Saffet Emre Tonguç

Anadolu vicdanının ve hoşgörüsünün sesi: Mevlana

6 Aralık 2020
Dünya için de bizim için de 2020 zor bir yıl oldu. Ama gelin yine de yıla kırgınlıkla değil hoşgörüyle veda edelim ve “Ne olursan ol yine gel” diyen Mevlana’nın zamansız ve mekânsız çağrısına kulak verelim. Bu ay dünyanın büyük bir bölümünde İsa’nın doğumunu temsil eden Doğuş Bayramı kutlanırken, bu heyecana Mevlana’nın kavuşma günü olan ‘Şebi Arus’ coşkusunu da ekleyelim. Tarihi M.Ö. 7000’lere dayanan ve yüzyıllar boyunca ev sahipliği yaptığı uygarlıklarla ‘medeniyetler ve dinler beşiği’ haline gelen Konya, sadece Mevlana’yla değil tüm bu tarihi mirası harmanlayan kültürüyle de kucak açacak size.

Konya bana göre Türkiye’nin en mistik, huzurlu ve misafirperver kentlerinden biri. Hitit, Lidya, Pers gibi büyük uygarlıkların yaşadığı şehir, Selçuklu’ya da iki asırdan fazla başkentlik yapmış. Hıristiyanlığın önemli azizelerinden Tekla’nın ev sahibi Konya; en önemli azizlerden Pavlus ve Barnabas’ı da ağırlamış. Konya yaklaşık 4 bin yıl önce Hititlerin vatanı olmuş. O dönemde adı ‘Kuwanna’. Tarih boyunca birçok farklı adı olmuş; ‘ikonların şehri’ anlamında ‘Iconium’, Bizans İmparatorluğu döneminde ‘Tokonion, Cogna, Konien’ gibi. Araplar ise ‘Kuniya’ demiş. Şehir geçmiş adlarına çok benzeyen şimdiki isminiyse Selçuklu döneminde almış; Osmanlı da aynı adı kullanarak Konya demiş bu güzel kente. Şimdi bir gezinti yapalım, Mevlana’dan başlayıp kentte görmemiz gerekenleri keşfe çıkalım.




Evrensel hoşgörü

Yazının Devamını Oku

İstanbul’da kaybolmak için en güzel semtlerden: Şişli

29 Kasım 2020
Bir şehri tanımak, anlamak için ruhundan bir parçayı ruhunuza katmak gerekir. İstanbul bu konuda tam bir cevher. Fırsat buldukça sokaklarda kaybolmak, unuttuklarımı hatırlamak, yeni yerler keşfetmek bana hep iyi gelir. Kapalı mekânlara giremediğimiz bugünlerde size tavsiyem şehrin sokaklarında kaybolmanız.

Şehrin tam merkezindeki Şişli, genellikle kalabalığıyla bilinir. Burada oturanlardan çok gelip geçenlerin kalabalığıdır bu. Aslında İstanbul’un her semti gibi hazineler gizler bağrında. Tarihin sayfaları açılırken önünüzde sanat kucaklar sizi. Semti iki anacadde, boylu boyunca geçer. Harbiye’den Şişli Camisi’ne kadar uzanan Halaskârgazi ve Çağlayan’dan Pangaltı’ya kadar uzanan Abide-i Hürriyet caddeleri. Halaskârgazi Caddesi adını (Halaskâr: kurtarıcı) Atatürk’ten alıyor. Diğer caddenin ismiyse 31 Mart Olayı olarak bilinen Meşrutiyet karşıtı ayaklanmanın bastırılması sırasında şehit olanların anısına, 1911’de Şişli’nin en yüksek tepesine yapılan Abide-i Hürriyet’ten yani anıttan alıyor. Bu iki caddenin kesiştiği noktada, şehrin simgesel yapılarından biri olan Şişli Camisi var. Klasik Osmanlı mimarisi tarzındaki cami, mimar Vasfi Egeli tarafından tasarlanmış.




Atatürk’ün evi

Yazının Devamını Oku

Boğaz’ın en güzel camileri

22 Kasım 2020
8 bin 500 yıllık tarihi ve doğal güzellikleriyle İstanbul bir cevher. Taşı, toprağı, denizi, martıları, dilsiz sanılan duvarları bile öyle hikâyeler sunar ki bize, hayran kalmamak mümkün değil. O yüzden bu şehirde yaşanan her kayıp hem dünya kültürünün hem de her birimizin kalbinde büyük bir yara açıyor. Maalesef bu kayıplara bir yenisi eklendi; Vaniköy Camisi geçen hafta yandı. Bu vesileyle Boğaz’ın incileri yalıların arasında birer mücevher gibi duran yalı camileri yazdım.

Geçen hafta sonu Vaniköy Camisi namı diğer Vani Mehmet Efendi Camisi gözlerimizin önünde yandı. 1665’te döneminin din âlimlerinden Vani Mehmet Efendi için inşa edilmiş. Mehmet Efendi, Vanlı olduğu için Vani olarak anılmış ve Vaniköy’e de adını yadigâr bırakmış. Ahşap karkas caminin tek şerefeli minaresi kagir zemine oturtulmuş ve betonarme. Caminin deniz tarafında bir duvar çeşmesi var. Koru tarafı yüksek sütunlarla sundurma şeklinde inşa edilmiş. Kâgir, kırma yapılı duvarlarıysa maalesef artık yok. Bu talihsiz olaydaki tek tesellimiz, yangının arkadaki koruya sıçramaması.




Ben her fırsatta hatırlatmaya çalışıyorum ama maalesef günlük hayat o kadar hızlı akıyor ki bazen önünden geçerken bile görmüyoruz bu güzel eserleri. Kaybedince daha da çok yanıyor içimiz. Yalı camilerini gezerken ilk durağımız Üsküdar sahilindeki, 1580’de Mimar Sinan’ın yaptığı fakat çok da bilinmeyen Şemsi Paşa Camisi. Cami ve külliye aslında diğer Sinan eserlerine kıyasla daha küçük. Fakat büyük mimarın ustalık dönemi eserlerinden biri. Hem klasik Osmanlı mimarisini başarıyla uygulamış hem de dar bir alana farklı bir planla yerleşmiş. Caminin giriş kapısında kırmızı-beyaz mermerler kullanılmış. Şemsi Paşa’nın türbesinin de ilginç bir özelliği var; içeriden camiye bağlı olarak yapılan nadir örneklerden biri.

Yazının Devamını Oku

Kilistra: Bir küçük Kapadokya

15 Kasım 2020
Bir şehrin ruhunun parçasıdır o şehrin mimarisi, insanların iletişimi, gelenekleri hatta mutfağı… “Ne olursan ol gel” diyen Mevlana Celaleddin Rumi’nin şehri Konya önce çağırır sizi, sonra da ruhunuzun bir parçası olur. Ama bu coğrafyada bir kez ziyaret ettikten sonra hayatınızın bir parçası olacak birçok güzellik var. Onlardan biri de Kilistra...

Konya’ya yapılan ve çoğu kişinin katıldığı hızlı turlar sadece Mevlana’nın göz kamaştıran turkuvaz kubbeli türbesini ve bilemediniz bir ya da iki yerel müzeyi gezmelerine olanak sağlar. Eğer zamanlama doğruysa Kapadokya’ya geçmeden ya da sahile doğru inmeden önce profesyonel dervişler tarafından sunulan bir sema gösterisini izleme şansını da yakalayabilirler. Öte yandan birkaç günlük zamanı olanlar için şehrin çok hoş sürprizler barındırdığını, şehrin civarında gezilesi harika yerler olduğunu belirtmek isterim. Üstelik bu yerleri o kadar az insan geziyor ki kendinizi sessizliğin ortasında gerçek bir kâşif gibi hissedeceğiniz garanti.

Konya’nın dışına çıkıldığında görülmesi gereken en ilginç yerlerden biri Kilistra… Şehrin aşağı yukarı 50 kilometre kadar güneybatısında. Kilistra, Lystra veya Göktürk isimleriyle bilinse de yerel halkın verdiği ismi Gilisıra. Konya’dan Kilistra’ya doğru giderken, etrafa serpiştirilmiş gösterişsiz köyleri ve oradan oraya zıplayan hayvanlarıyla kendinizi bir tablonun içinde yolculuk ederken bulacaksınız. Kayalık bir platoya oyulmuş evleri ve kiliseleriyle bu antik kente vardığınızda, kendisine göre daha ünlü olan Kapadokya’nın küçük ve orijinal bir versiyonu karşılayacak sizi. Uzaktan bakıldığında birbirinin üzerine yaslanmış küçük tepeleri andırıyor. Platonun dış kısmında göze çarpan büyük ve tuhaf mağara, içeride sizi nelerin beklediğine dair bir fikir veriyor. Kiliseler ve diğer yapıların çoğu devasa bir kayadan meydana gelmiş duvarın arkasına saklanmış. Romalılar döneminde Hıristiyanlığı kabul etmeleri Lystra halkının başına iş açmış belki ama bize şaheserler bırakmalarına da neden olmuş.




Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin dünyadaki simgelerinden biri: Pamukkale... Mucizevi ve şifalı bir tarih masalı

9 Kasım 2020
Türkiye’nin hazineleri arasındaki Pamukkale, Hierapolis ve Laodikya üçlüsü görenleri hem doğanın gücüne hayran bırakıyor hem de tarih yolculuğuna çıkarıyor. Ayrıca hepsinin mevsimsiz bir güzelliği var. Yıl boyunca ne zaman yolunu tutsanız, muhteşem bir karşılama bekliyor sizi. Özellikle de havaların soğuduğu bugünlerde sizin de aklınıza termal suların sıcaklığı ve sağlığa faydası düşüyorsa keşfe Pamukkale’den başlayın derim.

Pamukkale uzun yıllar kararan travertenler, çekilen suyla üzdü hepimizi. Neyse ki toparlandı. Özellikle pandemi nedeniyle bir süre ziyarete kapalı kalması, doğanın birçok yerinde olduğu gibi kendi kendini yenilemesini sağladı. UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki Pamukkale her yıl en çok ziyaret edilen turizm noktalarından ve şimdi eski güzelliğine kavuşma yolunda ilerliyor. Denizli’nin merkezine 20 kilometre uzaklıktaki bu doğa harikası, benzerine az rastlanır cinsten... O yüzden de misafiri eksik olmuyor. 2019’da Pamukkale’yi 2.5 milyondan fazla kişi ziyaret etti. Çal Dağı’ndan çıkan termal sularda çözülmüş halde bulunan kalsiyum bikarbonatın tepelerden aşağıya doğru süzülmesi; süzülürken de içindeki karbondioksidin havaya karışarak teraslarda sertleşip birikmesiyle travertenler oluşmuş. Bu bembeyaz güzelliğin ortaya çıkması binlerce yıl almış. Ziyaret ettiğinizde o binlerce yıla dokunabilir, ayakkabılarınızı çıkarıp travertenlerde yürüyebilirsiniz. Burada günbatımını izlemenin keyfi de tarifsiz.




Kutsal havuz
Pamukkale’de Roma Dönemi’nden bu yana kullanılan bir de ‘kutsal havuz’ var. Giriş ücreti ödeyerek günübirlik yararlanmak mümkün. Mermer parçalarının ve kolonların olduğu 35 derece sıcaklıktaki havuz, Pamukkale’deki diğer sular gibi tam bir şifa kaynağı olarak görülüyor. Termal suyun kalp, damar sertliği, tansiyon, romatizma, deri ve sinir hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Kış aylarındaki güzellikse hava soğukken sıcak suda yüzme ayrıcalığı... Pamukkale sadece travertenlerden ibaret değil elbette. Özellikle geçen yıllarda tamamen gün ışığına çıkarılan ve İmparator Domitian’a adanan Sütunlu Cadde’ye de dikkat edin. Onu geçtikten sonra karşınıza Roma hamamları çıkacak. Bugün müze olarak kullanılan bu hamamlar küçük ama eser varlığı açısından ilgi çekici. Uğrarsanız heykeller, kabartmalar, paralar ve lahitler görebilirsiniz. Genelde zenginlerin gömülmesi için yapılan lahitler, işlemeleriyle ayrıca değer taşıyor. Lahitlerin diğer adı ‘sarkofaj’ yani ‘et yiyen’ demek. Eskiden lahitlerin içine koydukları cansız bedenlerin birkaç yıl sonra sadece kemikten ibaret olduğunu görünce böyle bir adı uygun görmüşler.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin en iyi saklanan sırrı! Beyşehir ve gölü

2 Kasım 2020
Türkiye’nin Göller Bölgesi’nden bahsedilirken ilk akla gelen, ikiz adalarıyla Eğirdir Gölü olur. Oysa Konya’ya bağlı Beyşehir, sakladığı doğal ve tarihi hazineleriyle keşfedilmesi gereken değerlerimizden. Bu yazıyı okuduktan sonra eminim siz de bölgeden benim kadar etkilenip ilk fırsatta tarihe açılan bir kapı gibi misafirlerini bekleyen Beyşehir’e yolunuzu düşüreceksiniz.

Modern Beyşehir, kalabalık bir anacaddeyle adeta tarihinden koparılmış. Buna rağmen sayısız tarihi esere ev sahipliği yapan bir ilçe. Bunlardan biri de Bedesten ya da diğer adıyla Bezzarlar Hanı. Taş işçiliğinin en zarif örneklerinden olan yapı, Anadolu’daki en yaşlı bedestenlerden biri. Eşrefiye Camisi civarında ortaçağdan kalma birbirinden ilginç yapılar göreceksiniz. Çok kubbeli Dokumacılar Hanı ve tarihi 13’üncü yüzyıl ortalarına kadar uzanan Çifte Hamam’ın kalıntıları en çok ilgi çekenler... 1900’lü yılların hemen başında Anadolu Osmanlı demiryolu ortaklığı için yaptırılmış olan Beyşehir Köprüsü ilçenin simgesi olarak kabul ediliyor. Trafiğe açık ama bu yoğunluğa yeterli gelmediğinden hemen yanında yeni bir köprü yapılmış. Estetik ve zarafet açısından kıyasladığınızda geçmişe olan hayranlığınız bir kat daha artacak.




Kıyıda durun, ufka bakın
Beyşehir Gölü, Göller Bölgesi’ndeki en büyük ve ülkedeki en geniş tatlı su gölü. En güzel manzarası akşamın ilk saatlerinde yaşanıyor. Beyşehirliler güneşin batışını seyretmek üzere çıktıkları Dedegöl Dağı yürüyüşlerini bu saatlerde tamamlayıp geri dönüyor. Kıyıda durun ve ufka doğru bakın, birçok adacığın suyun üzerinde adeta ‘yüzdüğünü’ fark edeceksiniz. Bu adalardan bazıları yağmurun fazla yağdığı yıllarda ortadan yok oluyor.

Göle kısa bir yürüme mesafesindeki Eşrefiye Camisi beni Beyşehir’de en çok etkileyen yapıların başında geliyor. Selçuklu sonrası ortaya çıkan beylikler döneminde Batı Anadolu’yu 1277’den 1326’ya kadar yöneten Eşrefoğlu hanedanından Eşrefiye Seyfeddin Süleyman için 1299’da yapılmış. Eşrefiye Camisi, dışarıdan baktığınızda içinde nelerin olduğuna dair çok az ipucu veriyor, ancak içeri adım attığınız anda iş değişiyor. Geniş ve aydınlık holün resimlerle bezenmiş düz tavanıyla onu destekleyen ve ‘orman’ imajını yaratan

Yazının Devamını Oku

Işık Ülkesi Likya

25 Ekim 2020
Geçen gün Fethiye seyahatim sırasında Faralya’da, Likya Yolu’nu yürüyenleri gördüm. Yılın 300 günü güneşle yıkanan bu toprakların çağrısına kulak verin. 540 kilometre uzunluğundaki Likya Yolu, dünyanın en iyi 10 uzun rotasından biri.

 Hititlerle Kadeş Antlaşması öncesindeki savaşta işbirliği yapan, Troya Savaşı’nda Troyalılara destek veren Likyalıların bu güneşli ülkesinin Türkçedeki anlamı Işık Ülkesi. Ülkelerinin sınırları Dalyan’dan başlayıp Phaselis’e kadar devam eden Anadolu kökenli Likyalıların, güney sahillerimizde 40 civarında şehri var. Belki tüm rotayı yürümek herkesin ilgisini çekmez ama aşağıdaki satırlarda, Likyalıların yaşamına ışık tutan, Grek ve Roma dönemlerinde de gözde olan şehirlerden birkaçını bulacaksınız. Gerek antik kentleri gerek doğasıyla bu topraklar sizi, sürekli değişen gündemlerden sıyrılıp Türkiye’yi tüm nimetleri ve güzellikleriyle yaşamaya davet ediyor. 

Dünyadaki cennetler

Fethiye, eski bir Likya şehri olan Telmessos’un üzerine kurulmuş. Yerleşim bir dönem, bir Bizans imparatoruna ithafen Anastasiopolis olarak adlandırılmış. Ardından aynı İstanbul’daki Bakırköy gibi Grekçe Makri demişler, Türkler bunu Meğri olarak kullanmış. Savaş kahramanı bir pilot olan Fethi Bey ise Fethiye’nin adına kaynak olmuş. Fethiye çevresinde Likya için çok önemli şehirler var... Bu şehirlerden Kadyanda, körfez manzarasına hâkim. Letoon tüm Likya’nın kutsal merkezi, Tlos da en geniş şehri. Pınara ilgi çekici ‘yuvarlak’ yapısı nedeniyle bu anlama gelen adı almış. Ksanthos UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Her birini gezerken geçmiş gözünüzde canlanacak.


Yazının Devamını Oku

Pandemide keşfettiğim sıradışı küçükler

19 Ekim 2020
Pandemi sürecinde turizm sektöründe değişen pratikleri bizzat görmek için son üç ayda 200’e yakın otel ziyaret ettim. Şimdi size felsefesi, tasarımı, konumu ve işletme anlayışıyla ayrıcalıklı olduğunu düşündüğüm adreslerden 10 tanesini anlatacağım. Bir kısmı yıl boyu açık, bir kısmı kasıma kadar misafir kabul edecek.

Alaçatı-Agrovela
Kalabalık içindeki vaha

Bir yüzü yel değirmenlerine, bir yüzü rüzgârgüllerine dönük. Tarihi 400 yıla dayanan taşlar kullanılarak inşa edilmiş. Defneden limona, lavantadan zeytine, nardan begonvile Ege’yi adım adım yansıtan bitki örtüsüyle merkeze konumlanmış saklı bir vaha gibi… Objeler, odaların dekorasyonu, yataklar, mobilyalar, havuz için seçilen renkler gibi her detayda zevkli dokunuşlar çarpıyor göze. Atmosfere ahşap ve doğal tonlar hakim. İki binada toplam 31 oda var ve altısı süit tipi. (0232) 716 88 90

Alaçatı-The Stay Warehouse
Çağdaş sanat galerisi gibi

Yazının Devamını Oku