Paylaş
Trump, Erdoğan’a özel önem veriyor.
Dostluk gösterisinde bulunuyor, el üstünde tutuyor, övgüde bulunmaktan kaçınmıyor.
*
İyi ama neden?
Nasıl oluyor da her konuda acayip “dengesiz” olabilen Trump, (en azından şu ana kadar) Erdoğan’a verdiği özel önem konusunda süper istikrarlı?
*
Ben bunun için beş tane neden çıkardım:
*
- BİR: Güç seviyor Trump. Erdoğan’ın güçlü bir lider olmasından etkileniyor.
*
- İKİ: Erdoğan’dan kaynaklanan istikrarı önemsiyor. İşin bu kısmını hep göz önünde bulunduruyor.
*
- ÜÇ: Erdoğan’ın ısrarcılığına, takipçiliğine gıpta ediyor. Bu yönlerini takdir ediyor.
*
- DÖRT: Erdoğan’ın hızlı karar almasını, bocalamamasını, doğrudan konuşmasını seviyor.
*
- BEŞ: Biden ve şürekasından öyle nefret ediyor ki... Onların pek sevmediği Erdoğan’ı el üstünde tutuyor.
ERDOĞAN AÇISINDAN LAHEY NATO ZİRVESİ
LAHEY dönüşü uçakta Erdoğan’a soru soran gazeteciler arasındaydım.
*
NATO Zirvesi’nin Erdoğan açısından nasıl geçtiğini ölçmeye çalıştım.
Ve şu sonuca vardım:
*
Moral motivasyon açısından... Temasların başarısı açısından... Trump’la ilk yüz yüze görüşme açısından... Mesajları etkili biçimde verme açısından... Türkiye’nin duruşunu ortaya koyma açısından... Mesajdan yansıyan görüntüler ve fotoğraflar açısından...
10 üzerinden 8’lik bir zirveydi.
HANIMLAR İYİ ANLAŞIYOR
NE zaman bir “first leydiler” buluşması söz konusu olsa...
O buluşmadan mutlaka Emine Erdoğan ile Brigitte Macron’un sıcak, samimi, mesafesiz dostluk fotoğrafları gelir.
Lahey’deki NATO Zirvesi’nde de bu gelenek değişmedi.
Yine geldi Emine Erdoğan / Brigitte Macron samimiyetini yansıtan fotoğraflar.
*
Zaman içinde çok sıkı dost oldu Emine Hanım ile Brigitte Hanım.
Emine Erdoğan’ın yurtdışında ev sahipliği yaptığı etkinliklere mutlaka katılıyor Brigitte Macron.
Fotoğraflarına bakıldığında... İyi anlaştıkları, bir araya gelmekten mutlu oldukları, birbirlerini sevdikleri, birbirlerine kıymet verdikleri hemen anlaşılıyor.
Rivayete göre Brigitte Macron, Emine Erdoğan sayesinde Türk mutfağının da tutkunu olmuş.
*
Bu sıkı dostluk, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Macron’un buluşmalarında da gündeme geliyormuş.
Erdoğan, Macron’a “Bizim hanımlar bayağı iyi anlaşıyorlar” diyormuş.
Macron da heyecanla “Evet, evet, çok iyi anlaşıyorlar, biliyorum” diye karşılık veriyormuş.
*
Tek sorun şu:
Eşler arasındaki bu dostluğa rağmen...
Macron, her buluşmada vücut diliyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı faka bastırmaya çabalamaktan kendini alamıyor.
Gerçi başarılı olamıyor ama denemekten de asla geri durmuyor.
KOLEZYUM’DA DÖNDÜLER MEVLÂNA GİBİ
ROMA’nın göbeğinde Kolezyum’da bir sema ayin-i şerifi gerçekleştirilmiş.
Önce “Keşke orada olsaydım” dedim. Ardından da Abdurrahman Önül’ün “Döndüm Mevlâna Gibi” ilahisinden birkaç dize mırıldandım.
*
Kolezyum’un önündeki alanda icra edilmiş sema.
Roma Büyükelçisi Elif Çomoğlu Ülgen ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Altay
Gidip görenler anlatıyor:
Semazenlerin ruhani dönüşleri ve tasavvuf musikisi, Kolezyum’un tarihsel atmosferiyle birleşince harikulade bir ortam doğmuş. İzleyenler çok ama çok etkilenmiş.
*
Hangi kurumlar var bu etkinliğin arkasında? Kültür ve Turizm Bakanlığı var, Konya Büyükşehir Belediyesi var, Yunus Emre Enstitüsü var, Roma Büyükelçiliği var.
*
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Altay, programdan önce yaptığı konuşmada Mevlana’nın en güzel sözünü, en uygun yerde söylemiş:
“Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir.”
SERDAR KARAGÖZ’E PUTİN’İN ESPRİSİNİ SORDUM
GEÇEN hafta dünyanın önde gelen 12 haber ajansının yöneticisi, Petersburg’da Rusya Lideri Putin’le bir oturumda bir araya geldi.
Oturuma Türkiye’den Anadolu Ajansı Genel Müdürü Serdar Karagöz katıldı.
*
Oturumu yöneten TASS Haber Ajansı Genel Müdür Birinci Yardımcısı Mihail Gusman, Serdar Karagöz’ü Putin’e takdim ederken, “Bu toplantıya eşiyle gelen tek kişi” dedi. Bunun üzerine Putin de “Ya eşiyle geldi ya da eşi onu bırakmadı. Bilemiyoruz artık” diye bir espri yaptı.
*
Bu esprinin hemen ardından Gusman, “Büyük ihtimalle eşi ‘bensiz gitmeyeceksin’ demiştir” diye araya girince...
Putin, bu kez de “Biz de eşinin Petersburg’u ziyaret etmek istediğini umarak kendimizi teselli edeceğiz” diye çok zarif bir karşılık verdi.
Lahey’deki NATO Zirvesi’nde gördüm Serdar Karagöz’ü.
“Hele bir anlat bu diyaloğun perde arkasını” dedim.
*
Meğer Serdar Karagöz’ün eşi Sema Karagöz, Moskova Üniversitesi’nde sosyoloji master’ı yapmış. O nedenle Rusça biliyormuş.
TASS’ın yöneticisi Mihail Gusman, geçen yıl bir toplantı için İstanbul’a geldiğinde Serdar Karagöz’ün misafiri olmuş. Sema Karagöz’ün Rusça konuşmasından etkilenen Gusman, Petersburg’taki toplantıya Sema Karagöz’ü de davet etmiş.
Gusman, işte biraz da bu nedenle Serdar Karagöz’ü Putin’e takdiminde “eşiyle geldi” vurgusu yapmış. Putin de ayağına gelen espri fırsatını gayet iyi biçimde değerlendirmiş. Olay bundan ibaretmiş.
AMAN ÖDÜN VERMEYİN VALİ BEY
PARKLARDA açıyorlar müziği son ses.
Boğaz’da teknelerden ortalığı inleten müzik sesleri yayılıyor.
Toplu ulaşım aracında bangır bangır müzik açanlar var.
*
“Birileri rahatsız oluyor mudur acaba” diyen yok.
İstanbul Valiliği, işte buna bir son vermek üzere harekete geçti.
Ceza verilecekmiş bundan sonra.
*
İstanbul Valisi’nden iki isteğim var:
- BİR: Sıkı denetim yapın, göz açtırmayın.
- İKİ: Asla gevşemeyin ve ödün vermeyin.
Paylaş