Osman Müftüoğlu

Zoom patlaması

16 Nisan 2022
Estetik cerrahi alanında pandemi döneminde başlayan hızlı büyüme son günlerde tepe noktasına ulaştı.

Estetik cerrahi uzmanları ve kozmetik dermatologlar bu gelişmeye “ZOOM PATLAMASI” adını veriyor. Sosyal ilişkiler ve iş toplantılarında “Zoom uygulaması”nın yaygınlaşması, estetik cerrahideki bu muazzam patlamanın başlıca nedeni gibi görünse de uzmanlara göre tek neden “Zoom” değil. Pandemi sürecinde oluşan bir başka problemin de bu gelişmede önemli bir rolü var: DEPRESYON. Pandeminin getirdiği “depresyon salgını” ruhuna enerji yüklemek hevesine düşen pek çok insanı estetik cerrahi ve kozmetik dermatoloji kliniklerine yönlendirdi. Ayrıca “maskne” olarak tanımlanan bir başka sorun var ki o da önemli bir faktör. Maskne, pandemi sürecinde kullanılan maskeler nedeniyle oluşan yüzdeki yaygın sivilcelere/aknelere verilen yeni bir takma isim. ÖZETİ ŞUDUR: Pandemide evden çalışma sisteminin yaygınlaşması sadece video konferansları değil, Zoom yönteminin kullanımını sıklaştırdı. Bu gelişme de pek çok kişi için görüntüsüyle yüzleşme fırsatı ve problemi (!) yarattı. Kimi gıdı sarkması, kimi göz altı torbaları, kimi iki kaş arasındaki tatsız ve sinir bozucu kırışıklıklardan kurtulmak, kimi de göz çevresindeki “kaz ayağı” katlanmalarına bir son vermek amacıyla estetik cerrahi ve kozmetik dermatoloji kliniklerinin yolunu tuttu.



BİR BİLGİ
DİŞ ESTETİĞİNDE DE PATLAMA VAR

Yazının Devamını Oku

Dünyanın başı ağrıyor

14 Nisan 2022
Anlaşılan o ki “baş ağrısı patlaması” sadece bizim değil, hemen her ülkenin en güncel sağlık sorunlarından biri.

Bu bilgi geçtiğimiz günlerde “The Journal of Headache and Pain” dergisinde yayımlanan yeni ve önemli bir araştırma ile de teyit edildi. Araştırmayı yürüten Norveçli uzmanlar, küresel nüfusun yarıdan fazlasının (yüzde 52’sinin) her yıl şu veya bu nedenle baş ağrılarından etkilendiğini açıkladı. O araştırmaya göre, baş ağrısı nedenlerinin ilk sırasında (yüzde 14) “migren problemi” var. Bu önemli inceleme baş ağrısı vakalarının yüzde 26’sının da -beklendiği gibi- “gerilim tipi” yani “stres kökenli” baş ağrılarının oluşturduğunu gösterdi. Yine aynı araştırma, dünya nüfusunun yüzde 15.8’inin “her gün” şu veya bu nedenle farklı türde bir baş ağrısı sorunu ile karşılaştığını gösterdi.

BİR NOT
KADINLARIN BAŞI DAHA ÇOK AĞRIYOR

NORVEÇ’te yapılan bu baş ağrısı araştırmasının önemli bir ayrıntısı daha var... Baş ağrısı problemi, kadınları erkeklere oranla daha sık ve çok üzüyor. Erkeklerde yüzde 8.6 oranında baş ağrısı görülürken bu oran kadınlarda yüzde 17’ye (iki katı) yükseliyor. Peki, sonuç ne? Sona yaklaşılıyor gibi görünse de bir taraftan pandemi meselesi, diğer taraftan Ukrayna’daki savaş problemi ve tabii ki hemen her ülkenin yaşadığı enflasyon/fiyat artışları sorunu dünyanın da bizim de başımızı daha çok ağrıtacak gibi görünüyor.

ÖNEMLİ
YAPAY TATLANDIRICILAR KANSER NEDENİ Mİ

YAPAY

Yazının Devamını Oku

Bel çevreniz kaç santim

11 Nisan 2022
Şu bilgi bilimsel olarak da kesinleşti: Bel çevremiz büyüdükçe sağlığımız bozuluyor. Hastalanıyor, kötü yaşlanıyoruz.

Ömrümüz bile kısalabiliyor. Binlerce araştırma bize net ve açık olarak gösterdi ki: “Bel çevremiz büyüdükçe şeker hastalığına (tip 2 diyabet), yüksek tansiyona (hipertansiyon), kalp hastalığı ve felç gibi problemlere yakalanma riskimiz artıyor. Aşırı bel kalınlığının Alzheimer dahil her türlü bunamaya ve bazı kanserlere de (prostat, kalınbağırsak, karaciğer, meme, böbrek) zemin hazırladığı net ve açık olarak biliniyor.”

HATIRLAYALIM: Pandemi sürecinde COVID-19 nedeniyle yaşamlarını kaybedenlerin çoğunluğunu da bel çevresi geniş, göbekli, kronik hastalar, insülin dirençliler, diyabetliler oluşturdu. Özetle “bel çevresinin genişlemesi sadece estetik bir problem değil, yaşamsal bir sorundur.” Bu nedenle yaşımız ne olursa olsun bel çevremizi yakından izlemek, her ay dikkatle ve doğru bir şekilde bel çevremizi ölçmek çok önemli bir “iyi hayat” ayrıntısıdır. “Peki, ideal bel çevremiz kaç santim olmalı?” diyorsanız, buyurun...

ÖNEMLİ
BEL ÇEVRENİZ BOYUNUZUN YARISINI GEÇMESİNİNGİLTERE’deki kamusal bir sağlıklı yaşam organizasyonu (NICE) sağlıklı kişilerde bel çevresi genişliğinin ideal ölçüsünün ne olması gerektiğini açıkladı. NICE’a göre sağlıklı her yetişkin, sağlık risklerini azaltmak için bel çevresi genişliğini boyunun yarısından daha az tutmak zorunda. NICE’ın hazırladığı bu yeni raporda, “bel çevresini izlemek, tartıyı/vücut ağırlığını izlemekten de vücut kitle indeksini (BMI) takip etmekten de daha güvenli” bir sağlık yaklaşımıdır. NICE uzmanları bize diyor ki: “Bel çevresinin genişlemesi karın içindeki organlarda (karaciğer, pankreas) ve bu organları çevreleyen boşlukta, ayrıca ‘omentum’ olarak bilinen özel bir karın içi yağ deposunda aşırı yağ birikiminin varlığı anlamına geliyor. Bu aşırı yağ birikimi ise ürettiği, iltihabi moleküllerle kronik hastalıklara zemin hazırlıyor.”

İYİ BİLGİ

Yazının Devamını Oku

Mutlu sona bir tık daha yaklaştık

9 Nisan 2022
Pandemide her geçen gün işler biraz daha iyiye gidiyor.

Sadece Avrupa ve Amerika’da değil, ülkemizde de gelişmeler sevindirici. Bizde de vaka sayıları ve kayıplar her gün biraz daha azalıyor. Diğer taraftan Avrupa’da bazı ülkeler daha şimdiden karantina tedbirlerini kaldırmayı bile planlıyor. Mesela Almanya böyle bir karar aldı: 1 Mayıs 2022 itibarıyla koronaya yakalananların karantinaya girmesine yönelik zorunluluğu “kişisel karar” haline getirdi. Almanya’da 1 Mayıs’tan itibaren karantina uygulaması iyice esnetilecek ve “gönüllülük esasına dayalı” olacak.



BİR BİLGİ
DSÖ'DEN İYİ HABER

BİR iyi haber de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Ghebreyesus’tan geldi. Ghebreyesus’a göre, COVID-19 salgınının 2022 sonuna kadar bitmesi eldeki en güçlü senaryo olarak görülüyor. Anlaşılan o ki MUTLU SONA BİR TIK DAHA YAKLAŞTIK. Ama bilelim ki hâlâ ve ısrarla hatırlatma dozu aşılarımızı ihmal etmemek zorundayız. Ve riskli alanlarda maske kullanmaya devam etmemiz gerekiyor. İYİ BİLGİ 1

Yazının Devamını Oku

Bahar yorgunuyuz

7 Nisan 2022
Bugünlerde konuştuğum her üç yetişkinden biri “Yorgunum hocam!” diyor. Haklılar! Bir taraftan “pandemi/salgın meselesi”, diğer taraftan etiketlerdeki “fiyatlar/pahalılık/enflasyon problemi” ve sanki bu ikisi yetmezmiş gibi bir de üzerlerine eklenen burnumuzun dibindeki “savaş ikilemi” çoğumuzu fazlasıyla yordu. Şimdi bunlara bir yenisi daha eklendi: “Bahar!”

Uzmanların çoğu kabul etmese de bana göre baharla ortaya çıkan özel bir “yorgunluk tablosu” kesinlikle var. Ve o tabloyu “bahar yorgunluğu” olarak tanımlayanlar haklılar. İtiraf edeyim, kenarından köşesinden de olsa bahar yorgunluğuna bu yıl ben de paçamı kaptırmış durumdayım. “Neyin nesidir bu bahar yorgunluğu hocam?” diyorsanız, buyurun...

BAHAR BİZİ NEDEN YORAR

KANAATİME göre, baharla gelen “cemreler” sadece “havaya, toprağa ve suya” düşmüyor. O cemrelerden “beden ve ruhlarımız” da nasibini alıyor. Baharın getirdiği doğasal ritmik değişiklikler, bedensel ve ruhsal biyoritmimizi de etkiliyor. Gündüz/gece, aydınlık/karanlık süreçlerinin değişmesi, ısı ve nem oranlarının/rakamlarının farklılaşması, tabiattaki iyon dengesinin yeniden yapılanması bu değişikliklere yol açan temel faktörler olmalıdır. Diğer taraftan bahar yorgunluğu biraz da beden ve ruhumuzun yeni mevsime uyum sağlamaya çalışırken verdiği ruhsal tepkilerin de beklenen bir sonucudur. Bitmedi! Bahar aylarında oluşan/sıklaşan polen alerjilerinin de -bahar alerjileri- bu yorgunlukta paylarının olduğu kesindir. ÖZETLE: Her ne kadar şair o güzel şiirinde “Beni bu güzel havalar yordu arkadaş” dese de bahar yorgunluğu zannedildiği gibi sadece “romantik bir yorgunluk” ya da yalnızca “şarkılara şiirlere konu, sıradan bir halsizlik” durumu değildir.

KISA BİLGİ
BAHAR YORGUNLUĞUNA 10 ÇARE

İLK 5

Yazının Devamını Oku

'Oruç-hastalık' ilişkisi

4 Nisan 2022
Daha önce de yazdım ama tekrarda fayda var: Bilelim ki bedenlerimizin “fabrika çıkış ayarları”, bir başka deyişle “imalat şartnamemiz” bize “Eğer günde 2 öğün beslenirseniz sağlığınız daha iyi olacaktır” diyor.

Sadece bu gerekçe bile akılcı ve dikkatli bir oruç düzeninin sağlık sorunu olmayan hemen herkese iyi geleceğini ifade ediyor. Diğer taraftan kalabalık ramazan sofraları sadece bedenlerimizi beslemiyor. Getirdiği huzur ortamı, neşe, sevgi, toplumsal kaynaşma nedeniyle ruhumuza da iyi geliyor. Kısacası söz konusu beden ve ruh sağlığını birlikte kazanmak olduğunda geçtiğimiz günlerde yazdığım gibi oruç mükemmel bir “iç doktor” görevi üstlenebiliyor. Ama bilelim ki herhangi bir sağlık sorunumuz söz konusu olduğunda o sorunun dikkatsiz ve yanlış oruç uygulamaları nedeniyle daha da derinleşmesi, kötüleşmesi ihtimali her zaman var. Hipertansiyon, kan şekeri dengesizliği, kanserler, reflü ve gastritler bu sorunların ilk akla gelenleri. İsterseniz gelin, bugün yine ve yeniden “oruç/hastalık ilişkisi”ne şöyle bir göz atalım.



VARAN 1
ŞEKER HASTALARI ORUÇ TUTSUN MU

Yazının Devamını Oku

Sağlık Bakanı’ndan 4 önemli açıklama

3 Nisan 2022
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca salgın boyunca hızlı, doğru ve halkı da sağlık çalışanlarını da gözeten bir performans gösterdi.

Eksikleri, noksanları yok muydu? Elbette vardı. Ama bir bütün olarak bakıldığında salgın sürecinde sağlık çalışanlarımızın tamamı da Dr. Fahrettin Koca ve ekibi de ellerinden geleni fazlasıyla yaptılar. Geçtiğimiz gün Dr. Koca ile yeni ve etraflı bir görüşme yapma fırsatı daha buldum. O görüşmede sayın Bakan -bana göre- önemli bazı açıklamalarda bulundu. Bugün o açıklamaları sizinle sıcağı sıcağına paylaşmanın doğru olacağını düşünüyorum. Bu açıklamaları aktarmadan önce şu bilgiyi sizinle rahatlıkla paylaşabilirim: Sayın Bakan’ı oldukça rahatlamış buldum. Sırtındaki yükün bir hayli hafiflemiş olduğunu hissettiği anlaşılıyordu. Sözü fazla uzatmadan o açıklamaların detayları için buyurun...



AÇIKLAMA 1
HEKİMLERE HÂKİM KORUMASI/GÜVENCESİ GELİYOR

Yazının Devamını Oku

Oruç iç doktordur

2 Nisan 2022
İsterseniz bu yıl yine o klasik ve sevimli cümlemiz ile başlayalım: RAMAZAN GELDİ, HOŞ GELDİ!

Ve yine hemen ardından her yıl olduğu gibi huzurla, keyifle, göğsümüzü gere gere şu bilgiyi bir daha tekrarlayalım: ORUÇ MUAZZAM BİR İÇ DOKTORDUR! Hatta biraz daha ileri gidelim: Ramazan ayı ve onun temel ritüeli “oruç görevi” muazzam bir sağlık tamircisi ve harika bir doğal iyileştiricidir. Zira farklı ülkelerde, farklı merkezlerde tekrarlanan birçok bilimsel araştırmada şu bilgi net ve açık olarak teyit edilmiştir: Aç kalma süremiz uzadıkça ve ramazandaki “iftar, sahur ritüeli”nde olduğu gibi 2 öğünle makul miktarda beslenmeye devam ettikçe kronik hastalıkları önlemede, iyi yaşlanmada, bedensel ve ruhsal huzuru yeniden kazanmada sağlığımıza bu güzel ay muazzam katkılar sağlıyor. Özellikle “iftar, sahur düzeni”ni dikkatle planlayıp gıda tüketimini fazla abartmazsak ramazan boyunca metabolizmamız daha verimli, enzimatik ve hormonal sistemlerimiz daha güçlü, detoks/temizlik organizasyonlarımız daha etkili çalışmaya başlıyor. Zira daha ramazanın ilk gününden itibaren muazzam bir iç doktor, yani OTOFAJİ mekanizması devreye giriyor. “Peki nedir, neyin nesidir otofaji?” diyorsanız buyurun...



İYİ BİLGİ
OTOFAJİ SAĞLIKTIR

Yazının Devamını Oku