Paylaş
- İSTİHBARAT ÖNEMLİ: İran yıllardır ezeli rakibi İsrail tarafından tehdit edilirken Tahran’ın yaşadığı istihbarat zafiyeti tarihe not düşecek cinstendi. İsrail’in ‘Yükselen Aslan’ adını verdiği askeri operasyon başladığında İsrail istihbaratı Mossad’dan ajanların Tahran’ın burnunun dibine dron üssü kurduğunu gördük. İsrail dronları Tahran’ın hava savunma sistemlerine doğru harekete geçtiğinde dünya İran istihbaratının nasıl bu kadar uyuyabilmiş olduğunu konuşuyordu.
-ÖLÜMCÜL HATALAR: Mossad, Amerikan istihbaratı CIA’den de destek alırken artık dijital ayak izleri ve uydu görüntüleriyle belki de içeriden muhbirlerin de desteğiyle kimin nerede olduğunu tespit etmenin giderek kolaylaştığını gördük. İsrail bu sayede İran üst düzey komutanlara ve nükleer bilim insanlarına eş zamanlı saldırılar düzenleyerek rejimin beyin gücüne önemli darbe vurdu. Gerekirse İran dini lideri Ayetullah Hamaney’in de vurulabileceği mesajı verildi.
- ÖNCÜ SALDIRILAR: Esad rejiminden bu yana Suriye’de saldırılar düzenleyerek hava savunma sistemini etkisiz hale getiren İsrail, geçen 26 Ekim’de İran’ın S-300 hava savunma sistemleri, radar ve silah tesislerine hava saldırısı düzenlemişti. Bunlar öncü saldırılardı ve İsrail, İran’a hava saldırısının yolunu temizlemişti. 13 Haziran günü operasyon için düğmeye basıldığında İsrail, ABD’nin desteğiyle de olsa 200 savaş uçağıyla aynı anda İran’a hava akını düzenleyebilecek kabiliyette olduğunu ortaya koydu.
- FÜZELERİN GÜCÜ: İsrail’in saldırılarıyla karizması çizilen İran ise İsrail’e fırlattığı, balistik ve hipersonik füzelerle rövanşı almayı denedi. Hürremşehr, Secil, Hayber, Fettah gibi füzeler yaklaşık 1500 km ötedeki İsrail kentlerinde ve tesislerinde şimdiye kadar görülmedik bir yıkım yarattı. Şimdi karizması çizilen taraf İsrail’di. Öte yandan saldırılar, Çin ve Rusya gibi ülkelerle askeri işbirliği içinde olan İran’ın füze teknolojisinde sağladığı ilerlemeyi ve orta ve uzun menzilli füze sahibi olmanın gücünü de gösterdi.
- SAVUNMANIN GÜCÜ: İran’ın saldırıları karşısında İsrail’in Demir Kubbe, Davud Sapanı ve Arrow 3 gibi füze savunma sistemleri fazla mesai yaparken ABD savaş gemileri ve uçaklarından yapılan desteklerle İsrail’de hasarın minimumda tutulması için zamana karşı yarış verildi. Sonuçta İran’da 500’ten fazla can kaybı olurken İsrail tarafında can kaybı 28 olarak açıklandı.
- SIĞINAKLARIN ÖNEMİ: İsrail’in açıkladığı can kaybı gerçeği yansıtıyor mu bilinmiyor ama, yine de İsrail’deki yaygın ikaz ve sığınak sistemlerinin hayat kurtardığına tanık olduk. İsrail, Tahranlılar için tahliye kararları açıklarken Tel Aviv’de sörf yapan çocuklar, sirenlerin çalmasıyla sığınağa iniyor, tehlikenin geçmesiyle eğlenceye geri dönüyordu. Bu da hava savunma sistemleri kadar sığınakların da ne kadar elzem olduğunu bir kez daha hatırlattı.
- ASKERİ ŞOV: Yıllarca İran’a karşı askeri operasyon konusunda tereddütlü olan ABD de operasyonun İsrail açısından iyi başlaması ve ilerleme sağlaması üzerine sahneye çıktı. ABD’nin orta kesimlerindeki Whiteman Hava Üssü’nden kalkan B-2 bombardıman uçakları 14 tonluk MOP diye adlandırılan devasa sığınak delenlerle İran’ın nükleer tesislerini vurdu. Atlas Okyanusu ve Akdeniz üzerinden hiç durmadan İran’a ulaşan ve saldırı sonrası üslerine geri dönen B-2’ler ve atılan bombalar tüm dünyaya ABD’nin askeri gücünü konuşturdu. Amerikan silahlarının müthiş bir reklamı oldu. Amerikan savunma sanayisi de elindeki teknolojileri test edip geliştirmek için bulunmaz bir fırsat yakaladı. Aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump da Rusya ve Çin gibi rakiplerine pazu göstermiş oldu.
- SONUÇTA NE OLDU: ABD Başkanı Trump, İran’ın nükleer tesislerinin çökertildiğini iddia ederken nükleer programın birkaç yıl geriletildiği görüşü giderek kabul gördü. Ancak gerçek hasarın ne kadar olduğu, İran’ın başka gizli tesisleri olup olmadığı bilinmiyor.
Kriz yatışmış gibi görünse de Tahran’ın elindeki yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 400 kg uranyuma ne olduğu sorusu İran’a yönelik yeni saldırılar için zemin hazırlayabilir. Trump’ın ‘12 Gün Savaşı’ diye isim verdiği bu çatışma şimdilik bitmiştir. Tüm tarafların bunu iç kamuoylarına ‘zafer’ olarak satması gayet normaldir. Ortadoğu’daki bilek güreşi ise devam edecektir.
Paylaş