Osman Müftüoğlu

Pandemide uçak mı karayolu mu

4 Temmuz 2020
Geçen hafta olduğu gibi bu hafta da yolculukta uçağı tercih ettim.

Nedeni, uçakla yolculuğu daha güvenli bulmam. İsterseniz gelin, biraz daha detaya girelim, “Uçakla yolculuk neden daha güvenli?” sorusuna daha açık ve net yanıtlar verelim.

İlk gerekçem havalandırma, yani filtrasyon sisteminin güvenliği. Uçaklar havalandırmada filtrasyon sistemi olarak HEPA filtrelerini kullanıyorlar. Bu filtreler çok güvenli. 10 nanometre ve daha büyük olan her parçacığı rahatlıkla tutabiliyorlar. COVID-19 enfeksiyonuna yol açan yeni koronavirüslerin çapı yaklaşık 125 nanometre. İşin uzmanları zaten en çok da bu noktanın üzerinde duruyorlar, virüsün HEPA filtresinden geçemeyeceğinin altını çiziyorlar. Ayrıca aynı uzmanlar “Bitmedi, başka ayrıntılar da var!” diyor ve şunları ekliyorlar:




PÜF NOKTASI: UÇAKLA DAHA GÜVENLİ SEYAHAT İÇİN

Yazının Devamını Oku

Bu rakamlardan korkalım

2 Temmuz 2020
Manzara net ve açık. Rakamlar bize şunları söylüyor: “Böyle giderse eğer değil eylülde, yani okullar açılmadan hemen önce 100’lü rakamları görmek, 500’lü rakamları görünce bile ‘Oh be!’ deyip havaya zıplayacağınızdan emin olabilirsiniz. Ve yine böyle giderse eğer, bu rakamlarla eylülde okulları açmayı unutun. Bitmedi, dahası var. Mesele sadece okulların açılmasıyla da sınırlı değil. Bu gittikçe uzayan ve uzadıkça da tadı kaçan süreci eğer bir an önce durduramaz iseniz, her şey bir yana, zaten çoktan arızaya geçmiş psikolojiniz daha da bozulacaktır.”

Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca yine haklı. Evet, kara göründü ama bu rakamlarla o karaya çıkmak bir hayli zor. Ve bir uyarı: Aklınızda olsun salgın denizindeki kabarmalar da giderek büyüyebilir, karaya varmak orta vadede bile uzayabilir.

NE YAPMALI
YENİ BİR PLAN LAZIM
KISACASI ortada ciddi bir tatsızlık var. Eğer hemen bir şeyler yapılmazsa durum daha da ciddileşecek. İşte o zaman da durum gerçekten ve emin olun “yandı gülüm keten helva”dan farksız hale gelecek. Kısacası ve özeti şudur: Kusura bakmasın, geçtiğimiz günlerde Tarafsız Bölge’de izlediğim Dr. Ateş Kara Hoca ile aynı düşüncede değilim. Bu rakamlara iyimser bakmak mümkün değil. Yine bu rakamlara bakarak “Yeni normal ile birlikte günlük vaka sayıları 2-3 binli rakamları da bulabilirdi” diyerek, 1300-1500’lere razı olmak makul bir yaklaşım olmamalı. Manzara şu: Bir yerlerde çok ciddi ve önemli eksiğimiz var. Bazı noktalarda başaramadığımız hatalar söz konusu. Eğer bir an önce o hatalar, eksiklikler, noksanlıklar belirlenip çözüm yolları saptanmazsa yani bir an önce harekete geçilmezse -altını çiziyorum- sonbaharda can sıkıcı gelişmelerle karşılaşmamız mümkündür. Benden söylemesi...

SORU-CEVAP
AHMET HAKAN BANA SORSAYDI

EĞER

Yazının Devamını Oku

Bodrum'da pandemi teftişi

29 Haziran 2020
“Geldi, geliyor” derken yaz kendini iyice hissettirdi. Neticede şehirler kadar yazlıklardaki pandemi önlemleri de gündemin ilk maddelerinden biri haline geldi.

Bugünlerde herkes imkânları ölçüsünde Ayvalık, Çeşme, Bodrum, Didim, Fethiye, Alanya, Anamur gibi yaz kasabalarına akın ediyor. Ne var ki bu “pandemi gündemli tatil” çoğumuzun da aklını epey karıştırıyor.

Haksız mıyız?

Hayır!



Hayır, çünkü sorun önemli. Biliyoruz ki virüs sadece şehirlerde değil, o güzelim tatil yörelerinde de sokaklara konuşlanmış bizi bekliyor. Peki ne yapmalıyız? Son aylarda çektiğimiz onca sıkıntının üzerine bir de önümüzdeki sıcak ve nemli yazı da bunalarak mı geçireceğiz? Yoksa tatil beldelerinden birine gidip deniz ve havuzların serin sularında yüzmeyi, dinlenmeyi, kafa dinlemeyi mi tercih edeceğiz? Detaylar için buyurun...

Yazının Devamını Oku

Moral bozmak yok

27 Haziran 2020
COVID-19 salgınında işlerin beklediğimiz kadar iyi gitmediği doğru.

Beklentimiz gerçekleşseydi, bugünlerde günlük vaka sayısı 500’ün altına inmeli, yoğun bakımlar iyice tenhalaşmalıydı. Ne var ki ülke genelinden gelen haberler, salgınla maçın ikinci yarısına iyi başlamadığımızı gösteriyor. Bu olumsuz başlangıç için de pek çok faktör öne sürülüyor. O faktörleri hepimiz biliyoruz, yeniden saymaya gerek yok. Şimdi yapılması gereken şu: Bana sorarsanız yeni bir derlenip toparlanma çalışması içine girmenin zamanıdır. Problemi masaya yatırıp yeni ve etkili çözüm önerileri oluşturmamız lazım. Tabii bu arada da bu işleri yaparken enseyi karartmamak ilk şart.



SÜREYİ UZATMAYALIM

Kanaatimce hâlâ biz başarılıyız. Ve hâlâ maçı kazanma şansımız oldukça yüksek. Hatta kesin gibi. Ne var ki daha önce de yazdığım gibi sadece maçı kazanmak bize yetmiyor. Maçın süresi de önemli. Fazla uzatmamak, galibiyeti bir an önce ilan edip vaka sayısını sıfırlayarak sosyal yaşama da ekonomiye de daha derin, güçlü, etkili nefesler aldırmak zorundayız. Bu nedenle de 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in söylediği gibi “Arkamıza değil, önümüze bakma zamanıdır.” Birbirimizi eleştirmeyi ve suçlu aramayı bırakıp çözüme ve başarıya odaklanmalıyız. Rakamlara bakılırsa, koronavirüsten ölüm oranları kıyaslamasında bugünde hâlâ durumu en iyi ülkelerden biriyiz. O rakamları yandaki kutuda bulabilirsiniz.


Yazının Devamını Oku

Pandemiye dayanıklı mısınız

25 Haziran 2020
SALGINDA ilgiyle takip ettiğim gazetelerden biri de New York Times (NYT) oldu. O da Hürriyet gibi okurlarını COVID-19 konusunda bilim insanları ile birlikte bilgilendirmeyi hedeflemişti. Bugün NYT’deki güzel yazılardan birini daha sizinle özetleyerek paylaşmak istiyorum.

Soru şu: Kriz/pandemi insanı mısınız?

Soru önemli. Zira bu kriz de önceki benzerleri gibi geride oldukça fazla psikolojik yük, sosyal travma bıraktı. Hatta kimilerini “post-travmatik stres bozukluğu” hastası bile yaptı. Peki neden herkes kriz stresine aynı ölçüde hassas değil? Kimler daha şanslı ya da şanssız? Bilim insanlarının verdiği yanıtlar özetle şunlar...

ÖNEMLİ

KRİZDE TRAVMA RİSKİNİZ
HERKES karşılaştığı güçlükleri atlatmakta eşit becerilere sahip olmuyor. Söz konusu sosyal krizler olduğunda da bazı özel yetenekler gerektiriyor. Mevcut bazı yetenekler ise işe yaramayabiliyor. Mesela ‘dirençlilik’ başlı başına bir yetenek sayılmıyor. Kriz insanı olmak basitçe çoklu bir etkileşimin ortak neticesi olarak görülüyor. Genetik faktörler, çevresel etkenler, sosyal yapılanmalar, kişisel yaşantılar, geçmişte yaşananlar ve daha pek çok etken krizlerde sizin direnç düzeyinizin belirleyicileri haline geliyor.

Yazının Devamını Oku

Bağışıklık pasaportunuz var mı

22 Haziran 2020
Başlıktaki soruyu “Antikor testim pozitif çıktı, içim rahat olmalı mı?” diye de sorabilirsiniz.

Mantık basit: Eğer koronavirüse karşı koruyucu antikor oluşturduğunuza dair net ve açık kanıtlarınız varsa bu sizin için müthiş bir avantaj olabilir: Zira antikor pozitifliği sizin virüs bulaştırıcısı olmadığınız, daha da önemlisi virüsün size bulaşma ihtimalinin kalmadığını gösteren bir kanıt sayılabilir. Kısacası, eğer elinizde “COVID-19 antikoru pozitiftir” şeklinde bir belgeniz varsa yaşamınız daha kolay olacaktır. Eğer siz de böyle bir “bağışıklık pasaportu”na sahipseniz, yani kanınızda sizi koruyacak miktarda antikoronavirüs antikoru mevcutsa bugünler için ayrıcalıklı bir kişi sayılabilirsiniz: Rahatça seyahat edebilir, korkusuzca gezip dolaşabilir, istediğiniz kafe ve restoranlarda keyif çatabilirsiniz. Alışveriş yaparken ve daha pek çok sosyal faaliyette korkudan uzak bir yaşam sizi bekliyor demektir. Peki ya gerçekte durum ne? Yanıt yandaki kutuda...




UNUTMAYIN: O PASAPORT HENÜZ GÜVENLİ DEĞİL

Yazının Devamını Oku

Salgından kadınlar daha çok etkilendi

20 Haziran 2020
Özellikle izolasyonun yoğun olduğu, sokağa çıkma kısıtlamalarının sık sık tekrarlandığı, endişe ve kaygıların tavan yaptığı ilk bir ayda COVID-19 salgını hepimizi çok ama çok etkiledi.

Zaten böyle olduğu için de neredeyse son 3 ayın istisnasız bir numaralı gündem maddesi oldu. Ama emin olun ki pandemi en çok da kadınlarımızı yordu. Onların ruh ve bedenlerini vurdu. Erkekler ile kadınlar arasındaki farkın birden çok nedeni var. Detaylar için buyurun...

FARK 1: KADINLAR NEDEN DAHA ÇOK YORULUYOR

EVDE kalma süreci her gün mutlaka yapılması zorunlu işler, yanında alınması gereken ek hijyen önlemleri ve artan ev işleri ile birleşti. Çocukların ve eşlerin okul ve işyeri yerine evde kalmaları onların bakım, temizlik ve beslenme süreçlerini de kadınların omuzlamaları, işyüklerini bedensel anlamda en az yüzde 20-25 arttırdı. Ayrıca çoğu kadın salgın sürecinde hastalık bulaşma korkusu nedeniyle düzenli çalıştırdığı yardımcılarını da evine almadı, alamadı. Dolayısıyla işlerin tamamı neredeyse kadınların üzerine kaldı. Bitmedi! Birçok kadın da ek olarak işlerine gitmedi ama “evden çalışmak” zorunda kaldı. Bu da önemli bir faktör oldu.



Yazının Devamını Oku

Yeniden başa mı döndük

18 Haziran 2020
Sanki sihirli bir değnek hepimizin aynı anda omzuna dokundu ve yeni koronavirüs/COVID-19 meselesinde çok iyi bildiğimiz bazı önemli ayrıntıları bize unutturuverdi.

Yani neden ve nasıl olduysa, birdenbire tam da maçın ikinci devresinde toplumsal bir virüs cahilliğinin, aymazlık ve boş vermişliğin çukuruna düştük. İşte bu nedenle bugün yeniden en başa dönüp bazı önemli şeylerin altını bir kez daha çizme ihtiyacı içinde olduğumuzu düşündüm. Lafı sözü uzatmaya gerek yok, buyurun...

BİR GÖRÜŞ
BİZE YENİ ÇÖZÜMLER LAZIM
TABLO net ve açık: Salgının ilk döneminde gösterdiğimiz başarının çok uzağındayız. Sebebini de hemen açıklayalım: Yeni normale toplumsal uyumda maalesef sınıfta kaldık. Kademeli normalleşme sürecini bir yana bıraktık, salgın havuzunun içine adeta balıklama daldık. Tecrübeli bir hekim olarak belirtmek zorundayım: BU BÖYLE GİTMEZ! Böyle giderse de salgın asla bitmez, neticelenmez.

BİR ÖNERİ

Yazının Devamını Oku