Kendi çağının en güçlü, en zengin ve ileri medeniyetlerinden biri olarak ünlenen Hititler, Kadeş Antlaşması’nın da tarafı. Tarihin ilk yazılı antlaşması olarak bilinen Kadeş, Hititler ve Mısırlılar arasında imzalanmış.
Eh, bu kadar önemli özelliklere sahip olan bir uygarlığın mutfak kültürünün zengin olması bizi şaşırtmamalı.
Çorum’da katıldığım yemek yarışmasında Hitit mutfağının pek çok yemeğinin, özellikle de ekmeklerinin tadına baktım. Ekşi hamurdan, buğday ve arpadan yapılan ekmekleri oldukça sert.
Yazılı tabletlerin çözümlerinden Hititler’in 180’den fazla ekmek ve unlu mamul yaptıkları anlaşılıyor. Bu ekmeklerin bir kısmı özel tören ekmeği.
Hititler yaşadıkları Orta Anadolu bölgesinin iklim ve toprak yapısında yetişen tüm ürünleri yemeklerinde kullanmışlar. Zaten Hattuşa gibi yerleşim yerlerinde tahıl deposu olarak kullandıkları toprağa gömülü dev küpler de bunun bir kanıtı.
O dönemde bezelye, hardal otu gibi sebzeler kuzu, ciğer, yürek gibi sakatatlar, incir, nar gibi meyveler ve kuyruk yağı çok kullanılıyormuş.
Tıpkı günümüz Türkiye’sinde olduğu gibi, Hititler’de de ekmeğin çok tüketilmesi tesadüf mü acaba?
MENGEN USULÜ KREP DÜRME
Malzemeler· 1 kutu garnitür konservesi
(küp doğranmış havuç, bezelye, patates karışımı)
(1 su bardağı dolusu olmalı)
· 3 yemek kaşığı zeytinyağı
· 1 adet orta boy kuru soğan
· 150 gr çok ince kıyılmış kuzu eti
(orta yağlı kıyma da kullanabilirsiniz)
Birçok şehrin arasında bir kavşak noktasında konumlanmasının dışında Hititler’in yaşadığı topraklar olmasıyla da ayrı bir önemi vardı.
4 bin yıl önce Anadolu’yu ve çevresini etkisi altına alan Hititler’in yaşam biçimleri, yeme-içme şekilleri, arkeolojik kazılarda çıkarılan kap kacakları hep çok ilgimi çekmiştir. Bundan 20-25 yıl önceki ziyaretlerimizde kazılar hâlâ devam ediyordu ve henüz müzeler açılmamıştı.
Çorum’un muhteşem valisi Nurullah Çakır’ın davetiyle geçenlerde çok kalabalık bir gazeteci grubu olarak yola çıktığımızda hepimiz heyecanlıydık. Biz yemekçiler, her tarafından tarih fışkıran Çorum mutfağını Hititler’den başlayarak günümüze kadar inceleme fırsatı bulacaktık.
İçimdeki yemekçi, yine yepyeni lezzetleri keşfetmenin heyecanıyla çoktan yola koyulmuştu. Çorum’un hepimizi şaşırtan beş yıldızlı oteli Anitta’dan içeri girdiğimizde donup kaldık. Hititler’in meşhur güneş tanrıçası, savaş tanrısı, bereket tanrısı, fırtına tanrısı, kral ve kraliçesi bizi karşılamaya gelmişti. Sanki bir zaman tünelinden geçip 4 bin yıl önceye gelmiştik. Neyse ki hemen kendimize geldik ve fotoğraf çekmeye başladık.
Çorum Kız Meslek Lisesi öğrencilerinin aylarca araştırdıktan sonra diktiği bu muhteşem kostümler kız ve erkek öğrencilere giydirilmişti. Hepsi tarih sahnesinden çıkıp gelmiş kadar gerçek ve bir o kadar da büyüleyiciydi. Bir taraftan da akşam yemeğinde ikram edilecek Çorum yemeklerinin hayalini kurmaya başlamıştım...
Çikolatalı poyralı keki
Yumuşamış yağ, rendelenmiş portakal kabuğu ve tozşekeri derin bir kaba koyun. Mikserin orta devriyle iyice çırpın. Elenmiş unu ve vanilyayı yedirerek yavaş yavaş ilave edin. Kabartma tozu, portakal suyu ve kremayı ekleyip tekrar çırpın. Son olarak, yumurtaları kırıp pürüzsüz bir hamur elde edin.
Diğer taraftan, patatesleri soyup derin bir kaba rendeleyin. Rendelenmiş patatesi avuçlarınız arasına alıp sıkın. Soğanı yemeklik incecik doğrayıp patatesle karıştırın. Üzerine kıymayı ekleyip tuz ve karabiberi serptikten sonra elinizle iyice yoğurun.
Diğer taraftan, üçgen şeklindeki yufkaların uzun kenarına patatesli kıymalı iç harcından ikişer yemek kaşığı kadar koyun. Yufkaları sarıp rulo yapın ve ruloları kendi etrafında döndürün. (gül böreği veya salyangoz şeklinde börekler elde etmiş olmalısınız.)
Öte yandan, fırın tepsisini 3 çay kaşığı bitkisel margarinle ya da sıvı margarinle iyice yağlayın. Hazırladığınız börekleri aralıklı olarak tepsiye yerleştirin. Börekleri 5 dakika önceden 180 dereceye ve alt üst konuma ayarladığınız fırında üzerleri altın sarısı oluncaya kadar, 40-45 dakika pişirip çıkarın.
İsterseniz sıcakken üzerlerine sarmısaklı yoğurt gezdirip servise sunun.
Malzeme listesi
- 2 adet hazır yufka
- 1 çay bardağı sıvıyağ
Un haline gelinceye kadar çekilip derin bir kaba alınır ve yoğrularak yumuşak bir hamur elde edilir.
Diğer taraftan, 25-30 santim çapında kelepçeli bir kalıba (aynı boyutlarda borcam ya da porselen kap da kullanılabilir) alüminyum folyo serilir. Böylece cheese kek kalıptan çok kolay çıkar.
Hazırlanmış olan bisküvi hamuru kalıba bastırılarak yerleştirilir, 5 dakika önceden ısıtılıp 200 dereceye ve alt-üst konuma ayarlanmış fırında 5 dakika kadar pişirilip çıkarılır.
İçinin hazırlanması için, kremşanti ve soğuk süt bir kaba aktarılıp mikserin yüksek devriyle iyice katılaşıncaya kadar, 3-4 dakika çırpılır. Üzerine labne peynir, rendelenmiş limon kabuğu, limon suyu ve tozşeker eklenip 1-2 dakika daha çırpılır.
Toz jöle derin bir kaba aktarılır. Üzerine kaynar su eklenip çatalla hızlıca karıştırılarak jöle eritilir. Hafifçe ılık hale gelmesi beklenip kremşantili karışımın üzerine aktarılır ve kaşıkla karıştırılır.
Hazırlanan muhallebi kıvamındaki karışım, kalıptaki bisküvi hamurunun içine yayılır. Üzeri kaşığın tersiyle düzeltilip buzdolabında en az 2-3 saat kadar bekletilir.
Üzeri için, çilekler dilimlenir. Tart jölesi üzerindeki tarife uygun şekilde hazırlanır. Pasta buzdolabından çıkarılıp çilek dilimleri sertleşmiş olan kremasının üzerine şekil verilerek yerleştirilir.
Doğa, Antalya’ya çok cömert davranmış. Antalya’nın içinde kara, denize dik kayalıklarla, yani falezlerle iniyor. Ama Manavgat, Side ve Belek tarafları kilometrelerce kumsal. Üstelik öyle böyle kumsal da değil; hem upuzun hem de alabildiğine geniş. İnanılmaz büyüklükteki oteller ve tatil köyleri sıralanmış.
Antalya’nın turizm dışında en çok gelir sağladığı sektörse tarım. “Örtü altı tarım” da denen seracılığın yüzde 50’si, Antalya’da yapılıyor.
Portakalın yüzde 25’i, muzun yüzde 26’sı Antalya’da yetişiyor. Özellikle Serik-Aksu tarafı tamamen seracılıkla uğraşıyor. Yılda iki-üç kez ürün alınabiliyor. En çok karpuz, domates, patlıcan, biber ve çilek çıkıyor.
Evlerin önündeyse limon, yenidünya ve avokado ağaçları sıralanmış. Aralara zeytin ağacı serpiştirilmiş.
Seraların önüyle arkası nar ağaçlarıyla donatılmış. Bildiğiniz gibi nar, antioksidan olma özelliğiyle tüm dünyada çok popüler.
Her sebze ve meyvenin yetiştiği ılıman iklimli, sakin ve huzurlu Antal-ya’nın nüfusu da gün geçtikçe artıyor.
İyi ki Antalya’da seracılık var. Uçağa binerken ve uçaktan inerken baktım da seracılığın olduğu arazilerde yapılaşma olmamış.
Ovada mı, vadide mi, dağ eteğinde mi kurulmuş; etrafı ormanlık mı, yoksa tarlalarla mı kuşatılmış gibi sorular sorup kendi kendime tespitler yaparım.
Bu kuşbakışı tespitlerim bana o yörenin beslenme alışkanlıklarıyla ilgili ipucu da verir. Antalya’ya bu kez de kuşbakışı baktım ve bana seraların sayısı artmış gibi geldi.
Havaalanından otele doğru giderken kıpkırmızı narları, traktörlere yüklenen karpuzları adeta bir resmi geçidi seyreder gibi seyrettim. Aksu’dan geçerken köfte-piyaz dükkanlarını saymaya başladım.
Akşam yemeğini otelin açık büfesinde yemeyip Aksu köftesi ve yanında tahinli Antalya piyazı yemek için buralara gelmeyi çoktan kafama koymuştum.
DAMLA ÇİKOLATALI AYÇÖREĞİ
İç harcını hazırlamak için damla çikolataları derin bir kaba koyun. Yıkayıp kuruladıktan sonra saplarını ayıkladığınız kuru üzümleri, tarçın ve tozşekeri karıştırın.
Sütü ilave edip tekrar karıştırın ve malzemelerin sütü çekmesi için en az 20 dakika bekleyin.