Rıza Özel

Suriyeli ‘misafir’ler

23 Mart 2014
Suriye’deki iç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan mültecilerin yaşam mücadelelerini ‘Misafir’ adlı fotoğraf sergisinde toplayan Kerem Yücel, “İçlerinde bilişim uzmanı da var, üniversite öğrencisi de... Hepsinin ortak kaygıları aynı: Gelecek” dedi.

Türkiye, hemen yanı başında 3 yıldır yaşanan derin savaştan kaçan on binlerce Suriyeli’yi ağırlıyor. Zaman zaman tartışmalara konu olacak kadar artan sayıları ile Suriyeli mülteciler, Atlas Dergisi Fotoğraf Editörü Kerem Yücel’in karelerine ‘misafir’ oldu.
Kerem Yücel’in şu an İstanbul’da sergilenen ‘Misafir’ isimli sergisi, yakın zamanda Ankara’ya taşınacak. Birçok sosyal yardım kuruluşu için çektiği fotoğraflarla adını duyuran foto muhabiri Yücel, bir süredir Hayata Destek Derneği’nin yardım sağladığı Suriyelilerin yaşadıkları dramları farklı bir sergi ve proje için hazırlanan ‘Suriye yerle bir olduktan sonra’ isimli kitapla gözler önüne serdi. Sergi ve kitapta Kerem Yücel’in fotoğrafları gazeteci Serdar Korucu’nun yazdığı metinlerle sunuluyor. Kerem Yücel ile, ‘Misafir’ isimli sergisini ve Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin yaşam mücadelesini konuştuk:

MİSAFİRLİK 3 GÜN SÜRER
“Bu projede fotoğraflara yansıyan Suriyeliler, memleketlerinde normal orta sınıf bir hayat yaşayan insanlar. Ülkelerinde ve yaptıkları işte başarılı kabul edilen kişiler. İçlerinde bilişim uzmanı da var, üniversite öğrencisi de bankacı da var, devlet memuru da. Hepsinin ortak kaygıları aynı: ‘Gelecek.’ Serginin adı Misafir, ama biliyorsunuz, bizde bir söz vardır, ‘Misafirlik üç gün sürer.’ Bu insanlar 3 yıldır burada. Ama ne buraya ait olabiliyorlar, ne de geri dönebiliyorlar.”

KEREM YÜCEL KİMDİR?

2006 yılından beri foto muhabiri olarak çalışan Kerem Yücel’in kareleri yerli ve yabancı pek çok ajansın, gazetenin ve derginin yayınlarında yer aldı. Yücel bunların yanısıra Birleşmiş Milletler (UN), Avrupa Birliği İnsani Yardım Organizasyonu (ECHO), Diakonie- Malteser- Help, JICA ve Hayata Destek Derneği (STL) gibi uluslararası yardım örgütleri için çalışmaya devam eden Kerem Yücel, Orta Asya, Afrika, Ortadoğu, Arabistan yarımadası ve Kafkaslar da Atlas dergisi ve yabancı dergiler için fotoğraflar çekti. “Sosyal, kültürel ve çevre konuları” üzerine fotoğraflar çekmeye devam eden Kerem Yücel, geçtiğimiz aydan bu yana Atlas dergisinin fotoğraf editörü olarak görev yapıyor.

AYNI ODADA İKİ AİLE

Yazının Devamını Oku

Çok tartışılan açık oturum

16 Mart 2014
Ergun Bayrak, TRT Haber Merkezi’nde foto muhabiri olarak görev yaptığı 33 yıl 6 ay içerisinde bir çok tarihi olaya tanıklık etti. Bu tanıklıklardan biri de seçim öncesi liderlerin katıldığı açık oturumlar. Bayrak, yerel seçimlere kısa süre kala, bu açık oturumları ve dönemin liderlerini anlattı.

Yerel seçimlere yaklaştıkça liderlerin meydanlardan birbirlerine sözleri her geçen gün daha da sertleşiyor, ağırlaşıyor, hatta neredeyse hakaret boyutuna ulaşıyor. Oysa 1990’lı yıllarda tek kanallı TRT ekranında buluşuyordu dönemin liderleri. Açık oturumlarda karşılıklı projelerini anlatıp, tartışıyorlardı. Bu açık oturumları ve perde arkasını, uzun yıllar TRT Haber Merkezi’nde görev yapan emekli foto muhabiri Ergun Bayrak’la konuştuk. İşte, günümüz siyasetçilerinin tavrına olan kızgınlığını gizlemeyen emektar foto muhabiri Bayrak’ın anlattıkları:

KARŞILIKLI OTURUYORLARDI

“Şimdi bakıyorum. Of, off, offf meydanlarda birbirlerine söylediklerini vatandaş birbirine söylese çıkan kavgayı kimse ayıramaz. 1990’lı yıllarda sık sık oluyordu açık oturumlar. Tabii her zaman tüm liderlerin gelemediği oluyordu. Ama seçim dönemlerinde yapılanlara siyasi parti liderleri tam kadro katılıyor, usta isim Uğur Dündar da bu oturumları yönetiyordu. Ayrı ayrı gelirler, ayrı ayrı salonlarda makyajları yapılır, aynı stüdyoda karşılıklı düzende oturur, tartışırlardı. 3-4 saat sürdüğü olurdu bu programların ama bu süre içerisinde ne bir ağır söz, ne en ufak kırıcı bir kelime, hakaret. Asla duyamazdınız.

NEZAKET MESELESİ

O zaman bu açık oturuma katılanlara bakın Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş. O dönemle arada ne fark var biliyor musunuz? Lider farkı var. Liderdi o ekrana çıkanlar. Halkın önünde karşılıklı konuşan bu insanlar, tavırlarıyla milleti sürükleyebiliyordu. Bakın bu işler zor değil. ABD’de hala yapılıyor. Bu kendine güven meselesi, nezaket meselesi. Demirel’e ‘Ne baraj yaptın. Yaptın da ne oldu’ diye soruyorlardı o da “Ben barajlar kralıyım” diye söze girip başlıyordu anlatmaya. Hepsi kendi penceresinden olaylara bakışlarını ve projelerini aktarıyordu. Şimdi karşılıklı çıksalar ve içlerinden biri diğerine ‘Sen tek yolu aldın, ikiye böldün duble oldu’ dese ki bu sözü söylendiği için kullanıyorum. Neler yaşanır orada düşünebiliyor musunuz? Ben liderlerimizin eskisi gibi karşılıklı oturup tartışabileceği günleri bekliyorum. Zor değil, inanıyorum olacaktır tekrarı.”

TARİHİ KARELERE İMZA ATTI

1950 yılında Ankara’da doğan Ergun Bayrak, TRT Haber Merkezi’nde 33 yıl 6 ay foto muhabiri olarak çalıştı. İki yıl önce emekli olup Antalya’ya yerleşen emektar Foto Muhabiri Ergun Bayrak, meslek hayatı boyunca birçok tarihi olaya da tanıklık etti. 1980 darbesinde Gelibolu Adası’na götürülen Süleyman Demirel ile eşi Nazmiye hanım ve Bülent Ecevit ile eşi Rahşan Hanım’ın Ankara’ya getirilişlerini de fotoğraflayan Bayrak, şunları söyledi:

Yazının Devamını Oku

Renkli bir hayat siyah-beyaz anılar

9 Mart 2014
Foto muhabirliği camiası geçtiğimiz günlerde mesleğin en renkli yüzlerinden birine veda etti. Ankara’da 50 yılı aşkın süre gazetecilik yapan Yaşar Uçar, geride 74 yıllık renkli bir hayat ve birçok siyah-beyaz anı bıraktı.

Türkiye’de bir gazeteden diğerine transferi televizyon reklamlarında kullanılan belki de tek foto muhabiri Yaşar Uçar oldu.
1988 yılında Hürriyet’ten Güneş Gazetesi’ne geçen Uçar’ın transferi televizyon reklamlarında, “Usta foto muhabiri Yaşar Uçar da, Güneş’te. Olayları onun vizöründen izleyin” sloganları ile yayınlandı. Ankara’da 50 yılı aşkın süre gazetecilik yapan ve geçtiğimiz günlerde tedavi gördüğü hastanede organ yetmezliği sonucu hayata gözlerini yuman 74 yaşındaki gazeteci, mesleğin en renkli simalarından da biriydi.
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin de ilk üyeleri arasında yer alan Yaşar Uçar, derneğin dergisi Foto Muhabiri’nde yayınlanan Yavuz Özden’le röportajında başarısının sırrını, “Dürüst olun, mesleğinizi sevin, mesleğinize bağlanın. Meslek senin ekmek teknen, mesleğini öğreneksin, öğrendiğini uygulayacaksın. Seveceksin, seveceksin, seveceksin” sözleriyle anlattı. 50 yılı aşan gazetecilik hayatı boyunca Türk siyasal tarihinin kilometre taşlarının en yakın tanığı usta foto muhabiri Uçar, Türk sosyalist hayatının yıkılmaz anıtlarından Deniz Gezmiş’in yargılanmasını da, 12 Eylül askeri darbesinin mimarı Kenan Evren’i de fotoğrafladı.

ATATÜRK’ÜN FOTOĞRAFÇISI BAŞLATTI

Uçar, gazete satmaktan gazeteciliğe öyküsünü ise şöyle anlatıyordu:
“1957 yılında İstanbul da çıkan gazeteler Kültür Kitabevine gelirdi. 17 yaşındaydım, burada gazete satıyordum. Atatürk’ün fotoğrafçısı Cemal Işıksel yani Foto Cemal sürekli benden gazete alırdı. Bir gün Cemal amca, elime adresi yazılı bir kağıt verdi, ‘Beni bul’ dedi. Ertesi gün yanına gittim. ‘Seni Sabah gazetesine alalım’ dedi. Yeni Sabah’ta işe girdim. Maaş vermiyorlardı, gazeteye çay ocağı açtılar. Orada çalışmaya başladım. O sıra fotoğraf servisinde film yıkamaya başladım. Yalçın Kılan, öğretti film yıkamayı. Derken, fotoğraf çekmeyi de öğrendim. Polis adliye haberleri yapmaya başladım. Emniyet basın bürosundan İhsan abi ilk makinemi Yashica’yı verdi. Sonrasında işi iyice öğrendim ve foto muhabiri olmayı seçtim. Adalet, Zafer, Türk Haberler Ajansı, Hürriyet, Güneş, Anadolu Ajansı, Türkiye, Son Baskı, Son Havadis, Öncü ve TRT’de çalıştım.”

27 MAYIS İHTİLALİ’NDE GÖZALTINA ALINDI

Meslek hayatı boyunca bir çok renkli anı biriktirdi, Yaşar Uçar, zaman zaman sohbetlerde genç gazetecilere anılarını aktarmayı da severdi. İşte onun anlattığı hikayelerin bazıları:

Yazının Devamını Oku

Başkentli'ye fotoğrafı öğretti

2 Mart 2014
1996 yılından bu yana Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nde (AFSAD) fotoğraf eğitimleri veren Cengiz Oğuz Gümrükçü, binlerce Ankaralı’ya fotoğraf çekmeyi öğretti.

Dışişleri Bakanlığı fotoğrafçısı Cengiz Oğuz Gümrükçü, kendisini, fotoğraf tutkusunu başkalarına da aktarmaya adayan bir isim. Fotoğrafa meraklı binlerce kişiye AFSAD’daki kurslar aracılığı tecrübelerini aktaran Gümrükçü’nün “Fotoğraf Kitabı” ve “Fotoğrafın Kitabı” isimli iki kitabı yayınlandı, “Çağdaş Türk Fotografçılarının Yorumlarıyla Belgesel Fotoğraf” ve “Belgesel Fotoğrafın Tarihi” adlı kitabı ise yayınlanmayı bekliyor. Gümrükçü ile fotoğraf eğitimlerini ve AFSAD’ı konuştuk. Başkent’e fotoğraf öğreten adamın anlattıklarını onun cümleleriyle aktarıyorum:

AKTARMAYI SEVİYORUM

“Fotoğrafa merakım daha öncelere dayansa da ciddi olarak ilgilenmeye 1988 yılında başladım. AFSAD’la tanışıklığım ise 1990 yılında oldu. Benim fotoğrafa başladığım yıllarda insanlar bilgiyi paylaşmak yerine kendilerine saklamayı tercih ediyordu. Benim gibi paylaşmayı seven bir insan için çok ters bir durumdu bu. Bu tutkuyu başkalarına da aktarmak istiyordum. 1996 yılında AFSAD’da ilk dersime girdim. Öğretmeyi seviyorum.

İKİ YILDA 408 ÖĞRENCİ

18 yıl boyunca yetiştirdiğim binlerce öğrenci oldu. Bunların başarılarını görmek, ben başarmışım gibi beni mutlu etti her zaman. AFSAD Yönetim Kurulu’nda Eğitim Sorumlusu olarak görev yaptığım 2011-2013 döneminde 408 öğrenciye ücretsiz fotoğraf eğitimi verilmesini sağladım. Bu, tüm Türkiye’deki pek çok fotoğraf derneğinin yıllık ücretli öğrenci sayısından bile fazla.
Fotoğraf çekmek benim yaşam kaynağım. Vizörden bakmaya başladığım ilk andan beri, dünyayı tanımanın bir yolu olarak kullandım fotoğrafı. Bir şehri, fotoğraflarını çekersem anladığımı fark ettim. Ve artık biliyorum ki, ben fotoğrafsız var olamayacak bir adamım.”

AFSAD

1977 yılında kurulan AFSAD, 1991 yılından itibaren Kamu Yararına Çalışan Dernek statüsünde hizmet etmeye başladı. Fotoğraf sanatının yaygınlaştırılması, estetik kuramı ve teknik yapısının sorgulandığı platformların oluşturulması, fotoğraf sanatçılarının dayanışma ve işbirliğinin sağlanması gibi amaçları temel alan AFSAD, çalışmalarını Ankara’da sürdürüyor.

Yazının Devamını Oku

Dünyanın tanıdığı Türk

23 Şubat 2014
Geçtiğimiz günlerde dünya basın fotoğrafçılığının en önemli organizasyonlarından World Press Photo’nun sonuçları açıklandı.

Bu dev organizasyonun spor jürisinin başkanlığını ise bir Türk foto muhabiri yaptı: Kerim Ökten. Avrupa merkezli dünyanın sayılı ajanslarından European Press Photo Agency yani medyada kullanıldığı şekli ile EPA’nın Birleşik Krallık sorumlusu olarak uzun yıllar görev yaptıktan sonra İstanbul’a dönen Kerim Ökten’e, World Press Photo’nun spor fotoğrafları juri başkanlığı koltuğu verildi.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan ve sonuçları tüm dünyada ilgi çeken bu önemli organizasyonda (üstelik seçici kurul içerisinde) ülkemizi temsil eden Ökten, Türkiye’nin dünya basın fotoğrafçılığına kazandırdığı yıldız isimlerden biri.
Türkiye’de foto muhabirliği ne yapıldığı mecrada ne de medya camiasında hak ettiği değeri görmese de; Türk foto muhabirleri dünyada önemli başarılara imza atıyor.

GÖZDE FOTO MUHABİRİ

EPA’nın bağımsız faaliyet gösterdiği ülkeler içerisinde Avrupa’daki en büyük bölgenin yani Birleşik Krallık olarak anılan İngiltere, İrlanda, İskocya, Galler ve İrlanda’nın Londra’da uzun yıllar sorumluluğunu üstlenen Kerim Ökten, meslek hayatına ise Türkiye’deki gazete ve dergilerde çalışarak başladı. Ökten, Türkiye’nin yanı sıra onlarca ülkede çektiği fotoğraflarla adından söz etirmeyi başardı. İran Depremi ve Afganistan’da NATO Operasyonu gibi hafızalarda iz bırakan olayları izleyen bu usta isim, spor organizasyonlarında ise çalıştığı kurumların gözde tercihi oldu.

FORMULA 1’DE 5 YIL

Formula 1’in dünyadaki tüm yarışlarını 5 yıl boyunca izleyen Ökten, görev yaptığı spor organizayonlarını anlatırken, “Her halde 40’ı geçti gittiğim ülke, hatırlamıyorum aslında, organizasyonları da öyle. O kadar çok ki. Yaz Olimpiyatları, Kış Olimpiyatları, Paralimpiyatlar, Dünya Kupaları, Avrupa Futbol Şampiyonaları, Dünya Yüzme ve Su Sporları Şampiyonaları, Dünya Atletizm Şampiyonaları, hem de defalarca. Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler.”

Yazının Devamını Oku

Başkent’in önemli konukları

15 Şubat 2014
Türk medya dünyasının en önemli organizasyonları arasında yer alan Vakıfbank Yılın Basın Fotoğrafları 2014 Yarışma heyecanı Ankara’da son buluyor.

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin bu yıl 29’uncu kez düzenlediği yarışmanın jürisi 21 Şubat günü Ankara Ramada Plaza Oteli’nde bir araya geliyor. Organizasyonun jürisi son olarak altı yıl önce Başkent’te toplanmıştı. Türkiye’de basın fotoğrafına yön veren isimlerin yeraldığı jür üyeleri arasında bu yıl iki de yabancı konuk var. VII Ajansı’nın kurucularından dünyanın yaşayan en ünlü foto muhabirlerinden Christopher Morris ve Reuters Haber Ajansı’nın Türkiye’yi de yakından tanıyan en önemli gözlerinden Yunanistan Fotoğraf Editörü Yannis Behrakis.

4 BİN 500 KARE YARIŞIYOR

Zor şartlarda görev yapan foto muhabirlerini özendirirken basın fotoğrafçılığının gelişmesine de katkı sağlamayı hedefleyen yarışmaya haber, spor, serbest, siyaset, foto röportaj, çevre fotoğrafı dalları ve bu yıla özel eklenen “AB Yolundaki Türkiye” kategorilerinde 4 bin 500’e yakın fotoğraf katılıyor. 21 Şubat’ta toplanacak jüri, 22 Şubat’ta değerlendirmesine başlayacak. Bu yıl Türkiye’nin en iyi toplantı oteli seçilen Ramada Plaza Ankara’da iki gün sürecek değerlendirme maratonu ardından sonuçlar 24 Şubat Pazartesi günü açıklanacak.

CHRİSTOPHER MORRİS

Amerikalı ünlü fotoğrafçı Christopher Morris, Foto Muhabiri Dergisi’nde karelerindeki başarının sırrını “Fotoğraf tarzımı olabildiğince düz ve basit tutmaya çalışıyorum. Çok fazla oyun oynamıyorum” diyerek anlattı. Yedi yılı aşkın bir süre Beyaz Saray’da George Bush’u takip eden Morris, “TIME için Beyaz Saray’da fotoğraf çekmek benim için savaş fotoğrafçılığından normal hayata bir geçiş gibi. Körfez Savaşı, Amerika’nın Irak’ı işgali, Kolombiya’daki uyuşturucu savaşları ile birlikte Bosna, Yugoslavya, Afganistan, Çeçenistan ve Somali gibi 18 farklı yerde yaşanan savaş ve çatışmayı fotoğraflamak ve sonrasında bunların zihnimde biriktirdiğim izlerini silmek kolay olmasa gerek. İki çocuğum varken hala savaş fotoğrafçılığı yapmak bencillik” dedi.

ABDULLAH GÜL’Ü ÇEKTİ

Chritopher Morris 2011 yılında da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Tarabya Köşkü’nde fotoğrafladı. Üzerine yapışan “Savaş fotoğrafçısı” etiketinden Beyaz Saray’da uzun yıllar çalıştıktan sonra nispeten kurtulduğunu söyleyen Morris, birçok gazete ve derginin kendi ülkelerinin başkanlarını çekmesi için kendisini davet ettiğini söyledi.

YANNİS BEHRAKİS

Yazının Devamını Oku

Bu sergiyi kaçırmayın

9 Şubat 2014
Türk fotoğrafının önemli değerlerinden Ozan Sağdıç’ın 60 yıllık meslek hayatından kareler, 810 fotoğraflık dev bir sergi ile Çağdaş Sanatlar’da sunuluyor.

Devlet Sanatçısı ünvanına sahip foto muhabiri Ozan Sağdıç’ın 60 yıllık meslek hayatı, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açılan 810 karelik dev bir sergiyle sunuluyor. 27 Şubat’a kadar açık kalacak “‘Resmen’ Tanığım ki” adlı sergiyi fotoğraf tutkunlarının kaçırmaması gerekiyor.
Üç katlı Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin tüm salonları ve konferans salonu Sağdıç’ın fotoğraflarına ev sahipliği yapıyor. Bu dev sergide Sağdıç’ın 30 farklı portfolyosu ve Türkiye’nin tanıtımlarında kullanılan afişleri de ayrı ayrı fotoğraf severlerle buluşacak.

1,5 YILDA HAZIRLANDI

Büyük bir merakla beklediğim sergi hazırlıkları sürerken fotoğrafların asılmasına yardım eden Uğur Kavas’la birlikte gittim, Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne. Bir taraftan fotoğraflar tek tek asılıp özenle düzenlenirken etkinliğin kreatörü Mehmet Arslan Güven ve usta fotoğrafçı Ozan Sağdıç’la da sohbet etme fırsatı buldum. Hazırlıkları 1,5 yıl süren sergide fotoğrafların asılmasının bile üç gün sürdüğünü belirten etkinlik küratörü Mehmet Arslan Güven, “Sergi, Türkiye’de bir kişinin için yapılan en büyük fotoğraf etkinliklerinden biri. Türk fotoğrafının en önemli değerlerinden birisi Ozan Sağdıç ve böyle bir sunumu hak ediyor. Zaten gezenler bu hak edişe fazlasıyla tanık olacak” dedi.

İLKLERİ YAPAN USTA

Daha açılmadan önce bana sergiyi gezdiren Usta Sağdıç, dev etkinliği “fotoğraf fuarı oldu” diye tanımladı. 60 yıl önce mesleğe başladığını, 1956 yılında da İstanbul’da Hayat Mecmuası’na foto muhabiri olarak adım attığını söyledi. Türkiye’de ilk 45’lik kapağını, ilk plak kapağını, ilk foto romanı yaptığını, yayınlanmış 15 kitabı olduğunu belirten Sağdıç, “Fotoğraf çekmeye başladığım yıllarda bakımsız bir Haliç vardı; Yağ İskelesi, Yemiş İskelesi, Unkapanı’ndaki kum motorlarının derme çatma iskeleleri, kalafat yeri, mavna ve takalar. 1960 yılında Ankara’ya geldim, televizyon bile yoktu. O yıllardan bugüne Türkiye’de günlük hayattan, politik yüzlere, bale gösterilerinden spor müsabakalarına kadar fotoğraflar bu sergide bir araya geldi. Çektiğim fotoğrafları iyi tasnif edip olabildiğince iyi şekilde korumaya çalıştım. İyi saklanan milyonlarca kareden özel bir seçki” açılamasını yaptı.

OZAN SAĞDIÇ KİMDİR

1934’te Burhaniye Pelitköy’de doğan Ozan Sağdıç, fotoğrafla 1953 yılında tanıştı. 1956 yılında foto muhabiri olarak haftalık Hayat dergisini çıkaran ekibe katıldı. 1960 yılında derginin yeni açılan Ankara bürosuna atandı. 1963’ten itibaren asıl görevinin yanı sıra Devlet Tiyatroları’nın sahne fotoğraflarını da çekmeye başladı. Devlet Sanatçısı unvanına sahip olmasının yanı sıra birçok ödül de kazanan Sağdıç, bugüne kadar 50’nin üzerinde fotoğraf sergisi açtı. Sağdıç, 1930’lardan başlayıp 50-60’lı yıllara kadar süren Henri Cartier-Bresson’un öncülük ettiği gerçeklik akımını Türkiye’ye taşıyan kuşağın temsilcilerinden biri.

Yazının Devamını Oku

O negatiften vazgeçmedi

2 Şubat 2014
Siyah-beyaz negatif fotoğraflar çekmekten vazgeçmeyen Kadir Ekinci, en önemli tutkusu olan fotoğraflarının banyosunu ve kart baskılarını evinde karanlık oda haline getirdiği odada yapıyor.

Sessiz Işık ve Uzak Işık isimli iki sergisi ve aynı adlı albümleri ile adından söz ettiren Kadir Ekinci, siyah-beyaz negatif fotoğraflar çekmekten vazgeçmedi. Ekinci, hala eski usul film kullanan az sayıda fotoğrafçıdan biri. Ekinci, 32 yıldır Ankara’da yaşayan bir devlet memuru aslında. Ama farklı bakışı ile adını fotoğraf dünyasında duyurmayı başarmış bir isim. Ekinci, hayatının en önemli tutkusunu anlattı:
“Fotoğrafa, 1992 yılında Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nde (AFSAD) başladım. Birçok projede yer aldım. Son olarak Güneydoğu bölgesinde fotoğraflar çektik. Orada çektiğimiz karelerden oluşan ‘İnançlar ve İnanışlar’ isimli fotoğraf sergisi şimdi Cermodern’de sanatseverlerle buluşuyor.

EVİNDE BANYO VE BASKI

Dijital bir fotoğraf makinem yok. Bir süre daha da almak istemiyorum. Ama sonuçta zaman beni de mecbur bırakacak. Dijitale karşı bir duruşum yok. Ama doyamadım siyah beyaz fotoğraflar çekmeye, onların banyolarını kartlarını basarken yaşadıklarıma. Fotoğraf çekmeye giderken yanıma 100, 400 ve 3200 ISO siyah-beyaz filmler alıyorum. Film banyolarını da kendim yapıyorum. Evimde bir odayı bu tutkuya ayırdım ve karanlık oda haline getirdim. Kart baskılarını da yine evimin bu odasında yapıyorum.

ŞİNASİ BARUTÇU KUPASINI ALDI

Fotoğraf üzerine ödüllerim var, geçtiğimiz yıl da Çıldır Gölü’nde çektiğim fotoğraflarla Şinasi Barutçu kupasını aldım. Bu benim için önemli bir ödül. Türk Fotoğraf Sanatına çok emeği geçmiş olan Şinası Barutçu adına çağrılı olarak düzenlenen bir yarışma bu ve 3 yıl üst üste 6 fotoğrafla katılıp başarılı olanlar bu kupayı almaya hak kazanıyor.
Ankara’da özellikle Kale etrafını ve Ulus’u fotoğraflıyorum. Ama her yıl 4 mevsim Kars’ı fotoğraflıyorum. Karslıyım, zaten bildiğim bir coğrafya. Ama bunlardan öte bana oralar daha bakir geliyor. Fotoğraflarımı internet sitem www.akadirekinci.com’da sergileyebiliyorum. Dijital dünya, fotoğraflar eski usul de olsa paylaşmak için pek çok imkan sunuyor.”

Yazının Devamını Oku