Osman Müftüoğlu

Toksin biriktiriyoruz

18 Aralık 2019
Enerjiyi yiyip içtiğimiz gıdaları bedenimizde yakarak üretiyoruz ve bir tür makine gibiyiz. Yakıt alıyor, o yakıttan enerji oluşturuyoruz. Peki, bu enerji oluşumu sürecinde ortaya çıkan “atık ürünler” ne oluyor? Biriken toksinlerden arınmak yani detoks yapmak neden zorunlu bir sağlık prensibi?

Kalbimiz hiç ara vermeden 24 saat güm güm çarpıyor. Akciğerimiz biz uykudayken bile nefes alıp veriyor. Beynimiz için de durum aynı, her gün milyonlarca bilgiyi depoluyor ya da bize hatırlatıyor, ayrıca tonla mekanik fonksiyonun emirlerini verip algılarını yönetiyor. Dahası gece uykudayken bile rüya, hafıza, gündüz öğrendiklerimizi işleme gibi pek çok faaliyetine devam ediyor ve hiç ara vermiyor. Yürürken kaslarımızda, sindirim süresince bağırsaklarımız ve karaciğerimizde, idrar süzerken böbreklerimizde müthiş metabolik faaliyetler oluyor. Ve bunların hepsi için de sürekli enerjiye ihtiyacımız var.
Enerjiyi yiyip içtiğimiz gıdaları bedenimizde yakarak üretiyoruz ve biz de bir tür makine gibiyiz. Yakıt alıyor, o yakıttan enerji oluşturuyoruz. Peki, bu enerji oluşumu sürecinde ortaya çıkan “atık ürünler” ne oluyor? Biriken toksinler ne yapıyor ve o toksinlerden arınmak yani detoks yapmak neden zorunlu bir sağlık prensibi?

Toksin çöplüğü olmayın

Toksinlerin bedenimizden uzaklaştırılması konusu çok önemli. Çünkü hem yiyip içtiklerimizin yapısı ve içerikleri zehirli toksinler meydana getirmeye müsait hale geliyor, hem de bedenimiz sigara, alkol, egzoz gazları, hava kirliliği, yiyecek ve içeceklerdeki kimyasal maddelerle birer kimyasal çöplüğe dönüşüyor. Peki, bu atıkları atma işini düzgün ve düzenli becerebiliyor muyuz?
İşte bu soru çok mühim ve yanıtı net değil. En temiz ve kaliteli gıdalarla beslendiğiniz zaman bile kazandığınız kalorilerin atıklarını atmakta zorlanabiliyorsunuz. Mesela günlük kalori tüketiminizin büyükçe bir bölümünü karbonhidratlardan kazandığınızda bunları karbondioksite dönüştürüp nefesle uzaklaştırabiliyorsunuz. Ancak bedeninize fazla miktarda protein ve yağ yüklediğinizde ortaya çıkabilecek toksik maddeleri etkisizleştirmekse bu kadar kolay olmuyor. Kalıntı maddeler, çöpler bazı sağlık sorunlarına sebep oluyor.
İşte bu nedenle detoksun, toksinlerden arınma işinin hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmesi lazım. Doğal detoks sistemlerimiz yeterli durumda. Ama bu sistemleri güçlendirmekte fayda var.

Zerdeçal nasıl tüketilmeli

Baharat mucizesi zerdeçalın sağlık marifetlerinden daha fazla yararlanmayı düşünüyorsanız, saf ve doğal zerdeçalı, hazır zerdeçal tabletlerine tercih edin. Makul doz taze zerdeçal kökü için yarım santimlik bir parça yetiyor. Bunun eş değeri ise dörtte bir çay kaşığı toz zerdeçal.

Yazının Devamını Oku

Kandida işgaline dikkat edin

17 Aralık 2019
Bağırsaklarımız, özellikle de kalın bağırsaklarımız muhteşem bir ‘biyolojik ekosistem’e ev sahipliği yapıyor. Bu ekosistemin ‘doğal üye’lerinden biri de kandidalar. Ne var ki ekosistem bozulur, mikrobiyota isimli bu yapının dengeleri değişir ve disbiyozis yani biyolojik bozuşma başlarsa kandidalar sistemi işgal edebiliyor. Bu işgal bazen makat, vajina bölgelerine bazen de mide, yemek borusu hatta dile kadar yayılabiliyor. İşte bu durumda bazı ciddi sağlık sorunları da anında devreye giriyor. Neler mi? Buyurun...

Kandida işgali neler yapıyor

◊ Yorgunluk, halsizlik, bitkinlik
◊ Ağız kuruluğu, ağızda yaralar, yutma zorluğu ve ağız kokusu
◊ Baş, kas, eklem ağrıları
◊ İdrar yolu enfeksiyonları, genital akıntı ve ağrılı idrar yapma
◊ Konsantrasyon bozukluğu, odaklanma kusuru, unutkanlık
◊ El ve ayaklarda üşüme veya yanmalar

Yazının Devamını Oku

2020'nin beslenme trendleri

16 Aralık 2019
Başlığı okuyunca aklınıza hemen “Beslenmenin de trendi mi olur hocam?” sorusu gelirse şaşırmam!

Nedeni şu: Bana göre de beslenmenin trendi olmaz. Olsa olsa ‘anayasası’ olur. Böyle bir anayasa zaten var ve sadece 3 maddeden ibaret:

1- YETERLİLİK PRENSİBİ: Yeteri kadar beslenecek, ihtiyacınızdan az ya da çok yemeyeceksiniz.

2- ÇEŞİTLİLİK PRENSİBİ: İhtiyaçlarınızı farklı kaynaklardan kazanmaya çalışacaksınız.

3- DENGE PRENSİBİ: Protein, karbonhidrat ve yağ dengesine dikkat edeceksiniz.

Eğer bu anayasaya harfiyen uyar ve bu arada beslenmenize ‘keyif ve hoşgörü’ ve de ‘yeni ve farklı lezzetler’ ekleyebilirseniz işiniz daha kolaydır. Yenilik ve farklılıkları da sosyal ve bilimsel değişimler belirliyor. 2020’de daha çok önde olacak o değişimleri merak ediyorsanız buyurun...

1- BU İKİLİ YARIŞIYOR

Geçen yılın baharat şampiyonu zerdeçal. Bu yıl zencefil en az onun kadar sık konuşulacak. Geçtiğimiz yıl zencefil pazarındaki yüzde 6.5’lik büyüme de bunun kanıtı. Önerim taze ve toz zencefili yemeklerinize, baharat karışımları ve diğer gıdalarınıza daha sık eklemenizdir. Tabii ki zerdeçalı bu yıl da asla ihmal etmemeniz şartıyla.

Yazının Devamını Oku

İyi bak kendine!

13 Aralık 2019
Tavsiyem şu: Uzun yaşamın sırlarını orada burada aramak, mucize haplar, iksirler, otlar, çöpler peşinde koşmak yerine işe “kendinize iyi bakmak”la başlayın.

Hayatınızı, doğrularınız ve yanlışlarınızı, yaşam tarzı seçimlerinizi, aileniz, işiniz, dostlarınız ve yaşadığınız çevreyle ilişkilerinizi samimiyetle sorgulayıp doğru ve kalıcı çözümler arayın.
Ayrıca manevi yaşamınızı zenginleş-tirmeye bakın.
Hazıra değil, huzura odaklanın.
Daha çok sevmeyi, hoş görüp affetmeyi, “bu da geçer yahu!” diyebilmeyi öğrenin.
Bedeniniz kadar ruhunuzu da beslemeyi, kaslarınız ve eklemlerinizi daha sık hareket ettirmeyi, daha güzel uyuyup, sık sık mola vermeyi, sosyal ilişki ağınızı daha çok genişletmeyi, kendinizle de dalga geçebilmeyi, hayatı daha çok kucaklayıp sevmeyi hedefleyin.
Emin olun, gerisi kendiliğinden gelecektir.

Belleği güçlendiren vitaminler

◊ B12

Yazının Devamını Oku

B12 iştah açmaz

12 Aralık 2019
Sadece B12 vitamini değil, prensip olarak hiçbir vitamin iştah açmaz. İstisnai durumlar olabilir mi? Olabilir!

Mesela şiddetli bir vitamin eksikliği sebebiyle ciddi iştah kaybı söz konusu ise o eksiğin yerine konulması sonrasında eski sağlıklı durum da, kaybolan iştah da yerine gelir. Yani “artan” değil, “yeniden kazanılan” sağlıklı bir iştah düzeyi söz konusu olur.
Gelelim detaylara...
Suda eriyen, ısıya dirençli, ışığa duyarlı B12 vitamini karaciğerde depolanır.
Sinir kılıfının (miyelin) korunması, kemik iliğinde alyuvar (eritrosit) yapımının artması, demirin depolanması, ağrı eşiğinin düşürülmesi, enerji sağlama, tepkime zamanını kısaltarak beyin etkinliklerine destek olma, toksinlerin atılması, homosistein yapımının engellenerek kalp-damar sistemine destek olma B12’nin başlıca görevleridir.
Bu görevlerin çoğunu da bir başka B grubu vitamin ile; folik asitin desteği ile başarır.
Eksikliğinde; halsizlik, güçsüzlük, denge bozukluğu, ellerde ve ayaklarda uyuşukluk ve karıncalanma, yürüme güçlüğü, unutkanlık, yoğunlaşma yetisinde azalma, ileri dönemlerde bunama belirtileri ve psikiyatrik bulgular ortaya çıkabilir.
Bu vitamini en çok karaciğer ve böbrek, et, tavuk, balık, kabuklu deniz ürünleri, süt ürünleri ve yumurta sarısından kazanabiliriz.

Domates mi suyu mu?

Yazının Devamını Oku

Şekerimin normal olması yetmez mi?

11 Aralık 2019
Açlık insülini 20’yi geçen ama açlık kan şekeri 100 civarında, üç aylık kan şekeri ortalamasını gösteren hemoglobin A1C (HbA1C) seviyesi ise 5.9 olarak saptanan bir hastam, insülin yüksekliği konusunda uyardığımda bana başlıktaki cümle ile yanıt verdi.

O hastama “insülin yüksekliğinin büyük bir risk olduğunu, sorunun sadece kilo fazlalığı ve karaciğer yağlanması ile sınırlı kalmayabileceğini” söyleyince çok şaşırdı.
Ona “insülin seviyeleri aşırı yüksek olan pek çok kişide henüz diyabet ortaya çıkmadan yıllar önce kalp damarlarında (koroner arterler) plaklar, göz damarlarında (retinal arterler) kanamalar ve pıhtılar, böbrek damarları ve süzme sistemlerinde (glomerüller) hasarlar oluşabileceğini” anlattım.
Bu bilgi çok önemli. Zira çoğumuz kan şekerimiz 110 barajını geçene ve doktorlar “Tip 2 diyabet” hastası olduğumuz haberini bize verene kadar ne insülin fazlalığını ne de insülin direncini ciddiye alıyoruz. Problemi sadece “göbekli olmak” ile sınırlı sanıyoruz.
Lütfen sizin de aklınızda olsun:
Kan şekeri artışı da, zamanla gelişen trigliserit, kolesterol ve ürik asit yükselişi de sebep değil sonuçtur.
Sebep “insülin fazlalığı” yani “ hiperinsülinemi” ve onun neticesinde gelişen “insülin direnci” meselesidir.
Problem bu iki aşamada çözülmez de süreç “gizli şeker” veya “Tip 2 diyabet” aşamasına kadar ilerlerse damar hasarı çoktan başlamış demektir.

Etkin bir ev ve ofis egzersizi: Çömelme

Yazının Devamını Oku

Demire dikkat

10 Aralık 2019
Gereksiz yere demir yüklemek ciddi bir risk. Demiri takviye olarak kullanmak da öyle. Bu nedenle içinde demir bulunan hiçbir multivitamini yutmayın. Doktorunuz reçetelendirmedikçe kendi kararınızla demir takviyesi almayın. Fazla demirin erken yaşlanma ve toksik zararları var. Mesela mı?

◊ Kanser riskini artırıyor.
◊ Damar sertliğini tetikliyor.
◊ Karaciğer ve pankreasta harabiyet yapıyor.
◊ Mitokondri fonksiyonlarını bozuyor, kronik hastalıklara zemin hazırlıyor.
Yılda bir defa demir ferritin ölçümü yaptırın. Bu ölçüme “CRP” ve “GGT” testlerini de ilave ettirin. Bu üçlü tarama muhtemel bir “kronik inflamasyon” meselesinin en güvenli ipucu kabul ediliyor.

Zeytin yaprağı özünün faydaları

◊ Kolesterolü dengeler.

Yazının Devamını Oku

2 öğün yeter mi

9 Aralık 2019
Özel bazı durumlar dışında, ciddi bir sağlık sorununuz da yoksa günde 3 öğün yerine 2 öğün beslenerek daha fit ve formda olmanız, daha makul bir kilo düzeyinde kalmanız pekâlâ mümkün.

Aslında bu yeni bir beslenme yaklaşımı da değil. Ayrıca sürekli uygulanması da gerekmiyor, yılın bazı dönemlerinde “geçici” olarak da uygulanabiliyor. Yaklaşımın esası, günün 14-16 saatini “aç”, yani herhangi bir besin tüketmeden sadece “su” ve “şekersiz içecekler/çay/kahve/sebze suları” içerek geçirmek, beslenmenizi geri kalan 8-10 saate sıkıştırmak. Tavsiye edilen, bu 8-10 saatlik sürede de şekerli, unlu, nişastalı, kalori bombası, yükte ağır pahada hafif besinleri ve de sağlığa zaten zararlı olduğu bilinen gıdaları yiyip içmemeniz, mümkünse de aşırı kalori yüklemeden uzak kalmanız.

14-16 saatlik açlık dönemini gece de gündüz de kullanabilirsiniz. 14-16 saat kadar süren bu açlık döneminde aşırı aktivite yapmamanız, orta ağırlıkta bir egzersiz planı ile (mesela yürüyüş) yetinmeniz daha doğru bir aktivite seçimi olacaktır.

8 İPUCU

* Kadınların 14, erkeklerin 16 saatten daha uzun aç kalmaları önerilmiyor.

* Ciddi bir sağlık sorunu ya da organ yetmezliği olmayan, 20 yaş üstü 75 yaş altı herkes bu metodu uygulamayı deneyebilir.

* Şeker hastaları, ağır hipoglisemikler, özellikle insülin kullanan diyabetliler, organ yetmezliği olanlar için uygun değil.

* İnsülin direnci olanlara gelince... Bu beslenme tarzı onlar için özellikle tavsiye edilen bir seçim.

Yazının Devamını Oku