22 Ağustos 2008
Ailece bu yazın son tatilini yapıyoruz şu sıralar. Uzunca bir süre Alaçatı ve peşinden Babakale’de... Ama tüm ailenin birlikte çıktığı, herkesin işine gücüne ara verdiği, planlarını askıya aldığı bu tip uzun tatil programlarında, başlangıçlar hep stresli oluyor bizde.
Öncelikle "tatil moduna girme", "eğlenmeye hemen başlama" stresleri ile boğuşuyoruz; tabii Emre Berent dışında... Çocuğu doğal olarak kasan bir durum yok zaten, çünkü tüm yaz tatili onun mutlu olması üzerine kurulu. "Çocuk rahat ise aile rahat" felsefesi tüm ailelerde olduğu gibi bizim evde de geçerli... Ne kadar doğru bilinmez ama tatil ortaya çıktığı andan itibaren ilk düşünülen o, yapılan ilk bavul da onun bavulu oluyor.
Alaçatı’dan çıkıp Babakale’ye gitmek için eşyaları toparlarken gördüm ki hepimizden çok eşyası var küçük adamın. Renk renk külotlar, şortlar, yedek mayolar, kitaplar, oyuncaklar, şapkalar, tarağı, jölesi, kendi parfümü, araba oyuncakları, kalemleri, defterleri ve MFÖ, Pink Martini, Phil Collins dinlediğinden kendi I-POD’u...
Sonra biz iki yetişkinin eşyalarına baktım. Kısa, öz ve sadeyiz. Ne makyaj malzemesi, ne yedek giysiler, ne de süslü eşyalarımız var. İkimizin toplam eşyası Emo’nun eşyaları kadar yer tutmuyor. İşte çocuklu kadın ile çocuksuz kadın arasındaki fark da burada ortaya çıkıyor.
"Çocuklu kadın, tatillerde kimdir, neye benzer?" derseniz, işte size cevap:
Çocuklu kadın yanında birkaç yedek bikinisi olmayan, sahil giysileri Süreyya Yalçın gibi çeşitlilik göstermeyen, Eda Taşpınar gibi yatma lüksleri olmayan, aynı pozisyonda 15 dakikadan fazla istese bile kalamayan, çocuğu ile birlikte yatabildiği bir öğle uykusu kendisi için büyük anlam taşıyan kadındır...
Onun için tatilde hayatın anlamı; Alaçatı pazarında gezintiler, sakızlı kahve, sakız reçeli, bir iki ıvır zıvır, bahçeye lavanta kökü ile incik boncuk almak, oğluş ile yapış yapış oyun oynamak, Köşe Kahve’de assam, kişniş, tarçın, yeni bahar, karanfil, zencefil, bal ve süt ile yapılan harika bir "masala çayı" içmek ve Emo tarafından kafasına yapraklar atılan, kolları ısırılan 1,85’lik sevgili ile eylülde Paris’te evlilik planı yapmaktır...
Çocukların yaşına uygun spor seçimi
Doç. Dr. Muharrem İnan, hangi yaşta, hangi sporun seçilmesi gerektiği konusunda "Yüzme tüm yaşlar için uygun bir spor. Öte yandan futbol ve basketbol gibi sporlar da çocukların koordinasyonlarının yeterli duruma geldiği 6 yaş ve sonrası için uygundur" diyor.
Çocuğa uygun sporu seçmek, gelişimi açısından büyük önem taşıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Muharrem İnan, ailelerin spor eğitmenleri ile birlikte çocuğa uygun olan sporu seçmesinin doğru olacağını belirterek şöyle söylüyor:
"Öncelikle erken yaşta spora başlamanın pek çok avantajı var. Bunların arasında en önemlisi, çocuğa düzenli spor yapma alışkanlığının kazandırılması... Fiziksel aktivite, durağan yaşam ve obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli rol oynuyor. Ayrıca kas-iskelet sistemi gelişimini olumlu yönde destekliyor. Bunlara ek olarak çocuğun sosyalleşmesine yardımcı oluyor, özgüvenini artırıyor. Tüm bu nedenlerle, çocuğun yaşına uygun sporu seçmek önemli."
Doç. Dr. Muharrem İnan, hangi yaşta, hangi sporun seçilmesi gerektiği konusunda ise şöyle konuşuyor: "Yüzme tüm yaşlar için uygun bir spor olmakla birlikte, futbol ve basketbol gibi sporlar, çocukların koordinasyonlarının yeterli duruma geldiği 6 yaş ve sonrası için uygundur. Zıplama gerektiren voleybol ve basketbol sporları, boy uzamasına katkıda bulunacağı için çocukların bu tür sporlara özendirilmesi önemli. Tabii ki bunlar için kesin olarak bir kural koymak mümkün olmuyor ve çocuğun kendi istekleri doğrultusunda bir spora yönlendirilmesi gerekiyor. Şunu da unutmamak lazım ki, sporun etkisi sadece fiziksel değil ruhsal, çünkü ekip çalışmasına yatkın bireylerin gelişmesine de yardımcı oluyor."
Sağlıklı bir fizik için spor şart
Çocukların spor yapmasına engel teşkil edebilecek durumlar arasında kalp-akciğer hastalıkları, metabolik hastalıklar ve bazı ortopedik rahatsızlıklar sayılabilir. Çocukların hızlı büyüme döneminde, kasların kemiklere yapıştığı bölgelerde, aşırı spor aktivitesine bağlı ağrılar ortaya çıkabiliyor. Bu durumda aktivitelere düşük seviyelerde başlanmalı ve yoğunluğu kademeli olarak artırılmalı.
Aşırı spor aktivitelerinden sonra bazen çocuklarda, topuk ve diz ağrısı olabiliyor. Spora başladıktan sonra kemik ve eklem ağrısı olan çocukların pediatrik ortopedist tarafından kontrol edilmesi en sağlıklısı... Ayrıca uzmanlar, sene içerisinde düzenli spor yapan çocuklar ile yaz okulunda spora başlayacak çocukların farklı gruplarda yer almasını öneriyor. Fiziksel ve psikolojik açıdan denge sağlanarak, çocuğun spora teşvik edilmesi tavsiye ediliyor.
Sporda karşılaşılabilecek kazalar
Yaz okullarında gelişebilecek spor kazaları arasında en önemlileri kas-iskelet sistemi yaralanmaları, düşmeler ve suda meydana gelebilecek kazalar oluyor. Gerekli fiziksel önlemlerin alınmasının yanı sıra çocuklara olası yaralanmalara karşı eğitim verilmesi faydalı...
Çocuk yaptığı spora uygun kıyafetler giymeli. Bisiklet kullanan çocuklar mutlaka kask takmalı. Tatil merkezlerinde ya da havuzlu sitelerde, çevre düzenlemesi çocukların havuza düşmesini engelleyecek şekilde olmalı. Bu gibi yerlerde gerekli durumlarda uygun müdahaleleri yapabilecek sağlık personelinin de bulunması önem taşıyor tabii...
Boğaz’a karşı pazar keyfi
Portaxe Shine, her pazar 10:00-14:00 saatleri arasında brunch keyfi sunuyor. Boğaz manzaralı bir konumda bulunan mekanın brunch büfesinde farklı damak zevklerine uygun birçok seçenek mevcut. Yenilenen tatlı büfesinden havuçlu muffinin, badem tatlısının ve karamelize kayısılı muhallebinin tadına doyulmuyor. İstediğiniz malzemelerle yaptıracağınız menemen ve omlet çeşitleri, kıymalı kol böreği ve sebze graten de favoriler arasında... Tabii klasik Türk kahvaltısının vazgeçilmez lezzetleri de mönüde yer alıyor. Rezervasyon: (0212) 277 82 33
Modanın minik takipçileri
İdilbaby&Mamino’da, 0-4 yaş arası bebekler için birbirinden sevimli giysi ve aksesuvar var. Farklı tasarımları ön planda tutan marka, özellikle klişe çocuk giysilerinden sıkılan ve çocuk giyiminde yenilik arayan ebeveynleri hedef alıyor.
Kediler Şehri
Pafrika ormanlarında bir grup etkisiz hale getirilememiş kedi yaşamaya devam etmektedir. Bu kediler şef Moloch tarafından yönetilen bir ordu ile dünyayı eski düzenine kavuşturmaya karar verirler. Kediler Şehri, bugün vizyona giriyor.
Ariel su altında mücadele veriyor
Ariel’in henüz Prens Eric ile tanışmadığı, karaya ayak basmadığı ve deniz altı krallığı Atlantica’da müziğin yasak olduğu zamanlara geri dönün. Ailesine karşı görevleri ve müzik aşkı arasında kalan Ariel, hayatının en zor kararını vermek zorundadır. Bu genç deniz kızı, arkadaşları ve altı eğlenceli kız kardeşinin de yardımıyla krallığa müziği, arkadaşlığı ve sevgiyi getirebilecek midir?
Gizemli bir doğal müze
Kapadokya, gerçeküstü bir görüntü sergileyen peri bacaları, ilk Hristiyanlar’ın kayaları oyarak yaptıkları barınak ve kiliseler, yeraltı kentleri, bahçeler, bağlar ve yöresel şaraplarıyla unutulmaz bir tat bırakır anılarda. Bu yöreye bir yolculuk yapmaya niyetliyseniz, Dedeman Cappadocia Resert Otel’de konaklayabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi: (0384) 213 99 00
Spor meraklılarına özel
Hyatt Regency Istanbul’un sağlık ve spor merkezi Gaia Fitness Centre&Spa, tam teçhizatlı ekipmanlarla zenginleştirilmiş fitness stüdyosu, yoga ve pilates için tasarlanmış egzersiz odası, masaj, yüz bakımı, vücut bakımı ve özel bakımları sunan 4 ayrı terapi odasıyla spor meraklılarını bekliyor.
Ayrıntılı bilgi: (212) 368 1148
Yazının Devamını Oku 
15 Ağustos 2008
Pazartesi günü masamda bir kart buldum. Hem de üzerinde kendi adım ve resmim ile birlikte. Kartın yanında da bir minik kitapçık var. Açar açmaz şu söz ile başlıyorsunuz okumaya: "Bir vatanın sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaşamış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanımak, sahip olmaktan geçer" Mustafa Kemal ATATÜRK
Beni şaşırtan bu kart bir Müze Geziş kartıydı. Adıma özel düzenlenmiş ve gönderilmişti. Sevindim. Turizm Bakanlığı’nın annelere tavsiye edelim diye yaptığı bir jest sandım. Basın mensubuyum diye tanıtım için gönderildi diye de düşündüm. İnceledikçe ise içime dolan sevinç yerini gurura bıraktı. Şahane bir proje dedim kendi kendime ve gurur duydum bu işi akıl edenlerle...
Yıllardır çeşitli haberlere konu oldu bu. Bir sürü köşe yazarı yazdı, bir sürü insan bu haberleri okuyunca tepki verdi. Herkesin derdi benzerdi. Bir bir Türk vatandaşı olarak kendi tarihi eserlerimizi turistler kadar kolay gezmiyor, müzelerimizi yabancılar kadar kolay ziyaret edemiyorduk. En son geçen yıl yazmıştım. "Asgari ücret ile yaşayan bir aile Topkapı Sarayı’nı 2 çocuğuna gezdiremez" demiştim.
Broşürü tekrar tekrar okudum. İnternet sitesini inceledim. Önce ofistekilere anlattım. Herkes "Biz de istiyoruz" dedi. Evde söyledim herkes bayıldı. Arkadaşlarıma söyledim inanamıyorlar. Ve bu kısacık süreçte kendi çapımda yaptığım araştırma sayesinde gördüm ki bu iş çok doğru bir iş olmuş. Kültür ve Turizm Bakanlığı bence ilk kez kendi vatandaşlarını düşünerek alkışlanacak bir iş yapmış. Şu anda cüzdanımda olan Müze Kart ile bu sorunların artık bittiği ortada. Gezilecek görülecek müze ve ören yerlerin tanıtıldığı kitapçığım ise çantamda. Son günlerde aldığım en iyi hediye oldu Müze Kart bana...
Bol kültür gezisi diliyorum bu hafta tüm annelere ve çocuklara...
Hemen bunu yapın!
Siz de hemen T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı herhangi bir müze veya ören yerine fotoğraflı kimliğiniz ile birlikte gidiyorsunuz. Sadece 20 YTL ödeyerek 1 yıl boyunca dilediğiniz müzeyi dilediğiniz kadar gezebileceğiniz Müze Kart alıyorsunuz. Bilgi için ise www.muzekart.com http://www.muzekart.com/ adresine tıklıyorsunuz veya "Bu gerçek olabilir mi" diye şüphe duyuyorsanız 0312 - 444 68 93 numaralı telefonu arıyorsunuz.
Sakın bunu yapmayın!
Lütfen hafta sonları miskin miskin oturmayın. Alın çocuklarınızı atın kendinizi sokağa, parka, pazara, ormana. "Yorgunum, dinleneyim" diyerek geçiyor ömrümüz, kendimizi de çocuklarımızı da ihmal ederek yaşıyoruz. Lütfen son verin buna.
Çocuklar neden korkar
Koruyucu anne bağımlı çocuk ilişkisini yaratmak çocuk için kolay ve güvenli bir yöntemdir. Uykuya geçişte zorlanıyor olmak kabul edilebilir bir sıkıntı iken bu sıkıntıyı çözmek için kullanılan yanlış yöntemler bu sürecin uzamasına neden olacaktır.
Çocukların duygusal gereksinimlerinin karşılanıyor olması onları mutlu eder. Güven duygusunun oluşması için olumlu deneyimlere, başarılı eğitim yöntemlerine ihtiyaç vardır. Bebeğin yaşamla kurduğu bağla ihtiyaç duyduğu güven duygusunu oluşturmak için anne babaya düşen görevler vardır. Gelişim dönemleri içerisinde olumlu ve beklenen adımlar ile birlikte zaman zaman yaşanan kriz dönemleri de bulunmaktadır.
Pedagog Güzide Soyak: "Kazandırmaya çalıştığımız her türlü becerinin eğitiminde unutulmaması gereken en önemli kısım ’çocukların yetişkinlerin küçük formu’ olmadıklarıdır. Konuşmanın akıcı ve anlaşılır olması, çocuğunuzun, sizin anlatmak istediklerinizin tamamını anlayacağı anlamına gelmez" diyor.
Zihinsel ve duygusal olarak hazır olmadıkları bir seviyeden öğrenmelerini beklemek, uzun ve mantıklı açıklamalar yapmanız anlamalarını sağlamayacaktır. Tekrar tekrar sormaktan ya da davranışlarını tekrar etmekten vazgeçemeyeceklerdir. Kazanılmasını beklediğiniz beceri için, çocuğun hazır olduğu basamaktan başlayarak ve adım adım ilerlemek kaygılarını azaltacaktır. Kaygısının görülmüyor olması kendisini başarısız hissettirecektir. Zorlayan ebeveyne karşı duyulan öfke, ifade edilemediğinde suçluluk duygusu yoğunlaşır. Öfke ve tutturma krizleri ve sebepsiz ağlamalarla karşılaşılır.
Çocukları ile iyi ilişki kurmayı anne-baba rolleri dışında arkadaş olmak gibi yorumlayan ailelerde sorunların birçok alanda yaşandığı görülür. Çocukların güvenebilecekleri onları eğiten ve öğreten, sınırları çizen yetişkinlere ihtiyacı vardır. Çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanmasında yaşanan sorunlar gelişim dönemlerine göre farklılık taşıyabilir. Örneğin; 2,5 yaş dönemi çocukların yoğun, olumsuz duygu ve davranışlarının olduğu bir dönemdir. Odasında yapılan değişiklikler, annenin uykuya geçerken yanında olmaması, alışılmışın dışındaki sesler, görüntü ve davranışlar korkulara neden olabiliyor.
ÇOCUĞU KAYGIDAN UZAKLAŞTIRAN TUTUMLAR
Psikolojik gelişim basamakları içerisinde sıklıkla rastlanılan uykuya geçişte anneye ihtiyaç duyma birçok ailenin yaşadığı bir sıkıntıdır.
Çocuklar yürüme ile birlikte dış dünyayı keşfederler. İlgilerini çeken objelere dokunurken onlarla ilgili deneyimler elde ederler. Bu deneyimlerin bir kısmı çocuğu kaygılandırır. Annenin ve kendisinin ayrı bireyler olduğunu anlar. Engellenince öfke duyar. Çocuğun eğitiminde aktif olarak yer alan kişilerin kaygılı yapılarının olması, çocuğun kaygılarını da artırır. Olumsuz öğrenme deneyimleri, kaygılı ebeveyn tutumları, duygusal ihtiyaçlarının anlaşılamaması çocuğun zorlandığı durumlarda rahatlama yöntemleri aramasına neden olacaktır.
Uykuya geçişte yanında olmanızı isteyen çocuğunuz daha uzun sürede başarabileceği bu beceriyi sizin odada olmanızla sadece daha kısa sürede gerçekleştirecektir. Kaygısını gideriyor olmanızın rahatlığını keşfeden çocuk bu deneyimi tekrar tekrar yaşamak isteyecektir. Çocuğu kaygıdan uzaklaştıran tutumları, günlük yaşantımızda birçok defa tekrarlarız. Koruyucu anne bağımlı çocuk ilişkisini yaratmak çocuk için kolay ve güvenli bir yöntemdir. Uykuya geçişte zorlanıyor olmak kabul edilebilir bir sıkıntı iken bu sıkıntıyı çözmek için kullanılan yanlış yöntemler bu sürecin uzamasına neden olacaktır. Anne çocuk ilişkisi ve tutumların değerlendirildiği görüşmelerle gelişme sağlanabilir.
Red Kit sergisi
Red Kit’in en eğlenceli maceralarından biri "20. Süvari Alayı", serinin 12. kitabı olarak YKY tarafından yayımlandı. Çeyen Kabilesi, ünlü reisleri Sarı Köpek’in önderliğinde Birleşik Devletler ile barış imzalayıp barış çubuğu tüttürür. Anlaşmaya göre Çeyen Kabilesi, göçmenlerin topraklarından geçmesine izin verecek, göçmenler de bundan böyle Kızılderili topraklarında bizon avlamayacaktır.
Elmo’nun Dünyası: Çiçekler
muzlar ve saçlar
Elmo ile yeni keşiflere hazır mısınız? Susam Sokağı’nın meraklı ve kırmızı canavarı Elmo, şimdi de çiçekler, muzlar ve saçlar hakkında yeni şeyler öğreniyor. "Elmo’nun Dünyası", çocukları dünyamızla ilgili hem eğlenceli hem de eğitici bir yolculuğa çıkarıyor. Elmo hem sizin hem de çocuğunuzun ilgisini çekecek.
Aristo’nun Ütopya’sı
dünyanın bir lütfu: Assos
Assos Kervansaray Otel, tarihi ve doğal güzellikleri ile Assos antik kentinin mistik havasını soluyacağınız, denizin ve güneşin tadını çıkarabileceğiniz imkanları sizlere sunacak bir yer. Özel taş mimarisine sahip olan butik otelde, dinlenmeniz için ayırdığınız süreyi unutulmayacak bir tatile dönüştürebilirsiniz. Hálá tatile çıkamayan ailelere güzel bir öneri...
Yazının Devamını Oku 
8 Ağustos 2008
İnsan yaşadığı her yeni gün bir şey öğreniyor. Yaşım bu oldu, şu oldu, artık geç, bu saatten sonra gibi sözcükler ise her öğrenilen şeyde anlamını yitiriyor. Doğumumdan bu yana geçen 6 yıl boyunca tekrar hamile kalmanın benim için ne kadar zor olabileceğini hiç düşünmemiştim mesela... O kadar haber yapıyoruz, onbinlerce okura destek oluyoruz, hamilelik dergimiz Hamileyiz.Biz’in okurları ile iletişim halindeyiz... Buna rağmen benim başıma da bunun gelebileceğini, böyle bir stres yaşayacağımı düşünmemişim hiç.
Oysa şu an ben de ülkemizdeki yüzbinlerce "hamile olmaya çalışan" kadından biriyim.
Oğlumun bir kardeşi, hatta iki veya üç kardeşi olması için çıldırıyorum. Buna uğraşan tüm hanımlar gibi ben de acele ediyorum. Kadın milleti kafasına koyunca hemen olsun ister ve beklemekten nefret eder ya, aynen o durumdayım. Hem bu iş tamamen doğal yollardan olsun istiyorum, hem sabredemiyorum.
İşte şimdi bana yazan, anne olmanın ne demek olduğunu bilen ama bir türlü hamile kalamadığını söyleyen, kimi zaman yolda kimi zaman alışveriş merkezinde yolumu çeviren kadınları anlıyorum. Sıkıntılarını bana anlatırken, içlerinden neler geçtiğini biliyorum.
"Neler hisseder anne aday adayları?" diye sorusu olanlara kısaca açıklamak isterim, ki bizi anlayın. Hor görmeyin, "kadın delirdi" diye etiketlemeyin, anlayışlı davranın.
Hamile kalmak için uğraşan bir kadın;
Her ay kendini hamile sanır. Gaz yüzünden karnı şişer, karnını sever, o durumdadır.
İnternette her şeyi araştırır, gerekli gereksiz her şeye inanır. Tuhaf sorular sorar. Acayip şeylere takar.
İçki ve ilaç içmeyi keser. Başı ağrıdan çatlasa bile ağrı kesici kullanmaz.
Yumurtlama günlerini hesaplamak için test yapar. Her gün sürekli test yapabilir. Her sabah idranını bir test için kullanabilir.
Vücudundaki tüm gelişimleri, değişimleri, kiloyu, şişkinliği takip eder ve tüm bunları gebeliğe yorar.
Regl dönemi her yaklaştığında 3 veya 5 gün önceden test yapmaya başlar. Çizgiyi tek gördüğü her testi bir hışımla çöpe atar. Çöpe attıklarını ise gidip gelip kontrol eder.
Şayet regl olursa, işte o an bittiği andır. Tüm o ay dua etme, uğraşma, didinme hepsi boşa gitmiştir. Ağlar. Sinir olur. Ağlar. Kendine kızar. Başkasına kızar. Tüm o "eğer hamileysem" diye hesaplanan muhtemel doğum tarihleri, planlar, bebeğin burcu falan değişmiştir. Şimdi yine sil baştan başlamak gerekecektir. Bir yarım gün falan yer kendini.
Silkelenir. Toparlanır. Aynaya bakar.
Aslında yüzü de şiş değildir. "Neden dün böyle düşündüm acaba?" diye düşünür.
Ama hemen kendini toparlar. Kısaca geçen ay yapılanlar tekrar edilecektir.
Şu anda sadece her şeyde bir hayır vardır diye düşünülmesi gerekir.
Not defterine yazılır, beş gün içinde eczaneye gidilip yeni bir yumurtlama testi alınmalıdır...
Bebeğinizin seslere tepkisi çok önemli
Yeni doğan bebeklerdeki işitme kaybının olumsuz sonuç doğurmaması için erken teşhis şart... Uzman Eğitim Odyoloğu Ayşenur Küçük Ceyhan, "Anne babalar, bebeklerin seslere karşı tepkilerini dikkatli şekilde gözlemeli" diyor.
Bebeklerde işitme kaybının olup olmadığı çoğu zaman fark edilmiyor. Yüksek sesleri duyan bir bebeğin, daha düşük sesleri duymaması, anne-babanın dikkatinden kaçabiliyor. Uzman Eğitim Odyoloğu Ayşenur Küçük Ceyhan, bebekteki işitme kaybının nasıl anlaşıldığını şöyle anlatıyor:
"3 aylık bir bebek, konuşma şiddetindeki seslere, özellikle annesinin sesine tepki gösterir, gürültüde uyanır. 6 aylık bebek sesin geldiği yöne bakar. 9 aylık bir bebek ismi söylendiğinde döner. 1 yaşında artık konuşmaları dinler, basit komutları anlar, konuştuğu en az bir-iki kelime olur. Bizim için ailelerden gelen tepki birinci kriter olmasa da ipucu sayılabiliyor. Bu ipuçlarından yola çıkarak, işitme kaybını çok net yöntemlerle anlayabiliyoruz. Zaten artık hastanelerde bebek doğar doğmaz işitme testi yapılabiliyor."
Çocuğunuzdaki işitme kaybını erken dönemde fark edemezseniz, belirli bir yaştan sonra normal şekilde konuşamadığını görürsünüz. Çünkü çocuk duyduğu sesleri taklit ederek konuşmaya başlıyor. Sesleri duymuyorsa, konuşma çağına gelince konuşamıyor.
Yetişkinler, sonradan işitme kaybı ortaya çıkarsa, bazı sesleri duymasa da geçmiş bilgilerine dayanarak sesleri tamamlar ama çocuk bunu yapamaz. Onun kelimeleri tam olarak duyması gerekiyor. Ayrıca çocukta belli derecede işitme kaybı olduğunda, konuşmada ses hataları ortaya çıkabiliyor. O nedenle işitme kaybının erken dönemde yakalanıp, tedavisinin yapılması gerek. Eğer çocuğunuzdaki böyle bir sorundan şüphe ediliyorsa, mutlaka bir hekime başvurmalısınız.
Çocuğun davranışları da bozulabilir
İşitme azlığı şikayeti ile gelen çocuklarda, öncelikle nedenin tespit edildiğini belirten Uzman Eğitim Odyoloğu Ayşenur Küçük Ceyhan, nedenleri şöyle sıralıyor:
"İşitme azlığı, orta kulak enfeksiyonlarına bağlı olarak gelişebiliyor. O dönemde çocuk, eskiden tepki verdiği seslere dönüp bakmayabiliyor, televizyonun sesini çok açıyor. Enfeksiyon tedavi edilirse, problem de ortadan kalkıyor. Orta kulak iltihabı çok ileri derecede işitme kaybı yapmıyorsa da eğer sık tekrarlıyorsa problem oluyor. Tek kulağın duymadığı vakalarla da karşılaşıyoruz. Bu durumda çocuk sesin nereden geldiğini ayırt edemiyor. Özellikle kalabalık ortamlar, bu çocuklar için sıkıntı yaratıyor. İşitme kaybı doğuştan ya da sonradan geçirilen bir hastalıkla ilgili de olabiliyor. Birden ya da yavaş gelişen işitme kayıpları görülebiliyor. Yavaş yavaş geliştiği durumlarda baştan anlaşılmıyor. Çocukta eğer böyle bir sorun varsa, özellikle gürültülü ortamlarda dikkati dağılmaya başlıyor. Okula giden çocuk, öğretmenini takip edemiyor, arkadaşlarının ne söylediğini anlayamıyor. Bu nedenle, aileler çocuklarında okul başarısının düşmesi, arkadaşları ile uyumsuzluk gibi durumlarda işitme kaybı olabileceğini de akıllarına getirmeli. Böyle durumlarda çocuklarda davranış problemi de olabildiğinden psikiyatr desteği gerekebiliyor."
Prenses Yapboz Kitabı
Çocuklara prenseslerin eğlenceli dünyasının kapısını aralayan "Prenses Yapboz Kitabı", Prenses Parıltı’nın küçük kız kardeşi Prenses Çobanpüskülü için ormanda düzenlediği sürpriz doğum günü partisini anlatıyor. Prenses Çobanpüskülü hayatının en güzel gününü yaşıyor. İş Kültür Resimleyen: Carol Lawson
Güz Sanat
İzmir’de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ilk tiyatro ve drama kursu olan Güz Sanat’ta, okul çağındaki ve okul öncesi dönemdeki çocuğunuz için yaratıcı drama çalışmalarının yanında resim, tiyatro, müzik, diksiyon ve yazarlık eğitimleri de veriliyor. Bu çalışmalar, çocuklarınızı çok eğlendirecek ve geliştirecek.Ayrıntılı bilgi için: (232) 247 75 75
Pi Atölye
Pi Atölye, hobi çalışanlarına yeni yaklaşımlar kazandırmayı hedefliyor. Atölyede eğitmenlerle en fazla 6 veya 8 kişi ile aynı anda çalışacak ve keyifli dakikalar geçireceksiniz. Hedef ve motivasyon teşkil edecek ve yıl sonunda yapılacak sergiler. Ayrıntılı bilgi için: (212) 236 68 53
Ağustos çılgınlığı başlıyor
Çocuklara renkli bir dünyanın kapılarını açan Joker/Maxitoys mağazalarında yarın "Ağustos Çılgınlığı" fırtınası başlıyor. Bebek ve çocuklara yönelik zengin ürün yelpazesine sahip Joker/Maxitoys mağazalarında yüzlerce ürün çılgın fiyatlarla satışa sunuluyor. Kampanyada, yeni eğitim öğretim dönemi öncesi kırtasiye, okul araç gereçleri ve tekstil ürünlerinde de önemli fırsatlar var. 31 Ağustos tarihine kadar geçerli olacak "Ağustos Çılgınlığı" fırtınasından faydalanmak için Joker/Maxitoys’un 17 mağazası ve www.joker.com.tr adresi ziyaret edebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 
1 Ağustos 2008
Kadın, tanrıça gibi... Manikürsüz, pedikürsüz, makyajsız, kozmetiksiz...
Vücudunda belki de nemlendirici bile yok, eminim kullandığı tek krem güneş koruyucudur.
Birbirinden güzel dört tane çocuk doğur, sonra da utanmadan bu halde taş gibi gez motor üzerinde! Ayrıca birbirinden mükemmel sanatsal fotoğraflar çek, sergiler aç... Tüm bunların yanında asla ihmal etmediğin, gözlerinin içine dolu dolu bakan bir sevgilin olsun... "İlişki perhizi yapamadık, dayanamadık, ondan erkek oldu Kai" diye anlattığın harika da bir cinsel hayatın olsun ve bu aşık adam herkese "Bennu’ya bir kız çocuk veremedim ben" diyecek kadar da özgüvenli ve esprili olsun...
Çeşitli röportajlarda ona sorulan "Evlilik dışı çocuk yapıyorsun be kadın, miras, soyadı, maddi gelecek kaygısı falan gibi endişelerin hiç olmuyor mu? Benim oluyor. Çok endişeliyim ama sen nasıl yapıyorsun, neden korkmuyorsun?" imalı sorulara verdiği yanıtlar gibi dimdik duruyor. Onu anlıyorum, benzeri bir şeyi ben de yaşıyorum, belki bundan bilemiyorum ama bakınız şu resme...
O dimdik duruyor, ben sırıtarak neredeyse kucağına yatacağım. O kadar kendimizden geçmişiz, konuşmaktan yorulmuşuz. Çok konuşmak bana iyi gelmiyor, sonrasında üç gün susmak istiyorum ama ne mümkün, artık Bennu ile bir ekip olduk biz. Nasıl bir ekip derseniz? Stanley Laurel ve Oliver Hardy gibiyiz. Çok çok eğlenceliyiz.
Kısacası, Anneyiz.Biz’in kapaklarını artık Bennu çekiyor, bir ekip olarak röportajları yapıyoruz. Birlikte heyecanlı bir işbirliğine imza atıyoruz. Bomba gibi röportajları artık birlikte yapacağız ve dergimizin kapağında Bennu’nun gözünden anneleri göreceksiniz.
Bu ay ilk olarak onu ve dünya tatlısı çocukları konuk oldular sayfalarımıza. Neleri konuştuk derseniz eğer, Bennu annelere korkmamaları gerekenleri sıraladı. Normal doğum yapmaktan korkmayın dedi, telaşlı ve her şeyden korkan pimpirikli annelerden olmayın dedi, çocuk doğurmaktan korkmayın dedi, çok çocuk şahane bir şey ve kalabalık aile olmak müthiş bir güven duygusu dedi, çocuklarım birbirlerinin en yakın arkadaşları dedi, minicik bebeğim Kai onların peşinde hayatı öğreniyor dedi...
Hayat çocuklarla çok güzel, sizce de Bennu haklı değil mi?
Boşanma kararınızı çocuğunuza en doğru nasıl açıklarsınız?
Boşanma ve sonrasında yaşananlar, çocuğun gelişimini etkileyecek bir sürecin başlamasına neden oluyor. Ebeveynlerin bu sürece nasıl hazırlandıkları ve boşanma sonrasındaki durumları, çocukların gelişimini olumlu ya da olumsuz etkileyebiliyor.
Ebeveynlerin boşanma sürecine nasıl hazırlandıkları ve boşanma sonrası durumları, çocukların gelişimlerini ciddi biçimde etkiliyor. Pedagog Güzide Soyak, konuyla ilgili "Sorumluluk sahibi yetişkinler olarak, boşanma sürecinde çocuklarımızın ihtiyaçlarına, aramızdaki güven bağının korunmasına özen göstermemiz gerekiyor. Uzamış veya karar almakta zorlanılmış ayrılık süreçlerinin çocukları olumsuz etkilediği kesin" diyor.
Boşanma kararını açıklarken, ebeveynlerin birlikte hareket etmeleri gerekiyor. Sakin ve kontrollü davranılmalı. İçinde bulunulan durum ve bundan sonraki yaşam şekli açıklayıcı cümlelerle anlatılmalı.
Ayrıca, çocukların konuşma sırasındaki soruları ya da itirazları, bu süreçle ilgili bilgileri ve hissettikleri konusunda bilgi veriyor.
Ayrılık sürecinin kolay atlatılması için ilk adımlar
n Ayrılık kararını, çocuğun yaş dönemlerine uygun cümlelerle açıklamak.
n Anne ve baba olarak sorumluluklarınızın değişmediğini, her zaman onu seveceğinizi hissettirmek.
n Görüşme düzeninizin nasıl olacağına hep birlikte karar vermek. Çocukların bu süreçteki taleplerini hassasiyetle karşılamak.
n Çocuklar bazen evden ayrılan ebeveyn için kaygı duyuyor. Nerede yaşadığı, ne hissettiği ile ilgili soruları olabiliyor. Bunları dikkatle dinleyip, tatmin edici cevaplar vermeye çalışmak.
n Anne ve babaların kendi aralarındaki sorunları çocukların önünde konuşmamaya özen göstermeleri.
n Okul, sağlık sorunları gibi konularda her iki ebeveynin de işbirliği yapması.
n Çocuklar boşanma sırasında terk eden veya ihmal eden ebeveyni de özlüyor. Böyle bir durumda mutsuzluk, içe kapanma, reddetme yoğun yaşanan duygular oluyor. Çocukların ebeveynleriyle ilişkilerini kesmek önerilmez. Anne ve babalar birbirlerinin yerini tutamaz.
n Babası tarafından ihmal edilen bir erkek çocuk, kendisini şekillendirmeye yardımcı olacak modelini de kaybetmiş oluyor. Bir erkek veya gelecekte baba olmak ile ilgili bilgileri yeterince beslenemiyor. Sonucunda da davranışlarını kontrol etmek, sorumluluklarını yerine getirmek konusunda isteksiz davranabiliyor. Karşı cinsle ilişki kurmak, ilişkiyi sürdürmek ve sorunları çözmekte zorlanabiliyor. Zorlandıkları durumlarda mücadele etmekten kaçabilirler.
n Kız çocukların ise diğer cinsle ilişki oluşturmakta güçlük yaşadıkları gözlemleniyor.
n Annelerin stresle baş edebilme becerileri boşanma sonrasında yaşanacak güçlüklerin çocuklara yansımasında azaltıyor.
Çöp Adam
Hem çocuk hem de yetişkin grupları için günlük katılım imkanı sunan Çöp Adam yaz atölyelerinde, çocuğunuzla sanatın tadına varacaksınız. 5-9 yaş çocuklara, cumartesi günleri 10:30-12:00 veya 13:00-14:30 arasında her hafta bir konu ve teknik uygulanıyor. Üstelik bütün malzemeler kurs tarafından temin ediliyor. Ne malzeme derdiniz olacak, ne de zaman... Bu kurs size ve çocuğunuza çok iyi gelecek. Tel: 0212 236 83 84
En Özel Kahramanıma Gizemli Bir Mekán
Türk mimarlığının önde gelen isimlerinden Nevzat Sayın’ın "En Özel Kahramanıma Gizemli Bir Mekán" adını taşıyan atölyesinde, 11-13 yaş aralığındaki çocuklar, "En özel kahramanına gizemli bir mekan tasarlayacak olsan nasıl bir mekan yaratırdın?" sorusuna yanıt arıyor. Minik tasarımcılar yarın 14.00-16.00 saatleri arasında İstanbul Modern’de buluşuyor. Tel: (0212) 334 73 00
Çocuğuma Nasıl Cinsel Eğitim Verebilirim
"Çocuğuma Nasıl Cinsel Eğitim Verebilirim?" bedenen, zihnen ve ruhen sağlıklı çocuklar yetiştirmeniz için asla göz ardı etmemeniz gereken bir konu olan cinsel eğitim üzerine önemli bilgiler içeriyor. Bu kitap, cinsel eğitimin niçin önemli olduğunu ve çocuğunuza nasıl yaklaşmanız gerektiğini gösteriyor.
Yazar: Prof.Dr. Helmut Kentler Turkuaz
Yazının Devamını Oku 
25 Temmuz 2008
Oğlumun bebekliğinden beri deli gibi inandığı bir şey var. Unutmak istedikleri, unutturmak istedikleri veya olmamış saymak istediği konularda kullandığı bir komut bu: "Kafanı salla unut!" Muhtemelen bir durumu kurtarmak için ben uydurdum, ama hayatımızda sıradan bir değer haline geldi, bolca kullanıyoruz. Canımız neyi istemezse kafamızı sallıyor ve unutuyoruz. Küslüklerimizi, kızgınlığımızı, oyun-bozanlıkları, şımarıklıkları...
"Emo ne gibi durumlarda kullanıyor bu durumu?" derseniz eğer...
Saklambaç oynuyoruz mesela dün gece... Ben ebe oluyorum. Sayıyorum. Sobeliyor, sobelemiyor, bir şey oluyor işte ve sıra ona geçiyor. O ebe oluyor. Ben tabii evin temizlik köşeleri, ıvır zıvır dolapları dahil her yeri iyi bildiğim için şahane bir saklanma yeri buluyorum. Koltuk altı, masa altı, duvar arkası, dolap içi gibi olmayan, 6 yaş üzeri bir tecrübe ile bulunan özel yerler bunlar. Sır alanlar. Arıyor, arıyor, arıyor beni. Yukarı çıkıyor bakmaya, ben zıplıyorum. Hem bozuluyor hem de saygı duyuyor. Gözlerinde hayran bir bakış ile "Anneee, nereye saklandın yine?" diye soruyor.
"Gel göstereyim" diyorum, elimi sıkı sıkı tutup geliyor. Evin içinde nereye gidebilirim ki? Hiçbir yere. Bir ormanda saklambaç oynasak bile nereye kaybolabilirim ki zaten onu bırakıp? Cevap yine aynı: "Hiçbir yere..."
O el beni sıkı sıkı tutuyor. Toplasan 10 adım yürüyerek salondan teyzesinin odasına gidiyoruz. Ayakkabı dolabı ile gardırop arasına, ütü masasının konduğu aralığa girdiğimi gösteriyorum. Gözler çakmak çakmak beni izliyor. Sanki dünyanın yedi harikasından daha olağanüstü bir şey gösteriyorum, sanki bir roket ile fırlamışız da uzaklardan dünyayı izliyoruz. Bakış aynen bu şekil. Fısıldayarak "Harikaaaa" diyor bana. Dudaklar her şaşırdığında olduğu gibi dışarı fırlamış şekilde "Harikaaa" diye tekrarlıyor.
"Beğendin mi?" diyorum, "Süperrrr anne" diyor ve hemen ekliyor. "Şimdi kafanı salla ve unut!"
Ben kafamı sallıyorum, unutuyorum. Sıra bende ya, ebe şimdi de ben oluyorum. Benim minik adamım koşarak o yere gidiyor. Heyecan içinde koşan, nefes nefese kalan bir köpek gibi gülmemek için kendini zor tutuyor.
Milyon tane insanın içine soksanız bizi, gözümüzü de kapasanız, bu nefesi bulur ya bir anne...
Ben bulamıyorum...
Çünkü saklambaç oynuyorum. Çevresinden dolaşıyorum. Her yere bakıyorum. Kafamı sallayıp unuttum ya... Onu bulamıyorum.
O minik ayaklar ben uzaklaştığım anda koşarak yerinden çıkıyor.
Dil dışarı fırlıyor.
Benim heyecanlı minik köpeğim bir duvara yapışıyor.
"Sobeeee" diye bağırıyor.
İşte o an dünyalar onun oluyor...
O an oğlum için yerlerde yuvarlanıyorum. "Tühh beee yine yaptın" diye ağlama numarası yapıyorum.
Ama içimden şükrediyorum.
Yıl 2008. Çocuklar arsız. Çocuklar mutsuz. Çocuklar anne ve babalarının hırslarına oyuncak olmuş. Çocuklar çaresiz. Çocuklar daha çocuk yaşta yetişmiş, bilmiş olmuş.
Burada, tam karşımda, 6 yaşını iki ay önce bitirmiş bir minik adam var.
Canı acıyınca "Anne öp" diye yarasını gösteriyor, meleklerin varlığına inanıyor, ay dedeyi çok seviyor ve unutmak için "Kafanı salla unut" demenin işe yarayacağını sanıyor.
İnsanları ve bazı çocukları gördükçe korkuyorum. Bugün size "Ne olur çocuklarınızın çocukluklarını yaşama haklarını, kendi eksiklerinizi onların üzerinde tamamlamaya çalışarak ellerinden almayın" diyorum. Her çocuk anne ve babasından daha şanslı olarak doğuyor.
Bu konuda bana inanın ve lütfen "kafalarını sallayıp unutmak isteyecekleri" baskıcı bir çocukluk yaşatmayın onlara...
Kalın sağlıkla...
Çocukların hayalleri yarıştı
Çocuklar için eğlenceli ve keyifli bir tatil atmosferi sunan LykiaWorld Ölüdeniz, bu yıl altıncısını düzenlediği çocuklara özel resim yarışmasını geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye genelinde gerçekleştirdi. Türkiye’nin dört bir yanındaki çocuklar hayallerindeki tatili resmetti. "Hayalimdeki Tatil" yarışmasına 115 okuldan 1200 çocuk katıldı. Yarışmada, birinci olan İTÜ Sedat Üründül Anaokulu öğrencisi Ada Özgirin, ikinci olan Türk Anneler Derneği Anaokulu öğrencisi Hatice Ruze Akkoyun ve üçüncü olan Rahime Bilici İlköğretim Okulu Ana Sınıfı öğrencisi Mehmet Ege Erkan, aileleri ile birlikte "Çocuk Festivali"nin düzenlendiği 1-6 Temmuz haftasında LykiaWorld Ölüdeniz’in misafiri oldu.
Erken yaşta yabancı dil eğitimi
Early Steps Language Playhouse, ABD’den özel olarak getirdiği İngilizce okul öncesi programı, Cambridge Üniversitesi Young Learners İngilizce Eğitim programı ile entegre ederek 2-6 yaş arası çocuklara yönelik özel bir program hazırladı. Bu program kapsamında çocuklar Amerikalı ve Kanadalı öğretmenlerle birlikte şarkılar söyleyecek, kurabiyeler yapacak, hikayeler dinleyecek, kuklalar izleyecek, kavram çalışmaları yapacak, drama ve fen-matematik çalışmalarına katılacak yani kısacası günü İngilizce olarak yaşayacaklar. Tel: (0216) 467 64 16
Hayalet Gişe
Milo çok sıkılan bir çocuk. Vaktini nasıl geçireceğini bilmiyor. Ama postadan gelen esrarengiz bir otoyol gişesi bütün hayatını değiştirecek. Gişe’den Beklentiler’in ötesine geçer geçmez Milo’nun hayatı o kadar değişecek ki sıkılmaya bile vakti olmayacak. 1961’den beri pek çok dile çevrilen "Hayalet Gişe"yi siz de okuyun. Atlayın Milo’nun arabasına, serüvenlerinde ona eşlik edin.
Mini Myra’da tatil keyfi bir başkadır
Mini Myra 4-12 yaş arası küçük hanımefendi ve beyefendilere kapılarını açtı. Tekirova’nın en gözde tatil mekanlarından Martı Myra, eğlendirirken öğreten bir çocuk aktivite-eğlence kompleksi. Mini Myra’da çocuklarınız tatilleri boyunca hem kendi başlarına eğlenebilme yetisi kazanacak hem de hayallerindeki oyun ortamını gerçeğe dönüştürecek.
Yazının Devamını Oku 
18 Temmuz 2008
Yaz okulları hakkında yazdıktan sonra, benimle benzer kaygıları yaşayan bir sürü anneden e-mail aldım. Çoğu benim gibi düşünüyor, bir kısmı eğitim sisteminden şikayet ediyor, bazıları ise çocukların yaz aylarını askeri disiplin altında geçirmemesi gerektiği konusunda örnekler veriyordu.
Bu e-mail’lerin arasında özellikle bir tanesi çok ilginçti. Genelde tüm başarı hikayelerinin altında "ihtiyaç" olduğu gerçeğini ortaya çıkarmak için yazılmıştı.
Nurcan Peksöz bir anne... Hem de iki çocuğu olan eğitimci bir anne. Bana yazmasının reklam gibi algılanıp algılanmayacağını bile düşünmüş, vazgeçmiş. Sonra tekrar düşünüp dostça bir yazı kaleme almış. Yazısında işini ve niye bu işi yaptığını da anlatmış.
Klasik bir olay aslında... Çocuklarını emanet edebileceği bir kurum ya da düzgün bir kişi bulamadığı için mesleğine uzun süre ara vermiş. Ailesinin paraya ihtiyaç duyduğu dönemlerde bile çalışamamış. Zaten anne olmak fedakarlık demek değil mi? Uykudan, zamandan, emekten, paradan, kişisel hobilerden, alınan zevklerden fedakarlık etmiyor muyuz çoğu zaman?
Nurcan Peksöz de öyle yapmış.
Bana haber yapmam için gönderilen yüzlerce e-mail arasında, son derece samimi bir dille yazılmış olduğu için de onunkisi dikkatimi çekti işte... Mektubun bir kısmı burada, Nurcan Öğretmen’in kendi satırlarıyla:
"Çalışabilecek konuma geldiğimde, çalışan annelerin yanında olmak için Etüt Eğitim Merkezi açtım Pınar Hanım. Öğrencilerimizden sabah okula gidenler öğleden sonra, öğleden sonra okula gidenler ise sabah bize geliyorlar. Özel okullar ise 16.30’da bizde oluyorlar. Verebileceğim en uygun fiyatla öğrenci alıyorum. Çünkü çocuk okutmak ne demek iyi biliyorum. Öğrenciler tüm ödevlerini birebir yapıp, test çalışmaları ve konu anlatımlarıyla en iyi duruma geliyorlar. Akşam anne ve babalar ödev ya da sınav ile uğraşmıyorlar. Kahvaltı, öğle yemeği ve çay saati kurumumuzu sıcacık bir yuva ortamına dönüştürüyor. İnanın yaz döneminde de çalışmaya devam ediyoruz. Çocuklarımız sabah etüde geliyorlar. Etüt haricinde satranç, drama gibi keyifli aktiviteler de var. Yemekten sonra servislerle havuza gidip, stilli yüzme dersleri alıyorlar. Havuz dönüşü kahvaltı edip, 18:30’a kadar çeşitli oyunlarla zaman geçiriyorlar. Yani çalışan annelere özellikle destek oluyoruz.
Öğrencilerimiz sabah saatlerinde tatil ödevlerini öğretmenleri ile birlikte yapıyorlar. Yaz dönemini SBS hazırlığı ile değerlendirenler de var. Tüm etkinliklere 500 YTL ödüyor velilerimiz. Yaz ve kış annelerin yanında olma kararımı büyük bir inançla sürdürüyorum. Sadece böyle birinin var olduğunu size söylemek istedim."
Hem anne, hem eğitimci, hem de girişimci birinin kendi şartları ile başardığı bu sistem, yatırımcılara ve "ne yapsam" diye düşünen annelere örnek olmalı.
Gülümseyen çocuk fotoğraflarını görünce içim sevinç doldu benim. Ülkem için sevindim. Kendimi o sıralarda hayal ettim...
Nurcan Öğretmen’e teşekkür ederim...
Nurcan Peksöz’e ulaşmak isteyenler için Doruk Etüt Merkezi’nin telefonu: (212) 571 22 87 / 570 13 96
Anne adayları tatil planı yaparken nelere dikkat etmeli
Tüm anne adaylarının plajdayken dikkat etmeleri gereken bazı konular var ve bunlar hayati önem taşıyor. O nedenle tatildeyken aşağıda sıraladığımız uzman önerilerini akıllarından çıkarmamaları gerek...
1- Tehlike sinyalleri dikkate alınmalı
Hamileliğinin erken dönemlerinde kanaması olan ve düşük riski bulunanlarda, seyahat etmek sakıncalı sonuçlar doğurur. Böyle bir durumda, kanamanın şiddetine göre ev, hatta kesin yatak istirahati gibi önlemler alınmalıdır.
İleriki dönemlerdeyse, suyun gelmesi, kanama olması, erken doğum kasılmalarının görülmesi gibi durumlarda seyahat tavsiye edilmez. Genel olarak çok zorunlu olmadıkça anne adayları son üç aylarında tatile çıkmamalıdır.
2- Seçilen tatil mekanının özellikleri
Bu konuda kesin bir tanım olmamakla birlikte; temiz, mutfağı hijyenik, odalardaki havalandırma tertibatı yeterli tesislerin tercih edilmesi önerilir.
3- Deniz ve güneşin anne adayına yarar ve zararları
Hamilelik döneminde, temizliğinden emin olunmayan sulara kesinlikle girmemek gerekiyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Alper Mumcu, "Hamilelik öncesinde düzenli olarak yüzen kadınlar, daha önceki programlarına devam edebilirler. Hamile kaldıktan sonra ilk kez denize girecekler ise biraz daha dikkatli davranmak zorundadır. Öncelikle suya girmeden önce vücudu ısıtmak, yavaş yüzmek ve dozu yavaş yavaş artırmak yerinde olur" diyor.
Hamileliğin ilk 3 ayında bulunanlar için günde 20 dakika yüzmek yeterli. Yine bu dönemde sabah erken saatlerde yüzmek, hamileliğe bağlı bulantı ve kusmaları azaltıyor, ayrıca günün geri kalan kısmının daha rahat geçirilmesine yardımcı oluyor. İkinci 3 aylık dönemde ise su, eklem ve bağları destekleyerek bel ve sırt ağrılarının azalmasına yardımcı oluyor. Bu dönemde daha önceki yüzme alışkanlıkları aynen devam edilebiliyor.
Son dönemlerde de yüzmeye devam etmekte herhangi bir sakınca olmuyor. Karada yapılan kültür fizik hareketleri, suda tekrarlanabiliyor. Kültür fizik hareketleri yaparken, suyun meme başı hizasında olması en uygun derinlik kabul ediliyor. Tabii bu kural yüzerken de geçerli... Özellikle sık kramp giren kadınların boy hizasını geçmeyecek derinliklerde yüzmeleri ve olası bir kramp durumunda yardım alabilmek için suya tek başına girmemeye özen göstermeleri önemli...
Cilt hastalıkları uzmanları, hamile olun veya olmayın, güneş altında ya da yapay olarak bronzlaşmanın sağlık açısından zararlı olabileceği konusunda hemfikirler. Bronzlaşmak, cildinizin ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerine karşı kendisini korumak için verdiği bir tepki çünkü... Eldeki bilimsel veriler, ultraviyole ışınlarına uzun süre maruz kalmanın yaşlanma etkilerini tetiklediğini, aynı zamanda malign melanoma tipi cilt kanserinin gelişimini de hızlandırdığını gösteriyor.
Hamilelik sırasında, deriye renk veren melanini salgılayan hücrelerin hormon düzeyleri yükselir. Bu durum hamile kadını aşırı pigmentasyona duyarlı hale getirir. Eğer yüzünüzde cholasma adı verilen hamile maskesi oluşmuşsa, yani düzensiz ve koyu renk değişiklikleri görülüyorsa, bu durum güneşe karşı duyarlılığın göstergesidir.
4- Mayo ve güneş koruyucu seçimi
Mutlaka gölgede ve tercihen tişört ile dinlenmek daha uygun olur. Yüksek koruma faktörlü kremler kullanılmalıdır. Yaz aylarında ve özellikle plajda su kaybı her zamankinden fazla olacağından, sıvı alımına azami dikkat göstermek ve vücudu fazla sıkmayan, hamileler için tasarlanmış mayoları kullanmak gerekir.
Bebekli annelere sinema keyfi
9 ay 10 günlük uzun maratonun ardından heyecanlı bekleyişiniz sonuçlandı; bebeğiniz artık kucağınızda... Onunla geçen her gün yeni bir şeyler keşfediyorsunuz ve keyfinize diyecek yok. Tüm bu keyfin yanında bir takım zorluklar da var elbette. Özellikle anneler için... Anneler, uzunca bir süre birçok aktiviteden uzak kalabilir. Sinema keyfi de bunlardan biri... Ancak Cinecity Sinemaları’nın uyguladığı "Bebekli Anneler Seansı" sayesinde annelerin bu sıkıntısı ortadan kalkıyor. Henüz bu uygulamayı keşfetmemiş olan bebekli annelere duyurulur: Cinecity Bebekli Anneler seansı her çarşamba saat 14.00’te İstanbul Bonus Premium Cinecity Trio ve İzmir Cinecity Kipa Çiğli’de...
Back-Up’tan çocuklar için öneriler
Back-Up, çocuklara yaz tatilini keyifli geçirmelerini sağlayacak farklı öneriler sunuyor. Örnek mi? Çocuğunuzun yaz tatilinde yeni hobiler edinmesini ister misiniz? Ortaköy’deki Pi Atölye, 6-8 ve 8-10 yaş grupları için hazırladığı "Yaz Boyunca Çocuklarla Sanat Programı"nda resimden seramiğe, heykelden kolaja farklı pek çok sanat dalıyla çocukları buluşturuyor. Çocuğunuz için sadece bir öneri bu. Back-Up’ı arayarak daha farklı çalışmalar hakkında da bilgi alabilirsiniz. Tel: (0212) 366 03 03
Haydi Heybeli’de mehtaba çıkalım
Heybeliada, Büyükada’dan sonra İstanbul’un en büyük adası. 4 tepeden oluşan Heybeliada, İstanbul adalarının orta yerinde bulunuyor. Çok güzel bir koyda bulunan Çam Limanı ile Bahriye Limanı, Bahriye Okulu, Aye Ofemya Ayazması, Türkiye’nin ilk sanatoryumu olan Heybeliada Sanatoryumu, Abbas Halim Paşa Köşkü, adanın gezilebilecek yerleri arasında... Adayı yaz boyunca eşek ya da at arabalarıyla dolaşmak mümkün... Özetle: Bu yazı Heybeliada’ya uğramadan bitirmeyin!
Yazının Devamını Oku 
11 Temmuz 2008
Daha önce bu konudan bahsetmiştim. Ama şu günlerde yine ailelerin birincil sorunu yaz okulları olduğundan, bir kez daha gündeme getirmek istiyorum. Anneler bir dolu soru işareti ile yaz okulu arıyor. Özellikle çalışan annelerin işi bu konuda gerçekten zor. Hele hele biraz da araştırmacıysanız ve içinde "okul" kelimesi geçen cümlelere karşı çok hassas iseniz işiniz çok daha zor.
İşte işinizi zorlaştıran birkaç sorun...
1- Tüm yaz okulu dönemleri, 2-3 veya maksimum 4 hafta gibi kısa süreli... Bu kısacık dönem için güvenli, mümkünse eve yakın, ortamı hijyenik ve çocuğunuzun seveceği bir yer bulacaksın.
2- Muhakkak bir veya en fazla iki tane branş dersi seçeceksin. Hem kültür-sanat, hem spor, hem yaz aktivitesi, hem çeşitli el becerileri, hem matematik, hem doğa oyunları gibi bol seçenekli ve şenlikli, çocukların sıkılmasının mümkün olmadığı bir yaz okulu programı yok. O okulda eğer çocuğunun daha önce deneyimlediği branş derslerinden biri yoksa, "ya tutarsa" şeklinde, çocukla da işte öyle usulden konuşarak seçim yapacaksın.
3- Genelde yaz okullarının tümünde spor akademisinden mezun, ancak küçük çocuklarla çalışma hakkında bilimsel eğitimi olmayan genç arkadaşlar çalışıyor. Şimdi daha yeni mezun olmuş ve belki de hayatında 4 yaşında bir çocuk ile hiç konuşmamış bir yüzme öğretmenine çocuğu teslim edeceksin.
4- Milli Eğitim Bakanlığı veya Sosyal Hizmetler, okullar ile birlikte tatile girdiği için yaz okulları denetlenmiyor.
5- Ve fiyatlar inanılmaz pahalı... En son bir futbol okulunun iki veya üç haftasının 1300 euro olduğunu öğrendik. "Üç arkadaş gelirse indirim ne olur?" dedik. "Yüzde 5 indirim yapabiliriz" dediler. Sadece iki haftalık kurs dönemleri 1000 YTL olan yaz okulları kendilerini "en ucuz biziz" diye lanse ediyorlar.
Şimdi gel de bir anne olarak çocuğuna doğru yaz okulu seç! Seçemedim.
"6 yaşında bir çocuğu futbol kampına vermek" diyecek oldum, yıllardır ana okulu işleten, yüzlerce çocuk büyütmüş, oğlumu daha 4 aylıkken tanımış, klinik psikolog Dilek Kırcaoğlu’na... "Yok ayol, delirdin sen" dedi bana.
İnanılmaz bir ticaret hakim bu eğitim sektöründe. Bu yüzden yukarıdaki tüm maddelerin karşısına şunları yazdım, kararımı şöyle verdim: Emo, Memo bu yaz evde kalacak. Fatma ablası ile oyalanacak. Bizim çocukluğumuzdaki gibi sitenin sokaklarında komşu çocuklarla oynayacak. Düşecek kalkacak, hatta dizleri yararlarla dolacak. Arkadaşlarının evine gidecek, onlar da bize gelecek. Camdan cama "Gelsenize", "Geliyim mi?" diye bağıracak.
Haftanın bir günü benimle işe gelecek. Kendine düşen görevleri yapacak: Zarfları kapatacak, bilgisayar ekranlarını spreylerle silecek, kağıttan uçaklar yapacak, gazetenin koridorlarında her zaman yaptığı gibi scooter kayacak. Kararımı verdim...
Pişman değilim...
Size de pişman olmayacağınız yaz okulu kararları dilerim!
Çocuğunuzun düşünce becerilerini geliştirin
Çocuğunuzun üst düzey düşünme becerileri, ne yaptığının farkında olmasıyla başlayan bir süreçtir. Bu nedenle çocuğunuza yaptığı her şeyden sonra "Bunu nasıl yaptığını bana anlat" demelisiniz. Böylece ürettiği stratejik çözümler ile ilgili farkındalığı artar, ezbere yaşamaktan uzaklaşır. Üstelik başardığı şeyi birilerine anlatmanın ve kendisiyle gurur duymanın keyfini yaşar. İşte, Pedagog Yrd. Doç. Dr. Tamer Ergin ve Yrd. Doç. Dr. Hatice Ergin’in size tavsiyeleri.
Öncelikle ona bol bol kitap okuyun. Böylece kelime haznesi gelişir ve okuduğunu anlaması kolaylaşır. Ona hikaye ya da masal anlatın ki, olayların ardıl dizilimini anladığında iki-üç aşamalı problemlere hazır bir hafıza yapısı oluşsun. Kitap karıştıran, inceleyen, resimlerine merak duyan bir çocuk olsun ve sonraki yıllarda tarih kitabını karıştırmak alışık olmadığı bir davranış biçimi olmasın.
Çocuğunuzla birlikte bol bol resim yapın. Ufak yaşlarında yapacağı resimler sayesinde, sonradan okuyacağı fen derslerindeki semboller, birer imge olarak gözünde kolay canlanabilir.
Ona bol bol müzik dinletin. Bu sayede gelişecek ritim algısı ile ritmik olarak sayıları saymaktan keyif alsın.
Çocuğunuzla birlikte oyun oynayın. Böylece çocuğunuz kurallara uymayı, yönerge almayı sizden öğrensin.
Yemek masasını birlikte hazırlayın. Evdeki kişi sayısı kadar tabağı, masada birebir eşlesin. Tabak sayısını bulduğunda, kaç kaşık konulması gerektiğini söyleyebilsin. İki misafir daha yemeğe geldiğinde, masaya neleri ve ne kadar sayıda ilave edebileceğini çözebilsin.
Birlikte tamir yapın. Sizden sorun çözme yöntemlerini izleyerek öğrensin.
Çocuğunuzla bazı konuları tartışın ki sizden stratejik düşünmeyi, sorunlara ve problemlere alternatif çözümler üretmeyi öğrenebilsin. Çocuğunuzla şakalaşın, böylece estetik duyarlılık kazanabilsin, daha derin düşünen, duygularını kontrol edebilen, problemler karşısında kendine güvenen akademik benlik algısı yüksek biri olsun.
Arkadaşlarıyla oynasın, spor yapsın. Takım sporlarına özellikle yönlendirin. Böylece grup içinde organize olmayı başarabilir. Unutmayın ki toplama işlemi, sayısal sembolleri kullanmadan önce başlayan bir süreçtir.
Birlikte balık tutmaya gidin ki dikkat performansı artsın. Balık beklerken gelişen sebat duygusu, dikkatindeki devamlılık performansını etkilesin ve süre uzadıkça ortaya çıkan hata yapma olasılığı azalsın.
Birlikte denize girin, plajda kumla oynayın, denizde taş sektirin, çakıl taşının suyun üstünde neden durmadığını anlatın. Anlatın ki, matematiğin özünü oluşturan analitik düşünmenin altyapısı olan neden-sonuç ilişkisi için doğal ortamlardan yararlanılmış olsun.
Birlikte yürüyüş yapın. Yürüyüşünüz sırasında yakındaki bir ağaca kaç adımda varılabileceğini tahmin ettirin. Böylece, matematiksel düşünmenin altyapısını oluşturan sezgisel düşünme performansı artsın.
Çocuğunuzun olumlu davranışlarını anında ifade edin, böylece özgüveni daha da gelişir.
Çocuğun herhangi bir davranışı karşısında; emir verme, tehdit etme, öğüt verme, yargılama gibi iletişim engelleri yerine, ben dili, sorun çözme, empati kurma gibi yöntemleri kullanın ki sosyal ve duygusal becerileri gelişsin.
Okul öncesi yıllardan başlamak üzere çocukların mutluluk, üzüntü, kızgınlık ve şaşırma duygularını tanıma, anlama ve ardından da ifade edebilme becerilerini geliştirin ki, etkili iletişim kurabilsin.
Bebeğiniz de klasik müzik dinlesin
Yıllarca uzmanlar klasik müziğin insan beynini nasıl geliştirdiğini yazdılar. Klasik müzik, bebeklerin hem zihinsel hem de duygusal gelişimleri açısından oldukça önemli... Anne ve babalar, henüz bebekleri anne karnındayken bile klasik müzik desteğinden faydalanabilirler. "Music For Babies" belki de tam aradığınız albüm! Bu albümde, bebeğinizin uyku ve dinlenme zamanlarına eşlik edecek besteler yer alıyor. Bebeğiniz için huzur dolu bir uyku sağlarken, arşivinize de Schumann’dan Brahms’a, Bach’tan Mozart’a pek çok bestecinin eserlerinin yer aldığı bir albüm katmış olacaksınız. SONY BMG
Çocuklara özel sanat atölyeleri
Kanyon Alışveriş Merkezi, yazın en güzel günlerinin yaşandığı şu günlerde çocuklara yönelik birbirinden renkli aktivitelere ev sahipliği yapıyor. PACE Çocuk Sanat Merkezi’nin katılımıyla gerçekleştirilen etkinliklerde, çocuklar eğlenceli saatler geçirirken hem hayal güçlerini hem de sanatsal becerilerini geliştiriyor. 12-13 Temmuz ve 19-20 Temmuz tarihlerinde saat 13.00-18.30 arasında Kanyon’un B2 katında düzenlenecek atölyelere tüm sanatsever minikler davetli.
Keyifli yolculuklar zamanı
Yola çıkın! Çok uzağa gitmeden kentten uzaklaşmak, soluk almak, sessizliği dinlemek, hareket etmek, hareketsiz kalmak, kendinizle olmak, spor yapmak, eğlenmek ya da sadece alıp başınızı gitmek istediğinizde... Doğa Tatil Köyü’nde kendi doğanız ve düşlerinize doğru bir yolculuğa çıkın. Birçok tarihsel güzelliğe şahit olacaksınız. Bütün ihtişamıyla göğe doğru yükselen surlar karşılayacak sizi ve Efes Harabeleri ile gireceksiniz Doğa Tatil Köyü’ne. Pamukkale travertenlerini seyrederek geçeceksiniz odanıza. Ardından Bozdoğan Su Kemeri’nden gelen suyun sesini duyacaksınız. Efes Anfi tiyatro, Göreme Peri Bacaları ve Nemrut tanrıları tamamlayacak bu tarihsel şöleni doğal olarak. Tel: (0216) 360 88 45
Çocuklar müzeciliği öğrenecek
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), yaz boyunca gerçekleştirilen eğitim programlarıyla, çocuklara müzeciliği öğretiyor. 8 hafta devam edecek programa katılan çocuklar, hem sanat eseri üretme, hem de eserlerini müzede sergileme imkanı buluyor. Üçüncü dönemi 14-18 Temmuz tarihlerinde Hat Sanatında Küçük Parmaklar konusuyla başlayacak programa çocuğunuz mutlaka katılmalı.
Adres: Sakıp Sabancı Caddesi No: 22 Emirgan/İstanbul
Dalmaçyalıların macerası devam ediyor
Disney’in çok sevilen animasyon klasiği, "101 Dalmaçyalı 2-Patch’in Londra Macerası" ile devam ediyor. Siyah noktaların denizinde kaybolan Patch, diğer köpeklerin arasında tutunmaya çalışır ve tek hayali, favori TV starı Thunderbolt gibi eşi benzeri olmayan harika köpek olmaktır. Patch kazayla ailesinden ayrı kaldığında, eline kahramanı ile tanışma fırsatı geçer ve mucize eseri kendini gerçek hayatta Thunderbolt’un sağ kolu olarak bulur. Bu arada Cruella siyah noktalı resimlerini keşfettiği eksantrik ressamın vazgeçilmez müşterisi olur. Ona ilham vermek için de bütün Dalmaçyalı yavrularını kaçırır. Patch ve Thunderbolt, birlikte günü kurtarmak için bir yol bulmak zorundadırlar. Yeni arkadaşıyla birlikte Patch gerçekten eşi benzeri olmadığını görür. Kalpleri durduran olaylar ve Patch ile Thunderbolt’un kalpleri ısıtan maskaralıkları bu eğlenceli yeni macerayı tüm aileniz için büyük bir keyfe dönüştürüyor.
Yazının Devamını Oku 
4 Temmuz 2008
Ben Affleck’in yönettiği, hatta kardeşi Casey’ye başrol verdiği, Morgan Freeman, Ed Harris gibi büyük oyuncuların da kadroda olduğu, çocuklarla ilgili bir film izledim. Film boyunca kaybolan bir kız çocuğunun artık bulunmasını diliyorsunuz. Olayları anlamaya çalışıyorsunuz. Ben olsaydım diye kendinize soruyorsunuz. Kim suçlu, kim değil diye tahminler yürütmeye çalışıyorsunuz. En sonunda kız ortaya çıkıyor ve bir şok daha yaşıyorsunuz. Ve ondan sonra kendinize sorduğunuz soru şu oluyor:
Bir çocuk uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık gibi bir sürü sorunu ve kişisel problemleri olan bir anne ile mi yaşamalı?
Yoksa...
Bir çocuk ona huzurlu bir aile ortamı sunabilen, onu seven ve önemseyen, sağlıklı ve parlak bir gelecek planlayan, tüm bunlarla birlikte güvenlik sağlayabilen bir aile ile mi yaşamalı?
Bu soruyu kendinize ve izlediğiniz insanlara sormanızı sağlayarak dengelerinizi alt üst ediyor film. Aniden.
Kardeşim "Çocuğun yeri annesinin yanıdır abla, inanamıyorum sana" diye bana kızarken, sevgilim bile "Bu durum karışık biraz Pınar, ama tabii annesinin yanında olabilir, adam haklı" diye politik davranıyor. Benim fikrim ise net bir şekilde ortada. Çocuğunu evde, sağdan soldan topladığı insanlara bırakıp da kendini sokaklara, barlara, uyuşturucuya atan bir annenin kesinlikle doğru seçenek olmadığını düşünüyorum.
Doğurmanın değil büyütüp bakmanın, çocukları sevmenin, kendilerine bakamayacak kadar minik bu insanları en özenli şekilde korumanın annelik olduğuna inanıyorum. Anneliğin biyolojik kısmının sadece bir detay olduğuna ve işin vicdan kısmının çok daha önemli olduğuna eminim. Kendileri doğurmadıkları halde evlat edindikleri çocuklara, doğuran ama öz çocuğuna doğru dürüst bakmayan insanlardan daha iyi bakan, onları uğruna canlarını verebilecek kadar çok seven anne-babalar tanıyorum. Tüm bunları bir teraziye koyduğumda ise "Çocuğun yanı annenin yanıdır" sözünün her zaman için doğru olmadığını düşünüyorum.
Bir çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının, annesinin yanında olmasından çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Filmin sonlarına doğru gördüğüm bir sahneyi izlerken ise 6 yaşında bir erkek çocuk annesi olarak son hatırladığım şu: Ayağa kalkmışım, ellerim kafamda, kalbim gümbür gümbür çarpıyor ve korkunç bir tempoda sesli şekilde nefes alıyorum.
Zaman zaman konuşuyoruz, geçiyoruz. Her olay gibi unutuluyor, ülkemizde kimse bu konuda doğru dürüst bir yapılanmaya yönelmiyor.
Maalesef, olayın ne derece üzücü olduğunu ve bir şeyler yapmamız gerektiğini de bizlere bu konulara dikkat çeken filmler hatırlatıyor.
Çocuğun sosyal gelişimi
Sosyal gelişim, çocuğun diğer gelişim basamakları kadar değerlidir. Pedagog Güzide Soyak "Bireyin yaşamında giderek önem kazanacak ’uyum sağlama’ becerisi, çocukluk çağında ve sosyal gelişim süreci içerisinde kazanılır. Çocuğun sosyal davranışları, yoğun etkileşim içinde olduğu ailesi ve arkadaşlarının gösterdiği geri bildirimlerle anlaşılır" diyor.
Çocuk, akranları ile kurduğu ilişkiler içerisinde rekabet etmeyi, kaygı yaratan durumlarla baş etmeyi öğrenir. Sosyal becerilerinin gelişebilmesi için bu tür ilişkilere ihtiyacı olur. Kendilerinden daha büyük ya da küçük kişileri tercih eden çocukların, sosyal ilişki kurma ve sürdürme ile ilgili sıkıntıları olduğunu düşünebilirsiniz. Yaşından daha büyük kişilerle ilişki kurması, ihtiyaçlarının anlaşılmasını ve ilişkinin kolaylaşmasını sağlar. Kendi yaşından küçüklerle ilişki kurmayı tercih eden çocukların ise oyunları kontrol etme eğiliminin yoğun olduğu gözlenir.
Sosyal becerilerin gelişmesinde önemli noktalar
Birey, ilk bebeklik döneminde annesinin yardımı ile dış dünyayı tanıyor. İhtiyaçlarının anlaşıldığını ve karşılandığını fark eden bebek, annesi ile güven bağını da oluşturmaya başlıyor. Bu bağ, onun bilişsel gelişimini olduğu kadar, duygusal ve sosyal gelişimini de etkiliyor. Bebek ile göz teması kurmak, konuşmak, dokunmak zamanında ve doğru rahatlatabilmek, duygusal ya da sosyal ilişki kurabilme becerilerinin gelişmesine yardımcı oluyor.
Çocukların sosyal ilişki kurabilme becerileri ise aile içindeki bireyleri örnek alarak gelişiyor. İlk çocukluk döneminin en güçlü öğrenme şekli olan taklit etme, sosyalleşmede daha da önem kazanıyor. Çocuğun işbirliği yapması, onunla kuracağınız olumlu ve yakın ilişki ile gerçekleşebiliyor.
Yapmanız gerekenler
İletişimi başlatma ve sürdürme ile ilgili onu cesaretlendirmelisiniz.
Teşekkür etmek, özür dilemek, "lütfen" demek gibi uygun davranışları göstermelisiniz.
Örnek olup, başkalarının haklarına saygı göstermenin ne demek olduğunu bilmesini sağlamalısınız.
Olumlu sosyal davranışlarını övmeli ve pekiştirmesi için ona destek olmalısınız.
Paylaşmayı, başkalarının ihtiyaçlarına ilgi göstermeyi ve işbirliği yapabilmeyi öğrenmesini sağlamalısınız.
Olumsuz durumlarda kızgınlıkla başa çıkabilmeyi bilmesini sağlamalısınız.
Öğrenmesini istediğiniz sosyal beceriyi kazanırken model alacağı durum veya kişilerin, sevilen figürler olmasına dikkat etmelisiniz.
Minik İzci Gezegeni
Uzayla ilgili projeler hazırlayarak uzay rozeti alacak Minik İzciler’den en iyi projeyi yapan, yazın ülke çapında düzenlenecek büyük Uzay Kampı’na katılma hakkını da kazanacak... Çocuğunuz, çılgın ve komik maceralar yaşayan Minik İzciler sayesinde uzay yolculuğuna çıkacak. İsterseniz onunla beraber siz de bu yolculuğa katılın.
Günışığı yayınları / Yazan: Judy Delton
Cinecity Çocuk Sineması
Cinecity Sinemaları’nda 4 Temmuz günü Kung Fu Panda filmi vizyona giriyor. Film küçük çocuklara da hitap edebilmesi amacıyla Türkçe dublajlı olarak gösteriliyor. Çocuklar bu filmde çok eğlenecekler. Keyifli seyirler...
Ayrıntılı bilgi için: (216) 315 10 10
Masmavi bir deniz ve yemyeşil doğa
Bodrum Yarımadası Hebil koyunda bulunan Terassu Hotel, Ege denizinin mavisi ile bütünleşen odalarında ev sıcaklığını yaşatıyor. Terassu Hotel 2 bin 500 metrekare özel sahili, deniz içi özel güneşlenme terası, sahildeki özel plaj ve cafe’si, spa-spor ve fitness bölümü ile sizlere özel ve unutulmaz bir tatil sunuyor. Rahatınız için her türlü detayın düşünüldüğü otelin tüm odalarında, her türlü konfor hizmetinize sunuluyor. Burası tatil kaçamağı için oldukça iyi bir yer gibi duruyor. Ne dersiniz?
Rock Sınıfı
Müziğin içine bir doz matematik, bir doz coğrafya, biraz tarih, biraz da sosyal bilgiler eklendi. Üzerine kelimeler, kavramlar, oyun, keyif ve biraz da ritim kondu. Rock Sınıfı, dinleyen herkesi ama özellikle de çocukları eğlendirmek istiyor. Çocukları oynarken, dans ederken görmeyi arzuluyorlar. Tek hedef; Rock Sınıfı’nı görüp, dinleyip eğlenmeyen çocuk kalmaması! Elbette anneler, babalar, teyzeler, amcalar, halalar, dayılar da bu eğlenceye dahil olmalı. Aylin Aslım, Nejat Yavaşoğulları, Özge Fışkın, Tolga Futacı, Can Karadoğan, Cenk Yüksel, Tuğçe Özkara, Replikas ve Cahit Berkay’ın katkılarıyla hazırlanan bu öğretici proje, bir müzik albümü ve animatik filmlerden oluşuyor. Taxim Edition
Yazının Devamını Oku 