Sahrap Soysal

Meyve nasıl yenir

28 Ağustos 2008
Annelerimiz zamanında meyveler sofraya meyve kabartmalı büyük meyve tabağında, yıkanmış ve kurulanmış olarak gelirdi. Eğer sofra çok kalabalıksa herkesin uzanması için masanın iki ucuna meyve tabakları koyulurdu. Peki, meyve nasıl yenir? Öncelikle, meyve, eğer bahsettiğimiz sofra bir davet sofrasıysa, normal zamanda soyduğumuz gibi helezoni olarak soyulmaz. Bu şekilde ancak aile arasında soyabilirsiniz meyveleri. Meyve kitabına uygun yenecekse, bıçakla ve çatalla yenmeli.

Ama armut ve şeftali gibi meyvelere önce çatalı batırmak gerekiyor. Sonra sapından başlayıp bıçakla dikine kesiyoruz. Önce ikiye, sonra dörde bölmek gerek meyveleri. Yine çatalı batırarak ve bıçak yardımıyla, başparmağımızdan da yardım alarak çekirdekli kısım çıkarılır sonra kabuğu soyulur. Meyveler küçük dilimlere ayrılarak yenir. "Yok artık daha neler" demeyin sakın. Bu anlattıklarımız "My Fair Lady" ya da "Özel Bir Kadın" filminden pasajlar değil. Resmi bir yemek davetine gittiğinizde önünüze gelen meyveyi nasıl yiyeceğinize dair ipuçları bunlar.

En kolay yenen meyve ise muz. Önce çatalla tutup, iki ucunu bıçakla kesiyorsunuz. Sonra karnıyarık yapar gibi, kabuğunu bıçakla boydan boya yarıyorsunuz. Muzu kabuğun içinden alıp çatal ve bıçakla dilimleyerek yiyorsunuz.

Turunçgillerin türüne göre yenme şekilleri de değişiyor. Örneğin portakalı tabağa yan yatırmalı, çatalla tutup bıçakla sapı ve arka tarafını kapak gibi kesmelisiniz. Tabağa dik koyduğunuz portakalı çatalla tutup bıçakla kabuklarını yukarıdan aşağıya doğru soymalısınız. Mandalina da aynı yöntemle soyulup, (yumuşak kabuklu olduğu için kapak kesmeye gerek yok) dilimler halinde yenir.

Karpuz ise dilimli olarak gelecek tabağınıza, ancak karpuzun çekirdekleri ile savaşacaksınız. Davetlerde karpuz, annelerimizin önümüze koyduğu gibi çekirdeksiz gelmez. Ama sakın çekirdeklerini çatal bıçakla ayırmaya kalkmayın. Karpuzu küçük dilimler halinde kesip yiyebilir, sol elinizi ağzınıza kapatıp çekirdeklerini çıkarabilirsiniz. Çatal bıçakla çekirdek çıkaramıyor olmanızın nedeni çekirdeklerin sıçrayıp masaya başka bir konuğun üzerine düşmesini engellemektir.

Bir de çekirdekleri hiç sorun olmayan bir meyve var; kavun. İşte onu ister bıçakla dilimleyerek, isterseniz tatlı kaşığıyla oyarak yiyebilirsiniz.

Her meyve çatal bıçakla yenmiyor. Bir de elle yenen meyveler var. Örneğin; ziyafet sofrasında önünüze kiraz, vişne, üzüm gelirse bu meyveleri sol elinizle sapından tutabilir, sonra zarif bir hareketle ağzınıza götürüp yiyebilirsiniz. Sapları ne yapacağınız yazmıyor kitaplarda. Yazarları çekirdek kısmı ilgilendirmiş anlaşılan. Çekirdek ya tabağın kenarına konuyor ya da masada çekirdek konsun diye bulunan küçük tatlı kaşıklarının içine. Erik ve kayısı da aynı yöntemle yeniyor.

Ya çilek? Eğer çilek üzerine kremşanti veya benzeri bir sosla kasede gelmişse iki dişli çatalla yenir. Yok eğer sossuzsa elle yemekte sakınca yok.

8 kişilik

Hazırlama süresi 30 dakika

Pişirme süresi

55 dakika


Malzeme listesi

á 4 adet yumurta (Oda sıcaklığında beklemiş olmalı.)

á 1 su bardağı sıvıyağ

á 1 su bardağı ılık süt

á 2 su bardağı un

á 2 su bardağı mısırunu

á 1 paket kabartma tozu

á 1 çay kaşığı karbonat

á 2 adet orta boy haşlanmış patates

á 1 demet dereotu

á 2 tatlı kaşığı kırmızı pul biber

Üzeri için;

á 1 adet yumurta

á 2 yemek kaşığı dolusu susam

Emine Teyze’nin susamlı patates keki

Oda sıcaklığında bekleyen yumurtaları derin bir kaba kırın. Üzerine sıvıyağ ve ılık sütü aktarın. Un ve mısırununu başka bir kapta karıştırıp karbonat ve kabartma tozunu ilave ederek karıştırın.

Unlu karışımı yumurtalı malzemeye ilave edip çattalla iyice karıştırın. Diğer taraftan, haşlanmış patatesleri soyup tavla zarı formunda doğrayın. Dereotunu da incecik doğradıktan sonra, patatesle birlikte yumurtalı karışımın üzerine aktarın. Kırmızı pul biberi de serpiştirip malzemeler iyice karışıncaya kadar çatalla çırpın.

Orta boy ve kenarları yüksek bir fırın kabını sıvıyağla yağlayıp, hazırladığınız patatesli kek harcını bu kaba aktardıktan sonra, üzerini kaşığın tersiyle düzeltin. Yumurta ve susamı küçük bir kasede çatalla çırpın. Bu karışımı kaşık yardımıyla kekin üzerine sürün. 10 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında en az 50-55 dakika, üzeri altın sarısı oluncaya kadar pişirip çıkarın. Soğumasını bekledikten sonra dilimleyerek servise sunun.

Kaymaklı fırında ayva

6 kişilik

Hazırlama süresi 20 dakika

Pişirme süresi

30 dakika


Malzeme listesi

á 3 adet orta boy ayva

á 2 su bardağı su

á 2-3 adet tane karanfil

á 1 su bardağı toz şeker

á 150 gr taze süt kaymağı

(Krem şanti de kullanabilirsiniz.)

Ayvaları soyup çekirdeklerini çıkardıktan sonra ortadan ikiye bölün. Kararmamaları için 1 limonun suyunu sıktığınız suya aktarın. Diğer taraftan, 2 su bardağı sıcak su ve karanfil tanelerini orta boy ve geniş bir tencereye aktarın. Ayvaları limonlu sudan alıp, tenceredeki karanfilli suya, oyuk kısımları yukarıya bakacak şekilde yerleştirin.

Ayvaların renginin daha pembe olmasını istiyorsanız, tencereye 5-6 adet de ayva çekirdeği atabilirsiniz. Tencerenin kapağını kapatmadan kısık ateşte 10 dakika kadar pişirin. Hafifçe yumuşayan ayvaları suyuyla beraber bir fırın kabına aktarın. Üzerine toz şeker serpiştirip, 175 dereceye ayarlı fırında 20 dakika kadar pişirip çıkarın. Soğumasını bekledikten sonra, şurubuyla birlikte servis tabağına aktarıp, üzerine taze kaymak yerleştirerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Patlıcan da olur asma yaprağı da

27 Ağustos 2008
Soframıza zenginlik katar dolma ve sarmalar... Bazen sarma yerine dolma sözcüğü kullanılıyorsa da, biz doldurulan sebzelerle yapılana dolma, yaprağa sarılarak yapılana ise sarma diyoruz.
Dolma deyince hepimizin aklına biber ve patlıcan gelir kuşkusuz. Bu sebzelerin hem tazesi, hem de kurutulmuşu yaz-kış masalarımızı süsler. Zaten günümüzün gelişen sera teknoljisiyle biberi, patlıcanı her mevsim bulmak mümkün. Tabii ki yine de sebzeyi mevsiminde yemek gibisi yok. Dolması yapılan sebzeler elbette patlıcan ve biberle sınırlı değil. Kabak, domates, kuru soğan, patates, pırasa gibi sebzelerin de dolması yapılıyor.

Dolmayı dolma yapan şeye, yani iç harcına gelince, bu harçların ana malzemesi ya kıyma ya da pirinç oluyor. Ancak bazı yörelerimizde pirincin yerini bulgur, mısır ya da nohut da alabiliyor. Kıyma yerineyse kuşbaşı et ya da satır kıyması kullananlar da var.

Gelelim sarmalara... Biz Türkler, asma yaprağını Anadolu’ya geldikten sonra tanımış ve sevmişiz. Sarma için asma yaprağı kadar çok kullanılan sebzeler de var. Kara ve beyaz lahana ve pazı, geniş yaprakları ve lezzetiyle bu kulvarda asma yaprağının en ciddi rakipleri. Ancak tabii ki ev hanımlarının hayal gücü sınır anımıyor. Bir bakıyorsunuz kiraz yaprağıyla sarma yapmışlar, bir bakıyorsunuz fasulye yaprağıyla.

Sarma için kullanılan malzemelerden bahsederken Hollanda’da lahana bulamadığı için, karnabahar yapraklarıyla sarma yapan anneannemi anmadan geçemeyeceğim. Yapılışı çok zahmetli olan dolma ve sarmalar da Türk mutfağının bir parçası. Örneğin, ciğer sarması (gömlek dolması da denir) her evde pişmeyen ama bir yiyenin bir daha unutamayacağı nefis bir dolma çeşididir. Keza, midye dolmayı iyi yapan birini buldunuz mu yakasını bırakmazsınız. Türk mutfağının vazgeçilmez parçasıdır sarma ve dolmalar. Ve dolmayı iyi yapan bir aşçı pek çok yemeği hiç zorlanmadan yapıyor demektir.

İzmir’in tere çorbası

Malzeme listesi

á 1 demet tere

(Yaklaşık 200-250 gr)

á 1 adet orta boy kuru soğan

á 1 adet orta boy patates

á 6 su bardağı et ya da tavuk suyu

á 2 çay kaşığı tuz, karabiber

á 5 yemek kaşığı zeytinyağı

á 2 yemek kaşığı dolusu un

á 4 su bardağı süt

á varsa Türk kahvesi fincanıyla 1 fincan hazır süt kreması

Terenin köklerini ayıklayıp saplarıyla birlikte iri iri doğradıktan sonra orta boy bir tencereye aktarın. Soğan ve patatesi de soyup yine iri iri dilimledikten sonra tereotunun üzerine ekleyin. Üzerine 6 su bardağı ılık ya da sıcak et veya tavuk suyu ilave edip orta ısılı ateşte, sebzeler iyice yumuşayıncaya kadar pişiririn.

Pişen sebzeleri suyuyla birlikte bir el blenderi ya da mutfak robotu yardımıyla iyice ezip, püre haline getirin. Zeytinyağını orta boy bir tencerede kızdırın. Üzerine unu ekleyip tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak, kısık ateşte 4-5 dakika kavurun.

Sütü yavaş yavaş ilave ederken ocağın altını biraz açın. Sürekli karıştırarak katılaşıp, muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Kaynamaya başlayan sütlü çorbaya püre haline getirdiğiniz sebzeleri aktarın. Tuz ve karabiberi serpiştirip çorbayı 10 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın. Sıcak sıcak servise sunun. İsterseniz sıcakken hazır süt kreması katabilir ve kırmızı pul biber gezdirebilirsiniz.

Tahin soslu nohut köftesi

Malzeme listesi

á 3 su bardağı haşlanmış nohut

á 3 diş sarmısak

á 1 tatlı kaşığı kimyon

á 1 çay kaşığı tuz, karabiber

á 1 su bardağı un

á 2 çay kaşığı kırmızı toz biber

á 1 su bardağı sıvıyağ

Tahinli sos için;

á Türk kahvesi fincanıyla 1 fincan tahin

á Türk kahvesi fincanıyla 1 fincan ılık su

á 1 adet limonun suyu

á 1 çay kaşığı tuz

á 1 diş dövülmüş sarmısak

8 kişilik

Hazırlama süresi 30 dakika

Pişirme süresi

25 dakika


Bu yemek için kullanacağınız nohudu kendiniz haşlayabileceğiniz gibi, konserve nohut da kullanabilirsiniz. Hangi yolu benimserseniz benimseyin, mutlaka nohutların kabuklarını soyup ayıklayın. Nohut, sarmısak, kimyon, tuz ve karabiberi mutfak robotunda. Püre haline getirip derin bir kaba aktarın. Üzerine unu ekleyip kırmızı toz biberi serpiştirin.

Nohutlu harcı köfte yoğurur gibi yoğurun. Elinizi sık sık suya batırarak nohutlu hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp, yuvarlayın. Hazırladığınız nohut köftelerini büyük bir tabakta biriktirin. Sıvıyağı geniş bir tavada kızdırıp, tavayı sallayarak köfteleri, kızgın yağda, önlü arkalı, altın sarısı oluncaya kadar kızartın.

Kızarttığınız köfteleri servis tabağına alın. Diğer taraftan, sosu hazırlamak için; tahin, ılık su, limon suyu ve dövülmüş sarmısağı bir kasede karıştırın. Tuzu da ekleyip çatalla iyice çırpın. Hazırladığınız sosu köftelerin üzerine gezdirip, ılık olarak servise sunun.
Yazının Devamını Oku

110 yıldır lezzetli

26 Ağustos 2008
Bazı yemekler vardır, semt adlarıyla birlikte anılan. O semtte bir dükkan açılmıştır zamanında ve yaptığı işte o kadar iyidir ki, ünü yayılır bir süre sonra. Zaman geçip dükkanın mazisi eskiyince haklı olarak bir de "tarihi" sözcüğü konuverir dükkan adının başına. Sonra yeni girişimciler çıkıverir ortaya ve birdenbire çoğalıverir o semtte aynı işi yapan dükkanlar.

Bir süre geçer, bir bakarsınız ki hepsinin adı "tarihi" sözcüğüyle süslenmiş. Örneğin o yerin meşhur yemeğini yemeye giden biri olarak siz, bir de bakarsınız ki, bütün dükkanlarda "tarihi" olma sevdası...

Bilmiyorum, başınıza hiç böyle şeyler geldi mi ama biz bu yazımızda tarihin hakkını, hak edene vermeye çalışacağız. 110 yıllık geçmişiyle marka olmuş Tarihi Sarıyer Börekçisi’nden bahsedeceğiz yani.

110 yıla dört kuşak sığmış ve şu anda dördüncü kuşak temsilcisi Hüseyin Ondur var işin başında. Aslen Safranbolulu olan aile Sarıyer’e geldikten sonra Safranbolu insanının usta olduğu işi, hamurişini benimsemiş meslek olarak.

1895’te böylece açılmış ilk dükkan. Karaköy’de de bir tane varmış ama bina istimlak edilince kapanmak zorunda kalmış. Dükkanın adı bir süre Sarıyer-Karaköy Börekçisi olarak anılmış ama daha sonra şubeler açılıp markalaşmaya gidilince Sarıyer adı tercih edilmiş.

Eskiden çoklukla kuyruk yağı kullanılıyormuş böreklerde. Sarıyer Börekçisi’nde zamanın değiştirdiklerinden biri de böreklerde kullanılan yağ olmuş.

Şimdilerde dönemin damak zevkine uygun olarak tereyağı ve börekler için üretilen margarin karışımı kullanılıyor. Benim de bir yemekçi olarak çok katıldığım bir görüşü, işin sırrının malzemenin kalitesinde olduğunu benimsiyor Tarihi Sarıyer Börekçisi ve bir asrı aşkındır koruduğu seçkin yeri mümkün olduğunca malzemeden ödün vermemekle açıklıyor.

Örneğin böreğin olmazsa olmazı yufkaların artık insan eliyle değil, makinelerle açılmasının kaliteyi ve lezzeti etkileyeceğini düşünmüyor Hüseyin Ondur ve "malzeme yemeğin her şeyidir" fikrini benimsiyor.

Yıllardır Sarıyer’de oturan bir yemekçi olarak böreğin Sarıyer’in simgesi haline gelmiş olmasından çok mutlu olduğumu belirterek ve Tarihi Sarıyer Börekçisi’nin aynı kalite çizgisinde yüzyıllar boyu daha gitmesini dileyerek bitirmek istiyorum yazımı.

Etli mısırunu omleti

6 kişilik

Hazırlama süresi 15 dakika

Pişirme süresi

55 dakika


Malzeme listesi

Omlet için;

2 su bardağı mısırunu

2 su bardağı ılık su

2 adet yumurta

1 çay kaşığı tuz, karabiber

2 yemek kaşığı sıvıyağ

Üzeri için;

250-300 gr kuşbaşı kuzu eti

1 yemek kaşığı bitkisel margarin

1 adet limonun suyu

2 adet orta boy kuru soğan

2 çay kaşığı tuz, karabiber

5 adet orta boy domates

Kuzu eti, limon suyu ve bitkisel margarini orta boy bir tencereye aktarıp orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 7-8 dakika kavurun. Üzerine incecik doğradığınız soğanları ekleyip karıştırarak 10 dakika daha kavurun. Tuz ve karabiberi serpiştirip 2 su bardağı sıcak suyu aktardıktan sonra ara sıra karıştırarak 20 dakika daha pişirin.

Tavla zarı formunda dilimlediğiniz domatesleri de ilave edip sık sık karıştırarak etler yumuşayıncaya kadar, en az 35-40 dakika pişirin. Bu süre sonunda et tam olarak pişmemiş ve suyu da azalmış olursa biraz daha sıcak su ekleyebilirsiniz. Pişirdiğiniz etli sosu ocaktan alın. Diğer taraftan, omleti yapmak için; mısırununu derin ve geniş bir kaseye aktarıp üzerine ılık suyu ekledikten sonra karıştırarak 10 dakika bekletin.

Üzerine yumurtaları kırıp tuz ve karabiberi serpiştirdikten sonra, çatal yardımıyla iyice çırpın. 1 tatlı kaşığı sıvıyağı 25-28 santim çapındaki teflon tavaya aktarıp üzerine 1 kepçe kadar mısırunu omletinden koyun. Tavayı sallayarak omleti tavanın her tarafına yayın. Omleti arkalı önlü, iyice sararıncaya kadar pişirip servis tabağına alın. Kalan omlet malzemesine aynı işlemi uygulayarak hazırladığınız omletleri üst üste dizin. En üste domates soslu eti gezdirin. Dilimleyerek ve sıcak olarak servise sunun.

Peynirli helva

8 kişilik

Hazırlama süresi 10 dakika

Pişirme süresi

35 dakika


Malzeme listesi

250 gr tuzsuz taze peynir

1 çay bardağı süt

2 yemek kaşığı sıvıyağ

1,5 su bardağı toz şeker

1 yemek kaşığı un

1 yemek kaşığı irmik

Üzeri için

100 gr dil peyniri

2 yemek kaşığı toz şeker

Süt ve sıvıyağı derin ve geniş bir tavaya aktarın. Taze peyniri çatalla ezip üzerine ekleyin ve tahta bir kaşıkla karıştırarak kısık ateşte, sürekli karıştırarak peynirin erimesini bekleyin. Peynir iyice eriyince toz şekeri koyup, un ve irmiği serpiştirin.

Karıştırmaya devam ederek 7-8 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın. Karışımı küçük boy bir fırın tepsisine bastırarak yerleştirin. Üzerine tel tel ayırdığınız dil peynirini şekil vererek dizin ve toz şekeri serpiştirin. 175 dereceye ayarladığınız fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirip çıkarın. Ilıkken dilimleyip servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Yazların serin kırmızısı

25 Ağustos 2008
"İnsan artık orta yaşlı biri olduğunu ’nerede o eski...’ diye başlayan cümlelerinin çoğalmasından anlıyor" der bir arkadaşım. Bilmiyorum, ne kadar onaylarsınız bu görüşü, ama gün geçtikçe, insanoğlu doğanın dengesini bozmaya devam ettikçe, böyle başlayan cümlelerimiz artacak gibi geliyor bana.

"Nerede o eski"yi başına koyabileceğimiz şeylerden biri de Diyarbakır karpuzu olsa gerek. Eskiden 70 kilo ağırlığa kadar çıkabilen Diyarbakır karpuzunun ortalama ağırlığı şimdilerde 40 kilo. Hatta o kadar büyük olurmuş ki Diyarbakır karpuzu, bütün olarak satın alındığında fazla geldiğinden dilim dilim satılırmış.

Diyarbakır dendiğinde akla gelen şeylerden biri olan Diyarbakır karpuzunun üretimi, eskisi kadar yaygın değil. Karakış, beyazkış, pembe gibi çeşitleri olan bu karpuzun artık sadece "sürme" çeşidi yetiştiriliyor diyebiliriz. Kalın kabuğuyla hem saklamaya, hem de oradan oraya gitmeye daha uygun olan sürme karpuz, çizgili bir yapıya sahip. Kıpkırmızı etli ve iri siyah çekirdekli olan bu çeşit, bal gibi tadıyla yiyenlerin damağında iz bırakıyor.

Bugün de eskisi gibi Dicle Nehri kıyısında tarımı yapılan Diyarbakır karpuzunun eskisi kadar yaygın olmadığını söylemiştik. Oysa çeşitli dönemlerde bu karpuzun tarımı hem devlet hem de özel girişimler tarafından desteklenmiş ve teşvik edilmiştir. İlki 1960’larda düzenlenen Karpuz Festivali, en büyük karpuzu yetiştiren üreticiyi ödüllendiren bir festivaldir. Başlangıç tarihinden beri birkaç kez kesintiye uğramış olan festival sayesinde Diyarbakır karpuzu daha söz edilir bir ürün haline gelmiştir.

Madem Diyarbakır karpuzu dedik, bu karpuzun şifa olma özelliğine değinen bir hikayeyle bitirelim yazımızı. Ölüme çare arayan Lokman Hekim’in yolu Diyarbakır’a düşer. Zerzevatçılar çarşısında büyük patlıcanları görünce, yöre halkının bu kocaman patlıcanları yiyip nasıl sağlıklı kalabildiğini sorar. Ama sonra, biraz daha ilerleyince, Diyarbakır karpuzunu görür ve "Demek bu insanlar yemekten sonra bol bol karpuz yedikleri için sağlıklı kalabiliyor" der.

Dereotlu

kremalı kabak çorbası

6 kişilik

Hazırlama süresi 10 dakika

Pişirme süresi

20 dakika


Malzeme listesi

á 3 adet orta boy kabak

á 1 demet dereotu

á 6 su bardağı et ya da tavuk suyu

á 4 yemek kaşığı zeytinyağı

á 2 tatlı kaşığı un

á 1 su bardağı süt

á 1 paket hazır süt kreması (200 ml)

á 1 çay kaşığı tuz, karabiber

á 1 tatlı kaşığı kırmızı pul biber

Kabakların kabuklarını hafifçe kazıyıp yıkayın. Saplarını ayırıp her birini iri halkalar halinde doğradıktan sonra, orta boy bir tencereye aktarın. Üzerine ince kıyılmış dereotu ve 6 su bardağı et ya da tavuk suyunu ekleyip, orta ısılı ateşte, kabaklar yumuşayıncaya kadar en az 15 dakika haşlayın. Haşladığınız kabakları el blenderi ya da mutfak robotunda suyuyla birlikte ezerek püre haline getirin. Diğer taraftan, zeytinyağı ve unu orta boy bir tencereye aktarıp orta ısılı ateşte, tahta kaşıkla sürekli karıştırarak 1-2 dakika, un hafif pembeleşip, kokusu gidinceye kadar kavurun. Üzerine püre halindeki kabağı ve sütü de hemen ilave edip karıştırın. Tuz ve karabiberi serpiştirip, sık sık karıştırarak, kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynamaya başlar başlamaz hazır süt kremasını da katıp yaklaşık 3-4 dakika daha pişirdikten sonta ocaktan alın. Ancak bu sırada sık sık karıştırmayı unutmayın. Çorba çok katı olursa, biraz daha et suyu katabilirsiniz. Son olarak, üzerine kırmızı biberi gezdirip, sıcak sıcak servise sunun.

Bezelyeli tel şehriye pilavı

Malzeme listesi

á 2 su bardağı dolusu tel şehriye

á 2 tatlı kaşığı tereyağı

á 3 yemek kaşığı zeytinyağı

á 2 su bardağı et ya da tavuk suyu

á 1 çay kaşığı tuz, karabiber

á 2 su bardağı konserve bezelye (Haşlanmış taze bezelye de kullanabilirsiniz.)

á 1 yemek kaşığı soya sosu (Nar ekşisi de kullanabilirsiniz.)

4 kişilik

Hazırlama süresi 10 dakika

Pişirme süresi

15 dakika


Tereyağı ve zeytinyağını geniş bir pilav tenceresinde kızdırın. Üzerine tel şehriyeyi aktarıp orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak, tel şehriyenin rengi hafifçe kahverengileşmeye başlayıncaya kadar kavurun. Üzerine ılık haldeki et ya da tavuk suyunu hemen aktarın. Su kaynamaya başlayınca tuz ve karabiberi serpiştirip bezelyeyi ilave ettikten sonra karıştırın. Pilavı kısık ateşte, suyunu iyice çekinceye kadar pişirip ocaktan alın. Üzerine varsa soya sosu ya da nar ekşisi gezdirdikten sonra, tencerenin kapağını tekrar kapatarak 10 dakika dinlendirin. Tahta bir kaşıkla yukarıdan aşağıya hafifçe karıştırarak sıcak sıcak servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Uzakdoğu mutfağı

23 Ağustos 2008
Bizim de Uzakdoğu olarak bildiğimiz kavram aslında Batılılar tarafından uydurulmuştur. Oysa hepimiz birbirimize aynı mesafede yaşıyoruz; hiçbirimiz diğerinden "daha uzakta" değil. Ağırlıklı olarak Çin olmakla birlikte, Japonya, Kuzey ve Güney Kore, Tayvan ve Moğolistan’ı kapsıyor Uzakdoğu tanımı. Birbirlerine yakın oldukları için yemek kültürleri de birbirinden etkilenmiş. Tabii Çin hem tarihinin eskiliği hem de baskın yapısıyla diğerlerini en çok etkilemiş olanı.

Yine de hepsinde ortak olan özellikler var. Örneğin, bizim mutfağımızda ekmek ne demekse, orada da yağsız tuzsuz pirinç pilavı o demek. Ayrıca "noodle" adındaki şehriye de hepsinin ortak yanı. Şehriyenin yapıldığı malzeme, bölgenin iklimine göre değişiklik gösterse de, tarifler ve sunum şekli birbirine oldukça benzer. Uzakdoğu mutfağı denince akla ilk olarak gelen Çin mutfağını özel kılan öyle çok şey var ki. Mesela alışkın olduğumuzun aksine, karbonhidrat tabağı ana, protein tabağı ise yan yemek olarak sunuluyor.

Bu yüzden pirinç pilavı ve şehriyenin mutfakta büyük önemi var. Bambaşka bir yeme içme şekline sahip Uzakdoğulular ve yemeğe meraklı olan herkesin en azından bir kez tatması gerek bu mutfağı.

Ispanak pestolu pilav

8 kişilik

Hazırlama süresi 20 dakika

Pişirme süresi

20 dakika


Malzeme listesi

á 2 su bardağı pirinç

á 15-20 adet ıspanak yaprağı

(yaklaşık 100 gr)

á 1 çay bardağı zeytinyağı

á 3 diş sarmısak

á 1 yemek kaşığı dolusu dolmalık fıstık

á 1 demet dereotu

á 2 su bardağı sıcak su

á 1 çay kaşığı tuz, karabiber

İtalyanların meşhur pesto sosunu hazırlamak için; yıkayıp süzdüğünüz ıspanak yapraklarını mutfak robotu ya da blendere aktarın. Üzerine zeytinyağı ve soyulmuş sarmısakları ekleyin. Saplarını ayıkladığınız dereotunu ve dolmalık fıstığı da ilave ettikten sonra robotu çalıştırın. Malzemeleri iyice ezilip püre haline gelinceye kadar robotta çekin.

Robottaki malzemeleri geniş bir pilav tenceresine aktarıp orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynamaya başlar başlamaz, yıkayıp süzdüğünüz pirinci ilave ettikten sonra, karıştırarak 5-6 dakika kadar kavurun.

Kaynar suyu (et ya da tavuk suyu da kullanabilirsiniz) tencereye aktarın. Tuz ve karabiberi serpiştirip tekrar karıştırın. Tencerenin kapağını kapatıp orta ısılı ateşte, pirinç suyunu iyice çekinceye kadar pişirin. Ocağın altını iyice kısıp pilavı 5 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın. Pilavı yaklaşık 15-20 dakika dinlendirin. Servise sunmadan önce tahta bir kaşıkla aşağıdan yukarıya doğru karıştırın. Bu pilavı kalıplara koyup şekil vererek de servise sunabilirsiniz.

Yoğurtlu mantar salatası

6 kişilik

Hazırlama süresi 15 dakika

Malzeme listesi

á 400-500 gr konserve mantar

Sosu için;

á 3 su bardağı yoğurt

á 1 yemek kaşığı dolusu mayonez

á 1 demet dereotu

á 3 yemek kaşığı zeytinyağı

á 2 çay kaşığı tuz

á 1 tatlı kaşığı kırmızı pul biber

Konserve mantarı süzdükten sonra bir salata tabağına aktarın. Diğer taraftan, sosu hazırlamak için; yoğurdu derin bir kaba aktarıp, üzerine, mayonez ve zeytinyağını ekleyerek çatal ya da tel çırpacak yardımıyla iyice karıştırın.

Tuz ve kırmızı pul biberi serpiştirip tekrar harmanlayın. Hazırladığınız bu yoğurtlu sosu, konserve mantarın üzerinde gezdirip karıştırın. Mantarın sosu çekmesi için buzdolabında 15-20 dakika kadar bekletin. Kullandığınız mantarlar büyük boysa her birini boylamasına ikiye-üçe bölebilirsiniz. Servise sunmadan önce salatanın üzerine ince kıyılmış dereotunu serpiştirin. Soğuk olarak servise sunun. Bu tarif çok güzel bir mezedir ve açık büfe mönülerine çok uygundur.
Yazının Devamını Oku

Ketçabın öyküsü

22 Ağustos 2008
Kırk yaşının üzerindeki insanların, yani bizlerin damak tadına pek de hitap etmeyen bir sostur ketçap. Ancak artık yemek kültürümüzün içine iyice girdi. Yeni nesil pek seviyor ve hemen her şeye katıyor onu. Amerikan yeme içme alışkanlıklarıyla birlikte anılan ketçabın bir Çin icadı olduğunu duyduğumda pek şaşırmıştım doğrusu.

Sonradan araştırıp Çinlilerin bu sosu balık ve tavuk yemeklerinde kullandıklarını öğrendim. Tabii ki şimdiki halinden biraz farklıymış o zaman ketçap.

Çinliler tarafından bulunan ve kullanılan ketçabın Avrupa’yla tanışması ise 1600’lü yıllara rastlar. İngiliz denizciler Singapur ve Malezya’da yedikleri bu lezzetli sosu çok beğendikleri için ülkelerine götürmüşler.

Ancak İngiliz ketçabı Çin ketçabına pek de benzemiyordu. Malum, Çinlilerin baharatla kurduğu ilişki zamanın Avrupa’sı için pek yabancıydı ve üstelik yabancı olmasalar bile baharat kültürüne, Çin baharatlarını bulamadıklarından bu tarifi bire bir uygulayamayacakları kesindi.

Öyle de oldu ve İngiltere’de ketçaba mantar, ceviz ve salatalık da eklendi. Ve resmi olarak ketçabın bir yemek kitabına geçmesi de 1740’larda oldu. Ancak bugün bildiğimiz haline en yakın olan ketçap, yani domatesli olanı 1790’da piyasaya sürüldü. Ve nihayet ketçap 1876’da şişelerde satılmaya başlandı.

Bize gelince, yazının başında söylediğim gibi, ketçap ancak hamburger kültürünün yaygınlaşmasıyla girmeye başladı yemek kültürümüze. Ve ketçabın hamburger harici kullanımı gıda sektörümüzdeki gelişmelere paralel olarak artış gösterdi.

Keten tohumlu peynirli kuruvasan

8 kişilik

Hazırlama süresi 30 dakika

Pişirme süresi

35 dakika


Malzeme listesi

á 250 gr orta yağlı peynir

(veya 250 gr lor peyniri)

á 2 adet yumurta sarısı

á 250 gr bitkisel margarin

(eritilip, soğutulmuş)

á 4-4,5 su bardağı un

á 1 çay kaşığı tuz

á 1 paket kabartma tozu

á 1 demet maydanoz

Üzerine;

á 1 adet yumurta akı

á 2 çorba kaşığı keten tohumu

Derin bir yoğurma kabının içine çatalla ezilmiş orta yağlı beyaz peyniri ya da lor peynirini aktarın. Lor peyniri tuzsuz olduğu için tuz miktarını artırabilirsiniz. Üzerine oda sıcaklığındaki yumurta sarısıyla beraber eritilip, soğutulmuş margarini ekleyin.

Bir başka derin kapta un, tuz ve kabartma tozunu karıştırın. Un miktarını önce 4 bardak kullanın. Daha sonra yoğurmaya başlayınca artırabilirsiniz. Şimdi unlu kabartma tozlu karışımı tel bir süzgeçle eleyerek peynirli harcın içine ilave edin.

Bir taraftan da yoğurmaya başlayın. 2-3 dakika içinde hamur toplanmaya başlayacaktır. Kulak memesi yumuşaklığında ama elinize yapışmayan bir hamur kıvamı tutturmanız gerekir. İşte bu aşamada gerekirse yarım bardak daha un ekleyebilirsiniz.

Tüm malzemeler birbirleriyle iyice özleşene kadar yoğurduğunuz hamurun üzerine bir mutfak peçetesi örterek oda sıcaklığında 15-20 dakika bekletin. Öte yandan maydanozları ayıklayıp incecik doğrayın. Bir başka kaseye yumurta akını koyup çatalla hafifçe çırpın. Keten tohumlarını da bir tabağın içine koyun. Artık dinlenen hamuru 4’e bölün.

Her bir hamur yumağını hafif unlu tezgahta bir yemek tabağı büyüklüğünde yani 20-22 santim çapında merdaneyle açın. İçine maydanoz serpin. Sonra da 4 eşit parçaya bölüp, tıpkı sigara böreği sarar gibi geniş kenarından başlayarak rulo yaparak sarın.

Her iki ucunu içe doğru bükerek, ay şeklini verin. Bir fırça yardımıyla üzerlerine yumurta akı sürüp, keten tohumu serpiştirin. Kalan hamurlara da aynı işlemi uygulayın. Yağlanmış ya da fırın kağıdı serilmiş fırın tepsisine dizip, 5 dakika önceden ısıtılmış, 175 dereceye ayarlanmış fırına yerleştirin. Yaklaşık 30-35 dakika sonra üzerleri iyice kızaran kuruvasanları fırından alıp, soğuyunca servise sunun.

Kakaolu Kinidos kurabiyesi

8 kişilik

Hazırlama süresi 30 dakika

Pişirme süresi

15 dakika


Malzeme listesi

á 250 gr bitkisel margarin (yumuşamış)

á 1 su bardağı toz şeker

á 1/2 su bardağı pudra şekeri

á 3 su bardağı un

á 3 yemek kaşığı dolusu kakao

á 1 paket vanilya

á Türk kahvesi fincanıyla 1 fincan çekilmiş ceviz içi

Yumuşamış margarin derin bir kaba aktarılır. Üzerine toz şeker ve pudra şekeri de eklenerek yoğrulmaya başlanır. Un azar azar ilave edilip kakao katılır. Bir taraftan yoğrulmaya devam edilirken bir taraftan da vanilya ve çekilmiş ceviz içi aktarılır.

Malzemeler iyice karışıp düzgün bir hamur elde edilinceye kadar yoğrulur ve oda sıcaklığında 15 dakika kadar bekletilir.

Dinlenen hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparılıp yuvarlanır. Üzerlerine bastırılarak iki parmak eninde olacak şekilde uzatılır. Üzerleri varsa, ısıya dayanıklı şekerlemelerle süslenir. Fırın tepsisine fırın kağıdı serilip kurabiyeler aralıklı olarak tepsiye dizilir. 10 dakika önceden 175 dereceye ayarlanmış fırında 15 dakika kadar pişirilip çıkarılır. (Fırından çıkarılan kurabiyeler bir süre de kendi ısılarıyla pişmeye devam edecektir.) Soğumaları beklenip iyice sertleşen kurabiyeler servise sunulur.
Yazının Devamını Oku

Toroslar’da içme suyu ve detoks

21 Ağustos 2008
Son yılların en popüler diyet ve arınma yöntemlerinden biri detoks. Konuyla ilgili yeni yöntemler dünyada ve Türkiye’de uygulama alanı bulmaya devam ediyor. Detoks, vücudumuza çeşitli yollarla giren ve dışarı atılmayı bekleyen atık maddelerinden, yani zararlı toksinlerden kurtulmak amacıyla yapılıyor. Detoksla amaçlanan şeyse vücudumuzun bedensel ve ruhsal yönden arındırılması.

Detoksta uygulanan yöntemlerin biri de taze besinler tüketmek ve doğal kaynak suyu ya da filtre edilmiş su kullanmak.

Geçmişe, Anadolu insanının yaşamına baktığımızda bu modern dönem uygulamalarının aslında o zamanlar var olduğunu görüyoruz. Evlerimizde ya da şehir şebekelerinde içme suyunun olmadığı, buzdolabının henüz yaygın olarak kullanılmaya başlanmadığı 50-60 yıl öncesinde Çukurova gibi sıcak bölgelerde kuyulardan su çekilir ve bu su büyük boy toprak küplere konulurmuş.

Bu küpler kuyu suyunu serin tutar hatta soğuturmuş. Yöre halkı da içme suyu koydukları bu küplere kozalak, çam dalı ve mersin dalı (yöredeki adıyla murt dalı) koyarmış. İçine koyulan bütün bu güzel şeylerin koku ve aroması suya geçer ve bu su içenlerin damağında unutulmaz bir iz bırakırmış.

Benzer şekilde, Toros dağlarında yetişen bir sedir türü olan ve bazı yörelerde "kamalak ağacı" olarak adlandırılan ağacın kabuklarının özsuyu da yöre insanları tarafından içme suyuna karıştırılarak kullanılmaktaymış.

Yıllanmış çam ağaçlarının kabuklarından elde edilen bitki ekstresi, güçlü bir anti-oksidan olarak şimdilerde de pek popüler. Bilimadamlarının yaptığı araştırmalar, çam kabuğunda bulunan "pycnogenol" maddesinin doğada bulunan en kuvvetli antioksidanlardan biri olduğunu ve anti-ageing özelliği sayesinde serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı yaşlanma etkilerini azalttığını ortaya koyuyor. Bu madde aynı zamanda C ve E vitamininin geri dönüşümünü sağlıyor ve kan dolaşımını hızlandırıyor.

Kremalı sarmısaklı patates ograten

Malzeme listesi

4 adet orta boy patates

Sosu için;

1 su bardağı süt

1 paket hazır süt kreması (200 ml)

2 yemek kaşığı zeytinyağı

1 su bardağı rendelenmiş dil peyniri

(Taze kaşar ya da mihalıç peyniri de kullanabilirsiniz.)

3 diş sarmısak

1 tatlı kaşığı tatlı hardal

1 tatlı kaşığı kırmızı pul biber

2 çay kaşığı tuz, karabiber

Patatesleri iyice yıkadıktan sonra bir tencereye yerleştirip üzerini kapatacak kadar suyla haşlayın. (Patateslerin dağılmamasına dikkat edin.) Soğuyan patatesleri soyup 1 santim kalınlığında doğrayın. Patates dilimlerini orta boy ve kenarları yüksek bir fırın kabına dik duracak şekilde yan yana yerleştirin.

Üzerine tuz ve karabiberi serpin. Diğer taraftan, sosu hazırlamak için; süt ve kremayı derin bir kaba aktarın. Üzerine zeytinyağı ve rendelenmiş peyniri ilave edip dövülmüş sarmısaklar, hardal ve kırmızı pul biberi ekleyin. Malzemeleri çatalla iyice çırpın. Hazırladığınız bu sosu patates dilimlerinin üzerine gezdirin. Patates ograteni 10 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında 25-30 dakika kadar pişirip çıkarın. Sıcak sıcak servise sunun.

Oraletli kup Anadolu

8 kişilik

Hazırlama süresi 10 dakika

Pişirme süresi

35 dakika


Malzeme listesi

1 litre süt

1 yemek kaşığı dolusu toz şeker

3 yemek kaşığı dolusu mısır nişastası

1 paket vanilya

Üzeri için;

4 su bardağı su

9 yemek kaşığı dolusu oralet

(Herhangi bir toz içecek kullanılabilir.)

3 yemek kaşığı dolusu toz şeker

3 yemek kaşığı dolusu mısır nişastası

Süt ve toz şeker orta boy bir tencereye aktarılıp kısık ateşte ara sıra karıştırılarak ılık hale getirilir. Mısır nişastası, bir su bardağı soğuk suyun içinde ezilir. Üzerine ılık haldeki sütten 1 kepçe kadar aktarılıp nişastalı karışım ılık hale getirilir. Ocaktaki süt bir yandan karıştırılırken, bir yandan da nişastaya eklenir.

Kısık ateşte, sürekli karıştırılarak katılaşıp kaynayıncaya kadar pişirilir. Kaynamaya başlar başlamaz ocaktan alınıp vanilya ilave edildikten sonra, tel çırpacak ya da mikserle 1-2 dakika kadar çırpılır.

Muhallebi kaselere ya da kup bardaklarına yarısına gelecek şekilde paylaştırılır ve soğumaları beklenir. Diğer taraftan, su ve oralet küçük bir tencereye aktarılıp üzerine toz şeker ve nişasta ilave edilir. Kısık ateşte, tahta bir kaşıkla karıştırılarak katılaşıp kaynamaya başlayıncaya kadar pişrilir. Ocaktan alınan muhallebi kaselerde soğuk halde bekleyen diğer muhallebilerin üzerine paylaştırılır. Buzdolabında 3-4 saat kadar bekletilip üzerleri renkli şekerlemelerle süslenerek servise sunulur.
Yazının Devamını Oku

Pratik, lezzetli ve besleyici

20 Ağustos 2008
Kadın da artık en az erkek kadar aktif bir role sahip, evin geçiminde ve dolayısıyla iş hayatında. Biz kadınlar da sabahın yedisinde işe gitmek üzere yollara düşüp akşam, büyük şehirde yaşamanın armağanı (!) olan trafiğin de etkisiyle belki de eşimizden sonra eve dönüyoruz. Eve akşam saatlerinde gelen kadın, hele bir de evde düzenli ve iyi beslenmesi gereken bir çocuk varsa, hem pratik, hem besleyici hem de lezzetli yemekler yapıp ailesini sofra başında toplamak ve bütün gün ayrı geçirilen zamanı hiç olmazsa akşam yemeklerinde telafi etmek istiyor. İşte bu yüzden, biz kadınların, akşam yorgun argın eve gelip mutlaka akşam yemeği hazırlamamız gerekiyor. Yaptığımız yemeklerin de besleyici, bir o kadar da pratik olması.

Evet kadınların daha az zamanda daha çok iş yapması lazım artık ama harcanan zaman azaldıkça işin kalitesinin de kesinlikle düşmemesi bir başka şart. Yani öyle çabuk yemek yapmak için yemeğin lezzetinden ya da besleyiciliğinden ödün vermemek lazım.

İşte yukarıda saydığımız özelliklere uygun, yani, yemek yapanın zamandan tasarruf edebileceği, ama aynı zamanda lezzetli ve besleyici yemekler yapabileceği bir tenceredir düdüklü tencere.

Üstelik düdüklü tencere sadece zamandan değil, yemek yaparken harcanan enerjiden de tasarruf edilmesini sağlar ve dolayısıyla da küresel ısınma gibi önemli bir konuyu da göz ardı etmemiş olursunuz, yemekleri mümkün olduğunca düdüklü tencerede pişirirseniz.

Peki nedir bu mucizevi tencerenin sırrı? Yani o küçük şeyin içinde neler oluyor da yemeklerimiz hem bu kadar lezzetli ve besleyici olabiliyor, hem de daha kısa sürede pişebiliyor.

"Suyun kaynama derecesi 100’dür" Bize ilkokuldan beri bu öğretildi değil mi? Bu bilgi için yanlıştır demek haksızlık olur ama suyun kaynama derecesi, bulunduğu ortamın basıncına da bağlıdır. Yani, ortamdaki basınç yükseldikçe suyun kaynama derecesi de artacaktır.

İşte düdüklü tencerenin sırrı da buradadır. Buhar tencerenin dışına çıkmadığından içerdeki basınç artar ve suyun kaynama derecesi de 130 dereceye kadar yükselir. Tencerenin içindeki bu yüksek sıcaklık yiyeceklerin hem besleyici değerlerinin kaybolmamasını, hem de çabuk pişmesini sağlar.

Ayşimin biberli köftesi

Malzeme listesi

4 adet orta boy patates

1 çay bardağı sıvıyağ

Köfte için;

400-500 gr yağsız köftelik kıyma

3-4 adet tost ekmeği

1 adet yumurta

1/2 demet maydanoz

1 adet orta boy kuru soğan

2 çay kaşığı tuz, karabiber

1 çay kaşığı kimyon, yenibahar

Biberli sos için;

5 adet közlenmiş kırmızı biber (konserve)

3 adet orta boy domates

1 su bardağı sıcak su (et ya da tavuk suyu)

1 yemek kaşığı taze ya da kuru fesleğen

2 çay kaşığı tuz

Köftesinin hazırlanması için; kıyma derin bir kaba aktarılır. Tost ekmeklerinin (bayat ekmek de olabilir) içleri ufalanarak kıymanın üzerine eklenir. Yumurta kırılıp incecik kıyılmış maydanoz ilave edildikten sonra, rendelenmiş soğan katılıp tuz, karabiber, kimyon ve yenibahar da serpiştirilir. Hazırlanan köfte harcı 5-6 dakika kadar yoğrulup üzeri örtülerek buzdolabında bekletilir.

Diğer taraftan, patatesler soyulup yarım santim kalınlığında halka halka doğranır. Kararmamaları için soğuk suda bekletilir. Biberli sosun hazırlanması için; konserve biberlerin suyu süzülerek kavanozdan çıkarılır. Domatesler soyulup iri kuş başı et fotmunda doğranır. Biber ve domates mutfak robotunda çekilerek püre haline getirilir. Sıcak haldeki et ya da tavuk suyu eklenerek tuz serpiştirilir. Fesleğen de ilave edilerek tekrar karıştırıldıktan sonra bir kenarda bekeltilir. 1 çay bardağı sıvıyağ geniş bir tavaya aktarılıp kızdırılır.

Patates dilimleri süzülüp kağıt havluyla kurulandıktan sonra, kızgın yağda hafifçe kızartılır. Buzdolabından çıkarılan köfte harcından ceviz büyüklüğünde parçalar koparılıp yuvarlanır ve üzerlerine bastırılarak hafif yassı hale getirilir. Hazırlanan köfteler patateslerin kızartıldığı tavada önlü arkalı kızartılır. Köfteler geniş bir tencereye bir sıra dizildikten sonra üzerine bir sıra da patates dilimi yerleştirilir. Köfte ve patatesler aynı sırayla malzeme bitinceye kadar dizildikten sonra üzerlerine hazırlanan biberli sos gezdirilir. Orta ısılı ateşte 25-30 dakika kadar pişirilen yemek sıcak sıcak servise sunulur.

Damla çikolatalı Amerikan kurabiyesi

Malzeme listesi

250 gr yumuşamış margarin

(Oda sıcaklığında beklemiş olmalı.)

2 çay bardağı pudra şekeri

(büyük boy çay bardağıyla)

1 paket vanilya

3 su bardağı un

3 fincan dolusu damla çikolata

Türk kahvesi fincanıyla 2 fincan dolusu kuru çekirdeksiz üzüm

1 paket kabartma tozu

Oda sıcaklığında iyice yumuşamış olan margarini derin bir kaba aktarıp, üzerine pudra şekeri ve kakaoyu ilave ettikten sonra, yoğurmaya başlayın. Vanilyayı ekleyip yoğurmaya devam edin. Un ve kabartma tozunu başka bir derin kapta karıştırın. Damla çikolata ve kuru çekirdeksiz üzümü (İzmir üzümü veya sultaniye de denir) ekleyip tekrar karıştırın.

Bu unlu çikolatalı karışımı yoğurduğunuz malzemelere katıp malzemeler birbirleriyle iyice karışıncaya kadar yoğurun. Hazırladığınız yumuşak ve ele yapışmayan hamurdan limon büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarladıktan sonra, avuçlarınız arasında bastırarak 7-8 santim çapında yassı kurabiyeler hazırlayın.

Diğer taraftan, fırın tepsisine fırın kağıdı yayıp, hazırladığınız kurabiyeleri en az 2 santim aralıklı olarak tepsiye yerleştirin. Kurabiyeleri 10 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında, üzerleri hafifçe sararıncaya kadar, 25-30 dakika pişirip çıkarın. Kurabiyeler, fırından çıkardıktan sonra da kendi sıcaklığıyla pişmeye devam edecektir. Soğuyup sertleşen kurabiyeleri servise sunun.
Yazının Devamını Oku