Bunun başlıca nedeni bazı virüslerin özellikle sıcak günlerde üremek için daha iyi bir ortam bulmasıdır. Yolculuklar, yaz meyvelerinin içerikleri, çok daha fazla tüketilmeye başlanan dondurmaların korunma şekilleri de diğer önemli sebeplerdir.
Öncelikle yaşam konforunu bozması, şiddeti ve sıklığı artınca su ve tuz kaybına yol açması, halsizlik, bitkinlik, çarpıntı, giderek baygınlık hissi, bilinç bulanıklığı ve önlem alınmazsa bayılma, bilinç kapanması ve komaya kadar uzanan sorunlara neden olması ishali önemsememizi gerektirir.
İshalde yediklerimiz ve içtiklerimiz bağırsaktan çok hızlı bir şekilde, suyu çekilmeden geçer. Bazen ateş, karın ağrıları, kramplar, bulantı, hatta kusma da görülebilir. Bu gibi durumlarda dışkının incelenmesi, bakteri ve parazit-parazit yumurtası, iltihap hücrelerinin olup olmadığına bakılması, varsa antibiyotik kullanılması gerekebilir.
ATEŞ VE KRAMPLARA DİKKAT
Uzun süren, şiddetli sıvı kaybına neden olan, ateş yapan ve en önemlisi kanlı dışkının görüldüğü ishal, ciddiye alınmalı ve mutlaka hemen bir doktora başvurulmalıdır. İshal normalde tehlike oluşturmadığı halde, bu belirtilerle birlikte meydana geldiğinde daha ciddi bir
sağlık sorununa işaret ediyor olabilir.
ÜÇ GÜNLÜK DİYET PLANIBayram yükünü atması için bedeninize yardımcı olacağını düşündüğümüz üç günlük bir beslenme planımız var. Hafta sonuna denk gelmesi uygulamayı kolaylaştıracağı gibi aktivite olasılığını artırarak sonucun daha da memnuniyet verici olmasını sağlayabilir.
1.GÜNKAHVALTI
2 ince dilim esmer ekmek arasında dil peyniri, maydanoz ve kırımızı çarliston biber ile hazırlanmış sandviç
1 adet haşlanmış yumurta
ÖĞLE YEMEĞİ
Çoban salata
120-150 g ızgara köfte
3-4 çorba kaşığı zeytinyağlı sebze yemeği
Yaz bayramı olması nedeniyle çoğumuz tatil beldelerindeyiz. Bayram baklavası, çikolatası niyetine denizin, güneşin tadına bakıyoruz. Yeme-içme fasılları hem renkli, hem sık hem de çeşitli. “Dönüşte aynalara bakacak, tartılara çıkacak yüzüm olmalı” diyorsanız Yaşasın Hayat ekibinin öneri ve uyarılarına kulak vermenizde yarar görüyorum.
BİR UYARI
Bayramda her şey dahil beslen-me
Yaz dönemi bayramları “her şey dahil” tatil köylerinde veya otellerde geçebiliyor. Son yıllarda “ultra her şey dahil” terimi de eklenen tatil köyleri veya oteller birer “beslenme cenneti”ne dönüştü. Ramazan boyunca sayıca azalan ama miktarca yüklenen öğünler ve sınırlanan (hatta sıfırlanan) aktivite nedeniyle metabolizma altüst olmuşken “her şeyin tadına bakmak” , “biraz ondan biraz bundan yapmak” kilo artışını kaçınılmaz hale getiriyor. Aşağıdaki önerilerimize kulak verip vücudunuza bir bayram hediyesi sunabilirsiniz.
* Seçim sizin elinizde: İyisiyle kötüsüyle tüm yiyecek gruplarına kolayca ulaşacağınız, hazırlama ve pişirme gibi bir zahmete girmeyeceğiniz açık büfe tarzı beslenme, öğün atlama riskini ortadan kaldıracaktır. Özellikle öğle öğününü geçiştirmeniz, kilo almanızı kaçınılmaz hale getirir. İki çeşit zeytinyağlı sebze yemeği, bir kâse cacık ve bulgur pilavı ile hafif bir öğle mönüsü organize edin.
Yapın çünkü bayramlar huzura ve dolayısıyla sağlığa
açılan kapılardır...
Çektiğimiz sağlık sorunları ve yakındığımız şikâyetlerin çoğu aslında benzer şeyler. Kimimiz uyku kaçmaları, yorgunluk, kâbuslar ve terlemelerle uyanmalardan, kimimiz yürek çarpıntıları, nefes darlıkları ve kramplardan şikâyetçiyiz ve bunların kaynağı çoğu zaman aynı “şey”: Huzur yoksunluğu!
Bu yoksunluk -ya da eksiklik- bazen reflü, gastrit, kolit; bazen taşikardi, aritmi, hipertansiyon, bazen rahatsız ayak, gece terlemesi, kaşıntılar, döküntüler, kimi zaman da depresyon, panik bozukluk, kronik yorgunluk ve ağrılar ile kendini ifade ediyor.
O ‘ŞEY’ BELLİ
Kısacası uykularımızı kaçırıp bizi kâbuslar ve/veya terlerle uyandıran, sabahlara kadar koyun-fil saydıran veya başımızı döndürüp kulaklarımızı çınlatan, konsantrasyonumuzu bozup belleğimizin canına okuyan “şey!”, aslında belli. Ve belki de yine aynı sebeple Haşimato hastalarının, sedef hastalarının, vitiligo problemlerinin, bağışıklık çökkünlüklerinin, hatta bazı kanserlerin zirve yaptığı bir devirdeyiz.
UYARI 1
Şekerleme, çikolata ve tatlılara dikkat (42-16146097)
Yukarıdaki uyarıyı yapan ve nedenlerini açıklayan bilimsel ve aydınlatıcı bir yazı aldım TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden. Kliniğimize başvuran herkese her zaman tüketecekleri gıdaların içeriğini, yapım aşamasını, yerini ve zamanını sorgulamaları konusunda uyarıda bulunurum. Bu yazı da yaklaşan bayram için ikram hazırlığı yapanlara bir uyarı mahiyetinde.
Gıda mühendislerimiz, bayram öncesi yoğun talebi karşılamak için üretimi artırırken denetimi azaltabilen imalathaneler, “merdiven altı” adı verilen üretim yerleri hakkında kaygılarını bildiriyor. Herkesi alışveriş yaparken çok dikkatli olmaya çağırıyor. Hatta vatandaşlarımızı şüphelendikleri durumlarda 174 Alo Gıda Hattı’nı arayıp şikâyette bulunmaları konusunda uyarıyor.
UYARI 2
İncelemeden almayın (42-34058346, 42-18608755)
1- Doygunluk hissiyle ilgili bir skalada 1’den 10’a kadar numaralar verildiğinde kilo almadan formunu koruyanların 6’ncı-7’nci seviyelerde doydukları ve tabaklarındakinin tamamını bitirmedikleri saptanmıştır. Kilo vermekte problem yaşayanların ise 8’inci ve 9’uncu seviyede doydukları ve doygunluk hissi oluşsa bile tabaklarındakinin tamamını bitirmeye çalıştıkları not edilmiştir.
SİZ DE YAPABİLİRİSİNİZ: Doygunluk hissinizin seviyesini düşürmek için bir-iki gün ana öğününüzde örneğin 6 kaşık değil de 4 kaşık ana yemek tüketin. Zamanla hem daha yavaş yemek yemenin hem de doygunluk hissinde 6’ncı seviyelere düşmenin farkındalığını yaşayacaksınız.
2- Zaman zaman nedensiz yere ortaya çıkan açlık sinyallerini “acil durum” şeklinde algılamadıkları, ortaya çıkan bu durumun (ara veya ana öğün mutlaka tüketilmiştir) ardından hemen bir şeyler atıştırmadıkları saptanmıştır.
SİZ DE YAPABİLİRSİNİZ: Öğünlerin düzenli olduğu bir beslenme planında açlık sinyallerinin gerçekçi olmadığını, dengeli ve yeterli bir ana öğünün ardından ortalama 2-3 saat sonra bu sinyallerin doğru olduğunu unutmayın. Yemeğin hemen ardından gelen bu sinyalleri çiğ sebze tüketimi ile atlatabilirsiniz, mutlaka yoğun kalori almanıza gerek yoktur.
3- Hüzünlü anlarını atlatmak için yiyecekleri bir araç olarak kullanmadıkları, böyle bir eğilimin içinde olduklarını fark ettikleri anda kendilerini durdukları saptanmıştır.
SİZ DE YAPABİLİRİSİNİZ : “Dur” sözcüğünü aç, öfkeli, yalnız ve yorgun olduğunuz zamanlarda yani duygusal yeme davranışını sergilemek zorunda bırakan bu dört durumda kullanın. İlk aşamalarda atıştırmalıklarla mutlu olmak yerine yürüyüş yapmayı deneyebilirsiniz.
4- Bunun yanı sıra sebze ve meyve tüketimlerinin fazla, buna bağlı olarak posa alımlarının yeterli olduğu,
Bu “iyi haber”i lütfen “tiroid nodüllerini ciddiye almayın!” şeklinde de değerlendirmeyin. Çünkü bazı nodüller gerçekten de kansere dönüşebiliyor, bazıları da otonomi kazanıp “hipertiroidi” tablolarına sebep olabiliyor. İsterseniz nodül konusunu biraz daha açalım, sizi “nodül-tiroid kanseri” konusunda azıcık daha bilgilendirelim...
Tiroid nodüllerinin çoğu, içleri sıvı dolu “kistik nodüller”dir. Tamamı sıvı ile dolu olan kistler genellikle iyi huyludur, kanserleşme olasılıkları azdır.
Bazı kistlerde ise katı içerikler, kireçlenmeler ve farklı yapılar bulunabilir. Bu kistlerde kanserleşme veya kanser olma olasılığı daha fazladır.
Tamamı tiroid hücrelerinden oluşan ve içi tiroid salgısı ile dolu olan iyi huylu tiroid nodüllerinde (Foliküler ve Kolloid adenomlar) kanserleşme olasılığı pek yoktur. Bazı nodüller ise iyot eksikliği nedeniyle tiroid bezinin büyümesi yani guatr oluşumu sürecinde oluşur. Tiroid nodüllerinin çok az bir kısmında sebep tiroid kanserleridir.
Özellikle 20 yaşından küçüklerde, 60 yaşından büyüklerde, erkeklerde, kişisel sağlık öyküsünde baş ve boyun bölgesine radyasyon tedavisi uygulananlarda kanser olasılığı daha fazladır.
Bir nodül ne kadar sert, hareketsiz ve büyükse kanser olasılığı o kadar artar. Boyunda bir şişlik varsa ve bu şişlik nefes alma veya yutma güçlüğüne yol açıyorsa, sinirlilik, uyku problemleri, çarpıntı, kilo alma veya verme, ellerde titreme, kas zayıflaması gibi belirtilerle beraberse beklemeden doktora başvurulmalıdır.
BİR UYARIYemezseniz kilo alırsınız!
Saç dökülmesi, yaygın ve sık görülen bir sağlık sorunu oldu. Bunun tabii ki mineral, vitamin eksiklikleri ile, beslenme yanlışları, hormonal problemler, ruhsal sorunlarla, hatta mikrobik hastalıklarla ilgisi var. Mesela demiriniz, çinkonuz azsa, tiroit beziniz, böbrek üstü bezleriniz tembelse, yanlış bir diyet uygulamış ve hızla kilo vermişseniz, ihtiyaç duyduğunuz temel amino asitleri (mesela taurine, temel yağ asitlerini, omega3 yağlarını) yeteri kadar kazanamamışsanız saç dökülmesi kaçınılmazdır.
Ruhsal sorunları da unutmamak lazım. Ağır stres dönemleri, derin depresyon durumları da saç dökülmesine yol açabiliyor.
Bu listeye mikrobik hastalıkları, özellikle saç döken mantar enfeksiyonlarını da eklememek olmaz! Son yıllarda önemli bir faktörün daha da ortaya çıktığını hatırlatalım: Kötü ve kalitesiz saç ürünleri, jel ve benzeri saç şekillendiriciler, spreyler ve kalitesiz şampuanlar!
ŞAMPUANLARA DİKKAT!
Her gün reklamlarda sık sık karşılaştığınız saç ürünlerinin çoğu aslında fayda vermek bir yana saçların canına okuyabilecek kimyasallar içeriyor. Daha da kötüsü, bunların içine eklenen pek çok maddenin aslında hiçbir faydası yok. Ne arginin, ne koenzim, ne şu, ne bu, ne o, saçlara dışarıdan uygulandığında iyi bir sonuç veriyor. Çünkü saçlarınız dışarıdan değil, sadece kökünden besleniyor.
Yardımcı olmak istiyorsak eğer, ağız yoluyla aldığımız doğru takviyeleri (mesela biotin), yiyecek, içecekleri bilmemiz gerekiyor. Şampuanlar, kremler saç tellerimizi beslemiyor. Bu nedenle reklamların büyüsüne kapılmanın pek bir anlamı yok.
Gördüğünüz o muhteşem saçlı reklam yıldızları zaten mükemmel saçlara sahip oldukları için reklamlarda oynuyorlar, yoksa o ürünlerin marifetleri sayesinde mükemmel saçlara sahip değiller.