Osman Müftüoğlu

Göz altı morlukları neden olur?

7 Nisan 2018
Göz altı morluklarının pek çok sebebi var. İlk sıraya “yaşlanma”yı yazabilirsiniz.

Yaşınız ilerledikçe göz altındaki deri torbalanmaya, sarkmaya ve koyulaşmaya başlar. “İlaçlar”ın da göz altı morluklarına yol açabildiği aklınızda olsun. Özellikle damar genişlemesine yol açan ilaçlar göz çevrenizin daha mor görünmesine sebep olabilir.
“Beslenme” hatalarını unutmamak lazım. Kötü beslenme özellikle protein eksikliği, vitamin noksanlığı, demir fakirliği, C vitamininden yoksunluk da göz çevrenizin morarmasına sebep olabilir.
“Alerji” sorununu da not alın. Alerjik konjonktivit (bir çeşit göz alerjisi), alerjik rinit (alerjiye bağlı burun iltihaplanması) de göz çevresini olumsuz etkileyen sorunlardır. Bu durumlarda göz altını sık sık ovalamak, kaşımak morluk oluşumunu kolaylaştırabiliyor.
Diğer taraftan bazı kişilerde nedeni bilinmeyen metabolik süreçlerle göz altında aşırı melanin pigmenti birikmesi sonucu koyuluklar ortaya çıkabiliyor. Bunda güneş altında fazla kalmanın da rolü olduğu söyleniyor.
Genel ödem durumu, yani vücudun fazlaca su tutması bir diğer faktör. Böyle durumlarda tuz tüketimini gözden geçirmek ve yeterince su içmek gerekiyor.
Seyrek olarak bazı hanımlarda adet dönemlerinde tekrarlayan göz altı koyulaşmalarına rastlanabiliyor. Ayrıca hamilelik döneminde de bu tür değişimlerin ortaya çıkması mümkün olabiliyor.
Son olarak kötü ve dikkatsiz bir yaşam tarzının, aşırı sigara ve alkol tüketiminin, kısacası kişisel bakımsızlığın bu işte rolü olabileceğini biliyoruz.

Yazının Devamını Oku

Meyve yemenin de bir anayasası var!

6 Nisan 2018
Önce şunu bilelim: Meyvesiz olmaz! Ama şu önemli ayrıntıyı da unutmayalım: Meyvede de “azı karar çoğu zarar” kuralı geçerli. İkincisi “ne zaman yenecek?” sorusunun cevabı da mühim. “Neden?” sorusuna gelince... Bu yazıda size üç ayrı ve önemli ayrıntının yanıtını özetliyoruz. Bu yanıtları “meyve yemenin anayasası” gibi de düşünebilirsiniz.

MADDE 1: Meyve olmadan olmaz
Meyvesiz olmaz, çünkü sağlığımıza olağanüstü destekler veren vitamin, mineral, posa, prebiyotik ve antioksidanların en bol bulunduğu gıdaların başında meyveler var. Bu nedenle her meyve sadece bir “lezzet topu” değil, aynı zamanda bir “sağlık koçu” gibi çalışıyor. Elma antioksidan kuvarsetini, prebiyotik inulini, siyah erik, çilek, kiraz, vişne antioksidan antosiyanini, kayısı, şeftali potasyumu, likopeni, greyfurt, portakal, mandalina narengenini, C vitamini, sitrülini ile adeta şifa dağıtıyor. Kısacası her meyvenin ayrı bir “sağlık hikayesi” var...

MADDE 2: Peki neden azı karar çoğu zarar?
Nedeni şu: Meyvelerin çoğu adeta birer früktoz topu. En az früktoz içeren meyvede bile ortalama 100 gramda 4-5 gram früktoz kazanıyorsunuz. Bu bazı meyvelerde (üzüm, incir, karpuz) 8-10 grama bile çıkabiliyor. Ne var ki karaciğerin kısıtlı bir früktoz işleme kapasitesi var. Bu kapasite günde 15-20 gramla adeta sınırlanmış durumda.
Eğer bedeninize daha fazla früktoz girerse işlenmemiş früktoz (yani kullanımın fazlası) trigliseride çevrilip dolaşım sistemine veriliyor.
İşte o trigliserid önce karaciğeri yağlandırıyor, sonra karnınızın içini yağ deposu haline getirebiliyor. Dahası kolesterolün yapısını bozup oksitliyor, damara zararlı bir moleküle dönüştürüyor. Özetle früktozun fazlası bize fayda değil, zarar veriyor.

MADDE 3: Ne zaman yeneceği de mühim bir ayrıntı...

Yazının Devamını Oku

Yaşlanıyor muyum?

5 Nisan 2018
Orta yaş virajına genelde 50’li yaşları takiben giriliyor.

Viraja giriş zamanı ve hızı da herkes için farklı oluyor.
Kimi daha 50 bile demeden viraja çok sert bir giriş yaparken, kimi 60’lı yaşların ortasına geldiği halde bana mısın demiyor, viraj falan dinlemeden hayatına keyifle devam ediyor.
Kısacası herkesin yaşlanma hızı ve kalitesi farklı oluyor. Aradaki farkın birazını genetik miras, çoğunu yaşam tarzı seçimleri belirliyor.
İsterseniz orta yaş virajı ile başlayan o yolculuğun ilk işaretlerini alt alta bir defa daha sıralayalım. Sıralayalım ki hesabımızı ona göre yapalım. Buyurun...

Yaşlanma yolculuğunun 10 mühim işareti

◊ Eskiden 20-30 cm mesafeden okuyabildiğiniz gazetenizi kol mesafesinden bile zor okumaya başladıysanız...◊ Sabahları yorgun kalkıyor, akşam yorgunluğunu çok erken saatlerde hissedip televizyon karşısında uyukluyorsanız...◊ Kolesterolünüzü, tansiyonunuzu, şekerinizi yani sağlığınızı daha çok konuşmaya ve merak etmeye başladıysanız...◊ Dost sohbetlerinde en iyi lokantalar, en güzel oteller yerine en becerikli doktorlar ve en güvenilir hastaneleri konu ediyorsanız...◊ Sözü ikide bir “yaşlanmanın erdemleri ve tecrübenin önemine” getirip duruyorsanız...◊ Daha sık doktora gidiyor, daha çok tahlil yaptırıyor, sağlık konularına daha fazla ilgi duyuyorsanız...◊ Etrafınızdakilerin size “amca, teyze, dede, nine” gibi tanımlamalarla hitap etmelerinden hoşlanmıyorsanız...◊ Sık sık “önemli olan bedensel değil ruhsal yaşlanmadır, benim ruhum çok genç” diyorsanız...◊ Bir sonraki ziyaretinizde doktorunuzdan enerji verici, cinsel güçlendirici takviyeler ya da cilt, saç, tırnak destekleri istemeyi düşünüyorsanız...◊ Giyiminizde kuşamınızda daha genç ve dinç görünmenin yollarını arıyorsanız...

Yazının Devamını Oku

Dinlenmek paslanmaktır

4 Nisan 2018
Egzersizin yaşlanma hızını ne yönde etkilediği üzerine sayısız çalışma yapılmış. Bu çalışmaların neredeyse tamamı 100 yıl kadar önce “dinlenmek paslanmaktır” diyen Helen Hayes’i haklı çıkarmış.

Hem uzun bir ömür sürmek, hem de yaşlanmamak pek mümkün değil. Yaşadığınız ömrü ve yaşlılık sürecinizi formda ve zinde geçirmenizse mümkün. Bunun için de yapmanız gereken bazı işler, katlanmanız gereken fedakârlıklar, bazı yaşam tarzı değişimleri var.
Bu değişimlerin en başında da egzersiz geliyor. Egzersiz yaşlanma saatinizi geriye çeviremiyor. Durdurmaya da muvaffak olamıyor ama o saatin tiktaklarını yavaşlatabiliyor.
Kısacası düzenli egzersiz zannettiğinizden daha geniş yaşlanmanıza zemin hazırlıyor. Egzersizin yaşlanma hızını ne yönde etkilediği üzerine sayısız çalışma yapılmış. Bu çalışmaların neredeyse tamamı 100 yıl kadar önce “DİNLENMEK PASLANMAKTIR” diyen Amerikalı oyuncu Helen Hayes’i haklı çıkarmış.
Gereksiz ve uzamış istirahatin daha doğrusu tembelliğin sağlık zararları konusunda bizi ilk uyaran 1966’daki Teksas/Dallas Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma olmuş.
Bu çalışmada düzenli ve iyi planlanmış egzersiz/dayanıklılık antrenmanlarının yaşlanma saatinin tiktaklarını ciddi ölçüde yavaşlatılabileceği görülmüş.

Ayakta kal hayatta kal!

Düzenli egzersiz yaşamı uzatır. Gereksiz istirahat ve uzamış tembellik ise bedeni de ruhu da paslandırır. Bir hesaplamaya göre (Dr. Willard Manning) düzenli egzersiz yapan biriyseniz yürüdüğünüz her 1.5 kilometre ile hayatınıza 20 dakika eklersiniz. Yine bir başka çalışmaya göre (Harvard mezunları araştırması) düzenli egzersizle geçirdiğiniz her bir saat için yaşam sürenize yaklaşık 2 saat eklersiniz. Fotoğraf gayet net ve açık: Bizim “ayakta kal, hayatta kal” mottomuz sadece gençlik ve orta yaşta değil ileri yaşlar için de geçerlidir. NOT: Aşağıdaki kutuda yaşlanmanın egzersizle ilişkisinin kısa bir özeti var, lütfen dikkatle inceleyiniz.

Yazının Devamını Oku

5 mühim yorgunluk nedeni

3 Nisan 2018
Yorgunluk büyük dert. Hele bir de sizi daha sabah gözünüzü açar açmaz sarmalamışsa çok büyük bir problem. Farklı sebepleri var. Ben sık görülen en yaygın 5 nedeni özetlemeye çalıştım, buyurun...

◊ DEPRESYON: Özellikle kalıcı ve ilerleyici halsizliklere isteksizlik, mutsuzluk, endişe ve kaygı hali, uyku bölünmeleri, odaklanma güçlükleri, unutkanlıklar, alınganlıklar ve de baş ağrısı gibi sorunlar da eşlik ediyorsa akla öncelikle depresyon gelmeli.
◊ HİPOGLİSEMİ: “Halsizim, yorgunum, bitkinim” diyenlerin çoğu “gizli hipoglisemik” kişilerdir ama onlar bundan habersizdir. Sabah uykudan düşük kan şekeriyle uyanan yani gece boyunca beyni şekerden mahrum kalan biri isteksiz, endişeli, kaygılı, yorgun ve halsizdir. Çoğu zaman da yataktan ters kalkmış kafasını toparlayamamış, mutsuz biridir. Ve bu arada da mutlaka az ya da çok keyifsiz ve bitkindir. Gün içinde tekrarlayan hipoglisemi nöbetleriyse onun halsizliğini daha da derinleştirecektir.
◊ UYKU SORUNLARI: Eğer uykularınızın tadı tuzu kaçtıysa ertesi güne dinlenmiş ve zinde başlamanız imkânsız gibidir. Bu durum kalıcı hale gelmişse de halsizlik ve bitkinliğin yol arkadaşınız haline gelmesi kaçınılmazdır. Uyku sorunlarının her türlüsü, bilhassa da “uyku apnesi” ve “horlama” en mühim halsizlik nedenlerinden biri.
◊ KANSIZLIK: Özellikle hanımlarda (bilhassa da genç hanımlarda) halsizlik denince akla ilk önce kansızlık, öncelikle de demir eksikliği gelmelidir. Sadece demir eksikliğinin değil diğer kansızlık tiplerinin de halsizlik yapabileceği aklınızda olsun.
◊ TİROİD TEMBELLİĞİ: Tiroid bezi salgıladığı hormonlar nedeniyle enerji metabolizmasının orkestra şefi gibidir. Eğer şu veya bu nedenle (İltihap, tümör, bağışıklık bozukluğu) hastalanır da yeterince T3 ve T4 hormonu üretmezse metabolizma yavaşlar ve siz kendinizi halsiz, enerjisiz ve yorgun hissedersiniz. Eğer halsizliğinize kilo alma, ödem/şişme, kabızlık, cilt kuruluğu, saç-kaş dökülmesi kırılması, üşüme gibi şeyler de eklenmişse tiroid fonksiyonlarınızı hemen kontrol ettirmenizi öneririm.

Her akşam 2 kuru siyah erik yiyin

Bir ara ceviz-kayısı trendi vardı. Akşam iki kayısı yenir, iki ceviz içi bir bardak suda bırakılıp ertesi sabah önce suyu içilir, sonra da afiyetle cevizler yenirdi. Faydası var ya da yok, mühim değil, “ceviz suyu efsanesi”ni ben de destekledim.Şimdi size yeni bir önerim daha var: Kayısı yerine bazen “iki kuru erik” yemeyi de deneyin. Bir değil, birçok gerekçem var. Bir kere kuru erik lezzetli ve doyurucu bir doğal atıştırmalık. Çok da faydalı.Kuru erik en güçlü kalsiyum kaynaklarından biri. Her akşam yenecek iki-üç kuru siyah erik kemikleri korumada muhtemelen süt veya yoğurt kadar etkili. Diğer taraftan çok güçlü bir posa kaynağı. İçindeki özel doğal kimyasalların da (sorbitol) etkisiyle kabızlığa karşı da etkili bir doğal destek. Ayrıca bağırsak, meme gibi kanserlerden korunma ve şekeri önlemede de oldukça faydalı.Siyah eriğin en güçlü taraflarından biri de antioksidan kapasitesi. Kuru siyah erik bilinen en güçlü pas önleyicilerinden biri. “Her akşam iki kayısı” formülü her zaman geçerli ama “her akşam iki siyah kuru erik” formülünü de denemenizde fayda var.Bitmedi! Kuru eriğin potasyum, demir ve vitamin gücü de bir hayli fazla. Ben bir haftadır uygulamaya başladım bu yeni kürü. Çok da memnunum. Size de öneririm.

Yazının Devamını Oku

Şeker detoksu nasıl yapılır?

2 Nisan 2018
Şeker tutkusu yayılıyor, kişi başına tüketilen yıllık şeker miktarı her ülkede hızla artıyor.

Neticede de şeker sorunu tutkudan da öte bir tür bağımlılık problemi haline geliyor. Nedeni açık: Şekerin her türlüsü bizi düşündüğümüzden de kısa bir sürede mutlu ediyor. Ne var ki yine şekerin her türlüsü (ama özellikle de nişasta bazlı früktoz) hasta da edebiliyor. Şekerin karaciğer yağlanmasından obeziteye, kronik iltihaplanmadan diyabete, kalp damar hastalığından kansere pek çok kronik sağlık sorununu nasıl tetiklediği net ve açık olarak gösterildi. Şeker tüketimi arttıkça bağışıklık zayıflıyor. Aşırı şeker tüketiminde bunama riski çoğalıyor. Şeker kullanımı yükseldikçe kemikler ve sinir sistemi zayıf düşüyor. Özetle o tam bir sağlık canavarı. Peki, o canavardan kurtulmanın yolu var mı? Bence var. Biraz zahmetli ama denemeye kesinlikle değer. “Kalıcı bir şeker detoksu nasıl başarılır?” sorusuna verilebilecek tek bir yanıt yok, bazı çözüm önerileri var. Detaylar için buyurun...

ŞEKER KULLANIMINI AZALTAN 10 ÖNERİ

1- Her türlü şekeri kesin. Yemek üstü tatlı alışkanlığından vazgeçin.

2- Ara öğünlerde içinde şeker ve un bulunan atıştırmalıklara elinizi bile sürmeyin. Eğer vazgeçilmez ölçüde bir tatlı ihtiyacı içindeyseniz früktozu düşük meyvelerden makul miktarda yiyin ya da şeker eklenmemiş meyve ve kuruyemiş karışımlarını denemeyi tercih edin.

3- Atıştırmalık ihtiyacınızı protein zengini besinlerle, peynir, yoğurt, ayran, badem, fındık vs ile giderin. Ciddi ihtiyaç duymadıkça atıştırmaktan da vazgeçin.

4- Atıştırmalık tercihi olarak % 70 kakao içeren küçük bir parça bitter çikolatayı da deneyebilirsiniz.

5- Yemekten hemen sonra meyve yemeyin. Meyveleri yemekten önce ya da ara öğünlerde tüketin.

6- Sabah kahvaltınızı güçlendirip protein yönünden zenginleştirin. Kahvaltınıza peynir, yoğurt, yumurta yükleyin. Kahvaltı masasından kahvaltı gevreklerini, meyve sularını, balı, reçeli, pekmezi yok edin.

Yazının Devamını Oku

Gri alana dikkat edin!

31 Mart 2018
Modern tıbbın başarıları da, başarısızlıkları da, doğruları da, yanlışları da var. Temel hatalarından biri ise sağlıklı olma durumu ile hastalıklı biri haline gelme arasındaki ‘gri’ süreci görmezden gelmesi, anlama ve çözüm yolu arama gayretine girmemesidir.

Eğer “sağlıklı” olma durumunu “beyaz”, “hastalık” halini “siyah” kabul edecek olursanız; beyaz renk öyle aniden siyaha dönmez. Yani çoğu sağlık sorunu öyle zannedildiği gibi birden bire ortaya çıkmaz.
Sağlamlık durumundan hastalık haline geçiş bazen bir hayli uzun da olabilir.
Örneğin insülin direncinden şeker hastalığına uzanan yolculuk ortalama 10-15 yıl, basit bellek sorunlarından Alzheimer ya da bunamaya giden yolculuk 8-10 yıldan kısa sürmüyor.
Yani arada “gri alan” olarak kabul edilen büyükçe bir zaman dilimi var.
Ve ne yazık ki çoğu insan bu zaman diliminde sürece el konulmadığı için söz konusu hastalıklardan korunamıyor.
Kısacası modern tıp sağlık sorunları söz konusu olduğunda sizi ya “hasta” ya da “hastanelik biri” olarak görmek arzusunda olmasa da siz o duruma gelmeden çözüm aramaya çalışmıyor! Örnek mi? Buyurun...

İşte bazı örnekler...

Kronik hastalıkların neredeyse tamamı önlenebilir, en azından gelişme süreçleri kontrol altında tutulabilir problemlerdir. Yapmanız gerekense sadece basit yaşam tarzı değişimlerinden ibarettir.

Yazının Devamını Oku

Kanser tarama testleri iSe yarıyor mu?

30 Mart 2018
Kanser büyük bir bela. Sonuçları hâlâ vahim olabilen bir sağlık tehdidi. Tedavide başarı için erken teşhis çok önemli.


Daha mühim olanı ise kanserin önlenmesi. Bunun yolu da yaşam tarzımızı değiştirmek, daha çok hareket edip daha dikkatli beslenmek ve tabii ki uyku sorunlarını, stres problemini çözmekten geçiyor.
Peki sadece bu dört önlem yeterli mi? Değil! Kanserin oluşumunda çevresel faktörler, genetik nedenler ve daha pek çok bilinmeyen var. Bu sebeple her yıl bazı tarama testlerinden düzenli olarak geçmek gerekiyor.
Tarama testlerinin sayısı çok fazla. Bazıları da gereksiz. Mesela tüm vücut MR’ı veya BT taramalarının hiçbir faydası yok. Bunlar tamamen ticari amaçlı uygulamalardır.
O testlerden dördü ise çok ama çok önemli, hatta vazgeçilmez. İşte o dört kanser tarama testi...

Mamografi: Kime, ne zaman, ne sıklıkta?

Mamografik taramalar doğru zamanda, doğru programlarla ve ustaca planlanıp yapıldıklarında meme kanserlerinin erken teşhisi için altın standart olma özelliklerini sürdürüyorlar.

Yazının Devamını Oku