Osman Müftüoğlu

Detoks mu retoks mu

17 Ağustos 2015
Toksinlerden arınma, yani ‘detoks kürleri’ yükselen bir sağlık trendi. Ne var ki arınmayı sadece kimyasal detoks zannedip işin ruhsal boyutunu ihmal ediyoruz. Yani ‘detoks’ yapayım derken ‘retoks’ yapıyoruz!

HEPİMİZ, en çok da büyük metropollerde yaşayanlarımız, toksin hücumu ile karşı karşıyayız.

Toksinlerin kimi kimyasal, kimi de duygusal. Neyse ki kirlenmenin önüne geçebilecek mükemmel organizasyonlarımız var:

Kanımızdaki tampon sistemler, böbrek, akciğer ve karaciğerimize yerleşik yapılanmalar, toksin temizlemede inanılmaz başarılılar.

ZEHİR YÜKLENİYORUZ

Yazının Devamını Oku

Hipotiroidi riskiniz var mı?

15 Ağustos 2015
İstatistiklere göre erişkin nüfusun yüzde 10’u gizli hipotiroidi probleminden muzdarip. Özellikle ileri yaştaki kadın hastalarda ortaya çıkan ve depresyonu çağrıştıran belirtiler olduğunda bu ihtimali araştırmak gerekiyor.

Aşağıdaki 10 sorudan en az üçüne evet diyorsanız TSH testi yaptırın, hipotiroidi hastası olma ihtimaliniz var...
* Son birkaç ayda izah edemediğiniz bir şekilde kilo almaya, zor kilo vermeye başladınız mı?
* Tırnaklarınız daha kolay kırılıyor, daha zor mu uzuyor? Saçlarınız daha cansız, daha çok dökülüyor ve kolayca kırılıyor mu? Cildiniz artık daha mı kuru?
* Kendinizi devamlı yorgun hissediyor, sabah yataktan kalkmakta zorluk çekiyor musunuz?
* Ellerinizde, ayaklarınızda uyuşma, yanma ve karıncalanma var mı?
* Son zamanlarda durup dururken ortaya çıkan bir kabızlık problemi var mı?
* “Neden her yer bu kadar soğuk?” diye düşünüyor, kendinizi sıcakta daha rahat hissediyor musunuz?

Yazının Devamını Oku

Karaciğer dostları

14 Ağustos 2015
İşlenmemiş, hormonsuz yetiştirilmiş, zirai ilaçlarla kirlenmemiş bütün sebze ve meyveler karaciğer dostudur. Ama bunların içinde bazıları var ki olumlu etkileri ile diğerlerinden daha ön plana çıkıyor. İşte en önemlileri...

Karaciğer metabolik faaliyetlerin merkezi, detoks sistemlerinin orkestra şefi, bağışıklık yapılanmasının koruyucu meleği gibidir. Müthiş bir yenilenme, kendini yeniden yapılandırma kapasitesi vardır ama iyi beslenmek, doğru gıdalarla desteklemek şartıyla.

Aslında işlenmemiş, hormonsuz yetiştirilmiş, zirai ilaçlarla kirlenmemiş bütün sebze ve meyveler karaciğer dostudur. Ama bunların içinde bazıları var ki olumlu etkileri ile diğerlerinden daha ön plana çıkıyor. İşte en önemlileri...
Enginar: Karaciğer dostları arasında enginarın ayrıcalıklı bir yeri olduğunu biliyorsunuz. Ama bu harika sebzeden layıkıyla yararlanmak için yaprak kısımlarını daha fazla tüketmenizi öneriyorum.
Dilerseniz haşlayın öyle yiyin, ama mutlaka yapraklarında bulunan vitamin, mineral ve sinarin maddesinden faydalanın. Enginar tam anlamıyla mucize bir bitkidir. Zeytinyağlı yapın, haşlayın, hatta haşladığınız suyu için ama mutlaka daha fazla enginar tüketin.

Yumurta: Karaciğer için son derece faydalı olan maddelerden biri lesitin, lesitin açısından en zengin kaynak ise yumurtadır. Karaciğer dostu bir başka madde ise kolindir, ki bu madde de yumurtada bulunur. Diyetinizde yumurtaya mutlaka yer verin.

Yazının Devamını Oku

Ensem kalın diye sevinmeyin!

13 Ağustos 2015

Ensem kalın diye sevinmeyin!

Bel çevresindeki büyüme ve genişlemenin ileride gelişebilecek bir “insülin direnci/Tip2 diyabet/kilo problemi ve/veya hipertansiyon”un hazırlayıcısı olduğu biliniyor. Benzer bir risk, boyun çevresi geniş, yani “ensesi kalın” olanlar için de söz konusu. Metabolizma uzmanları, ellerindeki istatistiksel verilere dayanarak boyun çevresi geniş olanlarda da benzer risklerin söz konusu olduğunda hemfikir. Bu nedenle siz siz olun, “ensem kalın” diye sevinmeyin!

Aranızdan bazılarının “Hocam, bel çevremizi zaten takibe almıştık, şimdi bir de gömlek yakası ölçüsü alır gibi boyun çevremizi mi ölçeceğiz?” diyeceğini biliyorum. Olsun, ben bildiklerimi anlatayım, uygulayıp uygulamamak sizin inisiyatifinizde olsun.
Rakamlara gelince...
Boyun çevresinin erkeklerde 43, kadınlarda 40 cm’yi geçmemesi tavsiye ediliyor. Bu rakamların üstü tehlike sinyallerinin çalmaya başladığını gösteriyor. Rakam büyüdükçe risk artıyor.
Üstelik risk artışı sadece obezite, diyabet ve hipertansiyonla da sınırlı değil. Enseleri bu ölçülerin üstünde olanlarda uyku apnesinin gelişmesi de kolaylaşıyor. Bu da horlamalarla, uykuda solunum durmalarıyla ve tabiî ki “ertesi gün yorgunluklarıyla” kendini gösteriyor.

Yazının Devamını Oku

Yaşlanmaktan korkmayın

12 Ağustos 2015
Ömürler uzuyor ve hemen her ülkede kadınlar da erkekler de (aradaki kadınların lehine küçük farka rağmen) eskisinden uzun yaşıyor. Sağlıklı yaşlanabilmek için, “Yaşlanmayı kabullenmeye evet, pes etmeye hayır!” demeniz ve huzura ağırlık vermeniz gerekiyor. Huzurun ilk 10 şartı da aşağıdaki kutuda, lütfen dikkatle okuyun...

Ömürler uzuyor ve hemen her ülkede kadınlar da erkekler de (aradaki kadınların lehine küçük farka rağmen) eskisinden uzun yaşıyor.
Gelin görün ki ömrümüzün uzayan kısmı bebeklik, ergenlik ya da ilk gençlik dönemlerimiz değil, 60’ından hatta 70’inden sonrası. Yani “uzatma dakikaları” gençlikte değil, yaşlılıkta oynanıyor!
Hal böyle olunca da “uzun ömür” bellekte zayıflık, görme ve işitmede güçsüzlük, kas ve kemiklerde bitkinlik, eklemlerde ağrı, uykuda, enerjide azalma anlamına da geliyor.
Peki, ne yapılacak? Bunların etkisini hafifletmek ve hızlarını kesmek için nasıl bir strateji geliştirilecek?
Harvard’lı ünlü uzman Dr. Benson’a göre işe “yaşlanma ile barışarak, onu reddetmek yerine kabullenerek, onunla anlaşarak” başlanacak.
Hayatla ilişkiler asla koparılmayıp, aksine güçlendirilecek. Daima “yapılacak bir işim, görülecek pek çok yerim, telafi edilecek bir ton ilişkim, düzeltilecek bir o kadar yanlışım, gerçekleştirilecek pek çok hayalim var” denilecek.
Ve tabii ki “sağlık!” hep öncelenecek, beden ve ruh sağlığı birlikte geliştirilecek.

Yazının Devamını Oku

Organik daha mı besleyici?

11 Ağustos 2015
Organik gıdaları sağlığı tehdit edebilecek maddeleri barındırmadıkları için daha çok tercih etmemiz normal. Ama şu sorunun yanıtı hâlâ açık değil: Organik besinler daha mı besleyici, besin değeri açısından daha mı güçlü?

Organik besinlere ilgi artıyor. İmkânı olan herkes elmanın, armudun, şeftalinin, üzümün, hatta etin, tavuğun “organik” olanını yemeye çalışıyor. Yanlış veya abartılı da değil böylesi. Organik gıdaları sağlığı tehdit edebilecek yabancı maddeleri, örneğin böcek ilaçlarını, hormonları, antibiyotikleri barındırmadıkları için daha çok tercih etmemiz gayet normal bir şey.
Ama şu sorunun yanıtı hala net ve açık değil: Organik besinler daha mı besleyici, besin değeri açısından daha mı güçlü?
Organik ürünlerin mukayese edildikleri organik olmayan ürünlere oranla daha fazla flavanoid, mineral ve vitamin içerdiklerini gösteren bazı çalışmalar var.
Ayrıca antioksidan maddelerin de organik olmayanlara oranla daha fazla bulunduğu kesin. Neden olarak da organik ürünlerin gelişme süreçlerinde kendi başlarının çaresine bakarak daha güçlü kalmak ve hastalıklardan (mantarlardan, böceklerden, kanserlerden) korunmak için daha fazla mineral, vitamin, polifenol vb. antioksidan üretmeleri gösteriliyor. Benim kanaatim de bu yönde.
Ben de organik yetişen bitki ve hayvanların hayatta ve ayakta kalabilmek için daha çok çaba gösterdiklerini ve bu esnada –kendilerini korumak adına- daha yoğun koruyucu madde ürettiklerini düşünüyorum. Neticede, organik besinlerin daha besleyici olduğunu kabul edebiliriz. Keşke fiyatları biraz daha makul olabilse...

Tahılın tamı, yarımı olur mu?

Tahılları terk mi edelim? Buğdayı, arpayı, çavdarı, yulafı düşman mı ilan edelim? Tereyağı, yumurta, kolesterol derken şimdi de tahıl ve beyaz ekmek kavgası başladı. İsterseniz konuya buğdaydan girelim.

Yazının Devamını Oku

Yürümek mi yüzmek mi

10 Ağustos 2015
Havaların sıcaklığı egzersiz için yürüme yerine yüzmeyi tercih edenleri artırıyor. Yanlış da sayılmaz. Peki, “Kilo kontrolü ve bel inceltme” söz konusu olduğunda hangisine öncelik vermeli? Buyurun...

HARVARD’LI uzman, Dr. Harvey B. Simon’a göre kulaç atmak ideal bir egzersiz.

Dolaşımı ve metabolizmayı destekler, bedenin üst kısmındaki adaleleri daha yoğun kullandırdığından dengeli bir kas gücü ve dayanıklılık verir, ayrıca esnekliği de artırır.

Suyun kaldırma gücünden faydalanıldığı için eklemlere yük binmez, eklemlerinde sorun olanlarda bile sakatlanma riski yaratmaz.

YÜZMENİN 4 KUSURU

Yazının Devamını Oku

Fasulyede sağlık var

8 Ağustos 2015
Toplumsal deyişler genelde haklıdır, “kendini fasulyeden nimet saymak” da bunlardan biridir. Nedeni şu...

Araştırmalar fasulye grubunda yer alan besinlerin (fasulye, bezelye, mercimek, nohut, maş...) önemli gıdalar olduğunu gösteriyor.
Araştırma sonuçlarına bakılırsa mutfağımızda bunlara daha çok yer açmamız lazım. Doyurucu, tokluk sağlayıcı ve bitkisel proteinden zengin içeriğiyle fasulye ve grupta yer alan diğer yiyecekler kilo kontrolünü kolaylaştırıyor. Ayrıca yağ oranlarının düşük, kolesterol içeriğinin sıfır, posa oranının yüksek, vitamin içeriğinin zengin olması onları daha da önemli hale getiriyor.
Kısacası “pişirmesi zor, uzun sürüyor” veya “gaz yapıyor” gibi gerekçelere sığınıp fasulye grubundan uzak kalmayın.
Fasulye grubu besinlerin bitkisel protein yükü de oldukça fazla. Onlar için “yoksulun eti” tanımı kullanılıyor ve yoğun protein içerikleri, doymuş yağ ve kolesterolden yoksun yapıları nedeniyle et kadar değerli besinler sayılıyor. Önemli bir nokta da şu: Fasulyedeki bitkisel proteinlerin aminoasit yapısı da güçlü.
Özellikle lizin aminoasidi önemseniyor. Lizin bilhassa bezelyede bol bulunan bir madde, karnitin sentezi için gerekli olan iki aminoasitten biri.
Karnitin mitokondrilerin daha verimli bir enerji üretimi yapabilmesi için zorunlu temel maddelerin başında yer alıyor.
Beslenme uzmanları “fasulye ve gruptaki diğer besinleri hayvansal proteinlerle evlendirirseniz daha da akılcı bir iş yaparsınız” diye de uyarıyor.

Yazının Devamını Oku