Osman Müftüoğlu

Adrenal yorgunluğun 10 işareti

31 Mayıs 2019
Ölçüsüz stres tepkilerinden en çok böbrek üstü bezlerimiz etkileniyor.

Stres kaynaklı “adrenal yorgunluk” ve bunu anlatan “fibromiyalji” ve “tükenmişlik sendromu” deyimleri ise böbrek üstü bezlerinin beyinden gelen olumsuz uyarılar nedeniyle bitkin ve bitap düşmesi anlamına geliyor. İkisi de ciddiye alınması gereken sorunlar. Başlıca belirtileri ise şunlar:

Bitkinlik ve yorgunluk hissi (Parmağını oynatacak gücü bile bulamamak!)

Uyku hali ya da uyuma isteği (Ama uykuya rağmen de asla dinlenememek. Her sabah yorgun uyanmak.)

Baş ağrıları (Özellikle zonklayıcı, ense bölgesinde yoğunlaşan, bazen gece uykudan uyandırabilen ağrılar.)

İştah sapmaları (Aşırı yeme atakları, tatlı krizleri veya yemeden içmeden adeta kesilme halleri.)

Terlemeler (Bilhassa boyun, baş bölgesinde aşırı terlemeler, gece terlemeleri.)

Kararsızlık, konsantrasyon ve unutkanlık, dalgınlık gibi problemler

Yazının Devamını Oku

Sorun ne?

30 Mayıs 2019
Modern tıp, ani gelişen sağlık sorunlarına müdahalede çok başarılı. Ancak söz konusu uzun süreli hastalıklar olduğunda yetersiz kalıyor. Peki ama neden?

Şu kesin: Modern tıp “akut” yani aniden gelişen acil sağlık sorunlarında, mikroplarla, travmalarla mücadelede çok başarılı. Modern tıbbın hayatımıza çok şey katıp ortalama ömrü uzattığı da doğru.

Kısacası, siz “çakma otçu” veya “örtülü çöpçü” taifesinin (!) palavralarını boş verin. Modern tıbbın size sunduğu nimet, fırsat ve kolaylıklardan asla vazgeçmeyin.

Peki konu “kronik” yani “uzun süreli” hastalıklar olduğunda ne oluyor? Modern tıp neden burada yeterli değil? Sorun ne?

Sorun “yaşam tarzımız”la ilgili.

Yanlış ve kötü beslenme, hareketsizlik, uyku sorunları, stres-depresyon meseleleri, kötü alışkanlıklar (alkol, sigara) ile bağlantılı hastalıklarda sorunlarımız yalnızca ilaçlar veya ameliyatlarla çözülemiyor.

Diyabette, hipertansiyonda, kalp-damar, beyin-damar hastalıkları, kanserler, bunamalar veya eklem-kemik bozuşmalarında yanlış yaşam tarzı seçimlerimiz ve alışkanlıklardan da vazgeçmemiz gerekiyor.

Modern tıp, sorunları sizin yardımınız olmadan çözümleyemiyor, yalnızca “kontrol altında” tutmaya gayret ediyor.

İşte bu nedenle modern tıbbın “geleneksel tedavi” ve “tamamlayıcı iyileştirme yolları” ile desteklenmesi gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Mutluluğun sırrı bağırsaklarda mı?

29 Mayıs 2019
Serotonin üretiminin yüzde 70’inin bağırsaklarda gerçekleştirilip dolaşıma verildiği biliniyor. Bu durumda mutluluğun sırrı bağırsaklarda gizli olmasa da bu organımızın mutluluğumuzun mühim ortaklarından biri olduğu kesin.

Nasıl daha çok mutluluk hissi elde edebiliriz? Hangi moleküller beyinde bu duyguyu maksimuma çıkarır? “Mutluluk=dopamin” veya “mutluluk=serotonin” şeklinde formüle edemesek de bize kendimizi daha iyi hissettiren, dolayısıyla daha çok mutluluk hissi veren doğal moleküllerin en başında yine de bu ikili, dopamin ve serotonin var.

Bedenimizdeki toplam dopaminin yarısını beynimiz, kalan yarısını da bağırsaklarımız üretiyor. Serotonin üretiminin ise yüzde 70’inin bağırsaklarda gerçekleştirilip dolaşıma verildiği biliniyor.

Bu durumda mutluluğun sırrı bağırsaklarda gizli olmasa da bu pek de ciddiye alınmayan organımızın mutluluğumuzun mühim ortaklarından biri olduğu kesin. İşte bu nedenle bağırsak deyip geçmeyin, gaz, şişkinlik, hazımsızlık ya da kabızlığı önemseyin. Hele hele bağırsakların ev sahipliği yaptığı sayıları 100 trilyonu bulan probiyotik bakteri gücünü çok ama çok ciddiye alın.

EV BİLGİSİ
Domatesten maksimum sağlık faydası almak için...

- Küçük domatesleri tercih edin. Küçük domateslerin likopen içeriği büyük domateslerden daha fazla. Genel bir kural olarak, bir meyve ya da sebzenin kabuğu, iç bölümüne kıyasla ne kadar fazlaysa antioksidan gücü de o kadar artar.

- İşlenmiş domates ürünleri daha faydalı. Vücut, yemeğe konan salça, domates çorbası ya da pişmiş domateste bulunan likopenden çok daha fazla yararlanıyor.

- Likopen yağda eriyen bir madde

Yazının Devamını Oku

Gülmek ömrü uzatıyor

28 Mayıs 2019
Fırsat buldukça, hatta aklınıza geldikçe gülün. En ufak bir fırsatta, basit ve sıradan bir espriyi bile kahkahalarla gülerek değerlendirmeye bakın. Nedeni şu...

Kahkahalarla gülmek;

- Ağrıları azaltır

- Bağışıklığı güçlendirir

- Uykuyu destekler

- Stresi törpüler

- Kalbi güçlendirir

- Kasları gevşetir

- Solunumu derinleştirir

Yazının Devamını Oku

Beslenme araştırmaları güvenilir mi

27 Mayıs 2019
Eskilerin deyimi ile “lafı sündürmeden” fikrimi daha en başta beyan edeyim: Kendi adıma, beslenme araştırmalarına “tedbirli” yaklaşan bir hekimim.

Bunun birçok sebebi var: Öncellikle, belirli bir besin ya da besin unsuru ile ilgili araştırmalarda “standart denek grupları” oluşturmak pek zor. Araştırmaya dahil ettiğimiz kişilerin genetik yapıları, sağlık durumları, beslenme alışkanlıkları farklı olabiliyor. Neticede elde edilen sonuçlara güven de azalıyor. Farklı ülke veya merkezlerde yapılan aynı tip araştırmalarda birbirine taban tabana zıt sonuçlar alınabiliyor. Veya 40 yıl önce yasaklanan yumurta, tereyağı yeniden özgürlüğüne kavuşabiliyor. Hayvan deneylerine gelince... Sıçanlar ve diğer hayvanlarda yapılan değerlendirmelerde de beklemeyi tercih ederim. Nedeni açık: Sıçanlar ve insanların biyolojik, fizyolojik ve metabolik yapılanmaları çok farklı. Sıçanlarda çıkan araştırma sonuçlarının insanlara da birebir uyduğunu söylemek çok zor.

HER DERDE DEVA

HİNTSAFRANI olarak da bilinen zerdeçal son zamanların en popüler baharatı. Üzerinde en çok “bilimsel çalışma” yapılanı da yine o. Neredeyse milyonun üzerinde araştırmada etkinliği incelenmiş. Neticede, romatizmal ağrılardan bellek sorunlarına, bağışıklık zayıflığından kronik yorgunluğa, kanserden kalp-damar hastalıklarına çok farklı alanda faydası olabileceği anlaşılmış. Peki neden? Nedeni bir değil, birden fazla. Öncelikli olanı ise onun iltihap baskılayıcı ve önleyici bir doğal mucize olması. Zerdeçalın yapısında bulunan kurkuminler (ve muhtemelen de turmeronlar) ciddi birer iltihap savaşçısı.

Peki zerdeçalın bazı kusurları da var mı? Var! Öncellikle emilimi çok zor. İkincisi, karaciğer yolu ile bedenden atılımı müthiş hızlı. Bu iki sorunun çözümü var m? Var! Onu ısıtarak ve yağla birlikte tüketmek emilimini arttırıyor. Bir miktar karabiber ile birlikte tüketmek ise karaciğerdeki “temizlenme” hızını düşürüyor. Bu nedenle zerdeçal ile daha
çok şifa arayanların onu azıcık karabiber ekleyerek, yağla birlikte, mümkünse de sıcak yemeklere ekleyerek tüketmeleri tavsiye ediliyor.

ÖMRÜ DEĞİL SOHBETİ UZATIR

EĞER bir yiyecek ve içeceğin arkasında “endüstri” varsa, bir başka deyişle o besinin “ensesi kalın” ise övgüsü bol, yargısı az, işi kolaydır. Bu kural soya için, mısır için, çikolata için hep gündemdedir. Son yılların sürekli “şişirilen” ve aralıksız “gaz” verilen bir başka ürünü de kahvedir. Bilimsel (!) dergilere bakarsanız nerede ise her gün yeni bir “kahve ve faydası” ile karşı karşıyayız. Kim araştırmalar “Kahve iç, yağlı karaciğeri önle” derken, bir diğeri “kahve içenlerin safra taşından korunabileceğini” ileri sürüyor. İşi daha da büyütüp, her gün bol miktarda kahve içmenin “ömür uzatıcı etkisi” olduğunu ileri süren araştırmalar bile var. Peki, doğru bir bilgi mi? Değil! Neden mi?

Yazının Devamını Oku

Diş eti iltihabı AlzheImer nedeni mi?

24 Mayıs 2019
Porphyromonas Gingivalis, diş eti iltihaplanmasına yol açan bir bakteri. Ve bu bakterinin Alzheimer’ı tetikleyebileceği düşünülüyor.

Diş eti iltihaplanmasına yol açan bir bakterinin; Porphyromonas Gingivalis’in Alzheimer hastalığı ile bağlantılı süreçleri tetikleyebileceğini düşündüren ciddi veriler var.
Ama yine de kesin bir şey söylemek için daha detaylı bilgi gelene kadar beklemek lazım.
Önerim, yeni araştırmaların sonuçlarını bekleme süresini, zaten önemli bir “kalp krizi” riski olan diş eti iltihabınızın tedavisi ile geçirmenizdir.
Porphyromonas Gingivalis’in beyne nasıl ulaştığı bilinmiyor.
Bilinen şu:
Alzheimer hastalığının en büyük genetik risk faktörü, ApoE proteini.
P. Gingivalis, Apo E proteinini parçalara ayırıyor ve bu parçalar nöronlara zarar veriyor.

Yazının Devamını Oku

Bu rakamlar çok kötü

23 Mayıs 2019
Obezite, diyabet ve hipertansiyondaki rakamlar gerçekten çok kötü, üzücü ve bize yakışmıyor.

Kısa zamanda sağlıkta önemli projeler ve ses getiren işlere imza atan yetenekli, vizyoner bir Sağlık Bakanımız var. Başlattığı kapsamlı ve kurumsal bazlı “beslenme kılavuzu” ile ilgili çalışmalar da çok önemli.
Projenin başarılı olabilmesi için, “beslenme-sağlık” ilişkisi üzerine yoğunlaşan her uzmanın koşulsuz desteği şart.
Bu yeni projeyi ben de yürekten destekliyorum. Değerli bilim insanlarının hazırladığı beslenme tavsiyelerini de fevkalade doğru buluyorum.
Projenin önemi “obezite” rakamlarından ve geçen hafta açıklanan “hipertansiyon patlaması” istatistiklerinden de anlaşılıyor.
Türkiye’de her üç yetişkinden biri obez ve her dört yetişkinden biri hipertansiyon hastası. Yani “beslenme” konusu bizim ‘milli sorun’umuz.
Obezite, diyabet ve hipertansiyondaki rakamlar gerçekten çok kötü, üzücü ve bize yakışmıyor.

Yoğurtsuz olmaz

Yoğurt ve kefir mutfaklarınızın vazgeçilmezi olsun. Kefir; kalsiyum, magnezyum, fosfor, B12 vitamini, B1 vitamini, biotin ve K vitamini gibi vitamin ve minerallerin deposudur.

Yazının Devamını Oku

Her hapı yutmayın!

22 Mayıs 2019
Her ilaç aynı zamanda iki ucu keskin bıçak. Her birinin hem gülü hem dikenli yanları var. Peki çare ne? Çare belli. Çok lazım olmadıkça ilaç yutmak yok. Çünkü “hap yutmak” bazen gerçekten de “hapı yutmakla” neticelenebiliyor.

İlaçlar şifa... İlaçlar deva... İlaçlar kimi zaman yangın söndüren itfaiye, kimi zaman da acil servis doktorları kadar merhametli moleküller.
Ne var ki her ilaç aynı zamanda iki ucu keskin bıçak. Her birinin hem gülü hem dikenli yanları var.
Peki çare ne? Çare belli. Çok lazım olmadıkça ilaç
yutmak yok.
Çünkü “hap yutmak” bazen gerçekten de “hapı yutmakla” neticelenebiliyor.
Bu nedenle doktorunuz reçeteye yazsa bile utanıp sıkılmadan, ayıp olur, yanlış anlar diye düşünmeden “Ben bu işi hiç ilaç kullanmadan da çözemez miyim?” diye sormalısınız.

Aspirin mi kimyon mu?

◊ Sadece 1 çay kaşığı kimyon ile bir bebe aspirini kadar salisilik asidi (doğal hali) bedeninize kazandırabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku