Etrafı duvarlarla çevrilmiş, kapısına güvenlik konulmuş her yerleşim yeri, hukuki anlamda site (toplu yapı) olmayabilir. Site içerisindeki sosyal tesisler size ait olmayabilir. Sitenizin sınırları içerisinde gözüken her alan da sitenize ait olmayabilir. Halkın da rahatlıkla yürüyerek geçebileceği kamuya terk edilmiş alanlar/yollar bulunabilir. İstanbul’da ortasından devlet yolu geçen böyle siteler var.
YP’NİZ MATBU OLMAMALI
Çoğumuzun bırakın incelemeyi, görmediğimiz hatta varlığını bile bilmediğimiz YP’leri, sitenin yönetim tarzını, ortak alan yer ve tesislerin kullanma maksat ve biçimini, sitenin yönetimine ilişkin tüm kuralları düzenler.
Yönetim Kurulu-Denetim Kurulu seçiminden, ortak giderlere, katılım oranına, gecikme tazminatı, faiz oranından, ortak alan yer ve tesislerin kullanımına kadar site yönetimiyle ilgili tüm hususları düzenleyen YP kat maliklerini ve diğer site sakinlerini bağlayan bir sözleşme niteliğini taşır.
Tek cümle ile YP’ler apartman ve sitelerin ana (temel) yasasıdır. Site sakinleri arasında çıkabilecek uyuşmazlıklarda kapısını çaldığınız mahkeme ilk önce YP’nize bakıyor. Bu kadar önemli olan YP’leri kırtasiyelerde satılan matbu YP olmamalı. İnternetten indirilmemelidir. O siteye özgü hazırlanmalıdır. İçinde alışveriş merkezleri, müstakil villalar, bloklar, hatta okul, stat, hastane bulunan kompleks yapıların site adı altında birlikte yönetilmeye çalışıldığı günümüzün bir gerçeği. Bu denli karmaşık yapılardan oluşan büyük bir sitenin ana (temel) yasası olan YP’nin o siteye özgü/özel hazırlanmasının ne kadar önemli olduğu açıktır. Bu da gösteriyor ki, YP’ler o siteye özgü bir şekilde uzman avukatlara hazırlatılmalı. İstanbul Barosu Kat Mülkiyeti Hukuku Komisyonu Başkanı 37 yıllık avukat Mustafa Şeref Kısacık’ın düzenlediği, benim de katıldığım dört günlük eğitimdeki en kritik uyarılardan biri buydu. Kısacık’ın, avukatların yanında, ev sahiplerinin, kiracıların, yönetim firması sahiplerinin/çalışanlarının, site yönetici ve denetçilerinin bilmesi gereken toplu yaşam hukukuna dair değerlendirmeleri şöyle:
SİTENİZİN/EVİNİZİN DEĞERİ DÜŞEBİLİR
Lüks bir siteden servet değerinde ev alırken, dikkat edin. Tapu kaydına, vaziyet planına, projesine, YP’ye bakın. Sitenizin içerisinde kamuya terk edilmiş yer var mı inceleyin. Sitenizin ortasından otoyol geçebilir, otoyol geçince siteniz ikiye üçe bölünebilir. Sitenin havuzu, otoparkı, sosyal tesisleri yolun karşısında kalabilir. Bir günde dairenizin değeri yarı yarıya düşebilir.
Türkiye’nin her yerindeki site ve apartmanlarda yaşayan okurlarımdan, her gün onlarca şikâyet geliyor.
İstanbul’daki lüks sitelerde başta yönetimsel sorunlar ve kiralarla yarışan yüksek aidat bir numaralı şikâyet konusu. Yasal dayanağı olmadığı halde, site yönetimlerince kesilen “Yanlış yere park ettin, çimlere bastın, sosyal mesafeye uymadın” cezalarının yanı sıra aidat ödemeyene otopark yasağı, işyerine şikâyet etmek gibi uygulamalar okurlarımı isyan ettiriyor. “Bu sorunun bir çözümü yok mu? Mevzuatta düzenleme yapılması gerekmez mi? Bu keyfi uygulamaları mahkemeye taşıyamaz mıyız?” diye soruyorlar.
SİTENİZİ PROFESYONEL ŞİRKETLER YÖNETSİN
Tüm bu konuları uygulamanın içindeki bir isimle Kentsel Tesis Yönetim Derneği (TRKTYD) Başkanı Suat Sandalcı’yla konuştum. Sandalcı, site yönetimlerinin hizmet durdurma, ceza kesme yetkisi olmadığını vurguladı. Site yönetim şirketlerine standart ve yasal düzenleme isteyen Sandalcı, okurlarıma da sorun yaşamamak için site ve apartman yönetiminde, işini doğru yapan profesyonel şirketlerden destek almalarını önerdi. Sandalcı’nın değerlendirmeleri bakın şöyle:
SİTE YÖNETİMİ ÜLKE SORUNU HALİNE GELDİ
“Site yönetimlerindeki çarpıklıklar, İstanbul’un değil ülkemizin yegâne sorunu olmuştur. Örneğin Tuzla’da 250 dairenin yer aldığı lüks sitede, geçici site yönetiminin uygulamaları sosyal medyada gündeme geldi. Site sakinleri ‘asgari ücret cezası’ adı altında ceza kesildiğini, ödemedikleri takdirde otoparka giremediklerini ve site yönetimi tarafından işyerlerine şikâyet mailleri atıldığını dile getiriyorlar. Site yönetimlerinin görevleri kanunda bellidir. Hiçbir site yönetimi, ‘Malik gider avansını ödemiyor’ diye hizmeti durduramaz, hiçbir malik de ‘Site yönetimi hizmet vermiyor’ diye aidat ödememezlik yapamaz.
DAVA AÇMALARI GEREKİR
“Kiracılar, yüksek aidat öderken dikkat!” yazımın ardından kiracı ve ev sahibi okurlarım tarafından soru yağmuruna tutuldum. Kira gibi yüksek site aidatlarının hangi kalemlerini ev sahibinin, hangilerini kiracıların ödemesi gerektiğini öğrenmek istiyorlar. Mahsuplaşmanın nasıl yapılabileceğini soruyorlar. Okurum M.A.’nın, aidat sorunlarını özetleyen sorusu şöyle:
“Pandemi nedeniyle ertelenmiş olan site genel kurul toplantıları mart sonu nisan başı gibi gerçekleştirilecek. Ekte kiracı olarak oturduğum sitenin 2021 yılı bütçesini gönderiyorum. Sitemizde, belirlenen aidatın tamamını konutta kiracı oturuyorsa kiracı, konut boşsa veya ev sahibi oturuyorsa ev sahibi ödemektedir. Halbuki bu bütçedeki harcama kalemlerinin bir kısmının kiracıyı ilgilendirmediğini kat maliki tarafından ödenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak internette yaptığım araştırmalarda maalesef net bir bilgiye ulaşamadım. Elinizde hangi harcamaların kat maliki, hangisinin kiracı tarafından karşılanması gerektiğini gerekçeleriyle gösteren bir tablo var mı? Gönderebilir misiniz ya da hazırlatıp yayınlar mısınız?
AİDATTAN İLK VE ASIL SORUMLU KAT MALİKİ
Okurum M.A. ile diğer okurlarımın aidat sorularını İstanbul Barosu Kat Mülkiyeti Hukuku Komisyonu Başkanı, bu alanda uzman ve eğitimler veren 37 yıllık avukat Mustafa Şeref Kısacık yanıtladı. Ev sahibi ve kiracıların site aidatları konusunda izlemeleri gereken yolu gösteren avukat Kısacık’ın değerlendirmeleri bakın şöyle:
“Apartman ve sitelerdeki ortak gider avansından (aidat) ilk ve asıl sorumlu her zaman kat malikidir. Kat malikleri, ‘kiracımdan niye aidatı almadınız’ diye yönetime hesap soramaz. Her ay kira bedelini tahsil ettiği gibi, aidatın ödenip ödenmediğini takip etmesi, kiracısına ödetmesi veya kendisinin ödemesi gerekir.
KİRACIDAN OLAĞAN YÖNETİM GİDERİ İSTENEBİLİR
Öncelikle şunu bilmek gerekiyor. Sitelerde sadece ‘olağan yönetim giderleri’ kiracılardan istenebilir. Örneğin asansörün periyodik bakımı, kontrolü, ortak alanların aydınlatılması, temizliği, çalışanların ücreti gibi. ‘Yatırım ve demirbaş’ niteliğindeki giderleri (Asansörün yenilenmesi, çatı onarımı, yeni peyzaj yaptırılıp bahçeye ağaç ve kalıcı bitkilerin dikilmesi, havuz yapımı, havuzun yapısal arızasının çözümü, jeneratör alınması, güneş enerjisi sistemi kurulması) kiracıların asla ödememesi gerekir.
İstanbul ve Ankara başta, 4-5 katlı eski binalarda asansör olmaması büyük sıkıntı yaratıyor. Birçok okurum binaya sonradan nasıl asansör yaptırılacağını öğrenmek istiyor. Zemin katta oturanlar ise asansör için diğer komşuları ile aynı miktarda para ödemek zorunda olup olmadıklarını soruyorlar. Okurum S.İ.’nin örnek sorusu şöyle:
“Ben 2 daire üzeri 5 katlı toplamda 10 dairesi olan, 20 yıllık eski bir binada ev sahibiyim. Benim dairem dükkân üstüdür. Binanın asansörü hiç yapılmamış. Ama yeri var. Asansör taktırmak için toplantı yapılacak. Bildiğim kadarıyla herkes asansöre yapılan harcamalardan mesul. Zemin kat (dükkân üstü) asansör taktırmak için herkesle aynı parayı vermek zorunda mı? Belli bir oran var mı? Zemindekiler 4/1 oranında öder diye duydum. Bunun gerçekliği ve buna benzer aynı parayı vermemek için kanuni olarak yollar var mı?”
Okurum S.İ.’nin sorusuyla benzer soruları Ankara Barosu Mülkiyet Hukuku Kurulu Başkanı avukat Murat Tezcan, Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK) hükümlerine göre bakın şöyle yanıtladı.
ZEMİN KAT İÇİN ÖZEL BİR DÜZENLEME YOK
“KMK’nın 20. maddesine göre kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında katılmakla yükümlüdür. Zemin katta yer alan bağımsız bölümlerin malikleri için KMK’da özel bir düzenleme yer almamaktadır.
BAŞKA BİR ANLAŞMA VAR MI BAKIN
Maliklerin burada sayılan giderlere eşit oranda katılmayacakları, arsa payları oranında katılacakları unutulmamalıdır. Diğer bir husus da kat maliklerinin aralarında başkaca bir anlaşma yapmamaları halinde, burada yazılı kuralın uygulanacağıdır. Bir kat maliki burada yazılı giderlere katılmadan önce arsa payına bakmalı ve kat malikleri arasında kanun hükmünün aksi yönünde bir anlaşma yapılıp yapılmadığını tespit etmelidir.
Önce okurum İ.M.’nin sorusu: “İkamet ettiğim ve yöneticisi olduğum apartmanın bitişiğinde bulunan binanın alt katında fırın var. Bu fırın gece saat 23.00’ten 04.00’e kadar hamur karma makinesi ve çalışanların sesi ile birlikte bizim bitişikteki 5 daireyi fazlaca rahatsız ediyor. Özellikle 1 ve 2. katta oturanları. Rahatsızlığımızın giderilmesi noktasında yapmamız gereken nedir? Anladığımız kadarıyla fırında ses ve ısı yalıtımı da yok. Nasıl bir yol izlemeliyiz?
Deprem yönetmeliği ile 2013’ten sonra çıkan bina altındaki fırınların kapsamına girer mi? Aydın İncirliova ilçesinde ikamet ettiğimizden nüfus 100 bin kişinin altında kaldığı için bir şey yapma hakkımız yok mu? Şikâyet etmemiz için aynı binada mı ikamet etmemiz gerekiyor? Şikâyetimizi nereye ve nasıl yapabiliriz?”
‘KOMŞU HAKKINA’ GİRER
Okurum İ.M. ile bitişik binadaki fırın ve benzeri imalathanelerden şikâyetçi olan çok sayıda okurumun sorularını Ankara Barosu Mülkiyet Hukuku Kurulu Başkanı avukat Murat Tezcan yanıtladı. Tezcan’a göre dava yoluna başvuru dışında, belediyeye fırını şikâyet etme ve savcılığa suç duyurusunda bulunma hakkı var. Tezcan’ın okurlarıma izlemeleri gereken yolu gösteren ayrıntılı açıklamaları bakın şöyle: “Türk Medeni Kanunu’nda taşınmaz mülkiyetini kısıtlayan birtakım düzenlemelere yer verilmiştir. Bunlardan biri de ‘komşu hakkı’dır. TMK’nın 737. maddesine göre herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel adete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Böylesi bir durumdaysanız, dava açarak hâkimden taşkınlığın giderilmesini, gerekli tedbirlerin alınmasını ve var ise zararının ödetilmesini isteyebilirsiniz. Dava yolunun yanı sıra belediyenize bu fırını şikâyet etme hakkınız var. Öncelikle bir yerde dükkân çalıştırmak ya da apartmanda oturmak, her şeyi yapabilme özgürlüğü vermez.
BELEDİYEYE ŞİKÂYET HAKKINIZ VAR
Her ne kadar İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’in 26 Kasım 2014 tarihinde yayımlanan geçici 3. maddesinde ‘Bu maddenin yayımı tarihinden önce yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi özel yapı şekline uygun olarak düzenlenen ve bu haliyle tapu kütüğüne tescil edilen yapılarda açılacak fırınlarda ayrık nizamda müstakil bina şartı aranmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunan ancak ayrık nizamda müstakil binada bulunmayan ekmek fırınları devredilemez’ düzenlemesine yer verilmişse de bu madde, fırın işletmesinin gürültüsünden rahatsız olan kişilerin şikâyet haklarını kullanmalarına engel olmamaktadır. Üstelik şikayet sahibinin o fırının bulunduğu binada oturması şartı da yoktur. Yönetmeliğin geçici 3. maddesi; 2014 yılından önce, maddede belirtilen koşullara uygun yapılarda açılacak fırınlarda müstakil bina şartının aranmayacağı düzenlemesine yer vermiş, ancak bu fırınların gürültüsünden rahatsız olduysanız şikâyet hakkınızı kullanmanıza engel getirmemiştir. Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 46/2-ç maddesi ise fırınların duvar ve döşemelerinde ısı ve ses yalıtımı uygulanmasını zorunlu tutmuştur. Bunun tespit edilmesini de isteyebilirsiniz.
SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSU
Salgın nedeniyle zor durumdaki çoğu restoran, kafe sahibi esnaf okurlarım, “İşimizi yapamadık. Bir kuruş kazanamadık. İnfaz durdurulması karşılığı ödememiz gereken çek taksitlerini bile ödeyemedik. Borcumuzu ödeyemediğimiz için tekrar hapse girersek nasıl ödeme yapacağız?” diye soruyorlar.
Vergi suçlarından yakınan ve sahte faturaya katlamalı cezalandırmadan şikâyetçi olan okurlarımın durumunu özetleyen iki örnek soru da bakın şöyle:
VERGİ SUÇU DÜZENLEMESİ NE ZAMAN?
C.B.: Bursa’da bin 200 kişi çalışan şirketiz, matrah artırımı da yapsak yine bir şekilde ceza var. 2008-2011 yıllarından sorumlu tutup 12 yıl ceza verdiler. Toplam maddi zarar karşılığı devlete 85 bin TL ödedik. Bu nasıl vergi barışı? Bu çok acil bir durum. Vahim sonuçları var. Vergi suçu düzenlemeleri ne zaman yapılır?
İ.O.: 2016-2017 yıllarında şirketimize, mal aldığımız firmalardan sahte fatura çıktı. Ödemelerini havale yolu ile yapmamıza rağmen kabul etmediler ve savcılığa verdiler. 2016 yılı için 3 yıl 1 ay, 2017 için 3 yıl 1 ay, toplam 6 yıl 2 ay hapis cezası yapıyor. Her yıl sahte fatura çıkarsa hepsinden ayrı ayrı mı yargılanacağız? Bu kanunda bir değişiklik olacak mı?
ÇEK DOSYALARININ SAYISI 250 BİNİ BULDU
Karşılıksız çek mağduru okurlarımın sorularıyla ilgili vergi hukuku uzmanı avukat Dr. Serkan Ağar bakın şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bir sitede kiracıyım. Asansör bozuldu ve yenisi yapılıyor. Site bahçesinde ağaçlar dikiliyor. 400 lira olan aidat 600 liraya çıktı. Yeni asansörün, site bahçesindeki peyzajın parasını ev sahibi yerine ben ödemiş olmuyor muyum? Ne yapabilirim?”
AİDAT HANGİ KRİTERLERE GÖRE BELİRLENİR?
Okurum E.E. ise apartmanda oturuyor, aidatın nasıl ve neye göre belirlendiğini öğrenmek istiyor. E.E.’nin sorusu şu:
“Giriş katında oturuyorum. Bina 3 katlı, asansör yok. Biz aidat ödemesini kata göre yapıyorduk. Yani giriş kattan düşük, yüksek kattan yüksek aidat toplanıyordu. Bu hesaplama doğru mu?”
KMK’DA KATA GÖRE AİDAT TOPLAMA UYGULAMASI VAR MI?
Okurum E.E. ve diğer okurlarımın benzer sorularını Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK) hükümleri ışığında yanıtlamak mümkün. Aidatı apartman ve sitelerin aylık/yıllık giderlerini karşılamak için kat maliki ya da kiracılardan toplanan bedel olarak tanımlamak mümkün. KMK’nın “Anagayrimenkulün genel giderlerine katılma” başlıklı 20. maddesindeki aidatın (avans) ne şekilde toplanacağı açıkça düzenlenmiş durumda. Bakın şöyle:
“Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça:
Önce okurum Y.E.Y.’nin sorusu:
“Özel okulda çalışan bir öğretmenim. Pandemi dolayısıyla maaşımda kesinti yapılıyor. Bu yüzden anlaştığım kirayı ödemekte zorlanıyorum. Sözleşmenin bitmesine 3 ay kaldı. Bir de depozitom var ev sahibinde. Kendilerinden bu durumdan dolayı dostane şekilde indirim talep ettim son 3 ay için, fakat kabul etmediler. Pandemi mücbir sebebiyle kira kontratı bitmeden evi tahliye etmem mümkün müdür? Herhangi bir tazminat ödemek zorunda kalır mıyım?”
KORONAVİRÜS MÜCBİR SEBEP
Ankara Barosu avukatlarından Buğcan Çankaya, Y.E.Y. başta, koronavirüs nedeniyle kirada indirim ve kira sözleşmesi dolmadan evden çıkmak isteyen okurlarımın, benzer sorularını ayrıntılı şekilde bakın şöyle yanıtladı:
TBK’DAKİ İSTİSNA: AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ
“Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Yargıtay tarafından benimsenen sözleşmeye bağlılık ilkesinin istinası ise kira sözleşmelerine dönük açılacak ‘uyarlama davası’dır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 138. maddesinde ‘Aşırı İfa Güçlüğü’ madde başlığı altında düzenlenmiştir.
UYARLAMA VEYA FESİH TALEP EDİLEBİLİR