Nedeni şu: Omikron vakalarını izleyen uzmanlar, bu yeni varyantın “daha hafif bir hastalık tablosu” oluşturduğu görüşündeler. Ayrıca yeni varyanttaki yapısal değişimlerin, bulaşıcılığı da korkulan ölçüde arttırmayabileceğini düşünüyorlar. İyi haberler sadece bu ikisiyle de sınırlı değil: Omikron varyantının insanlık için bir çeşit “yeni yıl hediyesi” olabileceğini düşünenler bile var. Bunlardan biri de Almanya’da görevini sürdüren bir toplum sağlığı uzmanı: Prof. Dr. Karl Lauterbach. Detaylar için buyurun...
İYİ HABER 1
DR. LAUTERBACH: OMİKRON PANDEMİYİ BİTİREBİLİR
Omikron’un “S proteini/dikensi protein” yapısında oluşan yeni değişikliklerin o eski bilinen virüsü “daha da bulaşıcı hale getirip getirmeyeceğini, hastalık yapma ve hastalığı ağırlaştırma gücünü etkileyip etkilemeyeceğini, onu aşılara karşı dirençli hale getirip getirmediğini” henüz bilmiyoruz. Neticede de “sorulacak soruların sayısı çok, elimizdeki bilgiler ve alabileceğimiz yanıtların sayısı az olunca” endişelerimiz her gün biraz daha artıyor.
KANAATİM ŞUDUR: Görünen o ki “aşılama” meselesini dikkatle sürdürdüğümüz ve güçlendirdiğimiz, “maske, mesafe, hijyen üçlüsü”nü yeterince uygulandığımız takdirde bu yeni mutasyonu da bir şekilde savuşturacağız. Özetle daha dikkatli olmamız gereken bir dönemden geçtiğimiz kesindir ama paniğe de gerek yoktur.
HAFTANIN SORUSU
D VİTAMİNİNİZ YETERLİ Mİ
D vitamini gücünüz, zannettiğinizden çok daha önemli bir sağlık ve sağlamlık belirleyicisidir. Başlangıçta yalnızca “kemik/diş dostu” olduğu zannedilen bu mühim vitaminin her gün yeni bir marifeti ortaya çıkıyor: “Kas erimesinin önlenmesi, farklı kanserlere karşı tedbir alınması, kronik iltihaplanmanın durdurulması, belleğin korunması, damar sertliği, hipertansiyon, diyabet ve benzeri kronik yaşlılık sorunlarının yavaşlatılması” söz konusu olduğunda da “bağışıklığı koruma” meselesi devreye girdiğinde de D vitamininin vazgeçilmez bir doğal molekül olduğu unutulmamalıdır. Yaklaşan kış ve yoğunluğu giderek artan COVID-19 problemi dikkate alındığında, yani, “bağışıklık gücü” bugün için öncelikli gündem haline geldiğinden D vitamini diğer vitaminlerden biraz daha öne çıkıyor. Bu nedenle imkânı olan herkesin D vitamini seviyelerini yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
AKLINIZDA OLSUN
ŞEKER HASTALIĞININ FARKLI İŞARETLERİ DE VAR
Dünya Sağlık Örgütü o varyantları “Alpha, Beta, Delta” gibi harflerle tanımladı. Ve yine salgının başından bu yana karşımıza çıkan her varyant yüreğimizi hoplattı. Çünkü aklımızda daima “Acaba bu yeni varyant öncekilerden daha mı kolay bulaşır, daha mı ağır hastalık yapar, daha mı öldürücüdür, ilaçlara cevap verir mi, vermez mi, yaptırdığımız aşılar bu yeni varyanta da etkili mi, etkisiz mi?” gibi yüzlerce soruyu aklımıza getirdi.
KÖTÜ HABER ŞU: Geçtiğimiz hafta nur topu gibi yeni bir varyantımız daha dünyaya(!) geldi: Türkçe yazılışı ve okunuşuyla yeni varyanta “OMİKRON” adı verildi.
İsterseniz gelin haftaya sadece salgın matematiğini bilen uzmanları değil, ülke başkanlarını bile ciddi ölçüde korkutan bu yeni varyantla ilgili bazı sorulara yanıt arayarak başlayalım.
İstatiksel rakamlara göre, her 4 yetişkinimizden en az biri ya obez ya diyabetli ya da hipertansiyonlu. Yine uzmanlara göre, her 4 yetişkin vatandaşımızdan birinin karaciğeri kesinlikle yağlı. Kalp damar hastalıkları, kronik nörolojik hastalıklar ve benzeri sağlık problemlerinde de ciddi bir artış var. Kısacası konu önemli. Peki, bu tatsız/olumsuz gelişmenin nedenleri neler? Sözü fazla uzatmadan o nedenlerden birini, hatta birincisini ben hemen söyleyeyim: İNSÜLİN DİRENCİ! Peki, nedir, neyin nesidir bu insülin direnci denen sorunun esası?
ÖN BİLGİ
AZI DA ÇOĞU DA PROBLEM BİR HORMON
MEVLANA DİYOR Kİ...
GÜN ışığındaki toz zerreleri benim...
Güneş benim...
Sabah sisi ve akşam yeli benim...
Korunun tepesinde esen rüzgâr benim...
Kıyıya çarpan dalga benim...
Bayrak direğiyim, dümenim, omurgayım, dümenciyim...
Nedeni şu... Favipiravir, salgının başından bu yana COVID-19 hastalarına hatta hastalık belirtisi göstermeseler bile PCR testi pozitif çıkanlara önerilen antiviral bir ilaç. Aslında daha en başta bile etkinliği konusunda hepimizin -herkesin-ciddi kuşkuları vardı. Ama biraz da “Elde başka çare yok” diye düşünülerek “Belki biraz faydası olur” umuduyla öneriliyordu. Ne var ki yeni bir çalışma-FAZ 3 PRESECO çalışması- Favipiravir’in etkinliğinin neredeyse 0 noktasında olduğunu net ve açık olarak gösterdi. Bizde de Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi hocalarımızdan bazıları (mesela Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz) bu yeni araştırmanın sonuçlarına dayanarak, “Favipiravir’in bundan sonraki kullanımı konusunda” tereddütlerini açıkladılar. Görünen o ki Sağlık Bakanlığı ve COVID-19 Bilim Kurulu’muz daha fazla beklemeden, bu ilacın kullanımıyla ilgili net bir karara süratle varmak zorunda.
ÇOK ÖNEMLİ
OKULLARA DİKKAT EDELİM
Markette, manavda, pazarda satılan sebze ve meyvelerde de en az eczanelerde bulabileceğimiz gıda takviyelerindekiler kadar değerli ve etkili “sağlık koruyucusu doğal moleküller” var. Yani söz konusu sağlık, özellikle “sağlığı korumak” olduğunda “YEŞİL ECZANE” alternatifini de dikkate almamız lazım. İsterseniz gelin, bu güzel hafta sonunu, yaklaşan kış ve artacak bağışıklık gücü ihtiyacımızı da dikkate alarak “Yeşil eczanede neler var?” sorusuna ayıralım. Hazırsanız buyurun...
İLK 5VARAN 1-KUVERSETİN: Bu antioksidan özellikle son 2 yılda muazzam bir popülerlik kazandı. Nedeni ise virüs enfeksiyonlarını önlemedeki muazzam başarısı oldu. Kuversetinin yaşadığımız pandemi sürecinde yeni koronavirüsten korunmada da son derece etkili bir doğal molekül olduğu anlaşılıyor. Bu mucize doğal ilaç virüsün hücrelere girmek için tutunduğu “ACE-2 kapıları”nı adeta kilitliyor, neticede de virüsü kapsanız bile onun hücrelerinize girme ve sizi hasta yapabilme ihtimali önemli ölçüde azalıyor. Bu da hastalıktan korunmanızı sağlıyor. Ülkemizde de İZOKUVERSETİN esaslı başarılı bir takviye Sağlık Bilimleri Üniversitesi tarafından üretilip halkımızın kullanımına sunuldu. Bu bilgiyi de bir kenara lütfen özenle not ediniz. Kuversetinin en zengin olduğu besinlerin başında KIRMIZI SOĞAN ve ELMA geliyor. Bu nedenle özellikle bugünlerde “HER GÜN BİR SOĞAN VE BİR ELMA YAKLAŞIMI” son derece mantıklı bir seçim olabilir.
VARAN 2-KATEŞİNLER: Üzerinde en çok çalışılan antioksidan gruplarından biri. Çok sayıda kateşin var ve hepsi faydalı, hepsi değerli. En zengin kaynakları ise ÇAY ve BÖĞÜRTLENGİLLER. Yeşil çayda siyah çaydan biraz daha fazla bulunuyor.
VARAN 3-RESVERATROL:
Oysa her gün yine binlerce insanımız bu hastalığa yakalanıyor ve günlük kayıplarımız 200’lü rakamlara -maalesef- zımbalanmış gibi karşımızda duruyor. Diğer taraftan pek çok konuda olduğu gibi sağlık alanında da muazzam bir “bilgi kirliliği” var. Çoğu “sağlık meraklısı” maalesef farkında bile olmadan bu kirliliğin içinde -yüzüyor bile diyemeyeceğim- adeta debelenip duruyor! Oysa sağlığımızı yönetmek de hayatımızın pek çok alanı gibi son derece basit ve sıradan bir süreç. Peki, bazı detaylar, gözden kaçabilecek önemli ayrıntılar yok mu? Tabii ki var! Ama bilelim ki o ayrıntıların çoğu, uygulanması zaten imkânsız şeyler. İsterseniz gelin sözü fazla uzatmadan basit, önemli ve uygulanabilir bazı sağlık ayrıntılarına kısaca bir göz atalım.
MADDE 1 - GGT ÖNEMLİDİR
“KARACİĞERİMİZ ne durumda?” diye merak ederek sık sık yaptırdığımız GGT, açılımlı adıyla “Gamma Glutamil Transferaz” tarama testi maalesef biz doktorların bile değerini/anlamını yeterince bilmediğimiz basit, ucuz ama önemli mi önemli bir laboratuvar testidir. Bu testin rakamlarındaki ufak oynamalar bile sağlığımızdaki pek çok anormalliğin ilk ve tek ifadesidir. Bırakın normal sınırları geçmesi, GGT’nin 30’un üzerine çıkması bile ciddi bir sağlıksızlığın, önemli bazı tehlikelerin işareti olabilir. Hele bir de elinizdeki o laboratuvar kâğıdındaki GGT rakamları 50’lileri, 60’ları çoktan aşmışsa sizin daha da dikkatli olmanız gerekir. Nedenine gelince... Yüksek bir GGT testinin neler ifade edebileceğini yandaki kutuda özetlemeye çalıştım.
MADDE 2 - YÜKSEK GGT RAKAMLARI BİZE NEYİ ANLATIR
Karaciğerimizin yağlandığını, işini yapmakta zorlandığını...
Toksik yükümüzün çoğaldığını, karaciğer lavabosunun tıkanmaya başladığını...
Karaciğerimizin glutatyon ihtiyacının zirve yaptığını, Faz 2 detoks sisteminin aksadığını...