Osman Müftüoğlu

Yürümek mi iğneyi yemek mi daha iyi?

8 Şubat 2019
Çoğu fazla kilolu işin kökenine inip “neden kilo aldım?” sorusuna cevap aramak yerine vücuda enjekte edilen bir ilacın yardımıyla kilolardan kurtulmaya çalışıyor. Yürümenin yorucu olduğu düşünülüyor. Peki yürümek gerçekten yorar mı? Buyurun...

“İğneyi yemek ne demek?” diye sormayın, zira kilo sorununu çözmekte zorlanan bazıları fazla yağlarından her gün bedenlerine enjekte ettikleri bir “ilacın yardımı ile” kurtulmaya çalışıyorlar. İşin garip ve gülünç tarafı bu kötü ve yanlış yaklaşımı sadece spor salonlarında egzersiz hocaları, ofislerinde diyetisyenler uygulamıyor, anlı şanlı doktorlarımızın da bazıları hastalarının neden kilo aldıklarını araştırıp soruna “sebebe odaklı çözümler” üretmek yerine işin kolayına kaçıp bu pahalı ve uzun dönemli, etkileri kuşkulu iğneleri öneriyorlar.
Peki neden? Nedeni şu: Çoğu fazla kilolu işin kökenine inip “neden kilo aldım?” sorusuna cevap aramak, yediklerini azaltıp, yaptıklarını çoğaltmak niyetinde değiller. İşin kolayına kaçıyorlar.
En sık bahanelerinden biri de yürümenin yorduğu, halsiz, bitkin düşürdüğü. Peki yürümek gerçekten de yorar mı? Yanıt aşağıdaki kutuda...

Fitoterapiye evet, ot çöp ticaretine hayır

Bitkilerdeki doğal kimyasalların bazılarında bizi hastalıklardan koruyanı, bazı hastalıkları tedavi edebileni ve hatta beden ve ruh rahatlatanı var. Ama aynı bitkilerde cahilce kullanılırsa hücre ve dokuların canına okuyup organ ve sistemleri bozanı da bizi böbrek, karaciğer hastası yapanı da var. Özetle, akıllıca faydalanılırsa bitkisel bazı doğal maddelerden sağlık ve şifa kaynağı olarak istifade etmek mümkün.
Ne var ki bu mucize ürünler üçkağıtçıların eline düştüğünde zehir haline de gelebiliyorlar. “Kilo verdirir, cinselliği güçlendirir, saç tırnak geliştirir, şekeri iyileştirir, kolesterolü bitirir, damarları gençleştirir” gibi boş vaatlerle satılan tıbbi ürünlerden kesinlikle uzak durun.
Bu ürünlerin nerede satıldığını ve kimler tarafından önerildiğine dikkat edin. Yoksa o doğal ilacınız, hastalık belalınız anlamına da gelebilir.

Yürümek yormaz, dinlendirir

Yazının Devamını Oku

Ömür uzatan özel takviyeler var mı

7 Şubat 2019
Uzun ve keyifli bir ömür herkesin en doğal arzusu. “İyi yaşlanıp, sağlıklı ve uzun ömür sürebilme” üzerine yaptığı ciddi çalışmalarla tanınan ABD’li Dr. Bruce Ames, konuyla ilgili yeni bir araştırma yayımladı...

Zaman zaman “ne yesek içsek, hangi takviyeleri yutsak da daha sağlıklı ama daha da uzun bir ömür sürsek” diye aklımızdan geçiririz. Haksız mıyız? Bence haklıyız. Uzun ve keyifli bir ömür herkesin en doğal arzusu. Ne var ki bu “masum” sorunun (!) yanıtı hâlâ bulunabilmiş değil. Ama yine de meraklı bazı bilim insanlarının çalışmaları sürüyor.
Dr. Bruce Ames de o araştırmacılardan biri. “İyi yaşlanıp, sağlıklı ve bir uzun ömür sürebilme” üzerine yaptığı ciddi çalışmalarla tanınıyor. ABD’li Dr. Ames’in bu konuda yeni ve ilgi çekici bir önerisi var. O öneri paralelinde yaptığı yeni bir araştırmanın ön sonuçları Ekim 2018’de ünlü bir tıp dergisinde yayımlandı.
Dr. Ames “sağlık için” kullanılan bazı takviyeleri diğerlerinden ayırarak onları, “uzun ömür destekleri” adı ile yeni ve farklı bir başlık altında toplamayı teklif ediyor. Listesinde şimdilik 10 bileşik var. O, bu bileşikler üzerindeki araştırmalarını sürdürüyor.
“O bileşikler hangileridir?” sorusunu merak ediyorsanız bir zahmet, yandaki kutuya buyurunuz derim...

ÖMÜR UZATAN 10 DOĞAL MUCİZE

◊ Ergotionein (Doğal mantar özütü)
◊ Pirolokinolin kinon (PQQ) (Maydanoz, fasulye, yeşil çay)

Yazının Devamını Oku

Demiriniz tam olsun

6 Şubat 2019
Demirinizi ve demir metabolizmanızı lütfen dikkatle izleyin. Demirin azının da çoğunun da ciddi bir sağlık sabotajcısı olduğunu unutmayın.

Demir noksanlığı anemisi (kansızlığı) herkesin, her yaşın ama en çok da 15-50 yaş aralığındaki kadınların en mühim ve sinsi sağlık sorunlarından biri.
İşin kötüsü bu noksanlığın yol açabileceği belirtiler çok fazla, sinsi ve çok farklı. Çoğu zaman da sıradan ve basit işaretler. Önemsemediğiniz bir yorgunluk, bozulmuş bir uyku düzeni, azalmış saç ve tırnak kalitesi, kurumuş bir cilt, depresif bir ruh hali, kas ve eklem ağrıları veya unutkanlıklar gözden kaçmış bir demir eksikliğinin ilk işaretleri olabilir. Biliniz ki hemoglobininiz 11’den, ferritin ve demiriniz 50’den az ise demir eksikliği mühim bir noktaya gelmiş demektir.
Demirinizi ve demir metabolizmanızı lütfen dikkatle izleyin. Demirin azının da çoğunun da ciddi bir sağlık sabotajcısı olduğunu unutmayın. Yılda en az bir defa hemoglobin, hematokrit, demir ve ferritin seviyelerinizin durumunu öğrenmeye gayret edin.

Cilt dostu besinler

En başa domatesi yazın. Likopen zenginliği nedeniyle salatasını değil de salçasını, çorbasını ya da suyunu tercih edin.
İkinci sıraya balığı ekleyin. Tazesi, donmuşu, konservesini ayırt etmeyin, önceliği de omega-3 zengini yağlı balıklara verin.
Üçüncü sırada ise renkli sebzeler, özellikle de sülfür zengini lahana, karnabahar, sarımsak, soğan vb. olsun. Listeye bakliyatı eklemeyi de ihmal etmeyin.

Yazının Devamını Oku

Neden kabızız

5 Şubat 2019
50-60 yıl evvel günde en az 50-60 gram posa tüketiyorduk. Sebze, tahıl, bakliyat tüketimi azalıp, et, süt ürünü ve fast food tüketimi artınca bu rakam “kritik değer” sayılan 20 gramın bile altına indi. Neticede de kabızlık salgını kaçınılmaz bir evrensel sorun olarak hepimizin problemi oldu.

Kabızlık salgın bir sorun ve o salgının boyutları da hızı da her geçen gün biraz daha büyüyor. Haftada bir defa bile bağırsaklarını rahat boşaltamayan bu şanssız insanlarda divertikülozis (bağırsak duvarındaki balonlaşma/ keseciklenmeler) ve iltihaplanmalara (divertikülit), hemoroit gibi (mayasıl) tatsızlıklara da sık rastlanıyor.
Peki sebep ne? Problem “posa tüketimi azalması”. Çok değil 50-60 yıl evvel günde en az 50-60 gram posa tüketiyorduk. Sebze, tahıl, bakliyat tüketimi azalıp, et, süt ürünü ve fast food tüketimi artınca bu rakam “kritik değer” sayılan 20 gramın bile altına indi.
Neticede de kabızlık salgını kaçınılmaz bir evrensel sorun olarak hepimizin problemi oldu. Not: Posa tüketimi azalınca sadece kabızlık değil kalın bağırsak kanserleri diyabet, hipertansiyon, damar sertliği ve obezite sıklığı da artıyor, aklınızda olsun!
Kabızlıkla mücadele için sebze, tam tahıl ve meyve tüketin, daha bol ve sık su için, daha çok hareket edin.

Bağırsak polipleri önlenebilir mi?

Kalın bağırsaklarda oluşan polipler ileride oluşabilecek bir kolon kanserinin öncüleri de olabiliyor. Bu nedenle kolonoskopide yakalanan polipler anında temizlenip, o kişi 2-3 yıl sonra yeni bir kolonoskopik tetkike çağrılıyor.
Peki bunların oluşumunu önleyen ya da sayılarını azaltabilen besinler var mı? Bu konuda yapılmış detaylı bir çalışma yok ama kurkumin (zerdeçal) zengini besinlerle kuersetin içeren (üzüm, soğan, elma) yiyeceklerin 6 aydan daha fazla bol ve sık tüketilmeleri halinde polip oluşumunun azalabileceğini gösteren bazı çalışmalar var. Benim kanaatim özellikle zerdeçalın bu konuda ciddi işe yarayabileceği yönünde.

Yazının Devamını Oku

NBŞ’yle savaşta haydi Türkiye!

4 Şubat 2019
Cumhurbaşkanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan’nın sağlık sorunlarına gösterdiği hassasiyet hepimizin malumu.

Başbakanlığı döneminde “tedavi edici” sağlık hizmetlerinde önemli değişimleri teşvik etti, mühim projelere imza attı. Aynı duyarlılığı “koruyucu sağlık” alanında da gösterdi. “Sigara karşıtı” kampanyalara verdiği yoğun ve samimi destek bunun işareti idi. Geçtiğimiz hafta çok ama çok daha önemli bir karara daha imzasını attı: “nişasta bazlı şeker (fruktoz)” yani NBŞ kotasını yüzde 2.5 ile sınırladı. Şu kesin: NBŞ yeni bin yılın en mühim sağlık tehditlerinden biri. Bana sorarsanız muhtemelen de en önemlisi. NBŞ’li şekerdeki “çakma fruktoz”un sağlık günahlarını saymakla bitmez. En mühim “10 büyük günahı”nı aşağıda özetledim. Cumhurbaşkanımıza “obezite ve kronik hastalıklar ile savaş” konusundaki bu önemli kararı nedeniyle teşekkür ediyor, yakın bir gelecekte “Haydi Türkiye!” diyerek toplumsal bir aktivite programına, “Türkiye yürüyor!” projesine de destek vereceğini umuyoruz.

FRUKTOZ’UN 10 BÜYÜK GÜNAHI

Karaciğerde insülin direncine yol açıp, obeziteyi teşvik ediyor.

Karaciğeri yağlandırıp detoks süreçlerini aksatıyor.

Kanda trigliserit artışı ile damarlarımızın yapısını bozuyor.

Ürik asidi yükseltip gut hastalığını kolaylaştırıyor.

Bu kötü gelişmeler şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp ve beyin krizlerine giden tehlikeli bir yolculuğu başlatıyor.

Mitokondri yorgunluğu nedeniyle yorgun, bitkin düşürüyor.

Yazının Devamını Oku

Aralıklı oruç iyi geliyor

31 Ocak 2019
Orucun her türlüsü sağlığa iyi geliyor. Mübarek ramazan ayında tuttuğumuz oruçlar sadece bedeni değil, ruhu da dinlendirip hafifletiyor.

Bir de son yılların favori beslenme metodu aralıklı açlık kürleri var, onlar da işe yarıyor. Aralıklı açlık kürlerinde de 14-16 saat süreyle hiçbir şey yenmiyor ama ramazan orucundan farklı olarak suya, şekersiz çaya/kahveye izin verilebiliyor. Aralıklı açlık kürleri de sağlığa ciddi destek veriyor. O kürler sadece insülin direncini dengelemiyor, size kilo verdirip yağlanmanızı frenliyor. Karaciğerimizdeki fazla yağı boşaltıp safra taşı oluşumuna engel olabiliyor. Ayrıca uykunuza kalite, bedeninize form, zindelik ve hafiflik ekliyor.
Bitmedi: Bu kürlerin diyabet ve kanser riskini düşürüp ömrü uzattığı da belirtiliyor. Denemenizde fayda var.

iki milyon obez çocuk!

Anlaşılan o ki ülkemizde toplam üç milyon obez hastamız var. Bunun yaklaşık iki milyonunun çocuklarımız olması ise en büyük üzüntü kaynağı. Neden mi? Çünkü bugünün iki milyon obez çocuğu 20-30 yıl sonrasının kalp hastası, hipertansiyonlusu, şeker hastası anlamına da geliyor. Lütfen duyarlı olalım. Lütfen uyumayalım. Lütfen konuyu sürekli gündemde tutalım.
Çocuk obezitesi ile mücadelenin ciddi bir okul, aile, devlet işbirliği gerektirdiğini aklımızdan çıkarmayalım. Okul kantinlerinde neler satılıyor? Öğle yemekleri ve ara öğünlerde neler veriliyor, araştıralım. Okullarda sportif anlamda neler uygulanıyor, kafa patlatalım.
Derslerde öğrencilere beslenme ve aktivite hakkında neler öğretiliyor, üzerinde duralım. Yetinmeyelim müdahil ve de yardımcı olalım. Bilelim ki obezite çağın vebasıdır. Bu veba belasının patronu da öncelikle şeker bombası meşrubatlardır. Kolalısı, kolasızı, meyvelisi, meyvesizi fark etmiyor, içine şeker giren her sulu içecek soğuk çay bile olsa obeziteye davetiye çıkarıyor.

Kuru erik sağlam kemik

Sağlam kemiklere sahip olmanın yolu sadece yoğurt, peynir yemekten geçmiyor. Bol lahana ve sık sık çiğ badem tüketmek de gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Ara öğün şart mı?

30 Ocak 2019
Bu sorunun yanıtı kişiye özeldir. Eğer insülin direnciniz varsa ara öğün almayın. Eğer hipoglisemikseniz protein ve posa zengini ara öğünler alın.

Başlıktaki soru günümüzün en popüler beslenme sorularından biridir, net ve kısa yanıtı ise, en doğru kararın “kişiye bağlı” yani “kişiye özel” olduğudur. Açılımı şudur: Eğer insülin direnciniz varsa yani kanınız adeta insülin hormonu kaynıyorsa sakın “ara öğün” filan almayın. Tersine, üç öğünden birini ıskalayıp mümkünse günde sadece iki öğün ile yetinmeye çalışın. Yani, “aralıklı oruç kürlerinden” veya “aralıklı beslenme yöntemlerinden” faydalanmaya bakın.

İnsülin direnciniz olmasına rağmen ara öğün almak zorunda kalırsanız protein ve posa zengini, şeker, un, nişasta fakiri bir şeyler atıştırın. Eğer hipoglisemikseniz, tansiyonu düşük, yaşlı, yorgun ama insülini normal biriyseniz asla öğün atlamayın,
üç öğün beslenin.

Gerektiğinde açlık ataklarınızı yatıştırmak için de yine protein ve posa zengini ara öğünler alın. Kısacası herkesin bedeni farklı, metabolik yapılanmaları değişik. Her modelin herkeste çalışmadığı kesin bir bilgi. Fabrikasyon, herkese, her bedene uygun bir çözüm yok. Kişiye özel stratejiler lazım.

UNUTMAYIN

Hangi alfa lipolik asit daha etkili?

Alfa lipoik asit müthiş bir antioksidan. C vitamini gibi sadece suda, E vitamini gibi sadece yağda fonksiyon görmüyor, onun için sulu ya da yağlı ortamlar fark etmiyor, antioksidan gücünü her yerde her an gösterebiliyor. Bu nedenle “antioksidan güç” bakımından E ve C vitaminine açık ara fark atıyor.

Kısacası paslandırıcı serbest radikallerle her alanda aslanlar gibi savaşıyor. Bu sayede hücrenin duvarını da, çekirdek DNA’sını da, mitokondrisini de korumaya alıyor. Bu doğal mucize, elektronunu kaybetmiş yani oksitlenmiş glutatyona yeniden kendi elektronunu verip onu aktive etmekte de pek marifetli.

Yazının Devamını Oku

Beyin moru seviyor

29 Ocak 2019
Konu bellek olduğunda beynin çok ama çok sevdiği bir mikro besin grubu daha var: Siyah ve mor antioksidanlar. Meyve ve sebze seçimlerinizde bu bilgiyi dikkate alın.

Beyin omega-3 yağlarını, özellikle de DHA’yı çok seviyor. Ayrıca B12 vitaminine, folik aside, D vitamini, demir ve magnezyuma bayılıyor.
Konu bellek olduğunda çok ama çok sevdiği bir başka mikro besin grubu daha var: Siyah ve mor antioksidanlar. Bunlar da en az diğerleri kadar önemli.
Morlara ve siyahlara bürünen bu muhteşem antioksidanlar “antosiyaninler” olarak biliniyor. Antosiyaninler de beyin için çok önemli bellek takviyeleri. Siyah eriği, böğürtleni, turpun lahananın, mercimeğin mor renklilerini tavsiye etmemizin nedeni biraz da bundandır.
Meyve ve sebze seçimlerinizde bu bilgiye önem verin.

BİR SORU

Brokoli mi karnabahar mı?

Çarşıda manavlar, pazarda tezgahtarlar brokoliyi “Buruk Ali!” diye satıyor. Haklılar!

Yazının Devamını Oku