeytin ve zeytinyağı üretimi de önemlidir. Bereketli topraklarda yaşıyoruz. Bu anlamda da kendimizi oldukça şanslı kabul ediyoruz. Çine, kendi yağı ile kavrulan bir ilçedir. Ayrıca organize sanayi bölgemiz bitmek üzeredir. Bölgemiz bittikten sonra Çine ekonomisi daha da gelişecek. Buna inanıyoruz. Atalarımızdan kalma oymacılık sanatının gelişip yaygınlaşmasına çabalıyoruz. Belediye olarak öncülük ediyoruz. Türkiye yer fıstığını Arjantin’den ithal ediyor. Halbuki Çine’de Arjantin’den ithal edilen yer fıstığının daha kalitelisi üretiliyor. Hükümetlerden istediğimiz Türk tarımının desteklenmesidir. Ayrıca seramiğin alt yapısı olan feldispat Çine’de üretilip Milas’ın Güllük Limanı’ndan dünyanın dört bir yanına ihraç edilmektedir.

Başkan Aydın maden mühendisi

İlk orta ve lise eğitimini Çine de tamamlayan Osman Aydın daha sonra İstanbul Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümünü bitirdi. Bir süre ticaretle uğraşan Osman Aydın, evli ve iki çocuk babası.
Yazının Devamını Oku

Seçimler Denizli’de renkli geçecek

21 Ağustos 2008
BAYINDIRLIK eski Bakanı ve CHP’nin eski Genel Sekreteri, Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi olan Adnan Keskin’in gelecek yıl mart ayında yapılacak olan yerel seçimlerde Denizli’de belediye başkan adayı olacağı haberi kente yeni bir heyecan kattı. Denizli Barosu’nun üyelerinden olan Adnan Keskin’in adaylığını ve yaklaşan yerel seçimleri Baro Başkanı Adil Demir ile değerlendirdik.

Denizli Belediye Başkanlığı için Adnan Keskin’in aday olacağı söyleniyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Adnan Keskin, gerek 12 Eylül öncesi gerek de daha sonrasında Türk siyasetinde etkili olmuş bir isimdir. Özellikle Bayındırlık Bakanı iken Denizli’ye birçok hizmetlerde bulunduğunu herkes bilir. Bakanlığı döneminde sadece Denizli’ye değil Dinar depreminde komşu ilimiz Afyon’a bile sayısız hizmetlerde bulunmuş, depremin o bölgede yaralarını sarmıştır. CHP Genel Sekreteri olduğu dönemde Türk sosyal demokratlarının bir arada olmasında da etkili olmuştur. Adnan Keskin’in adaylığı öncelikle Denizli siyasetinde oldukça önemlidir. Keskin’in adaylığı Denizli’de bir heyecan ve sinerji yarattı. CHP’nin siyasette Adnan Keskin ile birlikte ivme kazanacağı mutlaktır. En azından yerel seçimlerin çok renkli ve heyecanlı geçeceği de bir gerçektir. Ayrıca Keskin, Denizli Barosu’nun da bir üyesidir. Bu nedenle kendisine biz de destek vereceğiz. Baromuzdan bir belediye başkanı seçme şansını da bize verdi. Ben de yıllarca eski enerji bakanımız ve avukat merhum Hüdai Oral ile birlikte olmuştum. Oral’dan da Keskin’den de aldığımız büyük dersler vardır. Keskin, ayrıca siyaseti kirletmeyen bir insandır. Türkiye’de temiz siyasetin öncüleri arasındadır. Denizli siyasetinde Keskin’in ayrı bir yeri vardır. En azından Keskin’in adaylığının sosyal demokratları da bir çatı altında toplayacağına inanıyorum. Siyasette taşların yerinden ayrılması bir hareketlilik yaratacaktır. Bu anlamda Keskin’in adaylığını yürekten kutlayanlardanım.

Peki Denizli’de yerel seçimlerin sonucu ne olur?

- Bunu şimdiden kestirmek çok zor. Keskin’in adaylığı konuşulmazken şu andaki belediye başkanı bir anlamda rakipsiz gözüküyordu. Adnan Keskin’in adaylığı ile taşlar yerinden oynadı. Siyasete bir hareketlilik geldi. Öyle tahmin ediyorum ki, Denizli’deki yerel seçimler hem heyecanlı hem de renkli geçecek. Bu bir hizmet yarışı. Eğer, Adnan Keskin seçimi alırsa bakanlığında nasıl güzel hizmetler yaptı ise bunu başkan olduğunda da yerine getirecektir.

Denizli Barosu’nun 2 dönemdir başkanı

1958 yılında Denizli’de doğan Adil Demir, ilk, orta ve lise eğitimini burada tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Adil Demir avukatlığa İsmet İnönü kabinesinin en genç bakanı olan Hüdai Oral’ın yanında başladı. Evli ve iki çocuk babası olan Adil Demir, iki dönemdir Denizli Baro Başkanlığı’nı yürütüyor.
Yazının Devamını Oku

Balıkesir’in keşfedilmemiş ilçesi: Dursunbey

14 Ağustos 2008
1955 yılında dünyaya gelen Mehmet Ruhi Yılmaz ilk, orta ve lise öğrenimini İstanbul’da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitiren Mehmet Ruhi Yılmaz, 16 yıl süreyle öğretmen olarak görev yaptı. 10 yıla yakın süredir belediye başkanı olan Yılmaz evli, iki çocuk babası.

BALIKESİR’in keşfedilmemiş ama ekonomi ve turizme büyük katkı yapmış Dursunbey İlçesi’nin Belediye Başkanı Mehmet Ruhi Yılmaz ile söyleştik.

Dursunbey’i anlatır mısınız?

Dursunbey çok özelliği olan bir yer. Özellikle suç oranı oldukça düşük. Ekonomiye ise bir çok alanda katkı sunuyoruz. Orman bölgesiyiz. Bizde ekonomi deyince akla, kereste, kömür, mermer ve taş işletmeciliği gelir. Taş işletmeciliği ise Roma döneminden gelmektedir. Kereste konusunda Ege Bölgesi’nin başkenti konumundayız. 200’ü aşkın işletmemiz var. Ayrıca bu konuda turizme de katkıda bulunuyoruz. Ağaç işletmeciliği konusunda hediyelik eşya üretip satıyoruz. İhracat için de arayış içindeyiz. Bir çok alanda kültürel faaliyetlerde bulunuyoruz. Edebiyat öğretmeni olduğum için şiir günleri, etkinlikleri de yapıyoruz. Bütün şairleri ilçemize davet etmekten ve onlarla birlikte olmaktan keyif alıyoruz. Halk oyunları ekibimizin yeri de bu etkinlikler içinde çok özel.

Taş dünyası ve el sanatları 300 yıllık gelenek

Bize taş dünyasından söz eder misiniz?

Bu çok ayrıcalıklı bir üretim konusu. İlçemizde taş dünyası ve el sanatları Roma döneminden kalma bir gelenek. Bizdeki taş insanlara pozitif enerji veren bir yapıda ve ilçemizdeki bir geleneksel bir duydu. Bu sektör bizde 300 yıllık bir gelenek ayrıca. 1900 yılından bu yana belediyecilik geleneği olan bir ilçeyiz. Karasal ve deniz iklimine sahibiz. Ege ve Marmara kültürüne sahibiz. Ancak ekonomi anlamında taş işletmeciliği bizim özel bir yapımız. Yerin altından çıkan taşları ülke ekonomisine süs taşları olarak sunuyoruz. Bu şekilde turizme de katkıda bulunuyoruz. Amatos olarak adlandırdığımız bu taşlar negatif enerjiyi yok ediyor. Bu taşları zihni toparlayıcı olarak isimlendiriyoruz ve düşmanlığı giderici, insanları barıştırıcı olarak algılıyoruz. İlçemizdeki yüksek okulumuzda okuyan öğrencilerimiz taş süsleme sanatımıza katkıda bulunuyorlar. Bu da hem öğrencilerimizin ekonomiye kazandırılması hem de ilçemizin ekonomiye kazandırılması anlamına geliyor. Taş sanatının yanında ilçemizin iddialı olduğu bir konu da yemek kültürü. Bir saraylı tatlımız var ki çok meşhurdur. İsmini de Osmanlı sarayından almaktadır. Özellikle de gözlemelerimiz ve yufkadan yapılma yemeklerimizde ayrı bir güzellik taşımaktadır.
Yazının Devamını Oku

Atalay: Karara anlam veremedik

7 Ağustos 2008
AVRUPA Parlamenterler Birliği’nin Gökçeada’daki azınlıklarla ilgili kararını değerlendiren Belediye Başkanı Yücel Atalay, "Rum Lobisi etkisi altındayız" dedi. Yücel Atalay ile Gökçeada ve Bozcaada’daki Rum azınlığın durumunu değerlendirdik. Avrupa Birliği Rum azınlıklarla ilgili nasıl bir karar aldı?

Avrupa Birliği Rum, Yahudi ve Yunan lobisi etkisi altında. Bizim Osmanlı’dan gelme bir hatamız var. Bazı sorunları erteleme gibi. Kararın özeti onlara arsalarının, evlerinin iadesi, Rumca okutulan okul açılması ve adalarda kilise kurulması. Öncelikle Rum azınlıklarla ilgili okul açamayız. Belli bir sayı olması gerekir. Böyle bir durum şu anda yok. Kilise açılmasına gelince bu konu hükümet boyutunu ilgilendiriyor. Lozan gereğince buradan göç edenlere bu bedeller zaten ödenmiş. İsviçreli parlamenterler adamıza geldi. Kendileri Rumlar’ın şikayeti üzerine geldiklerini söylediler. Biz de her ülkeden insanların göç ettiğini kendilerine söyledik. Bizim ülkemizden de Almanya’ya göç oldu. Üstelik bugün Almanya’da birinci göç eden nüfus Türkler ikincisi ise Yunanlılar. Kış mevsiminde adamızda Rum nüfusu 250 kişidir. Buna karşın yaz mevsiminde ise bu nüfus bin 500 ulaşır. Onlar da bu toprakların birer bireyidir. Onlara ikinci nüfus gibi davranmıyoruz. Biz bunu Avrupalı milletvekillerine anlattık. Bizi haklı buldular. Buna rağmen bu karar nasıl çıktı anlamadık.

Sizce Avrupa Birliği neden böyle bir karara imza attı?

Avrupa Birliği, ifade ettiğim gibi öncelikle Rum azınlıkların şikayeti üzerine bu kararı aldı. Onların istedikleri 4 ana başlıktan oluşuyor. Bunlar kadastrolu okullar, konutlar ve göç etmekten oluşuyor. Avrupalı milletvekilleri bu ana dört başlıkta takılı kaldılar. Ama adamıza geldikten sonra yanıldıklarını anladılar. Rum azınlıklarında Türklerden ayrı bir vatandaş olmadıklarını çok iyi anladılar. Özellikle İsviçreli milletvekilleri konuyu çok iyi kavradılar. Bu konuda en hassas yaklaşımını onlar sergiliyordu. Onlarda bu konuda Türkler’in çok iyi yaklaşım içinde olduklarını gördüler. Bu tür politikalar Rum patriklerinin son kozları. Ama bizim haklı olduğumuzu onlarda zaten biliyorlar. Yıllar önce masada çözülen konuları şimdi gündeme getirmenin anlamı yok.

Kimdir?

1970 Trabzon doğumlu olan Atalay ilk orta ve lise öğrenimini Gökçeada’da yaptı. Daha sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesini bitiren Atalay, bir süre Çanakkale Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. İki dönemden bu yana Gökçeada Belediye Başkanlığı görevini yürüten Atalay evli ve iki çocuk babası.
Yazının Devamını Oku

Evrensel dil sanat

31 Temmuz 2008
Lise yıllarında başladığı ressamlığa Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde profesyonel olarak yürüten ressam İclal Dağlı ile sanatı konuştuk. Sanatla buluşmanız ve sanat hakkındaki düşüncelerinizden bahseder misiniz?

Sanat çalışmalarımı Antalya’da ve Ege Bölgesi’nde yürütüyorum. 2002 yılından beri yoğun olarak sanatla iç içeyim. Bir taraftan Eyilik Vakfı’nda yöneticilik yaparken diğer taraftan sanat galerisinin de sorumluluğunu yürüterek kültürel ve sanatsal aktivitelerin organizasyonlarını yapıyorum. İlk yıl sergilere ilgi azken gün geçtikçe daha da arttı. Sanat öyle bir kavram ki, dili, dini, milliyeti ne olursa olsun, buluşulan ortak bir nokta. Yaratıcılığın, güzelliğin ve birlikteliğin yaşandığı, paylaşıldığı evrensel bir dil. Böyle bir işe sahip olmanın en büyük avantajı, sanata ve sanatçıya verilen desteğin manevi bir geri dönüşü olduğudur. Galeride sanatsal ve kültürel farklı bir boyutu yakalamak, değişik sanat dallarına yer vermek, sanata ilgi ve sevgiyi yaygınlaştırmak amacıyla sanatçıların eserlerini sergileyerek sanatseverlerle buluşturuyorum. Daha çok yağlı boya çalışıyorum. Okul yıllarından beri hobi olarak yaptığım resim çalışmalarını 7 yıldır yoğun bir şekilde sürdürüyorum. Sanat sizi gerçek yaşamdan uzaklaştırıp renkli bir dünyanın içine çekiyor. Sanat bir özveri, emek ve kendini ifade etme yetisi. Öğrenmek ve çok çalışmak istiyor. Kısacası sanatı sevmek yaşamı sevmek demektir.

Sanata ilgiyi okullardaki eğitimle artırabiliriz

Sanattaki gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

Öncelikle sanat herkes içindir. Onu sevip desteklemek ancak onun gelişimi ve yayılması ile ölçülür. Sanata ilgiyi artırmak için bu konuda toplumların eğitilmesi ve yönlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu da okullarda başlamaktadır. Bu konuda eğitim kurumlarına ve yerel yönetimlere görev düşüyor. Sanata daha fazla değer vermeleri, sanatçıya sahip çıkmaları gerekiyor. Dünyanın her yerinden insanlar o ülkenin sanat ve kültürünü görmek ve tanımak için geliyorlar. Dünyanın en çekici kültürü Ege ve Akdeniz bölgelerinde bulunuyor. Elbette Anadolu zaten çok çekici. Bir Akdeniz ülkesiyiz zaten. Bu özellik de bizim bir avantajımız. Son yıllarda resme ve çeşitli sanat dallarına ilginin arttığını görüyorum. Resim yapan ciddi bir amatör ressam ordusu var. Bu da memnuniyet verici bir gelişme. Bunların içinde gerçekten güzel resim yapan, yetenekli ve geleceği olabilecek kişiler de çıkabilir ve eserleriyle sanata alternatif oluşturuyorlar. Ege Bölgesi bu konuda oldukça zengin. Sanat sanıldığı gibi masrafsız ve ucuza yapılabilecek bir iş de değil. Satılan ürün yüksek kültür gerektirdiğinden satın alan az kişi oluyor. Sanat eseri alanların çok azı yatırım olarak bunu yapıyor. Çoğunluk ise evlerinin dekorasyonunu tamamlayan bir araç olarak görüyor.

1958 Kayseri doğumlu olan sanatçı İclal Dağlı, Kayseri TED Koleji ve İzmir Numune Kız Koleji’nde okudu. Daha sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü’nü bitiren Dağlı, uzun yıllar hem resim yaptı hem de çeşitli bankalarda yöneticilik üstlendi. Dağlı emekli olduktan sonra da kendini ağırlıklı olarak sanatsal çalışmalara verdi. Dağlı evli ve iki çocuk annesi.
Yazının Devamını Oku

Türk tarımı çıplak

24 Temmuz 2008
Avrupa Birliği sürecinde olan Türkiye’de, tarım sektörünün sorunlarını ve çözüm önerilerini Denizli Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı İbrahim Gür ile görüştük. AB sürecinde Türk tarım politikası hakkında düşündükleriniz?

Türkiye, 1959 yılından bu yana AB üyeliği için görüşmelerde bulunuyor. Bugün AB, Türkiye’nin birçok alanda olduğu gibi, tarım alanında da topluluğa "uyum sağlanmasını" istiyor. Bu süreçte Türkiye’nin en çok başını ağrıtacak konu tarım ve hayvancılıktır. AB’nin tarım verileriyle bizimkiler arasında uçurumlar var. Bugün, 103 milyar euroluk AB bütçesinin 43 milyar eurosu tarıma ayrılıyor. 10 aday ülke için katılım öncesi yardımlar 3 milyar 120 milyon euro ile sınırlandırıldı ve bunun 520 milyonu tarım bütçesini oluşturuyor. 1 Mayıs 2004 tarihi itibariyle üye olan 10 ülke bu 520 milyonu paylaştı. Bu durum adaylık sürecinde tarıma para yağacak beklentilerinin yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.

Mevcut tarım politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tarım sektörü, Türkiye’nin sosyolojik ve ekonomik yapısı içerisinde önemli yer tutan, kırsal alanın hemen tek ekonomik getiri kaynağı olan, doyuran ve barındıran bir sektördür. Buna karşın, sektörün son yıllarda sürekli kan kaybettiği, iç ticaret hadlerinin korkunç bir şekilde tarım aleyhine geliştiği, sektörün genelinde üretim artışlarının nüfus artış hızının gerisinde kaldığı, çoğu alt sektörde üretimde geriye gidişlerin yaşandığı, kırsal yoksulluğun dayanılmaz boyutlara ulaştığı bilinmektedir. 2006 yılında hükümet çıkardığı tarım kanununda tarıma aktarılacak kaynağın GSMH’nın yüzde 1’den aşağı alamayacağını karar vermişti. Maalesef bunu bugüne kadar uygulamaya koymadı. Daha doğrusu koyamadı. Zira IMF bunu istemedi. Aslında tarımımızın sorunları tüm açıklığı ile ortada. Bugüne kadar, dış dayatmalarla uygulanan tarım politikalarının, ülkemiz tarımını getirdiği nokta belli. Tam bir yıkım süreci. Eğer bu politikalarda ısrar edilirse, varılacak nokta belli. Bu noktada birçok temel ürününde kendine yeterliliğini yitirmiş, üretim süreçlerinden kopartılmış, geçimlik dahi üretim yapamayan kent varoşlarına göçmek zorunda bırakılmış, işsiz ve yoksul milyonlarca küçük üreticinin yanında, her geçen gün şirketleşen tarımımızda, yabancı tekeller adına ücretli işçi konumuna düşecek köylülerin ve tüketicilerimizin piyasanın acımasız ellerine terk edilmiş gerçeği olacaktır.

Topraklarımız yabancıların

mülkiyetine geçiyor

Topraklar bankalara mı geçiyor?

Evet, bugün yabancı bankaların el koydukları araziler nedeniyle topraklarımız yabancıların mülkiyetine geçiyor. Son birkaç yıldan beri çiftçi kesimini keşfeden bankalar, her geçen ay yeni ürün çeşidi oluşturuyorlar. İpotek gösteren çiftçilere bazı avantajlar sağlayan, kredi kartlarından, tarlalarında Ar-Ge çalışmasını geliştirmeye yönelik kredi imkanına kadar çok sayıda farklı alternatif sunan bankalar, 13 milyar dolara yaklaşan kredi hacmini artırmayı hedefliyor.

1956 doğumlu olan İbrahim Gür evli ve bir çocuk babası Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu olan İbrahim Gür halen Denizli’de Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı olarak görev yapmakta. Türk tarımı ile ilgili sempozyumlarda önemli projeleri ile tanınan İbrahim Gür özellikle Ege Bölgesi’nde tarıma ilişkin sunduğu raporlarla anılıyor.
Yazının Devamını Oku

Akyaka’nın çevre başarısı

17 Temmuz 2008
TURİZMDE oldukça iddialı olan Türkiye bir kez daha ses getirdi. Dünyada başta Avrupa ülkeleri olmak üzere 42 ülkedeki ankette çevre konusunda dünyada üçüncülüğe yükseldi. Bu ödülü kazandıranların biri de Akyaka Belediye Başkanı Ahmet Çalca oldu. Ahmet Çalca ile mavi bayrak ve çevre ödülünü konuştuk. Mavi bayrak ne anlama geliyor?

- Mavi bayrak önemli bir çevre ödülü. 2007’de Türkiye’de 235 plaj mavi bayrak almış. Bu sezon sayı 258’e çıkmış gözüküyor. Bu her anlamda Türkiye’nin çevre ve turizm alanında ne kadar mesafe aldığını kanıtlıyor. Muğla yöresinde 47 olan çevre ödülü bu sezon 60’a yükseldi. Türkiye ise belirli basamakları oldukça ileriye taşıdı. Ve çevre ödülünde yani mavi bayrakta dünyada üçüncü sırada. Bu, Türkiye’nin çevre ve sahilleri konusunda bir dünya markası olduğunu da kanıtlar.

Mavi bayrak sizin için niye bu kadar önemli?

- Çevreye duyarlı olmayan, turizmde iddialı olamaz. Biz bu çevre ödülünü almak için çok çalıştık. Yollarımızı yaptık. Denizimin temiz olmasına önem gösterdik. Ayrıca plaj temizliğine önem verdik. Personelimizi eğittik. Çevre konusunda uzman olmalarını sağladık. Dünya standartlarında anlayışa sahip olduk. Turizm Türkiye’nin önemli gelir kaynağı. Muğla yöresine kayıtlı ya da kayıtsız 3 milyon dolayında turist geliyor. Kayıtsız derken bireysel olarak Antalya ya da Pamukkale’den de geliyorlar. Akyaka gelecekte denizi ve plajı ile Muğla’nın merkezi olacaktır. Belediye olarak da bu konuda kararlıyız. Yıllar önce turizm denilince aklımıza İtalya, Fransa geliyordu. Hatta İspanya bile bizden hareketli idi. Ama artık Türkiye çok önemli hale geldi. Türkiye denilince Muğla akla geliyor. Antalya elbette yol aldı. Ne var ki Muğla betonlaşmadı ve doğasını korudu. Muğla’nın yüzde 68’i orman. Bin 124 kilometre kare sahil şeridimiz bulunuyor. Ayrıca SİT alanlarımızda var. Bütün bunları göz önünde tutarsak Muğla’dan vazgeçemeyiz. Bugün Muğla’nın turizmdeki iddiasını kimse yadsıyamaz. Biz Muğla’daki belediye başkanları olarak bu konuda oldukça heyecanlıyız.

Eğitim çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

- Özellikle belediye personelimizin eğitimine çok önem veriyoruz. Onlar Türk turizminin bir neferi olarak çalışıyor. Bu konuda oldukça mesafe aldık. Diğer belediyelerle de eşgüdümlü çalışıyoruz. Söylediğim gibi, Muğla turizmin başkenti olma yolunda. Antalya’nın bu konuda adım atacak durumu yok. Muğla betonlaşmadı ve doğal yapısını korudu. Akyaka da bunun en güzel örneğidir. Mimari yapısı ile beldemizin Türk turizminde oldukça saygın bir yere sahip.

Balıkçılık ve turizmle uğraşıyor

1973 Akçapınar doğumlu olan Çalca, Muğla Üniversitesi’nde kamu yönetimi lisans, iktisat yüksek lisansı eğitimi aldı. İngiltere’de bir yıl dil eğitimi alan Çalca, balıkçılık ve turizmle ilgileniyor.
Yazının Devamını Oku