Rıza Özel

Anadolu’yu dünyaya tanıtıyor

22 Aralık 2015
Sanat dünyasında belli yaşın üzerinde şöhreti yakalayan pek çok isim gibi foto muhabirleri arasında da değeri geç fark edilen ustalar var. Anadolu Ajansı foto muhabiri Ali İhsan Öztürk, Türkiye’de bu isimlerin başında geliyor.

Yalnızca son birkaç yılda onlarca fotoğrafla ödül kazanarak 17 sergi açan, fotoğraf makinesi ile çektiği video görüntülerle bile ödül almayı başaran 56 yaşındaki foto muhabiri, fotoğraflarıyla Anadolu’nun az bilinen pek çok noktasını dünyaya tanıtıyor.

Fotoğraf öğrenilebilir ve eğitimle geliştirilebilir. Ama bazı insanlar, yıllar alacak eğitimler sayesinde erişebilecek fotoğraf gözü ile doğabiliyor. Anadolu Ajansı’nda çalıştığım yıllarda kendisini yakından tanıma şansı bulduğum Ali İhsan Öztürk, iç güdüleri ile fotoğraf çekebilen bu ender isimlerden biri. 

Van’ı çektiği fotoğraflarla Türkiye’ye tanıtan Öztürk, Anadolu Ajansı’nın pek çok projesinde Türkiye’yi dünyaya tanıttı. Son olarak geçtiğimiz ay yapılan G20 Zirvesi öncesinde çektiği fotoğraflarla, Antalya’yı dünya medyasına taşıyan Öztürk’le fotoğraf tutkusunu ve geç gelen şöhretini konuştuk. Türkiye’de fotoğrafını çekmediği yalnızca bir kaç kentin kaldığını söyleyen Öztürk’le sohbetimizden notları onun cümleleri ile aktarıyorum:

ÖĞRETMENİNİN FOTOĞRAF MAKİNESİ

“Fotoğraf aşkı ilkokul öğretmenim sayesinde başladı. 1960’lı yılların sonu. Sanıyorum 4’üncü sınıftaydım, Lubitel-2 marka üstten bakmalı fotoğraf makinesini okula getirdiğinde. O makine ile fotoğraflar çekmeme izin vermesi sayesinde başlayan bu aşk gelecekte hayatıma yön verdi. Eğitimimi tamamladıktan sonra devlet memuru oldum. Ancak yine fotoğraf çekmeye devam ediyordum. Bu tutkum sayesinde Van’da yayın yapan ‘Bölge’ adlı gazetede mesleğe atıldım. Sonrasında İHA ve Anadolu Ajansı yılları başladı.

ANADOLU EŞSİZ GÜZELLİKLERE SAHİP

Yazının Devamını Oku

Sahne ışıkları altında

14 Aralık 2015
Hürriyet Gazetesi’nin Ankara ekibinde yer alan ve kent haberciliğindeki başarısı ile Ankara’da saygın bir yere sahip meslektaşlarımdan biri Oğuz Demir.

Onun bu mesleği seçmesine sebep olan en büyük etkense fotoğrafa olan tutkusu. Bu tutkusunu son yıllarda sahne fotoğraflarıyla besleyen Demir’in arşivinde konser, festival, tiyatro, bale ve dans gösterilerinde çektiği binlerce fotoğraf yer alıyor. Farklı kurumlarda görev yaparken omuz omuza çalışmaktan şimdi ise Hürriyet’te yanyana olmaktan keyif aldığım isimlerden Oğuz Demir’le sohbetimizde söylediği bir söz sanırım fotoğrafla uğraşan pek çok meslektaşımın derdine tercümanı oldu: “Aile albümümde fotoğrafım çok azdır. Çünkü fotoğraf çeken hep ben oldum.”  Oğuz Demir, fotoğraf tutkusunun hayatına nasıl yön verdiğini şu sözlerle anlattı:

FOTOĞRAF TUTKUM MESLEĞİMİ BELİRLEDİ

“Bir ailede kimin fotoğrafa meraklı olduğunu anlamak için albümlere bakmak yeterli olur. O albümde kimin fotoğrafı yoksa -ki çekendir- fotoğrafla ilgili olan da odur. Benim, aile albümlerindeki durumum bu şekilde. Çocukluğumda başlayan bir tutku. Fotoğraf makinasını kimselere vermeden fotoğraf çekmek isterdim. Çocukluğumda, gençliğimde filmli makinalar vardı ve çektiğim fotoğrafları heyecanla bastırıp nasıl çektiğimi görmek isterdim. Beni iletişim fakültesine yönlendiren de işte bu fotoğrafa olan tutkumdu. Basın fotoğrafçılığı, fotoğrafın bence en gerçek, en su katılmamış hali...
Dolayısıyla okulumu, mesleğimi, seçtiğim hayatı fotoğraf tutkum belirledi. Hayatımı fotoğrafa göre şekillendirdim. Deklanşöre basmadığım bir işte sanıyorum çalışamazdım.”

KENDİNE ÖZEL ALAN SEÇENLERDEN BİRİ

Kent haberciliği alanında açık ara Ankara’nın en başarılı isimleri arasında yer alan Oğuz Demir, gazetenin yoğun temposu arasında kendisine fotoğraf tutkusunu besleyecek özel bir alan seçenlerden biri. Pek çok meslektaşımın işi fotoğraf olsa da özel zamanlarında bile makinalarından uzaklaşmamayı tercih ediyor. Oğuz Demir, fotoğraf tutkusunu sahne fotoğraflarıyla besliyor. “Elim makine tutana kadar fotoğraf çekmeyi sürdürmeyi istiyorum” diyen Demir, bu alandaki çalışmalarını ise şöyle aktarıyor:

Yazının Devamını Oku

Onun hayatında engel yok

30 Kasım 2015
Cam kemik hastalığı ile dünyaya geldi. Kemiklerinin zayıflığı ve kırılganlığı nedeniyle yürüyemiyor, tekerlekli sandalye ile yaşıyor.

Fotoğraf makinesini tuttuğu sağ kolu, yaşadığı kırıklardan dolayı zayıf. Ve yine kemiklerinin zayıflığı nedeniyle bir ‘kar tanesi’ kadar narin. Ama çektiği fotoğraflar sergileri, yazdığı şiirler kitap sayfalarını süslüyor. Üstelik ödüllerle taçlanıyor. 

“Hayatımda bana göre engel yok. Tekerlekli sandalye ile yaşamak zorunda olsam da ben engelli değilim. Toplum adımı engelli koydu. Bizler sağlıklı insanlar için ‘ilham perisi’ değiliz. Bizleri özel kılan engelimiz değil, ürettiklerimiz ve düşüncelerimizdir” sözleri hayatla bağını anlatıyor.
Önüne konan engelleri tek tek aşan inanmış bir yüreğin adı:
Elif Gamze Bozo.

* * *
Ankara’da yaşıyor, Elif Gamze Bozo... Ama kendisi ile İzmir Fotoğraf Günleri sırasında tanıştım. Sergide yer alan fotoğraflarının yanı sıra söyleşileriyle de tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Pek çok farklı alanda başarılı işlere imza atan Elif için, fotoğraf makinesi onu hayata bağlayan sebeplerden yalnızca biri. Elif Gamze Bozo’nun hayata bakışını, fotoğraf tutkusunu ve yaşadıklarını yüreğinin büyüklüğünü kıskanarak dinledim. Elif, hayata olan bağlılığını ve fotoğrafa olan tutkusunu şöyle anlatıyor:

4 YAŞINDA OKUMAYI ÖĞRENDİ

Yazının Devamını Oku

Bir portre ustasının hayatı

23 Kasım 2015
Türkiye’de fotoğraf üzerine maalesef çok fazla yayın yok. Sınırlı bir alana dair fotoğraf üzerine araştırma içeren yayınlarsa parmakla gösterilecek kadar az.

Emekli bir foto muhabiri ve araştırmacı Uğur Kavas, bu alandaki yayınlarıyla dikkat çekiyor. Ankaralı kimliğini her zaman önde tutan Kavas, yayınlarında da başkentin geçmişine ışık tutuyor. Geçtiğimiz yıl Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan “Yıldız Albümlerinde Ankara Fotoğrafları” albümü bugüne kadar başkent adına karşılaştığım en çarpıcı eserlerin başında yer alıyor. Yıllar süren bir araştırmayla kitaplaştırdığı Ankara’daki “Atış Poligonu”nun hikayesi ise, yok olan bir yapıyı aktarırken fotoğraflarla başkentteki değişimi ortaya koyuyor. Kavas, son kitabında ise, stüdyosunda çektiği portre fotoğraflarıyla Ankara’da bir döneme damgasını vuran Osman Darcan’ı nam-ı diğer Foto Osman’ı anlatıyor.

Sohbetinden her zaman büyük keyif aldığım Uğur Kavas’la son kitabı “Foto Osman”ın hikayesini konuştuk. Bir dönem Darcan’ın da kendisi gibi Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nde çalışmış olmasıyla daha çok ilgisini çektiğini belirten Kavas, şunları söyledi:

ÇANTADAN ÇIKAN HAZİNE

“Ankaralı Gezginler Grubunun kurucusu, mimar arkadaşım Timur Özkan sayesinde tesadüfen Osman Darcan’ın küçük oğlu Mete Darcan ile tanıştım. Artan dostluğumuzla bir gün Mete ağabey ve Timur, üyesi olduğum Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin lokaline geldiler. Mete ağabey, beraberinde getirdiği çantayı açtı ve ‘İşte babamın çektikleri’ dedi. Karşımda bir hazine duruyordu. Bu fotoğrafları mutlaka değerlendirmeli, Foto Osman’ı kendisinden sonraki jenerasyona tanıtmalıydım. Kitap fikri böyle doğdu. Tüm akrabalar ile konuşuldu, aile albümleri tarandı. Yüzlerce fotoğraf tasnif edildi. Koleksiyon yapan arkadaşlar, ellerindeki Osman Darcan fotoğraflarını paylaştı. Kitabın tasarımını Sabahattin Ergin üstlendi ve neticede ortaya bu kitap çıktı. İsveç’te yaşayan büyük oğlu Bülent Darcan’da kitabın destekçisi oldu.

ÜNLÜLER ONA POZ VERDİ

Osman Darcan askerlik için İstanbul’a gittiği yıllarda Avusturya asıllı Othmar Pferschy ile tanışır. Othmar’dan çok şey öğrenir. Matbuat Umum Müdürlüğü’nün (BYEGM) açtığı sınavı kazanır, görevi süresince devlet adamlarını, aktüel olayları ve ülkenin kentlerini görüntüler. Bugün 30’lu yıllardan başlayarak eski Türkiye’ye ait gördüğümüz birçok film ve fotoğraf bu isimlerin imzasını taşıyor. Sonrasında Darcan, içindeki sanat aşkıyla daha özgür hareket etmek istiyor ve memuriyetten ayrılıp kendi stüdyosunu kuruyor. Aktörler, aktrisler, ünlü yazarlar, Ankara’ya konser vermek için gelen virtüözler revü sanatçıları, operacılar onun objektifi önünde pozlar vermiş. Osman Darcan’ın hayatını araştırırken kendimi onun Köklü Han’daki stüdyosunda yanı başında hayal ettim. Tiyatro sahnelerinde gezinti yaptım. Oyuncuların tiratlarını yüreğimde hissettim.”

FOTOĞRAFLARI ÇAĞDAŞ SANATLAR’DA SERGİLENECEK

ANKARA’nın portre ustası Osman Darcan’ın geride kalan arşivinden derlenen kareler, Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Fikret Mualla Salonu’nda sergilenecek. 1 Aralık’ta saat 19.00’da açılacak ve 11 Aralık’a kadar sürecek olan sergi süresince Uğur Kavas’ın yazdığı “Bir fotoğraf ustasının yaşam öyküsü Osman Darcan (Foto Osman) “ adlı kitapta satışa sunulacak. Darcan ailesinin isteği üzerine kitabın sergi süresince satışından elde edilecek tüm gelir Türk Eğitim Vakfı’na (TEV) bağışlanacak.

Yazının Devamını Oku

“Duman altı” kareler

16 Kasım 2015
Suriyeli mültecileri fotoğrafladığı “Misafir” projesiyle adından söz ettiren Atlas Dergisi’nin usta fotoğrafçısı Kerem Yücel, bu kez bir çevre serisine imza attı.

Kömürün kullanıldığı santrallerin yanı başına sıkışmış olan yaşam öykülerini fotoğraflayan Yücel’in kareleri geçtiğimiz günlerde İstanbul’da Tophane’deki Tütün Deposu’nda açılan “İsli Gelecek Sergisi”yle fotoğraf severlerle buluştu. Kerem Yücel, önümüzdeki aylarda Ankara’dan başlayacak bir sergi turuyla Türkiye’yi de gezecek olan fotoğrafların öyküsünü anlattı.
Türkiye’nin dört bir yanında kömür ve termik santrallerin kurulu olduğu coğrafyalarda çekilen fotoğraflardan oluşan sergisini “İsli Gelecek” olarak adlandırdığını belirten Kerem Yücel, bu ayın Atlas Dergisi’nde geniş hikayeleri ile yer alan fotoğraflarını şöyle anlattı:

FARKINA VARILSIN İSTEDİM

“Mart ayından beri sürdürüyorum, kömür santrallerinin çevresinde yaşananları. Gelecek yıl da sürdüreceğim. Çanakkale, Zonguldak, Adana, Amasra, İzmir, Manisa, İskenderun, Kahraman Maraş ve ilçelerinde çektim fotoğrafları. Kömürün yarattığı çevre felaketlerini ve bu felaketlerden etkilenen insanların yaşamlarını gözler önüne serdim. Her kömür yatırımının benim geleceğimden, çocuklarımın geleceğinden çaldığının farkındayım. Bir adım sonrasını, geleceği görememek acı verici. Kömürlü termik santraller, tıpkı duman gibi, is gibi yavaş yavaş ilerleyerek tüm hücrelerimize sızıyor. Farkına varmadan bizi zehirliyor. Korkunç olanda bu, hiçbir şeyin farkında olamamak. Bu proje ile buna ‘Dur’ demek istedim. İnsanlara isten dumandan önce fotoğraflarla ulaşmak istedim. Çok geç olmadan farkına varılsın istedim.”

KÖMÜR TÜRKİYE’DE ENERJİNİN MERKEZİ

Serginin ortaklarından Avrupa İklim Eylem Ağı CAN Europe adına konuşan Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Elif Gündüzyeli ise “Türkiye’nin enerji politikasının merkezinde kömür bulunuyor. Ancak kömür hem çıkarılma hem de enerji için yakılma aşamasında önemli çevre kirliliğine sebep oluyor. Kömür bölgelerinde insanlar kömür ve is ile yaşamak zorunda kalıyor; kömür yüzünden oluşan hava kirliliğine maruz kalıyor. Kömür insanlara isli bir hayat sunuyor. ‘İsli Gelecek Sergisi’, bu anlamda önemli” dedi.

Yazının Devamını Oku

Şimdi moda “Fotomaraton”

9 Kasım 2015
Sanal dünyanın Türkiye’deki ilk fotoğraf yıldızlarından biri Niko Guido.

Cep telefonlarının, konuşma amaçlı kullanıldığı ve mobil fotoğraf uygulamalarının doğmadığı - ki yakın geçmiş – yıllarda internetin moda uygulaması “Fotokritik” kendi yıldızlarını yarattı. İnternet üzerinden paylaştığı karelerle fotoğraf dünyasının Türkiye’de adından çok söz ettiren Niko, kurduğu “Fotoğraf Gezginleri” isimli akademi ile bu alanda ilginç projelere imza atıyor. Akademi, dünyanın önemli kentlerinde düzenlenen fotomaratonlarla fotoğraf tutkunlarını bir araya getirmeyi başardı. Fotomaratonlar, fotoğrafın yeni modası oldu.

FOTOĞRAFA YENİ ALANLAR AÇIYOR

Niko’yla Küba’ya yaptığı fotoğraf yolculuğu öncesinde Fotoğraf Gezginleri Akademisi’ni konuştuk. Fotoğraf Gezginleri’ni İçmimar Harika Akad ile birlikte yarattıklarını söyleyen Niko Guido, İstanbul Bağdat Caddesindeki merkezin aynı zamanda bir galeri olarak düzenlendiğini anlattı. Niko, bu merkezde temel ve ileri düzey fotoğraf atölyeleri, sergiler, söyleşiler, atölye ve seminerlerle fotoğrafçılığa katkı sağlamayı amaçladıklarını farklı fotoğraf projeleriylede fotoğrafa yeni sunum ve alanlar açmaya çalıştıklarını aktadı.

KENTİN SIRADAN BİR GÜNÜ KAYDEDİLİYOR

İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Türkiye’nin bir çok kentinden fotoğrafseverleri buluşturan maratonlarınsa Fotoğraf Gezginleri’nin en ilgi çeken organizasyonu haline geldiğini açıklayan Niko Guido, projelerini şöyle aktardı:
“Fotoğraf maratonları sayesinde kalabalık bir fotoğrafçı grubu kentin bir gününü kesintisiz olarak görüntülüyor. Gittiğimiz kentte rehberler eşliğinde fotoğraf çekmeden 3-4 gün geziyor, önce kenti tanıyoruz. Maraton günü geldiğindeyse fotoğraf tutkunları ellerinde makineleri ile gün doğumundan başlayarak o kentin 24 saatini fotoğraflıyor. Böylece kentin sıradan bir günü kaydediliyor. Burada çekilen karelerden seçilen fotoğraflarsa sergi ve kitap haline getiriliyor. Bugüne kadar Lizbon, Moskova, Barselona ve İstanbul’da gerçekleştirdik fotoğraf maratonlarını. Önümüzdeki ayların ğrogramlarındaysa Berlin, St. Petersburg, Dublin, İsfahan, Kudüs, Paris, Stocholm, Budapeşte, Porto,Londra, Viyana, Bakü, Atina, Bordeaux, Amsterdam, Tebriz var.

FARKLI PROJELER

Yazının Devamını Oku

Başkentli yanım çok kıskandı...

19 Ekim 2015
Yolum Ankara’yla kesişeli 15 yıl oldu. Azda olsa Ankaralı sayacak kadar bu kente ait hissediyorum kendimi.

Geçtiğimiz günlerde Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin kongresi için doğduğum kente gittim. Turistik kentte Ara Güler’in Antalya Kültür Sanat’ta açılan fotoğraf sergisini ziyaret etmeden dönmek olmazdı. Ara Hoca’nın fotoğrafları bir yana Antalya Kültür Sanat’ı bir başkentli olarak kıskançlıkla gezdim.
ANKARA’DA NEDEN YAPILAMIYOR?

Antalya Kültür Sanat’la kentin sanayisine ve ticaretine yön veren isimler, sanata da sahip çıkmıştı. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) çatısı altında hayata geçirilen Antalya Kültür Sanat ile kentin merkezinde dev bir sanat merkezi inşaa edilmişti. Ekonomiye yön veren bir sivil toplum örgütünün imzasını taşıyan Antalya Kültür Sanat (AKS), farklı galerilerde Ara Güler’in yanı sıra Türkiye’de İstanbul’dan sonra ikinci kez Picasso sergisi ağırlıyordu. Tüm bu sergileri farklı dillerde konuşan onlarca turistle birlikte gezerken kendini aynı zamanda Ankaralı sayan biri olarak kıskançlık yaşamamak imkansızdı. Antalya’da bu yapılabiliyorsa, keşke Türkiye’nin en büyük sanayicilerini barındıran, ticaretin ikinci büyük merkezi, Türkiye’nin kalbinin attığı Ankara’da da bu yapılabilseydi. Aynı zamanda sivil toplum örgütü olan üstelik Türkiye ekonomisinin ritmini belirleyen kuruluşlar az da olsa başkentte sanata yatırım yapabilseydi. Kongre merkezleri, alış veriş festivalleri, moda haftaları gibi ticari projelerin yanına keşke kent yaşamına da kalıcı katkı sağlayacak böyle bir proje eklenebilseydi.

YOLUNUZ DÜŞERSE MUTLAKA GEZİN

Yazının Devamını Oku

Başkent’ten kutuplara....

12 Ekim 2015
Fotoğrafa 20 yılını veren Yunus Topal’ın “Kuzey Kutbu” isimli kitabı geçtiğimiz günlerde kitapevlerinin raflarını süslemeye başladı.


Bir fotoğraf kataloğu şeklinde hazırlanan kitapta yayınlanan karelerinde Topal, Kuzey Kutbu’nun buzlarla çevrelenmiş doğası ve yaban hayatını sunuyor. 15 yıldır Ankara’da yaşayan Yunus Topal, kutup macerasının 2 ay sürdüğünü, Kuzey Kutbu’nda geçirdiği sürenin ise 1 ay olduğunu söyledi.
“Yeryüzünün bu donmuş bölümü, benim gibi bir yaban hayatı gözlemcisi ve fotoğrafçısı için eşsiz manzaralar sunan benzersiz nitelikte bir yerdi” sözleriyle yaşadığı tecrübeyi aktaran usta fotoğrafçıyla Ankara’dan başlayan yolculuğunu ve kutupları fotoğraflamayı konuştuk:

HAYAL YOLCULUĞUYDU
“Bu benim için bir hayal yolculuğuydu. Bu hayalin gerçekleşmesi için işi planlamak o işi yapmaktan daha zordu. Aradım, araştırdım, sordum, soruşturdum... Planladım, planladım, planladım ve nihayetinde yolculuğa başladım. Kuzey Kutbu başlangıç noktam. Gezegenimizin en gizemli yerlerinden biri, aynı zamanda da ulaşılması en zor bölgelerden biri.
BAŞKA BİR GEZEGEN GİBİ

Yazının Devamını Oku