Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 2019’u yargının arınıp yeniden inşa edileceği ve FETÖ travmasını atlatacağı yıl ilan ederken yeni dönem vizyonu, “güven veren ve erişilebilir bir yargı sistemi” olarak belirlendi. Bu vizyonla güncellenen Yargı Reformu Strateji Belgesi, Bakan Gül tarafından yakında açıklanacak.
NASIL HAZIRLANDI
İlki 2009’da hazırlanıp 2015’te yenilenen belgenin güncellenme çalışmaları bu defa geniş katılımla yapıldı. Bu süreçte, Türkiye Barolar Birliği (TBB), tüm barolar ve hukuk fakülteleri, TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye Noterler Birliği, YÖK ve bazı sivil toplum kuruluşlarından katkı istendi. Tüm bakanlıklardan görüş talep edildi. Yüksek mahkemelerle ayrı çalışma yapıldı. Adli kolluk, arabuluculuk, uzlaşma ve bilirkişilik konularında çalıştaylar düzenlendi. AB belgeleri, ilerleme raporları, AİHM içtihatları, uluslararası belgeler incelenerek reforma ihtiyaç duyulan alanlar belirlendi.
İLK KEZ GENİŞ KATILIMLI GÜNCELLEME
Son olarak Bakan Gül’ün ev sahipliğinde 29 Kasım’da Ankara Hâkimevi’nde 200 kişinin katılımıyla toplantı yapıldı. Toplantıya üç yüksek mahkeme başkanı ile TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, 28’si TBB yöneticisi-baro başkanı, 42’si hukuk fakültesi dekanı-temsilcisi, 58’i başsavcı ve adalet komisyonu başkanı ile arabulucular katıldı. AYM Başkanı Zühtü Arslan, TBB Başkanı Feyzioğlu, belgenin ilk kez bu kadar geniş bir katılımlı toplantıyla şekillendirilmesi nedeniyle Bakan Gül’e teşekkür ettiler.
İŞTE TASLAK BELGE
Yeni dönem yargısının yol haritası niteliğindeki taslak belgeyle hâkim yardımcılığı mesleki yeterlilik sınavı getiriliyor. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri genişletiliyor. Taslak belgede üç başlık altında bakın neler var?
Yasal düzenleme tartışması sürerken toplumda aşı reddinde büyük artış yaşanıyor. AYM, kızamık aşısıyla ilgili son dönemde bir dizi ilginç karar verdi. Önce bu kararlar:
YEDİ BİREYSEL BAŞVURUYA RET
AYM 1. Bölümü beş, AYM 2. Bölümü iki olmak üzere kızamık aşısı nedeniyle çocuklarını kaybeden ailelerin, bu durumun “yaşam hakkının ihlali” olduğu iddiasıyla yaptığı yedi bireysel başvuruyu reddetti. Bu başvurular arasında en çok “kızamık aşısında Doğu ve Güneydoğu’da ayrımcılık yapıldığı” iddiası dikkat çekti.
ÇOCUKLARI SSPE’DEN ÖLDÜ
Üç yıl önce bir aile, kızamık aşısı yapılan çocuklarının beynine yerleşen virüsün neden olduğu, kesin tedavisi bulunmayan ölümcül SSPE’den hayatını kaybettiği için Sağlık Bakanlığı’na dava açtı. Dava reddedilince aile AYM 1. Bölümü’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, “kızamık aşısı olunmasına rağmen kızamık hastalığına bağlı olarak ortaya çıkan bir rahatsızlık sonucunda ölüm olayının meydana gelmesi nedeniyle yaşam hakkının”, “SSPE hastalığının tamamının Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde meydana gelmesi nedeniyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiği” iddia edildi.
Anayasa Mahkemesi, anne-baba rızası olmadan çocuğa zorunlu aşı yaptırılmasını Anayasa’ya aykırı buldu ve tam üç yıl önce ihlal kararı verdi. Yasal düzenleme tartışması sürerken aşı reddindeki artış dikkat çekiyor. Yüksek Mahkeme ise aşıyla ilgili son dönemde bir dizi ilginç karar aldı.
AYM’DEN AYRIMCILIK İDDİASINA RET
Meyvan’ın yaşadığı Ankara Çubuk’taki Hayvanları Koruma Derneği’ne (HAYKOD) ait Cemil Erkök Rehabilitasyon Merkezi’nde mi kalacağı yoksa devlete ait Bursa Karacabey’deki Ovakorusu Celal Acar Yaban Hayvanlarını Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’ne mi nakledileceği konusu yine mahkemelik.
SÜRPRİZ KARAR
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi, Hayvan Hakları Federasyonu’nun (HAYTAP) Meyvan’ın yaşadığı Çubuk’tan Bursa’ya nakli için 8 yıl sonra açtığı ikinci davayı “kesin hüküm” nedeniyle incelemeksizin reddeden Ankara 15. İdare Mahkemesi kararını sürpriz şekilde kaldırdı.
Dava yeniden Ankara 15. İdare Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme heyeti hem Ankara’ya hem Bursa’ya gidecek. Yaşlı boz ayı Meyvan’ın yaşadığı ve alıştığı Çubuk’ta mı kalmasının yoksa Karacabey’e daha doğal bir ortama naklinin mi “hayvanın yararına olacağını” yerinde inceleme yaparak kararlaştırılacak. Önce bu ilginç kararın nasıl verildiğine bakalım:
HAYTAP BAKANLIĞA BAŞVURDU
Meyvan’ın Bursa’ya nakli davası 2017’de reddedilen HAYTAP, Meyvan’ın Karacabey’e nakli için Tarım ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne yeniden başvurdu. Bakanlık HAYTAP’ın başvurusunu, Ankara 7. İdare Mahkemesi’nin Çubuk’ta kalmasına ilişkin 11 Aralık 2017 tarihli kesin ret kararı olduğunu gerekçe göstererek, 30 Nisan’da reddetti. HAYTAP, Bakanlığın 30 Nisan tarihli ret işleminin iptali için mahkemeye gitti.
Kartlı (ön ödemeli) doğalgaz ve su sayaçlarının tüketicinin rızasına aykırı olarak mekanik (faturalı) sayaçlarla değiştirilmesi konusunda çok sayıda okurumdan “Sayaç dayatması hukuki mi? Hakkımızı nasıl arayabiliriz?” sorusu geldi. Bu soruları Sincan Tüketici Hakem Heyeti üyesi Avukat Buğcan Çankaya’ya sordum. Çankaya, yargı kararlarını ve tüketicilerin yapmaları gerekeni şöyle anlattı:
ŞİRKET UYGULAMA DEĞİŞTİRDİ
“Süreç, doğalgaz dağıtım şirketinin hiçbir gerekçe göstermeden tüketicilerin abonelik tiplerini faturalı şeklinde değiştirmesi ve güvence bedeli tahsiliyle başladı. Yasal dayanağı olmayan bu uygulama hakem heyetleri ve tüketici mahkemelerinden dönmüştü. Aleyhe yargı kararları sonrası şirketçe uygulama değiştirilmiştir. Kartlı doğalgaz abonelerine mektup gönderilerek, ‘14 ve 20 yıllık kullanım ömürlerinin dolması halinde sayaç ve abonelik tipi değişikliği yapılacağı’ bildirilmiştir. Bildirimle ise tüketicilerin sayaçlarının ‘14 ve 20 yıllık kullanım sürelerinin dolduğundan’ bahisle ‘abonelik tipi’ değişikliğine zorlama ve bu kapsamda ‘güvence bedeli’ tahsilatına yeniden başlanmıştır.
HAKEM HEYETİ: SEÇİM HAKKI VAR
Eşiniz, “aile konutu” niteliği taşıyan birlikte yaşadığınız evinizi eski eşine devretti. Adeta ortada kaldınız. Ne yapacaksınız?
Düğünde takılan 55 bin lira değerindeki altını bozdurup dükkan açan eşinizden boşanırsanız bunları geri isteyebilir misiniz?
Bu hafta sizlerden gelen aile hukukuna dönük soruları eski aile hâkimi avukat Mustafa Karadağ’a ilettim. O yanıtladı. Bakın şöyle:
EVİ EŞYALARIYLA BİRLİKTE DEVRETTİ
G.S: Eşim oturduğumuz aile konutunu, evi ve eşyaları eski eşine devretti. Ben çok zor durumda kaldım. Buna hakkı var mı?
Mustafa Karadağ: Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi gereğince aile konutunun maliki olan eşin diğer eşin rızasını almadan başka bir kişiye devretmesi mümkün değildir. Tapuda şerh varsa satışı düzenleyen memurun bunu sorması gerekirdi. Somut olayda erkek eş aile konutunu eski eşe devretmiş ise mevcut eş bu satışın iptali için aile mahkemesinde dava açabilir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu (YİBGK) üç kez toplandı ve ticaretle uğraşan milyonlarca kişiyi ilgilendiren kritik bir karara imza attı.
Yargıtay, Borçlar Kanunu değişikliğini yorumladı ve “Bono, çek, poliçe gibi kambiyo senetleri imzalanırken kefaletteki gibi eşin rızasının aranmasına gerek yok” şeklinde içtihat oluşturdu. Yargı mercilerinin beklediği bu karar bakın nasıl alındı...
MAHKEMELER FARKLI KARAR VERDİ
Borçlar Kanunu’nu değişikliği ile “kelafette” eş rızası zorunlu hale getirilmişti. Bu düzenleme sonrası bankalardan kredi kullanmak isteyen şirket ortakları eşlerinin yazılı iznini bankaya sunmak zorunda kalmıştı. Bono ve çek gibi kambiyo senetlerinde de eş rızası aranınca ticaretle uğraşan eşi ev hanımı veya başka sektörde çalışan milyonlarca kişi olumsuz etkilenmişti. Bu konudaki davalarda bazı mahkemeler, bono, çek ve kambiyo senetlerinde eş rızasının aranmasına karar verirken, diğerleri eş rızasının sadece “kefillikte” aranacağına hükmetmişi.
KEFALETTE ARANIR ‘AVAL’DA ARANMAZ
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 100 günlük eylem planındaki “adil bir nafaka ödeme sistemi kurulması” hedefi için hükümet harekete geçti ve formül aranıyor.
Adalet Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ankara’da geçen hafta ‘Nafaka Çalıştayı’ düzenledi. Ancak toplantıda Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesine göre “süresiz” olan “yoksulluk nafakası” değişikliği konusunda görüş birliği sağlanamadı. Nafakaya 1-5 yıl arasında süre sınırı getirilmesi ile düzenlemenin “kazanılmış hak olduğu” ve kaldırılmasının kadını mağdur edeceği görüşü çatıştı.
KOCAYA SOSYAL DEVLET ROLÜ
Çalıştaya katılan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan’a bu sorunu ve çözüm önerilerini sordum. Bakın nasıl değerlendirdi:
“Bir gün evli kalan bir eşe süresiz olarak nafaka bağlanmasının akla ve vicdana sığar bir tarafı yoktur. Kanunun öngördüğü istisnai koşullar gerçekleşmedikçe bu nafakanın süresiz devamı öngörülmüştür. Adını bile unuttuğunuz eşinize (kadın ya da erkek eş) yıllar boyu hem de artan miktarlarda nafaka ödemek zorunda kalmak sosyal devletin işlevini boşanan eşe yüklemekten başka anlam taşımayacaktır.
Yoksulluk nafakasının adı bile sorundur. Bir eşin desteğe olan gereksinimini ‘yoksulluk’ kavramı ile ifade etmek o eş için itici ve bir o kadar da inciticidir. Adlandırma konusuna daha şefkatle ve daha insancıl yaklaşılmalıdır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’ndan yoksulluk nafakasının ‘destek nafakası’ olarak adlandırılması talebim vardır.
İKİSİ DE GÜVENİ SARSTIYSA...
Diğer bir sorun da destek nafakasının bağlanacağı eşin, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda ‘eşit kusurlu’ olmasına rağmen süresiz nafakaya hak kazanmasıdır, olacak şey değildir. Düşünün, ikimiz de güven sarsıcı davranışta bulunduk, ben sana süresiz nafaka vereceğim. Boşanma hukukunun sistematiğinde ‘az kusurlu ya da kusursuz eşe’ iltifat edilmektedir. Eşin maddi ve manevi tazminatı hak edebilmesi için ‘az kusurlu ya da kusursuz’ olması gerektiğine göre destek/yoksulluk nafakası için de aynı statüde olması gerekir.
YARGI-MEDYA 2. KEZ BULUŞTU
Bu buluşmalardan ilki, 6 Temmuz 2016’da Erzurum’da, ikincisi 4 Ekim’de Adana’da yapıldı. Bu buluşmaya 28 yıllık gazeteci ve yargı haberlerine 20 yılını vermiş bir muhabir olarak ben de davetliydim. Adana’daki buluşmaya, Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Ertuğrul Çekin, Bölge Adliyesi Başsavcısı Sabri Beytorun, Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Faruk Yurdagül, Adalet Bakanlığı Basın Müşaviri Tacettin Ural, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülrezak Altun, Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Dursun Ali Demirboğa, Anadolu Ajansı Bölge Müdürü Kemal Firik, basın sözcüleri, yerel medyadan gazeteci meslektaşlarımız katıldı.
HASSAS DENGE GÖZETİLMELİ
Adana Cumhuriyet Başsavcısı Yurdagül, aileden gazeteci olduğunu vurgulayarak, “Yargı organlarının idari nitelikteki faaliyetlerinin duyurulmasında ve haber konusu yapılmasında, gerek teoride gerekse de pratikte önemli bir engel bulunmamaktadır. Ancak dava konusu olan ve aynı zamanda haber değeri bulunan hususların basın ve kamuoyuyla paylaşılmasında, hassas bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir” dedi.
HABERİN KAYNAĞI ÖNEMLİ
Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Ertuğrul Çekin ise “Bu çalışmanın amacı özetle, kamuoyuna doğru ve sağlıklı bilgi akışının hızlı biçimde sağlanmasıdır. Bu süreçte yargı bağımsızlığı ve masumiyet karinesi gibi ilkelerin de gözetileceği şüphesizdir. Medya organlarımızın doğru haber yapılabilmesi için, haberin kaynağı büyük önem arz etmektedir. Bu noktada, basın sözcülüğü ve medya iletişim büroları büyük önem taşımaktadır” değerlendirmesini yaptı.