‘O’nu biraz daha köpürtmeye, şımartmaya, iyi hayat yolculuğunuzun vazgeçilmez bir yol arkadaşı yapmaya çalışın. Zira pek çok araştırmada net ve açık olarak gösterildi ki mükemmel sağlığa giden yol, yani “bütünsel sağlık” hedefine ulaşabilmek, her şeyden önce beden ve ruhu birlikte koruyup kollamaktan geçiyor. Sadece bedensel sağlığa odaklanıp ruhsal sağlığı ihmal ettiğinizde ise mükemmel sağlık hedefine ulaşmanız imkânsız hale geliyor. Daha önce de yazdım: “Ruhu ıskalamak” modern tıbbın düştüğü en büyük hatalardan biridir! Bu hataya hiç olmazsa siz düşmeyin. Bedeninizi ruhunuzdan koparmayın.
BİR TAVSİYERUHSAL ECZANEYE DE BİR UĞRAYIN
YAŞINIZ ve sağlık durumunuz ne olursa olsun ruhu asla ıskalamamaya çalışın. Hayatla ilişkilerinizi daima ve imkânlar ölçüsünde olumlu tutmaya bakın. Mesela fırsat buldukça, hatta aklınıza geldikçe gülün(!), daima pozitif olmaya gayret edin. İnanç dünyanızı elinizden geldiği ölçüde zenginleştirin. Ve unutmayın ki üzüntü ve stres nasıl birer “ömür törpüsü” gibi çalışırlarsa, güçlü bir manevi yaşam da size adeta altın bir tabak içinde “sağlıklı ve huzurlu bir ömür iksiri” sunacaktır. Güçlü aidiyet duyguları, affedici ve merhametli bir duygusal yapılanma, bağışlamaya, hoşgörüye ve barışa odaklı bir hayat tarzı biçimi ruhsal eczanenin en etkili ilaçlarıdır.
BİR BİLGİ
HOLOGRAFİK İLİŞKİYE DİKKAT!
UNUTMAYALIM
Nedeni net ve açık: Baharatların her biri muazzam birer sağlık mucizesi. Kimi ANTİOKSİDAN gücüyle PASLANMAYI, kimi ANTİGLİKASYON gücüyle ŞEKERLENMEYİ, kimi de ANTİENFLAMATUAR gücüyle İLTİHAPLANMAYI önlüyor. İddia ediyorum! Yakında baharatların içindeki mucize maddelerin çoğunu “ilaç yerine” eczanelerde aramaya başlayacaksınız. Mahallenizdeki eczaneye gidip “Eczacı abla/abi, rozmarinik asit, kurkumin, gingerol ya da biraz kuminaliniz var mı?” diye soracaksınız. Baharı müjdeleyen yeni ve güzel bir haftaya başlarken tavsiyem şudur: Bu baharı elinizden geldiği ölçüde, ekonominiz müsaade ettiği ölçüde baharatlandırın. Özellikle 40’lı yaşların üzerindeyseniz hele bir de iyi ve keyifli bir yaşlanma yolculuğuna çıkmak niyetindeyseniz, özellikle kanserler ve bazı kronik hastalıkların, diyabet ve depresyon dahil bazı ruhsal sorunlarınızın çözümü için baharatlardan faydalanmayı unutmamalısınız. “Mesela hangi baharat hocam?” diyorsanız, bugün zerdeçalla yola çıkıyoruz...
İYİ BİLGİ 1
ZERDEÇALDA HAYAT VAR
Oysa çok iyi biliyoruz ki “stres meselesi” sağlığımızın önemli tehditlerinden biri. Özellikle son gelişmeler yani iki yıldır bizi kaygı kuyularına düşüren “salgın/pandemi”, parasal endişelerle üzen “ekonomi/enflasyon” ve biyolojik olanı, kimyasalı hatta nükleeri dahil hemen yanı başımızda devam eden “savaş” hepimizi stres denizlerinde yüzen yorgun ve kaygılı balıklara çevirdi. NETİCE ŞUDUR: Yaşadığımız bu kronikleşmiş stresleri önümüzdeki dönemde maalesef ciddi sağlık problemleri izleyecektir. Ve işte bu nedenle de hepimizin stres konusunda son derece dikkatli ve bilgili olması gerekmektedir.
İYİ BİLGİ
KAÇ YA DA SAVAŞ!
Nedeni de “malum üçlü”: Salgın/pandemi, ekonomik koşullar ve savaş! Oysa çok iyi biliyoruz ki “ne kadar az uyursak ömrümüz o kadar kısalıyor”. Ve yine bilimsel olarak da ispatlandı ki uykusuzluk nedeniyle kısalan o ömürler de hastalıklarla boğuşarak geçiriliyor. Kısacası ister nicelik, ister nitelik bakımından olsun uyku sorununun her türlüsü bizi halsiz, yorgun, bitkin düşürüyor, sağlıksız ve kötü yaşlandırıyor.
NE YAPMALI
UYKU UZMANLARI DEVREYE GİRMELİ
DAHA önce de yazdım: “Salgında ve sonrasında bizi bekleyen üç ayrı büyük sağlık problemi (uykusuzluk, depresyon ve obezite problemleri) var” diye bu köşeden tekrar tekrar uyardım. Şimdi görünen o ki bu üçlü sağlık problemi arasında “uykusuzluk” açık ara birinciliğe oynuyor. Ve bu nedenle Sağlık Bakanlığımızın bir an önce devreye girerek öncelikle uyku uzmanlarının katıldığı bir Bilim Kurulu oluşturup soruna etkili ve kalıcı toplumsal çözümler üretmesi gerekiyor. Ben kendi adıma bu köşede önümüzdeki dönemde uyku sorunlarını ve çözüm önerilerini daha sık gündeme getirerek görevimi yapmaya çalışacağım.
KISA BİLGİ 1UYKUSUZLUK NELER YAPIYOR
Toplumlar yaşlandıkça daha doğrusu ömrümüz uzadıkça özellikle Alzheimer hastalığı daha da önemli bir sorun haline gelecek. Ama yine de yeni bir haftaya başlarken size iyi haberlerim var. Uzmanlar diyor ki: “Evet, şimdilik Alzheimer hastalığının net bir çözümü, etkili bir çaresi yok ama onu önlemek, en azından gidişini yavaşlatmak mümkün!”
Ve yine o uzmanlara göre, Alzheimer hastalığını önlemek ya da yavaşlatmak için yapılacak en önemli iş yaşam tarzı yanlışlarımızdan uzaklaşmak, özellikle de beslenme hatalarımıza bir son vermektir. Sizlerden gelen yoğun “Alzheimer sorularını” dikkate alarak daha önce yayımladığım “Alzheimer’dan koruyan bazı tavsiyeler”i bugün yeniden paylaşıyorum.
ÖNEMLİ
Sizi son günlerde sadece pandeminin değil ekonomik değişimler ve savaş sürecinin de bunalttığından hiç kuşku duymuyorum. Kısacası “Bu işler ne zaman bitecek? Hayatımız ne zaman eski ritmine dönecek? Bıktık artık!” demekte son derece haklısınız. Savaştan ve ekonomiden anlamam. O konuda bir şeyler söyleme hakkım da yetkim de yok. Ama size pandemi ile ilgili son derece önemli, mühim bir ricam var:
Lütfen biraz daha sabırlı olun. Nedeni şu...
KÖTÜ HABER
DİKKAT! PANDEMİDE KIPIRDANMA İŞARETLERİ VAR
O günlerde yayımlanan bir çalışmaya göre, araştırmacılar sağlık faydası gözetildiğinde “Günde 4400 adımın yettiği” sonucuna varmışlardı. Doğal olarak ve her zaman olduğu gibi “Düzenli yürüme alışkanlığından nasıl olur da kaytarırım?” diye bahane arayanlar, bu bilimsellikten uzak araştırmaya dayanarak anında ve hemen “Bize 5 bin adım yeter Osman Hocam!” demeye başladılar. Peki, haklılar mıydı? Yanıt ABD’den, Massachusetts Amherst Üniversitesi’nden geldi...
YENİ BİLGİ
HEDEF EN AZ 8 BİN ADIM OLMALI
MASSACHUSETTS Amherst Üniversitesi araştırmacılarının elde ettiği sonuçlara bakılırsa:
1) Yürümek sağlık için kesinlikle vazgeçilmez bir egzersiz seçimidir...
2) Yeterli ve etkili bir sonuç almak için de 5 bin adımdan daha azı bize yetmemektedir.
Amerikalı araştırmacılara göre, günlük adım sayısını 6 bin ila 8 bin arasında tutmamız lazım. Zira her gün en az 6-7 bin adım atan 60 yaş üzeri kişilerde ölüm riski yüzde 54 azalıyor. Yaklaşık 50 bin kişiyi inceleyen 15 farklı araştırmadan elde edilen bulgulara dayanan bu yeni araştırmada, 60 yaş altındaki kişilerin erken ölüm riskini düşürmeleri için “her gün en az 8 bin adım” atmayı hedeflemeleri öneriliyor. Peki, daha fazlası bir işe yarıyor mu? Bu son araştırmaya bakılırsa günlük adım sayısını daha fazla arttırmanın ve daha yüksek bir tempoda yürümenin ölüm riski açısından ek bir faydası yok.
Orta yaşlara “Merhaba” diyen herkes, huzurlu ve mutlu bir hayat ve mümkünse de uzun bir ömür sürmeyi istiyor, diliyor. Doğruyu söylemek gerekirse herkes bunları fazlasıyla da hak ediyor. Ne var ki çoğumuz yaşlandıkça kişisel hatalarımız nedeniyle bu güzel hedeflerden yavaş yavaş uzaklaşıyoruz. İyi hayat yolculuğunda yaptığımız önemli hatalardan biri de “GEÇMİŞE FAZLACA TAKILMAK”! Oysa mutlu bir yaşlılık süreci istiyorsak geçmişimizdeki sıkıntılara ve olumsuzluklara takılıp kalmamak, geçmiş sorunların hayatın ufak tefek aksamaları olduğunu bilmek ve bu bunların aslında bizi daha çok güçlendirdiğini fark etmek zorundayız. Tavsiyem şudur: Eğer daha iyi bir hayat istiyorsanız geçmiş sorunlara fazlaca takılıp kalmayın. Arkanıza değil, önünüze bakın. Ve bir sabah sohbetinde rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bana not ettirdiği şu mühim cümleyi siz de aklınızdan hiç çıkarmayın: “Doktor, arkana bakarak önünü göremezsin.”
ÖNEMLİ
KENDİNİZE İYİ BAKIN