Analiz, yaşları 37 ile 73 arasında değişen 170 bin kişinin verileri ile yapıldı. Neticede net ve açık olarak şu görüldü: İster kafeinli, ister kafeinsiz için kahve ölüm riskinizi azaltıyor. Önemli bir tıp dergisinde, Annals of Internal Medicine’da neticeleri yayımlanan o araştırmaya göre, günde 1.5-3.5 fincan kahve içenlerin, içmeyenlere göre yüzde 30 civarında daha az erken ölme olasılığı var. Bu bilgi aslında çok da şaşırtıcı değil. Kahvenin muhtelif sağlık yararlarını gösteren araştırmalar, günde 1-2 fincan düzenli kahve içmenin parkinson hastalığından karaciğer yağlanmasına, tip-2 diyabetten prostat sağlığına, pek çok kronik sağlık problemine de iyi gelebileceği daha önce de yayımlandı. Bütün mesele dozu kaçırmamak, yani ölçülü olmak. Ayrıca kahveye aşırı şeker, süt ve benzeri katkıları eklememek ile bağlantılı gibi görünüyor.
TERCİH SİZİN
UZUN YAŞAMAK MI İYİ YAŞAMAK MI
Bu dörtlü kuralın her biri çok önemli. Ama özellikle birincisi, yani “durmamak/yan gelip yatmamak meselesi” bence en önemlisi. Biz
zaten bu nedenle şu mottoyu da sık sık tekrarlar ve hatırlatırız: “AYAKTA KAL, HAYATTA KAL!”
Durmamanın, hayatın mümkünse her anını hareketle/egzersizle taçlandırmanın ne kadar yaşamsal bir ayrıntı olduğunu gösteren önemli ve yeni bir çalışma daha geçtiğimiz günlerde yayımlandı. O çalışmanın ayrıntılarında bakın neler var...
ÖNEMLİ
HAREKETSİZLİK FELÇ RİSKİNİ ARTTIRIYOR
SAN Diego Üniversitesi’nde (ABD) yapılan yeni bir araştırmada, özellikle 60’lı yaşlardan sonra hareketsiz geçirilen her bir saatin önemli sağlık bedellerinin olabileceği bir kez daha gösterildi. Araştırmada ortalama yaşları 63 olan 7 bin 607 Amerikalı kadın ve erkek 7 yıl süreyle “aktivite/felç ilişkisi” yönünden dikkatle izlendi ve incelendi. Araştırma sonuçları da geçtiğimiz günlerde JAMA Network Open dergisinde yayımlandı. Bulguların özeti şu...
Daha önce de yazdım, görünen o ki kurulmakta olan yeni dünya düzenindeki belirsizlik bu sorunu daha da büyütecek. Neticede de uyku bozuklukları, kilo sorunları, bellek kayıpları eskiye oranla daha çok ve sık görülmeye başlayacak. Depresyonla ilintili sağlık sorunları içerisinde bana göre bellek bozukluklarının ayrı ve önemli bir yeri var. Özellikle 60’lı yaşlar sonrasında giderek yerleşen sinsi bir depresyon salgını belleği adeta için için yiyip bitiriyor. Neticede de yaşlılığın en önemli problemlerinden biri olan “bunama/demans” meselesini hızla ve ciddi ölçülerde büyütüyor. “Peki, nasıl oluyor da depresyon belleğimiz üzerinde bu kadar etkili?” sorusunun yanıtını merak ediyorsanız buyurun...
İYİ BİLGİ
DEPRESYON BELLEĞİ NASIL BOZUYOR
1. Depresyonda olan biri konsantre olmakta zorlanıyor. Öğrendiklerini derin ve kalıcı belleğe kaydedemiyor.
2.
Oysa yaşlılık da ömrün, vazgeçilemez, önlenemez, durdurulamaz bir dönemi. Hayatımızın herhangi bir zaman diliminde, genelde de 60’lı yaşlardan sonra “kolumuza girer ve bize kalan ömrümüz için yol arkadaşlığı” yapar. Ama ne var ki yine çoğumuz için yaşlılık -haklı olarak- “daha çok hastalanmanın, yorgun düşmenin, uykusuz kalmanın, bellek kayıplarıyla uğraşmanın, eklem, kas ve daha pek çok ağrılardan yakınmaya başlamanın, kısacası keyifsiz bir zamanın” da adıdır. İşte bu nedenle hepimizin kısa ve öz bir “İYİ YAŞLANMA ANAYASASI” oluşturmasında fayda var. ANDRÉ MAUROİS’nın 1930’lu yıllarda yazdığı “YAŞAMA SANATI” kitabı benim için en iyi ve değerli “iyi yaşlanma ve yaşlılığı anlama rehberlerinden biri”dir. O kitapta Maurois, bize adeta iyi yaşlanmanın anayasasını öğretir, ezberletir. Peki, o anayasada hangi maddeler var? Hazırsanız buyurun...
MADDE 1
RUH BEDENE HOŞ BAKMALI
Sıcak bir kahvaltı sohbeti masayı çoktan sarıp sarmalamış durumda. Sofradakilerden biri bir başkası için olumsuz bir düşünce beyan edince Süleyman Bey’in ağzından şu mısralar anında dökülü verdi:
“Bu çeşme ne güzelmiş
Su içecek tası yok
Kırma insan kalbini
Yapacak ustası yok!”
Ben her zaman ki meraklı halimle “Bu şiir kimindir sayın Cumhurbaşkanı’m?” diye sorunca, rahmetli Demirel “Doktor, bu muhayyer kürdi makamında harika bir şarkının sözleridir. Bestekârı Ramazan Uraş’tır. Şarkıyı en güzel icra eden ise Zeki Müren’dir” yanıtını verdi. İtiraf edeyim, “Kalp gerçekten kırılır mı?” sorusu ne zaman gündeme gelse aklıma önce yukarıdaki şarkı sözleri takılır. Kırık kalp sendromuna gelince...
Daha önce de birçok araştırmada tempolu yürümenin yürüyüşlerden elde edilecek faydayı önemli ölçüde etkilediği gösterilmişti. Konuya ilişkin yeni bir araştırmada da bu bilgi bir kez daha teyit edildi. İngiltere’de yapılan yeni bir çalışma, daha hızlı ve güçlü bir yürüyüş temposunun bizi neredeyse 16 yaş gençleştirebileceğini net ve açık olarak ortaya koydu. Anlaşılan o ki tempo meselesi önemli. Peki, ayrıntılar? Hazırsanız buyurun...
İYİ BİLGİ
BİNDİRME YAPIN
Eğer sağlıklı bir yaşam sürmek daha da önemlisi sağlıkla, huzurla, enerjiyle, neşeyle, formda ve fit yaşlanmak istiyorsanız lütfen yürüyün. Ve mümkünse bu faydalı alışkanlığı günlük yaşamınızın ayrılmaz bir parçası haline getirip her gün tekrarlayın. Zira yürümenin hayatımıza sağladığı katkılar, sağlığımıza kazandırdığı faydalar saymakla da yazmakla da bitmiyor. Mesela mı?
İYİ BİLGİ
YÜRÜMEK BİZE NELER KAZANDIRIYOR
DAHA önce de yazdım ama tekrarda fayda var...
1. Daha güzel uykularınız olsun mu istiyorsunuz? Yürüyün!
2.
Üzülerek belirteyim bu hatada sadece sizin değil biz doktorların da payı var. Peki, neydi o önemli hata? O hata şu: Pandemi sürecinde -maalesef- nedensiz bir şekilde muazzam bir şehir efsanesi devreye girdi. O efsaneye göre, COVID-19’dan ölenlerin çoğunu kaybetmemizin esas nedeninin “PIHTILAŞMA PROBLEMLERİ” olduğu kulaktan kulağa hızla yayıldı. Aslında olan biten, yani işin gerçeği şu idi: Yeni koronavirüs COVID-19’a yakalanıp hastalığı ağır düzeyde yaşayanlarda, damar duvarında iltihaplanma (endotelit) yapıyordu. Bu iltihaplanma neticesinde de “damar içi pıhtılaşma süreçleri” devreye giriyor, damarlar ya daralıp tıkanıyor ya da o damarlardan kopan pıhtılar kalp, beyin ve başka organlarda “damar tıkanmaları”na yol açabiliyordu. Peki, netice? Bu önemli bilgi birçok yanlışın başlangıç adımı oldu. Detaylar için buyurun...
DOĞRU BİLGİ
PIHTILAŞMA TEHDİDİ ÖNEMLİ AMA KARARI DOKTOR VERMELİ
COVID-19’u ağır geçirenlerin bir kısmında ciddi pıhtılaşma problemlerinin olduğu bilgisi doğruydu. Ne var ki bu bilgi sosyal medyada köpürtüldükçe köpürtüldü. Öyle ki “Evinizde eğer COVID-19’a yakalanan varsa hasta olmadığınız halde siz bile koruyucu amaçla kan sulandırıcı/inceltici ilaçları kullanmalısınız” şeklinde saçma sapan bir tavsiyeye bile dönüştü. Peki, sonuç? Pandemi sürecinde kan inceltici ilaçların satışında muazzam bir patlama yaşandı.
Farklı moleküller içeren kan inceltici ilaçlar adeta yok sattı. Netice mi?