Rıza Özel

Ata sporunu fotoğraflıyor

16 Eylül 2014
Vatmana sormuşlar, “izin gününde ne yaparsın?” Cevabı, “Tramvaya binerim” olmuş.

Fotoğrafa tutkuyla sarılanlar, işleri, meslekleri bu olsa da haftanın her çalışma gününde parmakları deklanşörden kalkmasa da izinlerinde de vizörden bu kez kendileri için bakmayı seçiyor.

Tanıştığımızda, aynı üniversitenin farklı bölümlerine gidiyorduk. Sonrasındaysa önce meslektaşım ardından da benim için gerçek bir dost olan Bekir Öner Şan da işi fotoğraf olsa da izinlerinde kendisi için farklı projeler yaratanlardan. Antalya’da yaşadığım dönem aynı evi de paylaştığım Şan’la o zamanlar haftasonlarında birlikte turlar yapradık. Hatta iş dönüşü akşamları da sohbetlerin konusu fotoğraf olurdu. İşimizde eğlencemiz de fotoğraftı.

TUTKULAR İNSANI HAYATTA TUTUYOR

Bu yıl da hafta sonlarını yağlı güreşleri takip etmeye adayan Öner Şan’la fotoğrafa tutkusunu ve yeni projesini konuştuk. İşte değerli dostumun yağlı güreş fotoğraflarının hikayesi:

“Her zaman insanı ayakta tutanın tutkuları olduğuna inanmışımdır. Kendine ulaşılabilir hedefler koyarak yaşamak bana çokta doğru gelmiyor. Sonuçta o hedefe ulaştığınızda hayatınızda havai fişekler patlamıyor. Hedeflere ulaşılınca yaşanan kısa süreli mutluluk yerini doyumsuzluğun getirdiği bir mutsuzluğa bırakıyor. Oysa tutkuları olan ve tutkularını besleyen insanların hayatta daha mutlu yaşadıklarını gördüm. Bu kimisi için müzik, kimisi için bir spor, kimisi içinde resim yada kitap olabilir. Benim içinse bu tutku fotoğraf.

Yazının Devamını Oku

Fotoğrafın genç ustası

3 Eylül 2014
Fotoğraf, eğitimle geliştirilebilen bir sanattır. Foto muhabirliği de öğrenilebilen bir meslektir.

Her fotoğrafçının -azıcıkta ustaysa- mutlaka karşılaştığı sorudur, “Nikon’cu musun, Canon’cu mu?”
Ben bu soruya çoğu kez “O’cu, bu’cu değilim. Pinhole verin, onunla da çekerim” gibi belki ukalaca sayılacak bir cevap veririm. Hangi makinayı kullandığın değil, deklanşöre kaç kez bastığın, vizörden kaç saat, kaç gün, kaç yıl baktığınla ilgilidir fotoğrafın değeri. Fotoğraf, çekerek öğrenilir ve çektiğiniz her kare size bir adım ileriye taşır.
Tüm bunlar herkesin fotoğraf çekebileceği gerçeğini ortaya çıkarır ki, fotoğrafın günümüzde bu kadar popüler olmasının sebebi de budur aslında. İşte bu noktada öyle insanlar vardır ki ve öylesine karelere imza atarlar ki, tüm bu anlatılanlar anlamsız kalır. Karşısında yıllarını fotoğrafa vermiş, fotoğraf üzerine üst üste aldığı eğitimlerle akademik unvanlar almış insanları bile şaşkına çeviriverirler. Ben böylesine yetenekler için “İçgüdüleri ile fotoğraf çekenler” tanımını kullanmayı seviyorum. Onlar dünyaya fotoğraf çekmek için gelmişler sanki. İşte tanıdığım yüzlerce fotoğrafçı arasında bu tanımı sonuna kadar hak eden az sayıda yetenekten biri Emre Tazegül...
Yaklaşık 10 yıldır tanıdığım bu genç ustayla her sohbette fotoğrafa olan tutkusuna tanık oldum.

FOTOĞRAFLA GEÇ TANIŞTIM

Tazegül, gazete için yaptığım sohbette de bu tutkusunu tekrarladı. İşte anlattıkları:
“Lise yıllarımda tanıştım fotoğrafla. Kimisi anlatır, çocukken aldım elime fotoğraf makinesini falan. Öyle değil benim hikayem. Yani fotoğrafla geç tanıştım sayılabilir. Nasıl olduysa Yeni Asır’da çalışmaya başladım. Ufak tefek fotoğraf işleri darken baktım titrimiz foto muhabiri olmuş. Sonra Yenigün’de çalıştım yine foto muhabiri olarak. 2007 yılından bu yana da free lens yani serbest foto muhabiri olarak çalışıyorum.

BENİM İÇİN YENİ HEYECAN

Yazının Devamını Oku

Sosyal medyanın yıldız foto muhabiri

27 Ağustos 2014
Fotoğraf tutukunlarının kendilerini ifade edebildikleri sosyal medya platformu İnstagram, zaman içinde foto muhabirlerini içine çekti.

Sabah Gazetesi Foto Muhabiri Mehmet Acar, Başkent'te görev yapan foto muhabirleri arasında İnstagram’da en çok takipçisi olan isimlerden birisi. Mehmet Acar’ı Anadolu Ajansı’nda çalıştığım yıllarda üniversite stajı için aramıza katıldığı sırada kısacası mesleğe adımını attığı bu ilk anlardan bu yana tanıyorum. O yıllarda kapıdan giren fotoğraf sevdalısı bu genç, yıllar içerisinde başarılı bir meslektaşım oldu ve pek çok olayda kendisiyle yanyana çalışma şansım oldu. Bugün meslektaşlarım arasında sosyal medyayı et etkin kullanan isimlerden de birisı Mehmet Acar. Bu tutkusunu ise Acar, “Fotoğraf benim işim ama pek çok foto muhabiri gibi benim en büyük hobim de fotoğraf. Fotoğrafın olduğu her alanda kendimi ifade etmek bana mutluluk veriyor” sözleriyle anlatıyor.

AKLIMDA HEP FOTOĞRAF VARDI

Bu genç meslektaşımla keyifli bir sohbet yaptık ve işte anlattıkları: “Üniversitede gazetecilik bölümünü seçerken bile aklımda hep foto muhabirliği vardı. Üniversite stajını o dönemin en iyi fotoğraf ekibini bünyesinde toplayan Anadolu Ajansı’nda yapmış olmak benim için büyük bir şans oldu. Burada yaklaşık 2 yıl pek çok ustayla yanyana çalıştı ki mesleğime katkısının büyük olduğuna inanıyorum. 2003 yılında Sabah Gazetesi’nde çalışmaya başladım, artık resmen bir foto muhabiriydim.

KENDİMİ BURADA İFADE EDİYORUM

Bir foto muhabiriyim ve işim haber fotoğrafları çekmek, ama fotoğraf aynı zaman da benim en büyük eğlencem ve hobim de. Bu pek çok foto muhabiri için de böyle. Haber fotoğraflarının heyecanın, belgesel fotoğrafların ruhunu yakalamayı seviyorum, Tarihe tanıklık etmek bu ve bu tanıklığa devam edeceğim. Bu benim işim. Ama sosyal platformlarda bu kareleri paylaşmıyorum. İnstagram’da hayatın içinden kareleri, etrafımdaki dünyada yaşananları aktarıyorum. Bu benim kendimi anlattığım, kendimi ifade etmek için tercih ettiğim farklı bir platform. Pek çok insan sosyal medyada Twitter’ı kullanıyor ve orada yazıyor duygularını. Biz fotomuhabirleri ve fotoğraf tutkunları içinse instagram aynı görevi görüyor. Ayrıca instagram sayesinde dünyanın farklı farklı bölgelerindeki insanlara sesleniyor, onları da tanıyorum.

Mehmet Acar kimdir?

1981 yılında Antalya’da doğan Mehmet Acar, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünü mezunu. Okul yıllarında Anadolu Ajansında çalışan Acar, 2003 yılında Sabah Gazetesi’nde fotomuhabiri olarak göreve başladı. Halen burada mesleğini sürdüren Mehmet Acar, extrem sporlar ve fotoğraf çekme tutkunu.

Yazının Devamını Oku

Fotoğraf bombardımanı

19 Ağustos 2014
Fotoğraf dünyasının tanınmış isimlerinden Ömer Serkan Bakır, ineternet siteleri, galeriler, televizyon yayınları ve reklamlarla herkesin fotoğraf bombardımanı altında yaşadığını belirtiyor.

Bir fotoğrafın etkisi ve o kareyi yakalayan kişinin değerini yayınlandığı mecra belirler. Dünyanın dört bir yanında deklanşöre basan fotoğraf dünyasının Türkiye’deki sevilen isimlerinden Ömer Serkan Bakır, yayınlarına imza attığı “Fotoğraf” dergisiyle tanınmış isimleri olduğu kadar genç yetenekleri ve Türkiye’de fotoğrafın gizli kahramanlarını da tanıtıyor. Ömer Serkan Bakır, Instagram, Facebook, Twitter, ineternet siteleri, galeriler, televizyon yayınları, reklamlarla herkesin fotoğraf bombardımanı altında yaşadığını, bunun fotoğraf algısını değiştirdiğini söyledi.
Sohbetinden büyük keyif aldığım Ömer Serkan Bakır’la fotoğrafa ilgisinin kaynağını, “Fotoğraf” dergisini ve günümüz fotoğraf algısını konuştuk. İşte, fotoğrafı yaşama şekli haline getiren bir insanın anlattıkları:

FOTOĞRAF MAKİNESİ OYUNCAĞIMDI

“Çocukluğumdan bu yana elimde mutlaka bir fotoğraf makinesi oldu. Babamdan kalma körüklü bir fotoğraf makinesi oyuncağımdı. Lise yıllarında fotoğraf çeker hale geldim. İstanbul Üniversitesi Kontrol Sistemleri Teknolojisi bölümünde okuduğum sırada 1995 yılıydı, Fotoğraf Dergisi’nde işe başladım. Bu okulu bitirdim ama aklımda hep fotoğraf vardı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde eğitimime devam ettim. Aynı zamanda Fotoğraf Dergisi’nde çalışıyordum ki benim için büyük bir avantajdı. Bu sayede belgesel fotoğrafçısı, stüdyo fotoğrafçısı ya da güncel sanat üreten birçok farklı disiplindeki ustayla çalışma imkanı buldum. Bu sırada fotoğraf çekmekten çok fotoğraf editörlüğü tarafımı geliştirdim. 1995’ten beri yayınlanan “Fotoğraf” dergisine 1999’da ‘Photo Digital’ dergisini de ekledik. Bir iki yıl önce iki dergi birleşti ve ‘Fotoğraf’ dergisi olarak yayın hayatını sürdürüyor.

İŞİM FOTOĞRAF BAKMAK

Yaklaşık 20 yıldır, Fotoğraf dergisinde çalışıyorum. Her gün fotoğraf çekmiyorum ama bir editör olarak her gün yüzlerce, binlerce kare fotoğrafa bakıyorum. Okuyuculardan gelen kareler, dergide portfolyosu yayınlanacak ustalar, sürekli bize çalışan ustaların fotoğrafları, haberler. Açıkçası fotoğrafın editörlük kısmı ile fotoğraf çekmekten daha ilgiliyim. Ancak bugün artık yalnızca editörler değil, herkes yoğun bir fotoğraf bombardımanı altında yaşıyor. İnstagram, facebook, twitter, internet siteleri, galeriler, televizyon yayınları, reklamlar. Bu bombardıman fotoğraf algısını değiştiriyor.

ALGI DEĞİŞTİ

Bu değişen algıyla insanların fotoğrafa bakışı 40 yıl öncesiyle aynı değil. Sanatla belgeseli birbirine karıştırır oldu insanlar. İyi fotoğraf nedir, çok fazla çekiştirilmeye başladı. Açıkçası fotoğraf konusunda insanların algısı çorbaya döndü. Kart bastırıp fotoğraf sanatçısıyım diye gezen de var, 3-5 fotoğraf çekip işi gücü bırakıp kendisini stok fotoğraf çekmeye adayan da var ki bu işin kalitesini düşürüyor. Fotoğraf dijitale taşındığı zaman tanımlar daha farklıydı. Photoshop her geçen gün etkisini daha da arttırmaya başlayınca fotoğrafın gerçekliği tartışılır oldu. Fotoğrafa müdahale olup olmadığını anlamak da artık daha zor. Görüntü işleme yazılımlarının geldiği noktada fotoğraf oynamaları ‘Yutturulabilir’ oldu. Teknoloji fotoğrafçının yanında, bir anlamda karşısında da. Fotoğraf sadece makine ile yapılır sanılıyor ki asıl yanlış burada. Bir fotoğraf makinasının, ekipmanının gelişmişliği fotoğrafı çeken kişinin gelişmişliği ile boy ölçüşemez.

Yazının Devamını Oku

Engelleri fotoğrafla aştılar

10 Ağustos 2014
Zihinsel engelli çocuklar, Ankara’da yedi yıl önce fotoğrafla tanıştı.

Bir 23 Nisan sabahı Faika Berat Taşkıran’ın fotoğraf makinesini eline alan bir engelli gencin yaktığı ateşle Ankara’da başlayan fotoğraf atölyelerinde alınan olumlu sonuçlar, uygulamanın İzmir, İstanbul, Tarsus, Mersin ve Samsun’a da taşınmasını sağladı. Ankara’da ZİÇEV, Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirmeve Koruma Vakfı’nın eğitim kurumlarındaki fotoğraf atölyelerine katılan zihinsel engelli çocuklar, kendilerini ifade edebilecekleri bambaşka bir dünya keşfettiler.

ENGELERİ AŞTILAR

Atölye çalışmalarının başlamasının ardından projede onlarca fotoğrafçı ve gönüllü olarak görev aldı. Şanlıurfa’dan Tokat’a, Samsun’dan İğneada’ya fotoğraf gezileriyle Türkiye’yi dolaşan zihinsel engelliler, KKTC’den Avusturalya’ya farklı ülkelerinde aralarında bulunduğu onlarca etkinlikte söyleşilere katıldı. Türkiye’nin farklı noktalarında 30’u aşkın sergiyle eserlerini sundular.

BENİM İÇİN MUCİZE

“Ben yalnızca bir kapı açtım. Çocuklarım o yoldan yürüyor ve onlara bu yoculuklarında onlarca gönüllü dostum eşlik ediyor. Onların fotoğrafla başardıkları benim için bir mucize gibi” diyen Zihinsel Engelli çocuk ve gençlerin katıldığı fotoğraf atölyelerinin kurucusu ve eğitmeni Faika Berat Taşkıran, 7 yıllık süreçte yaşadıklarını ve fotoğraf atölyelerini yaşadıklarını anlattı:

EĞİTİM SİSTEMİNE GİRMELİ

“23 Nisan’da gösterilerde fotoğraflar çekiyordum. Objektifimi engeli çocukların olduğu bir noktaya çevirdim. Çok heyecanlandılar. O ara içlerinden biri makinamı istedi, verdim. Merakla fotoğraf çekmeye çabaladı. O an hayatımın en farklı heyecanının fitili ateşlendi. Zihinsel engelli çocukların fotoğraf çekebilmeleri için hazırladığım projeye 2007 yılında ZİÇEV sahip çıktı. Ankara’da başladı ilk olarak, sonuçlar inanılmazdı. Şimdi ZİÇEV’in okullarında birçok farklı kentte artık fotoğraf atölyeleri var. Birçok kette fotoğraflar çektik, sergiler açtık. Bu sergilerden elde edilen geliri de çocuklara ve yine bu atölyelerde onların kullandığı fotoğraf makine ve ekipmanları için kullandık.

Yazının Devamını Oku

Zirvede yeni bir başlangıç yaptı

1 Ağustos 2014
Türkiye’nin gözde foto muhabirlerinden Yurttaş Tümer, mesleğinin zirvesindeyken kendisine bambaşka bir yol çizdi.

Tümer, Milliyet Gazetesi’nde fotoğrafın başındaki isimken ayrıldı ve kendi adını taşıyan ajansında 20 yıllık tecrübesini reklam ve tanıtım fotoğraflarında kullanmaya başladı. Tümer, “Türkiye’de bir foto muhabiri olarak yapılabilecek ne varsa başardım. Bu yüzden yeni bir başlangıç yaptım” dedi.

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nde de bir dönem İstanbul Temsilcisi olarak birlikte görev yaptığım bu işin ustalarından Yurttaş Tümer’le başarısının sırrını ve fotoğrafta çizdiği yeni yolu konuştuk. Haber fotoğrafçılığında zirveye çıkan serüveni sırasında mesleğini bir çok ödülle taçlandıran Yurttaş Tümer, “Mesleğe saygı hangi işi, yaparsanız yapın başarıyı getiriyor. Eğer saygı varsa disiplin kendiliğinden gelir ve bir de bu işi seviyorsanız sonucun mükemmel olması sizin hedefiniz oluverir” sözleriyle gençlere öğüt verdi.
Sohbetinden her zaman büyük zevk aldığım Yurttaş Tümer’in sözlerini aktarıyorum şimdi:

FOTO MUHABİRLİĞİ EGOSU YÜKSEK İŞ

“Foto muhabirliği egosu yüksek bir iştir. Sonuçta fotoğrafın etkisi yayınlandığı mecrayla ilişkili olduğuna göre, fotoğrafın en etki uyandıran alanının basın fotoğrafçılığı olması doğal. Egoyu getiren sebep bu. Hayatım boyunca hep işimde egomun öne geçmemesi için çaba harcadım ve mütevazi kalmaya özen gösterdim. Ama mesleğim konusunda da kimsenin ukalalık yapmasına da izin vermedim. Bu ince bir çizgi, işini iyi yaptığını bilmek ama bu alanda mütevazi kalabilmek. Belki de benim camiada sevilen isimler arasında anılmamın sebebi oldu bu. Sonuçta bir işi başarıyla yapsanızda o işte iyi anılmak o kadar kolay olmasa gerek.

YENİ BİR BAŞLANGIÇ

Milliyet Gazetesi’nde Fotoğraf Editörü ve Fotoğraf Servis Müdürü olarak 6 yıl görev yaptım. Bu süre içerisinde de gazeteye seçilen fotoğraftan, bir olay anında göreve gönderilen foto muhabirine kadar pe çok konuda etkin şekilde çalıştım. Gezi gibi pek çok önemli olayda foto muhabiri arkadaşlarımla birlikte bende elime makinemi alıp sokağa çıktım. 20 yıl boyunca hep en iyiyi yapmaya çalıştım. Türkiye’de bir foto muhabiri olarak yapılabilecek ne varsa başardım. Çok ta fazla teklif geliyordu, reklam ve tanıtım fotoğrafları konusunda. Kendime yeni bir yol çizmeye karar verdim, yeni bir başlangıç. Kısa süre olmasına rağmen aldığım tepkiler inanılmaz. Yalnızca bir kaç ayda Türkiye’nin önde gelen pek çok firması kapımı çaldı ve her referans yenisine aracı oluyor. Burada tek sıkıntı zaman ve benim bu işlere yetişmekte zorlanmam.

BASIN FOTOĞRAFINDAN GELEN TECRÜBE

Yazının Devamını Oku

Siyah-beyaz Ankara hikayesi

20 Temmuz 2014
BYEGM, Başkent için iki prestij yayın hazırladı. “Yıldız Albümlerinden Ankara” ve “Ankara 1930–1960” isimli kitaplar, Osmanlı’dan 1960’a uzanan fotoğraflarla Başkent’in geçmişini anlatıyor.

Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Ankara’nın ‘başkent’ oluşunun 90. yılında, kente iki prestij yayın kazandırdı.
Kurumun arşivinde yer alan fotoğraflardan oluşan “Ankara 1930-1960” ve 2. Abdülhamit Koleksiyonu’ndan hazırlanan “Yıldız Albümlerinden Ankara” başkentin geçmişini Osmanlı’dan 1960 yılına kadar farklı karelerle anlatıyor. Belirli sayıda basılan ve değerli koleksiyonlarda yer bulacak iki yayında Türkiye’nin siyaset, iş, sanat ve medya dünyasının önemli isimlerine ve Ankara’nın ileri gelenlerine gönderildi.

FOTOĞRAFLARLA YOLCULUK

“Ankara” kitabı 1930 ila 1960 yılları arasından karelerle Cumhuriyet döneminde farklı bir yolculuğa çıkarıyor okuyucularını. Kitaptaki fotoğraflarla yolculuk, Ankara Garı’ndan başlayıp Anıtkabir’de sona eriyor. Fotoğraflara ise Turan Tanyer’in kaleminden anlatılan o dönemde yaşanan anılar, anektotlar dönemi yansıtan efemeralar; gazete kupürü, afiş, pul, hata bir otobüs bileti eşlik ediyor.

ABDÜLHAMİT KOLEKSİYONU’NDAN

“Yıldız Albümlerinden Ankara” kitabında ise Cumhuriyet öncesindeki Ankara sunuluyor. Araştırmacı Uğur Kavas’ın 2. Abdülhamit Koleksiyonu’ndan uzun yıllar süren çabalarla hazırladığı yayında 64 fotoğraf yer alıyor. İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde bulunan Yıldız Albümleri’nde yaptığı incelemeleri de aktardığı ön yazısında Kavas, “Belki sayı daha fazla olabilirdi. Ancak fotoğrafların bir bölümü yılların ve kimyasalların acımasızlığına uğramıştı. Albümde yer alan fotoğraflar bile bize dönemin Ankarasını anlatmaya yetiyor” sözleriyle kitapta yer alan karelerin önemini aktarıyor.

YAŞAYAN ANKARA’YI ANLATIYOR

BYEGM Genel Müdürü Murat Karakaya, Ankara kitabını, “Basın tarihine tanıklık eden Türkiye’nin en eski ve köklü kurumlarından BYEGM bünyesindeki geniş fotoğraf arşivinde yer alan Ankara’ya dair kareler, uzun çalışmalar sonucunda seçilerek bir araya getirildi. Amaç; gerçekten soluk alan, yasayan bir Ankara’yı anlatmaktı. Kaleme alınan anılar, gündelik hayat ile ilgili büyük bir zenginliği içinde barındıran efemeralar, seçilen fotoğraflara eşlik ediyor. Sayfaları çevirirken Ankara’nın bir sokağını dönüveriyoruz, bir patikayı çıkıyoruz, bir köşe basında soluklanıyoruz, Ulus Sineması’nda bir film izliyoruz, Gençlik Parkı’nda çayımızı yudumluyoruz. Başkent olusunun 90. yılına yaraşır bir armağanla Ankara’yı onurlandırmanın kıvancını yasıyoruz” sözleriyle sözleriyle anlatıyor. Karakaya, “Yıldız Albümleri’nde Ankara”yı ise “Tarihin karanlığına ışık tutan fotoğraf, unutmamamız gerekenleri yeniden yeniden hatırlatır. Bu eşsiz şehrin fotoğraflarına Sultan II. Abdülhamid’in albümlerinde rastlamak mümkün olsa da, toplu olarak bir yapıt halinde yayımlanmamıştır. Maalesef çok uzun bir geçmişe dayanan tarihsel birikimin bir sonucu olan bu zenginliklerimizi yeni yeni gün ışığına çıkartmaktayız” ifadeleriyle özetliyor.

Yazının Devamını Oku

Gizli kalmış sıcak kareler

11 Temmuz 2014
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi dolarken, medyaya yansımayan sıra dışı fotoğrafları gün yüzüne çıktı.

Köşk fotoğrafçılarının objektifine yansıyan 50 kare, bugündan itibaren 1 hafta süreyle CerModern’de sergilenecek.

Çankaya Köşkü’nün Foto Film Şube Müdürü Mehmet Demirci ve fotoğrafçılar Murat Çetinmühürdar, Mustafa Öztartan, Ayhan Arfat, İrfan Yıldız’ın karelerinden oluşan sergideki fotoğrafların büyük bölümü daha önce görülmeyen anlardan oluşuyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrunisa Hanım’ın 7 yıllık serüveninden sıra dışı samimi dakikaları fotoğraflara yansıyor. Sergide yer alan fotoğraflar bir sergi kataloğu olarak da basılı bir halde sunuluyor.
Sık yaptığımız sohbetlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün fotoğrafa olan ilgisini dile getiren Çankaya Köşkü’nün fotoğraf ekibi, sergi için yaptığımız kısa söyleşide de bunu tekrarladı. Gül’ün zaman zaman yeni çıkan fotoğraf makineleri hakkında bilgiler aldığı, hatta köşk envanterindeki eski makineleri bile incelediği daha önce de medyada yansımıştı. Cumhurbaşkanının bir Afrika gezisi sırasında foto safari yaptığı, burada çekilen karelerinde dergi ve gazetelerde yayınlanmasının yanı sıra sergilerle de değerlendiği biliniyor.

ÇANKAYA’NIN SIR KADROSU

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de liderlerin fotoğrafçılarının her an yanı başlarında olan dar bir ekip içerisinde yer aldığını belirten köşk fotoğrafçıları, “Fotoğraf, fiziki olarak orada olmayı gerektirir. Dolayısıyla pek çok insanın kapının dışında kaldığı anlarda Cumhurbaşkanı’nın en yakınında kalıyoruz. Burada öyle anlara tanıklık ediyoruz ki pek çoğu bizimle mezara gidecek birer sır. Burada iyi bir fotoğraf ekibi olmanın dışında iyi bir ‘Sır’ kadrosuyuz” sözleriyle görevlerinde gizliliğe verdikleri önemi aktardı. Çankaya’nın fotoğraf kadrosu sergideki kareleri de şöyle anlattı:

FOTOĞRAF SEÇİMİ 3 AY SÜRDÜ

“Sergide yer alan fotoğrafların bir kısmı bilinen hatta popüler kareler var. Bu fotoğrafları tekrar hatırlatmak istedik. Bir de çoğu kez medyaya yansımayan fotoğraflar var. Güzel, özel ama sonuçta yayınlarımızda kullanılmamış ve oldukça sıra dışı. Hayrunisa Hanım’ın, Sayın Gül’e bir camdan baktığı an veya Cumhurbaşkanı’nın mutfakta geçirdiği zaman gibi. Sergide Cumhurbaşkanımızı balık tutarken de, torununa yaptığı kardan adamı fotoğraflarken de görebilirsiniz. Zirvedeki bir kişinin farklı yönlerini de sunmak istedik. Sergide yer alan 50 fotoğrafsa 1,5 milyon kare arasından seçildi. Fotoğrafların yalnızca seçimi bile 3 ay sürdü.”

BUGÜN AÇILIYOR

Yazının Devamını Oku