14 Eylül 2009
Ramazan sizde de bende yaptığı etkiyi mi yapıyor? ıçinden “nedir bu etki” diye geçirenler için kısaca açıklayayım efendim. Ben ramazan geldiğinde soframa hep geleneksel tatları koymak istiyorum. Yanlış anlamayın, öyle “zor ya da zahmetli” diye çocuklarını ve sevdiklerini eski tatlardan mahrum bırakanlardan değilim. Ama yine de ramazanda olduğu kadar sık yapamıyorum geleneksel yemeklerimizi.
Geleneksel tatlar dediğimde sadece yemeklerden bahsettiğim de sanılmasın sakın. Komposto ve şerbet gibi içecekler de ramazanlarda soframdan eksik etmediğim lezzetler. Özellikle ramazan, bu seneki gibi sıcaklara denk geldiğinde iftar sofralarımın bir başka vazgeçilmezi de limonata oluyor.
Uzmanların “mutlaka tüketin” dedikleri C vitamini deposu limondan yapılan limonata, ramazan ayı boyunca sıvı açığımızı kapamak için de ideal bir içecek. Zaten bu yıl iftar daveti için gittiğim pek çok evde de limonatanın sofranın baş köşesinde durduğunu sevinerek gördüm.
Kimi evlerde ev yapımıydı bu limonatalar, kimi evlerde çeşitli markaların piyasaya yeni sürdüğü şişeler içinde. Ne olursa olsun, sofralarda gördüğüm limonatalar bana limonatanın kolalı içeceklerin yerini aldığını düşündürüp sevinmemi sağladı.
Kolay gibi görünür limonata yapmak. “Ne olacak ki, limon suyu, su ve şekeri karıştır, al sana limonata” diyenler bile vardır aranızda. Oysa limonata yapmak o kadar da basit değil. Zaten o kadar basit olsaydı, limonatasıyla meşhur yerler olmazdı değil mi?
Şimdi size benim ev yapımı limonata tarifimi vereyim diyorum. Limonun kabuklarını beyaz zara kadar rendelerim. Onu şekerle bir güzel ovarım. Üzerine limon suyunu ekler bir gece buzdolabında bekletirim. Ertesi gün ailenin damak tadına uygun miktarda şeker, su ve taze nane yaprağı koyar birkaç saat daha buzdolabına koyarım. Önemli olan şekerin limon tadını bastırmamasıdır.
Evet iftar ve sahurda limonata içmek iyi bir fikir. Limonatayı kendi ellerinizle yapmak ise daha da iyi bir fikir.
ORALETLİ HAFİFLETEN TATLI
10 KİŞİLİK
HAZIRLAMA SÜRESı: 15 DAKıKA
PışıRME SÜRESı: 30 DAKıKA
Malzemeler
Sütlü krema için;
* 10 çay bardağı süt
* 2 çay bardağı mısır nişastası
* 2 çay bardağı tozşeker
* 1 paket kakaolu pötibör bisküvi
Oraletli krema için;
* 10 çay bardağı su
* 2 çay bardağı mısır nişastası
* 1 çay bardağı tozşeker
* 2 çay bardağı oralet
(Herhangi bir toz içeceği kullanabilirsiniz ama ben portakallıyı öneririm.)
Yapılışı
Sütlü kremayı hazırlamak için nişasta ve tozşekeri orta boy bir tencereye aktarın. Üzerine sütü ekleyip tel çırpıcı ya da tahta kaşık yardımıyla karıştırarak nişastayı ezin. Kremayı kısık ateşte, sürekli karıştırarak muhallebi kıvamına gelip kaynamaya başlayıncaya kadar pişirin ve ocaktan alın. Ilık hale gelmesi için en az 10 dakika bekleyin.
Diğer taraftan orta boy ve kenarları en az 5 santim yüksekliğinde olan cam ya da porselen kalıbı suyla çalkalayın. Ilık haldeki sütlü kremayı kalıba aktarıp üzerini spatulayla düzeltin. Kakaolu bisküvileri aralarında az aralık bırakarak üzerine dizdikten sonra buzdolabında bekletin.
Oraletli kremayı hazırlamak için su ve mısır nişastasını orta boy bir tencereye aktarın. Tozşeker ve oraleti ilave edip tel çırpıcı ya da tahta kaşık yardımıyla karıştırın. Kremayı kısık ateşte, sürekli karıştırarak koyu muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Kaynamaya başlayan oraletli kremayı ocaktan alın. Ilık hale gelmesi için bir kenarda en az 10-15 dakika bekletin. Arada sırada karıştırarak kabuk bağlamasını engelleyin.
Ilık haldeki kremayı yakın mesafeden bir kepçe yardımıyla bisküvilerin üzerine yavaş yavaş aktarın. Tekrar üzerini düzeltip buzdolabına koyun. En az 4-5 saat veya 1 gece buzdolabında bekletin. Servise sunmadan önce çıkarıp dilimleyin.
Yazının Devamını Oku 
12 Eylül 2009
Almanya’daki Bamberg Üniversitesi profesörlerinden Bert Fragner, 17’nci yüzyılda yaşayan bir Avrupalı’ya ya da Akdenizli’ye göre dünyanın en modern, en gözde, en gelişkin mutfağının Osmanlı mutfağı olduğunu düşünür. Sanırım Alman profesörün tamamen haksız olduğunu ya da yalan yanlış bir şey söylediğini iddia edemeyiz. Çünkü Türk mutfağını Türk mutfağı yapan ve onu dünyanın en iddialı mutfakları arasına sokan şey belki de bu kadar zengin bir Osmanlı kültüründen geliyor olmasıdır.
Çerkez mantısı, Arnavut böreği, Kürt böreği ve hatta keşkül... Kim bu tatların her birinin tüm halk tarafından sevilip benimsenmediğini iddia edebilir ki? Bugün Türk tatlısı diye afiyetle yediğimiz kazandibinin kökenlerine kadar gidip de Rum izine rastladığımızda şaşıracak mıyız peki? Bu sorunun cevabı “hayır” bence.
Ve Osmanlı mutfağının bu kadar zengin ve eşsiz olmasının nedeni de aynı. Yani bu farkında olmadan, hiçbir şekilde baskıya tabi tutulmayan kültür alışverişi. Bu iç içe geçmişlik. Evet Osmanlı ımparatorluğu çok uluslu bir yapıya sahipti ve bunun en güzel örneği de o kültürün can damarlarından biri olan Osmanlı mutfağıdır. Demiyorum ki değişmeyelim, ilerlemeyelim. Ama değişirken aslımız yokmuş gibi de davranmayalım...
SUSAMLI AÇMA
8 kişilik
Hazırlama süresi: 70 dakika
Pişme süresi: 35 dakika
MALZEME LıSTESı
Hamur için;
* 3 su bardağı ılık süt
* 1 yemek kaşığı toz maya
* 1 su bardağı sıvıyağ
* 3 yemek kaşığı tozşeker
* 7 su bardağı un
* 1 çay kaşığı tuz
Hamur aralarına sürmek için;
* 125 gr eritilmiş margarin
Üzeri için;
* 2 adet yumurta
* 4 yemek kaşığı yoğurt
* 1 tatlı kaşığı susam
YAPILIŞI
Toz maya ve ılık sütü yoğurma kabına aktarıp maya eriyinceye kadar karıştırın. Sıvıyağ, tozşeker ve tuzu ekleyip karıştırın. Unu da azar azar ilave edip pürüzsüz ve kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Üzerini temiz bir bezle örtüp 30 dakika bekletin.
Kabarıp mayalanan hamuru 24 eşit parçaya ayırın. Bezelerden birini, oklava yardımıyla pasta tabağından küçük yuvarlak bir hamur oluşturacak şekilde açın. Üzerlerine eritilmiş yağ sürüp rulo yapın. Ruloların iki ucunu ters yöne birkaç kez çevirip uç kısımlarını birleştirerek açma şekli verin.
Hazırladığınız açmaları yağlanmış fırın tepsisine aralıklı olarak yerleştirin. Üzerlerine kalan eritilmiş margarini fırça yardımıyla sürün. Yumurta ve yoğurdu küçük bir kapta karıştırıp hamurların üzerine sürün. Susamı serpin ve kabarıp mayalanması için 20 dakika daha bekletin.
Açmaları 175 dereceye ayarlı fırının alt rafında üzeri kızarıncaya kadar 35-40 dakika pişirin. Sıcak ya da ılık olarak servise sunun.
BADEMLİ UN HELVASI
MALZEME LıSTESı
* 100 gr iç badem
* 250 gr tereyağı
(Bitkisel margarin de kullanabilirsiniz.)
* ½ kg un
* Türk kahvesi fincanıyla 1 fincan su
* Türk kahvesi fincanıyla 8 fincan süt
* 3 su bardağı tozşeker
YAPILIŞI
Kabuklu bademi haşlayıp kabuklarını soyun. Yarısını robota koyup çekin ya da dövün. Diğer yarısını bütün olarak bırakın.
Yağı büyük bir teflon tencerede eritin. Unu yavaş yavaş tencereye aktarıp hafif kısık ateşte sürekli karıştırarak kavurmaya başlayın. Bütün haldeki bademleri ilave edip karıştırmaya devam ederek en az 20-30 dakika kadar kavurun. (Kavrulan unun rengi sütlü kahverengi olmalıdır. ışin püf noktası budur.) Helvanın parlak olması için bu aşamada su ekleyip tekrar karıştırın.
Tozşeker ve sütü bir kasede karıştırıp şekeri eritin ve helvaya ilave edip 1 dakika daha karıştırmaya devam edin. Tencerenin kapağını kapatıp helvayı kısık ateşte, vakvaklamaya ve kaynayıp fokurdamaya başlayıncaya kadar pişirin.
Kaynayan helva artık suyunu çekmiş demektir ve bu aşamada ocaktan alınması gerekir. Ocaktan aldığınız helvanın içine çekilmiş bademleri katın ve 5 dakika kadar dinlendirin.
Dinlenen helvadan yemek kaşığı yardımıyla parçalar alıp parçaları şekillendirin ve servise sunun. Üzerlerini badem ya da fıstıkla süsleyin. ısterseniz bazı yörelerde olduğu gibi üzerine pekmez de gezdirebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 
11 Eylül 2009
Sonbahar artık kapıda. Yazı geride bırakmanın hüznü hem doğayı hem de bizleri sardı.
Sonbaharın bizde yaptığı tek etki hüzün vermesi değil. Bağışıklık sistemimiz de serinleyen havayla birlikte zayıflıyor ve vücudumuz hastalıklara daha açık hale geliyor. Peki ne yapmalı?
Öncelikle her mevsimde olduğu gibi sonbaharda da doğru beslenmek gerekli.
Antioksidanlar vücuttaki bazı enzimleri çoğaltarak bağışıklık sistemimiz üzerinde pozitif etki yapan maddelerdir. A, C ve E vitaminleri, çinko ve magnezyum gibi mineraller, Omega-3 yağ asidi antioksidan etkiye sahip olduğundan, sonbaharda vücuda daha çok alınması gereken bileşenlerdir.
Sonbahar hüznü denen şey de vücudumuzu ve sağlığımızı olumsuz yönde etkileyen başka bir etmendir. Sonbahar hüznü için de uzmanların önerisi magnezyum ve potasyumca zengin muz, C vitamini deposu olan portakal ve sıkılmış portakal suyu, Omega-3 deposu ceviz.
Yazının Devamını Oku 
10 Eylül 2009
Tavuk eti, diğer et türlerine göre ucuz ve çok pratik. Onun için de tavukla ilgili ne kadar çok şey bilirsek o kadar iyi olur.
Tavuk eti, satın alın-masından pişirilmesine kadar dikkat gerektiren bir et. Çünkü bakteri üretmeye ve bozulmaya çok çabuk başlar. ılk olarak size tavsiyem şu: Bilmediğiniz markaların tavuğunu almayın. Millet olarak öyle “Aldığım şeyin üretim ve son kullanma tarihlerine bakayım” deme gibi alışkanlıklarımızın olmadığını hepimiz biliyoruz. Ama aslında bilinçli tüketici olmanın yolu da böyle ayrıntılardan geçiyor. Onun için de tavuk alırken üzerinde yazan hemen her şeye dikkat etmek gerekiyor.
Aldığınız tavuğu eve getirdiniz. Buzdolabına koyacaksınız. Ama tavuğun buzdolabın alt kısmında en fazla bir gün bekleyebileceğini bilmelisiniz. Bir gün içinde kullanmayacağınız tavuğu ise mutlaka derin dondurucuda bekletmeniz gerekiyor.
Peki, buzdolabından çıkardığınız tavuğu kesme tahtasının üzerine koydunuz. Yemek için gerekli işlemleri kesme tahtası üzerinde yaptınız ve tavuğu tahtanın üzerinden aldınız.
Farkında olmasanız da tavuk eti bakterilerini tahtanın üzerinde bıraktı ve siz tavuğu doğradığınız tahtanın üzerinde şimdi de domates doğrayacaksınız. Tahtanın üzerinde kalan bakteriler de böylece domatese geçmiş olacak.
Yazının Devamını Oku 
9 Eylül 2009
Özellikle biz hanımlar, yaz yaklaşırken paniğe kapılıp hızla kilo vermeye çalışırız.
Günlerle ölçülen sürelerde ciddi miktarda kilo kaybetmek için sağlıksız diyet programları uygularız. ışin uzmanına danışmayı hiç düşünmeden, sırf bikini giyeceğiz diye kulaktan dolma diyetlere başvururuz. Oysa diyet tamamen kişisel bir şeydir. Fazla kiloları atmak ve formunuza kavuşmak ise uzmanlık işi...
Evet, bazı hanımlar yaza hazırlık diye acımasız diyetler uygulayıp çok kilo kaybettiler. Beslenme alışkanlıklarını değiştirmeden, aç kalarak yaptıkları bu diyetler vücutlarına zarar da verdi muhtemelen...
Üstelik yaz öyle uzun bir mevsim değil. Yani yazın bikinilerle sergilediğimiz vücudumuzu kışın kalın giyisiler altında saklayabiliyoruz. Ve biz hanımlar, ne yazık ki, saklayabildiğimiz şeylerin formda olup olmamasını da pek önemsemiyoruz. Yani yazın zayıf olmak, kışın olmaktan daha önemli bizim için.
Olması gereken bu mu peki? Tabii ki hayır. Hem de kocaman, büyük harflerle yazılmış bir HAYIR... Uzmanlar hızla kilo verip geri almanın vücudumuz için zararlı olduğunu, gerçek forma girmenin beslenme alışkanlığını değiştirmekle, sporu hayatımıza sokmakla ve bir dönem spor yapıp bırakmamakla mümkün olacağını söylüyor.
Yazının Devamını Oku 
8 Eylül 2009
Geçen gün adresime bir paket geldi. ıçinden kabuksuz kabak çekirdeği kutuları çıktı.
Sağ olsun Natural markası geçtiğimiz haftalarda bu köşede yer verdiğimiz kabak çekirdeği konulu yazımızı okumuş ve çok beğenmişler. Ve bize bir kibarlık yapıp kabuksuz kabak çekirdeği göndermişler.
Kabak çekirdeği deyip geçmeyin. Onun da pek çok çeşidi var ve firmanın gönderdiği çeşidi iriliği ve dolgunluğu ile bizim ev halkını pek şaşırtacak cinstendi. Genellikle yurtdışındaki marketlerde gördüğüm kalitedeki kabak çekirdeğinin Bolu’da yetiştirildiğini duyunca, ne yalan söyleyeyim, ben de çok şaşırdım.
Bolu Kahte Yem Sanayi tarafından yetiştirilen markanın kabak çekirdeğini sizin de tatmanızı isterdim. Tabi ben durur muyum, aynı akşam yaptığım yeşil salataya bir avuç kabak çekirdeği serpiştirmryi ihmal etmedim. Evdekilerin “Annem yine sağlıklı bir ürün keşfetmiş” deyip gülmelerine aldırmadan da salatayı afiyetle yedim. Bir taraftan da kafamda “patates çorbasına ne güzel yakışır ya da sabahları müsli karışımının içine koysam harika olur” gibi yeni düşünceler vardı.
“Sağlıklı ürünler” olarak adlandırdığım bu tür şeyleri hayatıma katmak beni gerçekten heyecanlandıran bir şey.
Yazının Devamını Oku 
7 Eylül 2009
Onlar 30 milyon yıldır varlar. Ve aynı çalışkanlıkla bal yapmaya devam ediyorlar. Peki ya biz insanlar? Ne kadardır biliyoruz arıların yaptıkları balı toplamayı ve yemeyi? İşte bu sorunun cevabına dair ipucu İspanya’nın Valencia eyaletinde bulunan Bicorp da Arana mağarasının duvarlarında gizli. 16 bin yıl öncesinden kalma duvar resminde, bir kızın bal toplama anı görüntülenmiş. Demek ki biz insanlar balı çok eski zamanlardan bu yana biliyormuşuz.
Hititler’in bundan 4 bin yıl önce balı tanıdığını çivi yazısıyla yazdıkları levhalardan anlıyoruz. Bu levhalardaki yazılar gösteriyor ki, Hititler ve Sümerler, balı hastalıkların tedavisinde kullanıyorlarmış. Mısırlılar’da da bal çok önemliydi. Bunu piramitlerde ağızları sıkıca kapanmış olarak bulunan bal küplerinden ve bir Mısır kraliçesi olan Hepçesut’un armasındaki arı resminden de anlayabiliriz.
Romalılar’ın ve Yunanlılar’ın da balı çok önemsediklerini ve insanlık tarihi boyunca yaşamış olan hemen bütün büyük hekimlerin, balı eşi bulunmaz bir şifa kaynağı olarak kullandığını biliyoruz. Hatta binlerce yıl önceden kalan kaynaklara bakarak, Romalı ve Arap hekimlerin balı, göz hastalıklarının tedavisinde kullandığını bile söyleyebiliriz.
Tavuklu makarna
Kaç kişilik 6
Hazırlama süresi 15 dakika
Pişirme süresi 40 dakika
Malzeme listesi
· 1 paket makarna
(spagetti, kelebek, boru olabilir)
· 1 adet tavuk (1300 gr-1500 gr)
(veya 2-3 adet tavuk göğüs eti)
· 1 çay kaşığı tuz, karabiber
· 2 tatlı kaşığı kuru kekik
· 2 tatlı kaşığı kuru nane
· 1 su bardağı rendelenmiş hellim peyniri
YAPILIŞI: Tavuğu temizleyip yıkadıktan sonra orta boy bir tencereye koyun. Tuz ve karabiberi serpiştirip tam üzerine çıkacak kadar su ekleyin. Orta ısılı ateşte tavuk iyice yumuşayıncaya dek haşlayın. İsterseniz bu işlemi daha kısa sürede düdüklü tencerede yapabilirsiniz. Haşlanan tavuğu tenceresinden alıp çıkarın. Tavuğun suyunu kaynatmaya devam edip makarnaları içine aktarın.
Tavuk suyunda haşladığınız makarnalar yaklaşık 10-12 dakika sonra iyice yumuşayacaktır. Ocaktan alın ve makarnaları süzdürmeden suyuyla birlikte derin bir servis tabağının içine aktarın öte yandan haşlanan tavuk etini elinizle parçalayıp ince ince didikleyin sonra sulu makarnanın içine aktarın. Tüm malzemeleri iyice karıştırın. En sonunda rendelenmiş hellim peynirini (veya eski kaşar peyniri, parmesan da olabilir) tavuklu makarnaların içine ilave edin.
Kuru kekik ve naneyi serpiştirip karıştırın. Tuzunu kontrol edip, etli sulu makarnayı sıcak sıcak servise sunun.
Yazının Devamını Oku 
5 Eylül 2009
Bilin bakalım, dünyanın en kaliteli kahvesi nerede ve nasıl üretiliyor? En kaliteli kahvenin Endonezya’da üretildiğini söylesek kimse şaşırmaz ama nasıl üretildiği şaşırtıcı. Paradoxurus adlı etobur memeli bir hayvan yaşıyor Endonezya’daki adalarda ve bu hayvan kahve ağaçlarındaki en kaliteli kahve çekirdeklerini yiyor. Asıl şaşırtıcı olan ise kahve çekirdeklerinin bu hayvanın midesinde öğütülmeden durabilmesi. Çekirdeklerde meydana gelen tek değişiklik, paradoxurus’un midesindeki enzimlerin onları fermantasyona uğratması.
Midede bir çeşit aroma kazanan kahve çekirdekleri dünyanın en kaliteli kahve çekirdekleri olma unvanını hak ediyor. Sumatra ve çevre adalarda yaşayan kahve üreticileri, bu hayvanın böyle bir özelliğe sahip olduğunu nasıl keşfetmişler bilinmez ama akıllılık edip paradoxurus beslemeye başlamışlar.
Akıllı kahve üreticilerinin bu yolla toplayabildikleri kahve miktarıysa dünya üzerindeki kahve tüketim miktarını göz önünde bulunduracak olursak çok az... Yılda yalnızca 250 kilo... Ve belki onu bu kadar değerli yapan da kısıtlı miktardaki üretim.
Hani bir hikaye vardır, tavuk altın yumurta yumurtlar ve “parlak zekalı” insan da tavuğu kesip altın yumurtaların hepsine birden sahip olmak ister. Ve elinde kalan sadece ölmüş bir tavuk olur. ışte bu kez hikayenin sonu öyle bitmiyor ve insan zekasını konuşturup altın yumurtlayan tavuğu en iyi şekilde beslemeyi seçiyor.
Sebzeli harmandalı pilavı
6 kişilik
Hazırlama süresi: 20 dakika
Pişme süresi: 25 dakika
MALZEME LıSTESı
* 4-5 yaprak beyaz lahana
* 2 su bardağı pirinç (lüks baldo pirinç kullanmanızı öneririm)
* 4 su bardağı sıcak tavuk suyu
* 5 yemek kaşığı zeytinyağı
* 1 adet orta boy havuç
* 1 adet orta boy kuru soğan
* 2 diş sarmısak
* 1 yemek kaşığı kuşüzümü
* 1-2 yemek kaşığı dolmalık fıstık
* 2 yemek kaşığı limon suyu
* 1 çay kaşığı tuz, karabiber
* 1 çay kaşığı yenibahar
* 4 çay kaşığı kuru nane ve tozşeker
YAPILIŞI
Pirinç, 2 çay kaşığı tuz katılan bol sıcak suda en az 50-60 dakika kadar bekletilir. Akan suyun altında yıkanıp süzülür. Diğer taraftan, dışı kazınan havuç, soyulmuş kuru soğan ve sarmısaklar mutfak robotuna aktarılıp püre haline gelinceye kadar çekilir (havuç ve soğan rendelenip, sarmısaklar pirinç tanesi büyüklüğünde de doğranabilir). Beyaz lahana yapraklarının kalın damarları kesilip atılır. ıncecik doğranıp ovalanarak yumuşatılır. Zeytinyağı geniş bir teflon tencerede kızdırılır. Üzerine robotta çekilmiş havuç, soğan ve sarmısak eklenip tahta bir kaşıkla sürekli karıştırılarak 2-3 dakika kavrulur. Süzülmüş pirinç ilave edilip sürekli karıştırılarak 4-5 dakika daha kavrulur. Pirinç kavrulurken nişastasını dışarı verir ve hafifçe şeffaflaşır. Lahana yaprakları, fıstık, kuş üzümü, toz şeker ve limon suyu eklenip birkaç kez karıştırılır. Sıcak tavuk suyu ya da sıcak su ve bir tablet tavuk bulyon tencereye aktarılır. Tuz, karabiber, kuru nane ve yenibahar serpilip tencerenin kapağı kapatılarak pilav orta ısılı ateşte pişirilir. Pilav, suyunu iyice çekince ocak kısılır, 2-3 dakika daha pişirildikten sonra da ocaktan alınır. Pilav, tencerenin kapağı açılmadan en az 20-30 dakika dinlendirilir. Servise sunulmadan önce üzerine ince kıyılmış dereotu serpiştirilip karıştırılır ve sıcak sıcak servise sunulur.
Emine teyzenin susamlı patates keki
8 kişilik
Hazırlama süresi: 30 dakika
Pişme süresi: 55 dakika
MALZEME LıSTESı
* 4 adet yumurta (oda sıcaklığında beklemiş olmalı)
* 1 su bardağı sıvıyağ
* 1 su vardağı ılık süt
* 2 su bardağı un
* 2 su bardağı mısır unu
* 1 paket kabartma tozu
* 1 çay kaşığı karbonat
* 2 adet orta boy haşlanmış patates
* 1 demet dereotu
* 2 tatlı kaşığı kırmızı pul biber
Üzeri için;
* 1 adet yumurta
* 2 yemek kaşığı dolusu susam
YAPILIŞI
Oda sıcaklığında bekleyen yumurtaları derin bir kaba kırın. Üzerine sıvıyağ ve ılık sütü aktarın. Un ve mısır ununu başka bir kapta karıştırıp karbonat ve kabartma tozunu da ilave edin. Unlu karışımı yumurtalı malzemeye katarak çatalla iyice karıştırın. Diğer taraftan, haşlanmış patatesleri soyup tavla zarı formunda doğrayın. Dereotunu da incecik doğradıktan sonra, patatesle birlikte yumurtalı karışımın üzerine aktarın. Kırmızı pul biberi de serpiştirip malzemeler iyice karışıncaya kadar çatalla çırpın. Orta boy ve kenarları yüksek bir fırın kabını sıvıyağla yağlayıp, hazırladığınız patatesli kek harcını bu kaba aktardıktan sonra, üzerini kaşığın tersiyle düzeltin. Yumurta ve susamı küçük bir kasede çatalla çırpın. Bu karışımı kaşık yardımıyla kekin üzerine sürün. 10 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında en az 50-55 dakika, üzeri altın sarısı oluncaya kadar pişirip çıkarın. Soğumasını bekledikten sonra dilimleyerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku 