Osman Müftüoğlu

Öfkeye dikkat!

31 Ocak 2022
Öfke meselesi ve öfke kontrolü, son günlerde en çok tartıştığımız ve çözümüne çok ihtiyaç duyduğumuz konuların başında geliyor.

Size de şaşırtıcı gelecek ama ruh sağlığı uzmanlarına göre, öfkenin de “sağlıklısı” ve “sağlıksızı” var. Prof. Dr. Zuhal Baltaş ve Prof. Dr. Acar Baltaş’a göre, “Öfke aslında normal ve sağlıklı bir duygudur. Öfkesi ve kızgınlığından ötürü insanın kendisini suçlu hissetmesi doğru değildir. SAĞLIKSIZ OLAN, ÖFKENİN SALDIRGANLIĞA DÖNÜŞMESİDİR... Sağlıklı bir biçimde dışlaştırılmış bir öfke amaca yöneliktir, çoğunlukla da toplumsal olarak kabul edilebilir bir biçimdedir... Öfkenin sağlıksız olarak dışlaştırılması ise SALDIRGANLIK ve ŞİDDET biçimindedir. Ve en büyük zararı KİŞİNİN KENDİSİNE verir.” (*)

Yazının girişinden de anlayacağınız gibi bugün “sağlık menümüz”de “ÖFKE KONTROLÜ MESELESİ” var. Çünkü daha iyi bir hayat için, daha çok mutluluk ve huzur için, neticede de daha keyifli bir ömür için öfke kontrolü meselesini öğrenmek zorundayız.




İYİ BİLGİ

Yazının Devamını Oku

Aktivite mi, egzersiz mi?

29 Ocak 2022
Hafta sonuna şu mühim cümleyi hatırlayarak girelim: EGZERSİZ OLMADAN SAĞLIK OLMAZ!

Hemen ardından da şu cümleyi ekleyelim: Egzersizin beden ve ruh sağlığına faydaları bırakın bu köşeyi, kitaplara bile sığmaz. Ve yine bilelim ki bizim bu sayfada sık sık ve bilerek tekrarladığımız “AYAKTA KAL, HAYATTA KAL!” mottosu herkes ve her yaş için ama özellikle de kaliteli bir yaşlanma yolculuğuna çıkan 50 yaş üzerindekiler için vazgeçilmez bir sağlık yaklaşımıdır. Diğer taraftan şu bilginin de altını yeniden çizmemizde fayda var: AKTİVİTEYLE EGZERSİZ AYNI ŞEYLER DEĞİLDİR. Peki, aradaki fark ne? Fark şu...



ÖNEMLİ SORU
HANGİSİ AKTİVİTE, HANGİSİ EGZERSİZ

Yazının Devamını Oku

Kar yağdı mikroplar öldü mü

27 Ocak 2022
Her ne kadar “ŞEHİR EFSANESİ” olduğu çoktan kesinleşmiş olsa da kar yağışının mikropları öldürebileceği, bizi özellikle virüs ve bakterilerden koruyacağı yönünde hâlâ sarsılmaz bir toplumsal inanca sahibiz.

Oysa şu bilgi son derece net ve açık: Bakteri veya virüs olması fark etmiyor, mikroplar korunmak hatta çoğalmak için sıcağı değil, soğuğu seviyor. Ve zaten yine böyle olduğu içindir ki mikroplarla ilgili araştırmaların yapıldığı laboratuvarlara tıka basa soğutucu dolduruluyor. Ama yine de bilelim ki kar yağışının kirli havayı temizlediği, havada asılı kalan mikrop ve toksin yüklü damlacıkları yere indirdiği, bize daha temiz ve sağlıklı bir hava soluma imkânı verdiği de doğrudur. Şu ayrıntıyı da bir kenara not edelim: Kış aylarında kapalı ortamlarda kalabalıklaşmak, mikrobik hastalıkların bulaşmasını kolaylaştıran tehlikeli bir gelişmedir. Ve bu nedenle bugünlerde yaşadığımız kapalı ortamların havalandırılması meselesi son derece önemli bir sağlık ayrıntısıdır.

ŞEKERLİ MİSİN VAY VAY...

KAN şekerinizin yükselmesi, neticede de doku ve organlarınızın gereğinden fazla “şeker banyosu” yapmak zorunda kalması sağlığınız için olumsuz bir gelişmedir. Özellikle beyniniz, sinir sisteminiz ve damarlarınız kanınızdaki aşırı şeker yükünden hiç ama hiç hoşlanmaz. Aşırı şeker yükü, beyninizi “bunamaya”, sinirlerinizi “bozuşmaya”, damarlarınızı ise “sertleşmeye daralmaya ve tıkanmaya” yönlendirir. Peki, bu “AŞIRI ŞEKERLENME MESELESİ”ni takipte kullanabileceğimiz bir test var mı? Var! HbA1c TESTİ... Peki, neden? Bu sorunun yanıtını “BİR TEST” kutusunda bulabilirsiniz.

BİR TEST
HBA1C TESTİ NEDEN ÖNEMLİ

PEK çok bilimsel çalışma net ve açık olarak gösterdi ki HbA1c’deki yüzde 1 birimlik küçücük bir artış bile kalp damar hastalığı riskinizi yüzde 18 arttırabiliyor. Diğer taraftan yine bu testteki yüzde 1 birimlik bir artış, Alzheimer dahil yıkıcı ve kronik beyin hastalıklarından bunama riskinizi de 3’e 5’e katlayabiliyor. Kısacası HbA1c seviyelerinizi dikkatle izlemeniz lazım. Testin sağlıklı kişiler için normal aralığı yüzde 5.5, maksimum yüzde 6’dır. Yüzde 5’in altı ideal rakamlardır. HbA1c testindeki rakamın giderek yükselmesi şeker yükünüzün arttığına, damarlarınız, beyniniz ve sinirlerinizin şekerlenmeye başladığına işaret etmektedir. Bir başka deyişle normal sınırlar içindeki rakamların bile giderek artması tehlike işaretidir. Laboratuvar raporunuzdaki rakam yüzde 5.8-6 arasındaysa muhtemel bir şeker hastalığının kapınızı çaldığına, yüzde 6’nın üzerindeki rakamlar ise tip-2 diyabetin kapınızdan içeriye girdiğine işaret etmektedir. TAVSİYEM ŞUDUR: Lütfen, yıllık sağlık taramaları listenize bu testi de dahil ediniz.

Yazının Devamını Oku

Hatırlatma dozu neden çok önemli?

24 Ocak 2022
Unutmayalım ki COVID-19’dan korunmanın en etkili yolu bu tehlikeli hastalığa karşı geliştirilen aşılardan herhangi birini yaptırmaktır.

Bu aşılar bize hem “AKILLI FÜZELER” olarak tanımladığımız “ANTİKORLARI” kazandırıyor, hem de “SAVAŞÇI T LENFOSİTLERİ”mizi sürekli bir alarm/teyakkuz durumunda tutuyor. Özellikle akıllı füzelere yani antikorlara sahip olmak hastalıktan korunmada çok önemli bir ayrıntı. Bu antikorları/akıllı füzeleri “HAVA SAVUNMA SİSTEMİ”miz gibi de kabul edebiliriz. Eğer o antikorlara yeterince sahipsek virüs bize kolay kolay bulaşamaz, bulaşsa bile ciddi bir hastalık oluşturamaz. Kısacası güçlü ve yeterli miktarda “ANTİKORLAR/FÜZELER”e sahip olmak, COVID-19’dan korunmada son derece önemli ve vazgeçilmez bir ayrıntıdır. Diğer taraftan her antikorun gücü/kuvveti de aynı değildir. En güçlü antikorlar virüsü etkili bir şekilde zararsız hale getirebilen “NÖTRALİZAN ANTİKORLAR”dır. Bunları S400’lere ya da Patriot füzelerine benzetebiliriz. Eğer bu güçlü antikorlara yeterince sahip olmak istiyorsak 3. doz yani hatırlatma dozu aşılarımızı mutlaka yaptırmalıyız. Nedenine gelince...




UNUTMAYIN 1
HATIRLATMA DOZU, SAVUNMA GÜCÜNÜZÜ İKİYE KATLAR

Yazının Devamını Oku

Hipoglisemiyi ciddiye alın

22 Ocak 2022
Eğer sık sık ve hiç ilgisiz zamanlarda “tatlı bir şeyler yemek” isteğiyle kıvranıyorsanız...

Eğer öğün atladığınızda sinirlilik, alınganlık, kaygı ve benzeri ruhsal sorunlar yaşıyorsanız... Eğer yemek yiyince ortadan kalkan bir halsizlik hali başlıyor, enerji kaybınız zirve yapıyorsa... Eğer gün içerisinde sık sık yorgunluk atakları yaşıyor ve bu atakları bol şekerli bir kahve ya da çayla geçiştirme ihtiyacı duyuyorsanız lütfen bu yazıyı daha dikkatle inceleyiniz ve tavsiyeleri de bir kenara dikkatle not ediniz. Zira hipoglisemi yukarıda saydığım bu sorunlardan çok daha önemli bir meseledir.



ÖNEMLİ SORU
HİPOGLİSEMİ NASIL ANLAŞILIR

Yazının Devamını Oku

Omikron soruları

20 Ocak 2022
Omikron müthiş bir hızla yayılıyor. Bu olağanüstü yayılma hızı da hemen her ülkede sağlık otoritelerini korkutmaya devam ediyor. Her ülkede otoriteler farkına vardı ki böylesine yüksek bir bulaşıcılık hızında tedbirler eğer fazlaca gevşetilirse “YAVAŞ OLMAK, KAYBETMEK İLE EŞ ANLAMLI” olabilir.

Zaten bu nedenle de ABD’de 24 eyalette hastanelerdeki doluluk oranı muazzam artınca tedbirler sıkılaştırıldı. İspanya’da ise salgının başlamasından bu yana hastanelerdeki doluluk oranı en üst seviyeye ulaşınca tedbirler yeniden sıkılaştırıldı. Kısacası ipin ucunu fazlaca gevşetmenin tehlikeli sonuçlara yol açabileceğinin işaretleri net ve açık olarak ortada. Yani iyi yolda ilerlemiş olsa da “TEDBİRLERDEKİ AŞIRI GEVŞETMELER” yeni ve sıkıntılı sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle yönetenlerin işi sıkı tutmaya devam etmesinde -ki öyle yapıyorlar- bizim de sizi bilgilendirmeye devam etmemizde fayda var. Bu nedenle bugün köşemi “SİZDEN GELEN SORULARA” ayırmaya karar verdim. Hazırsanız buyurun...

1) OMİKRON GEÇİREN BİRİNE DE YENİDEN AŞI GEREKLİ Mİ

OMİKRON enfeksiyonu geçiren birine, enfeksiyonun ağırlığı ne olursa olsun PCR testi negatifleştikten 3-4 ay sonra antikor seviyesine bakılmaksızın bir veya iki doz daha aşı yapılmasında fayda var. Daha önceden 2 doz aşısını yaptırmış olan biri, eğer daha sonra Omikron enfeksiyonu geçirecek olursa hatırlatma aşısını yaptırma konusunda acele etmemelidir. Dahası bu kişilerden bazılarının “süper immunite” adı verilen çok güçlü bir bağışıklık seviyesine ulaşabileceklerini ileri sürenler bile var.

2) OMİKRON HASTASI BİRİYLE TEMASLILARIN NİÇİN HEPSİ HASTA OLMUYOR

ÖNCELİKLE şunu iyi bilelim ki herkesin bağışıklık gücü aynı değil. Aynı ev/işyerindekilerin tamamı aşılanmış olsalar bile mevcut bir hastadan virüsü kapıp hastalığa yakalanmalarını belirleyen öncelikli faktör sahip oldukları bağışıklık gücüdür. Diğer taraftan aynı ev/işyerinde yaşasalar da o ortamdaki herkes o hastadan aynı miktarda virüs kapmayabiliyor. Özetle bağışıklığı daha zayıf ve kaptığı virüs miktarı daha yoğun olanlar, hasta birinden hastalığı daha kolay kaparken, tersi durumda olanlar sağlam kalabiliyor.

3) AŞILANINCA DA OMİKRON’A YAKALANABİLİYORSAK NEDEN ‘HATIRLATMA DOZU’ YAPTIRIYORUZ

Yazının Devamını Oku

Doğru yolda mısınız

17 Ocak 2022
“YAŞAM TARZI TIBBI” yeni ve son derece önemli bir sağlık yaklaşımıdır.

Zira hepimizin ortak dileği olan “uzun ve sağlıklı bir yaşam”, kişisel tercihlerimiz ve yaşam tarzı seçimlerimizle doğrudan bağlantılıdır. Tercihlerimiz ve “yaşam tarzımız” ile “sağlığımız ve hayat kalitemiz” arasındaki ilişkiyi araştıran pek çok çalışma var. Bu çalışmalardan birinde “Sağlıklı beslenme, haftada en az 3.5 saat fiziksel aktivite yapma, hiç sigara içmeme ve vücut kitle indeksini 30 kg/m2 altında tutma” şeklinde özetlenebilecek dörtlü bir stratejinin sağlığımıza olan etkileri incelenmiş ve söz konusu bu dört faktörün tamamını devreye sokabilen kişilerde “diyabet/şeker hastalığı riskinin yüzde 93, miyokart enfarktüsü/kalp krizi riskinin yüzde 81, inme/beyin felci riskinin yüzde 50, kanser riskinin ise yüzde 36” azaldığı belirlenmiştir. Yine aynı çalışmada bu dörtlü takımın sadece birinin bile devreye sokulması halinde “kronik hastalıklara yakalanma ihtimali”nin de ciddi oranda azaltılabileceği net ve açık olarak gösterilmiştir. İsterseniz gelin şimdi yeni bir sağlık yaklaşımı olan “yaşam tarzı tıbbı/life style medicine” meselesinin temel belirleyicilerinden biri olan “FİZİKSEL AKTİVİTE” konusuna biraz daha geniş, biraz daha yakından ve biraz daha dikkatli bir gözle bakalım.



UNUTMAYIN 1
NEREDE HAREKET, ORADA BEREKET

Yazının Devamını Oku

Salgın ne zaman bitecek

15 Ocak 2022
“Yolun sonu görünüyor” en sevdiğim ve beğendiğim türkülerden biridir.

Özellikle MUSA EROĞLU ve NEŞET ERTAŞ’ın yorumlarına bayılırım. Ama başlıktaki soruyu, bugün o türkünün içeriğinden çok daha farklı bir nedenle gündeme getirmek istiyorum. Çünkü hepimizin aklında ve dilinde öncelikle ve daima hep aynı soru var: BU SALGIN NE ZAMAN BİTECEK? O sorunun cevabıysa -bana göre- az çok ortaya çıkmaya başladı. Tabii bu bir kanaat. Ama gerçekleşme ihtimali oldukça yüksek bir kanaat olduğu da gözden kaçırılmamalı. Peki, nedir o kanaat?

ÖNEMLİ SORU
YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR

BİRAZ erken ve riskli olsa da kişisel fikrimi şimdiden açıklayayım: Bir ay önce de söylediğim gibi Omikron varyantı bizim için “salgını sonlandırmada etkili olabilecek muhtemel bir (2022) yeni yıl hediyesi” olabilir. Muhakkak ki olağanüstü bir hızla bulaşan, yayılan ama etkisi ve hastalık süresi önceki varyantlardan daha kısa ve zayıf olan bu son mutasyon, tabii ki COVID-19’u tarihe gömmeyecektir. Ama onu en azından “EVCİLLEŞMİŞ BİR VİRÜS” haline getirme potansiyeli yüksektir. Bu da pandeminin endemiye dönüşmesi, COVID-19 meselesinin endemik bir kış enfeksiyonu haline gelmesi demektir. Bu düşüncenin tam tersini savunanlar da var. Bazı önemli uzmanlar, bu kadar çok vakadan çıkabilecek yeni bir varyantla başımızın daha çok belaya girebileceğini de ileri sürüyorlar. Haklı olabilirler. Saygı duyarım. Ama benim kişisel görüşüm, virüsün giderek evcilleşeceği ve pandeminin yakın bir gelecekte endemiye dönüşeceği yönündedir. Yeter ki aşılarımızı ihmal etmeyelim, koruyucu tedbiri de ısrarla sürdürelim.

5 TAVSİYE

Yazının Devamını Oku