Yine de “Bu salgın ne zaman biter?” diye soranlara da hak vermemiz lazım. Hepimiz sıkıldık, bunaldık Neredeyse gırtlağımıza kadar salgın haberleriyle tıkandık. Eğitim aksadı. Ekonomi adeta dibe vurdu. Sosyal yapı çökmese bile ciddi bir travma aldı.
Kısacası, korona krizinde günün en mühim ve can alıcı sorusunun başlıktaki soru olması normal sayılmalı.
Peki ya o sorunun cevabı? Bana göre cevap birkaç farklı ayrıntıda gizli. İşte o ayrıntılar...
Bugüne kadar tanışma fırsatı bulamadığım Sayın Bakan Koca’dan bazı bilgileri o telefon görüşmesinde detaylı öğrenme fırsatı buldum.
Şu kesin: Yaşadığımız bu tatsız süreçte elde ettiğimiz tedavi başarısında sağlık ordumuzun fedakârane ve kahramanca çabaları bir numaralı faktördür ve bundan hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu dahi yoktur.
Dr. Fahrettin Koca’dan öğrendim ki tedavideki başarıda etkili bir faktör daha var: Tedavi protokolünde yapılan akılcı ve hızlı değişimler!
Anlaşılan o ki o değişimler sayesinde daha ilk günden itibaren çok az insanımızı kaybettik. Tedavi sürecini ciddi ölçüde kısalttık. İyileşme rakamlarımızı fark edilecek derecede yükselttik.
Salgının ne zaman sonlanacağını tahmin etmek pek mümkün değil. Ama “Salgının kontrol altına alındığını nasıl anlarız?” sorusuna cevap ararsak daha kolay yol alırız.
Herhangi bir salgın hastalığı kontrol altına alıp almadığınızı anlamak istiyorsanız, iki parametreyi dikkatle incelemeniz ve izlemeniz lazım:
1- Bugünkü vaka sayısı.
2- Bugünkü iyileşen sayısı.
Günlük yeni vaka sayısını gösteren rakamlar azalırken, iyileşen hasta sayısı rakamlarının artması sevindirici haberlerdir. Eğer yeni vaka sayısı o gün iyileşen hasta sayısının altına düşerse, işte o zaman salgının kontrol altına alındığını, tahminen de olsa ‘işlerin yoluna girdiğini’ söylemek mümkün olabilir.
Son birkaç günde önümüze gelen rakamlar işte bu nedenle memnuniyet verici. Günlük vaka sayısı 3 binlerin altına inme, iyileşen hasta sayısı ise 2 binleri geçme eğiliminde.
Dün akşam açıklanan rakamlar işte bu nedenle çok önemli. 45 gün sonra günlük iyileşen sayısı, günlük yeni vaka sayısını yakalamak bir yana, adeta ezdi geçti! Sağlık Bakanlığı, iyileşen sayısını 3246, yeni vaka sayısının ise 3122 olduğunu açıkladı...Umalım ki önümüzdeki günlerde de bu güzel haberler devam etsin.
Bu gibi hastaların tedavisiyle ilgilenen kliniklere ‘intaniye servisi’, bu alanda uzmanlaşmış doktorlara da ‘intaniye uzmanı’ denirdi.
Kısacası şimdilerde enfeksiyon hastalıkları olarak tanımladığımız alan bundan 40-50 yıl önce intan hastalıklar (bulaşıcı hastalıklar/enfektoloji) olarak adlandırılırdı.
Tıp fakültelerinde hocaları en fiyakalı, dersleri en ağır, bizim öğrenci ya da iç hastalıkları stajyeri olarak kendimizi en çok ‘doktor değil de hekim’ gibi hissettiğimiz klinikler intaniye klinikleriydi.
Bu saygınlığın arka planında da yeni Cumhuriyet’in kuruluş öyküsü ve imzası var.
İsterseniz gelin, o öyküyü kısaca bir gözden geçirelim. Zira o öyküyü anlayabilirsek eğer, sağlık ordumuzun bugünlerde gösterdiği fedakârlık ve alkışlanası başarının temelinde yatan gelenekten kaynaklandığını daha iyi anlayabiliriz.
DR. ADIVAR, DR. SAYDAM, DR. UZ, DR. SAĞLAM
Bana sorarsanız, ciddi bir şans yakaladık: Salgının bundan sonraki döneminin bir bölümünün ramazan ayı ile iç içe olması işimizi kolaylaştıracaktır. Bu iyi haberin birçok nedeni var. Mesela mı? Duygusal bakımdan daha da güçleneceğiz. Moralimiz daha da sağlam hale gelecek. Birbirimize daha çok kilitleneceğiz. Beslenme sistemimiz daha da iyileşecek.
Ama bütün bu avantajlara rağmen ramazan ayı boyunca dikkat etmemiz gereken bazı kurallar var. O kuralları, daha doğrusu o önlemleri 10 maddede özetlemeye çalışacağım...
23 NİSAN KUTLU OLSUN
DÜNYANIN ilk ve tek ‘Çocuk Bayramı’nın ve Yüce Meclisimizin kuruluşunun 100. yılı hepimize kutlu olsun...
OKUR SORULARI
Unutmayalım ki bu bir ‘pandemi’. Bu bir ‘küresel’ salgın. Bu bir ‘varlık ya da yokluk’ meselesi. Sadece bugünü değil yarını da ilgilendiren mühim bir tehdit. Hiçbirimizin kendimizi bir an bile güvende hissetme lüksü yok. Hiçbirimiz işi şansa bırakamayız. Hiçbirimiz “Bana bir şey olmaz!” ya da “İş olacağına varır!” diyemeyiz. Rehavete kapılmamak, yakaladığımız ‘başarı ipi’nin ucunu sıkı sıkıya tutmak zorundayız.
Gelin beni dinleyin, ramazan süresince de tedbirleri gevşetmek yerine daha da sıkılaştırmayı deneyin.
Ramazanla ilgili ilave önlemleri özetlemeye çalışacağım.
Sosyal mesafe kurallarının yok sayıldığı, temas etmeme meselesinin pas geçildiği, maske takma kuralının dikkate alınmadığı bu kargaşa ortamında gizli/sessiz taşıyıcılar nedeniyle salgının yeniden bir zirve yapma sürecine gireceğinden hepimiz çok korktuk.
Kesinlikle haklıydık. İnşallah böyle bir yanlış bir daha tekrarlanmaz.
Peki bu yanlışın sonuçları belli oldu mu? Korktuğumuz şey başımıza geldi mi?
Muhakkak ki bir hasar var, muhakkak ki çok yanlış bir işti. Peki rakamsal veriler ne durumda? İlk yanıtlardan birini Chicago Üniversitesi (ABD) Ekonomi Profesörü Ufuk Akçiğit veriyor...
Bunun birçok belirleyici alt parametresi olsa da esas faktörün sağlık ordumuzun gösterdiği yüksek performans olduğu kesindir. Tedavi başarısındaki sırrımız sadece hafif, orta ve ağır vakaların iyileştirilmesiyle de sınırlı değil.
Yoğun bakım tedavisinde de ciddi bir başarıya imza attığımız kesindir. Yoğun bakıma ihtiyaç duyan hasta sayımızın düşüklüğü, yoğun bakımda kalma süresinin kısalığı emin olun dünyaya örnek gösterilecek düzeyde.
Peki bu başarının ardındaki alt parametreler neler? Nasıl oldu da bu kadar güçlü bir performans sergilendi? Bu ve benzeri soruların yanıtlarını alttaki kutuda özetlemeye çalışacağım ama doktorundan teknisyenine, hemşiresinden diğer hasta bakım personeline bu son derece stratejik alanda hizmet gören sağlıkçı kardeşlerimin hepsine tebriklerimi iletiyor, alınlarından öpülesi başarıları için hepiniz adına teşekkür ediyorum.