Paylaş
Politik olarak muhalifti.
Muhafazakâr kesimlerin siyasetteki temsilcileriyle başı pek hoş değildi.
*
Fakat Volkan Konak, tabii ki sadece bunlara indirgenemez.
*
Ortaya ilk çıktığında Karadeniz türkülerinin asaletinin hakkını veren bir isim olarak belirdi.
Hiç bilmeyenlere “Vay be! Demek ki Karadeniz türküleri, hınzır fıkralar gibi hızlıca geçiştirilecek türküler değilmiş, acayip bir ağırlığı varmış” dedirtti.
“Sen yağmur ol ben bulut / Maçka’da buluşalım” sözlerinin derinliği, Volkan Konak’ın söyleyişiyle daha bir fark edildi.
*
Sonra Türkiye’nin bütün türkülerini ve şarkılarını, içine birazcık Karadeniz edası katarak söylemeye başladı.
En bildiğiniz türküleri ve şarkıları, öyle kendine özgü söylüyordu ki... Onları Volkan Konak’tan dinlemek, başka bir türküyü, başka bir şarkıyı dinlemek gibi oluyordu.
*
Bir konserine gitmiştim Volkan Konak’ın. Çok konuşuyordu, çok toplumsal mesaj veriyordu, çok şiir okuyordu. Özellikle şiir okurken sündürdükçe sündürüyordu. Şarkıları - türküleri ise araya sıkıştırıyordu.
Ne yalan söyleyeyim, hiç hoşlanmamıştım bundan.
*
Ama bu durum Volkan Konak’tan türküler - şarkılar dinleme hevesimi hiçbir zaman kaçırmadı.
“Nefesim Nefesine” şarkısını ondan başkasından dinlemem mesela. “Mağusa Limanı”nı şahane söyler mesela. “Cemalim” türküsünü bir başka söyler mesela. “İzmir Marşı”nı bile Volkan Konak gibi söyler mesela.
*
En son Kanal D’de yayınlanan Sibel Can / Hakan Aytun / Hüsnü Şenlendirici’nin “Şarkılar Seni Söyler” programında izlemiştim Volkan Konak’ı.
Tam istediğim gibiydi. Konferans yoktu. En güzel türkülerini ve şarkılarını seslendirmişti.
*
Büyük bir sanatçıyı kaybettik.
Ağaçlar nasıl ayakta ölürse...
Volkan Konak da büyük sanatçılar gibi sahnede öldü.
Allah rahmetini esirgemesin.
KUTUPLAŞMANIN EN KÖTÜ TARAFI
- Ölüm geldiğinde bile asla yatışmaması.
- Ölüleri bile “sizin ölüler / bizim ölüler” diye ayrıştırması.
- Ölüler üzerinden karşılıklı sopa sallanması.
- Ölüm karşısında sergilenmesi gereken vakarı terk ettirmesi.
- Ölünün amel defterini, daha cenaze kalkmadan açtırması.
DEM / MHP BAYRAMLAŞMASI
- Devlet Bahçeli’nin açtığı çığırın sonucudur bu.
- Türkiye’de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının resmidir bu.
- Olumlu anlamda bir büyük değişimin göstergesidir bu.
- Her alanda atılması gereken örnek adımlardan birisidir bu.
- İki partinin de kazandığı, iki partinin de kaybetmediği bir gelişmedir bu.
- “Aman nazar değmesin” temennileriyle karşılanması gereken bir olaydır bu.
OSMAN GÖKÇEK’İ ATLAMIŞIM
Dün “Öne Çıkanlar” diye bir liste yapmıştım:
Mahmut Tanal, Mustafa Varank, Ali Mahir Başarır, Özgür Özel, Hasan İmamoğlu, Mansur Yavaş, Ebubekir Şahin, Davut Gül... Hepsi listedeydi.
Dün sabah baktığımda bir ismi atladığımı fark ettim: Osman Gökçek.
*
Osman Gökçek de bu sürecin öne çıkardığı isimlerdendi.
Yorulmaz, uslanmaz, kavgada yumruk saymaz bir savaşçı gibiydi Osman Gökçek. Üstelik hiçbir yerden de eksik kalmayan bir çalışkan. Bazen Meclis’te, bazen sokakta, bazen ekranda hiç yılmadan mücadele etti.
ARABAYLA YOLA ÇIKMADAN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLER
- İyi bir şarkı listesi yapmayı aman ihmal etmeyin.
- Hangi kafeden olursa olsun mutlaka sağlam bir termosa kahve doldurun.
- Biraz abur cubur, bir iki de muz tedarik edin.
- Balıkesir’in nesi meşhur, Ayvalık’ta ne yenir falan. Muhakkak öğrenin.
- Hızlı gitmemeye, şehirlere dalmaya, yolun tadını çıkarmaya yemin edin.
- “En güzel mola yerleri” çalışması yapın.
- “Trafikte sinirlenmemenin önemi” konulu minik bir kursa katılın.
- Yanınıza ya ailenizden birini alın ya da hiçbir şeyi batmayan birini.
YAVAŞ YOK, İNCE YOK
CHP’nin en büyük sorunu şu:
“Aman falancayı öne çıkarmayalım. Yoksa yerimizi alır” diye hesap kitap yapan bir yönetim yapısına sahip olması.
*
İnce’yi yok sayıyorlar. Yavaş’ı geri planda tutuyorlar.
Böylece kendi koltuklarını sağlama almış oluyorlar.
Göreceksiniz: Bir süre sonra İmamoğlu’nu da sadece “kullanışlı bir malzeme” haline getirecekler.
*
Bu hesap kitapta...
Dava şuuru yok. Zafere adanmışlık yok. Vefa yok. Safları sıklaştırma anlayışı yok. Birleşerek büyüme ideali yok.
SOSYAL MEDYADA POLİTİK TAKILIRSAN BAŞINA ŞUNLAR GELİR
- Sürekli hakaret işitirsin, “iyi bayramlar” desen bile.
- Ruh sağlığın çok kısa bir sürede bozulur, anksiyeten başlar.
- Aldığın her bilgiyi en az on kere teyit etmek zorunda kalırsın.
- Normalde hayatına almayacağın densiz tiplerle gününü geçirirsin.
- Her mesajını, yeni mesajlarınla açıklamak durumunda kalırsın.
- Algoritma yüzünden herkesin senin gibi olduğunu düşünürsün.
- Linç, hakaret, küfür... Bir süre sonra hayattan zevk almamaya başlarsın.
- Günde yedi sekiz paylaşım yaparak devrimci mücadele verdiğini zannedersin.
- Çarpıtarak düşünme, cımbızlayarak eleştirme gibi alışkanlıklar geliştirirsin.
- Siyahın ya da beyazın olur. Hayatında gri diye bir şey kalmaz.
- Nefret, öfke, aşağılama, ayrımcılık... Karşılaştıkların bunlardan ibaret olur.
Paylaş