Ve bunu yaparken özgürce, kimseden icazet almaksızın, bilinen doğrular üzerinden haber yapmaya çaba gösterdi.
Geçen 15 yıllık dönemin uzun bir bölümünde, ben de bu güzel topluluğun bir parçası oldum.
Çoğu zaman spor, zaman zaman da sağlık alanında farklı bir bakış açısı ve farkındalık yaratmaya çalıştım.
Bir yandan okuyucularımızı aydınlatmaya çalışırken, diğer taraftan zaman içinde çok güzel bir ailenin parçası olduk.
Başta Burcu Başar olmak üzere Bursa’daki tüm arkadaşların sımsıcak dostluğunu hissettik.
Hatta bu dostluk rüzgârının İstanbul’dan da estiğini ve bu sayede Enis Tayman, Recep Özkırcaali, Seda Kınacı gibi değerleri tanıma şansına eriştiğimizi gördük.
Arada toplanıp kahvaltı yaptık, bazen yemek yedik hep birlikte.
Lakin bir futbol takımında hedefi ve onuru olan oyuncu sayısı, ortaya konan futbol hırsı ve kalitesine direkt olarak yansıyor maalesef.
Bu bakımdan kadroyu sezon başında oluştururken de, bu tür ölüm-kalım maçları için takımı sahaya sürerken de buna dikkat etmek gerekiyor.
Sezonun en hayati maçına çıkan takımda Sakho, Latovlevici, Yusuf Erdoğan, Saivet, sonradan giren Tunay gibi kariyer hedefinden daha çok para kazanmayı amaçlayan oyuncularla mücadele edince ortaya konan futbol seviyesi de ancak bu kadar oluyor.
*
Maçın geneline bakıldığında Akhisarspor’un 5 net pozisyon bulduğu ve bunlardan 2’sinde kaleci Okan’ın sıra dışı kurtarışı ile maça tutunabilen yeşil-beyazlı oyuncular, rakip geriye yaslanmasa böyle önemli bir maçta pozisyon dahi bulamadan maçı tamamlayacaklardı.
O kadar vurdumduymaz, o kadar kalitesiz bir kadroyu oluşturan Ali Ay ve ekibi bu tablonun en büyük ve tek suçlusudur.
Açıkçası kalan 4 maçta, gol atmayı bırakın, gol pozisyonuna girmeyi dahi başaramayan bu takımın nasıl galip gelerek ligde kalacağı büyük bir soru işareti.
Maçın başlarında kaleci Ramazan’ın sakatlanıp çıkması,
Son olarak puan durumundaki rahatlığı saha içine yansımış durumdaydı.
Maç genelinde organize olamayan, adeta “lig bitse de tatile çıksak” havasında bir takım vardı.
Kasımpaşa’da Trezeguet dışında maçı isteyen oyuncu görmek bile zordu.
Aynı durum tribünler için de geçerliydi.
Bir tarafta kendilerine ait bölümü tamamen doldurmuş ve maçı isteyen bir taraftar topluluğu, diğer tarafta ise eğlence ve çekirdek çıtlatmak için maça gelmiş az sayıda bir grup.
Yalnızca mücadele ederek, koşarak, rakibin oyununu bozarak sonuca ulaşmak, biraz şans ama daha çok toplam kalite ölçüsüne bağlı kalıyor.
Teknik adam değişikliği sonrası sahaya konan mücadele anlamında takım bir kademe ileriye doğru gitmiş olsa da, bitiricilik anlamında kaliteli ayaklara ihtiyaç bir zorunluluk haline geliyor.
Ve Abdülkadir Ömür’ün attığı fantastik golde bunu bir kez daha yaşadık.
Oyun geneline bakıldığında, aslında galibiyeti hak eden bir takım yoktu sahada. Orta alanda rakibine pas imkânı vermeyen iki takım, gol şansını daha çok duran top ve bireysel yetenek/kaliteye bırakmıştı.
Sezon başından beri kalite ve yetenek anlamında ciddi eksiliği olan Bursaspor sahadan bir kez daha istediğini alamadan ayrıldı.
Durum Bursaspor adına giderek korkutucu olmaya devam ediyor.
Son 14 maçta sadece 1 galibiyet alan bir takımdan, kalan 6 haftada en az 3 galibiyet almasını bekleyeceğiz.
Yönetim her zaman olduğu gibi yine gecikmeli olarak doğruyu gördü. Lakin özellikle milli maç ve seçim arasından önce yapılması gereken bu hamle en basit ifadeyle Alanyaspor mağlubiyetine neden oldu.
Aslında Bursaspor özelinde sorunun baş sebebinin ne veya kim olduğunu tüm camia biliyor.
Her ne kadar bir kesim kitle başını kuma gömse de, problemin Ali Ay ve yönetim kurulu olduğu çok net ortada. Bu aşamada Mesut Bakkal hamlesinin ne derece tutacağını hep birlikte göreceğiz.
Neticesinde Bursasporlu futbolcular üzerinde ufak da olsa bir şokun yararlı olacağı kanısındayım. Hele ki Alanyaspor karşısında ortaya konulan son derece kişiliksiz futbol bunun en net göstergesi.
Mesut Hoca ne derece etkili olacak?
Şimdilik tüm camianın aklında olan ve herkesin odaklanması gereken soru bu.
Şahsen bu tür ortamları çok fazla deneyimlemiş olması yeşil-beyazlılar adına bir avantaj teşkil edebilir.
Başkanından yönetim kuruluna, teknik adamından futbolcusuna, hatta taraftarların kafasında bile Bursaspor bitmiş durumda.
Başkan yaptığı açıklamalar ile “Nasıl biraz daha utanırız?” konusunda doktora yapıyor adeta.
Gerek kongre kararı alıp, ardından bir şekilde bu işten “Nasıl kurtulurum!?” derdinde.
Maçtan sonra yaptığı açıklamalar ise tamamen trajikomik.
Başkan bu haldeyken, yönetim kurulundan tek bir adamın bile bu durumdan rahatsız olmaması ayrı bir rezillik. Demek o cenahta da herkes halinden memnun.
“Yeter artık, ben yokum” diyen adam yok...
Samet hoca ise tüm camia ile adeta dalga geçiyor.
Ve hayattaki en önemli olgunun sağlık olduğunu yeniden anlamış olduk.
Bu anlamda iki gencecik yüreği kaybeden kardeş Ankaragücü camiasının başı bir kez daha sağ olsun.
Hüzünlü bir atmosferde oynanan karşılaşmanın özellikle ilk yarısında, tribünlerde olduğu gibi nispeten sessiz ve sakin bir futbol vardı.
Bu yarıda yeşil-beyazlılar adına en kritik dakika Aytaç’ın direkten dönen serbest vuruşuydu.
İkinci yarıda ise Lima maçın kırılma anında dikkatsiz ve lakayt davranınca Bursaspor olası bir 3 puandan oldu.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Ankaragücü karşısında da bir kez daha gördük ki, Lima ilk 11 çıktığı maçlarda, sonradan oyuna girdiği maçlardaki performansının uzak ara gerisinde kalıyor. Bu anlamda oyundan çıktıktan sonra yaptığı tavır son derece anlamsız ve yakışıksızdı.
Futbolun basit bir kuralı vardır; kötüysen, fark yaratamıyorsan, katkı koyamıyorsan oyundan çıkarsın.
Lakin maç içinde yaşanan senaryolar tüm Bursaspor camiasının kalbini durduracak türdendi.
İlk olarak maçın başında Okan’ın büyük hatasıyla yenilen gol, ardından maç 1-1 iken yine yeniden kaçan penaltı.
Ve son olarak 89’da yenilen beraberlik golü...
Bu 3 şoka rağmen ayakta kalmayı başaran ve futbolculara desteğini kesmeyen bir taraftar kitlesi.
Cumartesi gecesi kâbusu yaşadık ama sonunda rüyadan mutlu uyanmayı başardık.
İdam sehpasında boynuna ilmeği geçirip, çıkardı yeşil-beyazlılar.
Kalbinin durduğu dakikalarda, kalp masajı ile hayata geri döndü...