Osman Müftüoğlu

Bahar yorgunluğunun çözümü var mı?

26 Nisan 2018
Bahar bizi gerçekten yorar mı? Yoksa “bahar yorgunluğu” dediğimiz şey yani nisanla birlikte kapımızı çalan “halsizlik, yorgunluk, isteksizlik halleri” yorgun bir kışı geride bırakıp yeni bir mevsime yelken açmak mı?

Anlaşılan o ki bu iki sorunun da yanıtı net ve açık değil. Çünkü uzmanlar, bilimsel anlamda “bahar yorgunluğu” diye bir şeyin olmadığı düşüncesindeler. Konuya da bir hayli mesafeli bakıyorlar. Ama gelin yine de biz bahara yorgun girenlere “haklısınız!” deyip etkili olabilecek ilk 10 çareyi sıralayıverelim. Buyurun...

Bahar yorgunluğuna 10 çare!

1- Şekerli ve unlu besinlere mesafeli olun. 2- Öğünlerinizi iyi planlayın, proteinden zengin (yumurta, yoğurt, balık, bakliyat) beslenin.3- Protein zengini o besinleri posa zengini yeşil sebzelerle, özellikle de kök sebzelerle (yer elması, pancar, kereviz, turp) evlendirin.4- B12 ve D vitamini seviyenizi kontrol ettirin. B12’niz 500’ün altında, D vitamininiz 50’nin altındaysa takviye ettirin. 5- Magnezyum zengini besinlere (ceviz ve diğer yağlı tohumlar, kabak çekirdeği, ay çekirdeği, badem, yer fıstığı) ağırlık verin, mesela salatalarınıza bunları da ekleyin. 6- Kafeinli içecekleri sınırlayın.7- Alkollü içeceklerden uzak durun.8- Ginseng ve rhodiola gibi adaptojen bitkisel desteklerden yararlanın. 9- Bitki çaylarına yüklenin, özellikle de yasemin çayını tercih edin.10- Uykunuza dikkat edin.

Bellek/beyin dostu ilk 10 besin

1- Balık 2- Ceviz 3- Semizotu4- Chia 5- Keten tohumu6- Yumurta7- Yoğurt8- Yaban mersini/böğürtlen9- Kuşburnu10- Muz

Yazının Devamını Oku

Reflünüz varsa dikkatli olun

25 Nisan 2018
Reflünün son yıllarda tıpkı depresyon, obezite, uykusuzluk gibi giderek yaygınlaşan bir problem haline geldiği kesin. Bunun stres meselesinin yoğunlaşmasıyla da beslenme yanlışlarının sıklaşması ve fast food beslenme alışkanlığının devreye girmesiyle de bağlantısı var.

Mide sıvısının asit içermesiyle birlikte yemek borusuna geri kaçması zannedildiğinden daha sık görülen önemli bir sağlık tehdidi.
Önemli çünkü sadece oluşturduğu ekşimeler, yanmalar, geğirmeler, ses kısıklıkları, ağızda metalik tatlar, ağız kurulukları, öksürmelerle hayat kalitemizi düşürmekle kalmıyor, yemek borusu kanserine kadar ulaşabilen bazı yaşamsal sorunlara da
zemin hazırlayabiliyor.
Reflünün son yıllarda tıpkı depresyon, obezite, uykusuzluk gibi giderek yaygınlaşan bir problem haline geldiği de kesin. Bunun stres meselesinin yoğunlaşmasıyla da beslenme yanlışlarının sıklaşması ve fast food beslenme alışkanlığının devreye girmesiyle de bağlantısı var. Hızlı yemek, çiğnemeden yutmak ve daha pek çok neden de sayılabilir. Peki reflüsü olan birisi nasıl beslenmeli, nelere dikakt etmeli diyorsanız onun yanıtlarını da aşağıdaki kutuda özetlemeye çalıştık.

Anti reflü bazı tavsiyeler

◊ Rafine/paketlenmiş ürünleri, unlu, şekerli besinleri azaltın. ◊ Kızartmaları en aza indirin, özellikle hazır gıda kızartmalardan uzak durun. ◊ Fast food yiyecekleri yemeyin.◊ Aşırı yağlı yiyeceklerden uzak durun.◊ Akşam yemeğinizi erken yiyin ve mümkün olduğu ölçüde hafifletin.◊ Yatmadan önce bir şeyler yemeyin, mideniz doluyken yatağa girmeyin.◊ Bol ve sık su için.◊ Yoğurt, kefir gibi probiyotikli besinleri daha sık tüketin. ◊ Portakal ve domates suyu, limonata, greyfurt suyu da reflüyü tahrik edebiliyor, dikkat edin.◊ Çiğ kuru soğan, kızarmış patates veya patates püresi, kepekli yiyecekler reflüyü tetikleyebiliyor, unutmayın.◊ Çay, kahve, çikolata da reflüyü tetikleyebilen besinler.◊ Şarap ve bira gibi mayalı içkilerden uzak durun.

Yazının Devamını Oku

Şişmanım ama sağlıklı mıyım?

24 Nisan 2018
“Fat and fit” yani “yağlı ama formda” kavramı son 10 yılın en çok tartışılan sağlık konularından biri.

Bana göre de bir miktar yağlı ama yeteri kadar kaslı biriyseniz ve bu kaslarınızı her gün düzenli egzersiz yaparak, özellikle yürüyerek ve haftada bir-iki defa ağırlık çalışmasıyla destekleyerek yaşamınızı sürdürdüğünüzde yağsız ama hareketsiz birine oranla daha sağlıklı hatta daha uzun bir ömür sürme şansınız var.
Ne var ki fazla kilolu ya da obez biriyseniz ve fazla kilolu kalmakta ısrarınızı sürdürüyorsanız her gün düzenli egzersiz de yapsanız, yani formda ve fit biri de olsanız kan şekeriniz, kolesterolünüz, tansiyonunuz normal de olsa kalp riskiniz beklenenden daha yüksek.
Bu yeni çalışma İngiltere’de yapıldı. Önemli bir tıp dergisinde de (European Health Journal) yayınlandı.
Çalışmada 10 farklı Avrupa ülkesinden yarım milyondan fazla kişinin sağlık verileri incelendi, varılan sonuç net ve açık:
Fazla kilolu veya obez biriyseniz tansiyonunuz, kolesterol ve şekeriniz normal de olsa kalp hastalığı geçirme riskiniz normal kilolu birine oranla yüzde 28 daha fazla.
Özeti şudur: Sağlık verileriniz mükemmel bile olsa sağlıklı bir kilo aralığında kalmaya gayret edin.

Egzersiz yapıyorsanız...

◊ Egzersiz süresince ağızdan değil, burundan nefes alın.

Yazının Devamını Oku

Dönere lahmacuna yıkmayın: Asıl suçlu onlar

23 Nisan 2018
OBEZİTE tehdidinin en fazla olduğu ülkelerden biriyiz. Büyüme hızı dikkate alındığında da Avrupa’da ilk üçe gireriz. Konu kadınlar olduğunda ise durum daha da vahim.

Fazla kilolu ya da şişman kadınlarımızın oranı yüzde 50’den fazla. Yani her iki kadından biri ya fazla kilolu ya da obez.  Bu rakam da Avrupa ülkeleri arasında saptanan en yüksek değer. Kadınlarımızı tehdit eden sağlık sorunu sadece obezite ile de sınırlı değil.

Türk kadınları ‘kalp krizinden ölümler’ dikkate alındığında da Avrupa birincisi. Kısacası obezite sorunu alarm veriyor. Bir an önce bir şeyler yapmamız lazım. Lütfen bir çözüm yolu arayalım. Ulusal OBEZİTE PLANI’mızı bir an evvel devreye sokalım.

NEDEN BÖYLE OLDU?

Biz ilk mesajı 2004’te Hürriyet’te “Dikkat obezite geliyor” uyarısıyla verdik. Yaklaşık 15 yıl geçti, bir arpa boyu yol bile alamadık. Problem daha da büyüdü, sadece yetişkinler için değil, çocuk ve ergenler için de bir numaralı sağlık tehdidi haline geldi. İşin uzmanları ise Bizans’ın son günlerinde papazların ‘meleklerin dişi mi, erkek mi olduğunu’ tartıştıkları gibi bir tavır içindeler. “BİZİ YEDİKLERİMİZ Mİ, YOKSA YAPTIKLARIMIZ MI ŞİŞMANLATIYOR” sorusuna cevap arıyorlar.

Hamburger ve pizza patlamalarını görmezden gelip bu suçu ‘Türkiye’nin milli fastfoodları dürüm, lahmacun, döner gibi yüksek karbonhidratlı besinlere bağlamaya çalışıyorlar. Konu nişasta bazlı şekere, gırtlağına kadar şeker yüklü gazlı, kolalı içeceklere, kantinlerde kaçak satılan cips, gofret ve bisküvilere geldiğinde ise ciddi bir tepki vermiyorlar. Oysa problemin çözümü net ve açık: Çocuklar ve halkımızı beslenme ve aktivite bilinci konusunda daha çok bilgilendireceğiz, geleneksel mutfağımıza sahip çıkıp adına ‘Batı tipi beslenme’ denen rezalete boyun eğmeyeceğiz.

AKRİLAMİD TEHLİKESİ

Yazının Devamını Oku

Depresyonda mısınız?

21 Nisan 2018
Depresyon sadece mutluluk ve huzurun değil, sağlığımızın da mühim düşmanlarından biri.

Depresyon kalbi hasta ediyor, beyni unutkan yapıyor, bağışıklığı baskılıyor, bedeni yorgun, halsiz, bitkin bırakıyor.
Kısacası olabildiğince erken dönemde tanınması, süratle el konulup çözümlenmesi gereken bir problem.
Son yıllarda ciddi bir yaygınlık gösterdiği de herkesin malumu.
“Peki, işaretleri neler?” diyorsanız aşağıdaki kutuda
10 maddede özetledik.
Eğer bu belirtilerden üç veya daha fazlası sizde de varsa bir psikiyatri uzmanıyla görüşme-
nizde fayda olabilir.

Depresyonun 10 işareti

Yazının Devamını Oku

Karaciğer yağlanması neden önemli?

20 Nisan 2018
Karaciğer yağlanması sessiz, sinsi ve ciddi bir sorun. Tedavi edilmediğinde problem karaciğer iltihaplanmasına, siroza, hatta karaciğer kanserine kadar ilerleyebiliyor.

Karaciğer yağlanması, yaygın ve mühim sağlık sorunlarından biri.
Yaygınlığın nedeni sadece alkol tüketimindeki artış da değil. Şekerin özellikle nişasta bazlı fruktozun (NBŞ) ve beyaz un mamulü endüstriyel ekmeğin fazlaca tüketilmesi de ciddi bir problem.
Bilhassa NBŞ’nin altını çizmek lazım. NBŞ’li besinler tüketen annelerin bebekleri bile karaciğer yağlanmasıyla dünyaya gelebiliyor deniyor.
NBŞ çocuk ve gençlerdeki karaciğer yağlanmasının da
1 numaralı sebebi olarak gösteriliyor. Çünkü yedikleri bisküviler, gofretler, içtikleri gazlı gazsız içecekler NBŞ kaynıyor.
Peki konu neden bu kadar önemli?
Karaciğer yağlanması sessiz, sinsi ve ciddi bir sorun.

Yazının Devamını Oku

Brokoli mi yoksa karnabahar mı faydalı?

19 Nisan 2018
İkisi de aynı aileden geliyor. Soyağaçları aynı. Peki hangisi daha faydalı?

İkisinde de bol miktarda vitamin, mineral, posa ve antioksidan var. İkisi de kansere karşı koruyucu gücü yüksek olduğu bilinen azotiyosiyanattan zengin sebzeler.
“Azotiyosiyanat” kanser hücrelerini baskılayan genleri aktifleştiren doğal bir bileşik, mühim bir “kanser savar” doğal molekül.
Peki, hangisinden faydalanalım? Brokoliyi mi, karnabaharı mı tercih edelim?
Yanıtım şu: Brokoli Amerikan, karnabahar yerli. Brokoli lezzetsiz, karnabahar lezzetli. Brokoli pahalı, karnabahar ucuz. Brokolinin kıymalısı, yoğurtlusu olmaz, karnabaharın olur. “Gaz” sorunu da brokolide karnabahardan daha fazla.
Kısacası tıpkı “Beyaz lahana mı, Brüksel lahanası mı?” seçimine benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Burada da yanıtımız çok açık ve net: Brokoli değil, karnabahar. Brüksel lahanası değil, beyaz lahana.


Yazının Devamını Oku

Probiyotikte muhteşem dörtlü

18 Nisan 2018
Daha önce de yazdım: Her probiyotik herkese uymaz. Ekleyeyim: Her probiyotik de işe yaramaz! Eğer bağırsaklarınızı probiyotik çöplüğü haline getirmek istemiyorsanız, bu bilgileri kulağınıza küpe yapın.

Eczaneden alacağınız probiyotik takviyenin içinde “Hangi probiyotik var?” sorusuna yanıt arayın. Bana göre kaliteli bir probiyotik ürünün içinde şu dört dost bakteriden mutlaka biri olması lazım, unutmayın. İşte o muhteşem dörtlü!
- Lactobacillus plantarum
- Bifidobacterium bifidum
- Lactobacillus Acidophilus
- Bifidobacterium longum

SIRT AĞRILARINIZIN NEDENİ OMURGANIZIN EĞRİLİĞİ OLABİLİR

Omurga eğriliği (skolyoz) zannedildiğinden daha yaygın bir sorun. Ve tabii ki her sorun gibi onun da hafifi, ortası, ağırı var. Hafifi gözden kaçar. Ortası, hele hele ağırı hem şekil bozukluğu yapar hem de sebep olduğu sırt ağrıları ile can yakar. Çocukluk/ergenlik çağında fark edilip de gerekli koruyucu önlemler alınmadığında, skolyoz problemi bir türlü geçmeyen sırt, bel ve boyun ağrılarının tetikleyicisi haline geliverir. Üstelik bu ağrıların zamanla yorgunluğa ve depresyona bile yol açması mümkündür.Eğer tekrarlayan sırt, bel ve boyun ağrılarından yakınıyorsanız, doktorunuza “belinizde eğrilik olup olmadığını” sormanızda yarar var.Bir küçük not daha: Sürekli sırt, boyun ve omuz ağrılarından yakınan çocuğunuz varsa, bir ortopediste başvurun. Erken bir skolyoz tanısı onun gelecekte karşılaşacağı pek çok sorunu önleyebilir.

Yazının Devamını Oku