Avrupa Birliği sürecinde olan Türkiye’de, tarım sektörünün sorunlarını ve çözüm önerilerini Denizli Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı İbrahim Gür ile görüştük.
AB sürecinde Türk tarım politikası hakkında düşündükleriniz?
Türkiye, 1959 yılından bu yana AB üyeliği için görüşmelerde bulunuyor. Bugün AB, Türkiye’nin birçok alanda olduğu gibi, tarım alanında da topluluğa "uyum sağlanmasını" istiyor. Bu süreçte Türkiye’nin en çok başını ağrıtacak konu tarım ve hayvancılıktır. AB’nin tarım verileriyle bizimkiler arasında uçurumlar var. Bugün, 103 milyar euroluk AB bütçesinin 43 milyar eurosu tarıma ayrılıyor. 10 aday ülke için katılım öncesi yardımlar 3 milyar 120 milyon euro ile sınırlandırıldı ve bunun 520 milyonu tarım bütçesini oluşturuyor. 1 Mayıs 2004 tarihi itibariyle üye olan 10 ülke bu 520 milyonu paylaştı. Bu durum adaylık sürecinde tarıma para yağacak beklentilerinin yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.
Mevcut tarım politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tarım sektörü, Türkiye’nin sosyolojik ve ekonomik yapısı içerisinde önemli yer tutan, kırsal alanın hemen tek ekonomik getiri kaynağı olan, doyuran ve barındıran bir sektördür. Buna karşın, sektörün son yıllarda sürekli kan kaybettiği, iç ticaret hadlerinin korkunç bir şekilde tarım aleyhine geliştiği, sektörün genelinde üretim artışlarının nüfus artış hızının gerisinde kaldığı, çoğu alt sektörde üretimde geriye gidişlerin yaşandığı, kırsal yoksulluğun dayanılmaz boyutlara ulaştığı bilinmektedir. 2006 yılında hükümet çıkardığı tarım kanununda tarıma aktarılacak kaynağın GSMH’nın yüzde 1’den aşağı alamayacağını karar vermişti. Maalesef bunu bugüne kadar uygulamaya koymadı. Daha doğrusu koyamadı. Zira IMF bunu istemedi. Aslında tarımımızın sorunları tüm açıklığı ile ortada. Bugüne kadar, dış dayatmalarla uygulanan tarım politikalarının, ülkemiz tarımını getirdiği nokta belli. Tam bir yıkım süreci. Eğer bu politikalarda ısrar edilirse, varılacak nokta belli. Bu noktada birçok temel ürününde kendine yeterliliğini yitirmiş, üretim süreçlerinden kopartılmış, geçimlik dahi üretim yapamayan kent varoşlarına göçmek zorunda bırakılmış, işsiz ve yoksul milyonlarca küçük üreticinin yanında, her geçen gün şirketleşen tarımımızda, yabancı tekeller adına ücretli işçi konumuna düşecek köylülerin ve tüketicilerimizin piyasanın acımasız ellerine terk edilmiş gerçeği olacaktır.
Topraklarımız yabancıların
mülkiyetine geçiyor
Topraklar bankalara mı geçiyor?
Evet, bugün yabancı bankaların el koydukları araziler nedeniyle topraklarımız yabancıların mülkiyetine geçiyor. Son birkaç yıldan beri çiftçi kesimini keşfeden bankalar, her geçen ay yeni ürün çeşidi oluşturuyorlar. İpotek gösteren çiftçilere bazı avantajlar sağlayan, kredi kartlarından, tarlalarında Ar-Ge çalışmasını geliştirmeye yönelik kredi imkanına kadar çok sayıda farklı alternatif sunan bankalar, 13 milyar dolara yaklaşan kredi hacmini artırmayı hedefliyor.
1956 doğumlu olan İbrahim Gür evli ve bir çocuk babası Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu olan İbrahim Gür halen Denizli’de Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı olarak görev yapmakta. Türk tarımı ile ilgili sempozyumlarda önemli projeleri ile tanınan İbrahim Gür özellikle Ege Bölgesi’nde tarıma ilişkin sunduğu raporlarla anılıyor.