Nedeni şu: En fazla yumruk kadar bir büyüklüğü olan o harika kas yumağı her gün ortalama 96 km’yi bulan kan damarları yoluyla 7 bin 500 litre civarında kanı bedenimize pompalıyor. Kısacası yükü de yaptığı iş de müthiş! Net bir bilgi: Kalbiniz 24 saatin her bir dakikasında 30 kiloluk bir ağırlığı 30 cm yukarı kaldırıp indirmeye eşdeğer akıl almaz bir işi de aksatmadan, tıkır tıkır başarıyor. Unutmayın: Kalbiniz son derece güçlü, harika marifetleri ve mükemmel bir uyum yeteneği olan minik bir kas topudur. Her kas gibi o da “Kullanılan gelişir, kullanılmayan kaybedilir” prensibi ile çalışır. Düzenli egzersiz gelişmenin anahtarıdır. Kalp kaslarınız düzenli egzersizle büyür, gelişir, daha da verimli hale gelir. Daha az oksijenle daha çok enerji üretir, daha fazla iş yapabilir.
Özeti şudur: Bizim “Ayakta kal hayatta kal” mottomuz her yaşta geçerlidir. Düzenli fiziksel aktivite kalbe destek vermek demektir.
KALP İÇİN GÜVENLİ SPOR: GOLF
2 ay evvel “amatör bir ruh” ile golf sporuna başladım. Kemer’deki harika golf kulübünün (Kemer Country Golf Club), mükemmel hocalarının sayesinde çok da sevdim. Herkese tavsiye ederim. Geçen hafta orada, benim gibi ders alan ve eşinin kalp hastası olduğunu anlatan bir hanımefendiden başlıktaki soru geldi. Yanıtım şu oldu: Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre, kalbinden rahatsız olan erkekler için de golf güvenli bir spor. Bu araştırmaya göre “rekabetçi golf” bile kalbe yük getirmiyor. Kısacası golf kalbiniz için de iyidir, güvenlidir. Dikkat edilmesi gereken ilk nokta golf yeteneğinizle birlikte forma girmeyi ve “yürüyüş yapma” kapasitenizi de arttırmayı ihmal etmemek olmalı. Golf tutkunlarına bir tavsiyem daha var: Golften kazandıklarınızı, dikkatsiz tüketeceğiniz yiyecek ve içeceklerle boşa çıkarmayın!
İYİ BİLGİ: EGZERSİZ NOTLARI
GÜNDE en az 8 kat merdiven çıkan erkeklerin, hareketsiz erkeklere göre ölüm oranları yüzde 33 daha düşük. (Harvard mezunları araştırması)
Yürüyüş esnasında dakikada 80 adım “düşük”, 100 adım ise “ortalama” bir hızdır. 100 adım hıza “tempolu” da denilebilir. “Hızlı” yürüyüşten bahsedebilmemiz için dakikada 120 adım ve üzerine çıkmamız gerekiyor.
Üzüm çekirdeğinin içindeki ana antioksidan; proantosiyanidinlerdir.
Ayrıca yüzde 15 protein, yüzde 25 yağ, yüzde 45 posa (lif), bol aminoasit, mineral (demir, kalsiyum, çinko, bakır) ve bir miktar da vitamin (özellikle E vitamini) içerir.
Proantosiyanidinlerin yangı yani iltihap baskılayıcı, yara iyileştirici, damar koruyucu, mikrodolaşımı destekleyici, görme fonksiyonlarını güçlendirici yapı taşları oldukları anlaşılıyor.
Kolajen yapımını hızlandırdıkları, güneş hasarlarını önledikleri, belleği desteklediklerini gösteren bulgular da var.
Kanı inceltici etkisi de mühim bir avantaj ama bu özelliği nedeniyle ameliyatlardan 10 gün önce kullanımına ara verilmesi gerekiyor.
Günde 1-2 çay kaşığı üzüm çekirdeğini yoğurdunuza, salatalarınıza veya çorbalarınıza eklemeyi düşünün derim.
Medeniyet hastalıkları neden patladı?
“Medeniyet hastalıkları” olarak bilinen pek çok yeni sağlık sorunumuz var ve bunlar genetik mirasımızdan ziyade yaşam tarzı seçimlerimiz, yani “tercihlerimiz”le ilintili.
Kereviz suyu, diğer sebze suları gibi faydalı ve sağlıklı bir içecek seçeneğidir.
Vitamin ve mineral içeriği güçlü, antioksidan yapılanması hayli etkileyici, özellikle flavonlardan yana bir hayli zengindir.
Posadan zengin yapısı onu bağırsak dostu bir içecek yapmaya fazlasıyla yeterli sayılır.
Muhtemelen probiyotik bakterilerin hoşlanabileceği prebiyotik maddelerden de oldukça güçlü bir içecektir.
Asit yükünü hafiflettiği, ödem çözücü ve söktürücü etkiler gösterebildiği, tok tutarak kilo kontrolünü desteklediği de belirtiliyor.
Son zamanların moda içeceği olmayı fazlasıyla hak ediyor.
Kısacası “mucizevi” olmasa da işe yarayan bir tercih olabilir.
Bu 10 rakam çok mühim!
Sık sık tekrarlıyor ve uyarıyoruz: Yağlı karaciğer de tıpkı obezite, tip2 diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalığı kadar yaygın bir sağlık sorunu. Nedeni de bu saydığım hastalıklarla olan “yakınlık” yani “akrabalık” ilişkileri. Zira, sayıları hızla artan yağlı karaciğer hastalarının da temel problemi insülin direnci meselesi.
Kanda aşırı insülin birikimine ilk direnç gösteren, neticede ilk yağlanan organımız karaciğer oluyor. Yağlanan karaciğer sadece yorgunluk, terleme, halsizlik ve detoks işlevlerinde durgunluk yanında, insülin direncini daha da içinden çıkılmaz bir problem yumağı oluşturmakla kalmıyor; bir süre sonra karaciğer sirozundan karaciğer kanserine (Hepatoma) kadar uzanan tehlikeli bir yolculuğa da zemin hazırlıyor.
Karaciğer yağlanmasını lütfen ciddiye alın.
Eğer böyle bir sorununuz varsa, aşağıdaki kutuda özetlenen 10 tavsiyeyi uygulamaya çalışın...
Yağlı karaciğer için yapılacak ilk 10 şey
◊ Daha az kalori içeren bir beslenme modeline geçmeli.
◊ Karbonhidrat tüketimi (özellikle şeker, un ve nişasta bazlı besinler) sınırlanmalı.
Suçlu sadece kolesterol değil
Kalp krizlerinin tek sorumlusu zannedildiği gibi kolesterol yüksekliği değildir. Tabii ki çok yüksek seyreden kötü (LDL) kolesterol değerleri önemli bir faktördür ama kriz geçirenlerin önemli bir kısmında kolesterol düzeyleri normaldir. Ayrıca kötü kolesterol LDL’nin yüksekliği kadar iyi kolesterol HDL’nin düşüklüğü de mühim bir ayrıntıdır.
HDL’nin 50 mg/dl’den yüksek olması gerekiyor. Daha düşük değerler, özellikle 40’ın, hele hele 30’un altındaki rakamlar riskin büyümesi anlamına geliyor. Çünkü HDL kolesterol adeta bir “çöp işçisi” gibi çalışıyor.
Bitmedi! En az bu ikili kadar mühim bir başka yağın da dikkatle izlenmesi gerekiyor: Trigliserid.
Trigliseridin yüksekliği de en az kolesterol (LDL) artışı kadar mühim bir ayrıntı. Çünkü yüksek trigliserid seviyesi kötü kolesterol LDL’nin yapısını, boyutunu ve yoğunluğunu değiştirerek onu daha da zararlı bir partikül haline getiriyor.
Damar dostu 10 öneri
◊ Sigara ve diğer tütün ürünlerini kullanmayın.
Bir sosyolog, bir “hayat öğretmeni”, bir “mentor” gibiydi. Bilirsiniz, onun kahvaltı sofraları çok meşhur, adeta bir Türkiye mozaiği idi. O kahvaltılar, zamanla benim için adeta dershane işlevi de gördü. Onu ve tevazu anıtı sevgili eşi Nazmiye Hanım’ı saygı ve dualarla anıyor, o bilge adamdan, “Demirel dersanesinde” edindiğim bilgilerden bazılarını sizlerle de paylaşmak istiyorum. Buyurun...
BİR ANI: DÜN DÜNDÜR BUGÜN BUGÜNDÜR!
- Mutat sabah kahvaltılarımızdan birinde, 70’li yıllarda severek kullandığı bir cümlenin yanlış yorumlandığından yakınmıştı. O meşhur cümle, siz de hemen hatırlayacaksınız, “Dün dündür, bugün bugündür” idi. Rahmetli Demirel bu cümle ile Mevlânâ’ya ait sûfi bir yaklaşımı ifade etmeye çalıştığını, “dünün dünde kaldığını, bugünün yeni şeyler söyleme zamanı olduğunu” anlatmak istediğini söyleyip “eksik ya da yanlış anlaşılmak”tan duyduğu üzüntüsünü dile getirmişti. Özetle Demirel, “dünü konuşmak yerine bugünü yaşayıp yarını planlayan” muhteşem bir liderdi. Hatırlayalım, “Dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurutulmaz” cümlesi de ona aitti.
İZ BIRAKAN TAVSİYELER
İLK 5
1-Hiçbir suyun derinliğini iki ayağınızla birden yoklamayın.
2- Kederde de mutlulukta da “Bu da geçer” demeyi unutmayın.
1- Tekrarlayan ve şiddeti artan baş ağrıları (Beyin tümörü, anevrizma)
2- Sık idrara gitme ve eşlik eden ağız kuruluğu, kilo kaybı (Şeker hastalığı, böbrek hastalığı)
3- Zift rengi veya kahverengi dışkılama (Bağırsak kanaması, kolon kanseri)
4- Kilo kaybı (Tiroid hastalığı, şeker hastalığı)
5- Tekrarlayan ateş atakları ve eşlik eden kilo kaybı, terleme, iştah kaybı (Enfeksiyonlar, kanserler)
6- 2-3 haftadan uzun süren bel ağrıları (Omurilik tümörleri, bel fıtıkları)
7- Menopoz döneminde gelişen ara kanamalar (Rahim/rahim ağzı kanseri)
Safra kesesi karaciğere komşu, onunla iş ortaklığı yapan minik ama önemli görevleri olan bir organ.
Günlük üretimi neredeyse 1 litreyi bulan karaciğer safrasını alıp yoğunlaştırarak depolamak ve yağlı gıdalarla beslenildiğinde içindeki safrayı bağırsağa ihtiyaç oranında pompalamak bu minik organın öncelikli görevi.
Ne var ki özellikle insülin direncine yakalananlarda, karaciğer yağlanması olanlarda ve bazen de başka sebeplerle (bazı kan hastalıkları) büyüklükleri yumruk kadar olabilen sert kitleler (safra taşları) üretebiliyor.
Böyle durumlarda o taşlar sessiz sedasız çoğalıp büyüyor.
Bazen “sessiz taş” olarak tanımlanan ve hiçbir sorun yaratmayan taşların varlığı halinde safra kesesi operasyonla alınabiliyor.
Yine bazı hallerde oluşturduğu sorunlar (iltihaplar, tıkanmalar) nedeniyle kese çıkarılmak zorunda kalınabiliyor.
Bu nedenle karaciğerinizi yağlandırabilen her yanlıştan (kilo almak, insülin direncine yakalanmak, alkol kullanmak) uzak durmanızda ve yıllık sağlık kontrollerinizde safra kesenizi de dikkatle izlemenizde fayda var.
Beyniniz için