Direncin sebebi ne?
İnsülin, pankreas bezinden salgılanıp kanda şeker seviyesini düzenleyen bir hormon.
Kandaki şekerin kaynağı ise besinlerle alınan şeker ile şeker dışında kalan karbonhidratlar, özellikle de un ve nişasta zengini besinler (pirinç pilavı, beyaz ekmek, fırın-pastane ürünleri, makarna vb.).
Şekerin her türlüsü ve her çeşit karbonhidrat (her türlü tahıl ürünü, bakliyat, sebze ve meyveler) neticede kana şeker olarak ulaşıyor. Kandaki şeker de kandan insülin aracılığıyla alınıp hücrede enerji üretimi için yakıt olarak kullanılıyor.
Özetle şekerin yakılabilmesi için insüline mutlaka ihtiyaç var.
Ne var ki kan şekeri fazla yükselecek olursa pankreas bezi çok fazla insülin salgılamaya başlıyor.
Bu durumda hücrelerin insüline karşı duyarlılığı da zaman içinde yavaş yavaş azalıyor.
Sorun dayanılmaz dereceye varabilen kas ve eklem ağrıları yanında aşırı bitkinlik, derinleşen mutsuzluk, iş gücü kaybı, yaşam kalitesinde bozulma, uyku sorunları ve daha pek çok problemi de beraberinde getiriyor.
Hastalarda eklem ve kas ağrıları yanında psikolojik sorunlar da görülüyor. Sorunlarının çeşitliliği nedeniyle de fibromiyaljili hastalar iç hastalıkları, romatoloji uzmanları, fizik tedavi ve ruh hekimleri arasında bitip tükenmez ziyaretler yapıyor.
Kas ve eklem ağrıları en önemli ve en yaygın belirti. Diğer belirtiler; yorgunluk, bitkinlik, tutukluk, uyku sorunları, kabızlık, şişkinlik, gaz, baş ağrısı, sinirlilik, konsantrasyon kaybı, enerjisizlik, el ve ayak uyuşmaları, ağrılar kadar ön planda değil.
Hastalar sorunlarının çözülememesi sebebiyle aileleri, çevreleri, hatta hekimleri tarafından yeterince önemsenmediklerini, doğru teşhisin konulamadığını düşünerek mutsuz ve çaresiz bir duygusal sürece girebiliyor.
Neticede bu tabloya zamanla depresyonun da katılması sürpriz olmuyor. Bu noktadan sonra da fibromiyalji, romatizmal bir problem olmaktan çok ruhsal belirtilerin ön planda olduğu, çözümü zor bir kaos haline geliyor.
Tanı bazen “ağır yorgunluk, bitkinlik ve enerjisizlik” hali nedeniyle ‘Kronik Yorgunluk Sendromu’ olarak değiştirilebiliyor. Aslında kronik yorgunluk sendromu, depresyon ile fibromiyalji arasında çoğu kez kesin bir sınır da olmuyor. Belki de bu üç sorun iç içedir, aynı aynanın farklı yüzleridir.
Özeti şu: Fibromiyalji sorunu hâlâ nedeni de, çözümü de bilinmeyenlerle dolu bir alan. Çoklu bir tıbbi yaklaşım ve ciddi bir sabır lazım.
Demir için ne yiyelim?
Yaşlılık her organ ve dokumuzu etkiliyor, iskelet sistemimiz de nasibini alıyor. İskelet sorunları sadece eklem yıpranmaları ile sınırlı kalmıyor, kas ve tendonlarda da ciddi, can sıkıcı değişiklikler oluyor.
Önce tendonlar –kasları kemiklere bağlayan kirişler- yavaş yavaş incelip kopmaya hazır hale geliyor, hemen ardından kas kitlemiz -eğer biz gerekli önlemleri almazsak- güneş gören kar gibi erimeye başlıyor. Bu iki gelişme başta yorgunluk, bitkinlik ve denge sorunları olmak üzere pek çok yaşlılık probleminin hazırlayıcıları. Bu nedenle daha sağlıklı ve keyifli bir yaşlılık isteyen herkesin sadece eklemleri ve kemiklerine değil, kas ve kirişlerine de iyi bakması gerekiyor.
Kasların en büyük düşmanı hareketsizlik ve tembellik. Kullanılmayan kas zamanla erimeye başlıyor. Kırık nedeniyle alçıya alınan kolunuz veya ayağınızın iki ay sonra alçınız açılınca incecik olmasının nedeni de budur.
Yaşlanma sürecinde belirli bir kas kaybı zaten kaçınılmaz ama siz de tembel ve hareketsiz biriyseniz, kaslarınızı kullanmamakta ısrarlıysanız kayıp oranı yükseliyor. Bir tür “kas erimesi” yani “sarkopeni” problemi devreye giriyor.
Netice net ve açık: Oturup kalkmakta zorlanmalar, namaz kılarken, çömelip doğrulurken gelişen dengesel sorunlar ve tabii ki sık sık gündeme gelen kramplar başlıyor.
Her gün bir başka kasınız tutuluyor. Her gün bir başka kasınız ağrıyor, sızlıyor ve siz “rüzgar esse, nem artsa tutuluyorum” demeye başlıyorsunuz.
Sarkopeni nasıl önlenir?
Yapmamız gereken şey çok net ve açık: Yaşımız ilerledikçe sadece kalbimiz, kemiklerimiz, eklemlerimiz, böbreklerimiz, ciğerlerimizle ilgilenmek yetmez. Aynı ilgiyi (hatta daha da fazlasını) kaslarımıza da göstereceğiz.
Sık karşılaşılan, can sıkıcı bazı sağlık sorunlarının arkasında örtülü alerji veya intolerans (duyarlılık) sorununun olabileceğini biliyor musunuz?
Mesela tekrarlayıp duran ishaller, aşırı gaz sorunu. Mesela kronik yorgunluk hali veya bir türlü düzelmeyen eklem, kas ağrıları, tekrarlayıp duran bağırsak spazmları, kronik baş ağrıları ve kaşıntılar.
Bütün bu kronik, can sıkıcı ve sebebi bir türlü belirlenemeyen sorunların arka planında farkına varılmamış bir alerji ya da intolerans problemi de olabiliyor.
Hatta araştırmalar, bazı kişilerde yıllardır tekrarlayıp duran migren veya baş dönmesi ataklarının sorumlusunun da yine gözden kaçmış bir alerji veya intolerans problemi olabileceğini gösteriyor.
Kısacası “gıda intoleransı” konusu önemlidir. Çünkü tipik alerjik reaksiyon semptomlarıyla ortaya çıkan vakalarda daha işin başında alerjiye yol açan besin maddesi bulunur ve o maddeden uzak durulduğunda problem de ortadan kalkar. Ama örtülü bir alerjinin yani besinsel duyarlılığın söz konusu olduğu durumlarda sorunun alerjiden kaynaklandığı düşünülmediği için problem bir türlü çözülemez.
Bu yüzden nedeni anlaşılamayan ve yukarıda bahsettiğim tür sağlık problemlerinde akla olası bir intolerans sorununun da gelmesi yerinde olacaktır.
Gri alan önemlidir
Sağlıklı hâl “beyaz”ı, hastalık durumu “siyah”ı ifade etseydi eğer ikisi arasındaki “gri alan” yani beyazı siyaha çeviren süre genelde çok uzundur.
Magnezyum takviyesi bilinçli yapıldığında çok sayıda sağlık sorununun çözüm noktası olduğu için. Magnezyum eksikliği kas kramplarından kalp ritim bozukluklarına, ruhsal gevşekliklerden kan basıncı oynamalarına kadar pek çok soruna yol açabildiği için...
Magnezyum zannettiğinizden çok ama çok daha önemli bir mineral. Bir kere kalsiyumun ilk sırada yer aldığı bedenimizin “mineral gücü” sıralamasında ilk dörtte o da var. Kemik dokusundan sinir sistemine, kaslardan enzim organizasyonlarına kadar pek çok alanda müthiş işler başaran bir element de yine o. Daha fazla detay için buyurun...
Magnezyum hangi gıdalarda var?
Eğer yeterli, dengeli ve çeşitli beslenen biriyseniz, özel bazı sağlık sorunlarınız söz konusu değilse kolay kolay magnezyum eksikliği yaşamazsınız. Çünkü pek çok besinde bol miktarda magnezyum var.
Mesela yeşil sebzeler. En başa da ıspanağı yazın. Arkasına marulu, pırasayı ve benzerlerini ekleyin. Mesela köklü sebzeler. Yani havuç, kereviz, patates ve pancar. Mesela kuruyemişler.
Hepsinde bol bol var ama en başa cevizi, fındığı ve bademi, yerfıstığını yazın. Mesela yağlı tohumlar. Kabak çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği, susam ilk akla gelenler.
Hastalıkları basitçe iki gruba ayırabiliriz: Birdenbire, beklenmedik şekilde ortaya çıkıp hızla ilerleyen “akut” hastalıklar ve uzunca bir zaman dilimi içinde yavaş yavaş gelişen “kronik” sağlık sorunları!
İnsan bedeni bazen “saman çöpü” gibidir, beklenmedik bir anda “çıt” diye kırılıverir. Akut hastalıklarda boğazınıza yerleşen bir mikrop sabah uyandığınızda sizi ateşler içinde titretip bitkin, halsiz ve yorgun düşürebilir. Hatta daha hızlı bir gelişimle enfeksiyonun akciğerlere atlaması ile (zatürree) birkaç gün içinde hayatınızı bile kaybedebilirsiniz.
BİLDİK VE BASİT ‘ÇARELER’
Güçlü bir sağlık, akılcı bir beslenme planı ile mümkündür. Bu planın mühim ayrıntılarından biri de bedene ihtiyacı olan mineralleri kazandırmaktır. O minerallerin başında kalsiyum ve magnezyum var. Peki, bu ikiliden hangisi daha önemli? Hangisi daha öncelikli? İşte tam da burada birazcık düşünmekte fayda var. Fayda var, çünkü sağlığın birçok alanında olduğu gibi burada da farklı gelişmeler söz konusu. İsterseniz bugün önce “kalsiyum desteği” konusunu masaya yatırıp detaylarıyla gözden geçirmeye çalışalım. Magnezyumu ve ikisi arasındaki tercih konusunu ise önümüzdeki salıya bırakalım. Buyurun...
Neden kalsiyumsuz yapamıyoruz?
Kalsiyum, bedenimizin en çok ihtiyaç duyduğu minerallerden biri. Toplam kalsiyum rezervinin yüzde 99’undan fazlası dişler ve kemiklerde yerleşmiş. Kalsiyumun başka mühim görevleri de var.
Kas fonksiyonlarının sürdürülmesi, sinir sisteminin düzgün çalışabilmesi ve daha pek çok metabolik fonksiyon kalsiyumsuz olmuyor. Kalsiyumun en çok bulunduğu besinlerin başında süt ve süt ürünleri geliyor. Balıklarda da bol kalsiyum var. Çok küçük balıkları kılçıklarıyla yerseniz daha da bol kalsiyum kazanıyorsunuz. Yağlı tohumlardan badem ve susam da kalsiyum zengini. Kuru baklagillerin her biri güçlü birer kalsiyum kaynağı.
Kalsiyum zengini meyvelerin ilk sıralarına portakalı ve kuru inciri yerleştirebilirsiniz. Sebzelere gelince... Ispanak, dereotu, pancar ve aynı gruba giren kalın yeşil yapraklı sebzelerin hemen tamamı da kalsiyum zengini. Tabii kalsiyum dolu lahanayı da ihmal etmemelisiniz.
Kalsiyumu destek olarak almak şart mı?
Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenen biriyseniz ilave kalsiyum almanız gerekmez. Çünkü günlük ihtiyacınızı besinlerle de karşılamanız mümkün. Ama bu süreci devamlı hale getirmeniz lazım. Eğer kalsiyum zengini besinleri yeterli tüketemiyorsanız desteklerden faydalanmayı düşünebilirsiniz. “Kalsiyum desteği almanın gerekli olabileceği bazı özel durumlar var mı?” sorusunun cevabına gelince...
Özellikle şehirde yaşayan biriyseniz büyük olasılıkla ekmek paranızı kas gücüyle değil, beyin gücüyle ofis çalışanı veya yönetici olarak kazanıyor olmalısınız. Bu, aktif yaşamı olumsuz etkileyen gelişmelerden biri.
“İşyeri tembelliği” sadece fazla kilo/obezite için değil, kronik hastalıklar bakımından da mühim bir risk. Bunun en güçlü kanıtlarından biri de çok eski yıllarda İngiltere’de yapılan büyük ve uzun süreli bir araştırma.
Araştırmada İngiltere’nin geleneksel çift katlı kırmızı halk otobüslerinde çalışanlar takip edilmiş, otobüste otobüsü kullanan şoför ile otobüste ayakta dolaşarak para toplayan biletçilerin sağlık durumları karşılaştırılmış.
Sonuçta biletçilerin kalp hastalıklarına yakalanma riski, şoförlerden çok daha düşük çıkmış.
Araştırma biraz daha uzatıldığında görülmüş ki biletçilerin ortalama yaşam süresi de şoförlerden çok daha uzun!
Özeti şu: Sadece hafta sonlarında iki günü aktif geçirmeniz yetmiyor, hatta sabah ya da akşam saatlerinde yaptığınız egzersizler bile “hareketsizlik” sorununu yeterince çözmüyor. İşyerinde de aktif olabilmenin yollarını bulmanız gerekiyor. Bazı çözümleri yandaki kutuda bulabilirsiniz.